Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hadis-i Şerifler
Hesap ve kullar arasında hükmün verilmesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 4626" data-attributes="member: 3"><p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Blue"><strong>HESAP VE KULLAR ARASINDA HÜKMÜN VERİLMESİ</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (Kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Buhari, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizi, Kıyamet 2, (2421).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından; adamın adamı niye yaraladığından sorulacak."</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> (Ebu Hureyre) der ki: "Biz şunu da işitirdik: "Kıyamet günü, kişiyi tanımadığı birisi yakalar ve der ki: "Sen beni hata ve münker işlerden görüyordun, fakat ondan men etmiyordun!"</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Müslim, Birr 60, (2582); Tirmizi, Kıyamet 2, (2422).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Boynuzlu koyun....." tabirinden gerisi Rezin'in ziyadesidir,</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ahirette kimin hesabı münakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!" buyurmuşlardı. Ben: "Nasıl olur? </span> <span style="font-size: 12px">Allah Teâla hazretleri (meâlen):</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevinçli olarak dönecek" (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap münakaşası değil mi)?" dedim.</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Hayır! buyurdular, bu (münakaşa değil) arzdır. Kıyamet günü hesâba çekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!"</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Buhari, ilim 35, Tefsir, İnşikak 1, Rikak 49; Müslim, Cennet 80, (2876); Ebu Davud, Cenaiz 3, (3093); Tirmizi, Kıyamet 6, (2428 ).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hureys İbnu Kabisa radıyallahu anh anlatıyor: "Medine'ye geldim ve: "Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın yanına oturdum. Kendisine:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ben, </span> <span style="font-size: 12px">Allah'a bana salih bir arkadaş nasip etmesi için dua ettim. bana, Resûlullah'tan işittiğin bir hadis söyle! Olur ki Allah Teâla Hazretlerri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrâna düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teâla Hazretleri: "Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Böylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Tirmizi, Salat 305, (413); Nesai, Salat 9, (1232).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Yahya İbnu Sa'id rahimehullah anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, (Kıyamet günü), kulun ilk bakılacak ameli namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, geri kalan amellerine bakılır. Eğer namazı kabul edilmezse diğer amellerinin hiçbirine bakılmaz."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Muvatta, Kavru's-Salat 89, (1, 173).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, insanlar arasında hükmedilecek ilk şey kandır."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Buhari, Diyat 1, Rikak 48; Müslim, Kasame 28, (1678 ); Tirmizi, Diyat 8, (1396); Nesai, Tahrim 2, (7, 83).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ebu Berse radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> -Ömrünü nerede harcadığından,</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> -Ne amelde bulunduğundan,</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> -Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> -Vücudunu nerede çürüttüğünden."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Tirmizi, Kıyamet 1, (2419).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ebu Sa'id ve Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyorlar:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü kul (hesap vermek üzere huzur-u ilahiye) getirilir. </span> <span style="font-size: 12px">Allah Teâla Hazretleri:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. </span> <span style="font-size: 12px">Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Tirmizi, Kıyamet 7, (2430).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashab, Resûlullah'a): "Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir günde, öğle vaktinde güneşi görme hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu. Ashab: "Hayır!" deyince:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bulutsuz (dolunaylı) gecede ayı görmekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" deyince:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Zülcelal'e yemin olsun, Rabbinizi görme hususunda da hiçbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı güneş ve ayı görmede itişip kakışmanız olmadığı gibi. Böylece kul, Rabbiyle karşı karşıya gelecek. Rabb Teâla:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey filân! ben sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Atı, deveyi sana musahhar (hizmetçi) kılmadım mı? Reislik yapmana, ganimet malından dörtte bir almana müsaade etmedim mi?" diye soracak. Kul:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">"Evet ey Rabbim!" diyecek. Rab Teâla:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Benimle karşılaşacağını hiç düşünmedin mi?" diyecek. kul bu soruya: "Hayır!" karşılığını verecek. Rab Teâlâ da:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Öyleyse şimdi de ben seni unutuyorum. Tıpkı (dünyada) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek. Sonra ikinci kul </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın karşısına çıkar. Rab Teâla ona da aynı şeyleri söyler. Sonra üçüncüye de birinciye söylediklerinin aynısını söyler. Kul: "Evet! Ey Rabbim!" der. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla da:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Benimle karşılaşacağını hiç aklından geçirdin mi?" diye sorar. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kul:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim, sana, kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim!" der ve elinden geldiğince (Hak Teâla hakkında) hayır senâda bulunur. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bu hususta lehine şehâdet edecek biri var mı?" diye soracak. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kul:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Hayır, yok!" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rabb Teâla:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Şimdi senin aleyhine bir şahit gönderilecek!" der. Kul kendi kendine: "Benim aleyhime şahidlik yapacak da kim?" diye içinden düşünür. Kulun ağzı mühürlenir. Uyluğuna: "Haydi konuş!" denir. Uyluğu, eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun kendisi için bir özür aramaması içindir. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Bu kimse, allah'ın gadabına uğrayan münâfıktır."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Müslim, Zühd 16, (2968 ).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> İbnu'l-Müseyyib, Atâ İbnu Zeyd el-Leysi, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyorlar: "İnsanlar Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. O da: "Siz bulutsuz dolunay gecesinde ayı görmekten şüpheye düşer misiniz?" diye cevap verdi. Onlar:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Hayır! Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın Resûlü!" diye cevap verdiler. Aleyhissalâtu vesselâm:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bulutsuz bir günde güneşi görmekten şüphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ashab yine: "Hayır!" cevabını verdiler. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Bunun üzerine:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Şunu bilin ki, siz Rabbinizi de böyle göreceksiniz. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kıyamet günü, insanlar haşrolunurlar. (Rab Teâla):</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kim (Benden başka) bir şeye tapıyor idiyse ona tâbi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada, münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. </span> <span style="font-size: 12px">Allah</span></p> <p style="text-align: center">onlara (tanımadıkları bir surette) yaklaşır. </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ben sizin Rabbinizim!"buyurur. Oradakiler:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "(Senden Allah'a sığınırız). Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz gelince biz onu tanırız!" derler. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Derken Rableri (onların tanıyacağı surette) gelir. "Ben Rabbinizim!" der. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Onlar da:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Sen Rabbimizsin!" derler. Rabb Teâla onları (cennete) davet eder. Cehennemin üzerine Sırat kurulur. Peygamberler arasında, ümmetiyle Sırat'tan ilk geçen ben olurum. O gün peygamberler dışında kimse konuşmaz. Peygamberlerin o günkü kelamı da:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Allahümme sellim, Allahümme sellim (Ey Rabbimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!)" olacak. Cehennemde, deve dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini gördünüz mü?" diye sordu. Ashab: "Evet!" deyince Aleyhissalatu vesselam devam etti:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "İşte o kancalar, tıpkı deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların büyüklüğü ne kadardır, </span> <span style="font-size: 12px">Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanlarrı (kötü) amelleri sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kötü) ameli sebebiyle helak olur. Bir kısmı da ateşin içine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten çıkarmaları için meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar. Çünkü Allah Teâla Hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe haram etmiştir.</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Onlar böylece ateşten çıkarlar. Hepsi de ateşten kavrulmuş vaziyettedir. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Selin getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz açıp) bitmesi gibi, suyun değdiği yerler yeniden bitecek.</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rabb Teâla, sonra, kullar arasındaki hükmünü tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur. </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Yüzü cehenneme doğru ilerlerken:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim! Yüzümü ateş tarafından çevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu" diye yalvaracak. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Allah</span> <span style="font-size: 12px"> Teâla'ya, kendisine dua etmesini dilediği kadar duada bulunacak. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Sonra </span> <span style="font-size: 12px">Allah Teâla Hazretleri:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ben bu istediğini versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Adam: "İzzet ve celâline yemin olsun! Hayır! Bundan başkasını istemem!" diyecek ve istemeyeceği hususunda </span> <span style="font-size: 12px">Allah'a ahd u misakta bulunacak. (Allah), bunnun üzerine yüzünü ateşten çevirecek. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Adam yüzüyle cennete yönelince ve onun güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği bir müddet susacak. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Sonra (dayanamayıp): "Ey rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır!" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Allah</span> <span style="font-size: 12px"> Teâla Hazretleri:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Sen bana istemiş olduğundan başka bir talepte bulunmayacağına dair ahd u misakta bulunmadın mı? Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin!" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Adam:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim! Mahlukatın en bedbahtı ben olmayayım!" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla: "Sana bu istediğin verilse, acaba başka bir şey istemeyecek misin?" der. </span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Adam: "Hayır! İzzetine ve celaline yemin olsun hayır! Başka birşey istemeyeceğim!" diyecek. </span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rabbi de onu mazur addedecek. Çünkü o, sabredilemeyecek bir şeyler görmüştür. Adam, Rabbine, istediği ahd u misakta bulunur. (Rabbi de) onu cennetin kapısına yaklaştırır. Kapıya yaklaşıp onun güzelliğini ve içindeki tarâvet ve sürûru görünce, </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın dilediği kadar sesini keser. (Fakat daha fazla dayanamayıp atılır):</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim! Beni cennete koy!" der. </span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin! Sana verilenlerin dışında bir şey istemeyeceğine dair bana ahd u misâk vermedin mi?" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Adam: "Ey Rabbim! Beni mahlukatın en bedbahtı yapma!" diyecek. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px">Allah</span> <span style="font-size: 12px"> onun bu haline gülecek. Sonra ona cennete girmesi için izin verecek ve:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Dile (ne dilersen)!" diyecek. adam dileyecek. Öyle ki, hiçbir arzusu kalmayacak. </span> <span style="font-size: 12px">Allah yine de: "Şunları şunları da iste!" deyip, istemesi gereken şeyleri zikredecek. Böylece istenecek şeyler bitince Allah Teâla Hazretleri:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bütün bunlar, bir misliyle sana verilmiştir!" buyuracak."</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ebu Sa'id der ki: </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Bütün bunlar, on misliyle birlikte sana verilmiştir!" dediğini işittim."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Buhari, Rikak 52, Ezan 129, Tevhid 24; Müslim, İman 299, (182); Tirmizi, Cennet 20, (2560).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kıyamet günü insanlar üç kere Allah'a arzedilirler: İlk iki arzedilmede cidâl ve özür beyanı vardır. Ama üçüncü arzedilme esnasında ellerde sahifeler uçuşur, kimisi sağ eliyle, kimisi de sol eliyle alır."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Tirmizi, Kıyamet 5, (2427).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam bana: "(Kıyamet günü </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın kişiye hususi) hitabı hakkında ne işittin?" diye sordu. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Şu cevabı verdim:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Mü'min Rabbine yaklaştırılır. Öyle ki, (Allah onun) üzerine himayesini indirir ve günahlarını itiraf ettirir. </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ona sorar: "Şu şu günahlarını biliyor musun?" </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Mü'min kul, iki kere:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Evet ey Rabbim, biliyorum!" der. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla da:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Dünyada iken bunları örterek seni teşhir etmemiştim. Bugün de onları senden affediyorum!" buyurur. Sonra ona hasenât defteri verilir. Amma, kâfirlere ve münâfıklara gelince, bunlarla ilgili olarak, bütün mahlukatın huzurunda:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bunlar </span> <span style="font-size: 12px">Allah namına yalan söylemişler (böylece büyük bir zulümde bulunmuşlardır). Haberiniz olsun! Allah'ın lâneti zâlimleredir" diye nida olunur."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Buhari, Mezalim 2, Tefsir, Hud 4, Edeb 60, Tevhid 36; Müslim, Tevbe 52, (2768).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın Resûlü! Benim kölelerim var, bana yalan söylüyorlar ve bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar. Ben de onlara şetmediyor ve dövüyorum. Onlar yüzünden (Allah yanında) durumum ne olacak?" diye sordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kıyamet günü onlar, sana olan ihânetleri, isyanları ve yalanları sebebiyle muhâsebe olacaktır. Senin onlara verdiğin ceza ise, eğer cezan onların günahları nisbetinde ise, başabaştır; ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından az ise bu senin için bir fazilet olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından çok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır" buyurdular. </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Bunun üzerine adam huzurdan çekildi, ağlamaya ve dövünmeye başladı. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Sen </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor! (Mealen): "Biz Kıyamet gününe mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. (O şey bir hardal tanesi kadar bile olsa, onu getiririz (Mizana koyarız). Hesapçılar olarak da biz yeteriz" (Enbiya 47). Adam tekrar:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "</span> <span style="font-size: 12px">Allah'a yemin olsun, ey Allah'ın Resûlü! Ben hem kendim ve hem de onlar için, ayrılmalarından daha hayırlı bir şey göremiyorum. Seni şahid kılıyorum, hepsi hürdür, (azad ettim)" dedi."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3163).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) güldüler ve:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Neye güldüğümü biliyor musunuz?" buyurdular. Biz:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "</span> <span style="font-size: 12px">Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik.</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kulun Rabbine olan hitabından!" buyurdular ve şöyle devam ettiler:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Kul şöyle der: "Ey Rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?"</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rab Teâla: "Evet korudum" buyurur. Kul da:</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Fakat ben bugün, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahid olmasını asla istemiyorum" der. </span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rabb Teâla:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bugün sana tek şâhid olarak nefsin, çok şahid olarak da kirâmen kâtibin kâfidir" buyurur." </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Resûlullah devamla dedi ki:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına: "Konuş!" denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: "Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim" der."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Müslim, Zühd 17, (2969).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhüma anlatıyor: </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Aziz ve celil olan </span> <span style="font-size: 12px">Allah (Kıyamet günü), ümmetimden bir adamı mahlukatın üstünden seçer ve onun için doksandokuz büyük defter açar. Her defter, gözün alabildiği kadar büyüktür. Rab Teâla adama sorar: "Bu defterde yazılı olanlardan bir şey inkâr ediyor musun? Muhafız kâtiplerim (olmadık şeyler yazarak sana) zulmetmişler mi?" </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kul:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim! hayır! (Hepsi doğrudur!)" der. </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Rabb Teâla sorar:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "(Bunları yapmada beyan edeceğin) bir özrrün var mı?" </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kul der:</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Hayır! Ey Rabbim!" </span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Aziz ve celil olan </span> <span style="font-size: 12px">Allah:</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Evet! Senin bizim yanımızda (makbul, büyük) bir de hasenen var. Bugün sana zulüm yapmayacağız!" buyurur. Hemen bir etiket çıkarılır. Üzerinde "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulallah (şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir)" yazılıdır."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Sonra, Rabb Teâla der: "Ağırlığını (yani amellerinin ağırlığını) hazırla!" </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Kul sorar:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Ey Rabbim! Bu defterlerin yanındaki bu etiket de ne?" Rabb Teâla der: "Sana zulmedilmeyecek! Hemen defterler Mizan'ın bir kefesine konur, etiket de diğer kefesine. Tartılırlar. Sonunda defterler hafif kalır, etiket ağır basar. </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Esasen Allah'ın ismi yanında hiçbir şey ağır olamaz."</span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Tirmizi, İman 17, (2641).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Ebu Mes'ud el-Bedri radıyallahu anh anlatıyor: "Ey </span> <span style="font-size: 12px">Allah'ın Resûlü dendi, biz cahiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba çekilecek miyiz?" </span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Şu cevabı verdiler:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Müslüman olduktan sonra iyi olana, cahiliye devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm'daki ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır."</span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Buhari, İstitabe 1; Müslim, İman 189, (120).</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: </span> </p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> "Bir kimseyi (küfür veya günah gibi) bir şeye çağıran hiç kimse yok ki Kıyâmet günü, o çağırdığı şeyle birlikte tevkif edilmemiş olsun. Mutlaka onunla ayrılmaz şekilde beraberdir. Bir adam bir adamı (bir şeye) davet etmiş olsa dahi! sonra şu ayeti okudu. (Mealen): "Onları hapsedin, çünkü onlar mes'ûldürler" (Saffat 24).</span> </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> Tirmizi, Tefsir, Saffat (3226).</span> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 4626, member: 3"] [CENTER] [SIZE=4][COLOR=Blue][B]HESAP VE KULLAR ARASINDA HÜKMÜN VERİLMESİ[/B][/COLOR][/SIZE] [SIZE=3] Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (Kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir."[/SIZE] [SIZE=3]Buhari, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizi, Kıyamet 2, (2421).[/SIZE] [SIZE=3] Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından; adamın adamı niye yaraladığından sorulacak."[/SIZE] [SIZE=3] (Ebu Hureyre) der ki: "Biz şunu da işitirdik: "Kıyamet günü, kişiyi tanımadığı birisi yakalar ve der ki: "Sen beni hata ve münker işlerden görüyordun, fakat ondan men etmiyordun!"[/SIZE] [SIZE=3]Müslim, Birr 60, (2582); Tirmizi, Kıyamet 2, (2422).[/SIZE] [SIZE=3] "Boynuzlu koyun....." tabirinden gerisi Rezin'in ziyadesidir,[/SIZE] [SIZE=3] Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:[/SIZE] [SIZE=3] "Ahirette kimin hesabı münakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!" buyurmuşlardı. Ben: "Nasıl olur? [/SIZE] [SIZE=3]Allah Teâla hazretleri (meâlen):[/SIZE] [SIZE=3] "O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevinçli olarak dönecek" (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap münakaşası değil mi)?" dedim.[/SIZE] [SIZE=3] "Hayır! buyurdular, bu (münakaşa değil) arzdır. Kıyamet günü hesâba çekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!"[/SIZE] [SIZE=3] Buhari, ilim 35, Tefsir, İnşikak 1, Rikak 49; Müslim, Cennet 80, (2876); Ebu Davud, Cenaiz 3, (3093); Tirmizi, Kıyamet 6, (2428 ).[/SIZE] [SIZE=3] Hureys İbnu Kabisa radıyallahu anh anlatıyor: "Medine'ye geldim ve: "Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın yanına oturdum. Kendisine:[/SIZE] [SIZE=3] "Ben, [/SIZE] [SIZE=3]Allah'a bana salih bir arkadaş nasip etmesi için dua ettim. bana, Resûlullah'tan işittiğin bir hadis söyle! Olur ki Allah Teâla Hazretlerri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:[/SIZE] [SIZE=3] "Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrâna düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teâla Hazretleri: "Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Böylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir."[/SIZE] [SIZE=3]Tirmizi, Salat 305, (413); Nesai, Salat 9, (1232).[/SIZE] [SIZE=3] Yahya İbnu Sa'id rahimehullah anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, (Kıyamet günü), kulun ilk bakılacak ameli namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, geri kalan amellerine bakılır. Eğer namazı kabul edilmezse diğer amellerinin hiçbirine bakılmaz."[/SIZE] [SIZE=3]Muvatta, Kavru's-Salat 89, (1, 173).[/SIZE] [SIZE=3] İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, insanlar arasında hükmedilecek ilk şey kandır."[/SIZE] [SIZE=3]Buhari, Diyat 1, Rikak 48; Müslim, Kasame 28, (1678 ); Tirmizi, Diyat 8, (1396); Nesai, Tahrim 2, (7, 83).[/SIZE] [SIZE=3] Ebu Berse radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz:[/SIZE] [SIZE=3] -Ömrünü nerede harcadığından,[/SIZE] [SIZE=3] -Ne amelde bulunduğundan,[/SIZE] [SIZE=3] -Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,[/SIZE] [SIZE=3] -Vücudunu nerede çürüttüğünden."[/SIZE] [SIZE=3]Tirmizi, Kıyamet 1, (2419).[/SIZE] [SIZE=3] Ebu Sa'id ve Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyorlar:[/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü kul (hesap vermek üzere huzur-u ilahiye) getirilir. [/SIZE] [SIZE=3]Allah Teâla Hazretleri:[/SIZE] [SIZE=3] "Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3]Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."