- Katılım
- 28 Mart 2011
- Mesajlar
- 2,123
- Tepkime puanı
- 26
Helal lokmanın önemi.
İçimizdeki tükenmek nedir bilmeyen istekler bizi kendine köle ettiğinden beri, belimiz günah yüküyle iki kat oldu. Senin aşkın varken gönlümüze dünya sevgisi doldu. Bizim bu sahte efendilerimiz gözümüze ve gönlümüze sahip oldukları için önümüzü, sonumuzu göremez olduk. Bu halimiz nereye varacak? Bu çıkmazdan bizi kim kurtaracak?
Yediğimiz içtiğimiz şeyler aynen tohum gibidir. Düşüncelerimiz de ondan meydana gelir. Ağzımıza aldığımız helâl lokmadan Allaha hizmet ve öteki âleme gitme arzusu doğar. Haram lokmadan ise kin, hased, gaflet, bilgisizlik, hile ve cahillik doğar. [Hz. Pir Mevlana]
Ahir ömründe ömrünün iki gözü görmez olmuş. Kime dua ederse, duası tutuyormuş. Hastalar geldiği zaman, okuduğu zaman hasta iyi oluyor. Birisi dua istediği zaman, dua ediyor, istediği oluyor. Tanınmış, mübarek insan. Duası müstecâb, makbul, ne dua etse oluyor. Mücerreb, tecrübe edilmiş yâni, bu böyle. Birisi demiş ki:
-Yâ kendine dua etsene!.. Allah gözünün görme kabiliyetini aldı, görüyordun, görmez oldun. Dua edip de, gözünün açılmasını, görmesini Allahtan istesene
Demiş ki mübarek:
-Ben Allahın takdirini, gözümün nurundan daha çok severim!
Allah-u ekber!.. Söze bak: Ben Cenâb-ı Hakkın takdirini, gözümün nurundan daha fazla severim! demiş, O öyle takdir eylemiş.
Şu dünya gurbetinde, yuvasından ayrı düşmüş garip kuşlardan farkımız yok. Kendine giden yolu bulmamızı isteyerek bizi bu çölün ortasına bırakan sahibimizle irtibatımızı sağlayan tek iletişim vasıtası dualarımızdır. Böyle iken duası hiç reddedilmeyen Hazretin buyurduğu kelama bak:
Ben Allahın takdirini gözümün nurundan daha çok severim
İlahi bizlere de bu güzel sahabinin gönül ikliminden hisseler ikram eyle de bizleri senin takdir ve hükmüne razı olanlardan eyle! Senin belalarına sabretme gücü ver. Senin nimetlerine şükretmek nasib eyle! Senden, nimetlerinin tamamını, vereceğin afiyetin devamını ve senin aşkında sebatımızı isteriz.
Onun varislerinden Abdülkadir Geylani kuddise sirruh buyuruyor:
- Allahdan onun rızasından gayrı bir şey isteme. Onun rızası dahilinde, helal kazanç iste, helal yiyecek, giyecek ve içecek iste. Alın terinin ve helal kazancının haricinde şeylere talip olma. Allahın emirlerinden kaçma. Ona kendisinden dünyalık talebinde bulunmak gayesiyle ibadet etme. Yalnız onun rızası için ibadet et.
Hem düşün bakalım Acaba atamız Hz. Adem ve Havvaya niçin yemek eylemi yasaklandı da başka bir eylem yasaklanmadı?
Ey Âdem, sen ve eşin, cennete yerleşin, ikiniz de dilediğiniz şeyleri yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, çünkü zalimlerden olursunuz [Âraf, 19]
Haşa ancak insanı çözme çabasıdır. İnsanı ayakta tutan en önemli ihtiyaç yemektir. Diğer bütün eylemler buna bağlıdır. Kuran-ı Kerimde cennete girecek olan müminler için
Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için [Mürselat, 43]
buyrulmak suretiyle insanın yeme-içmeye düşkün yaratıldığını belirtmiştir.
