Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Heybedeki altınlar
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 24136" data-attributes="member: 1208"><p><strong>HEYBEDEKİ ALTINLAR</strong><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Yalova’da bir imâm vardı ki, Yahyâ Efendiyi büyük bilir ve çok severdi. Zaman zaman ziyâretine gelirdi. Bu imâmın çoluk çocuğu kalabalık olup, maddî sıkıntı içindeydi. Fakat o sabreder fakirliğini gizler, kimseye bir şey söylemezdi. Bir gün yine Yahyâ Efendi hazretlerini ziyârete geldi. Selâm verip huzûrunda oturdu. O sırada dergâh tenhâ olup, kimseler yoktu. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Yahyâ Efendi ona;</span></p><p><span style="font-size: 10px">- Ey temiz insan! Gel seninle bahçede biraz dolaşalım. Allahü teâlânın lütfunun sonu yoktur, buyurdu. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Berâberce çıktılar. Bir yere geldiklerinde, Yahyâ Efendi;</span></p><p><span style="font-size: 10px">- Sen bize candan bağlısın. Şimdi sana Allahü teâlânın lütfuyla bir iş göstereceğim. Böylece gönlündeki fakirlik sıkıntısı kalmayacak. Fakirlik ateşini söndürmüş ve seni sevindirmiş olacağız, buyurdu. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Sonra yere asâsını vurdu ve;</span></p><p><span style="font-size: 10px">- Burasını kaz! dedi. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İmâm Efendi orasını açtığında, içinden bir küp altın çıktı. Ona;</span></p><p><span style="font-size: 10px">-Ne durursun, fakirlik hastalığına çâredir. Bunları sana sonsuz hazîneler sâhibi Allahü teâlâ gönderdi. İstediğin kadar al, buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İmâm Efendi bunları heybesine doldurdu. Yahyâ Efendi ona; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Ey İmâm Efendi! Dünyâ üzüntüsünü gönlüne sakın koyma. Bunları hayırlı işlere sarfedersin. Yalnız bu sırrı kimseye söyleme. Şâyet anlatırsan o zaman bunlar elinden çıkar, aldırırsın, buyurdu. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İmâm Efendi de;</span></p><p><span style="font-size: 10px">-Efendim, ben bu işe çok şaştım! Bu kadar altınla memleketime nasıl dönerim. Yollarda haramîler, eşkıyâlar var. Korkarım ki bunları benden alırlar. Nasıl varacağımı bilemiyorum, dedi. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Bunun üzerine Yahyâ Efendi; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Sana kimse zarar veremez. Bu senin nasîbindir. Var selâmetle git, buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İmâm Efendi vedâ edip yola çıktı. Hakîkaten başına hiçbir şey gelmeden Yalova’ya vardı. Kendisini hanımı karşıladı. Heybedeki altınları görünce, hayretler içinde kaldı ve; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Bunları nereden buldun? diye sordu. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">O da; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Bu işi sana açıklayamam. Sâdece Allahü teâlânın ihsânı olarak bil! dedi. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İmâm Efendi bundan sonra etrâfına yardım etmeye başladı. Hem yedi hem yedirdi. Ömrü hayır yapmakla geçti.</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İnsanlar onun hakkında; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Nereden buluyor bunları?” demeye başladı. </span></p><p><span style="font-size: 10px">Bâzısı da; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Birisinden emânet almış gâlibâ!