- Katılım
- 18 Aralık 2023
- Mesajlar
- 35
- Tepkime puanı
- 19
Hemen hemen özellikle genç kardeşlerimizden son zamanlarda çok duyar olduk her türlü maddi ve manevi sıkıntılar karşısında "intihar etmeyi düşünüyorum" dediğini.
İntiharın gençlerin öyle hemen gündeme almasının ve hemen bir seçenek olarak görmesinin iman ile imanımızın kuvveti ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun için aşağıdaki nasihatleri ve bu konuda başka güzel nasihatleri bu yazının altına paylaşmak isteyenlere vesile olması için paylaşmak istedim:
Allahu Teala dünyada kullarını imtihan edeceğini bildiriyor bizlere. İbn Ataullah İskenderi (k.s) Hikem’inde der ki:
“Bu dünyada yaşadığın sürece üzüntü veren şeylerin olup durmasına şaşırma! Dünya sadece kendi özelliğini, vasfını ortaya koymaktadır.” Şu halde dünya imtihan, keder ve hüzün yeridir; zevk, safa ve istirahat yeri değil. Dünyanın vasfı böyle olunca insan orada olduğu müddetçe sıkıntılarını garipsememeli, dünyanın bu hallerle iç içe bulunduğunu unutmamalıdır.
Bu yüzden zaman zaman kendimize şu üç soruyu sorup cevap vermemiz gerekmektedir.
•Nereden geldik?
•Ne için varız?
•Nereye gideceğiz?
Bu soruların cevaplarına gelince;
•Allah’tan geldik,
•imtihan için varız ve
•tekrar Allah’a gideceğiz.
-İmanımızı Kuvvetlendirecek Sebeplere Sarılmalıyız-
Korku ve Ümit arasında olmak:
Ümitsizlik içinde bulunan kimselerin hayat ufukları kararır, vazifelerine bağlılık ve ibadetlerine devam etme fikrinden uzaklaşır. Hayatın ufukları, “ümit” bahçesinde açan tefekkür gülleri ile süslenir. Ümit gülşeni harab olursa, “İman ab-ı hayatı” (imanın hayat suyu) serap haline dönüşür. Yaşama ümidini yitiren insanlar ya derbederlikte teselli arar veya gözünden düşen hayatını kendi eliyle noktalamaya teşebbüs eder. İnsanlık aleminde çoğalan intihar vak'aları ve inanç sahasında esen inkar fırtınaları, ümitsizlikten kaynaklanmaktadır...
Korku ve ümit, kulu frenleyen iki dizgindir. Hallerinde, işlerinde ve vakitlerinde kişiyi doğru olana yönlendirirler. Bunlardan biri fazla olursa kul yolda kalır. İkisininde dengeli olması gerekir. Bundan dolayı korku halinde kulun Allah’tan ümidini kesmemesi, ümit halinde de Allah’ın gazabından emin olmaması gerekir ki doğru hareket edebilsin, işi hatalardan arınsın. Korku galip geldiği zaman kulu ümitsizliğe düşürür; ümit galip geldiği zaman da aşırı güvenle ameldeki kusurlarını görmemeye yol açar. Recanın (ümit) alameti kulun gücü yettiğince ibadete yönelmesi, havfın (korku) alameti de bütün dine aykırı davranışlardan kaçınmasıdır.
Hz. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), imanın nasıl arttrılacağını bildirmiştir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
“Şunları yapmak imanı zirveye çıkarır:
1. Allah’ın hükmüne karşı sabretmek,
2. Kaza ve kadere rıza göstermek,
3. Tam tevekkül sahibi olmak,
4. Allah’a tam teslim olmak.” (Ebu Nuaym)
Şimdi bu dört maddeyi kısaca açıklayalım:
Sabır:
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)‘e “İman nedir?” diye sorulduğunda, “Sabırdır!..” buyurdu. (Deylemi)
Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır.
