İslam ve (B)ilim

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1
İslam ve (B)ilim



bilim-insani.jpg



"Yaratan Rabbinin adıyla OKU! O, insanı ‘alak’ tan (pıhtılaşmış kandan) yarattı. OKU! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir." [Alak Suresi, 1-5]

Dinimizin biz Müslümanlara ilk emri “OKU!” iken, günümüz bilgi çağında neden, (b)ilim ile İslam’ın ayrı olması gerektiği yanılgısı ile Müslümanlar (b)ilim dalında geri kalmışlardır?

Oysa, Kur’an-ı Kerim ilk ayetinden (Oku!), son ayetine kadar, Müslümanların Allah'ın (c.c) kusursuzluğunu, yaratılıştaki hikmetlerini, kainattaki harikulade nizamı düşünmesini ister ve bizim (b)ilim öğrenmemizi emreder:

“Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz.” [Nisa Suresi, 162]

"İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez." [Ankebut Suresi, 43]

“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." [Zümer, 9]

“Allah’tan, kulları arasında ancak bilginler korkar.” [Fatır, 28]

“Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.” [Bakara, 269]

Peygamber efendimiz (s.a.s) de çeşitli hadislerinde (b)ilim ehlini övmüş ve müminleri bu konuda teşvik etmiştir:

''Alimin abide üstünlüğü; benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir'' [Tirmizi, İlim 19]

''Tek bir fakih(bilgili), şeytana bin abidden daha yamandır'' [Tirmizi, İlim 19]

"Yalnız iki kişiye gıpta edilir. Biri, Allah'ın, mal verip hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kimse; diğeri de, Allah'ın, kendisine ilim verip de onunla amel eden ve bunları başkasına öğreten (yani ilmini infak eden) kimsedir." [Buhari, İlim 15]

''Kim ilim taleb ederse; bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur''[Tirmizi, İlim 2]

“İlim tahsil etmek için yola çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır” [Tirmizi, İlim 2]

“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Kuşkusuz melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile alim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Alimin abide karşı üstünlüğü ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki alimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur” [Ebu Davut, İlim 1; Tirmizi, İlim 19]

Peki, hem ayet-i kerimeler ile, hem de hadis-i şerifler ile, (b)ilimin önemi böylesine vurgulanmışken neden, birçok insan İslam ile (b)ilimin birbirini zıtladığı gibi yanlış kanıda hem fikirlerdir?

Oysa, İslam’ın (b)ilime ve karşı olmasının düşünülemeyeceğini Bediüzzaman Hazretleri şöyle dile getiriyor:

“Köle efendisine ve hizmetkar reisine ve veled pederine nasıl düşman ve muarız olabilir? Halbuki İslamiyet, fünunun seyyidi ve mürşidi ve ulum-u hakikiyenin reis ve pederidir.” [Muhakemat, 10]

Günümüzde, İslam’ın (b)ilimin önünde bir engel teşkil ettiği gibi yanlış olan bir inanış mevcuttur ki bu kabul edilemez... Eğer durum böyle olsaydı, Asr-ı Saadet’in gözler kamaştıran o terakki, Avrupa’nın üstadı olan Endülüs’teki o tekamül, dünyayı hayrette bırakan Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri vücuda gelebilir miydi!

Philip Hitti, Kısa Arap Tarihi adlı eserinde, “Ortaçağın başlarında insanların ilerlemesine Müslümanlar kadar hizmet etmiş başka bir millet yoktur!’’ demistir…

İslam tarihi'ne baktığımızda, iyi yetişmiş çok sayıda Müslüman (b)ilim ve fen adamının; felsefe, astronomi, matematik, geometri, tıp gibi (b)ilim dallarında öncülük yaptığı ve bir çok önemli buluşların esin kaynağı olduğu görülmektedir. Bir kaç örnek verecek olursak:

