Ibra

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Temize çıkarma, kurtarma, bir şeyden uzaklaşma, terim olarak, bir kimsenin başkasının zimmetinde veya onun cihetinde olan kendisine ait bir hakkı düşürmesidir. Alacaklının, borçlunun zimmetinde bulunan alacağını düşürmesi ve onu borçtan kurtarması gibi. Hak, bir kimsenin zimmetinde olmadığı zaman şuf'a veya lehine vasiyet edilenin meskende oturması gibi, bunu düşürmek ve bırakmak bir ibrâ sayılmaz. Belki bu yalnız borcu düşürmedir. Her ibrâ bir borcu düşürmedir, fakat her düşürme bir ibrâ değildir.

İbrâ'nın hükmü mendub olup, müslümanlar buna teşvik edilmiştir. Çünkü ibrâ; ihsan, iyilik ve Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazandıran bir ameldir. Ayette; "Borçlu, darlık içinde ise, ona bolluk zamanına kadar süre vermek vardır. Eğer bilirseniz borcu almaktan vazgeçmeniz sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/280) buyurulur. İbrâ'nın rüknü, ibrâ hakkı sahibinin, hakkını terkettiğini ve düşürdüğünü açık bir şekilde ifade eden teklifinden ibarettir. Bu akdin meydana gelmesi için kabul şart değildir. Çünkü ibrâ, hakkı düşürmektir. Boşama, köle azadı gibi hakkı düşürücü tasarruflar karşı tarafın kabulüne bağlı değildir.

İbrâ; "Seni alacağımdan ibrâ ettim veya alacağımı düşürdüm yahut da sana onu temlik ettim veya onu sana bıraktım" gibi sözlerle gerçekleşir.

İbrâ, borçlunun akit meclisinde veya daha sonra reddi ile reddedilmiş olur.

Bir hakkını ibrâ edende şu şartların bulunması gerekir:

l) İbrâ edenin teberru yapma ehliyetine sahip olması gerekir. Bu da onun âkıl, bâliğ ve reşîd olmasını, sefih veya borç sebebiyle hacr altında bulunmamasını gerektirir.

2) İbrâ edeceği hak üzerinde, mâlik, vekil veya vasî gibi bir tasarruf velâyetine sahip olması.

3) Rızasının bulunması. Zorlananın ibrâsı geçerli olmaz.

Ölüm hastası bir vârisini borçtan ibrâ etse, borç üçte birden az olsa bile, ibrâ mirasçıların icâzetine bağlıdır. Mirasçı olmayan birisini ibrâ etse ve borç da terikenin üçte birini geçiyorsa, üçte birden fazlada ibrânın geçerli olması mirasçıların icâzetine bağlıdır.

İbrâ edilenin belirli bir kimse olması, müphem ve meçhul bulunmaması gerekir. İbrâ konusunun miktar ve niteliği meçhul olabilir. Çünkü ibrâ, boşama gibi bir hakkı düşürmekten ibarettir. Bu, bilinse de bilinmese de tatbik edilir. Mal (ayn) cinsinden olsa bile borçlardan ibrâ geçerlidir. Deve cinsinden diyet borcu gibi. Kefili kefâretten, bir kimseyi dava hakkından ibrâ gibi, haklardan ibrâ da câizdir. ibrâ konusunun, ibrâ sırasında mevcut olması gerekir. Bu yüzden geleceğe ait haklarda ibrâ geçerli olmaz. Meselâ, karısının kocasını gelecek nafakadan ve boşamadan önce iddet nafakasından ibrâ etmesi muteber değildir. Çünkü henüz ibrâ konusu hak meydana gelmemiştir. Bu yüzden nikâh akdinden önce boşama geçerli olmaz. Hadiste; "boşama hakkı ancak bu hakka sahip olmakla var olur" (Ebû Dâvud, Talâk, 7). İbn Mâce'nin rivayetinde ise, "nikâhtan önce boşama yoktur" buyurulur. (İbn Mâce, Talâk, 17).

İbrânın bir şarta veya gelecek zamana bağlanması gerekir. Ancak şart uygun olursa geçerlidir. "Benim, sende bir alacağım varsa veya ben ölürsem, sen borcundan berîsin" demek gibi. Ölüme bağlanan ibrâ, vasiyet niteliğindedir. İbrânın İslâmî prensiplerle çelişmemesi gerekir. Meselâ, sarf (nakitlerin alım-satımı) akdinde karşılıklı kabzdan veya küçüğün velayetinden ibrâ gibi, İslâmî hükmü değiştirmeye yol açan tasarruflar bâtıldır. İbrâ edilen hakta, ibrâ edenin eski bir mülkiyet hakkı bulunmalıdır. Çünkü bir kimsenin, yetkili kılınmadıkça, başkasının mülkünde tasarrufu geçerli değildir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, Beyrut, ty., VII, 41, 44 vd.; el-Kâsânı, Bedâyiu's-Sanayii, Beyrut, 1, 394/ 1974, VI, 45, 50, 118; es-Suyûtî, eşbâh ve'n-Nezâir, s. 152; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmi ve Edilletuh, Dımaşk 1405/1985 V. 335 vd.).

İbrânın konusu mal, eşya, borçlar ve haklardır. İbrâ, mal dâvası veya malın kendisi ile ilgili olabilir. Zimmette bulunan borçlardan ibrâ geçerlidir. Çünkü ibrânın esası, zimmetteki şeyi düşürmektir. Haklardan ibrâya gelince;

l) Kefâret, havâle gibi sırf kul haklarından ibrâ ittifakla geçerlidir.

2) Zina, kazif ve hırsızlık cezası (haddi) gibi sırf Allah haklarından ibrâ, Hanefî ve Malikilere göre, dâvâ açıldıktan sonra geçerli değildir.

3) Ta'zîr, kısas, diyet, intifâ', ayıp muhayyerliği ile fesih gibi, kul hakkı üstün olan haklardan ibrâ geçerlidir.

Kocanın, karısının nafakasından, nafaka kocanın zimmetinde mevcut bir borç olmadıkça, ibrâ etmesi ittifakla geçerli değildir.

İbrâ, kapsam bakımından ikiye ayrılır. Genel ve özel ibrâ. Genel ibrâ, başkasındaki mal, borç ve şahsa ait her haktan ibrâdır. Özel ibrâ ise, belirli bir hakkı içine alır. Özel bir borçtan ibrâ hâlinde yalnız o borç düşer. İbrâda tarih ve şahıs belirtilmişse, ibrâ yalnız bununla sınırlı olur (İbnü'l Hümâm, a.g.e, V, 271; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, IV, 176, 495).

İbrânın hükmü, özel veya genel ibrâ olmasına göre, ibrâ edilen hakkı düşürmesidir. Özel ise, artık ibrânın kapsadığı konularda hakkı istemek câiz olmaz ve bu konuda açılacak dava dinlenmez. Genel ibrâ ise, o ana kadar meydana gelmiş olan bütün hakları kapsamına alır. Hanefilere göre, bir bedel karşılığında ibrâ; mal karşılığı sulh olma anlamındadır (es-Suyûti, el-Eşbâh ve'n-Nezâir, s. 152; İbn Abidin, a.g.e, IV, 495; ez-Zühaylî; a.g.e, V, 344, 346).

Hamdi DÖNDÜREN
 
Üst Alt