Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Hüzne elem ekmişim
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Elifgül" data-source="post: 40588" data-attributes="member: 1043"><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">eskimeyen biricik yeni ve solmayan biricik renk!” </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">N.F.K</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Hüzzam besteler mevt güftesinden alıyorlar hayatın ince dokusunu. Şehre gece izin isteyip giriyor. Solgunluğumu aşka şikâyet ediyorum; aşk, boynunu büküyor sebepsiz. Sessiz acılarım, yanı başında bulmuş sesli harflerini. Bilemedim, cümlem ne zaman kurulmuş. Bu şarkı kime armağan… Esâret içre oluşuma ne diyeceğim şimdi? Yakıcı özlemlerin dağvari heybetinde, hap diye yuttuğum bu hangi hicran? Her ayrılık kod şifresini kazıyor künyeme. Olmaz be yüreğim; sen yine kendinde kalarak yitirme kendini. </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Karışık rüyâlar sahnesinde adım taçlanıyor sevdâ şelâlesinde. Kaynak başında su şırıltıları. Hüzne elem ekmişim; iyi değilim! Beynimde çatlayan rahvan. Az sonra kopacak bir kıyâmet; hadi yine yaşamaklardan yaşamak beğen! Hadi yine sar zamanı, iç bırak esrik gövdenden. Ruh, bîtap düşmüş dizüstü. Üstelik sıtma; yalazlar göğünde kan içiyor bulutlar.</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Kalbin kokusu asırlar atlıyor. Ciğerlerime dolan havayı çözümlüyorum. Feyizyâb olan ince ve sızısı derince bir akış seziyorum. Mekân atlayan, iz’an kurdelemi zamanlar ötesi bir çekişe bağlayan; mevsimi tarifsiz, saadeti bozulmaktan âzade toprağın kokusu… O toprağı içimde arıyorum. Köşe bucak, kıyı ve enginlerde, asfalt yolda ya da dar aralıklarda derdim oldu o koku. Ne yapıp edip bulsam, ne bileyim incitmeden dokunsam. Çekmek geliyor hücre hücre atomların içine. Bir gece vakti kaybolup, kaçmak geliyor o kokuya. Hâkine yüz sürüp, yüzsüzlüğümü atmak geliyor kara deliklere… Geliyor, geliyor haberlerine can bırakmak geçiyor / belki bu sokaktan ve en çıkmazından…</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Çıkartma yaptım düşüncelerimi ve indirdim duygusal yolcularımı kayıklardan. Hepsini bir hayata ağırladım. Hayatlar üstü bir hayat. Kekremsi ağzıma sus vurdum, kalbime kızıl leyâl. Kitabın kapağını araladım, son tutuklanışta denildi: “…âzad kabul etmez esirinim!” Gamımı bırakacak gâye aradım. Fâtıma Annem konuştu yaranın yara açan deminde: “ Muhammed’in toprağını koklayan, zaman boyunca misk kokusu almasa ne gam! Benim üzerime öyle musibetler çöktü ki, gündüzlere çökseydi gece olurdu!” </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Sensizlik isabet etti edeli gündüzlerimiz sûreten gece olmadıysa, sîreten ve hepten aydınlık da değil. Aranılan o koku olunca, miskleri koklamaya ne hâcet! O’nun toprağına bir sürmelik de olsa sefer etmek gerek. </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Ey ilâhî makâmın varılası şâhı! Ey zât-ı şerîfine salât ve selâm getirildiğinde hemen koşup gelen! Bizi sensizlik musibetinde katran kıvranışlarda bırakma. Efendim… Sorularımıza cevaplarını yetiştir, sorunlarımıza ebedî saadetini