Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Hanım sahabeler
ifk hadisesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13582" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Zahiren îman etmiş görünüp hakikatte îman etmemiş münafıklar güruhu, her zaman her fırsatta Resûli Ekrem Efendimizi ve ashabını rahatsız etmek gayret ve maksadını taşıyorlardı. Bu maksatlarında muvaffak olmak için de ellerinden gelen her yola başvurmaktan asla çekinmiyorlardı. Öyle ki Kâinatın Efendisinin lekesiz, tertemiz mahrem hayatına dil uzatacak kadar küstah ve âdice hareket edebilme cür'etini bile gösterebiliyorlardı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İfk Hâdisesi, Hz. Aişe (r.a.) Validemize, münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy tarafından yapılan iftira hadisesidir. Hâdise şöyle cereyan etmiştir:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe'den (r.a.) öğrendiğimize göre, Resûlullah (s.a.v.) herhangi bir sefere çıkacakları zaman Ezvacı Tâhirat arasında kur'a çeker, kur'a kime düşerse onu beraberinde götürürdü.313 Benî Müstalık Gazasında ise, kur'a, Hz. Âişe Validemize düşmüştü.314</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hâdisenin bundan sonrasını bizzat Hz. Âişe Validemiz şöyle anlatmıştır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah'la beraber sefere çıkmıştım. Bu sefer, hicab âyeti inzal buyurulduktan sonra idi. Bunun için ben hevdeçin içinde taşınır, konak yerine de yine hevdeç içinde indirilirdim. Bu suretle gittik.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah (s.a.v.) bu gazasından (Benî Müstalık) dönüyordu. Medine'ye yaklaştığımızda bir konak yerine indi. Gecenin bir bölümünü orada geçirdi. Sonra göç edilmesini emretti.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Hareket emri verildiği zaman, ben kalkıp ihtiyacımı gidermek için yalnız başıma ordudan ayrılıp gittim. Kazayı hacet ederek, dönüp bindiğim devenin yanına geldim. Göğsümü yokladığımda, Yemen göz boncuğundan dizilmiş gerdanlığımın kopmuş olduğunu farkettim. (Bu gerdanlığı annesi Ümmü Ruman düğün hediyesi olarak takmıştı.) Dönüp gerdanlığımı aramaya koyuldum. Fakat onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. Ben öyle zannetmiştim ki, sefere iştirak etmiş olanlar bir ay bekleseler dahi, benim devemi, ben hevdeçte bulunmadıkça sevketmezler. Hâlbuki yolda bana hizmet edenler, gelip hevdecimi yüklemişler, bindiğim deveyi de hareket ettirmişlerdi. Onlar beni hevdeç içinde sanıyorlarmış. Çünkü, o zaman kadınlar hafif idi; iri ve ağır vücutlu değillerdi. Yemek de az yerlerdi. Bu sebeple hizmetçiler, hevdeci yüklemek üzert kaldırdıklarında hevdecin ağırlık derecesinin farkına varamayarak yüklemişler. Hem ben, küçük ve zaîf bir kadındım. Deveyi sürüp gitmişler.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Gerdanlığımı, ordu ayrılıp gittikten sonra buldum. Hemen dönüp ordugâha geldim. Fakat onlardan kimseyi bulamadım. Hepsi çekip gitmiş. Ben de oradan evvelce bulunduğum yere geldim. Çarşafıma bürünüp yanımın üzerine uzandım. Hevdeçte beni bulamayınca, aramak için yanıma gelirler sandım. O sırada gözlerimi uyku bürüdü; uyumuş kalmışım.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Safvan b. Muattal, ordunun arkasına kalır, halkın mallarını araştırır, bir şey kalmışsa, kaybolmamak için, alıp diğer konak yerine götürürdü.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Safvan, askerin arkasından yürüyerek, sabaha karşı bulunduğum yere doğru gelmiş. Uyuyan bir insan karaltısı görünce, gelip başucuma dikilmiş ve beni görür görmez tanımış. Çünkü, bize hicab âyeti inmeden evvel, onun beni görmüşlüğü vardı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Safvan, beni görünce şaşırarak 'İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciûn=Biz Allah'ın kullarıyız ve muhakkak O'na dönüp varıcıyız.' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Hemen onun sesine uyandım. Çarşafımla yüzümü örtüp büründüm.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Vallahi, onunla ne bir kelime konuşmuşuzdur, ne de istircadan ["İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciûn"dan] başka ondan bir kelime işitmişimdir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Bundan sonra Safvan, devesini indirdi. Beni, binsin diye ayağını devesinin ön ayağına bastı. 'Bin.' dedi ve kendisi geri çekildi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben de hemen kalkıp deveye bindim. Kendisi de devenin başını, yularını çekerek askere yetişmek için sür'atle ilerlemeye başladı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Sabaha kadar askerin arkasından yetişemedik.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Nihayet asker, konak yerine inip yerleştiği sırada idi ki Safvan'ın, devenin yularını çekerek konak yerine getirdiği görüldü."315</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>BAŞMÜNÂFIĞIN DURUMU DEĞERLENDİRMESİ</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Safvan b. Muattal, Hz. Âişe Validemizi deve üzerinde getirirken, münafıkların başı Abdullah b. Übey'le karşılaşmışlardı. Abdullah b. Übey, "Bu kimdir?" diye sordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Âişe'dir." dediler.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kavmi arasında itibarı oldukça sarsılan, bütün nazarları menfî şekilde üstüne toplamış bulunan başmünâfık, bu masum hâdiseyi diline dolamak istedi. Bu meş'um niyetini hemen orada izhar etti:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Vallahi," dedi, "ne Âişe o adamdan dolayı kurtulur, ne de o adam Âişe'den dolayı kurtulur!"</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Daha bir sürü alçakça lâf etti.316</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ordugâh, başmünâfık Abdullah b. Übey b. Selül'ün yaptığı iftirayla çalkalandı. Hz. Âişe der ki:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"İftiracılar, aleyhimde söyleyeceklerini söylemişler, ordugâh çalkalanmış! Vallahi, benim bunların hiçbirinden haberim yoktu!"317</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>ŞENİ İFTİRA</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Görüldüğü gibi, hâdise her türlü şaibeden uzak cereyan etmişti. Hz. Âişe Validemiz, mâkul ve meşru bir mazeret sebebiyle geride kalmış. Bir müddet sonra, ordunun geride kalan veya düşen eşyalarını bulup sahiplerine teslim etmek üzere toplamakla vazifeli gayet saf, temiz kalbli ve sonradan hasur olduğu, yâni erkekliği bile bulunmadığı anlaşılan Safvan b. Muattal tarafından görülmüş ve getirilip orduya yetiştirilmiştir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kur'ânı Azîmüşşan'a göre, peygamberler, mü'minlere öz nefislerinden daha üstündür. Ezvacı Tâhirat da, "mü'minlerin anneleri" hükmündedir. Resûli Ekrem Efendimizden sonra bile zevcelerinden herhangi birini nikahlamak kesinlikle yasaklanmıştır.318</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Buna binâen, Allah'a ve Resulüne gerçek mânâda îman etmiş hakikî bir Müslümanın, bu kadar kesin ve açık âyetler karşısında, Hz. Resûlullah"ın, gerek sağlığında ve gerek Melei Âlâ'ya yükselişlerinden sonra, zevcelerinden herhangi birisine,değil kötü gözle bakması, hattâ böyle bir kötülüğü kalbinden geçirmesi bile tasavvur edilemez.