Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
İmtihan
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="elifgibi" data-source="post: 6048" data-attributes="member: 149"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><span style="color: #0033ff">İmtihan</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağınabatıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Her şey güzel olacaktı. Sen, ben ve hayatımız...Hayallerimiz ve hedeflerimiz...Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler…Hepsi çok güzel olacaktı, sen de olsaydın…Seni tanımak, bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği, ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip </em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>ölüm muvakkaten ayırsa bile, birbirimizi unutmayacağız.' diyenikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın, şimdi ise hayat arkadaşım…</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em> </em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum. Henüz üç aydır seninle kitap okuyor,cay içiyor ve hayata aynı </em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>pencereden bakıyordum. Evet, henüz üç aydır inanç ve ideallerimizi birlikte paylaşıyor ve henüz üç aydır 'yaşıyordum.'</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum. Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Seninle sevginin tılsımını çözmüştük. Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil, 'birlikte aynı yöne bakmak' olduğunu anlıyorduk... Senin baştan beri kalıcı güzelliklere olan bağlılığındı seni bana sevdiren. Allâh'ın kalblerimize muhabbetullah hissi ve oradan yayılan varlık sevgisi etrafa dalga dalga yayılıyordu. Gece ve gündüzümüz hep</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>o sevgiyle aydınlanıyordu sanki. Huzurluyduk… Ve yuvamızın huzur kaynağı belki de senin geceleri sessizce yaptığın o dualardı. Tâ ki o geceye kadar…</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış, epey yürüdükten sonra dönüşte annenlere uğramıştık. Onların dualarını almıştık 'iki dünya mutluluğu' adına. Bulaşıcı bir yanı vardı mutluluğun, bizi görenler de neredeyse bizim kadar mutlu oluyorlardı. Eve geç dönmüştük. Yorgun olmamıza rağmen uyumaya pek niyetimiz yoktu. Sen birer kahve yaptın ve uzun uzun sohbet ettik. Önümüzdeki günler hakkında, hedeflerimiz adına,</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>niyetlerimiz adına konuştuk. Etrafımızdaki insanlara daha çok nasıl faydamız olur, bildiklerimizi nasıl daha çok anlatabilir, bilmediklerimizi nasıl daha iyi anlayabiliriz diye, eserleri nasıl okumalıyız diye, düşündük… O gece bir kez daha inandım senin gönül dünyandaki güzelliklere ve bilmenin sevginin başlangıcı olduğuna…</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Saate bakmıştım bir an, üçe geliyordu. "Artık uyumalıyız."diye düşündüm. Sen her gün biraz okuduğun baş ucu kitabından birkaç sayfa okumak istedin. Ben ise tam sana dilemiştim. İşte o an… Ömrümde ilk defa duyduğum o uğultu koptu. Hiç bilmediğim bu uğultu, korkunç bir sallantıya dönüştü. Bu neydi Allâh'ım…</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Sehpanın üzerindeki bardağı bile anında yere fırlatan bu sarsıntı neydi? Evet,Allâh'ın Celâl isminin bir tecellisi </em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>olan bu sarsıntıyı kabullenmek gerekiyordu, bu bir zelzeleydi…Gözlerindeki mânânın adı ise acziyetten gelen şaşkınlıktı…Hemen elinden tuttum, ayağa kalkıp kapının eşiğine gittik; ama boşunaydı gayretlerimiz… Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime…Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum. Sen o kadar ince ruhluydun ki, beni üzmemek için, kendi acını unutup bana hissettirmemeye çalışıyordun.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>On sekiz saat bizi fark etmelerini, feryadımızı duymalarını bekledik. On sekiz saat birbirimizin ellerini tutup birbirimize teselli verdik. O durumda iken bir aralık bana 'Eğer ölürsem, seni orada bekleyeceğim.' dedin. Ve on sekiz saat, kim bilirbelki de on sekiz ölümü bekledin.