Elbette bedel olarak ödenen bu kaygıların nedeni günahlarımızdır. Her ne kadar her günaha tövbe etmek mümkün ise de kul hakları her zaman üzerimizde bulunmaktadır. Hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere şayet hak sahibi affetmemişse bunlar tövbe ile de üzerimizden düşmemekte, ahrette yakamızı bırakmamaktadır. Ahrette güzel amellerimizin hak sahiplerine verilmesiyle affa uğramaktadırlar. Yüce Allah (c.c.), üzerimizdeki kul haklarını ödeyecek sevap sermayesini bu dünyada fazlasıyla bizlere nasip eylesin. Âmin.
Allahu alem bu kul hakları bilinçdışı dünyada büyük bir kaygı oluşturmakta ve cezalandırılma gereksinimine neden olmaktadır. Yüce Allah (c.c.), lutf u keremiyle kurban kesme yolu ile bizlere bu konuda bir çıkış kapısı açmakta, ruhsal dünyamızı büyük bir kaygıdan ve sıkıntıdan kurtarmaktadır. Ayrıca bela ve musibetlerden, görünmez kazalardan korumaktadır.
Ben bu olguda sadece şuna karşıyım: Bilinçdışında olan bu kendini cezalandırma olgusuna karşı değilim. Ama bu kavramın yalnızca bilinçdışına hasredilmesini doğru bulmamaktayım. Bilinçdışında böyle bir cezalandırılma gereksinimi olmadan da insanların başlarına günahları yüzünden bela ve musibetler, hususiyle görünmez kazalar gelebilir. Kurban kesme ve eti fakir ve fukaraya verme bunlara da kefaret olabilir. Bunu bilinçdışının algılayıp algılamamasını gereksiz görmekteyim.
İnsan tasavvuf yolunda cinni şeytanları daha yakından tanıma imkânı buluyor ve onlar hakkındaki marifeti artıyor. Bu konuda şu kanaate ulaştım ki, onların elinde insanları kaygıya düşürmek dışında başka bir güç ve kuvvet yoktur. Şeytanların bütün faaliyetlerinin temel ekseni, insanları kaygıya düşürmektir. Kaygı ile imandan uzaklaştırmak, psikolojilerini bozmaktır. Kişi kaygı ile insanlara güvenini kaybettiği gibi imani konularda da kuşkular yaşamaya başlamaktadır.
Bütün kaygı rüyaları şeytanlardan kaynaklanır. Şeytanların bilinçdışında insanda kaygı uyandıran sözcükleri ve cümleleri tekrarlaması ile meydana gelmektedir. Onun için içeriği kaygı olan rüyalara zerre kadar itibar edilmemeli, peygamberimizin (s.a.s) hadis-i şerifte buyurduğu üzere sol tarafa tükürerek şeytana bedeli ödenmelidir.
Aklımıza gelen kaygılar da böyledir. Şeytan vesveseleridir. İrademize ve yaşamımıza hâkim olmak isteyen cinni şeytanların vesveselerinin ürünüdürler. Bunlar içimize doğduğunda Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) zikri bu şeytanların suratlarına bir şamar gibi çarpar. Onların psikolojilerini bozar.
Şeytanlar vesvese yolu ile derler ki, Eşin seni aldatıyor. Kişi hemen Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) zikrini çekerse ilgili kaygı bu sözle anlamsız olur. Çünkü bu zikirle Allaha dayanılır. Bu tür olaylarda yüce Allahın kula yeteceği ve bu tür olumsuz bir durum gerçekleşse bile ancak onun yararına dönüşeceği dile getirilir. Çünkü yüce Allah (c.c.) şer olan şeylerden hayırlar da yaratır.
Şeytanlar vesvese yolu ile diyorlar ki İşinden olup mahvolacaksın. Şerefin, itibarın ayaklar altında olacak. Kişi hemen Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) diyerek bu kaygı için Allaha dayanacak ve şeytanlar bu işten bıkmaya başlayacaklardır. Çaresizliklerinden tepineceklerdir. Bu zikir kaygıların ilacı gibidir. İmanı da bileyen, yakinleştiren bir etkiye sahiptir. Ara sıra çekmek veya belli bir sayısını virt edinmek kaygıları def etmede ve imanı yakinleştirmede büyük yararlar sağlar.
Şeytanlar neden kaygıları kullanırlar? Çünkü tek sermayeleri insanlara verdikleri kaygılardır. Şimdi bir an için dünyadaki düşmanlarınızı düşününüz ve onların size zarar vermede en çok nelerden yararlanacağını bir gözünüzün önüne getiriniz. Göreceksiniz ki düşmanlarınız sizlere en çok zayıf noktalarınızdan yükleneceklerdir. İşlediğiniz suçlar, yanlış hareketleriniz ve sözleriniz onlara bulunmaz fırsatlar sağlayacaktır. Onlar bunları her fırsatta sizin aleyhinize kullanmaya çalışacaklardır. Ruhsal dünyada da kaygı böyle bir işleve sahiptir. Şeytanlar türlü kaygılarla insanlara yüklenirler. Bakarlar ki bir kaygı kişinin ruhsal dünyasında çok etkili olmakta ve o kişinin ruhsal dünyasını alt üst etmektedir. Bunu azami derecede kullanmaya bakarlar. Böylece o kişinin yularını ellerine geçirmiş olurlar. Onu o kaygıyla yönetmeye, yönlendirmeye ve çeşitli günahları işlemeye sevk ederler.