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Allah ve Resulüne gerçek mânâda îman etmiş ve onların emir ve yasaklarına riâyet eden gerçek bir mü'min ve Müslümanın, canından çok sevdiği Peygamberinin zevcesini, örtüsüne bürünmüş ve yapayalnız uykuya dalmış hâlde görünce, onu hürmet ve saygı içinde deveye bindirip, orduya sür'atle yetiştirmesi kadar tabiî ve zarurî ne olabilirdi?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İşte, gerçek mânâda bir mü'min ve Müslüman olan, hattâ erkeklik özelliğinden bile mahrum bulunan Safvan b. Muattal da, dininin gereği olan bu vazifeyi yapmıştır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ne var ki, kalblerinde hastalık bulunan, dilleriyle "îman etti." deyip, kalben îman etmemiş bulunan ve işleri güçleri mü'minleri birbirine düşürmek olan münafıklar, hususan Abdullah b. Übey b. Selül, bunu bir ganîmet bilmiş ve diline dolayarak Hz. Aişe Validemize şen'îce iftirada bulunmuştur. Maksadı, üzerine toplanan nazarları dağıtmak, Resûli Kibriya Efendimizin nâzik ruhunu rencide etmek ve Müslümanları birbirine düşürmek, onların birbirine karşı olan itimatlarını sarsmaktı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Aişe nin, Söylenenlerden Uzun Müddet Habersiz Oluşu</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Münafıkların reisi Abdullah b. Übey'in başlattığı, Hasan b. Sabit, Mistah b. Üsase, Hamne binti Cahş ve halktan bazı saf Müslümanların, münafıkların tuzağına düşerek etrafa yaydıkları iftira hâdisesinden., Hz. Aişe'nin uzun bir müddet haberi olmamıştı. Bu hususu Hz. Aişe (r.a.) şöyle anlatır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Medine'ye gelince, ben, çok geçmeden ağır bir hastalığa (humma) tutuldum. Bir ay çektim. Meğer bu esnada halk arasında Ashabı İfk'in iftiraları dolaşıyormuş! Ben ise olanlardan bütünüyle habersizdim. Aleyhimde iftiraları Resûlullah'la annem ve babam da duymuşlar, fakat bana hiçbir şeyden bahsetmiyorlardı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yalnız, hastalığımda beni şüphelendiren bir husus vardı: Nebî'den (s.a.v.) daha önce hastalığım zamanında görmüş olduğum lütuf ve şefkati bu hastalığım esnasında görmüyordum. Ve adımı bile zikretmeden 'Hastanız nasıl?' diyor ve bununla iktifa ediyordu. Benim, iftiracıların uydurduklarından hiç haberim yoktu."319</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Söylenenleri Hz. Resûlullah, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Âişe'nin anneleri duymuş olmasına rağmen, Hz. Âişe'ye bir şeyden bahsetmiyorlardı. Ancak, yukarıda zikrettiğimiz şekilde, Hz. Resûlullah'in kendisine karşı tavrından Hz. Âişe endişe duyuyor ve üzülüyordu. Fakat, bunun sebebinden haberi yoktu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe, İftirayı Nasıl ve Kimden Öğrendi?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe, iftirayı kimden ve nasıl öğrendiğini de şöyle anlatır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Aradan 20 küsur kadar gece geçmişti. Hastalığımı atlatmış, nekahet devresine girmiştim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Bizler, o zaman Arap olmayanların evleri yanında edindikleri şu helaları, kokusundan tiksindiğimiz için, evlerimizin yanında bulundurmaz, Medine'nin kırlarına çıkardık. Kadınlar, her gece oraya, ihtiyaçlarını gidermek için çıkarlardı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben, yine bir gece Mıstah b. Üsase'nin annesiyle, hacet giderme yerimiz olan Menası tarafına çıkmıştım. Mıstah'ın annesi, çarşafına takılarak düşünce, 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun!' diyerek oğluna beddua etti.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun?' dedim. Sustu, cevap vermedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"İkinci kere ayağı dolaşıp düştü. Yine, 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun!' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun?' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yine susup cevap vermedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Üçüncü kere düştü. Yine 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün!' diye beddua etti.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben yine, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun? Bedir Savaşında bulunmuş bir zâta hiç sövülür, beddua edilir mi?' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"O, 'Vallahi, ben, ona, senin aleyhinde söylediklerinden dolayı beddua ediyorum!' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>'"O, neler söylemiş?' diye sordum.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Bunun üzerine, Mıstah'ın annesi, iftiracıların söylediklerini bana teker teker anlattı. Hastalığım tekrar geri geldi. Vallahi, üzümtümden hacetimi gidermeye bile güç yetiremedim ve döndüm. O kadar ağladım ki, ağlamaktan ciğerlerim kopacak, parçalanacak sandım."320</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe, Annesinin Evinde</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hastalığında, Hz. Aişe'ye annesi Ümmii Ruman bakıyordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bir gün yine Resûlullah, selâm verip yanına girdi. Hz. Aişe'nin ismini zikretmeden, "Hastanız nasıldır?" diye sordu. Başka da hiçbir şey konuşmadı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe der ki:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"(Bunun üzerine) Artık kendimi tutamadım. 'Yâ Resûlallah!.. Şimdiye kadar görmediğim eziyeti görüyor ve çekiyorum. Bana müsaade etsen de annemin evine gitsem. Hastalığıma orada bakılsa olmaz mı?' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah, 'Gitmende bir mahzur yok.' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben, ebeveynimin yanına gidip, aleyhimde haberin iç yüzünü anlamak istiyordum.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah, yanıma bir hizmetçi katıp, beni babamın evine gönderdi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Annem, 'Kızcağızım, sen niçin geldin?' diye sordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Anneciğim!..' dedim, 'Halk, benim aleyhimde neler söyleyip duruyormuş da, siz bana hiçbir şey sızdırmadınız!'