- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
Hac veya umreyi yahut her ikisini eda etmek için mübah olan şeylerden bazılarını kendisine belli bir süre haram kılmak, bunları yapmaktan sakınmak; İhrama girmek, Mekke haremine, haram bölgeye veya haram aya girmek; bir söz veya taahhüdün gereklerine uymaya başlamak; bir şeyi helâlden haram kılmak. İhram; mikat denilen yerde hacca veya umreye niyet ederek telbiye'de bulunmakla meydana gelir.
Telbiye duası şudur: "Lebbeyk, Allahumme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamdeve'n-ni'mete leke ve'l-mülke lâ şerike leke". Anlamı: "Emrine hazırım... Allahım emrine hazırım... Emrine hazırım, senin ortağın yoktur. Emrine hazırım... şüphe yok ki hamd da, ni'met de, sadece sana mahsustur. Senin hiç bir ortağın yoktur". Hz. Peygamberden rivayet edilen telbiye budur (Buhârî, Hacc, 26, 101, Libâs, 69; Müslim, Hacc, 19-20, 275; Ebû Dâvud Menâsik, 26; Tirmizi, Hacc, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 302, 11, 3, 79, 341, 352, 476, VI, 243).
İhrama girene "haram" veya "muhrim" denir. Hac veya umre için dışarıdan gelen mümin (âfakî) mikat denilen yere gelince önce abdest veya gusûl abdest alır. Yalnız bu gusûl abdesti Resulullah (s.a.s)'ın ihrama girerken yaptığı bir davranış olduğundan dolayı yapılır. İhrama girerken gusûl abdesti almanın hükmü, tıpkı cuma namazına giderken alman gusûl abdesti gibidir (el-Merginânî, el-Hidaye, Kahire 1965, I, 136). Gusûl abdestini aldıktan sonra izâr ve ridâ (alt ve üst peştamal) giyer. İhramda olan kişi dikişli elbise giyemez. Avret yerini ve sıcakla soğuktan koruması için belden aşağısını izâr'la, belden yukarısını da ridâ ile örter. İzâr, göbekten diz kapağına kadar olan yerleri örten bir peştamaldır. Ridâ ise sırta, omuza ve göğse örtülen havludur. Alt peştamalın düşmemesi için bir kemerle bağlanması mümkündür. İhrama giren kimse tavafın ilk şartlarında ve sa'y ederken ridâ'sını sağ omzunun altına alır ve sol omzuna koyar; böylece sağ omuzu açıkta kalır (el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Beyrut 1400, l, 222).
Bu şekildeki ihram erkeklere mahsustur. Kadınlar, normal elbiseleri ile ihrama girerler. Câbir (r.a) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte; "Resulullah (s.a.s) Zülhuleyfe'de ihrama girdikten sonra iki rekat namaz kılar ve şöyle dua eder: "Allahım... Ben haccetmek istiyorum, niyetim budur.
Bunu bana kolay kıl ve benden kabul buyur". Bu dua hacca niyet edenler içindir. Umreye niyet edenler ise hac yerine umreyi söyleyerek dualarını yapmış olurlar. Duadan sonra telbiye getirilir.
İhrama niyyet etmeden sadece telbiye getiren kimse "muhrim" sayılmaz. Zira ibadet ancak niyet ile olur (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315, II, 139). Hem niyet eden, hem de telbiye getiren kimse "muhrim" durumundadır. Namazların sonunda yolda giderken yüksek bir yere çıktığı, bir vadiye indiği veya bir kafile ile karşılaştığı zaman, telbiye getirilir. Ayrıca seher vakitlerinde de yüksek sesle telbiye duası okunabilir (el-Meydânî, el-Lübâb fi Şerhi'l Kitâb, Beyrut 1400, I, 183).
İhrama Giren Kimsenin Dikkat Edeceği Hususlar:
a) İhrama giren kişi, Allah'u Teâlâ'nın yasakladığı her şeyden sakınır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Hacc bilinen aylardır. İşte kim onlarda haccı (kendisine) farz eder (ihrama girerse) artık hacc da ne refes ne fusuk, ne de cidal vardır" (el-Bakara, 2/197). Bu ayet-i kerime de geçen, refes cima (cinsi temas) veya fahiş söz anlamında; fusuk, her türlü kötülük; cidâl ise, yol arkadaşlarıyla lüzumlu-lüzumsuz çekişme manalarında kullanılmıştır.
