- Katılım
- 6 Nisan 2014
- Mesajlar
- 47
- Tepkime puanı
- 0
İMANLI GÖNÜLLERİN BİR GÜNÜ
Hepimiz elhamdülillah Müslümanız, hepimiz iman etmişiz, hepimiz Türk ve Müslümanız. Hepimiz kendimizi mümin sayar, ezanlarda tekbir getirir, cumalarda, teravihlerde camilere dolarız. Hepimiz şehit olabilmeyi fazilet kabul eder, kelime-i şehadet getirmeyi yeterli sayarız iman etmeye. Canımız yanınca, ümitsizliğe düşünce Allah adını düşürmeyiz ağzımızdan. Elimizde tesbih, dilimizde estağfurullah, kabir ziyaretlerine doluşuruz arifelerde. Doğrusunu Allah bilir ama bunlar iman etmeye yetebilir. Bu iman; bir aşk hüviyetinde değildir çoğu zaman. Yalın bir sevgi, ruhsuz bir saygı veya dipsiz bir korku kaynaklı tutkudur. Mevlananın, Yunusun aşkına yanaşamaz bu tutkumuz.
Öte yandan imanın zerresinden nasibini alamamış binlerce insan sürü olur akar önümüzde gün boyu. Kâh sokaklarda, kâh iş yerinde, kâh gazete ve televizyonlarda binlerce sahtekâr görürüz İslamın ruhunu anlayamamış, Yaratanı layıkıyla tanıyamamış. Acıdır ama aramızda yüzlerce münafık, kâfir, müşrik kol gezer de biz onları kendimizden sayarız. En temiz yürekli müminimiz bile imanının karşılığını veremez çoğu zaman hayat koşturmacasına kaptırarak. Yıllarımız, aylarımız, günlerimiz bu noksanlıklar, yanılgılar veya ihanetler içinde geçer gider.
Oysa gerçekten, yürekten, bilerek ve sevdasıyla iman eden gönüllerin 24 saati çok daha farklıdır. O eskidendi, şimdi nerede demeden Mevlanaya, Yunusa, Tebrizli Şemse, Karaniye yaklaşmak şimdi de mümkündür.
Bizi bu sınırsız lezzetten alıkoyan nefsimiz, dünya malına meylimiz, şehavetimiz ve şeytani vesveselerdir.
İman eden gönül her günü son gün, her namazı son namaz, her nefesi son nefes kabul eder, ömür sermayesini tüketirken inançsız, ibadetsiz, salih amelsiz geçen her saniye ziyanda olduğunu bilir. Bu gönül gözünü fani dünyadan baki olan Allaha çevirir. Ağzından, gönlünden aklından sevgiden, muhabbetten, kardeşlik ve hoşgörüden başka şey çıkmaz. Kalbine, aklına damlasa da kötü nameler, utanır, seslendirmez kalp kırmamak için. Dünya malına, makama, evlat çokluğuna bakıp böbürlenmez. Şükreder iyiliklerde, zorlarda, kötülüklerde dua eder, sığınır. Tesbihleri gün boyudur. Gösterişten uzak, riyadan ve sahtelikten uzak yaşar ecelini beklerken.
İmanlı gönül yaşarken uykuda olduğunu, ölünce uyanacağını bilir.
İmanlı gönül 24 saatini; taviz vermeden, ziyana uğramadan, vazgeçmeden, üşenmeden, vesveseye kanmadan, aldatmadan, aldanmadan geçirir. Bu gönül şerden kaçarak, hayırlarda yarışarak eder akşamını selametle.
Bu gönül sabah namazından çok önce dikilir sıcacık yatağından. Tertemiz kıyafetleri ile abdestli bedeniyle sabah ezanından çok önce dikilir rabbinin, Kur'an'ının huzuruna. Şükreder o sabah ta ölmeden bu dünyada nefes alabildiği için, kolu başı ağrımadığı, sağlıklı olduğu, çoluk çocuğu sağ ve salim olduğu, yiyecek bir tabak yemeği, barınacak bir evi, cüzdanında ekmek alacak parası, gidecek bir işi olduğu için şükreder. Kul o gün yapacağı kirli işlerden, işleyeceği günahlardan dolayı af diler, geçmiş günahları için tövbe eder, gününü hayırlı kılması için tek Mevlası Rabbine istiğfar ve dua eder. Gözyaşı döker, secde eder sabah ezanına kadar.
Namazında cenneti sağına, cehennemi soluna, sırat-ı müstakimi ayaklarının arasına alıp, dünyayı kulaklarının arkasına atıp, yönünü Rabbine çevirir. Rükû eder günahlarının ağırlığıyla, secde eder yalvarışının acizliğiyle, oturur kalır Rabbinin azameti karşısında işledikleriyle. Sağ meleklerden sol meleklerden medet umar, gözünü secdeye gömer, gözyaşları şükrüyle, istiğfarıyla sırılsıklam ıslanır. Allahın kendisine bahşettiği kalbiyle, gözüyle, kulağıyla işlediği veya işleyemediği şeyleri hatırlar, verdiği sözü hatırlar, Allaha sığınır vesveselerden, şerlerden.