</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Annem, 'Kızcağızım,' dedi, 'sen kendini hiç üzme, sıhhatini düşün. Vallahi, bir kadın senin gibi güzel ve kocasının yanında sevgili olsun ve onun birçok ortağı bulunsun da onu kıskanmasınlar ve onun aleyhinde birtakım lâflar çıkarmasınlar; bu pek nâdirdir!'</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Babamın bundan haberi var mı?' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Evet...' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Resülullah'ın da haberi var mı?' diye sordum.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Evet..' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Kendimi tutamadım, ağladım.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Babam, damda Kur'ân okuyordu. Sesimi duyunca, indi. Anneme, 'Nedir bu hâli?..' diye sordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Annem, 'Aleyhindeki dedikodulardan haberi olmuş.' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Babamın da gözleri yaşla doldu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"O gece, sabaha kadar hep ağlayıp durdum."321</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>PEYGAMBERİMİZİN ASHABIYLA İSTİŞARESİ</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, Hz. Âişe aleyhinde yapılan iftiranın etrafta konuşulduğu günlerde vakitlerinin çoğunu evinde geçiriyor, dışarıya pek çıkmıyordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Konuyla ilgili vahyin gelmesi gecikince, ashabıyla konuştu, onların fikirlerini aldı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ömer 'in Görüşü</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ömer, "Yâ Resûlallah!.. Hâşâ, bu, büyük bir bühtan ve iftiradır. Kat'î biliyorum ki, bu, münafıkların yalanıdır. Allah Teâlâ, bedeninize sinek kondurmaktan sizi koruyor. Bedenini böyle pisliklere konan sineklerden bile muhafaza eden, onları bedenine yaklaştırmayan Allah, nasıl olur da aileni, böyle kötülüklere bulaşmaktan korumaz?" diye fikrini beyan etti.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Osman'ın Kanaati</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Osman ise, görüşünü şöyle açıkladı:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yâ Resûlallah!.. Allah, üzerine insan ayağı basmasın yahut yeryüzündeki pislikler üzerine düşmesin diye gölgenizi yere düşürmekten korumaktadır. Böyle gölgenizi bile hiç kimseye çiğnetmezken, nasıl olur da sizin ailenizin namusunu herhangi bir kimsenin kirletmesine meydan ve imkân verir?"</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ali'nin Görüşü</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ali ise, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Bir gün bize namaz kıldırıyordun. Namaz içinde iken, ayakkabılarını çıkarmıştınız. Size uyarak biz de çıkarmıştık. Namazı bitirince, ayakkabılarımızı çıkarmanın sebebini bize sormuştun. Biz de sana uymuş olmak için çıkardığımızı söylemiştik. Bunun üzerine siz, 'Temiz olmadıkları için onları çıkarmamı bana Cebrail emretti.' demiştiniz. Böyle, ayakkabılarınıza bulaşan bir pislik, size bildirildiği ve onları pislik bulaşığından dolayı çıkarmanız size emredildiği hâlde, ailenize, namus kirletecek kötülüklerden bir şey bulaşsın da, onu çıkarmanız için size emredilmesin, olur mu hiç?.." diye fikrini açıkladı.322</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe 'nin Hizmetçisinin Görüşü</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, bu arada, Hz. Âişe Validemizin hizmetçisi Berire'nin de görüşünü sordu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Berire, "Yâ ResûlallahL" dedi, "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Onun hakkında kusur olarak sâdece şunu söyleyebilirim: Kendisi çok genç bir kadındı. Ev halkının hamurunu yoğurıırken uyuya kalırdı da, evde beslenilen koyun gelir, hamurunu yerdi."323</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Zeyneb 'in Görüşü</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Zeyneb (r.a.), Peygamberimizin zevceleri arasında güzelliği ve Efendimiz yanındaki mevkii ile kendisini Hz. Âişe Validemizle eşit görür ve onunla dâima rekabet hâlinde bulunurdu. Buna rağmen Hz. Âişe hakkında bu hususta en küçük bir kötü zanna kapılmamıştı. Resûlullah, bu hususta onun görüşünü de sorunca, şu cevabı verdi:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yâ Resûlallah!.. Ben, işitmediğimi 'İşittim.' demekten kulağımı, görmediğimi 'Gördüm.' demekten gözümü korurum. Vallahi, ben onun hakkında hayırdan başka hiçbir şey bilmiyo</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamberimizin Hitabesi</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Aslında Resûli Ekrem Efendimiz, zevcesi Hz. Âişe'nin böyle bir isnaddan uzak olduğunu çok iyi biliyordu; ancak, böylesine haince ve sinsice plânlı bir iftiranın halk arasında yayılması, kendisini son derece üzmüştü. Bu, Hz. Âişe'ye karşı ister istemez tavrını değiştirmesine sebep olmuştu. Nitekim, meseidde îrad ettiği hutbede bunu açıkça ifade ediyordu:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ey Müslümanlar cemaati!.. Ailem aleyhindeki iftirasıyla beni üzüntüye düşüren bir şahsa karşı bana kim yardım eder? Hâlbuki, vallahi ben, ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Onlar (iftiracılar), öyle bir adamın ismini de ileri sürdüler ki, ben onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum."325</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamberimizin, Hz. Aişe'yle Konuşması</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe'ye iftira edilişin üzerinden bir ay gibi uzun bir müddet geçmiş olmasına rağmen, Resûlullah'a (s.a.v.) bu hususta herhangi bir vahiy inmedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mescidde ashabına îrad ettiği hitabesinden birkaç gün sonra, Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Selâm verdikten sonra, Hz. Âişe'nin yanına oturdu ve, "Ey Aişe!.. Hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti. Eğer sen bu isnadlardan uzak isen, yakında Allah, seni onlardan berî ve uzak olduğunu açıklar. Yok, eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah'tan af dile ve O'na tevbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra da tevbe edince, Allah da ona afv ile muamele buyurur."</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe, o andaki durumunu da şöyle anlatır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah (s.a.v.) sözlerini bitirince, gözümün yaşı kesildi. Öyle ki, gözyaşından bir tek damla bulamıyordum.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Hemen babama dönüp, 'Resûlullah'a bu hususta benden taraf cevap ver.' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Babam, 'Vallahi kızım!.. Resûlullah'a (s.a.v.) ne diyeceğimi bilemiyorum!' dedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Sonra anneme döndüm. 