b) "İhramlı bulunduğunuz süre içerisinde size kara avı haram kılındı" (el-Mâide, 5/96). Ayet-i kerime'de de buyrulduğu gibi, ihramlı kişinin her türlü kara avından uzak durması şarttır. Zira ihramlı iken avlanmak yasaklanmıştır (Molla Hüsrev, Dürerü'l Hükkâm fi Şerhi Gureri'l-Ahkâm, İstanbul 1307, l, 221).
c) İhramlı olan kimse; gömlek ve şalvar gibi dikilmiş elbiseler giyemeyeceği gibi, sarık, külah, kaftan ve mest de giyemez (Molla Hüsrev, a.g.e, I, 221-222). Daha önce açıklandığı gibi izâr ve ridâ giyer.
d) İhramlı kimse güzel koku süremez; başının ve bedeninin kıllarını tıraş edemez, tırnaklarını kesemez ve ondan bir parça bile olsa koparamaz. Yağ sürünemez ve yağlanamaz (krem kullanamaz) (el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Beyrut 1400, I, 223).
e) Kokulu elbiseler giyemez. Bunu Resulullah (s.a.s) yasaklamıştır.
f) insanların ekip yetiştirdiği cinsten olmadığı gibi, onların emekleri sonucu da ortaya çıkmamış olan ağaç ve bitkilerin koparılması ve onlardan menfaat temin edilmesi ihrama giren kişiye yasaklanmıştır. Fakat bu yasaklama sadece Harem bölgesi için geçerlidir.
g) İhramlı olarak ölen bir kimsenin yüzü ve başı örtülür. Çünkü ölmekle ihramı sona ermiştir. Hadiste şöyle buyurulur: "Ademoğlu ölünce bütün ameller, kesilir; ancak üç amel müstesnadır..." (Müslim, Vasiyye, 14; Ebû Dâvud, Vesâye, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36). İhram da bir amel olduğundan onun da hükmü bitmiştir. Diğer yandan devesinden düşerek boynu kırılan ve ölen sahabe hakkında Allah elçisi; "Onun basını ve yüzünü örtmeyin. Çünkü kıyamet gününde o telbiye ederek gelecektir" (Tirmizi, Hacc, 105). buyurmuştur. Hanefîler bu muamelenin yalnız o sahabeye mahsus olduğu görüşünü benimsemiştir.
Mikatlar (İhrama Cirme Yerleri):
Mikat sınırlı yer ve zaman anlamına gelir. Terim olarak hac ve umre için ihrama girme veri demektir (ibn Âbidîn, a.g.e, II, 474).
Mikatların yeri konusunda Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: "Sizden kim hacc için ihrama girmek isterse, mikattan başka yerde girmesin. Peygamberimizin gösterdiği mikatlar ise şunlardır: "Medineliler ve oradan geçecek olan yabancılar için "Zü'l Huleyfe"; Şamlılar ve oradan gelecek yabancılar için "el-Cuhfe"; Necidliler ve oradan geçecek yabancılar için "Karn"; Yemenliler ve oradan geçerek gelen yabancılar için "Yelemlem" ve nihayet Iraklılar ve o yolla gelen diğer müslümanlar için "Zâtu Irk" tır.
Resulullah (s.a.s): "Hiç kimse ihramsız olarak mikattan geçemez" (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315, II, 132) buyurmuştur. Bu hadisi esas alan Hanefi fukahası; "İster hacc, ister umre ister başka bir niyetle olsun (ticaret, seyahat vb.) hiç kimse mikatlardan ihramsız olarak geçemez. Zira ihramın vacip olması, o yere ta'zim ve hürmet içindir. Dışarıdan gelen kimseler, Resulullah (s.a.s)'ın daha önce işaret ettiği mikatlara geldikleri zaman ihrama girmeleri farz olur" (İmâm-ı, Serâhsi, el-Mebsut, Beyrut (t.y), IV, 167).
Diğer yandan mikat bölgesi içinde oturan yerli mü'minler, ihtiyaçlarından dolayı ihramsız kalarak Mekke'ye girip çıkabilirler. Mekke'de oturanlar hac için ihrama bulundukları yerden girerler. Fakat umre için Mekke haremi dışından, özellikle "Ten'im" denilen yere giderek ihrama girerler. Mekke çevresindeki bir miktar alana "Harem bölgesi" denir. Harem bölgesi ile mikatlar arasında kalan alana da "Hıll bölgesi" adı verilir. Hıll'in Mekke-i Mükerreme'ye en yakın noktası, batı tarafından üç-dört mil mesafede bulunan "Ten'im" dir. Hıll bölgesinde oturan müminler de ihrama bulundukları yerden veya Mekke-i Mükerremeden girebilirler. Bunların Mekke'ye gelip gitmeleri çok olacağından kendilerine böyle bir kolaylık gösterilmiştir (bk. el-Mergînânî, a.g.e, I, 146; İbn Âbidîn, a.g.e, II, 474 vd. el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanayi', Beyrut 1402/1972, II, 161, vd.).
