Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Gönül Sızım
Hüzün, mihnet, dert ve aşk..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Gönül sızım" data-source="post: 16715" data-attributes="member: 1049"><p><span style="color: Black">Eskilerin bir sözü var: İhtişam baktığında değil, bakışında olmalı, diye</span></p><p><span style="color: Black">Bizler eşya ve olaylara yalnızca kendi gözlüğümüz ile bakmamalı, başkalarının da farklı gözlükleri olacağını unutmamalıyız..</span></p><p><span style="color: Black">Bir yazarımız diyor ki: Hayat “ilimde ukalalık” yapan ve insanları hor görme” alışkanlıklarından vazgeçemeyenlerin sonunda düştükleri..</span></p><p><span style="color: Black">trajikomik sahnelerle doludur!</span></p><p><span style="color: Black">Eşyayı görmek ile “eşyanın ardını görmek” arasında önemli farklar var Hz Musa ile Hızır (as)ın arasındaki vuku bulanlarda olduğu gibi Bu meşhur kıssayı hatırlayacaksınız;</span></p><p><span style="color: Black">biri duvarı görmüş, diğeri duvarın ardını; biri zâhiri görmüş, diğeri bâtını; biri sûreti görmüş, diğeri sîreti; biri şekli görmüş, diğeri özü…</span></p><p><span style="color: Black">Hazinelerin viranelerde yani yıkık dökük, harâbe yerlerde olması bir tesadüf değildir</span></p><p><span style="color: Black">Bu tezat sayısız hikmeti içinde taşımakta ve hakikati arayan insana “görünüşe aldanma” uyarısını sessiz ve sözsüz bir şekilde haykırmaktadır..</span></p><p><span style="color: Black">“Yıkılmışlık perdesi” hazinelerin örtüsüdür ve bu yolla bir çok hakikat, ehli olmayanların gözünden kaçırılmıştır</span></p><p><span style="color: Black">Hazineler çıkarılmak içindir ve hiçbir hazine sonsuza kadar kapalı kalsın diye gömülmemiştir</span></p><p><span style="color: Black">Kendini “Ben bin gizli hazine idim/ Küntü kenzen mahfiyyen” olarak vasıflandıran rabbimiz bile “bilinmeyi istedim” ifadesiyle bu gerçeğe dikkati çekmiştir</span></p><p><span style="color: Black">Harabat ehli olanlar dış halleri ile kula makbûl ve hoş görünmeyi değil, iç alemleri ile Hakk’a makbul bir hale gelmeyi isterler,</span></p><p><span style="color: Black">Bu nedenle dışarıdan bakanlar onları hor ve hakir görebilirler</span></p><p><span style="color: Black">Hazreti Mevlana bakınız nasıl ifade buyurmuş: “Nerede yıkık bir yer varsa orada bir definenin varlığı umulur Ne diye marifet definesini yıkık gönülde aramazsın? Gönül gamla peygamberleşti mi, gönle Cebrail iner”</span></p><p><span style="color: Black">Gerçekten Mevla’mız ne eylerse güzel eyler amma ki biz sabırlı olabilsek</span></p><p><span style="color: Black">Sabır zafere giden yolun anahtarıdır ve sabrın sırrından nasiplenmeyen ruhun olgunlaşıp pişmesi mümkün değil ..</span></p><p><span style="color: Black">Tebrizli Şems şöyle diyor: “Sabrın mânâsı, işin sonunu gözlemek, sabırsızlığın manası da işin sonunu göremeyecek kadar kısa görüşlü olmaktır</span></p><p><span style="color: Black">Sufiler, insanoğlunun ömrü müddetince üzerinden dört ızdırabın hiç eksik olmayacağını, insanların bu ızdırablarla mücadele etme neticesinde, vuslata yaklaşabileceğini ve nihai olarak vuslata kavuşabileceğini ifade ediyor Nedir bu dört ızdırab hali?</span></p><p><span style="color: Black">Bu dört ızdırab halini şöyle dillendiriyorlar: Hüzün, mihnet, dert ve aşk</span></p><p><span style="color: Black">Aşkın ızdırablı labirentlerinde yol alan ademoğlu, tam mahbub-u hakikisine ulaşmışken, yahut ulaştığını zannetmişken, paçalarını bir ızdıraba daha kaptırıverir Bu ızdırab, onun karşısında heybetleniveren hüzün iklimidir Kalbleri kırıklığa uğratan hüzün karşısında, insanın elinden ek de bir şey gelemez aslında Teslimiyetten başka Tabii olarak, teslimiyetin yanına sabrı da eklemek doğru olacaktır</span></p><p><span style="color: Black">Aşk ve Sabir Bu bekleyişler uzun sürebilir Çok zaman alır kavuşmaları Ama ümit vardırlar Halihazırda vuslata kavuşamasalar da bu kutlu yolda olmanın verdiği gönül hoşluğu ile unutmaya çalışırlar ızırablarını, felaketlerin baş döndürücü girdablarında Bu girdablar devam eder Bütün bu ızdıraplar insanoğlu içindir Birbiri ardına deverân edib durur, tâ ki bütün saatlerin çarklarının bir anda duruvereceği vakte kadar</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Gönül sızım, post: 16715, member: 1049"] [COLOR="Black"]Eskilerin bir sözü var: İhtişam baktığında değil, bakışında olmalı, diye Bizler eşya ve olaylara yalnızca kendi gözlüğümüz ile bakmamalı, başkalarının da farklı gözlükleri olacağını unutmamalıyız.. Bir yazarımız diyor ki: Hayat “ilimde ukalalık” yapan ve insanları hor görme” alışkanlıklarından vazgeçemeyenlerin sonunda düştükleri.. trajikomik sahnelerle doludur! Eşyayı görmek ile “eşyanın ardını görmek” arasında önemli farklar var Hz Musa ile Hızır (as)ın arasındaki vuku bulanlarda olduğu gibi Bu meşhur kıssayı hatırlayacaksınız; biri duvarı görmüş, diğeri duvarın ardını; biri zâhiri görmüş, diğeri bâtını; biri sûreti görmüş, diğeri sîreti; biri şekli görmüş, diğeri özü… Hazinelerin viranelerde yani yıkık dökük, harâbe yerlerde olması bir tesadüf değildir Bu tezat sayısız hikmeti içinde taşımakta ve hakikati arayan insana “görünüşe aldanma” uyarısını sessiz ve sözsüz bir şekilde haykırmaktadır.. “Yıkılmışlık perdesi” hazinelerin örtüsüdür ve bu yolla bir çok hakikat, ehli olmayanların gözünden kaçırılmıştır Hazineler çıkarılmak içindir ve hiçbir hazine sonsuza kadar kapalı kalsın diye gömülmemiştir Kendini “Ben bin gizli hazine idim/ Küntü kenzen mahfiyyen” olarak vasıflandıran rabbimiz bile “bilinmeyi istedim” ifadesiyle bu gerçeğe dikkati çekmiştir Harabat ehli olanlar dış halleri ile kula makbûl ve hoş görünmeyi değil, iç alemleri ile Hakk’a makbul bir hale gelmeyi isterler, Bu nedenle dışarıdan bakanlar onları hor ve hakir görebilirler Hazreti Mevlana bakınız nasıl ifade buyurmuş: “Nerede yıkık bir yer varsa orada bir definenin varlığı umulur Ne diye marifet definesini yıkık gönülde aramazsın? Gönül gamla peygamberleşti mi, gönle Cebrail iner” Gerçekten Mevla’mız ne eylerse güzel eyler amma ki biz sabırlı olabilsek Sabır zafere giden yolun anahtarıdır ve sabrın sırrından nasiplenmeyen ruhun olgunlaşıp pişmesi mümkün değil .. Tebrizli Şems şöyle diyor: “Sabrın mânâsı, işin sonunu gözlemek, sabırsızlığın manası da işin sonunu göremeyecek kadar kısa görüşlü olmaktır Sufiler, insanoğlunun ömrü müddetince üzerinden dört ızdırabın hiç eksik olmayacağını, insanların bu ızdırablarla mücadele etme neticesinde, vuslata yaklaşabileceğini ve nihai olarak vuslata kavuşabileceğini ifade ediyor Nedir bu dört ızdırab hali? Bu dört ızdırab halini şöyle dillendiriyorlar: Hüzün, mihnet, dert ve aşk Aşkın ızdırablı labirentlerinde yol alan ademoğlu, tam mahbub-u hakikisine ulaşmışken, yahut ulaştığını zannetmişken, paçalarını bir ızdıraba daha kaptırıverir Bu ızdırab, onun karşısında heybetleniveren hüzün iklimidir Kalbleri kırıklığa uğratan hüzün karşısında, insanın elinden ek de bir şey gelemez aslında Teslimiyetten başka Tabii olarak, teslimiyetin yanına sabrı da eklemek doğru olacaktır Aşk ve Sabir Bu bekleyişler uzun sürebilir Çok zaman alır kavuşmaları Ama ümit vardırlar Halihazırda vuslata kavuşamasalar da bu kutlu yolda olmanın verdiği gönül hoşluğu ile unutmaya çalışırlar ızırablarını, felaketlerin baş döndürücü girdablarında Bu girdablar devam eder Bütün bu ızdıraplar insanoğlu içindir Birbiri ardına deverân edib durur, tâ ki bütün saatlerin çarklarının bir anda duruvereceği vakte kadar[/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Gönül Sızım
Hüzün, mihnet, dert ve aşk..
Üst
Alt