bitiştir. İliştir gözlerimize yâdigâr-ı aşkını. Yeni bir baharda, ölümler işliyoruz. Akıl kafesimizde can kuşu binlerce çırpınışlarda. Sana açsın yâr bizi, sende kapatsın kölelik kepengini. Annem tadında bir kavuşma / ümit ediyoruz vuslatımız olmaz mı; paramparçayken sular…</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Paralasam kendimi, pâyesizliğimi fırlatsam karşıki dağlara. Ateşleri bölümlesem, derecelerimi çıkartsam alnımın çatısından. Sensizliği ilân edercesine ilgisizliğe sarsılarak ağlasam. Ağ bağlantılarım kopsa bu dünyayla, aldırmasam. Ölü görülsem, davet edilmesem kalabalıklara. Zamanın Bedîsi gibi desem: “Beni dünyaya çağırma, ona geldim fenâ gördüm”. </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Körlüğüme bedel senli olmak bana bir sen verecek, buna inanıyorum, beni sana verecek. Sen ey elçilerin kutlusu; ulaştırıcıların nâzenîn burcu. Duaların uğuru; Âlemlerin Rabbi’nin şeref konuğu… Ayrılma iç mâbedlerimizden, şehir merkezlerimizden, sam yellerinin estiği nice vakitlerden… Getir bize bâd-ı sabâları, turna kuşlarıyla yollanacak selâmları. Bize seninle âherlenmiş mektuplar getir. Sözlerinin dizildiği hevenklere asılan bizi getir, seninle bizi bize getir; ne kadar da uzaklaştık özümüzden. </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Yokluğunu hissettikçe savaşlarda kalan âlemimizin Uhud Meydanı’nda koşsun Hz. Sümeyrâ, varlığını izhâr etsin ve desin asırların kulaklarını çınlatarak: </span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">“Küllü musîbetin ba’deke celelün:</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Artık Sen olduktan sonra bütün musibetler hafif gelir yâ Resûl”</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal"></span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">-Aleyhissalât-u vesselâm…</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal">Alıntı...</span></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Teal"></span></span></span><p style="text-align: left"><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: #000000"></span></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Elifgül, post: 40588, member: 1043"] [CENTER][FONT=Trebuchet MS][SIZE=4][COLOR=Teal]eskimeyen biricik yeni ve solmayan biricik renk!” N.F.K Hüzzam besteler mevt güftesinden alıyorlar hayatın ince dokusunu. Şehre gece izin isteyip giriyor. Solgunluğumu aşka şikâyet ediyorum; aşk, boynunu büküyor sebepsiz. Sessiz acılarım, yanı başında bulmuş sesli harflerini. Bilemedim, cümlem ne zaman kurulmuş. Bu şarkı kime armağan… Esâret içre oluşuma ne diyeceğim şimdi? Yakıcı özlemlerin dağvari heybetinde, hap diye yuttuğum bu hangi hicran? Her ayrılık kod şifresini kazıyor künyeme. Olmaz be yüreğim; sen yine kendinde kalarak yitirme kendini. Karışık rüyâlar sahnesinde adım taçlanıyor sevdâ şelâlesinde. Kaynak başında su şırıltıları. Hüzne elem ekmişim; iyi değilim! Beynimde çatlayan rahvan. Az sonra kopacak bir kıyâmet; hadi yine yaşamaklardan yaşamak beğen! Hadi yine sar zamanı, iç bırak esrik gövdenden. Ruh, bîtap düşmüş dizüstü. Üstelik sıtma; yalazlar göğünde kan içiyor bulutlar. Kalbin kokusu asırlar atlıyor. Ciğerlerime