'Resûlullah'a (s.a.v.) bu hususta benim tarafımdan sen cevap ver.' dedim.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Âişe 'nin Cevabı</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Baba ve annesi Resûlullah'a herhangi bir cevapta bulunmayınca, Hz. Âişe bizzat konuşmak mecburiyetinde kaldı. Şehâdet getirip, Cenâbı Hakk'a hamd ve senada bulunduktan sonra, "Vallahi," dedi, "ben anladım ki, siz halkın yaptığı dedikoduyu işitmişsiniz. Hattâ, onlara inanmış gibisiniz! Şimdi, ben size o kötülükten uzağım, desem—ki Allah biliyor, uzağimdır—beni doğrulamazsınız! Faraza, ben, kötü bir iş yaptım(!) desem,—ki Allah biliyor, ben böyle bir şeyden uzağım—siz, beni hemen tasdik edersiniz! Vallahi, ben kendim için de, sizin için de Yakub'un (a.s.) oğullarıyla olan misâlinden başka getirecek misâl bulamıyorum. Nitekim, o zaman o, '...Artık, bana düşen, güzel bir sabırdır. Sizin şu anlatışınıza karşı yardımına sığınılacak, ancak Allah'tır.'327 demişti."328</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>PEYGAMBERİMİZE VAHYİN GELİŞİ</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Henüz Resûli Kibriya Efendimiz yerinden kalkmamıştı. Ev halkından da hiç kimse dışarı çıkmamıştı. Peygamber Efendimize hemen orada vahiy geldi. Hz. Âişe o ânı da şöyle anlatır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Resûlullah'ı, vahyin ağırlığı ve şiddetinden terlemek gibi vahiy alâmetleri bürüdü. Nitekim, vahiy sırasında, kış günleri bile kendisinden inci tanesi gibi ter dökülürdü. Resûlullah'ın (s.a.v.) üzerine elbisesi örtüldü, başının altına da derinden bir yastık konuldu. Vallahi, ben ne korktum, ne de aldırış ettim. Çünkü, o fenalıktan uzak olduğumu ve Allah Teâlâ'nın bana zulmetmeyeceğini biliyordum. Annemle babamın ise, halkın ağzında dolaşan dedikodular, Allah tarafından doğrulanacak diye korkularından ödleri kopuyor, cansız düşüvereceklerini sanıyordum."329</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Vahiy hâli Resûli Kibriya Efendimizin üzerinden kalkınca, sevincinden gülüyordu. Hz. Âişe'ye, "Müjde ey Âişe!.. Yüce Allah, seni, kesin olarak tebrie etti, yapılan iftiradan berî ve uzak kıldı." dedi.330</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ebû Bekir de son derece sevindi. Yerinden kalkıp, kızı Hz. Âişe'nin başını öptü.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İnen Ayetler</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Cenâbı Hakk, konuyla ilgili olarak Resulüne indirdiği âyeti kerîmelerde şöyle buyurdu:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"O uydurma haberi getirenler içinizden (mahdut) bir zümredir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onu siz kendiniz için bir kötülük sanmayın. Bilâkis, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günah (nisbetinde ceza) vardır. Onlardan günahın büyüğünü yüklenen o adama da pek büyük bir azab vardır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onu (iftirayı) işittiğiniz vakit, erkek mü'minlerle kadın mü'minler, kendi vicdanları (önünde) iyi bir zanda bulunup da, 'Bu, apaçık bir iftiradır.' demeleri (lâzım) değil miydi?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Buna karşı dört şâhid getirmeli değil miydiler? Mademki bu şâhidleri getiremediler; o hâlde onlar, Allah katında yalancıların tâ kendileridir!</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Eğer dünyada ve âhirette Allah'ın ihsan ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, o daldığınız dedikodu sebebiyle size muhakkak büyük bir azab çarpardı.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"O zaman siz, o (iftirayı) dillerinizle (birbirinize) yetiştiriyordunuz; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyi, ağızlarınızla söylüyor ve bunu kolay (günah olmayan şey) sanıyordunuz. Hâlbuki, o(nun günahı) Allah katında büyüktür.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onu (iftirayı) duyduğunuz zaman, 'Bunu söylemek bize yakışmaz. Hâşâ!.. Bu büyük bir iftiradır.' demeniz (lâzım) değil miydi?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Eğer siz gerçekten îman eden kimselerseniz, böyle bir şeye ebedîyyen bir daha dönmenizi Allah size yasaklıyor!</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Allah, size âyetlerini açık açık bildiriyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir; tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Mü'minler içinde, kötü sözlerin yayılıp duyulmasını arzu edenler yok mu? Dünyada da, âhirette de onlar için acıklı bir azab vardır! Onları, (kötülüğü yaymak isteyenleri) Allah bilir, siz bilmezsiniz.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ya üzerinizde Allah'ın fazl ve rahmeti olmasaydı, ya hakikat Allah çok esirgeyici, çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?""1</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Böylece, Cenâbı Hakk, vahiyle Hz. Âişe hakkında söylenenlerin bir iftiradan ibaret olduğunu haber vererek hem Resulünün temiz ruhunu ve pâk vicdanını üzüntüden kurtardı, hem Hz. Ebû Bekir'in şahsiyetinin küçük düşürülmesine müsaade etmedi, hem de Müslümanlar arasında zuhur eden fitne ve fesadın büyümesine fırsat vermedi.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>En Üstün Beraat</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bir gün, Hz. Abdullah b. Abbas'tan, Hz. Âişe'yle (r.a.) ilgili âyetlerin tefsiri sorulmuştu. Şu izahta bulunmuşlardı:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yüce Allah, dördü dört şeyle beraat ettirmiş, yapılan iftiralardan onları temize çıkarmıştır:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"1) Hz. Yusuf u, Züleyha'nın kendi ehlinden getirilen bir şahidin diliyle beraat ettirmiştir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"2) Hz. Musa'yı, Yahudîlerin dedikodularından, elbisesini alıp getiren taşla beraat ettirmiştir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"3) Hz. Meryem'i, kucağındaki oğlunu dile getirip, 'Ben Allah'ın kuluyum.' diye söyletmek suretiyle temize çıkarmıştır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"4) Hz. Âişe'yi ise. Yüce Allah, Kiyamet'e kadar bakî kalacak olan i'cazkâr kitabı Kur'ân'daki o azametli âyetlerle beraat ettirmiştir; ki, bu derece belâğatlı temize çıkarmanın benzen görülmemiştir. Bakınız da, bununla diğer beraat ettirmeler arasındaki büyük ve üstün farkı görünüz.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yüce Allah, bunu ancak Resulünün mertebesinin yüceliğini ortaya koymak için yapmıştır."332</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İftiracıların Cezaya Çarptırılmaları</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, konuyla ilgili vahiy geldikten sonra çıkıp halka bir hutbe îrad etti, sonra da gelen Kur'ân âyetlerini onlara okudu.