[/SIZE] [SIZE=3]Tirmizi, Kıyamet 7, (2430).[/SIZE] [SIZE=3] Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashab, Resûlullah'a): "Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir günde, öğle vaktinde güneşi görme hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu. Ashab: "Hayır!" deyince:[/SIZE] [SIZE=3] "Bulutsuz (dolunaylı) gecede ayı görmekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" deyince:[/SIZE] [SIZE=3] "Nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Zülcelal'e yemin olsun, Rabbinizi görme hususunda da hiçbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı güneş ve ayı görmede itişip kakışmanız olmadığı gibi. Böylece kul, Rabbiyle karşı karşıya gelecek. Rabb Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey filân! ben sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Atı, deveyi sana musahhar (hizmetçi) kılmadım mı? Reislik yapmana, ganimet malından dörtte bir almana müsaade etmedim mi?" diye soracak. Kul:[/SIZE] [SIZE=3]"Evet ey Rabbim!" diyecek. Rab Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Benimle karşılaşacağını hiç düşünmedin mi?" diyecek. kul bu soruya: "Hayır!" karşılığını verecek. Rab Teâlâ da:[/SIZE] [SIZE=3] "Öyleyse şimdi de ben seni unutuyorum. Tıpkı (dünyada) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek. Sonra ikinci kul [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın karşısına çıkar. Rab Teâla ona da aynı şeyleri söyler. Sonra üçüncüye de birinciye söylediklerinin aynısını söyler. Kul: "Evet! Ey Rabbim!" der. [/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla da:[/SIZE] [SIZE=3] "Benimle karşılaşacağını hiç aklından geçirdin mi?" diye sorar. [/SIZE] [SIZE=3] Kul:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim, sana, kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim!" der ve elinden geldiğince (Hak Teâla hakkında) hayır senâda bulunur. [/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Bu hususta lehine şehâdet edecek biri var mı?" diye soracak. [/SIZE] [SIZE=3] Kul:[/SIZE] [SIZE=3] "Hayır, yok!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3] Rabb Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Şimdi senin aleyhine bir şahit gönderilecek!" der. Kul kendi kendine: "Benim aleyhime şahidlik yapacak da kim?" diye içinden düşünür. Kulun ağzı mühürlenir. Uyluğuna: "Haydi konuş!" denir. Uyluğu, eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun kendisi için bir özür aramaması içindir. [/SIZE] [SIZE=3] Bu kimse, allah'ın gadabına uğrayan münâfıktır."[/SIZE] [SIZE=3]Müslim, Zühd 16, (2968 ).[/SIZE] [SIZE=3] İbnu'l-Müseyyib, Atâ İbnu Zeyd el-Leysi, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyorlar: "İnsanlar Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. O da: "Siz bulutsuz dolunay gecesinde ayı görmekten şüpheye düşer misiniz?" diye cevap verdi. Onlar:[/SIZE] [SIZE=3] "Hayır! Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın Resûlü!" diye cevap verdiler. Aleyhissalâtu vesselâm:[/SIZE] [SIZE=3] "Bulutsuz bir günde güneşi görmekten şüphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. [/SIZE] [SIZE=3] Ashab yine: "Hayır!" cevabını verdiler. [/SIZE] [SIZE=3] Bunun üzerine:[/SIZE] [SIZE=3] "Şunu bilin ki, siz Rabbinizi de böyle göreceksiniz. [/SIZE] [SIZE=3] Kıyamet günü, insanlar haşrolunurlar. (Rab Teâla):[/SIZE] [SIZE=3] "Kim (Benden başka) bir şeye tapıyor idiyse ona tâbi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada, münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. [/SIZE] [SIZE=3]Allah[/SIZE] onlara (tanımadıkları bir surette) yaklaşır. [SIZE=3] "Ben sizin Rabbinizim!"buyurur. Oradakiler:[/SIZE] [SIZE=3] "(Senden Allah'a sığınırız). Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz gelince biz onu tanırız!" derler. [/SIZE] [SIZE=3] Derken Rableri (onların tanıyacağı surette) gelir. "Ben Rabbinizim!" der. [/SIZE] [SIZE=3] Onlar da:[/SIZE] [SIZE=3] "Sen Rabbimizsin!" derler. Rabb Teâla onları (cennete) davet eder. Cehennemin üzerine Sırat kurulur. Peygamberler arasında, ümmetiyle Sırat'tan ilk geçen ben olurum. O gün peygamberler dışında kimse konuşmaz. Peygamberlerin o günkü kelamı da:[/SIZE] [SIZE=3] "Allahümme sellim, Allahümme sellim (Ey Rabbimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!)" olacak. Cehennemde, deve dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini gördünüz mü?" diye sordu. Ashab: "Evet!" deyince Aleyhissalatu vesselam devam etti:[/SIZE] [SIZE=3] "İşte o kancalar, tıpkı deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların büyüklüğü ne kadardır, [/SIZE] [SIZE=3]Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanlarrı (kötü) amelleri sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kötü) ameli sebebiyle helak olur. Bir kısmı da ateşin içine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten çıkarmaları için meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar. Çünkü Allah Teâla Hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe haram etmiştir.[/SIZE] [SIZE=3] Onlar böylece ateşten çıkarlar. Hepsi de ateşten kavrulmuş vaziyettedir. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Selin getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz açıp) bitmesi gibi, suyun değdiği yerler yeniden bitecek.[/SIZE] [SIZE=3] Rabb Teâla, sonra, kullar arasındaki hükmünü tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur. [/SIZE] [SIZE=3] Yüzü cehenneme doğru ilerlerken:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim! Yüzümü ateş tarafından çevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu" diye yalvaracak. [/SIZE] [SIZE=3]Allah[/SIZE] [SIZE=3] Teâla'ya, kendisine dua etmesini dilediği kadar duada bulunacak. [/SIZE] [SIZE=3] Sonra [/SIZE] [SIZE=3]Allah Teâla Hazretleri:[/SIZE] [SIZE=3] "Ben bu istediğini versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak. [/SIZE] [SIZE=3] Adam: "İzzet ve celâline yemin olsun! Hayır! Bundan başkasını istemem!" diyecek ve istemeyeceği hususunda [/SIZE] [SIZE=3]Allah'a ahd u misakta bulunacak. (Allah), bunnun üzerine yüzünü ateşten çevirecek. [/SIZE] [SIZE=3] Adam yüzüyle cennete yönelince ve onun güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği bir müddet susacak. [/SIZE] [SIZE=3] Sonra (dayanamayıp): "Ey rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3]Allah[/SIZE] [SIZE=3] Teâla Hazretleri:[/SIZE] [SIZE=3] "Sen bana istemiş olduğundan başka bir talepte bulunmayacağına dair ahd u misakta bulunmadın mı? Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3] Adam:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim! Mahlukatın en bedbahtı ben olmayayım!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla: "Sana bu istediğin verilse, acaba başka bir şey istemeyecek misin?" der. [/SIZE] [SIZE=3] Adam: "Hayır! İzzetine ve celaline yemin olsun hayır! Başka birşey istemeyeceğim!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3] Rabbi de onu mazur addedecek. Çünkü o, sabredilemeyecek bir şeyler görmüştür. Adam, Rabbine, istediği ahd u misakta bulunur. (Rabbi de) onu cennetin kapısına yaklaştırır. Kapıya yaklaşıp onun güzelliğini ve içindeki tarâvet ve sürûru görünce, [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın dilediği kadar sesini keser. (Fakat daha fazla dayanamayıp atılır):[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim! Beni cennete koy!" der. [/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin! Sana verilenlerin dışında bir şey istemeyeceğine dair bana ahd u misâk vermedin mi?" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3] Adam: "Ey Rabbim! Beni mahlukatın en bedbahtı yapma!" diyecek. [/SIZE] [SIZE=3]Allah[/SIZE] [SIZE=3] onun bu haline gülecek. Sonra ona cennete girmesi için izin verecek ve:[/SIZE] [SIZE=3] "Dile (ne dilersen)!" diyecek. adam dileyecek. Öyle ki, hiçbir arzusu kalmayacak. [/SIZE] [SIZE=3]Allah yine de: "Şunları şunları da iste!" deyip, istemesi gereken şeyleri zikredecek. Böylece istenecek şeyler bitince Allah Teâla Hazretleri:[/SIZE] [SIZE=3] "Bütün bunlar, bir misliyle sana verilmiştir!" buyuracak."[/SIZE] [SIZE=3] Ebu Sa'id der ki: [/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Bütün bunlar, on misliyle birlikte sana verilmiştir!" dediğini işittim."[/SIZE] [SIZE=3] Buhari, Rikak 52, Ezan 129, Tevhid 24; Müslim, İman 299, (182); Tirmizi, Cennet 20, (2560).[/SIZE] [SIZE=3] Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: [/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Kıyamet günü insanlar üç kere Allah'a arzedilirler: İlk iki arzedilmede cidâl ve özür beyanı vardır. Ama üçüncü arzedilme esnasında ellerde sahifeler uçuşur, kimisi sağ eliyle, kimisi de sol eliyle alır."[/SIZE] [SIZE=3] Tirmizi, Kıyamet 5, (2427).[/SIZE] [SIZE=3] İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam bana: "(Kıyamet günü [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın kişiye hususi) hitabı hakkında ne işittin?" diye sordu. [/SIZE] [SIZE=3] Şu cevabı verdim:[/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Mü'min Rabbine yaklaştırılır. Öyle ki, (Allah onun) üzerine himayesini indirir ve günahlarını itiraf ettirir. [/SIZE] [SIZE=3] Ona sorar: "Şu şu günahlarını biliyor musun?" [/SIZE] [SIZE=3] Mü'min kul, iki kere:[/SIZE] [SIZE=3] "Evet ey Rabbim, biliyorum!" der. [/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla da:[/SIZE] [SIZE=3] "Dünyada iken bunları örterek seni teşhir etmemiştim. Bugün de onları senden affediyorum!" buyurur. Sonra ona hasenât defteri verilir. Amma, kâfirlere ve münâfıklara gelince, bunlarla ilgili olarak, bütün mahlukatın huzurunda:[/SIZE] [SIZE=3] "Bunlar [/SIZE] [SIZE=3]Allah namına yalan söylemişler (böylece büyük bir zulümde bulunmuşlardır). Haberiniz olsun! Allah'ın lâneti zâlimleredir" diye nida olunur."[/SIZE] [SIZE=3] Buhari, Mezalim 2, Tefsir, Hud 4, Edeb 60, Tevhid 36; Müslim, Tevbe 52, (2768).