dolan havayı çözümlüyorum. Feyizyâb olan ince ve sızısı derince bir akış seziyorum. Mekân atlayan, iz’an kurdelemi zamanlar ötesi bir çekişe bağlayan; mevsimi tarifsiz, saadeti bozulmaktan âzade toprağın kokusu… O toprağı içimde arıyorum. Köşe bucak, kıyı ve enginlerde, asfalt yolda ya da dar aralıklarda derdim oldu o koku. Ne yapıp edip bulsam, ne bileyim incitmeden dokunsam. Çekmek geliyor hücre hücre atomların içine. Bir gece vakti kaybolup, kaçmak geliyor o kokuya. Hâkine yüz sürüp, yüzsüzlüğümü atmak geliyor kara deliklere… Geliyor, geliyor haberlerine can bırakmak geçiyor / belki bu sokaktan ve en çıkmazından… Çıkartma yaptım düşüncelerimi ve indirdim duygusal yolcularımı kayıklardan. Hepsini bir hayata ağırladım. Hayatlar üstü bir hayat. Kekremsi ağzıma sus vurdum, kalbime kızıl leyâl. Kitabın kapağını araladım, son tutuklanışta denildi: “…âzad kabul etmez esirinim!” Gamımı bırakacak gâye aradım. Fâtıma Annem konuştu yaranın yara açan deminde: “ Muhammed’in toprağını koklayan, zaman boyunca misk kokusu almasa ne gam! Benim üzerime öyle musibetler çöktü ki, gündüzlere çökseydi gece olurdu!” Sensizlik isabet etti edeli gündüzlerimiz sûreten gece olmadıysa, sîreten ve hepten aydınlık da değil. Aranılan o koku olunca, miskleri koklamaya ne hâcet! O’nun toprağına bir sürmelik de olsa sefer etmek gerek. Ey ilâhî makâmın varılası şâhı! Ey zât-ı şerîfine salât ve selâm getirildiğinde hemen koşup gelen! Bizi sensizlik musibetinde katran kıvranışlarda bırakma. Efendim… Sorularımıza cevaplarını yetiştir, sorunlarımıza ebedî saadetini bitiştir. İliştir gözlerimize yâdigâr-ı aşkını. Yeni bir baharda, ölümler işliyoruz. Akıl kafesimizde can kuşu binlerce çırpınışlarda. Sana açsın yâr bizi, sende kapatsın kölelik kepengini. Annem tadında bir kavuşma / ümit ediyoruz vuslatımız olmaz mı; paramparçayken sular… Paralasam kendimi, pâyesizliğimi fırlatsam karşıki dağlara. Ateşleri bölümlesem, derecelerimi çıkartsam alnımın çatısından. Sensizliği ilân edercesine ilgisizliğe sarsılarak ağlasam. Ağ bağlantılarım kopsa bu dünyayla, aldırmasam. Ölü görülsem, davet edilmesem kalabalıklara. Zamanın Bedîsi gibi desem: “Beni dünyaya çağırma, ona geldim fenâ gördüm”. Körlüğüme bedel senli olmak bana bir sen verecek, buna inanıyorum, beni sana verecek. Sen ey elçilerin kutlusu; ulaştırıcıların nâzenîn burcu. Duaların uğuru; Âlemlerin Rabbi’nin şeref konuğu… Ayrılma iç mâbedlerimizden, şehir merkezlerimizden, sam yellerinin estiği nice vakitlerden… Getir bize bâd-ı sabâları, turna kuşlarıyla yollanacak selâmları. Bize seninle âherlenmiş mektuplar getir. Sözlerinin dizildiği hevenklere asılan bizi getir, seninle bizi bize getir; ne kadar da uzaklaştık özümüzden. Yokluğunu hissettikçe savaşlarda kalan âlemimizin Uhud Meydanı’nda koşsun Hz. Sümeyrâ, varlığını izhâr etsin ve desin asırların kulaklarını çınlatarak: “Küllü musîbetin ba’deke celelün: Artık Sen olduktan sonra bütün musibetler hafif gelir yâ Resûl” -Aleyhissalât-u vesselâm… Alıntı... [/COLOR][/SIZE][/FONT][LEFT][COLOR=#000000][FONT=Trebuchet MS] [/FONT] [/COLOR][/LEFT] [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Hüzne elem ekmişim
Üst
Alt