Şâmil İA
Telbiye duası şudur: "Lebbeyk, Allahumme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamdeve'n-ni'mete leke ve'l-mülke lâ şerike leke". Anlamı: "Emrine hazırım... Allahım emrine hazırım... Emrine hazırım, senin ortağın yoktur. Emrine hazırım... şüphe yok ki hamd da, ni'met de, sadece sana mahsustur. Senin hiç bir ortağın yoktur". Hz. Peygamberden rivayet edilen telbiye budur (Buhârî, Hacc, 26, 101, Libâs, 69; Müslim, Hacc, 19-20, 275; Ebû Dâvud Menâsik, 26; Tirmizi, Hacc, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 302, 11, 3, 79, 341, 352, 476, VI, 243).
İhrama girene "haram" veya "muhrim" denir. Hac veya umre için dışarıdan gelen mümin (âfakî) mikat denilen yere gelince önce abdest veya gusûl abdest alır. Yalnız bu gusûl abdesti Resulullah (s.a.s)'ın ihrama girerken yaptığı bir davranış olduğundan dolayı yapılır. İhrama girerken gusûl abdesti almanın hükmü, tıpkı cuma namazına giderken alman gusûl abdesti gibidir (el-Merginânî, el-Hidaye, Kahire 1965, I, 136). Gusûl abdestini aldıktan sonra izâr ve ridâ (alt ve üst peştamal) giyer. İhramda olan kişi dikişli elbise giyemez. Avret yerini ve sıcakla soğuktan koruması için belden aşağısını izâr'la, belden yukarısını da ridâ ile örter. İzâr, göbekten diz kapağına kadar olan yerleri örten bir peştamaldır. Ridâ ise sırta, omuza ve göğse örtülen havludur. Alt peştamalın düşmemesi için bir kemerle bağlanması mümkündür. İhrama giren kimse tavafın ilk şartlarında ve sa'y ederken ridâ'sını sağ omzunun altına alır ve sol omzuna koyar; böylece sağ omuzu açıkta kalır (el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Beyrut 1400, l, 222).
Bu şekildeki ihram erkeklere mahsustur. Kadınlar, normal elbiseleri ile ihrama girerler. Câbir (r.a) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte; "Resulullah (s.a.s) Zülhuleyfe'de ihrama girdikten sonra iki rekat namaz kılar ve şöyle dua eder: "Allahım... Ben haccetmek istiyorum, niyetim budur.
Bunu bana kolay kıl ve benden kabul buyur". Bu dua hacca niyet edenler içindir. Umreye niyet edenler ise hac yerine umreyi söyleyerek dualarını yapmış olurlar. Duadan sonra telbiye getirilir.
İhrama niyyet etmeden sadece telbiye getiren kimse "muhrim" sayılmaz. Zira ibadet ancak niyet ile olur (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315, II, 139). Hem niyet eden, hem de telbiye getiren kimse "muhrim" durumundadır. Namazların sonunda yolda giderken yüksek bir yere çıktığı, bir vadiye indiği veya bir kafile ile karşılaştığı zaman, telbiye getirilir. Ayrıca seher vakitlerinde de yüksek sesle telbiye duası okunabilir (el-Meydânî, el-Lübâb fi Şerhi'l Kitâb, Beyrut 1400, I, 183).
İhrama Giren Kimsenin Dikkat Edeceği Hususlar:
a) İhrama giren kişi, Allah'u Teâlâ'nın yasakladığı her şeyden sakınır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Hacc bilinen aylardır. İşte kim onlarda haccı (kendisine) farz eder (ihrama girerse) artık hacc da ne refes ne fusuk, ne de cidal vardır" (el-Bakara, 2/197). Bu ayet-i kerime de geçen, refes cima (cinsi temas) veya fahiş söz anlamında; fusuk, her türlü kötülük; cidâl ise, yol arkadaşlarıyla lüzumlu-lüzumsuz çekişme manalarında kullanılmıştır.
b) "İhramlı bulunduğunuz süre içerisinde size kara avı haram kılındı" (el-Mâide, 5/96). Ayet-i kerime'de de buyrulduğu gibi, ihramlı kişinin her türlü kara avından uzak durması şarttır. Zira ihramlı iken avlanmak yasaklanmıştır (Molla Hüsrev, Dürerü'l Hükkâm fi Şerhi Gureri'l-Ahkâm, İstanbul 1307, l, 221).