İmanlı gönül güne bu coşkun sevgi seli, bu ima, bu iman, bu anmayla başlar. Gaybı bilemeden, o gün kaderinde neler olacağını bilemeden rıza gösterir ilahi iradeye. İmanlı gönül mütevazidir, tevazusu ile örnektir. Ne kral sofraları ister ne helal olmayan bir lokma. İki dilim ekmek, birkaç zeytin, bir sıcak bardak çay yeter ona. Ailesiyle, mahremiyle birlikte güneşi üzerine doğurtmadan başlar güne. Her lokmasından, her adımından önce Allahı anar. Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlar yemeğe, evden çıkarken, su içerken, nefes alırken.
İmanlı gönül omuz başlarındaki şerefli meleklerin adaletli yazıcılar olduğunu, sürekli birilerinin amellerini kaydettiğini bilir. Hesap ve mizanda zerre kadar iyilik ve kötülüğün göz ardı edilmeyeceği günden korkar. Kendisini şeytanlardan korumakla görevli sayısını bilemediğimiz meleklere selam verir, onlara iman eder, onları utandıracak şeyler yapmaz. İmanlı gönül Peygamberini, Kuranını yüreğinde saklar. Sokaklar imanlı kul için, geçici dünyanın geçici sahneleridir. Yoldan bir taş alıp yana koymanın, yerdeki çöpü kaldırmanın imanın en düşük göstergelerinden olduğunu bilir. Yere tükürmez, çöp atmaz, kaldırımlara araba park edip yayaları zor durumda bırakmaz.
Sohbetinde, gülmesinde abartılı değildir. Başkasının duymayacağı tonda yapar bunları. Azmadan, başa kakmadan, gösteriş yapmadan, dayılanmadan. Başkasının acısını hatırlayarak neşesini, başkasının neşesini düşünerek acısını sessiz yaşar. İmanlı gönül selamın Allah emri olduğunu, selam vermenin sünnet, selam almanın farz olduğunu bilir. Çocuklarla şakalaşır, esnafla selamlaşır, hayırlı işler diler rızık arayan kullara. Müşteri kıskanmadan, aç gözlülük etmeden, rızkı verenin, rızkı bir ölçüye göre verenin, rızkı istediğine verenin Allah olduğunu bilerek işine gider. Allahın kimseyi gücünden fazlasıyla imtihan etmeyeceğini bilerek rızkına razı olur, hamd eder. Daha çoğunu, fazlasını, haramını istemez. Komşusunun, esnaf arkadaşının ekmeğine göz koymaz.
Malında, işinde namus ve dürüstlükle timsal olur. Ne pirince taş katar ağır çeksin diye, ne bayat malı yenisiyle karıştırır, ne de tartıda hile yapar. Borcuna, sözüne sadık, parası olmayana merhametli, alacağına anlayışlıdır. Akşamdan temizlediği dükkânı tertemizdir yüreği gibi. Çöpleri kapıda yığılı olmaz asla. Bismillahirrahmanirrahim diyerek açtığı dükkân kapısından içeri selamla, tesbihle girer.
Kul hakkı yememek için kaldırımları mal reklamı için işgal etmez, gürültülü müzikle etrafını rahatsız etmez. Gönül güler yüzünü hiç kaybetmez. Müşteriye saygılı, bereketin Allahtan geldiği bilinciyle Yaratanına sevgi doludur yüreği. Bu gönül vergisinde, faturasında, muhasebesinde kuruş haksızlık yapmaz. O kuruşun Allah huzurunda hesabını vereceğini, kazandığı bu haksız paranın ahirette alnına ateşten kor olup yapışacağını bilir. Adres sorana, para bozmak isteyene, pahalı bulup almayana saygılıdır. Sitem etmez, ah etmez, kanmaz, kandırmaz, gönül koymaz.
Kapısına gelen açlara, yoksul ve muhtaçlara elinden geldiğince yardım eder. Bilir ki kazandığı her kuruşta o muhtaçların da hakkı vardır. Bilir ki diktiği her fidan da bitki de bile kuşların, kurtların hakkı vardır. Kendisi muhtaç duruma düşmeyecek, el açıp yalvaracak hale gelmeyecek şekilde yardımseverdir. Bilir ki veren el alan elden hayırlıdır. Bilir ki verdikçe bereketi artar, bilir ki at sırtında da gelse dilenci vermek gerektir.
İmanlı gönül helal lokma peşindedir. Haramdan zinhar uzak durur. Helal kazancını mındar edecek şeylerden kaçınır. Helal lokmasını, ailesinin rızkını boş şeylere harcamaz. Kumardan ve şans oyunlarından, kolay kazanılacak paradan uzak durur. Mal alışverişinde faizden kaçınır, yasal enflasyon rakamı üstünde fahiş bedel istemez, karını abartmaz, zorda kalana ısrar etmez. İmkânı varsa borç verir. Verdiği borcu mümkünse geri almaz, alırsa da anlayışlı olur. Verdiği borç parayı, yaptığı iyiliği kendisi ve Allahı dışında kimse bilmez. Bilir ki güzelliklerin daha hayırlısı sessiz yapılanıdır.