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Aradan dört gün geçmişti. Şehir o şehir değildi. İzmit bambaşka bir mekân olmuştu. Ben felâketi biraz olsun</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>atlatmıştım. Senin durumun ise kötüydü. Doktor, bacağının kesileceğini söyledi. Bunu duyar duymaz ikinci bir zelzele ile dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sen hâlâ gülümsüyordun. Sen nasıl bir insandın? Ne dünyaya ne de dünyalığa önem veriyordun. Senin için maddenin ve kaybedecek olduğun bir bacağın hiç önemi yok muydu? Hattâ hayatta kalmanın bile…</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler, evlerin altında kalan canlar, ümitler... Çığlıklar, 'Sesimi duyan var mı?'lar...İsyanlar, sabırlar… Nice hikâyeler, mucizeler ve gönüllerde derin birfay hattı… Şehirde keskin bir ceset kokusu ve insanlarda büyük bir hüzün hâkim… Boş arsalar kireçlenmiş toplu mezarlarla dolu…</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Evini, annesini, kendisini kaybetmiş insanlar… İnsanların dilinde tek kelime: Deprem.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Fakat sadece bacağın gidecek derken, sen birlikte olacağımız ebedî âleme gittin, geride dolu dolu yaşanmış üç ay ve ideallerini yaşatma azmi kaldı… Elimde, senin en çok sevdiğin çiçek, naif bir kırmızı gülle mezarının başındayım. Artık sen yoksun yanımda, ne degönül pınarının heyecanları… Sen gittin, geride hüzün, geride ben, gâye-i hayâllerimiz… Şimdi omzumu sıvazlayan yakınlarım, 'Bırakma kendini. Unutur, yeni bir yuvayla yine mutlu olursun.' diyorlar. Aslâ!..</em></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Sen bana o zor dakikalarda ne demiştin? Biz seninle " ötelere" sevdalandık.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Şimdi mezarının başında seninleyim. Bu bize yeter…</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum, bana 'unutursun' diyenlere sadece acı bir tebessümle bakıyorum. Biz seninle sürekli "öteleri"aradık. Sen buldun aradığını. Ben ise yoldayım hâlâ.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden. Ne olur, seni sevdiğimi, her an dua ettiğimi ve sana kavuşacağım günüşafak sayar gibi beklediğimi bil.</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol... </em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkRed"><em>Alıntıdır..</em></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="elifgibi, post: 6048, member: 149"] [SIZE=4][COLOR=DarkRed][COLOR=#0033ff]İmtihan[/COLOR] [I]Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağınabatıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum. Her şey güzel olacaktı. Sen, ben ve hayatımız...Hayallerimiz ve hedeflerimiz...Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler…Hepsi çok güzel olacaktı, sen de olsaydın…Seni tanımak, bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği, ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile, birbirimizi unutmayacağız.' diyenikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın, şimdi ise hayat arkadaşım… Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum. Henüz üç aydır seninle kitap okuyor,cay içiyor ve hayata aynı pencereden bakıyordum. Evet, henüz üç aydır inanç ve ideallerimizi birlikte paylaşıyor ve henüz üç aydır 'yaşıyordum.' Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum. Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Seninle sevginin tılsımını çözmüştük. Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil, 'birlikte aynı yöne bakmak' olduğunu anlıyorduk... Senin baştan beri kalıcı güzelliklere olan bağlılığındı seni bana sevdiren. Allâh'ın kalblerimize muhabbetullah hissi ve oradan yayılan varlık sevgisi etrafa dalga dalga yayılıyordu. Gece ve gündüzümüz hep o sevgiyle aydınlanıyordu sanki. Huzurluyduk… Ve yuvamızın huzur kaynağı belki de senin geceleri sessizce yaptığın o dualardı. Tâ ki o geceye kadar… 17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış, epey yürüdükten sonra dönüşte annenlere uğramıştık. Onların dualarını almıştık 'iki dünya mutluluğu' adına. Bulaşıcı bir yanı vardı mutluluğun, bizi görenler de neredeyse bizim kadar mutlu oluyorlardı. Eve geç dönmüştük. Yorgun olmamıza rağmen uyumaya pek niyetimiz yoktu. Sen birer kahve yaptın ve uzun uzun sohbet ettik. Önümüzdeki günler hakkında, hedeflerimiz adına, niyetlerimiz adına konuştuk. Etrafımızdaki insanlara daha çok nasıl faydamız olur, bildiklerimizi nasıl daha çok anlatabilir, bilmediklerimizi nasıl daha iyi anlayabiliriz diye, eserleri nasıl okumalıyız diye, düşündük… O gece bir kez daha inandım senin gönül dünyandaki güzelliklere ve bilmenin sevginin başlangıcı olduğuna… Saate bakmıştım bir an, üçe geliyordu. "Artık uyumalıyız."diye düşündüm. Sen her gün biraz okuduğun baş ucu kitabından birkaç sayfa okumak istedin. Ben ise tam sana dilemiştim. İşte o an… Ömrümde ilk defa duyduğum o uğultu koptu. Hiç bilmediğim bu uğultu, korkunç bir sallantıya dönüştü. Bu neydi Allâh'ım… Sehpanın üzerindeki bardağı bile anında yere fırlatan bu sarsıntı neydi? Evet,Allâh'ın Celâl isminin bir tecellisi olan bu sarsıntıyı kabullenmek gerekiyordu, bu bir zelzeleydi…Gözlerindeki mânânın adı ise acziyetten gelen şaşkınlıktı…Hemen elinden tuttum, ayağa kalkıp kapının eşiğine gittik; ama boşunaydı gayretlerimiz… Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime…Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum. Sen o kadar ince ruhluydun ki, beni üzmemek için, kendi acını unutup bana hissettirmemeye çalışıyordun. On sekiz saat bizi fark etmelerini, feryadımızı duymalarını bekledik. On sekiz saat birbirimizin ellerini tutup birbirimize teselli verdik. O durumda iken bir aralık bana 'Eğer ölürsem, seni orada bekleyeceğim.' dedin. Ve on sekiz saat, kim bilirbelki de on sekiz ölümü bekledin. Aradan dört gün geçmişti. Şehir o şehir değildi. İzmit bambaşka bir mekân olmuştu. Ben felâketi biraz olsun atlatmıştım. Senin durumun ise kötüydü. Doktor, bacağının kesileceğini söyledi. Bunu duyar duymaz ikinci bir zelzele ile dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sen hâlâ gülümsüyordun. Sen nasıl bir insandın? Ne dünyaya ne de dünyalığa önem veriyordun. Senin için maddenin ve kaybedecek olduğun bir bacağın hiç önemi yok muydu? Hattâ hayatta kalmanın bile… Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler, evlerin altında kalan canlar, ümitler... Çığlıklar, 'Sesimi duyan var mı?'lar...İsyanlar, sabırlar… Nice hikâyeler, mucizeler ve gönüllerde derin birfay hattı… Şehirde keskin bir ceset kokusu ve insanlarda büyük bir hüzün hâkim… Boş arsalar kireçlenmiş toplu mezarlarla dolu… Evini, annesini, kendisini kaybetmiş insanlar… İnsanların dilinde tek kelime: Deprem. Fakat sadece bacağın gidecek derken, sen birlikte olacağımız ebedî âleme gittin, geride dolu dolu yaşanmış üç ay ve ideallerini yaşatma azmi kaldı… Elimde, senin en çok sevdiğin çiçek, naif bir kırmızı gülle mezarının başındayım. Artık sen yoksun yanımda, ne degönül pınarının heyecanları… Sen gittin, geride hüzün, geride ben, gâye-i hayâllerimiz… Şimdi omzumu sıvazlayan yakınlarım, 'Bırakma kendini. Unutur, yeni bir yuvayla yine mutlu olursun.' diyorlar. Aslâ!.. Sen bana o zor dakikalarda ne demiştin? Biz seninle " ötelere" sevdalandık. Şimdi mezarının başında seninleyim. Bu bize yeter… Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum, bana 'unutursun' diyenlere sadece acı bir tebessümle bakıyorum. Biz seninle sürekli "öteleri"aradık. Sen buldun aradığını. Ben ise yoldayım hâlâ. İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden. Ne olur, seni sevdiğimi, her an dua ettiğimi ve sana kavuşacağım günüşafak sayar gibi beklediğimi bil. Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol... Alıntıdır..[/I][/COLOR] [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
İmtihan
Üst
Alt