Üç hadis-i şerif meali:
“Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.”(Deylemi)
“Sabreden kuldan Allah razı olur.” (Deylemi)
“Sabırlı ve ihlaslı cennete gider.” (Taberani)
Üç âyet-i kerime meali de şöyledir:
“Sabredenlere mükafatları hesapsız verilir.” (Zümer, 39/10)
“Sabredenlere (ihsanımı) müjdele!..” (Bakara, 2/155)
“Sabretmekte yarışınız!..” (Âl-i İmran, 3/200)
Hz. Hızır, a.s “Günah işlememeye sabretmek sayesinde ledün ilmine kavuştum.“ buyurmuştur.
Kadere Rıza:
Allah’tan gelen her şeye razı olmak büyük nimettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Kadere rıza, saadet alametidir.” (Tirmizi)
“Şu üç şeyi yapan dünya ve ahiret hayrına kavuşur: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.” (Deylemi)
“Şu üç şeyi yapan kırk evliyadan biri olur: Kazaya rıza, haram işlememeye sabır, buğdi fillah.” (Deylemi)
“Şu üç şey iman alametidir: Belaya sabır, nimete şükür, kazaya rıza.” (İhya)
“Hak Teâlâ buyurdu: Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve belaya sabretmeyen, benden başka Rab arasın!..” (Taberani)
“Ya Rabbi, beni kaza ve kaderine rıza gösteren, belana sabreden ve nimetlerine şükredenlerden eyle!” diye dua etmenin en güzel dualardan biri olduğu bildirilmiştir.
Tevekkül:
Tevekkül farzdır. Kur'an-ı Kerim'de buyuruldu ki:
“İmanınız varsa Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 5/23)
“Tevekkül edene Allah kâfidir.” (Talak, 65/3)
“Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 3/159)
En büyük makam, Allah Teâlâ'nın sevgisine kavuşmaktır. “Hasbiyallah!..”, Allah bana yetişir, kâfi gelir demektir. İbrahim aleyhisselam, ateşe atılırken,“Hasbiyallah ve ni’mel vekil.” dedi ve kurtuldu. Allah Teâlâ, Davud aleyhisselama şöyle vahyetti:
“Bir kul, kullara değil de bana ihlasla tevekkül ederse, herkes ona tuzak kursa, ona mutlaka bir çıkış kapısı açarım. Bir kul da bana değil mahluka güvenirse, bütün yükseliş sebeplerini keser ve çöküş yollarını kolaylaştırırım.” (İbni Asakir)
“Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.”
Allah’a Teslimiyet:
Teslim olmak, esir olmak, kul köle olmak demektir. Allah’a teslim olmak da Allah’ın kulu olmak ve onun her emrini yapmaya hazır beklemek demektir. Zaten Müslüman, Allah’a teslim olan insan demektir. Kur’an-ı Kerim'de de teslim olmak emredilir:
“Biz sadece Allah’a teslim olduk, deyin!” (Bakara, 2/136
“Âlemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın.” (En'am, 6/71, 72)
“Belkıs imanını bildirmek için, ‘Âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.’ dedi.” (Neml, 27/44)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
“Şu beş şey imandandır: Allah’a teslimiyet, kaderine rıza, işini Allah’a havale etmek, ona güvenmek, musibete sabır.” (Bezzar)
İşte bunları uygulayan imanın zirvesine çıkar. Ayrıca ehli sünnet hocalarımızın iman konulu kitaplarını okumak, sohbetlerini dinlemek, iman konulu ehli sünnet sohbet meclislerinin sohbetlerine katılmak çok faydalı olur.
Şunu da unutmamak gerekir.
Kulun başına gelen acı tatlı her şey aslında gerçek huzura bir davettir. Yüce Allah, bazen nimetle bazen sıkıntıyla kulunu kendine çeker. Kalbin bitmeyen huzuru ebedî olan sevgiyledir. Kul bunu anlayana kadar türlü haller içinde gönderilir, denenir ve ona hal diliyle, “Fâniden geç, ebedî olana yönel” denir.
Kul bunu anlarsa, acının sıkıntının dilinden anlarsa ve yukarıdaki sebeplere yapışırsa kendisine cennete gitmeye kazanmaya bir vesile yapar.