c) İhramlı olan kimse; gömlek ve şalvar gibi dikilmiş elbiseler giyemeyeceği gibi, sarık, külah, kaftan ve mest de giyemez (Molla Hüsrev, a.g.e, I, 221-222). Daha önce açıklandığı gibi izâr ve ridâ giyer.
d) İhramlı kimse güzel koku süremez; başının ve bedeninin kıllarını tıraş edemez, tırnaklarını kesemez ve ondan bir parça bile olsa koparamaz. Yağ sürünemez ve yağlanamaz (krem kullanamaz) (el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Beyrut 1400, I, 223).
e) Kokulu elbiseler giyemez. Bunu Resulullah (s.a.s) yasaklamıştır.
f) insanların ekip yetiştirdiği cinsten olmadığı gibi, onların emekleri sonucu da ortaya çıkmamış olan ağaç ve bitkilerin koparılması ve onlardan menfaat temin edilmesi ihrama giren kişiye yasaklanmıştır. Fakat bu yasaklama sadece Harem bölgesi için geçerlidir.
g) İhramlı olarak ölen bir kimsenin yüzü ve başı örtülür. Çünkü ölmekle ihramı sona ermiştir. Hadiste şöyle buyurulur: "Ademoğlu ölünce bütün ameller, kesilir; ancak üç amel müstesnadır..." (Müslim, Vasiyye, 14; Ebû Dâvud, Vesâye, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36). İhram da bir amel olduğundan onun da hükmü bitmiştir. Diğer yandan devesinden düşerek boynu kırılan ve ölen sahabe hakkında Allah elçisi; "Onun basını ve yüzünü örtmeyin. Çünkü kıyamet gününde o telbiye ederek gelecektir" (Tirmizi, Hacc, 105). buyurmuştur. Hanefîler bu muamelenin yalnız o sahabeye mahsus olduğu görüşünü benimsemiştir.
Mikatlar (İhrama Cirme Yerleri):
Mikat sınırlı yer ve zaman anlamına gelir. Terim olarak hac ve umre için ihrama girme veri demektir (ibn Âbidîn, a.g.e, II, 474).
Mikatların yeri konusunda Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: "Sizden kim hacc için ihrama girmek isterse, mikattan başka yerde girmesin. Peygamberimizin gösterdiği mikatlar ise şunlardır: "Medineliler ve oradan geçecek olan yabancılar için "Zü'l Huleyfe"; Şamlılar ve oradan gelecek yabancılar için "el-Cuhfe"; Necidliler ve oradan geçecek yabancılar için "Karn"; Yemenliler ve oradan geçerek gelen yabancılar için "Yelemlem" ve nihayet Iraklılar ve o yolla gelen diğer müslümanlar için "Zâtu Irk" tır.
Resulullah (s.a.s): "Hiç kimse ihramsız olarak mikattan geçemez" (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315, II, 132) buyurmuştur. Bu hadisi esas alan Hanefi fukahası; "İster hacc, ister umre ister başka bir niyetle olsun (ticaret, seyahat vb.) hiç kimse mikatlardan ihramsız olarak geçemez. Zira ihramın vacip olması, o yere ta'zim ve hürmet içindir. Dışarıdan gelen kimseler, Resulullah (s.a.s)'ın daha önce işaret ettiği mikatlara geldikleri zaman ihrama girmeleri farz olur" (İmâm-ı, Serâhsi, el-Mebsut, Beyrut (t.y), IV, 167).
Diğer yandan mikat bölgesi içinde oturan yerli mü'minler, ihtiyaçlarından dolayı ihramsız kalarak Mekke'ye girip çıkabilirler. Mekke'de oturanlar hac için ihrama bulundukları yerden girerler. Fakat umre için Mekke haremi dışından, özellikle "Ten'im" denilen yere giderek ihrama girerler. Mekke çevresindeki bir miktar alana "Harem bölgesi" denir. Harem bölgesi ile mikatlar arasında kalan alana da "Hıll bölgesi" adı verilir. Hıll'in Mekke-i Mükerreme'ye en yakın noktası, batı tarafından üç-dört mil mesafede bulunan "Ten'im" dir. Hıll bölgesinde oturan müminler de ihrama bulundukları yerden veya Mekke-i Mükerremeden girebilirler. Bunların Mekke'ye gelip gitmeleri çok olacağından kendilerine böyle bir kolaylık gösterilmiştir (bk. el-Mergînânî, a.g.e, I, 146; İbn Âbidîn, a.g.e, II, 474 vd. el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanayi', Beyrut 1402/1972, II, 161, vd.).
Şâmil İA