</span></p><p><span style="font-size: 10px">Kimisi de; </span></p><p><span style="font-size: 10px">-Anlaşılan defîne bulmuş, dedi. </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Herbiri bir şey söyledi. Netîcede İmâm Efendi hastalandı. Hastalığı ilerleyince, komşularını başına çağırdı ve onlara; </span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px"></span><span style="font-size: 10px">-Size bu malı nereden bulduğumu açıklamak istedim. Bunun elime girmesine sebep, Yahyâ Efendi hazretleridir. Bugüne kadar kimseye söylemedim. Zîrâ bana, söyleme gizle demişti. Şimdi ise ömrümün sonu yaklaştığından onun kerâmeti unutulmasın diye söylüyorum, dedi ve Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 24136, member: 1208"] [B]HEYBEDEKİ ALTINLAR[/B][SIZE=2] Yalova’da bir imâm vardı ki, Yahyâ Efendiyi büyük bilir ve çok severdi. Zaman zaman ziyâretine gelirdi. Bu imâmın çoluk çocuğu kalabalık olup, maddî sıkıntı içindeydi. Fakat o sabreder fakirliğini gizler, kimseye bir şey söylemezdi. Bir gün yine Yahyâ Efendi hazretlerini ziyârete geldi. Selâm verip huzûrunda oturdu. O sırada dergâh tenhâ olup, kimseler yoktu. [/SIZE] [SIZE=2]Yahyâ Efendi ona; - Ey temiz insan! Gel seninle bahçede biraz dolaşalım. Allahü teâlânın lütfunun sonu yoktur, buyurdu. [/SIZE] [SIZE=2]Berâberce çıktılar. Bir yere geldiklerinde, Yahyâ Efendi; - Sen bize candan bağlısın. Şimdi sana Allahü teâlânın lütfuyla bir iş göstereceğim. Böylece gönlündeki fakirlik sıkıntısı kalmayacak. Fakirlik ateşini söndürmüş ve seni sevindirmiş olacağız, buyurdu. [/SIZE] [SIZE=2]Sonra yere asâsını vurdu ve; - Burasını kaz! dedi. [/SIZE] [SIZE=2]İmâm Efendi orasını açtığında, içinden bir küp altın çıktı. Ona; -Ne durursun, fakirlik hastalığına çâredir. Bunları sana sonsuz hazîneler sâhibi Allahü teâlâ gönderdi. İstediğin kadar al, buyurdu. [/SIZE] [SIZE=2]İmâm Efendi bunları heybesine doldurdu. Yahyâ Efendi ona; -Ey İmâm Efendi! Dünyâ üzüntüsünü gönlüne sakın koyma. Bunları hayırlı işlere sarfedersin. Yalnız bu sırrı kimseye söyleme. Şâyet anlatırsan o zaman bunlar elinden çıkar, aldırırsın, buyurdu. [/SIZE] [SIZE=2]İmâm Efendi de; -Efendim, ben bu işe çok şaştım! Bu kadar altınla memleketime nasıl dönerim. Yollarda haramîler, eşkıyâlar var. Korkarım ki bunları benden alırlar. Nasıl varacağımı bilemiyorum, dedi. [/SIZE] [SIZE=2]Bunun üzerine Yahyâ Efendi; -Sana kimse zarar veremez. Bu senin nasîbindir. Var selâmetle git, buyurdu. [/SIZE] [SIZE=2]İmâm Efendi vedâ edip yola çıktı. Hakîkaten başına hiçbir şey gelmeden Yalova’ya vardı. Kendisini hanımı karşıladı. Heybedeki altınları görünce, hayretler içinde kaldı ve; -Bunları nereden buldun? diye sordu. [/SIZE] [SIZE=2]O da; -Bu işi sana açıklayamam. Sâdece Allahü teâlânın ihsânı olarak bil! dedi. [/SIZE] [SIZE=2]İmâm Efendi bundan sonra etrâfına yardım etmeye başladı. Hem yedi hem yedirdi. Ömrü hayır yapmakla geçti. [/SIZE] [SIZE=2]İnsanlar onun hakkında; -Nereden buluyor bunları?” demeye başladı. Bâzısı da; -Birisinden emânet almış gâlibâ! Kimisi de; -Anlaşılan defîne bulmuş, dedi. [/SIZE] [SIZE=2]Herbiri bir şey söyledi. Netîcede İmâm Efendi hastalandı. Hastalığı ilerleyince, komşularını başına çağırdı ve onlara; [/SIZE][SIZE=2]-Size bu malı nereden bulduğumu açıklamak istedim. Bunun elime girmesine sebep, Yahyâ Efendi hazretleridir. Bugüne kadar kimseye söylemedim. Zîrâ bana, söyleme gizle demişti. Şimdi ise ömrümün sonu yaklaştığından onun kerâmeti unutulmasın diye söylüyorum, dedi ve Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti.[/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Heybedeki altınlar
Üst
Alt