RABBİM BAŞARANLARDAN EYLESİN...
İntiharın gençlerin öyle hemen gündeme almasının ve hemen bir seçenek olarak görmesinin iman ile imanımızın kuvveti ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun için aşağıdaki nasihatleri ve bu konuda başka güzel nasihatleri bu yazının altına paylaşmak isteyenlere vesile olması için paylaşmak istedim:
Allahu Teala dünyada kullarını imtihan edeceğini bildiriyor bizlere. İbn Ataullah İskenderi (k.s) Hikem’inde der ki:
“Bu dünyada yaşadığın sürece üzüntü veren şeylerin olup durmasına şaşırma! Dünya sadece kendi özelliğini, vasfını ortaya koymaktadır.” Şu halde dünya imtihan, keder ve hüzün yeridir; zevk, safa ve istirahat yeri değil. Dünyanın vasfı böyle olunca insan orada olduğu müddetçe sıkıntılarını garipsememeli, dünyanın bu hallerle iç içe bulunduğunu unutmamalıdır.
Bu yüzden zaman zaman kendimize şu üç soruyu sorup cevap vermemiz gerekmektedir.
•Nereden geldik?
•Ne için varız?
•Nereye gideceğiz?
Bu soruların cevaplarına gelince;
•Allah’tan geldik,
•imtihan için varız ve
•tekrar Allah’a gideceğiz.
-İmanımızı Kuvvetlendirecek Sebeplere Sarılmalıyız-
Korku ve Ümit arasında olmak:
Ümitsizlik içinde bulunan kimselerin hayat ufukları kararır, vazifelerine bağlılık ve ibadetlerine devam etme fikrinden uzaklaşır. Hayatın ufukları, “ümit” bahçesinde açan tefekkür gülleri ile süslenir. Ümit gülşeni harab olursa, “İman ab-ı hayatı” (imanın hayat suyu) serap haline dönüşür. Yaşama ümidini yitiren insanlar ya derbederlikte teselli arar veya gözünden düşen hayatını kendi eliyle noktalamaya teşebbüs eder. İnsanlık aleminde çoğalan intihar vak'aları ve inanç sahasında esen inkar fırtınaları, ümitsizlikten kaynaklanmaktadır...
Korku ve ümit, kulu frenleyen iki dizgindir. Hallerinde, işlerinde ve vakitlerinde kişiyi doğru olana yönlendirirler. Bunlardan biri fazla olursa kul yolda kalır. İkisininde dengeli olması gerekir. Bundan dolayı korku halinde kulun Allah’tan ümidini kesmemesi, ümit halinde de Allah’ın gazabından emin olmaması gerekir ki doğru hareket edebilsin, işi hatalardan arınsın. Korku galip geldiği zaman kulu ümitsizliğe düşürür; ümit galip geldiği zaman da aşırı güvenle ameldeki kusurlarını görmemeye yol açar. Recanın (ümit) alameti kulun gücü yettiğince ibadete yönelmesi, havfın (korku) alameti de bütün dine aykırı davranışlardan kaçınmasıdır.
Hz. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), imanın nasıl arttrılacağını bildirmiştir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
“Şunları yapmak imanı zirveye çıkarır:
1. Allah’ın hükmüne karşı sabretmek,
2. Kaza ve kadere rıza göstermek,
3. Tam tevekkül sahibi olmak,
4. Allah’a tam teslim olmak.” (Ebu Nuaym)
Şimdi bu dört maddeyi kısaca açıklayalım:
Sabır:
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)‘e “İman nedir?” diye sorulduğunda, “Sabırdır!..” buyurdu. (Deylemi)
Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır.