Alacaklı olduğu ödeyemese de diretemez, imkânı varsa borcundan bile vazgeçer. Değil mi ki borç verecek imkânı vardır, değil mi ki borçlunun ihtiyacı olmasa el açıp borç istemez, değil mi ki borçlu ne yaptıysa borcunu ödeyecek kadar parayı temin edememiştir, alacağını erteler veya alacağından (daha hayırlısı) temelli vaz geçer.
Kul hakkı yemekten, arkadan konuşmaktan, gıybet edip iftira etmekten kaçınır. Başkasının malını kötülemenin, kıskanmanın, müşterisini istemediği ve adi şeye ikna etmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu bilir. O gün bir parça fazla para kazanmak için kazıkladığı kullara ettiği zulmün, yediği hakkın kendisinden misliyle çıkacağını bilir. Bilir ki o azametli günde hayvanlar bile arasında helalleşecek, o günde zulmedenlerle zulme uğrayanlar ödeşecek, kötülüklerden kaçar. Bilir ki zulmettiği, hakkını yediği insanlara ahirette iyiliklerinden verecek, iyilikleri kalmayınca onların günahlarından bir kısmını üstlenecek harama, haksızlığa el uzatmaz.İmanlı gönül alışverişin helal, tefecilik ve şantajın, rüşvetin haram olduğunu bilir.
İmanlı gönül ezana kadar işiyle meşgul olur, işine bakar. Müşterisini mahrem sayar, girdiği dükkânından çıkana kadar namusu sayar. Yoldan gelen geçene art niyetle bakmaz. Gözünü yere indirir. Müşterisinin bacağı, göğüs çatalı gibi kazayla açılıveren yerlerine gözünü dikmez, hata ve ayıp aramak için rahatsız edici tarzda dikmez gözlerini. Parası az olanı aşağılamaz, olmayanı ayıplamaz. Allah'ın rızkı dilediğine dilediği kadar verdiğini bilir.
Çocukları, aklı ermeyenleri, yaşlıları az veya kötü malla, pahalı satmakla asla kandırmaz. İşinin hakkını verir. Tam tersine çocukları sevindirip, yaşlılara daha güzelini, fazlasıyla vermeye gayret eder. Taşıyamayanlara yardımcı olur.
Ezan sesiyle dükkânını geçici olarak kapatır imkânı varsa ve Müslüman kardeşlerinin yanına camiye gider, imkânı yoksa ezana ve namaza mekânında icabet eder. Sabah namazının edasıyla kılar öğlenin on rekâtını. Günü yarıladığı için, bu gök kubbede güneş sıcacık ısıtmakta, günü aydınlatmakta, karanlığı kapatmakta olduğu için şükreder. Tesbihine, istiğfarına devamla kapatır namazını.
İmanlı gönlün beş vakte sığmaz namazı. Gün boyu namazdaymış gibi Allah huzurunda olduğunu bilir. Kıyamıyla, rükûsuyla, secdesiyle yaşar gün boyu.
Yollarda, parklarda gördüğü çiçeklerde, duyduğu kuş seslerinde Yaratanını görür, işitir. Başı yerde toprakta, başı göklerde sonsuz semada saklı ilahi kudrettedir. İnsani şeylerin çirkinliği cezbedemez yüreğini. Fani olanın Allah olduğunu, yeryüzünün değil evle, arabayla, tamamıyla dümdüz olacağını bilir kıyamet saatinde. Rüzgârın sesinde, yağmurun kokusunda, şimşek, yıldırım ve gök gürültüsünde meleklerin tesbihine şahit olur. Bizlerin ve yaptıklarımızın Allahın eseri olduğunu, insan denen aciz aklın icat edemediğini, sadece keşfedebildiğini bilir. Bilimin, ilmin hayırlara vesile olması gerektiğini bilir.
Allahın yok ettiği kavimleri neden yok ettiğini bilir okuduğu Kuran kıssalarından. Azmanın, zulmetmenin, ahlaksızlığın, eşcinselliğin, isyan ve inkârın, açgözlülüğün karşısına dikilir. Kötülüğe gücü yeterse eliyle, yetmezse diliyle o da yetmezse imanın en düşük derecesi olacak şekilde kalbiyle karşı koyar.
Kötülemese de kötülere yanaşmaz, kâfirlerle münafıklarla dost olmaz. Bunlarla ne iş yapar ne samimiyet kurar. Allahın selamını esirgemese de yanaşmaz kötülük ve cahilliğe batmışlara.
İmanlı gönül ikindi ezanına kadar rızkını armaya devam eder, sonra namazını eda edip günü sonlandırmaya niyetlenir. O gün başına gelen veya gelecek hayır ve şerlerin Allahtan olduğunu bilip rıza gösterir. Güneş batmaya yüz tutmuşken, ay geceye merhaba demeye hazırlanırken açtığı gibi dükkânını, tertemiz, düzenli, Allaha emanet ederek kapatır. En güçlü kilitlerin bile Ayetel Kürsinin bir kelimesi kadar bile dükkânını koruyamayacağını bilir.
Evine yol alırken günün bereketini, kalbindeki helal hoşluğu beraberinde götürür. Üç kuruş ama helal lokma ile evine birşeyler alır. Sıcacık, huzur dolu yuvası ona ahiret meskeni gibi şifa ve esenlik verir. Sabah selametle, selamla, Bismillah ile çıktığı evine yine Bismillah ile girer.