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bilâhare, yapılan iftirayı dilleriyle yaymakta en çok ileri giden Mıstah b. Üsase, Hassan b. Sabit ile Hamne binti Cahş'a had vurulmasını emretti. İftiracılara had olarak 80'er kamçı vuruldu.333</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> <span style="color: Magenta">--------------------------------------------------------------------------------</span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> <span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">313 Buharî, Sahih, c. 3, s. 154.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 314 Buharî, Sahih, c. 3, s. 154.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 315 İbni Hişam, Sîre, c. 3, s. 310311; Müslim, Sahih, c. 8, s. 113114.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 316 Taberî, Tefsir, c. 18, s. 89.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 317 Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 318Ahzab, 6, 53.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 319Müslim, Sahih, c. 8, s. 114.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 320 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311312; Müslim, A.g.e., c. 8. s. 114; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 332333.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 311Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 312; Müslim, A.g.e., c. 7, s. 115; </span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Tirmizî, A.g.e., c. 5, s. 333.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 322 Halebî, İnsanû'lUyûn, c. 2, s. 624625.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 323 Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 313314; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 115.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 324 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 118.325 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 312; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 115; Tirmizî, A.g.e., c. 5, s. 332.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 326 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 116; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 197.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 327 Yusuf, 18.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 328 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 116.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 329 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 315; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 117.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 330 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 117; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 197.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 331 Nur, 1120.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 332 Nesefî, Tefsir, c. 3, s. 138.</span></span></strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 333 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 315; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 35.</span></span></strong></span></span></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13582, member: 3"] [INDENT][FONT=Arial][SIZE=3][B]Zahiren îman etmiş görünüp hakikatte îman etmemiş münafıklar güruhu, her zaman her fırsatta Resûli Ekrem Efendimizi ve ashabını rahatsız etmek gayret ve maksadını taşıyorlardı. Bu maksatlarında muvaffak olmak için de ellerinden gelen her yola başvurmaktan asla çekinmiyorlardı. Öyle ki Kâinatın Efendisinin lekesiz, tertemiz mahrem hayatına dil uzatacak kadar küstah ve âdice hareket edebilme cür'etini bile gösterebiliyorlardı. İfk Hâdisesi, Hz. Aişe (r.a.) Validemize, münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy tarafından yapılan iftira hadisesidir. Hâdise şöyle cereyan etmiştir: Hz. Âişe'den (r.a.) öğrendiğimize göre, Resûlullah (s.a.v.) herhangi bir sefere çıkacakları zaman Ezvacı Tâhirat arasında kur'a çeker, kur'a kime düşerse onu beraberinde götürürdü.313 Benî Müstalık Gazasında ise, kur'a, Hz. Âişe Validemize düşmüştü.314 Hâdisenin bundan sonrasını bizzat Hz. Âişe Validemiz şöyle anlatmıştır: "Resûlullah'la beraber sefere çıkmıştım. Bu sefer, hicab âyeti inzal buyurulduktan sonra idi. Bunun için ben hevdeçin içinde taşınır, konak yerine de yine hevdeç içinde indirilirdim. Bu suretle gittik. "Resûlullah (s.a.v.) bu gazasından (Benî Müstalık) dönüyordu. Medine'ye yaklaştığımızda bir konak yerine indi. Gecenin bir bölümünü orada geçirdi. Sonra göç edilmesini emretti. "Hareket emri verildiği zaman, ben kalkıp ihtiyacımı gidermek için yalnız başıma ordudan ayrılıp gittim. Kazayı hacet ederek, dönüp bindiğim devenin yanına geldim. Göğsümü yokladığımda, Yemen göz boncuğundan dizilmiş gerdanlığımın kopmuş olduğunu farkettim. (Bu gerdanlığı annesi Ümmü Ruman düğün hediyesi olarak takmıştı.) Dönüp gerdanlığımı aramaya koyuldum. Fakat onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. Ben öyle zannetmiştim ki, sefere iştirak etmiş olanlar bir ay bekleseler dahi, benim devemi, ben hevdeçte bulunmadıkça sevketmezler. Hâlbuki yolda bana hizmet edenler, gelip hevdecimi yüklemişler, bindiğim deveyi de hareket ettirmişlerdi. Onlar beni hevdeç içinde sanıyorlarmış. Çünkü, o zaman kadınlar hafif idi; iri ve ağır vücutlu değillerdi. Yemek de az yerlerdi. Bu sebeple hizmetçiler, hevdeci yüklemek üzert kaldırdıklarında hevdecin ağırlık derecesinin farkına varamayarak yüklemişler. Hem ben, küçük ve zaîf bir kadındım. Deveyi sürüp gitmişler. "Gerdanlığımı, ordu ayrılıp gittikten sonra buldum. Hemen dönüp ordugâha geldim. Fakat onlardan kimseyi bulamadım. Hepsi çekip gitmiş. Ben de oradan evvelce bulunduğum yere geldim. Çarşafıma bürünüp yanımın üzerine uzandım. Hevdeçte beni bulamayınca, aramak için yanıma gelirler sandım. O sırada gözlerimi uyku bürüdü; uyumuş kalmışım. "Safvan b. Muattal, ordunun arkasına kalır, halkın mallarını araştırır, bir şey kalmışsa, kaybolmamak için, alıp diğer konak yerine götürürdü. "Safvan, askerin arkasından yürüyerek, sabaha karşı bulunduğum yere doğru gelmiş. Uyuyan bir insan karaltısı görünce, gelip başucuma dikilmiş ve beni görür görmez tanımış. Çünkü, bize hicab âyeti inmeden evvel, onun beni görmüşlüğü vardı. "Safvan, beni görünce şaşırarak 'İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciûn=Biz Allah'ın kullarıyız ve muhakkak O'na dönüp varıcıyız.' dedi. "Hemen onun sesine uyandım. Çarşafımla yüzümü örtüp büründüm. "Vallahi, onunla ne bir kelime konuşmuşuzdur, ne de istircadan ["İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciûn"dan] başka ondan bir kelime işitmişimdir. "Bundan sonra Safvan, devesini indirdi. Beni, binsin diye ayağını devesinin ön ayağına bastı. 