Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Dini Sözlük
I-İ.
Iman-2
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 46707" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>ÎMÂN:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine kalb ile inanıp dil ile söylemek. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">...Fakat Allah size îmânı sevdirdi. Onu kalblerinizde süsledi. Küfrü (îmânsızlığı), fâsıklığı (günâhkârlığı), isyânı size çirkin gösterdi. (Hucurât sûresi: 7) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Hakîkat şudur ki, îmân edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun (şeytanın) hiçbir hâkimiyeti yoktur. (Nahl sûresi: 99) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Cebrâil aleyhisselâm Peygamber efendimize insan sûretinde gelerek; "İmânın ne olduğunu bana bildir" dedi. Peygamber efendimiz de; "Allahü teâlâya inanmak, meleklerine inanmak, indirdiği kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, âhiret gününe (öldükten sonraki hayâta) inanmak, kadere, hayrın ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır" buyurarak, îmânın altı şeye inanmak olduğunu bildirdi. (Hadîs-i Cibrîl-Müslim) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Sizin îmân yönünden en üstün olanınız, ahlâk yönünden güzel olup, insanlara iyilik yapanlarınızdır. (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-Müfred) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmânın temeli ve en kuvvetli alâmeti, müslümanları sevmek ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Ma'sûmiyye) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân etmek, bütün insanlara lâzımdır. Îmân edenlerin farzları yapıp, haramlardan kaçınması lâzımdır. Îmân etmek için kelime-i şehâdet söylemek ve bunların mânâsını Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği şekilde öğrenip, inanmak lâzımdır. (İmâm-ı Gazâlî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân muma benzer, Ahkâm-ı İslâmiyye yâni emirleri yapıp yasaklardan kaçmak fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslâmiyet'tir. Fenersiz mum çabuk söner. Îmânsız İslâm olmaz. İslâm olmayınca, îmân da yoktur. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmânın alâmeti; küfürden (îmânı gideren şeylerden) uzak olmaktır. Sadece kelime-i şehâdeti söylemek, îmân etmiş olmak için yetmez. Îmânlı veya îmânsız ölmek son nefese bağlıdır. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Gaybî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Allahü teâlânın zâtı, sıfatları, âhiret, melekler, Cennet, Cehennem, Mîzân, Sırat gibi gözle görülmeyen şeylere görmeden inanmak. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı gaybî, îmân-ı şühûdîden (görerek inanmak) daha üstündür. Çünkü peygamberlerin îmânı, îmân-ı gaybîdir. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Biz gaybe îmân eyledik. Bizim îmânımız, îmân-ı gaybîdir. Zîrâ biz, Allahü teâlâyı gözümüzle görmedik. Lâkin görmüş gibi inandık, îmân ettik. Bunda aslâ şüphemiz yoktur. (Kudbüddîn-i İznîkî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Hakîkî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kalbe yerleşen, şüphe ve tereddüd karşısında hiç sarsılmayan îmân. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı hakîkînin alâmeti, gevşeklik ve tembellik olmadan İslâmiyet'in emirlerini kolayca yapma ve yasaklarından kaçınma hâlinin hâsıl olmasıdır. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı hakîkiye sâhib olan kimse, bütün âlem yâni dünyâdaki insanlar bir araya gelse, Allahü teâlâyı inkâr etseler, o, inkâr etmez ve kalbine aslâ şek ve şüphe gelmez. Onun îmânı, enbiyâ (peygamberler) îmânı gibidir. Böyle îmân, îmân-ı taklîdî ve îmâ n-ı istidlâlîden üstün ve kıymetlidir. (Kutbüddîn-i İznîkî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Tasavvuf yolunda ilerlemekten, nefsi ve kalbi kötülüklerden ve kötü düşüncelerden temizlemekten maksat; mânevî âfetleri (tehlikeleri) gidermek, kalbi mânevî hastalıklardan kurtarmaktır. Bekara sûresindeki; " Kalblerinde hastalık vardır" meâlindeki dokuzuncu âyet-i kerîmede bildirilen hastalık tedâvî edilmedikçe îmân-ı hakîkî ele geçmez. Bu âfetler var iken elde edilen îmân, îmânın sûretidir. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Hılkî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Allahü teâlâ bütün rûhları yarattığı zaman, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, bütün ruhların "Belâ" yâni evet diyerek Allahü teâlânın Rab olduğunu kabûl edip inanmaları. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kâbe yakınındaki Hacer-i Esved'i istilâm (selâmlama) esnâsında okunan "Allah'ım sana inanır, kitâbını tasdîk eder ve ahdimizde, verdiğimiz sözde dururuz" duâsının mânâsı, îmân-ı hılkîyi tâzelemektir. (İmâm-ı Gazâlî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı İcmâlî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Kısaca inanmak, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlâdan ne bildirmiş ise, hepsine inandım, demek. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mü'min olmak için, inanılacak şeyleri ayrı ayrı bilmek lâzım değildir. Bunlara, îmân-ı icmâlî ile îmân etmek, inanmak yeterlidir. Bir kimse böyle inanmakla müslüman olur. Bu sebeble mukallidin yâni anasından babasından gördüğü, duyduğu gibi, inanıp b una göre ibâdetini yapanların îmânı sahîhtir, doğrudur. Fakat, sağlam değildir, bunların îmânlarının sarsılmasından korkulur. (Bkz. Îmân-ı İstidlâlî) (Kudbüddîn-i İznikî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı İstidlâlî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İslâm dîninin îmân ve ibâdet bilgilerini, emir ve yasakları bir âlimden veya kitaptan okuyup, öğrenerek, bilerek inanmak. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı istidlâliye sâhib kişi, farzı, vâcibi, sünneti, müstehabı hem bilir ve hem amel eder, yâni yerine getirir. İnanılacak şeyleri hem bilir, hem başkalarına bildirir. Bu gibilerin îmânı kuvvetlidir. (Kutbüddîn-i İznîkî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Peygamberleri aleyhimüsselâm taklid ederek hâsıl olan îmân, îmân-ı istidlâlîdir. Çünkü o büyükleri taklid eden kimse, peygamberlerin bildirdiği her şeyin doğru olduğunu, delilleri görerek aklı ve düşüncesi ile anlamıştır. Çünkü bir kimsenin gösterdiğ i yolun doğru olduğu Allahü teâlânın ona mûcizeler vermesinden anlaşılır... Mantığa dayanarak akıl ile düşünce ile hâsıl olan îmâna gelince; bu yoldan îmân elde edilebilir. Fakat peygamberleri aleyhimüsselâm taklid etmeye dayanmadan yalnız istidlâl (akıl yürütme) ile elde edilen îmân kıymetli değildir. Çünkü o kimse, peygamberlerin bildirdiklerine değil, akla inanmış olmaktadır. (Ahmed Fârûkî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Kâmil:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Olgun îmân. Mü'minlerin ibâdet ederek Allahü teâlânın emirlerini yapıp, haramlardan kaçınmak sûretiyle, parlayan, kuvvetli ve olgun îmânı. En üstün derecedeki îmân. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bir kimse kendi istediğini din kardeşi için de istemedikçe, îmânı kâmil olmaz. (Hadîs-i şerîf-Ey Oğul İlmihâli) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmânın kâmil (olgun) veya noksan olması, ibâdetlerin çok ve az olması demektir. İbâdet çok olunca, îmân-ı kâmile kavuşuldu denir. (Ebû Hanîfe) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">İbâdetleri, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmakla îmân cilâlanır, nûrlanır, parlar, yâni îmân-ı kâmil olur. Haram işleyince bulanır. O hâlde çoğalmak ve azalmak, amellerden, işlerden dolayı îmânın cilâsındadır. Kendisinde değildir. Bâzıları cilâ lı, parlak îmâna çok dedi ve parlak olmayan îmândan daha çoktur dedi. Bir hadîs-i şerîfte; "Ebû Bekr-i Sıddîk'in îmânı bu ümmetin hepsinin toplamından daha ağırdır" buyruldu. Bu da îmânın nûru parlaklığı bakımındandır. Fazlalık aslda, özde değil, sıfatlardadır. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı kâmil sâhibi; güzel ahlâklı ve ev halkına lütfu, ihsânı, şefkati çok olan kimsedir. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Kesbî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bir kimsenin âkıl (akıllı) ve bâliğ olduktan (ergen, gusül, boy abdesti alacak yaşa geldikten) sonra ettiği îmân. </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Makbûl:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mü'minlerin (Peygamber efendimizin söylediklerinin hepsini beğenip kalben kabûl edenlerin) îmânı. </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Ma'sûm:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Peygamberlerin aleyhimüsselâm îmânı. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı Ma'sûm tafsîlîdir. Bunlar inanılacak husûslara ayrı ayrı îmân ederler. Dinlerinin ilimlerini tafsîlen (geniş olarak) bilirler. Bâzı hükümlerde ictihâd ederler. Peygamberlere Allahü teâlâdan doğrusu bildirildiğinden hatâ üzere kalmazlar. (İmâm-ı Birgivî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Merdûd:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Münâfıkların (dilleri ile inandıklarını söyleyip kalben inanmayanların) yalnız dil ile söyledikleri îmân. (Bkz. Münâfık) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Metbû:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Meleklerin îmânı. (Bkz. Melek) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Mevkûf:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Ehl-i bid'atin (yanlış, bozuk inançta olanların)îmânı. </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Şühûdî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Basîret (kalb gözü) ile müşâhede ederek, görerek olan îmân. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Dünyâ durdukça ve dünyâ hayâtı ile yaşadıkça gayba inanmaktan başka çâre yoktur. Çünkü bu dünyâda hakîkî îmân-ı şühûdîye kavuşmak mümkün değildir. Âhiret hayâtı başlayıp, vehm ve hayâlin kuvveti kalmayınca, görerek hâsıl olan îmân-ı şühûdî kıymetli o lur. Muhammed aleyhisselâm dünyâda iken yâni mîrâc gecesinde âhiret âlemine götürülerek baş gözü ile Allahü teâlâyı görmekle şereflendiği için O'nun îmânı şühûdîdir demek güzel olur. Çünkü başka mü'minlere Cennet'te ihsân edilecek olan nîmet, O yüce Peygambere bu dünyâda nasîb oldu. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Tafsîlî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân edilecek şeyleri ayrı ayrı öğrenerek, bilerek îmân. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Mü'min (inanan) olabilmek için, îmân-ı icmâlî yeterlidir. Îmânın altı şartına yâni Allahü teâlâya, meleklerine, gönderdiği kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna, öldükten sonra dirilmeğe, namaz, oruç, hac ve diğer dînî emirlerin her birine ayrı ayrı inanmakla ise, îmân-ı tafsîlî ile îmân edilmiş inanılmış olur. (Kutbüddîn-i İznikî, Abdülhâk-ı Dehlevî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Taklîdî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Bir hocadan veya kitaptan okuyup öğrenmeden ana, babasından ve etrâfından görüp işittiği gibi inanmak. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân üç kısımdır: İmân-ı taklîdî, îmân-ı istidlâlî, îmân-ı hakîkî. Îmân-ı taklîdî sâhibi, farzı, vâcibi, sünneti, müstehâbı bilmez. Ana-babasından gördüğü gibi inanır ve yalnız gördüğü gibi ibâdetlerini yapar. Bu gibilerin îmânından korkulur. (Kutbüddîn-i İznîkî) </span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Îmân-ı taklîdînin kıymetsiz olması, peygamberlerin aleyhimüsselâm doğru söylediklerini, bildirdikleri her şeyin doğru olduğunu düşünmeden yalnız anadan babadan ve etraftan görerek hâsıl olduğu içindir. (İmâm-ı Rabbânî) </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Îmân-ı Yakînî:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Sağlam, sarsılmayan, şüphe ve tereddüt bulunmayan îmân, îtikâd. </span></span></p><p> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 46707, member: 3"] [FONT=Georgia][SIZE=3] [B]ÎMÂN:[/B] İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine kalb ile inanıp dil ile söylemek. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: ...Fakat Allah size îmânı sevdirdi. Onu kalblerinizde süsledi. Küfrü (îmânsızlığı), fâsıklığı (günâhkârlığı), isyânı size çirkin gösterdi. (Hucurât sûresi: 7) Hakîkat şudur ki, îmân edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun (şeytanın) hiçbir hâkimiyeti yoktur. (Nahl sûresi: 99) Cebrâil aleyhisselâm Peygamber efendimize insan sûretinde gelerek; "İmânın ne olduğunu bana bildir" dedi. Peygamber efendimiz de; "Allahü teâlâya inanmak, meleklerine inanmak, indirdiği kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, âhiret gününe (öldükten sonraki hayâta) inanmak, kadere, hayrın ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır" buyurarak, îmânın altı şeye inanmak olduğunu bildirdi. (Hadîs-i Cibrîl-Müslim) Sizin îmân yönünden en üstün olanınız, ahlâk yönünden güzel olup, insanlara iyilik yapanlarınızdır. (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-Müfred) Îmânın temeli ve en kuvvetli alâmeti, müslümanları sevmek ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Ma'sûmiyye) Îmân etmek, bütün insanlara lâzımdır. Îmân edenlerin farzları yapıp, haramlardan kaçınması lâzımdır. Îmân etmek için kelime-i şehâdet söylemek ve bunların mânâsını Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği şekilde öğrenip, inanmak lâzımdır. (İmâm-ı Gazâlî) Îmân muma benzer, Ahkâm-ı İslâmiyye yâni emirleri yapıp yasaklardan kaçmak fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslâmiyet'tir. Fenersiz mum çabuk söner. Îmânsız İslâm olmaz. İslâm olmayınca, îmân da yoktur. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî) Îmânın alâmeti; küfürden (îmânı gideren şeylerden) uzak olmaktır. Sadece kelime-i şehâdeti söylemek, îmân etmiş olmak için yetmez. Îmânlı veya îmânsız ölmek son nefese bağlıdır. (İmâm-ı Rabbânî) [B]Îmân-ı Gaybî:[/B] Allahü teâlânın zâtı, sıfatları, âhiret, melekler, Cennet, Cehennem, Mîzân, Sırat gibi gözle görülmeyen şeylere görmeden inanmak. Îmân-ı gaybî, îmân-ı şühûdîden (görerek inanmak) daha üstündür. Çünkü peygamberlerin îmânı, îmân-ı gaybîdir. (İmâm-ı Rabbânî) Biz gaybe îmân eyledik. Bizim îmânımız, îmân-ı gaybîdir. Zîrâ biz, Allahü teâlâyı gözümüzle görmedik. Lâkin görmüş gibi inandık, îmân ettik. Bunda aslâ şüphemiz yoktur. (Kudbüddîn-i İznîkî) [B]Îmân-ı Hakîkî:[/B] Kalbe yerleşen, şüphe ve tereddüd karşısında hiç sarsılmayan îmân. Îmân-ı hakîkînin alâmeti, gevşeklik ve tembellik olmadan İslâmiyet'in emirlerini kolayca yapma ve yasaklarından kaçınma hâlinin hâsıl olmasıdır. Îmân-ı hakîkiye sâhib olan kimse, bütün âlem yâni dünyâdaki insanlar bir araya gelse, Allahü teâlâyı inkâr etseler, o, inkâr etmez ve kalbine aslâ şek ve şüphe gelmez. Onun îmânı, enbiyâ (peygamberler) îmânı gibidir. Böyle îmân, îmân-ı taklîdî ve îmâ n-ı istidlâlîden üstün ve kıymetlidir. (Kutbüddîn-i İznîkî) Tasavvuf yolunda ilerlemekten, nefsi ve kalbi kötülüklerden ve kötü düşüncelerden temizlemekten maksat; mânevî âfetleri (tehlikeleri) gidermek, kalbi mânevî hastalıklardan kurtarmaktır. Bekara sûresindeki; " Kalblerinde hastalık vardır" meâlindeki dokuzuncu âyet-i kerîmede bildirilen hastalık tedâvî edilmedikçe îmân-ı hakîkî ele geçmez. Bu âfetler var iken elde edilen îmân, îmânın sûretidir. (İmâm-ı Rabbânî) [B]Îmân-ı Hılkî:[/B] Allahü teâlâ bütün rûhları yarattığı zaman, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, bütün ruhların "Belâ" yâni evet diyerek Allahü teâlânın Rab olduğunu kabûl edip inanmaları. Kâbe yakınındaki Hacer-i Esved'i istilâm (selâmlama) esnâsında okunan "Allah'ım sana inanır, kitâbını tasdîk eder ve ahdimizde, verdiğimiz sözde dururuz" duâsının mânâsı, îmân-ı hılkîyi tâzelemektir. (İmâm-ı Gazâlî) [B]Îmân-ı İcmâlî:[/B] Kısaca inanmak, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlâdan ne bildirmiş ise, hepsine inandım, demek. Mü'min olmak için, inanılacak şeyleri ayrı ayrı bilmek lâzım değildir. Bunlara, îmân-ı icmâlî ile îmân etmek, inanmak yeterlidir. Bir kimse böyle inanmakla müslüman olur. Bu sebeble mukallidin yâni anasından babasından gördüğü, duyduğu gibi, inanıp b una göre ibâdetini yapanların îmânı sahîhtir, doğrudur. Fakat, sağlam değildir, bunların îmânlarının sarsılmasından korkulur. (Bkz. Îmân-ı İstidlâlî) (Kudbüddîn-i İznikî) [B]Îmân-ı İstidlâlî:[/B] İslâm dîninin îmân ve ibâdet bilgilerini, emir ve yasakları bir âlimden veya kitaptan okuyup, öğrenerek, bilerek inanmak. Îmân-ı istidlâliye sâhib kişi, farzı, vâcibi, sünneti, müstehabı hem bilir ve hem amel eder, yâni yerine getirir. İnanılacak şeyleri hem bilir, hem başkalarına bildirir. Bu gibilerin îmânı kuvvetlidir. (Kutbüddîn-i İznîkî) Peygamberleri aleyhimüsselâm taklid ederek hâsıl olan îmân, îmân-ı istidlâlîdir. Çünkü o büyükleri taklid eden kimse, peygamberlerin bildirdiği her şeyin doğru olduğunu, delilleri görerek aklı ve düşüncesi ile anlamıştır. Çünkü bir kimsenin gösterdiğ i yolun doğru olduğu Allahü teâlânın ona mûcizeler vermesinden anlaşılır... Mantığa dayanarak akıl ile düşünce ile hâsıl olan îmâna gelince; bu yoldan îmân elde edilebilir. Fakat peygamberleri aleyhimüsselâm taklid etmeye dayanmadan yalnız istidlâl (akıl yürütme) ile elde edilen îmân kıymetli değildir. Çünkü o kimse, peygamberlerin bildirdiklerine değil, akla inanmış olmaktadır. (Ahmed Fârûkî) [B]Îmân-ı Kâmil:[/B] Olgun îmân. Mü'minlerin ibâdet ederek Allahü teâlânın emirlerini yapıp, haramlardan kaçınmak sûretiyle, parlayan, kuvvetli ve olgun îmânı. En üstün derecedeki îmân. Bir kimse kendi istediğini din kardeşi için de istemedikçe, îmânı kâmil olmaz. (Hadîs-i şerîf-Ey Oğul