Evi ve ailesi onun bu dünyadaki emanetidir. Yetiştirebildiği hayırlı evladın, namuslu eşin en büyük hazinelerden olduğunu bilir. Okumaktan, diplomadan, mevki ve makamdan ziyade "adam olmanın" önemli olduğunu bilir.
Ahlaklı, yüksek karakterli, namuslu ve dürüst evlatların boynunun borcu olduğunu bilir. İmanlı gönül buluğa ermiş evlatlara Yaratan'ını, dinini, Peygamberini, Kitabını, ibadetini, ahlakını, öğretir, zevcesine, aile efradının tamamına dürüstlük ve adaleti emreder. Allahın 99 sıfat ve ismindeki güzelliklerin zerresini yansıtabilmeyi umut eder çevresine.
Akşam ezanını müteakip oyalanmadan ama ciddiyetten uzaklaşmadan huşu ile namazını kılıp günü hayırla nasip ettiği için yeniden şükreder Allaha ve o gün işlediği günahları için af diler, yalvarır. Sofraya oturmadan verdiği lütuf, bereket, rahmet ve nimetler için Allaha şükreder.
Bu gönlün akşam sofrası da mütevazidir. Abartmadan, nimetlere şükrederek, helalinden hazırlanmış sofraya ailece oturur. Şeytanın lokmaları haram kılmaması için evvela Allahın adını anar, andırır. Sonra çoka kaçmadan, açları düşünerek, lokmaları yavaş ve sindirerek atar ağzına. Yan komşusu açken, kapının önünde soğuktan büzüşmüş aç kediler varken imanlı gönül o sofraya oturamaz.
Misafir severdir imanlı gönül. Misafirin bereketiyle geldiğini bilir. Paylaşmanın bereketi daha çok artıracağını bilir. Kendisi gibi iman etmiş gönüllerle sohbetin, istişare etmenin ilmi artırmak olduğunu bilir. İlmini artırmak için okur, okutur. İlimle geçen üç dakikanın sabaha kadar kılınan nafile namazla eşdeğer olduğunu bilir. Ailesine ve kendisine yarına ait ödev ve işleri tamamlatır.
Sıcak yuvasında içtiği bir bardak çayın haram olan binlerce şeyden daha fazla lezzet verdiğine şükreder. İnsanların kurtuluşa ermesi, dünya malından dönmesi, doğru yolu bulması için dilekler diler içinden. Ailesinin dertlerini, beklentilerini, ihtiyaç ve temennilerini paylaşır sakin ruh haliyle. Olanı pay eder, bazı ihtiyaçları erteler, bazılarını iptal eder elindeki parası nispetinde. Önce borcunu öder kalanını harcar, kaldığı kadarıyla. Borcuna, sözüne sadıktır. Sadık olmanın doğruluk ve dürüstlük demek olduğunu bilir.
İmanlı gönül geciktirmediği yatsı namazına oturur sabah ki gibi. Gün boyu yaptığı koşturmacalarda koptuğu manevi huzura yönelir yeniden. Huzur ve sükûnet bulur. Fani dünyanın telaşından başını secdeye, gönlünü kıbleye çevirir. Vitr namazıyla son verir güne.
Allah kelamı Kuran düşmez elinden. Türkçe mealini, anlayarak okuyabiliyorsa Arapça harflisini okur. İlmine ilim, aşkına aşk katar. Maneviyatı sel olur taşar anlayarak, yavaş yavaş okuduğu ayetlerle. İmanlı gönül anlayamadığı Arapça ayetlere gömmez kendisini ve bilir ki Allah ayetlerini okunması ve anlaşılması için göndermiştir. Ezberlenmesi veya manasını anlayamadan okunmasını değil.
Duasını da Türkçe yapar iman eden gönül. Yüce Allah ile arasına başkasını sokmadan, icazet almadan, merhamet dilenmeden tek sahibine yönelir. Yüce Rabbin huzurunda adeta miraçtadır. Sadece kendisine değil ailesine, etrafına, Müslümanlara, müminlere dua eder selamet dilekleriyle. Dünya ve ahirette hayırlar diler, kolaylıklar ve güzellikler diler. Son nefese kadar doğru yolda kalabilmeyi, kalbini imanda sabit tutabilmeyi, rahmet ve mükâfata mazhar olabilmeyi diler. Küçük günahlarının namazla ve iyiliklerle, büyük günahlarının dua ve tövbeleriyle affedileceğini umar.
Fatiha suresi ile Yüce Allaha verdiği sözü hatırlar her anında.
Yalnız Rabbine hamd eder, yalnız Rabbine eder kulluğu, ibadeti ve yalnız Rabbinden bekler yardımı. Allahın kendisini ve iman edenleri doğru yola iletmesi için dua eder. Gazaba uğramışların yoluna değil.
İmanlı gönül; yatsıdan sonra çok oyalanmadan, ailesiyle helalleşip abdestiyle girer yatağına, duasıyla, şükrüyle başını koyar yastığa. Rabbine sığınıp, sağa dönüp yattığında Hz. Peygamberin salavatıyla, meleklerin tesbihiyle kapar gözlerini. Yarına çıkabilmek umudu ile teslim olur Rabbine.
Hepimiz elhamdülillah Müslümanız, hepimiz iman etmişiz, hepimiz Türk ve Müslümanız. Hepimiz kendimizi mümin sayar, ezanlarda tekbir getirir, cumalarda, teravihlerde camilere dolarız. Hepimiz şehit olabilmeyi fazilet kabul eder, kelime-i şehadet getirmeyi yeterli sayarız iman etmeye. Canımız yanınca, ümitsizliğe düşünce Allah adını düşürmeyiz ağzımızdan. Elimizde tesbih, dilimizde estağfurullah, kabir ziyaretlerine doluşuruz arifelerde. Doğrusunu Allah bilir ama bunlar iman etmeye yetebilir. Bu iman; bir aşk hüviyetinde değildir çoğu zaman. Yalın bir sevgi, ruhsuz bir saygı veya dipsiz bir korku kaynaklı tutkudur. Mevlananın, Yunusun aşkına yanaşamaz bu tutkumuz.
Öte yandan imanın zerresinden nasibini alamamış binlerce insan sürü olur akar önümüzde gün boyu. Kâh sokaklarda, kâh iş yerinde, kâh gazete ve televizyonlarda binlerce sahtekâr görürüz İslamın ruhunu anlayamamış, Yaratanı layıkıyla tanıyamamış. Acıdır ama aramızda yüzlerce münafık, kâfir, müşrik kol gezer de biz onları kendimizden sayarız. En temiz yürekli müminimiz bile imanının karşılığını veremez çoğu zaman hayat koşturmacasına kaptırarak. Yıllarımız, aylarımız, günlerimiz bu noksanlıklar, yanılgılar veya ihanetler içinde geçer gider.
Oysa gerçekten, yürekten, bilerek ve sevdasıyla iman eden gönüllerin 24 saati çok daha farklıdır. O eskidendi, şimdi nerede demeden Mevlanaya, Yunusa, Tebrizli Şemse, Karaniye yaklaşmak şimdi de mümkündür.
Bizi bu sınırsız lezzetten alıkoyan nefsimiz, dünya malına meylimiz, şehavetimiz ve şeytani vesveselerdir.
İman eden gönül her günü son gün, her namazı son namaz, her nefesi son nefes kabul eder, ömür sermayesini tüketirken inançsız, ibadetsiz, salih amelsiz geçen her saniye ziyanda olduğunu bilir. Bu gönül gözünü fani dünyadan baki olan Allaha çevirir. Ağzından, gönlünden aklından sevgiden, muhabbetten, kardeşlik ve hoşgörüden başka şey çıkmaz. Kalbine, aklına damlasa da kötü nameler, utanır, seslendirmez kalp kırmamak için. Dünya malına, makama, evlat çokluğuna bakıp böbürlenmez. Şükreder iyiliklerde, zorlarda, kötülüklerde dua eder, sığınır. Tesbihleri gün boyudur. Gösterişten uzak, riyadan ve sahtelikten uzak yaşar ecelini beklerken.
İmanlı gönül yaşarken uykuda olduğunu, ölünce uyanacağını bilir.
İmanlı gönül 24 saatini; taviz vermeden, ziyana uğramadan, vazgeçmeden, üşenmeden, vesveseye kanmadan, aldatmadan, aldanmadan geçirir. Bu gönül şerden kaçarak, hayırlarda yarışarak eder akşamını selametle.
Bu gönül sabah namazından çok önce dikilir sıcacık yatağından. Tertemiz kıyafetleri ile abdestli bedeniyle sabah ezanından çok önce dikilir rabbinin, Kur'an'ının huzuruna. Şükreder o sabah ta ölmeden bu dünyada nefes alabildiği için, kolu başı ağrımadığı, sağlıklı olduğu, çoluk çocuğu sağ ve salim olduğu, yiyecek bir tabak yemeği, barınacak bir evi, cüzdanında ekmek alacak parası, gidecek bir işi olduğu için şükreder. Kul o gün yapacağı kirli işlerden, işleyeceği günahlardan dolayı af diler, geçmiş günahları için tövbe eder, gününü hayırlı kılması için tek Mevlası Rabbine istiğfar ve dua eder. Gözyaşı döker, secde eder sabah ezanına kadar.
Namazında cenneti sağına, cehennemi soluna, sırat-ı müstakimi ayaklarının arasına alıp, dünyayı kulaklarının arkasına atıp, yönünü Rabbine çevirir. Rükû eder günahlarının ağırlığıyla, secde eder yalvarışının acizliğiyle, oturur kalır Rabbinin azameti karşısında işledikleriyle. Sağ meleklerden sol meleklerden medet umar, gözünü secdeye gömer, gözyaşları şükrüyle, istiğfarıyla sırılsıklam ıslanır. Allahın kendisine bahşettiği kalbiyle, gözüyle, kulağıyla işlediği veya işleyemediği şeyleri hatırlar, verdiği sözü hatırlar, Allaha sığınır vesveselerden, şerlerden.
İmanlı gönül güne bu coşkun sevgi seli, bu ima, bu iman, bu anmayla başlar. Gaybı bilemeden, o gün kaderinde neler olacağını bilemeden rıza gösterir ilahi iradeye. İmanlı gönül mütevazidir, tevazusu ile örnektir. Ne kral sofraları ister ne helal olmayan bir lokma. İki dilim ekmek, birkaç zeytin, bir sıcak bardak çay yeter ona. Ailesiyle, mahremiyle birlikte güneşi üzerine doğurtmadan başlar güne. Her lokmasından, her adımından önce Allahı anar. Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlar yemeğe, evden çıkarken, su içerken, nefes alırken.
İmanlı gönül omuz başlarındaki şerefli meleklerin adaletli yazıcılar olduğunu, sürekli birilerinin amellerini kaydettiğini bilir. Hesap ve mizanda zerre kadar iyilik ve kötülüğün göz ardı edilmeyeceği günden korkar. Kendisini şeytanlardan korumakla görevli sayısını bilemediğimiz meleklere selam verir, onlara iman eder, onları utandıracak şeyler yapmaz. İmanlı gönül Peygamberini, Kuranını yüreğinde saklar. Sokaklar imanlı kul için, geçici dünyanın geçici sahneleridir. Yoldan bir taş alıp yana koymanın, yerdeki çöpü kaldırmanın imanın en düşük göstergelerinden olduğunu bilir. Yere tükürmez, çöp atmaz, kaldırımlara araba park edip yayaları zor durumda bırakmaz.
Sohbetinde, gülmesinde abartılı değildir. Başkasının duymayacağı tonda yapar bunları. Azmadan, başa kakmadan, gösteriş yapmadan, dayılanmadan. Başkasının acısını hatırlayarak neşesini, başkasının neşesini düşünerek acısını sessiz yaşar. İmanlı gönül selamın Allah emri olduğunu, selam vermenin sünnet, selam almanın farz olduğunu bilir. Çocuklarla şakalaşır, esnafla selamlaşır, hayırlı işler diler rızık arayan kullara. Müşteri kıskanmadan, aç gözlülük etmeden, rızkı verenin, rızkı bir ölçüye göre verenin, rızkı istediğine verenin Allah olduğunu bilerek işine gider. Allahın kimseyi gücünden fazlasıyla imtihan etmeyeceğini bilerek rızkına razı olur, hamd eder. Daha çoğunu, fazlasını, haramını istemez. Komşusunun, esnaf arkadaşının ekmeğine göz koymaz.
Malında, işinde namus ve dürüstlükle timsal olur. Ne pirince taş katar ağır çeksin diye, ne bayat malı yenisiyle karıştırır, ne de tartıda hile yapar. Borcuna, sözüne sadık, parası olmayana merhametli, alacağına anlayışlıdır. Akşamdan temizlediği dükkânı tertemizdir yüreği gibi. Çöpleri kapıda yığılı olmaz asla. Bismillahirrahmanirrahim diyerek açtığı dükkân kapısından içeri selamla, tesbihle girer.
Kul hakkı yememek için kaldırımları mal reklamı için işgal etmez, gürültülü müzikle etrafını rahatsız etmez. Gönül güler yüzünü hiç kaybetmez. Müşteriye saygılı, bereketin Allahtan geldiği bilinciyle Yaratanına sevgi doludur yüreği. Bu gönül vergisinde, faturasında, muhasebesinde kuruş haksızlık yapmaz. O kuruşun Allah huzurunda hesabını vereceğini, kazandığı bu haksız paranın ahirette alnına ateşten kor olup yapışacağını bilir. Adres sorana, para bozmak isteyene, pahalı bulup almayana saygılıdır. Sitem etmez, ah etmez, kanmaz, kandırmaz, gönül koymaz.
Kapısına gelen açlara, yoksul ve muhtaçlara elinden geldiğince yardım eder. Bilir ki kazandığı her kuruşta o muhtaçların da hakkı vardır. Bilir ki diktiği her fidan da bitki de bile kuşların, kurtların hakkı vardır. Kendisi muhtaç duruma düşmeyecek, el açıp yalvaracak hale gelmeyecek şekilde yardımseverdir. Bilir ki veren el alan elden hayırlıdır. Bilir ki verdikçe bereketi artar, bilir ki at sırtında da gelse dilenci vermek gerektir.
İmanlı gönül helal lokma peşindedir. Haramdan zinhar uzak durur. Helal kazancını mındar edecek şeylerden kaçınır. Helal lokmasını, ailesinin rızkını boş şeylere harcamaz. Kumardan ve şans oyunlarından, kolay kazanılacak paradan uzak durur. Mal alışverişinde faizden kaçınır, yasal enflasyon rakamı üstünde fahiş bedel istemez, karını abartmaz, zorda kalana ısrar etmez. İmkânı varsa borç verir. Verdiği borcu mümkünse geri almaz, alırsa da anlayışlı olur. Verdiği borç parayı, yaptığı iyiliği kendisi ve Allahı dışında kimse bilmez. Bilir ki güzelliklerin daha hayırlısı sessiz yapılanıdır.
Alacaklı olduğu ödeyemese de diretemez, imkânı varsa borcundan bile vazgeçer. Değil mi ki borç verecek imkânı vardır, değil mi ki borçlunun ihtiyacı olmasa el açıp borç istemez, değil mi ki borçlu ne yaptıysa borcunu ödeyecek kadar parayı temin edememiştir, alacağını erteler veya alacağından (daha hayırlısı) temelli vaz geçer.
Kul hakkı yemekten, arkadan konuşmaktan, gıybet edip iftira etmekten kaçınır. Başkasının malını kötülemenin, kıskanmanın, müşterisini istemediği ve adi şeye ikna etmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu bilir. O gün bir parça fazla para kazanmak için kazıkladığı kullara ettiği zulmün, yediği hakkın kendisinden misliyle çıkacağını bilir. Bilir ki o azametli günde hayvanlar bile arasında helalleşecek, o günde zulmedenlerle zulme uğrayanlar ödeşecek, kötülüklerden kaçar. Bilir ki zulmettiği, hakkını yediği insanlara ahirette iyiliklerinden verecek, iyilikleri kalmayınca onların günahlarından bir kısmını üstlenecek harama, haksızlığa el uzatmaz.İmanlı gönül alışverişin helal, tefecilik ve şantajın, rüşvetin haram olduğunu bilir.
İmanlı gönül ezana kadar işiyle meşgul olur, işine bakar. Müşterisini mahrem sayar, girdiği dükkânından çıkana kadar namusu sayar. Yoldan gelen geçene art niyetle bakmaz. Gözünü yere indirir. Müşterisinin bacağı, göğüs çatalı gibi kazayla açılıveren yerlerine gözünü dikmez, hata ve ayıp aramak için rahatsız edici tarzda dikmez gözlerini. Parası az olanı aşağılamaz, olmayanı ayıplamaz. Allah'ın rızkı dilediğine dilediği kadar verdiğini bilir.
Çocukları, aklı ermeyenleri, yaşlıları az veya kötü malla, pahalı satmakla asla kandırmaz. İşinin hakkını verir. Tam tersine çocukları sevindirip, yaşlılara daha güzelini, fazlasıyla vermeye gayret eder. Taşıyamayanlara yardımcı olur.
Ezan sesiyle dükkânını geçici olarak kapatır imkânı varsa ve Müslüman kardeşlerinin yanına camiye gider, imkânı yoksa ezana ve namaza mekânında icabet eder. Sabah namazının edasıyla kılar öğlenin on rekâtını. Günü yarıladığı için, bu gök kubbede güneş sıcacık ısıtmakta, günü aydınlatmakta, karanlığı kapatmakta olduğu için şükreder. Tesbihine, istiğfarına devamla kapatır namazını.
İmanlı gönlün beş vakte sığmaz namazı. Gün boyu namazdaymış gibi Allah huzurunda olduğunu bilir. Kıyamıyla, rükûsuyla, secdesiyle yaşar gün boyu.
Yollarda, parklarda gördüğü çiçeklerde, duyduğu kuş seslerinde Yaratanını görür, işitir. Başı yerde toprakta, başı göklerde sonsuz semada saklı ilahi kudrettedir. İnsani şeylerin çirkinliği cezbedemez yüreğini. Fani olanın Allah olduğunu, yeryüzünün değil evle, arabayla, tamamıyla dümdüz olacağını bilir kıyamet saatinde. Rüzgârın sesinde, yağmurun kokusunda, şimşek, yıldırım ve gök gürültüsünde meleklerin tesbihine şahit olur. Bizlerin ve yaptıklarımızın Allahın eseri olduğunu, insan denen aciz aklın icat edemediğini, sadece keşfedebildiğini bilir. Bilimin, ilmin hayırlara vesile olması gerektiğini bilir.
Allahın yok ettiği kavimleri neden yok ettiğini bilir okuduğu Kuran kıssalarından. Azmanın, zulmetmenin, ahlaksızlığın, eşcinselliğin, isyan ve inkârın, açgözlülüğün karşısına dikilir. Kötülüğe gücü yeterse eliyle, yetmezse diliyle o da yetmezse imanın en düşük derecesi olacak şekilde kalbiyle karşı koyar.
Kötülemese de kötülere yanaşmaz, kâfirlerle münafıklarla dost olmaz. Bunlarla ne iş yapar ne samimiyet kurar. Allahın selamını esirgemese de yanaşmaz kötülük ve cahilliğe batmışlara.
İmanlı gönül ikindi ezanına kadar rızkını armaya devam eder, sonra namazını eda edip günü sonlandırmaya niyetlenir. O gün başına gelen veya gelecek hayır ve şerlerin Allahtan olduğunu bilip rıza gösterir. Güneş batmaya yüz tutmuşken, ay geceye merhaba demeye hazırlanırken açtığı gibi dükkânını, tertemiz, düzenli, Allaha emanet ederek kapatır. En güçlü kilitlerin bile Ayetel Kürsinin bir kelimesi kadar bile dükkânını koruyamayacağını bilir.
Evine yol alırken günün bereketini, kalbindeki helal hoşluğu beraberinde götürür. Üç kuruş ama helal lokma ile evine birşeyler alır. Sıcacık, huzur dolu yuvası ona ahiret meskeni gibi şifa ve esenlik verir. Sabah selametle, selamla, Bismillah ile çıktığı evine yine Bismillah ile girer.