'Bin.' dedi ve kendisi geri çekildi. "Ben de hemen kalkıp deveye bindim. Kendisi de devenin başını, yularını çekerek askere yetişmek için sür'atle ilerlemeye başladı. "Sabaha kadar askerin arkasından yetişemedik. "Nihayet asker, konak yerine inip yerleştiği sırada idi ki Safvan'ın, devenin yularını çekerek konak yerine getirdiği görüldü."315 BAŞMÜNÂFIĞIN DURUMU DEĞERLENDİRMESİ Safvan b. Muattal, Hz. Âişe Validemizi deve üzerinde getirirken, münafıkların başı Abdullah b. Übey'le karşılaşmışlardı. Abdullah b. Übey, "Bu kimdir?" diye sordu. "Âişe'dir." dediler. Kavmi arasında itibarı oldukça sarsılan, bütün nazarları menfî şekilde üstüne toplamış bulunan başmünâfık, bu masum hâdiseyi diline dolamak istedi. Bu meş'um niyetini hemen orada izhar etti: "Vallahi," dedi, "ne Âişe o adamdan dolayı kurtulur, ne de o adam Âişe'den dolayı kurtulur!" Daha bir sürü alçakça lâf etti.316 Ordugâh, başmünâfık Abdullah b. Übey b. Selül'ün yaptığı iftirayla çalkalandı. Hz. Âişe der ki: "İftiracılar, aleyhimde söyleyeceklerini söylemişler, ordugâh çalkalanmış! Vallahi, benim bunların hiçbirinden haberim yoktu!"317 ŞENİ İFTİRA Görüldüğü gibi, hâdise her türlü şaibeden uzak cereyan etmişti. Hz. Âişe Validemiz, mâkul ve meşru bir mazeret sebebiyle geride kalmış. Bir müddet sonra, ordunun geride kalan veya düşen eşyalarını bulup sahiplerine teslim etmek üzere toplamakla vazifeli gayet saf, temiz kalbli ve sonradan hasur olduğu, yâni erkekliği bile bulunmadığı anlaşılan Safvan b. Muattal tarafından görülmüş ve getirilip orduya yetiştirilmiştir. Kur'ânı Azîmüşşan'a göre, peygamberler, mü'minlere öz nefislerinden daha üstündür. Ezvacı Tâhirat da, "mü'minlerin anneleri" hükmündedir. Resûli Ekrem Efendimizden sonra bile zevcelerinden herhangi birini nikahlamak kesinlikle yasaklanmıştır.318 Buna binâen, Allah'a ve Resulüne gerçek mânâda îman etmiş hakikî bir Müslümanın, bu kadar kesin ve açık âyetler karşısında, Hz. Resûlullah"ın, gerek sağlığında ve gerek Melei Âlâ'ya yükselişlerinden sonra, zevcelerinden herhangi birisine,değil kötü gözle bakması, hattâ böyle bir kötülüğü kalbinden geçirmesi bile tasavvur edilemez. Allah ve Resulüne gerçek mânâda îman etmiş ve onların emir ve yasaklarına riâyet eden gerçek bir mü'min ve Müslümanın, canından çok sevdiği Peygamberinin zevcesini, örtüsüne bürünmüş ve yapayalnız uykuya dalmış hâlde görünce, onu hürmet ve saygı içinde deveye bindirip, orduya sür'atle yetiştirmesi kadar tabiî ve zarurî ne olabilirdi? İşte, gerçek mânâda bir mü'min ve Müslüman olan, hattâ erkeklik özelliğinden bile mahrum bulunan Safvan b. Muattal da, dininin gereği olan bu vazifeyi yapmıştır. Ne var ki, kalblerinde hastalık bulunan, dilleriyle "îman etti." deyip, kalben îman etmemiş bulunan ve işleri güçleri mü'minleri birbirine düşürmek olan münafıklar, hususan Abdullah b. Übey b. Selül, bunu bir ganîmet bilmiş ve diline dolayarak Hz. Aişe Validemize şen'îce iftirada bulunmuştur. Maksadı, üzerine toplanan nazarları dağıtmak, Resûli Kibriya Efendimizin nâzik ruhunu rencide etmek ve Müslümanları birbirine düşürmek, onların birbirine karşı olan itimatlarını sarsmaktı. Hz. Aişe nin, Söylenenlerden Uzun Müddet Habersiz Oluşu Münafıkların reisi Abdullah b. Übey'in başlattığı, Hasan b. Sabit, Mistah b. Üsase, Hamne binti Cahş ve halktan bazı saf Müslümanların, münafıkların tuzağına düşerek etrafa yaydıkları iftira hâdisesinden., Hz. Aişe'nin uzun bir müddet haberi olmamıştı. Bu hususu Hz. Aişe (r.a.) şöyle anlatır: "Medine'ye gelince, ben, çok geçmeden ağır bir hastalığa (humma) tutuldum. Bir ay çektim. Meğer bu esnada halk arasında Ashabı İfk'in iftiraları dolaşıyormuş! Ben ise olanlardan bütünüyle habersizdim. Aleyhimde iftiraları Resûlullah'la annem ve babam da duymuşlar, fakat bana hiçbir şeyden bahsetmiyorlardı. "Yalnız, hastalığımda beni şüphelendiren bir husus vardı: Nebî'den (s.a.v.) daha önce hastalığım zamanında görmüş olduğum lütuf ve şefkati bu hastalığım esnasında görmüyordum. Ve adımı bile zikretmeden 'Hastanız nasıl?' diyor ve bununla iktifa ediyordu. Benim, iftiracıların uydurduklarından hiç haberim yoktu."319 Söylenenleri Hz. Resûlullah, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Âişe'nin anneleri duymuş olmasına rağmen, Hz. Âişe'ye bir şeyden bahsetmiyorlardı. Ancak, yukarıda zikrettiğimiz şekilde, Hz. Resûlullah'in kendisine karşı tavrından Hz. Âişe endişe duyuyor ve üzülüyordu. Fakat, bunun sebebinden haberi yoktu. Hz. Âişe, İftirayı Nasıl ve Kimden Öğrendi? Hz. Âişe, iftirayı kimden ve nasıl öğrendiğini de şöyle anlatır: "Aradan 20 küsur kadar gece geçmişti. Hastalığımı atlatmış, nekahet devresine girmiştim. "Bizler, o zaman Arap olmayanların evleri yanında edindikleri şu helaları, kokusundan tiksindiğimiz için, evlerimizin yanında bulundurmaz, Medine'nin kırlarına çıkardık. Kadınlar, her gece oraya, ihtiyaçlarını gidermek için çıkarlardı. "Ben, yine bir gece Mıstah b. Üsase'nin annesiyle, hacet giderme yerimiz olan Menası tarafına çıkmıştım. Mıstah'ın annesi, çarşafına takılarak düşünce, 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun!' diyerek oğluna beddua etti. "Ben, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun?' dedim. Sustu, cevap vermedi. "İkinci kere ayağı dolaşıp düştü. Yine, 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün, kahrolsun!' dedi. "Ben, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun?' dedim. "Yine susup cevap vermedi. "Üçüncü kere düştü. Yine 'Mıstah yüzünün üzerine düşsün!' diye beddua etti. "Ben yine, 'Ey ana!.. Ne diye oğluna beddua ediyorsun? Bedir Savaşında bulunmuş bir zâta hiç sövülür, beddua edilir mi?' dedim. "O, 'Vallahi, ben, ona, senin aleyhinde söylediklerinden dolayı beddua ediyorum!' dedi. '"O, neler söylemiş?' diye sordum. "Bunun üzerine, Mıstah'ın annesi, iftiracıların söylediklerini bana teker teker anlattı. Hastalığım tekrar geri geldi. Vallahi, üzümtümden hacetimi gidermeye bile güç yetiremedim ve döndüm. O kadar ağladım ki, ağlamaktan ciğerlerim kopacak, parçalanacak sandım."320 Hz. Âişe, Annesinin Evinde Hastalığında, Hz. Aişe'ye annesi Ümmii Ruman bakıyordu. Bir gün yine Resûlullah, selâm verip yanına girdi. Hz. Aişe'nin ismini zikretmeden, "Hastanız nasıldır?" diye sordu. Başka da hiçbir şey konuşmadı. Hz. Âişe der ki: "(Bunun üzerine) Artık kendimi tutamadım. 