Kaygı konusu olan olgu genellikle bilinçte değildir. Daha doğrusu bilince geldiğinde hemen bastırılır. Bilinçaltına itilir. Gücü bu bastırılmadan gelir. Şeytanların vesveseleri de bilinçaltında olur. Algılanmaz. Kaygı olarak dışa vurur. Kişi kaygı psikolojisi ile kendisini savunmaya geçer. Örneğin eşinin kendisini aldattığı yönünde bir kaygının kıskacında olan birisi sigaraya yüklenir, içki içer. Zinaya yönelir. Yani içerisinde bulunduğu kaygı psikolojisini ortadan kaldırmak için çeşitli günahları irtikâp eder. Bataklığa batmış birisinin debelendikçe dibe doğru çekilmesi gibi bir hal yaşar.
Şeytanların kaygı ile hedefledikleri şey, kişinin hayata, insanlara ve Allaha karşı ümidini kırmaktır. Onu daha büyük suçlara teşvik etmektir. Ümitsizlik zaten küfürle eşanlamlıdır (bk. Yusuf suresi, 87). Büyük suçlar genellikle büyük bir ümitsizlik ve buhran içerisinde olan insanlarca işlenir. Bu suçlar genellikle kul haklarına girdiği için kişinin büyük bir olasılıkla imansız olarak ahrete gideceğinin alametleridir.
İnsan soyuna ebedi bir kinle düşman olan şeytanlar, bir insan büyük bir suç işleyince sevinçlerinden hoplayıp zıplarlar ve bunu bir parti ile de kutlarlar. Kendilerince bir zafer kazanmış olurlar. Böyle bir insan hatasını anlayıp pişmanlık hali yaşayıp ilahi emirleri yerine getirmeye başladığında şeytanlar üzüntülerinden kahrolurlar. O kadar ki bütün sermayesini kaybeden bir zengin kadar derin bir kederle mahvolurlar. Yüce Allah (c.c.) sonsuz lutf u keremiyle tövbe kapısını her günahkâra açar. Onun kapısında affedilmeyecek hiçbir günah yoktur: De ki ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir. Öyleyse azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve Ona teslim olun. Sonra kimseden yardım göremezsiniz (Zümer suresi, 53-54)
Yüce Allah (c.c.), her birimize son nefeste iman ve rızasını nasip eylesin. Şeytanların imanlarımızı çalmak için verdikleri vesveselerdeki kaygıları boşa çıkarsın. Âmin.
Muhsin İyi
Allahu alem bu kul hakları bilinçdışı dünyada büyük bir kaygı oluşturmakta ve cezalandırılma gereksinimine neden olmaktadır. Yüce Allah (c.c.), lutf u keremiyle kurban kesme yolu ile bizlere bu konuda bir çıkış kapısı açmakta, ruhsal dünyamızı büyük bir kaygıdan ve sıkıntıdan kurtarmaktadır. Ayrıca bela ve musibetlerden, görünmez kazalardan korumaktadır.
Ben bu olguda sadece şuna karşıyım: Bilinçdışında olan bu kendini cezalandırma olgusuna karşı değilim. Ama bu kavramın yalnızca bilinçdışına hasredilmesini doğru bulmamaktayım. Bilinçdışında böyle bir cezalandırılma gereksinimi olmadan da insanların başlarına günahları yüzünden bela ve musibetler, hususiyle görünmez kazalar gelebilir. Kurban kesme ve eti fakir ve fukaraya verme bunlara da kefaret olabilir. Bunu bilinçdışının algılayıp algılamamasını gereksiz görmekteyim.
İnsan tasavvuf yolunda cinni şeytanları daha yakından tanıma imkânı buluyor ve onlar hakkındaki marifeti artıyor. Bu konuda şu kanaate ulaştım ki, onların elinde insanları kaygıya düşürmek dışında başka bir güç ve kuvvet yoktur. Şeytanların bütün faaliyetlerinin temel ekseni, insanları kaygıya düşürmektir. Kaygı ile imandan uzaklaştırmak, psikolojilerini bozmaktır. Kişi kaygı ile insanlara güvenini kaybettiği gibi imani konularda da kuşkular yaşamaya başlamaktadır.
Bütün kaygı rüyaları şeytanlardan kaynaklanır. Şeytanların bilinçdışında insanda kaygı uyandıran sözcükleri ve cümleleri tekrarlaması ile meydana gelmektedir. Onun için içeriği kaygı olan rüyalara zerre kadar itibar edilmemeli, peygamberimizin (s.a.s) hadis-i şerifte buyurduğu üzere sol tarafa tükürerek şeytana bedeli ödenmelidir.