Evi ve ailesi onun bu dünyadaki emanetidir. Yetiştirebildiği hayırlı evladın, namuslu eşin en büyük hazinelerden olduğunu bilir. Okumaktan, diplomadan, mevki ve makamdan ziyade "adam olmanın" önemli olduğunu bilir.
Ahlaklı, yüksek karakterli, namuslu ve dürüst evlatların boynunun borcu olduğunu bilir. İmanlı gönül buluğa ermiş evlatlara Yaratan'ını, dinini, Peygamberini, Kitabını, ibadetini, ahlakını, öğretir, zevcesine, aile efradının tamamına dürüstlük ve adaleti emreder. Allahın 99 sıfat ve ismindeki güzelliklerin zerresini yansıtabilmeyi umut eder çevresine.
Akşam ezanını müteakip oyalanmadan ama ciddiyetten uzaklaşmadan huşu ile namazını kılıp günü hayırla nasip ettiği için yeniden şükreder Allaha ve o gün işlediği günahları için af diler, yalvarır. Sofraya oturmadan verdiği lütuf, bereket, rahmet ve nimetler için Allaha şükreder.
Bu gönlün akşam sofrası da mütevazidir. Abartmadan, nimetlere şükrederek, helalinden hazırlanmış sofraya ailece oturur. Şeytanın lokmaları haram kılmaması için evvela Allahın adını anar, andırır. Sonra çoka kaçmadan, açları düşünerek, lokmaları yavaş ve sindirerek atar ağzına. Yan komşusu açken, kapının önünde soğuktan büzüşmüş aç kediler varken imanlı gönül o sofraya oturamaz.
Misafir severdir imanlı gönül. Misafirin bereketiyle geldiğini bilir. Paylaşmanın bereketi daha çok artıracağını bilir. Kendisi gibi iman etmiş gönüllerle sohbetin, istişare etmenin ilmi artırmak olduğunu bilir. İlmini artırmak için okur, okutur. İlimle geçen üç dakikanın sabaha kadar kılınan nafile namazla eşdeğer olduğunu bilir. Ailesine ve kendisine yarına ait ödev ve işleri tamamlatır.
Sıcak yuvasında içtiği bir bardak çayın haram olan binlerce şeyden daha fazla lezzet verdiğine şükreder. İnsanların kurtuluşa ermesi, dünya malından dönmesi, doğru yolu bulması için dilekler diler içinden. Ailesinin dertlerini, beklentilerini, ihtiyaç ve temennilerini paylaşır sakin ruh haliyle. Olanı pay eder, bazı ihtiyaçları erteler, bazılarını iptal eder elindeki parası nispetinde. Önce borcunu öder kalanını harcar, kaldığı kadarıyla. Borcuna, sözüne sadıktır. Sadık olmanın doğruluk ve dürüstlük demek olduğunu bilir.
İmanlı gönül geciktirmediği yatsı namazına oturur sabah ki gibi. Gün boyu yaptığı koşturmacalarda koptuğu manevi huzura yönelir yeniden. Huzur ve sükûnet bulur. Fani dünyanın telaşından başını secdeye, gönlünü kıbleye çevirir. Vitr namazıyla son verir güne.
Allah kelamı Kuran düşmez elinden. Türkçe mealini, anlayarak okuyabiliyorsa Arapça harflisini okur. İlmine ilim, aşkına aşk katar. Maneviyatı sel olur taşar anlayarak, yavaş yavaş okuduğu ayetlerle. İmanlı gönül anlayamadığı Arapça ayetlere gömmez kendisini ve bilir ki Allah ayetlerini okunması ve anlaşılması için göndermiştir. Ezberlenmesi veya manasını anlayamadan okunmasını değil.
Duasını da Türkçe yapar iman eden gönül. Yüce Allah ile arasına başkasını sokmadan, icazet almadan, merhamet dilenmeden tek sahibine yönelir. Yüce Rabbin huzurunda adeta miraçtadır. Sadece kendisine değil ailesine, etrafına, Müslümanlara, müminlere dua eder selamet dilekleriyle. Dünya ve ahirette hayırlar diler, kolaylıklar ve güzellikler diler. Son nefese kadar doğru yolda kalabilmeyi, kalbini imanda sabit tutabilmeyi, rahmet ve mükâfata mazhar olabilmeyi diler. Küçük günahlarının namazla ve iyiliklerle, büyük günahlarının dua ve tövbeleriyle affedileceğini umar.
Fatiha suresi ile Yüce Allaha verdiği sözü hatırlar her anında.
Yalnız Rabbine hamd eder, yalnız Rabbine eder kulluğu, ibadeti ve yalnız Rabbinden bekler yardımı. Allahın kendisini ve iman edenleri doğru yola iletmesi için dua eder. Gazaba uğramışların yoluna değil.
İmanlı gönül; yatsıdan sonra çok oyalanmadan, ailesiyle helalleşip abdestiyle girer yatağına, duasıyla, şükrüyle başını koyar yastığa. Rabbine sığınıp, sağa dönüp yattığında Hz. Peygamberin salavatıyla, meleklerin tesbihiyle kapar gözlerini. Yarına çıkabilmek umudu ile teslim olur Rabbine.