'Yâ Resûlallah!.. Şimdiye kadar görmediğim eziyeti görüyor ve çekiyorum. Bana müsaade etsen de annemin evine gitsem. Hastalığıma orada bakılsa olmaz mı?' dedim. "Resûlullah, 'Gitmende bir mahzur yok.' dedi. "Ben, ebeveynimin yanına gidip, aleyhimde haberin iç yüzünü anlamak istiyordum. "Resûlullah, yanıma bir hizmetçi katıp, beni babamın evine gönderdi. "Annem, 'Kızcağızım, sen niçin geldin?' diye sordu. "'Anneciğim!..' dedim, 'Halk, benim aleyhimde neler söyleyip duruyormuş da, siz bana hiçbir şey sızdırmadınız!' "Annem, 'Kızcağızım,' dedi, 'sen kendini hiç üzme, sıhhatini düşün. Vallahi, bir kadın senin gibi güzel ve kocasının yanında sevgili olsun ve onun birçok ortağı bulunsun da onu kıskanmasınlar ve onun aleyhinde birtakım lâflar çıkarmasınlar; bu pek nâdirdir!' "'Babamın bundan haberi var mı?' dedim. "'Evet...' dedi. "'Resülullah'ın da haberi var mı?' diye sordum. "'Evet..' dedi. "Kendimi tutamadım, ağladım. "Babam, damda Kur'ân okuyordu. Sesimi duyunca, indi. Anneme, 'Nedir bu hâli?..' diye sordu. "Annem, 'Aleyhindeki dedikodulardan haberi olmuş.' dedi. "Babamın da gözleri yaşla doldu. "O gece, sabaha kadar hep ağlayıp durdum."321 PEYGAMBERİMİZİN ASHABIYLA İSTİŞARESİ Resûli Ekrem Efendimiz, Hz. Âişe aleyhinde yapılan iftiranın etrafta konuşulduğu günlerde vakitlerinin çoğunu evinde geçiriyor, dışarıya pek çıkmıyordu. Konuyla ilgili vahyin gelmesi gecikince, ashabıyla konuştu, onların fikirlerini aldı. Hz. Ömer 'in Görüşü Hz. Ömer, "Yâ Resûlallah!.. Hâşâ, bu, büyük bir bühtan ve iftiradır. Kat'î biliyorum ki, bu, münafıkların yalanıdır. Allah Teâlâ, bedeninize sinek kondurmaktan sizi koruyor. Bedenini böyle pisliklere konan sineklerden bile muhafaza eden, onları bedenine yaklaştırmayan Allah, nasıl olur da aileni, böyle kötülüklere bulaşmaktan korumaz?" diye fikrini beyan etti. Hz. Osman'ın Kanaati Hz. Osman ise, görüşünü şöyle açıkladı: "Yâ Resûlallah!.. Allah, üzerine insan ayağı basmasın yahut yeryüzündeki pislikler üzerine düşmesin diye gölgenizi yere düşürmekten korumaktadır. Böyle gölgenizi bile hiç kimseye çiğnetmezken, nasıl olur da sizin ailenizin namusunu herhangi bir kimsenin kirletmesine meydan ve imkân verir?" Hz. Ali'nin Görüşü Hz. Ali ise, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Bir gün bize namaz kıldırıyordun. Namaz içinde iken, ayakkabılarını çıkarmıştınız. Size uyarak biz de çıkarmıştık. Namazı bitirince, ayakkabılarımızı çıkarmanın sebebini bize sormuştun. Biz de sana uymuş olmak için çıkardığımızı söylemiştik. Bunun üzerine siz, 'Temiz olmadıkları için onları çıkarmamı bana Cebrail emretti.' demiştiniz. Böyle, ayakkabılarınıza bulaşan bir pislik, size bildirildiği ve onları pislik bulaşığından dolayı çıkarmanız size emredildiği hâlde, ailenize, namus kirletecek kötülüklerden bir şey bulaşsın da, onu çıkarmanız için size emredilmesin, olur mu hiç?.." diye fikrini açıkladı.322 Hz. Âişe 'nin Hizmetçisinin Görüşü Resûli Ekrem Efendimiz, bu arada, Hz. Âişe Validemizin hizmetçisi Berire'nin de görüşünü sordu. Berire, "Yâ ResûlallahL" dedi, "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Onun hakkında kusur olarak sâdece şunu söyleyebilirim: Kendisi çok genç bir kadındı. Ev halkının hamurunu yoğurıırken uyuya kalırdı da, evde beslenilen koyun gelir, hamurunu yerdi."323 Hz. Zeyneb 'in Görüşü Hz. Zeyneb (r.a.), Peygamberimizin zevceleri arasında güzelliği ve Efendimiz yanındaki mevkii ile kendisini Hz. Âişe Validemizle eşit görür ve onunla dâima rekabet hâlinde bulunurdu. Buna rağmen Hz. Âişe hakkında bu hususta en küçük bir kötü zanna kapılmamıştı. Resûlullah, bu hususta onun görüşünü de sorunca, şu cevabı verdi: "Yâ Resûlallah!.. Ben, işitmediğimi 'İşittim.' demekten kulağımı, görmediğimi 'Gördüm.' demekten gözümü korurum. Vallahi, ben onun hakkında hayırdan başka hiçbir şey bilmiyo Peygamberimizin Hitabesi Aslında Resûli Ekrem Efendimiz, zevcesi Hz. Âişe'nin böyle bir isnaddan uzak olduğunu çok iyi biliyordu; ancak, böylesine haince ve sinsice plânlı bir iftiranın halk arasında yayılması, kendisini son derece üzmüştü. Bu, Hz. Âişe'ye karşı ister istemez tavrını değiştirmesine sebep olmuştu. Nitekim, meseidde îrad ettiği hutbede bunu açıkça ifade ediyordu: "Ey Müslümanlar cemaati!.. Ailem aleyhindeki iftirasıyla beni üzüntüye düşüren bir şahsa karşı bana kim yardım eder? Hâlbuki, vallahi ben, ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Onlar (iftiracılar), öyle bir adamın ismini de ileri sürdüler ki, ben onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum."325 Peygamberimizin, Hz. Aişe'yle Konuşması Hz. Âişe'ye iftira edilişin üzerinden bir ay gibi uzun bir müddet geçmiş olmasına rağmen, Resûlullah'a (s.a.v.) bu hususta herhangi bir vahiy inmedi. Mescidde ashabına îrad ettiği hitabesinden birkaç gün sonra, Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Selâm verdikten sonra, Hz. Âişe'nin yanına oturdu ve, "Ey Aişe!.. Hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti. Eğer sen bu isnadlardan uzak isen, yakında Allah, seni onlardan berî ve uzak olduğunu açıklar. Yok, eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah'tan af dile ve O'na tevbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra da tevbe edince, Allah da ona afv ile muamele buyurur." Hz. Âişe, o andaki durumunu da şöyle anlatır: "Resûlullah (s.a.v.) sözlerini bitirince, gözümün yaşı kesildi. Öyle ki, gözyaşından bir tek damla bulamıyordum. "Hemen babama dönüp, 'Resûlullah'a bu hususta benden taraf cevap ver.' dedim. "Babam, 'Vallahi kızım!.. Resûlullah'a (s.a.v.) ne diyeceğimi bilemiyorum!' dedi. "Sonra anneme döndüm. 'Resûlullah'a (s.a.v.) bu hususta benim tarafımdan sen cevap ver.' dedim. Hz. Âişe 'nin Cevabı Baba ve annesi Resûlullah'a herhangi bir cevapta bulunmayınca, Hz. Âişe bizzat konuşmak mecburiyetinde kaldı. Şehâdet getirip, Cenâbı Hakk'a hamd ve senada bulunduktan sonra, "Vallahi," dedi, "ben anladım ki, siz halkın yaptığı dedikoduyu işitmişsiniz. Hattâ, onlara inanmış gibisiniz! Şimdi, ben size o kötülükten uzağım, desem—ki Allah biliyor, uzağimdır—beni doğrulamazsınız! Faraza, ben, kötü bir iş yaptım(!) desem,—ki Allah biliyor, ben böyle bir şeyden uzağım—siz, beni hemen tasdik edersiniz! Vallahi, ben kendim için de, sizin için de Yakub'un (a.s.) oğullarıyla olan misâlinden başka getirecek misâl bulamıyorum. Nitekim, o zaman o, '...Artık, bana düşen, güzel bir sabırdır. Sizin şu anlatışınıza karşı yardımına sığınılacak, ancak Allah'tır.'327 demişti."328 PEYGAMBERİMİZE VAHYİN GELİŞİ Henüz Resûli Kibriya Efendimiz yerinden kalkmamıştı. Ev halkından da hiç kimse dışarı çıkmamıştı. Peygamber Efendimize hemen orada vahiy geldi. Hz. Âişe o ânı da şöyle anlatır: "Resûlullah'ı, vahyin ağırlığı ve şiddetinden terlemek gibi vahiy alâmetleri bürüdü. Nitekim, vahiy sırasında, kış günleri bile kendisinden inci tanesi gibi ter dökülürdü. Resûlullah'ın (s.a.v.) üzerine elbisesi örtüldü, başının altına da derinden bir yastık konuldu. Vallahi, ben ne korktum, ne de aldırış ettim. Çünkü, o fenalıktan uzak olduğumu ve Allah Teâlâ'nın bana zulmetmeyeceğini biliyordum. Annemle babamın ise, halkın ağzında dolaşan dedikodular, Allah tarafından doğrulanacak diye korkularından ödleri kopuyor, cansız düşüvereceklerini