Üç hadis-i şerif meali:
“Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.”(Deylemi)
“Sabreden kuldan Allah razı olur.” (Deylemi)
“Sabırlı ve ihlaslı cennete gider.” (Taberani)
Üç âyet-i kerime meali de şöyledir:
“Sabredenlere mükafatları hesapsız verilir.” (Zümer, 39/10)
“Sabredenlere (ihsanımı) müjdele!..” (Bakara, 2/155)
“Sabretmekte yarışınız!..” (Âl-i İmran, 3/200)
Hz. Hızır, a.s “Günah işlememeye sabretmek sayesinde ledün ilmine kavuştum.“ buyurmuştur.
Kadere Rıza:
Allah’tan gelen her şeye razı olmak büyük nimettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Kadere rıza, saadet alametidir.” (Tirmizi)
“Şu üç şeyi yapan dünya ve ahiret hayrına kavuşur: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.” (Deylemi)
“Şu üç şeyi yapan kırk evliyadan biri olur: Kazaya rıza, haram işlememeye sabır, buğdi fillah.” (Deylemi)
“Şu üç şey iman alametidir: Belaya sabır, nimete şükür, kazaya rıza.” (İhya)
“Hak Teâlâ buyurdu: Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve belaya sabretmeyen, benden başka Rab arasın!..” (Taberani)
“Ya Rabbi, beni kaza ve kaderine rıza gösteren, belana sabreden ve nimetlerine şükredenlerden eyle!” diye dua etmenin en güzel dualardan biri olduğu bildirilmiştir.
Tevekkül:
Tevekkül farzdır. Kur'an-ı Kerim'de buyuruldu ki:
“İmanınız varsa Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 5/23)
“Tevekkül edene Allah kâfidir.” (Talak, 65/3)
“Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 3/159)
En büyük makam, Allah Teâlâ'nın sevgisine kavuşmaktır. “Hasbiyallah!..”, Allah bana yetişir, kâfi gelir demektir. İbrahim aleyhisselam, ateşe atılırken,“Hasbiyallah ve ni’mel vekil.” dedi ve kurtuldu. Allah Teâlâ, Davud aleyhisselama şöyle vahyetti:
“Bir kul, kullara değil de bana ihlasla tevekkül ederse, herkes ona tuzak kursa, ona mutlaka bir çıkış kapısı açarım. Bir kul da bana değil mahluka güvenirse, bütün yükseliş sebeplerini keser ve çöküş yollarını kolaylaştırırım.” (İbni Asakir)
“Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.”
Allah’a Teslimiyet:
Teslim olmak, esir olmak, kul köle olmak demektir. Allah’a teslim olmak da Allah’ın kulu olmak ve onun her emrini yapmaya hazır beklemek demektir. Zaten Müslüman, Allah’a teslim olan insan demektir. Kur’an-ı Kerim'de de teslim olmak emredilir:
“Biz sadece Allah’a teslim olduk, deyin!” (Bakara, 2/136
“Âlemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın.” (En'am, 6/71, 72)
“Belkıs imanını bildirmek için, ‘Âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.’ dedi.” (Neml, 27/44)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
“Şu beş şey imandandır: Allah’a teslimiyet, kaderine rıza, işini Allah’a havale etmek, ona güvenmek, musibete sabır.” (Bezzar)
İşte bunları uygulayan imanın zirvesine çıkar. Ayrıca ehli sünnet hocalarımızın iman konulu kitaplarını okumak, sohbetlerini dinlemek, iman konulu ehli sünnet sohbet meclislerinin sohbetlerine katılmak çok faydalı olur.
Şunu da unutmamak gerekir.
Kulun başına gelen acı tatlı her şey aslında gerçek huzura bir davettir. Yüce Allah, bazen nimetle bazen sıkıntıyla kulunu kendine çeker. Kalbin bitmeyen huzuru ebedî olan sevgiyledir. Kul bunu anlayana kadar türlü haller içinde gönderilir, denenir ve ona hal diliyle, “Fâniden geç, ebedî olana yönel” denir.
Kul bunu anlarsa, acının sıkıntının dilinden anlarsa ve yukarıdaki sebeplere yapışırsa kendisine cennete gitmeye kazanmaya bir vesile yapar.
RABBİM BAŞARANLARDAN EYLESİN...
Son düzenleme: