Hulûl etmek: - hulûs:

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
HULÛL ETMEK:
Girmek, yer etmek; bir cismin başka bir cisme girmesi, iki şeyin birleşmesi. Allahü teâlânın kula girmesi sûretiyle onun ilâhlaştığını kabûl edenlerin bozuk ve yanlış görüşü.
Allahü teâlâ üzerinden, gece-gündüz ve zaman geçmesi düşünülemez. Allahü teâlâda, hiçbir bakımdan, hiçbir değişiklik olmıyacağı için, geçmişte, gelecekte, şöyledir, böyledir denemez. Allahü teâlâ, hiçbir şeye hulûl etmez ve etmemiştir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Allahü teâlâ hiçbir şeyle birleşmez. Hiçbir şey de O'nunla birleşmez. O'na hiçbir şey hulûl etmez; O da bir şeye hulûl etmez. O'nun benzeri, eşi yoktur. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. (Ahmed Fârûkî)
İlâhın, bir cisme hulûl etmesi, imkânsızdır. Eğer ilâh cism olsaydı, başka bir cisme de hulûl ederdi. Cisme hulûl eden şey ise, cism olur ve hulûl edince iki cismin maddeleri birbirine karışır. Bu da, ilâhın parçalanmasını îcâb ettirir... Bu durum is e, cenâb-ı Hak için muhâldir (mümkün değildir, olamaz). O hâlde, Allahü teâlâ hiçbir şeye hulûl etmemiştir. (Fahreddîn Râzî)


HULÛS:
Dünyâ menfaatlerini düşünmeden bütün iş ve ibâdetlerin yalnız Allah için olması, niyet temizliği. (Bkz. İhlâs)
Ma'lûm olsun ki, Hak teâlâ her şeyden evvel aklı yaratmıştır. Ve ona ilim, zekâ, hulûs, doğruluk, cömertlik, tevekkül, korku ve ümit hasletleri vermiştir. İşte, bu akılla şereflenen kimseler, bütün yaratılışındaki gâyeyi yâni Cenâb-ı Hakk'ın birliğin i tastik ederek, O'nun rızâsına kavuşurlar. (Süleymân bin Cezâ)

 
Üst Alt