Aklımıza gelen kaygılar da böyledir. Şeytan vesveseleridir. İrademize ve yaşamımıza hâkim olmak isteyen cinni şeytanların vesveselerinin ürünüdürler. Bunlar içimize doğduğunda Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) zikri bu şeytanların suratlarına bir şamar gibi çarpar. Onların psikolojilerini bozar.
Şeytanlar vesvese yolu ile derler ki, Eşin seni aldatıyor. Kişi hemen Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) zikrini çekerse ilgili kaygı bu sözle anlamsız olur. Çünkü bu zikirle Allaha dayanılır. Bu tür olaylarda yüce Allahın kula yeteceği ve bu tür olumsuz bir durum gerçekleşse bile ancak onun yararına dönüşeceği dile getirilir. Çünkü yüce Allah (c.c.) şer olan şeylerden hayırlar da yaratır.
Şeytanlar vesvese yolu ile diyorlar ki İşinden olup mahvolacaksın. Şerefin, itibarın ayaklar altında olacak. Kişi hemen Hasbinallah ve Nimel-Vekil (Allah yeter ve O ne güzel Vekildir.) diyerek bu kaygı için Allaha dayanacak ve şeytanlar bu işten bıkmaya başlayacaklardır. Çaresizliklerinden tepineceklerdir. Bu zikir kaygıların ilacı gibidir. İmanı da bileyen, yakinleştiren bir etkiye sahiptir. Ara sıra çekmek veya belli bir sayısını virt edinmek kaygıları def etmede ve imanı yakinleştirmede büyük yararlar sağlar.
Şeytanlar neden kaygıları kullanırlar? Çünkü tek sermayeleri insanlara verdikleri kaygılardır. Şimdi bir an için dünyadaki düşmanlarınızı düşününüz ve onların size zarar vermede en çok nelerden yararlanacağını bir gözünüzün önüne getiriniz. Göreceksiniz ki düşmanlarınız sizlere en çok zayıf noktalarınızdan yükleneceklerdir. İşlediğiniz suçlar, yanlış hareketleriniz ve sözleriniz onlara bulunmaz fırsatlar sağlayacaktır. Onlar bunları her fırsatta sizin aleyhinize kullanmaya çalışacaklardır. Ruhsal dünyada da kaygı böyle bir işleve sahiptir. Şeytanlar türlü kaygılarla insanlara yüklenirler. Bakarlar ki bir kaygı kişinin ruhsal dünyasında çok etkili olmakta ve o kişinin ruhsal dünyasını alt üst etmektedir. Bunu azami derecede kullanmaya bakarlar. Böylece o kişinin yularını ellerine geçirmiş olurlar. Onu o kaygıyla yönetmeye, yönlendirmeye ve çeşitli günahları işlemeye sevk ederler.
Kaygı konusu olan olgu genellikle bilinçte değildir. Daha doğrusu bilince geldiğinde hemen bastırılır. Bilinçaltına itilir. Gücü bu bastırılmadan gelir. Şeytanların vesveseleri de bilinçaltında olur. Algılanmaz. Kaygı olarak dışa vurur. Kişi kaygı psikolojisi ile kendisini savunmaya geçer. Örneğin eşinin kendisini aldattığı yönünde bir kaygının kıskacında olan birisi sigaraya yüklenir, içki içer. Zinaya yönelir. Yani içerisinde bulunduğu kaygı psikolojisini ortadan kaldırmak için çeşitli günahları irtikâp eder. Bataklığa batmış birisinin debelendikçe dibe doğru çekilmesi gibi bir hal yaşar.
Şeytanların kaygı ile hedefledikleri şey, kişinin hayata, insanlara ve Allaha karşı ümidini kırmaktır. Onu daha büyük suçlara teşvik etmektir. Ümitsizlik zaten küfürle eşanlamlıdır (bk. Yusuf suresi, 87). Büyük suçlar genellikle büyük bir ümitsizlik ve buhran içerisinde olan insanlarca işlenir. Bu suçlar genellikle kul haklarına girdiği için kişinin büyük bir olasılıkla imansız olarak ahrete gideceğinin alametleridir.
İnsan soyuna ebedi bir kinle düşman olan şeytanlar, bir insan büyük bir suç işleyince sevinçlerinden hoplayıp zıplarlar ve bunu bir parti ile de kutlarlar. Kendilerince bir zafer kazanmış olurlar. Böyle bir insan hatasını anlayıp pişmanlık hali yaşayıp ilahi emirleri yerine getirmeye başladığında şeytanlar üzüntülerinden kahrolurlar. O kadar ki bütün sermayesini kaybeden bir zengin kadar derin bir kederle mahvolurlar. Yüce Allah (c.c.) sonsuz lutf u keremiyle tövbe kapısını her günahkâra açar. Onun kapısında affedilmeyecek hiçbir günah yoktur: De ki ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir. Öyleyse azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve Ona teslim olun. Sonra kimseden yardım göremezsiniz (Zümer suresi, 53-54)
Yüce Allah (c.c.), her birimize son nefeste iman ve rızasını nasip eylesin. Şeytanların imanlarımızı çalmak için verdikleri vesveselerdeki kaygıları boşa çıkarsın. Âmin.
Muhsin İyi