sanıyordum."329 Vahiy hâli Resûli Kibriya Efendimizin üzerinden kalkınca, sevincinden gülüyordu. Hz. Âişe'ye, "Müjde ey Âişe!.. Yüce Allah, seni, kesin olarak tebrie etti, yapılan iftiradan berî ve uzak kıldı." dedi.330 Hz. Ebû Bekir de son derece sevindi. Yerinden kalkıp, kızı Hz. Âişe'nin başını öptü. İnen Ayetler Cenâbı Hakk, konuyla ilgili olarak Resulüne indirdiği âyeti kerîmelerde şöyle buyurdu: "O uydurma haberi getirenler içinizden (mahdut) bir zümredir. "Onu siz kendiniz için bir kötülük sanmayın. Bilâkis, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günah (nisbetinde ceza) vardır. Onlardan günahın büyüğünü yüklenen o adama da pek büyük bir azab vardır. "Onu (iftirayı) işittiğiniz vakit, erkek mü'minlerle kadın mü'minler, kendi vicdanları (önünde) iyi bir zanda bulunup da, 'Bu, apaçık bir iftiradır.' demeleri (lâzım) değil miydi? "Buna karşı dört şâhid getirmeli değil miydiler? Mademki bu şâhidleri getiremediler; o hâlde onlar, Allah katında yalancıların tâ kendileridir! "Eğer dünyada ve âhirette Allah'ın ihsan ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, o daldığınız dedikodu sebebiyle size muhakkak büyük bir azab çarpardı. "O zaman siz, o (iftirayı) dillerinizle (birbirinize) yetiştiriyordunuz; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyi, ağızlarınızla söylüyor ve bunu kolay (günah olmayan şey) sanıyordunuz. Hâlbuki, o(nun günahı) Allah katında büyüktür. "Onu (iftirayı) duyduğunuz zaman, 'Bunu söylemek bize yakışmaz. Hâşâ!.. Bu büyük bir iftiradır.' demeniz (lâzım) değil miydi? "Eğer siz gerçekten îman eden kimselerseniz, böyle bir şeye ebedîyyen bir daha dönmenizi Allah size yasaklıyor! "Allah, size âyetlerini açık açık bildiriyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir; tam bir hüküm ve hikmet sahibidir. "Mü'minler içinde, kötü sözlerin yayılıp duyulmasını arzu edenler yok mu? Dünyada da, âhirette de onlar için acıklı bir azab vardır! Onları, (kötülüğü yaymak isteyenleri) Allah bilir, siz bilmezsiniz. "Ya üzerinizde Allah'ın fazl ve rahmeti olmasaydı, ya hakikat Allah çok esirgeyici, çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?""1 Böylece, Cenâbı Hakk, vahiyle Hz. Âişe hakkında söylenenlerin bir iftiradan ibaret olduğunu haber vererek hem Resulünün temiz ruhunu ve pâk vicdanını üzüntüden kurtardı, hem Hz. Ebû Bekir'in şahsiyetinin küçük düşürülmesine müsaade etmedi, hem de Müslümanlar arasında zuhur eden fitne ve fesadın büyümesine fırsat vermedi. En Üstün Beraat Bir gün, Hz. Abdullah b. Abbas'tan, Hz. Âişe'yle (r.a.) ilgili âyetlerin tefsiri sorulmuştu. Şu izahta bulunmuşlardı: "Yüce Allah, dördü dört şeyle beraat ettirmiş, yapılan iftiralardan onları temize çıkarmıştır: "1) Hz. Yusuf u, Züleyha'nın kendi ehlinden getirilen bir şahidin diliyle beraat ettirmiştir. "2) Hz. Musa'yı, Yahudîlerin dedikodularından, elbisesini alıp getiren taşla beraat ettirmiştir. "3) Hz. Meryem'i, kucağındaki oğlunu dile getirip, 'Ben Allah'ın kuluyum.' diye söyletmek suretiyle temize çıkarmıştır. "4) Hz. Âişe'yi ise. Yüce Allah, Kiyamet'e kadar bakî kalacak olan i'cazkâr kitabı Kur'ân'daki o azametli âyetlerle beraat ettirmiştir; ki, bu derece belâğatlı temize çıkarmanın benzen görülmemiştir. Bakınız da, bununla diğer beraat ettirmeler arasındaki büyük ve üstün farkı görünüz. "Yüce Allah, bunu ancak Resulünün mertebesinin yüceliğini ortaya koymak için yapmıştır."332 İftiracıların Cezaya Çarptırılmaları Resûli Ekrem Efendimiz, konuyla ilgili vahiy geldikten sonra çıkıp halka bir hutbe îrad etti, sonra da gelen Kur'ân âyetlerini onlara okudu. Bilâhare, yapılan iftirayı dilleriyle yaymakta en çok ileri giden Mıstah b. Üsase, Hassan b. Sabit ile Hamne binti Cahş'a had vurulmasını emretti. İftiracılara had olarak 80'er kamçı vuruldu.333 [/B][/SIZE][/FONT][CENTER][FONT=Arial][SIZE=3][B] [COLOR=Magenta]--------------------------------------------------------------------------------[/COLOR][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] [FONT=Georgia][SIZE=3]313 Buharî, Sahih, c. 3, s. 154.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 314 Buharî, Sahih, c. 3, s. 154.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 315 İbni Hişam, Sîre, c. 3, s. 310311; Müslim, Sahih, c. 8, s. 113114.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 316 Taberî, Tefsir, c. 18, s. 89.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 317 Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 318Ahzab, 6, 53.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 319Müslim, Sahih, c. 8, s. 114.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 320 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311312; Müslim, A.g.e., c. 8. s. 114; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 332333.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 311Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 311[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 312; Müslim, A.g.e., c. 7, s. 115; [/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] Tirmizî, A.g.e., c. 5, s. 333.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 322 Halebî, İnsanû'lUyûn, c. 2, s. 624625.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 323 Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 313314; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 115.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 324 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 118.325 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 312; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 115; Tirmizî, A.g.e., c. 5, s. 332.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 326 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 116; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 197.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 327 Yusuf, 18.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 328 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 116.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 329 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 315; Müslim, A.g.e., c. 8, s. 117.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 330 Müslim, A.g.e., c. 8, s. 117; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 197.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 331 Nur, 1120.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 332 Nesefî, Tefsir, c. 3, s. 138.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B][FONT=Georgia][SIZE=3] 333 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 315; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 35.[/SIZE][/FONT][/B][/SIZE][/FONT][/CENTER] [/INDENT][FONT=Arial][SIZE=3][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Hanım sahabeler
ifk hadisesi
Üst
Alt