[/SIZE] [SIZE=3] Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın Resûlü! Benim kölelerim var, bana yalan söylüyorlar ve bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar. Ben de onlara şetmediyor ve dövüyorum. Onlar yüzünden (Allah yanında) durumum ne olacak?" diye sordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:[/SIZE] [SIZE=3] "Kıyamet günü onlar, sana olan ihânetleri, isyanları ve yalanları sebebiyle muhâsebe olacaktır. Senin onlara verdiğin ceza ise, eğer cezan onların günahları nisbetinde ise, başabaştır; ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından az ise bu senin için bir fazilet olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından çok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır" buyurdular. [/SIZE] [SIZE=3] Bunun üzerine adam huzurdan çekildi, ağlamaya ve dövünmeye başladı. [/SIZE] [SIZE=3] Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Sen [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor! (Mealen): "Biz Kıyamet gününe mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. (O şey bir hardal tanesi kadar bile olsa, onu getiririz (Mizana koyarız). Hesapçılar olarak da biz yeteriz" (Enbiya 47). Adam tekrar:[/SIZE] [SIZE=3] "[/SIZE] [SIZE=3]Allah'a yemin olsun, ey Allah'ın Resûlü! Ben hem kendim ve hem de onlar için, ayrılmalarından daha hayırlı bir şey göremiyorum. Seni şahid kılıyorum, hepsi hürdür, (azad ettim)" dedi."[/SIZE] [SIZE=3] Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3163).[/SIZE] [SIZE=3] Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: [/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) güldüler ve:[/SIZE] [SIZE=3] "Neye güldüğümü biliyor musunuz?" buyurdular. Biz:[/SIZE] [SIZE=3] "[/SIZE] [SIZE=3]Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik.[/SIZE] [SIZE=3] "Kulun Rabbine olan hitabından!" buyurdular ve şöyle devam ettiler:[/SIZE] [SIZE=3] "Kul şöyle der: "Ey Rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?"[/SIZE] [SIZE=3] Rab Teâla: "Evet korudum" buyurur. Kul da:[/SIZE] [SIZE=3] "Fakat ben bugün, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahid olmasını asla istemiyorum" der. [/SIZE] [SIZE=3] Rabb Teâla:[/SIZE] [SIZE=3] "Bugün sana tek şâhid olarak nefsin, çok şahid olarak da kirâmen kâtibin kâfidir" buyurur." [/SIZE] [SIZE=3] Resûlullah devamla dedi ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına: "Konuş!" denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: "Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim" der."[/SIZE] [SIZE=3] Müslim, Zühd 17, (2969).[/SIZE] [SIZE=3] İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhüma anlatıyor: [/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Aziz ve celil olan [/SIZE] [SIZE=3]Allah (Kıyamet günü), ümmetimden bir adamı mahlukatın üstünden seçer ve onun için doksandokuz büyük defter açar. Her defter, gözün alabildiği kadar büyüktür. Rab Teâla adama sorar: "Bu defterde yazılı olanlardan bir şey inkâr ediyor musun? Muhafız kâtiplerim (olmadık şeyler yazarak sana) zulmetmişler mi?" [/SIZE] [SIZE=3] Kul:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim! hayır! (Hepsi doğrudur!)" der. [/SIZE] [SIZE=3] Rabb Teâla sorar:[/SIZE] [SIZE=3] "(Bunları yapmada beyan edeceğin) bir özrrün var mı?" [/SIZE] [SIZE=3] Kul der:[/SIZE] [SIZE=3] "Hayır! Ey Rabbim!" [/SIZE] [SIZE=3] Aziz ve celil olan [/SIZE] [SIZE=3]Allah:[/SIZE] [SIZE=3] "Evet! Senin bizim yanımızda (makbul, büyük) bir de hasenen var. Bugün sana zulüm yapmayacağız!" buyurur. Hemen bir etiket çıkarılır. Üzerinde "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulallah (şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir)" yazılıdır."[/SIZE] [SIZE=3] Sonra, Rabb Teâla der: "Ağırlığını (yani amellerinin ağırlığını) hazırla!" [/SIZE] [SIZE=3] Kul sorar:[/SIZE] [SIZE=3] "Ey Rabbim! Bu defterlerin yanındaki bu etiket de ne?" Rabb Teâla der: "Sana zulmedilmeyecek! Hemen defterler Mizan'ın bir kefesine konur, etiket de diğer kefesine. Tartılırlar. Sonunda defterler hafif kalır, etiket ağır basar. [/SIZE] [SIZE=3] Esasen Allah'ın ismi yanında hiçbir şey ağır olamaz."[/SIZE] [SIZE=3] Tirmizi, İman 17, (2641).[/SIZE] [SIZE=3] Ebu Mes'ud el-Bedri radıyallahu anh anlatıyor: "Ey [/SIZE] [SIZE=3]Allah'ın Resûlü dendi, biz cahiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba çekilecek miyiz?" [/SIZE] [SIZE=3] Şu cevabı verdiler:[/SIZE] [SIZE=3] "Müslüman olduktan sonra iyi olana, cahiliye devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm'daki ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır."[/SIZE] [SIZE=3] Buhari, İstitabe 1; Müslim, İman 189, (120).[/SIZE] [SIZE=3] Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: [/SIZE] [SIZE=3] "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:[/SIZE] [SIZE=3] "Bir kimseyi (küfür veya günah gibi) bir şeye çağıran hiç kimse yok ki Kıyâmet günü, o çağırdığı şeyle birlikte tevkif edilmemiş olsun. Mutlaka onunla ayrılmaz şekilde beraberdir. Bir adam bir adamı (bir şeye) davet etmiş olsa dahi! sonra şu ayeti okudu. (Mealen): "Onları hapsedin, çünkü onlar mes'ûldürler" (Saffat 24).[/SIZE] [SIZE=3] Tirmizi, Tefsir, Saffat (3226).[/SIZE] [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hadis-i Şerifler
Hesap ve kullar arasında hükmün verilmesi
Üst
Alt