İslam ve günümüz dünyası

ferit

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Şubat 2011
Mesajlar
365
Tepkime puanı
21
İSLAM VE GÜNÜMÜZ DÜNYASI

Evliyanın bir tanesi bir gün bir sohbette cemaatin karşısına geçer, fakat hiç konuşmadan sessizce oturur, başını öne eğer ve öylece bekler. Bir müddet sonra cemaatin hepsi ağlamaktadır.

Esasında günümüzde biraz da tefekkür etmemiz, düşünmemiz ve kendi kendimize va’z etmemiz lâzım. Hep başkalarından dinlemek ya da hep başkalarına anlatmayı ikinci bir plana atıp kendi nefsimizi ele almalı, kendi nefsimize öncelik vermeliyiz. Başkalarından dinlediklerimiz ya da başkalarına anlattığımız peygamber efendimizin, diğer peygamberlerin, ashabın, diğer İslam Büyüklerinin ve ecdadımızın yaptıkları güzel işler, çektikleri sıkıntılar ve çalışmaları takdir ediyor, onları göklere çıkarıyor, hatta zaman zaman onları insanlıktan çıkarıp melekleştiriyoruz. (Esasında bu biraz da işimize geliyor. Zira onlar bizim gibi bir insan değil ki…) Acaba ideal olan da bu mu? Bizim yapabileceğimiz ya da yapmamız gereken hiçbir şey yok mu? Biz onlara Allah râzı olsun deyip geçiyoruz ve öylece kalıyoruz. Ama zaten Allah-u Teala onlardan razı olmuş ve Kur’an-ı Keriminde de bunu “Allah onlardan razı olmuş, Onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır” diyerek beyan buyurmuştur. Ve Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’inde onların yaptıkları fiilleri ortaya dökmüş, bizim dikkatimize sunmuştur. Bu, geçmişte yapılanları dinlememiz ve artık onların eskide kaldığı ve günümüzde yapılacak bir şey kalmadığını belirtmek için böyle yapılmamıştır.

Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Sünneti, bizi en iyi ve en üstün yapacak ilke ve kaideleri, üstün ahlak ilkelerini ve ideal insanlık kriterlerini ortaya koymakta ve kendisine bağlananları hangi yer ve zamanda olursa olsun en iyi ve en üstün kıvama, en güzel hâle getirerek, mutlu, başarılı, huzurlu ve dengeli bireyler haline getirmeye yarayan bir mayadır, bir iksirdir. Bu iksir ve maya için yalnızca insan olma, akıllı olma ve tam olarak bağlanma ön şartları vardır. Bunların dışında dil, din, ırk, zenginlik-fakirlik vb. şartlar yoktur.

Ne yazık ki günümüzde Müslümanların birçok alanda geride kaldıklarını, zayıf, hor ve hakir görüldüklerini, hatta kanlarının akıtılması ve haklarının çiğnenmesin de hiçbir beis olmayan yaratıklar olarak algılandığını esefle müşahede etmekteyiz. En temel haklarını bile kullanmak için adil olmak gibi dertleri olmayanların insafına terkedilmiş durumdayız. Onların bize layık gördükleri kadar biz kendimizi ifade edebiliyoruz.

Esasında biraz kendimizi yakından ve objektif olarak incelediğimizde hayatımızın her anında İslam’a, Kur’an’a ve Hz. Peygamberin sünnetine ters hareket ettiğimizi görebiliriz. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de “Oku” buyuruyor. Biz ise tam aksine aşkla şevkle televizyondaki “çok önemli” dizi ve filmleri, kadın programlarını ve paparazzileri izlemekte ve hatta izlettirmekte ısrar ediyoruz. Yine Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de “ayrılmayın, birbirinizle çekişmeyin, Müslümanlar kardeştir” buyuruyor; Müslümanların içinde ise her gün yeni ayrılmalar oluyor ve hatta bunlar birbirlerine zarar vermek, kötülemek için fırsat kolluyor ve birbirlerinin kahrolması için içli içli dua ediyorlar. Peygamber Efendimiz “aldatan bizden değildir” buyuruyor, Müslümanlar ise daha fazla aldatıp daha fazla para kazanmak için akla hayale gelmedik işler çeviriyorlar. Daha sayfalarca artırılabilecek örnekler. Ondan sonra da Müslümanlar niye geri kalmış diye soruluyor. Evliyaullahtan birine Ümmet-i Muhammed’in kurtuluşu için dua edin dediklerinde o zat da “siz bana Ümmeti Muhammedi gösterin ben size onların kurtulduğunu haber vereyim.” diye cevap vermiş. Ömer Hayyam da güzel söylemiş; “Kaç bu Müslümanlardan sığın Müslümanlara.”

Evet, ne yazık ki İslam’dan ve İslam’ın getirdiği ilke ve değerlerden çok uzaklaştığımız bir gerçek. Gerçekten İslam’ı öğrenmeye ve yaşamaya yalnız bizim değil dünyanın da çok büyük ihtiyacı var.

İslam’ın olmadığı bir dünya haksızlıkların, zulümlerin vahşetin ve kanın her tarafı bürüdüğü bir dünyadır. Zayıfların ezildiği, güçlülerin haklı olduğu, inim inim inlenilen, ağlamaktan gözlerde ferin kalmadığı bir dünyadır. Bir tarafta sadece zevk ve sefahat için trilyonlar havada uçuşur, Uzakdoğu seyahatleri yapılır; diğer tarafta ise kimilerinin zayıflıktan kemikleri sayılır hale gelmiştir, kimileri de yiyecek bir şeyler bulmak için gizli gizli çöpleri karıştırmaktadır. Bazıları ise böyle bir dünyada hayatta kalabilmek için hırsızlık, kap-kaç, gasp, adam öldürme ve nitelikli dolandırıcılık gibi konularda uzmanlaşmaya çalışmaktadır.

Kısacası İslam’ın olmadığı bir dünya insanlığın olmadığı, şefkat ve merhametin olmadığı, her şeyin menfaat ve madde olarak algılandığı, vicdanların yerini cüzdanların aldığı, organ mafyalarının ortaya çıktığı, yeni doğan çocukların topraklara gömüldüğü, çöplere ve siyah poşetler içinde nehirlere atıldığı, DNA ve babalık testi yaptırmak için hastanelerde uzun sıraların oluştuğu ucûbe bir dünyadır. Bir Hadis-i Şerifteki ifadesiyle kişinin bir kabrin başına varıp orada yatana “keşke senin yerinde ben olsaydım” diyeceği bir dünyadır.

İslam’ın olduğu bir dünya hakkında fikir edinebilmek için ise şimdilik tarihin sayfalarını karıştırmamız gerekecek. Orada yaşanmış, uygulanıp tecrübe edilmiş birçok örnek bize İslam’ın ne kadar gerekli ve önemli olduğunu göstermeye kâfi gelecektir. Örneğin Osmanlı’nın hatıraları daha tazedir ve unutulmamıştır.

Allah-u Teala bize en kısa zamanda İslam’ı hakkıyla öğrenmeyi, anlamayı ve yaşamayı nasip etsin. Değilse bizim de dünyanın da işi gerçekten çok zor.

M.ALİ ÖZKARAMANLI
 
Üst Alt