Cabir Bin Hayyan (721 - 805), atom bombası fikrinin ilk mucidi ve kimyanın babası olarak bilinir,
Ebu Yusuf El Kindi (796 – 872) Einstein'dan 1100 yıl önce rölativite (izafiyet-görecelik) teorisinin ortaya atımıştır,
Ebu Maşer (785 - 886) Med-cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgindir,
Sabit Bin Kurra: (? - 901) Newton'dan çok önce diferansiyel hesabını keşfeden bilgin.
Battani (859 - 929) Trigonometrinin babasıdır,
Farabi (870 - 950) ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgin ve felsefecidir.
İbni Heysem (965 - 1051) Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi,
Beyruni (973 - 1051) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı,
İbn-i Sina, ( 980 - 1037 ) doktorların sultanı. Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doctor.
Mimar Sinan (1489 – 1588) seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimar.
Akşemseddin ( 1389 - 1459 ) Pasteur'dan önce mikrobu bulan ilk bilim adamı,

İslam medeniyetleri, yüzyıllar öncesinden (b)ilime öncülük etmiş müslüman alimler yetiştirmişken, son yıllarda, Müslümanların (b)ilim ve fen alanında bu kadar geri kalması düşündürücüdür... (B)ilimi, İslam’dan ayrı düşünmek çok büyük bir yanılgıdır.

Unutulmamalıdır ki, eşsiz bir hidayet ve saadet rehberi olan Kur’an-ı Kerim, insanlara bu dünyada Allah’a (c.c) ulaştıracak evrensel bir kitaptır. Bilimsel buluşlar ve gelişmeler ise, Allah’ın (c.c) eşsiz yaratmasının üstünlüğünü ve kusursuzluğunu mükemmel şekilde kanıtlar ki, bu kanıtlar kişiye ancak kuvvetli bir iman kazandırır.

Bilim ile Kur’an-ı Kerim’in ayrı düşünülmemesi gerektiğinin en mükemmel kanıtı “O, insanı ‘alak’ tan (pıhtılaşmış kandan) yarattı.” [Alak Suresi, 2] ayetinde mevcuttur.

Tüm evren detaylarıyla incelendikçe muhteşem bir olağanüstülük ortaya çıkar. Evrendeki mucizevi dengeler, dünyadaki düzen, kusursuz canlılar, tek bir hücre, bir atom, o atomun içinde saklı olan evrendeki en büyük güç, bizi tek olan, zatında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde, asla ortağı veya benzeri, dengi bulunmayan, yoktan var eden Yüce Allah’ın (c.c) varlığına götürür...

Çağımızın en büyük dehası olarak kabul edilen Albert Einstein, bir yazısında, “Evrenin yapısını, bilimsel ve akılcı bir şekilde anlamak, insana en derin iman duygusu verir.” demiştir.

Einstein, insanların hedeflerini belirlerken dini gerçeklerden yola çıkmaları gerektiğini şöyle ifade etmiştir: “İnsanın gerçek hedefini din belirler. Ancak hangi vasıtalara başvurulması gerektiği noktasında bilimin de söyleyeceği şeyler vardır. Bilim, gerçeği eksiksiz öğrenmek isteyenler tarafından şekillendirilip belli çerçevelere icra edilerek kurulur. Ama, temelde, bunun kaynağında da büyük ölçüde yine din vardır. Ben derin bir imana sahip olmayan herhangi bir bilim adamı düşünemiyorum.”

Johannes Kepler “Yaratıcı'nın eserlerindeki lezzeti tatmak için bilimle ilgilendiğini” söylerken, tarihin en büyük bilim adamlarından biri olan Isaac Newton ise “Bilimsel araştırmalarını yapma çabasının ardındaki sebebin Allah'ı bulup tanımak isteği olduğunu” ifade etmiştir.

(B)ilimin hangi kapısından girerseniz girin, temiz akıl sahiplerinin ulaşacağı tek gerçek! yoktan var eden Yüce Allah’ın (c.c) varlığıdır...!


Deruni...kgüll..,
 

BEDİR MUHAMMED ALİ

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Şubat 2012
Mesajlar
677
Tepkime puanı
3
Yaş
67
ALLAH RAZI OLSUN .KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK.
 

Meryem Kaya

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
20 Aralık 2012
Mesajlar
133
Tepkime puanı
0
Yaş
36
Allah razı olsun.. :) teşekkürler
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
Çok güzel bir çalışma olmuş Tebrik ederim...
 
Üst Alt