- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Her genç kız ya da erkek evlenirken türlü hayallere dalar. Çoğu erkek için evlilik kurulu düzen, güler yüz, sınırsız anlayış ve hele de hayatı öğrenci yahut bekar evlerinde geçmiş ise sıcacık yemekler demektir. Kadınlar ise erkeklerin aksine daha duygusal yönden kurarlar hayallerini. Onlar için evlilik sınırsız paylaşım, sınırsız sürpriz, sınırsız güler yüz ve tabi ki her an beraberlik demek olur çoğu zaman. İstisnalar olsa da genel olarak beklentiler bu yönde olduğu için evlilik hayatında karşılanmayan her beklenti yeni bir hayal kırıklığını beraberinde getirir.
Çoğumuza tanıdıktır evli çiftlerin serzenişleri. Kadınlar çoğu zaman “Nişanlı iken beraber geçirdiğimiz her an ne kadar da kıymetli idi. Şimdi ne zaman birlikte bir şeyler yapalım desem ‘Çok yorgunum, zaten sürekli birlikteyiz ya’ diyor” şeklinde serzenişte bulunur. Erkekler ise “Eskiden ne kadar da güler yüzlü ve anlayışlı biriydi. Şimdi sürekli söyleniyor, her adımı birlikte atalım istiyor. Yoruluyoruz tüm gün işte yahu, beni biraz kendi halime bıraksa ya” diyerek memnuniyetsizliğini dile getirir.
Her ikisi de haklı ve yerinde olan bu şikayetlere bakıp “Evlenince ilişkinin ‘büyüsü’ bozuluyor” diyen bir kitle var olsa da işin özü esasında çok farklı bir yerde gizlidir. Sorun evliliğin hayalleri yıkması yahut aşkı öldürmesinde değil, eşlerin kendini doğru ifade edememesi ve beklentilerin doğru bir üslupla dile getirilememesindedir.
Kadınların her alanda paylaşımcı bir role bürünmelerinin her işi yalnız yapmalarından kaynaklandığını, erkeklerin ise tam aksine tüm gün yaşanılan yoğunluğu yalnızlık ile izole etme çabasında olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver’e göre ilişkilerde adil olan paylaşım ancak her iki tarafın da durumu gözetilerek yapıldığında gerçekleşir. Yani esasında “Eskiden böyle miydi?” diye başlayan cümleleri kurma sebebi eşlerin yanlış yolu izlemesi oluyor. Kadınlar çoğu zaman –kendileri çalışmıyorsa- tüm gün yorulan eşleri eve gelir gelmez “Yemeği hazırlarken bari yardım et, tüm gün evin işi için koşuşturuyorum” diye söyleniyor. Erkekler ise “Zaten bütün gün yoruldum beni rahat bırak” diyerek karşısındakine yorulan yalnızca kendisiymiş gibi davranıyor. Halbuki biraz düşünüldüğünde, eşler şöyle durup bir soluk aldıklarında anlatılmak istenen ile anlaşılanın ne denli farklı olduğu da gözler önüne seriliyor. Ne erkek ne de kadın adilane bir beklentide olmadığı gibi doğru bir üslup da kullanmıyor.
İş paylaşımı konusunda eşlerinden yardım bekleyen kadınların pek çoğu esasında bunu birlikte vakit geçirmenin bir yolu olarak görüyor. Fakat söz konusu istek “yardım” adı altında talep edilince yorgun eşten de müspet bir yanıt alınamıyor. Aynı şekilde erkekler de yardım talebini geri çevirirken tüm günün yorgunluğunu atma kaygısında oluyorlar. Ama onlar da doğru cümleleri kuramadıkları için eşleri tarafından kadının emeğini görmezden gelen kimseler olarak algılanıyorlar. Tüm bu yanlış anlaşılmaların sonunda ise yuvada bir yalnızlık baş gösteriyor. Esasen birlikte olan eşler kendi kabuğuna çekilip kırgınlıkları ve kızgınlıkları ile mücadele ediyor. Ve bir süre sonra birbirini anlayışsızlıkla, vurdumduymazlıkla suçlayan eşler haline geliyorlar.
Çoğumuza tanıdıktır evli çiftlerin serzenişleri. Kadınlar çoğu zaman “Nişanlı iken beraber geçirdiğimiz her an ne kadar da kıymetli idi. Şimdi ne zaman birlikte bir şeyler yapalım desem ‘Çok yorgunum, zaten sürekli birlikteyiz ya’ diyor” şeklinde serzenişte bulunur. Erkekler ise “Eskiden ne kadar da güler yüzlü ve anlayışlı biriydi. Şimdi sürekli söyleniyor, her adımı birlikte atalım istiyor. Yoruluyoruz tüm gün işte yahu, beni biraz kendi halime bıraksa ya” diyerek memnuniyetsizliğini dile getirir.
Her ikisi de haklı ve yerinde olan bu şikayetlere bakıp “Evlenince ilişkinin ‘büyüsü’ bozuluyor” diyen bir kitle var olsa da işin özü esasında çok farklı bir yerde gizlidir. Sorun evliliğin hayalleri yıkması yahut aşkı öldürmesinde değil, eşlerin kendini doğru ifade edememesi ve beklentilerin doğru bir üslupla dile getirilememesindedir.
YANLIŞ ZAMANDA KURULAN DOĞRU CÜMLELER
Kadınların her alanda paylaşımcı bir role bürünmelerinin her işi yalnız yapmalarından kaynaklandığını, erkeklerin ise tam aksine tüm gün yaşanılan yoğunluğu yalnızlık ile izole etme çabasında olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver’e göre ilişkilerde adil olan paylaşım ancak her iki tarafın da durumu gözetilerek yapıldığında gerçekleşir. Yani esasında “Eskiden böyle miydi?” diye başlayan cümleleri kurma sebebi eşlerin yanlış yolu izlemesi oluyor. Kadınlar çoğu zaman –kendileri çalışmıyorsa- tüm gün yorulan eşleri eve gelir gelmez “Yemeği hazırlarken bari yardım et, tüm gün evin işi için koşuşturuyorum” diye söyleniyor. Erkekler ise “Zaten bütün gün yoruldum beni rahat bırak” diyerek karşısındakine yorulan yalnızca kendisiymiş gibi davranıyor. Halbuki biraz düşünüldüğünde, eşler şöyle durup bir soluk aldıklarında anlatılmak istenen ile anlaşılanın ne denli farklı olduğu da gözler önüne seriliyor. Ne erkek ne de kadın adilane bir beklentide olmadığı gibi doğru bir üslup da kullanmıyor.
İş paylaşımı konusunda eşlerinden yardım bekleyen kadınların pek çoğu esasında bunu birlikte vakit geçirmenin bir yolu olarak görüyor. Fakat söz konusu istek “yardım” adı altında talep edilince yorgun eşten de müspet bir yanıt alınamıyor. Aynı şekilde erkekler de yardım talebini geri çevirirken tüm günün yorgunluğunu atma kaygısında oluyorlar. Ama onlar da doğru cümleleri kuramadıkları için eşleri tarafından kadının emeğini görmezden gelen kimseler olarak algılanıyorlar. Tüm bu yanlış anlaşılmaların sonunda ise yuvada bir yalnızlık baş gösteriyor. Esasen birlikte olan eşler kendi kabuğuna çekilip kırgınlıkları ve kızgınlıkları ile mücadele ediyor. Ve bir süre sonra birbirini anlayışsızlıkla, vurdumduymazlıkla suçlayan eşler haline geliyorlar.