Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Hicretin 9. Senesindeki Mühim Bazı Hadiseleri - 2
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13614" data-attributes="member: 3"><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">HZ. ÜMMÜ GÜLSÜM'ÜN VEFATI</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">(Hicret 'in 9. senesi)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûl-i Ekrem Efendimizin kerîmesi ve Hz. Osman'ın zevcesi Hz. Ümmü Gülsüm, Hicret'in 9. senesinde vefat etti.1074 Yıkanıp kefenlendikten sonra, namazını bizzat Peygamber Efendimiz kıldırdı.1075 Defnedildikten sonra kabrinin başında bir müddet oturdu. Bu sırada gözlerinden yaşlar aktığı görüldü.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin en küçük kızı, Hz. Fâtıma'nın büyüğü idi. Annesi Hz. Hatice Müslüman olduğu sırada Müslüman olmuştu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Osman'ın, Hz. Ümmü Gülsüm'den çocuğu olmamıştı. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">SAKİF KABÎLESİ HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">(Hicret 'in 9. senesi Ramazan ayı)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Urve b. Mes'ud, Sakif Kabilesinin en çok sevilen reislerinden biri idi. Mekke'nin fethinden sonra Hicret'in 9. senesinde Medine'ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra da kabilesini İslâm'a davet etmek üzere Peygamberimizden izin istemişti. İzin verilince de Taife dönerek kabilesini İslâm'a davet etmişti. Ancak hakkı kabul etmemekte direnen Sakiffliler tarafından ok yağmuruna tutularak şehid edilmişti.1077</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Urve'nin şehid edildiği haberini alan Peygamber Efendimiz, "Urve de Yasin Ehli* gibi kabilesini Müslüman olmaya davet etti ve sonunda şehid oldu."1078 diye buyurmuşlardı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sakifliler Baskı Altında</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte, bu şehâdet hâdisesinden sonra Peygamber Efendimiz, Sakiflilerin takibini daha da artırmıştı. Bu vazifeyi, Müslüman olan Havazinlilerin Reisi Mâlik b. Avfa yaptırıyordu. Mâlik, Sakiflileri öylesine baskı altında tutuyordu ki, bir ara kalelerinden dışarı çıkamaz olmuşlardı. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yasin Ehli, kavmini, Hz. İsa'nın Havarilerinin dâvetine icabete çağırmış, ancak kavmi tarafından şehid edilmiş olan, Antakya halkından Habib-i Neccar'dır. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nitekim, bu takib kısa zamanda tesirini göstermişti. Sakifli-ler, dalâlet ve şirk üzere yaşadıkları müddetçe rahat yüzü görmeyeceklerini kesinlikle anlaşmışlardı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ancak Müslüman olurlarsa rahat edebileceklerinin idrakine varan Sakifliler, işte Hicret'in 9. yılı Ramazan ayında Medine'ye, Peygamberimize bir heyet gönderdiler.1079</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Çadır Kurulması</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, okunan Kur'ân'lan duyabilmeleri, Müslümanların cemaat hâlindeki huşu ve huzur içinde kıldıkları namazları görebilmeleri maksadıyla bu heyet için mescidin yan tarafında çadırlar kurdurdu.1080 Devamlı surette kendileriyle meşgul oldu, konuştu, İslâmiyeti anlattı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Gizlice Kur 'ân Öğrenen Biri</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Osman b. Ebî Âs, heyette bulunanların yaşça en küçüğü idi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Diğer arkadaşları çadırlarına gittikleri sırada bu genç, Peygamberimizin yanına gidiyor, dinî sohbetlerini dinliyor, diğer arkadaşlarının haberi olmadan Kur'ân okumasını öğreniyordu. Hz. Resûlullah'ı bulamadığı zamanlarda ise Hz. Ebû Bekir'den ders alıyordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Heyettekiler Peygamberimizle konuşup Müslüman oldukları sırada Osman b. Ebî Âs, Kur'ân okumasını öğrendiği gibi, bir hayli de ezber yapmıştı. Heyettekiler kendileri için namaz kıldıracak bir imam istediklerinde de, Peygamberimiz, kendilerinden olan bu genci vazifelendirdi. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sakif Heyetinin Yurtlarına Dönmeleri</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir müddet kaldıktan sonra, Abd-i Yalil başkanlığındaki Sakif heyeti, Müslüman olarak Medine'den yurtlarına döndü. Olup bitenleri anlatınca, Sakifliler de Müslüman oldular.1082</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Lat Putunun Yıktırılışı</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sakifliler, kendi putları Lafı elleriyle kırmak istemediklerinden, Peygamberimiz, bu putu yıkmak için Ebû Süfyan b. Harb ile Muğire b. Şu'be'yi gönderdi.1083</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Daha düne kadar, Lat ve Uzza önünde eğilen Ebû Süfyan, şimdi kendi eliyle aynı putu kırıp dağıtmaya gidiyordu! Çünkü, gönlündeki şirk putu kırılmış, onun yerine saf, tertemiz tevhid bayrağı dikilmişti. Bunun için gitmekte tereddüt göstermedi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ebû Süfyan ile Muğire b. Şu'be, Taife varıp Lat putunu kırarak darmadağın ettiler.1084</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sakif Oğullarının putu Lâfın da tevhid nuruyla darmadağın edilmesinden sonra, Arabistan, putlardan ve puthânelerden tamamıyla temizlenmiş oluyordu. Artık bütün yollar, tevhid âlemine uzanıyor, bütün gönüller oraya bağlanmış oluyordu! </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">BENÎ HİLÂL HEYETİ</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûl-i Ekrem'e bîat etmek üzere Medine'ye gelen heyetler arasında Benî Hilâl Kabilesi temsilcileri de bulunuyordu. Bunlar. Abd-i Avf b. Asram ve Kabisa b. Muharık adında iki kişi idi. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Abd-i Avf, arkadaşıyla gelip Peygamberimizin huzurunda Müslüman olunca, Efendimiz, "İsmin nedir?" diye sordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Abd-i Avf tır." dedi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, "Sen, Abdullah'sın." buyurarak ismini değiştirdi.1086</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Halktan Yardım İstemek Caiz mi?</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hilâl Oğulları temsilcilerinden Kabisa b. Muharık, bir ara Peygamberimize, "Yâ Resûlallah!.. Ben, kavmimden birisine kefil olup borçlandım. Bu hususta bana yardım et!"1087 diyerek yardım talebinde bulundu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kabisa'nm isteğine, "Olur! Biraz bekle! Bir yerden zekât inallarından gelirse borcunu öderim!" diye cevap verdi; sonra da, "Ey Kabisa!.. Bilesin ki, halktan bir şey istemek, şu üç durumdan birinde bulunan kimseden başkasına doğru değildir: 1) İki kişinin (veya iki kavim ve kabilenin) arasını bulmak için borçlanan, 2) Malı bir âfet sebebiyle mah-volan, 3) Kavim ve kabilesinden aklı başında üç adamın şehâdetiyle fakir olduğu tebeyyün eden! Ey Kabîsa, dilenmenin bundan ötesi haramdır." diye buyurdu.1088</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Böylece, Kabisa'nın bu isteği, içtimaî hayatta mühim bir e-sas ve ölçünün ortaya konmasına vesile oldu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İslâm nazarında dilencilik, ihtiyacı olmadan bir kimseden bir şey istemek, en kötü ahlâktan biri sayılmıştır. Bu hususta Re-sûl-i Ekrem Efendimizin birçok hadîsi mevcuttur.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">ABDULLAH B. UBEY'IN ÖLÜMÜ</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Abdullah b. Übey b. Selül, münafıkların reisi idi. Hz. Resû-lullah'ın azîz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişafına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de birçok iftirada bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanütlerini bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat, Cenâb-ı Hakk'ın inayeti ve Resû-lullah'ın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep akim kalırdı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerîmeler, hattâ "Münâfıkûn" adında müstakil bir sûre nazil olmuştu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sebeple, Hz. Resûlullah, bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu plânlan karşısında hep tedbirli olurdu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam, Hicret'in 9. senesi Zilkade ayında öldü.1089</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamberimizin, Cenaze Namazını Kıldırması</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Abdullah b. Übey, münafıkların reisiyken, oğlu Abdullah son derece samimî ve müttakî bir Müslümandı. Bu, "ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve hikmetinin bir tecellîsiydi. Baba münafıkların reisi, oğul mücâhid bir Müslüman...</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Babasının ölümü üzerine oğlu Abdullah, Hz. Resûllah'ın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah!.. Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem..." dedi; sonra da, "Yâ Resûlallah!.. Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız!.."1090 diye ricada bulundu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Garibtir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkukuyla meşgul olan bu adamın kefelenmesi için, Resûl-i Ekrem Efendimiz, sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve, "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım!"1091 diye buyurdu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ömer 'in ikazı</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken, Hz. Ömer arkasından ridâsına yapıştı ve, "Yâ Resûlallah!.. Allah sizi münafıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"1092 dedi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, gülümseyerek, "Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım! Allah Teâlâ, 'Habibim!.. Bu münafıklara, sen ister istiğfar et, istersen istiğfar etme (etmen de, etmemen de müsâvîdir). (Eğer) onlar için 70 defa istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir.' (Tevbe, 80) buyurmuştur."1093 dedi. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Daha sonra Resûlullah (s.a.v.), Abdullah b. Übey'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.1094</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nazil Olan Âyet</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Aradan çok zaman geçmeden, Peygamberimize, münafık ö-lüleri hakkında Cenâb-ı Hakk tarafından şu kesin emir verildi:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Münafıklardan ölen hiçbir kimse üzerine, hiçbir zaman namaz kılma; kabri başında (gömülürken veya ziyaret için) durma! Çünkü onlar, Allah'ı ve Resulünü tanımadılar ve fâsık olarak can verdiler."1095</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiçbir münâfıkın cenaze namazını kılmadı, kabrinin başında da durmadı.1096</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hikmet</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimizin, böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemaatini bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz birçok hikmeti vardı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">En mühim hikmeti, onun etrafında toplanmış olanların samimî îman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Resûl-i Ekrem Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti:</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabtan kurtaramayacaktır; fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimî Müslüman olmasını umuyorum!" </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Gerçekten de, Resûl-i Ekrem'in, Abdullah b. Übey'e bu derece lûtufkâr davranmasını gören bin kişi, samimiyetle Müslüman olmuştur.1098</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş ve, "Allah ve Resulü elbette daha iyi bilir!" demiştir.</span></span></strong></p><p> <strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p> <strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13614, member: 3"] [B][FONT=Arial][SIZE=3] HZ. ÜMMÜ GÜLSÜM'ÜN VEFATI (Hicret 'in 9. senesi) Resûl-i Ekrem Efendimizin kerîmesi ve Hz. Osman'ın zevcesi Hz. Ümmü Gülsüm, Hicret'in 9. senesinde vefat etti.1074 Yıkanıp kefenlendikten sonra, namazını bizzat Peygamber Efendimiz kıldırdı.1075 Defnedildikten sonra kabrinin başında bir müddet oturdu. Bu sırada gözlerinden yaşlar aktığı görüldü. Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin en küçük kızı, Hz. Fâtıma'nın büyüğü idi. Annesi Hz. Hatice Müslüman olduğu sırada Müslüman olmuştu. Hz. Osman'ın, Hz. Ümmü Gülsüm'den çocuğu olmamıştı. SAKİF KABÎLESİ HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ (Hicret 'in 9. senesi Ramazan ayı) Urve b. Mes'ud, Sakif Kabilesinin en çok sevilen reislerinden biri idi. Mekke'nin fethinden sonra Hicret'in 9. senesinde Medine'ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra da kabilesini İslâm'a davet etmek üzere Peygamberimizden izin istemişti. İzin verilince de Taife dönerek kabilesini İslâm'a davet etmişti. Ancak hakkı kabul etmemekte direnen Sakiffliler tarafından ok yağmuruna tutularak şehid edilmişti.1077 Urve'nin şehid edildiği haberini alan Peygamber Efendimiz, "Urve de Yasin Ehli* gibi kabilesini Müslüman olmaya davet etti ve sonunda şehid oldu."1078 diye buyurmuşlardı. Sakifliler Baskı Altında İşte, bu şehâdet hâdisesinden sonra Peygamber Efendimiz, Sakiflilerin takibini daha da artırmıştı. Bu vazifeyi, Müslüman olan Havazinlilerin Reisi Mâlik b. Avfa yaptırıyordu. Mâlik, Sakiflileri öylesine baskı altında tutuyordu ki, bir ara kalelerinden dışarı çıkamaz olmuşlardı. Yasin Ehli, kavmini, Hz. İsa'nın Havarilerinin dâvetine icabete çağırmış, ancak kavmi tarafından şehid edilmiş olan, Antakya halkından Habib-i Neccar'dır. Nitekim, bu takib kısa zamanda tesirini göstermişti. Sakifli-ler, dalâlet ve şirk üzere yaşadıkları müddetçe rahat yüzü görmeyeceklerini kesinlikle anlaşmışlardı. Ancak Müslüman olurlarsa rahat edebileceklerinin idrakine varan Sakifliler, işte Hicret'in 9. yılı Ramazan ayında Medine'ye, Peygamberimize bir heyet gönderdiler.1079 Çadır Kurulması Peygamber Efendimiz, okunan Kur'ân'lan duyabilmeleri, Müslümanların cemaat hâlindeki huşu ve huzur içinde kıldıkları namazları görebilmeleri maksadıyla bu heyet için mescidin yan tarafında çadırlar kurdurdu.1080 Devamlı surette kendileriyle meşgul oldu, konuştu, İslâmiyeti anlattı. Gizlice Kur 'ân Öğrenen Biri Osman b. Ebî Âs, heyette bulunanların yaşça en küçüğü idi. Diğer arkadaşları çadırlarına gittikleri sırada bu genç, Peygamberimizin yanına gidiyor, dinî sohbetlerini dinliyor, diğer arkadaşlarının haberi olmadan Kur'ân okumasını öğreniyordu. Hz. Resûlullah'ı bulamadığı zamanlarda ise Hz. Ebû Bekir'den ders alıyordu. Heyettekiler Peygamberimizle konuşup Müslüman oldukları sırada Osman b. Ebî Âs, Kur'ân okumasını öğrendiği gibi, bir hayli de ezber yapmıştı. Heyettekiler kendileri için namaz kıldıracak bir imam istediklerinde de, Peygamberimiz, kendilerinden olan bu genci vazifelendirdi. Sakif Heyetinin Yurtlarına Dönmeleri Bir müddet kaldıktan sonra, Abd-i Yalil başkanlığındaki Sakif heyeti, Müslüman olarak Medine'den yurtlarına döndü. Olup bitenleri anlatınca, Sakifliler de Müslüman oldular.1082 Lat Putunun Yıktırılışı Sakifliler, kendi putları Lafı elleriyle kırmak istemediklerinden, Peygamberimiz, bu putu yıkmak için Ebû Süfyan b. Harb ile Muğire b. Şu'be'yi gönderdi.1083 Daha düne kadar, Lat ve Uzza önünde eğilen Ebû Süfyan, şimdi kendi eliyle aynı putu kırıp dağıtmaya gidiyordu! Çünkü, gönlündeki şirk putu kırılmış, onun yerine saf, tertemiz tevhid bayrağı dikilmişti. Bunun için gitmekte tereddüt göstermedi. Ebû Süfyan ile Muğire b. Şu'be, Taife varıp Lat putunu kırarak darmadağın ettiler.1084 Sakif Oğullarının putu Lâfın da tevhid nuruyla darmadağın edilmesinden sonra, Arabistan, putlardan ve puthânelerden tamamıyla temizlenmiş oluyordu. Artık bütün yollar, tevhid âlemine uzanıyor, bütün gönüller oraya bağlanmış oluyordu! BENÎ HİLÂL HEYETİ Resûl-i Ekrem'e bîat etmek üzere Medine'ye gelen heyetler arasında Benî Hilâl Kabilesi temsilcileri de bulunuyordu. Bunlar. Abd-i Avf b. Asram ve Kabisa b. Muharık adında iki kişi idi. Abd-i Avf, arkadaşıyla gelip Peygamberimizin huzurunda Müslüman olunca, Efendimiz, "İsmin nedir?" diye sordu. "Abd-i Avf tır." dedi. Peygamber Efendimiz, "Sen, Abdullah'sın." buyurarak ismini değiştirdi.1086 Halktan Yardım İstemek Caiz mi? Hilâl Oğulları temsilcilerinden Kabisa b. Muharık, bir ara Peygamberimize, "Yâ Resûlallah!.. Ben, kavmimden birisine kefil olup borçlandım. Bu hususta bana yardım et!"1087 diyerek yardım talebinde bulundu. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kabisa'nm isteğine, "Olur! Biraz bekle! Bir yerden zekât inallarından gelirse borcunu öderim!" diye cevap verdi; sonra da, "Ey Kabisa!.. Bilesin ki, halktan bir şey istemek, şu üç durumdan birinde bulunan kimseden başkasına doğru değildir: 1) İki kişinin (veya iki kavim ve kabilenin) arasını bulmak için borçlanan, 2) Malı bir âfet sebebiyle mah-volan, 3) Kavim ve kabilesinden aklı başında üç adamın şehâdetiyle fakir olduğu tebeyyün eden! Ey Kabîsa, dilenmenin bundan ötesi haramdır." diye buyurdu.1088 Böylece, Kabisa'nın bu isteği, içtimaî hayatta mühim bir e-sas ve ölçünün ortaya konmasına vesile oldu. İslâm nazarında dilencilik, ihtiyacı olmadan bir kimseden bir şey istemek, en kötü ahlâktan biri sayılmıştır. Bu hususta Re-sûl-i Ekrem Efendimizin birçok hadîsi mevcuttur. ABDULLAH B. UBEY'IN ÖLÜMÜ Abdullah b. Übey b. Selül, münafıkların reisi idi. Hz. Resû-lullah'ın azîz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişafına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de birçok iftirada bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanütlerini bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat, Cenâb-ı Hakk'ın inayeti ve Resû-lullah'ın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep akim kalırdı. Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerîmeler, hattâ "Münâfıkûn" adında müstakil bir sûre nazil olmuştu. Bu sebeple, Hz. Resûlullah, bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu plânlan karşısında hep tedbirli olurdu. İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam, Hicret'in 9. senesi Zilkade ayında öldü.1089 Peygamberimizin, Cenaze Namazını Kıldırması Abdullah b. Übey, münafıkların reisiyken, oğlu Abdullah son derece samimî ve müttakî bir Müslümandı. Bu, "ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve hikmetinin bir tecellîsiydi. Baba münafıkların reisi, oğul mücâhid bir Müslüman... Babasının ölümü üzerine oğlu Abdullah, Hz. Resûllah'ın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah!.. Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem..." dedi; sonra da, "Yâ Resûlallah!.. Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız!.."1090 diye ricada bulundu. Garibtir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkukuyla meşgul olan bu adamın kefelenmesi için, Resûl-i Ekrem Efendimiz, sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve, "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım!"1091 diye buyurdu. Hz. Ömer 'in ikazı Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken, Hz. Ömer arkasından ridâsına yapıştı ve, "Yâ Resûlallah!.. Allah sizi münafıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"1092 dedi. Peygamber Efendimiz, gülümseyerek, "Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım! Allah Teâlâ, 'Habibim!.. Bu münafıklara, sen ister istiğfar et, istersen istiğfar etme (etmen de, etmemen de müsâvîdir). (Eğer) onlar için 70 defa istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir.' (Tevbe, 80) buyurmuştur."1093 dedi. Daha sonra Resûlullah (s.a.v.), Abdullah b. Übey'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.1094 Nazil Olan Âyet Aradan çok zaman geçmeden, Peygamberimize, münafık ö-lüleri hakkında Cenâb-ı Hakk tarafından şu kesin emir verildi: "Münafıklardan ölen hiçbir kimse üzerine, hiçbir zaman namaz kılma; kabri başında (gömülürken veya ziyaret için) durma! Çünkü onlar, Allah'ı ve Resulünü tanımadılar ve fâsık olarak can verdiler."1095 Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiçbir münâfıkın cenaze namazını kılmadı, kabrinin başında da durmadı.1096 Hikmet Peygamber Efendimizin, böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemaatini bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz birçok hikmeti vardı. En mühim hikmeti, onun etrafında toplanmış olanların samimî îman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Resûl-i Ekrem Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti: "Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabtan kurtaramayacaktır; fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimî Müslüman olmasını umuyorum!" Gerçekten de, Resûl-i Ekrem'in, Abdullah b. Übey'e bu derece lûtufkâr davranmasını gören bin kişi, samimiyetle Müslüman olmuştur.1098 Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş ve, "Allah ve Resulü elbette daha iyi bilir!" demiştir. [/SIZE][/FONT][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Hicretin 9. Senesindeki Mühim Bazı Hadiseleri - 2
Üst
Alt