İlmihâli) Îmânın kâmil (olgun) veya noksan olması, ibâdetlerin çok ve az olması demektir. İbâdet çok olunca, îmân-ı kâmile kavuşuldu denir. (Ebû Hanîfe) İbâdetleri, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmakla îmân cilâlanır, nûrlanır, parlar, yâni îmân-ı kâmil olur. Haram işleyince bulanır. O hâlde çoğalmak ve azalmak, amellerden, işlerden dolayı îmânın cilâsındadır. Kendisinde değildir. Bâzıları cilâ lı, parlak îmâna çok dedi ve parlak olmayan îmândan daha çoktur dedi. Bir hadîs-i şerîfte; "Ebû Bekr-i Sıddîk'in îmânı bu ümmetin hepsinin toplamından daha ağırdır" buyruldu. Bu da îmânın nûru parlaklığı bakımındandır. Fazlalık aslda, özde değil, sıfatlardadır. (İmâm-ı Rabbânî) Îmân-ı kâmil sâhibi; güzel ahlâklı ve ev halkına lütfu, ihsânı, şefkati çok olan kimsedir. (İmâm-ı Rabbânî) [B]Îmân-ı Kesbî:[/B] Bir kimsenin âkıl (akıllı) ve bâliğ olduktan (ergen, gusül, boy abdesti alacak yaşa geldikten) sonra ettiği îmân. [B]Îmân-ı Makbûl:[/B] Mü'minlerin (Peygamber efendimizin söylediklerinin hepsini beğenip kalben kabûl edenlerin) îmânı. [B]Îmân-ı Ma'sûm:[/B] Peygamberlerin aleyhimüsselâm îmânı. Îmân-ı Ma'sûm tafsîlîdir. Bunlar inanılacak husûslara ayrı ayrı îmân ederler. Dinlerinin ilimlerini tafsîlen (geniş olarak) bilirler. Bâzı hükümlerde ictihâd ederler. Peygamberlere Allahü teâlâdan doğrusu bildirildiğinden hatâ üzere kalmazlar. (İmâm-ı Birgivî) [B]Îmân-ı Merdûd:[/B] Münâfıkların (dilleri ile inandıklarını söyleyip kalben inanmayanların) yalnız dil ile söyledikleri îmân. (Bkz. Münâfık) [B]Îmân-ı Metbû:[/B] Meleklerin îmânı. (Bkz. Melek) [B]Îmân-ı Mevkûf:[/B] Ehl-i bid'atin (yanlış, bozuk inançta olanların)îmânı. [B]Îmân-ı Şühûdî:[/B] Basîret (kalb gözü) ile müşâhede ederek, görerek olan îmân. Dünyâ durdukça ve dünyâ hayâtı ile yaşadıkça gayba inanmaktan başka çâre yoktur. Çünkü bu dünyâda hakîkî îmân-ı şühûdîye kavuşmak mümkün değildir. Âhiret hayâtı başlayıp, vehm ve hayâlin kuvveti kalmayınca, görerek hâsıl olan îmân-ı şühûdî kıymetli o lur. Muhammed aleyhisselâm dünyâda iken yâni mîrâc gecesinde âhiret âlemine götürülerek baş gözü ile Allahü teâlâyı görmekle şereflendiği için O'nun îmânı şühûdîdir demek güzel olur. Çünkü başka mü'minlere Cennet'te ihsân edilecek olan nîmet, O yüce Peygambere bu dünyâda nasîb oldu. (İmâm-ı Rabbânî) [B]Îmân-ı Tafsîlî:[/B] Îmân edilecek şeyleri ayrı ayrı öğrenerek, bilerek îmân. Mü'min (inanan) olabilmek için, îmân-ı icmâlî yeterlidir. Îmânın altı şartına yâni Allahü teâlâya, meleklerine, gönderdiği kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna, öldükten sonra dirilmeğe, namaz, oruç, hac ve diğer dînî emirlerin her birine ayrı ayrı inanmakla ise, îmân-ı tafsîlî ile îmân edilmiş inanılmış olur. (Kutbüddîn-i İznikî, Abdülhâk-ı Dehlevî) [B]Îmân-ı Taklîdî:[/B] Bir hocadan veya kitaptan okuyup öğrenmeden ana, babasından ve etrâfından görüp işittiği gibi inanmak. Îmân üç kısımdır: İmân-ı taklîdî, îmân-ı istidlâlî, îmân-ı hakîkî. Îmân-ı taklîdî sâhibi, farzı, vâcibi, sünneti, müstehâbı bilmez. Ana-babasından gördüğü gibi inanır ve yalnız gördüğü gibi ibâdetlerini yapar. Bu gibilerin îmânından korkulur. (Kutbüddîn-i İznîkî) Îmân-ı taklîdînin kıymetsiz olması, peygamberlerin aleyhimüsselâm doğru söylediklerini, bildirdikleri her şeyin doğru olduğunu düşünmeden yalnız anadan babadan ve etraftan görerek hâsıl olduğu içindir. (İmâm-ı Rabbânî) [B]Îmân-ı Yakînî:[/B] Sağlam, sarsılmayan, şüphe ve tereddüt bulunmayan îmân, îtikâd. [/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Dini Sözlük
I-İ.
Iman-2
Üst
Alt