Yasak bir meyve (biz buna Kuranî ıstılahla haram da diyebiliriz), insanlığın babasının nasıl cennetten çıkmasına sebep olmuşsa, onun evlatlarına da çıktığı yer olan cennete girmesine engel olur. Hz. Adem ilahi emre rağmen o ağaca yaklaşmasından dolayı nasıl dünyaya indirilmişse, dünyada bu yasağı çiğneyen de cehenneme indirilir.
Bir yasak meyve (diyelim ki bir elma) üstelik hepsi mideye inmemiş, birazı boğazda kalmış bir meyve Ademe cennetten çıkmaya malolmuşsa tonlarla yasak meyve yiyenlere neye malolur?
Aslında Hz.Ademe yasaklanan meyve ile müminlere yasaklanan bütün haram kazanç yolları arasında aynı Rab tarafından yasaklanma açısından hiçbir fark yoktur. Ve yine unutmayalım ki sarhoş sadece içilmesi haram olanı içen insan değil, bütün haram kazanç yollarından beslenenler de sarhoştur. Üstelik bu manevi sarhoşlar kendilerini ayık da sanmaktadırlar. Şimdi sual eylesek aramızda haram lokmayı seven çıkmaz ama kazancının tamamen helal olması için kazancı hakkında bir düşünme, eleme ve süzme gayret ve çabası içinde de değilizdir.
Kazancımızdaki fakirin hakkını teslim ettik mi? (Zekat) Memur isek çalışma saatlerimize ne kadar riayet ediyoruz? Bu saatler içinde ne kadar verimli çalışıp işveren için gerçek bir fayda sağlıyoruz?
Birazını gösterdim, birkaçını saydım. Geri kalanını sen bil, sen öğren. Kendi huyundan, Hakkın huyuna ulaş!
Sizler lokmanızın, kazancınızın, ananızın ak sütü gibi helal, temiz, alın teri, emek ve el emeği olmasına çok dikkat edin sevgili müslüman kardeşlerim! Evinize, çoluk çocuğunuza asla haram götürmeyin, onların ve kendinizin âhiretini mahvetmeyin!
Allah bizi, gerçekleri gören, hayatın mânâsını iyi anlayan, kendisinin asıl bu dünyadaki işinin, asıl vazifesinin, asıl temel görevinin Cenâb-ı Hakka güzel kulluk etmek olduğunu kavrayıp da, ömrünü Cenâb-ı Hakka güzel kulluk etmekle geçirenlerden eylesin
Yâ Rabbi seni güzel güzel zikretmekte, senin verdiğin nimetlere cân u gönülden, tatlı tatlı şükretmekte ve sana şöyle senin istediğin vech ile güzel ibadet etmekte bize yardım eyle, tevfîkini refîk eyle de, yapabilelim!.. Şeytana kanmadan, nefse aldanmadan, fânî hayatın aldatıcı lezzetlerine takılıp kalmadan, ahireti unutmadan, sana güzel kulluk etmeyi bizlere nasîb eyle yâ Rabbi!.
Ey gönül! Sen, çeşit çeşit, renk renk olan perdelerden çık, sıyrıl, aklını başına al da; perdeler seni gerçek dosttan ayırmasın. Gözüne perde kesilen lokmadan çok yeme, yoksa, gidecek yere gidemezsin, evini kaybedersin. Yaşamanı o lokmaya bağlı sanırsın, ama aslında çok yediğin lokma, can gözüne kıl, baş gözüne perde kesilir. Şu dünya çayırlığında pek fazla bayılıp gezme! Neden gezmeyecekmişim? de deme! Bu fazla dolaşmalar da can gözüne perdedir. [Hz. Pir Mevlana]

İçimizdeki tükenmek nedir bilmeyen istekler bizi kendine köle ettiğinden beri, belimiz günah yüküyle iki kat oldu. Senin aşkın varken gönlümüze dünya sevgisi doldu. Bizim bu sahte efendilerimiz gözümüze ve gönlümüze sahip oldukları için önümüzü, sonumuzu göremez olduk. Bu halimiz nereye varacak? Bu çıkmazdan bizi kim kurtaracak?
Yediğimiz içtiğimiz şeyler aynen tohum gibidir. Düşüncelerimiz de ondan meydana gelir. Ağzımıza aldığımız helâl lokmadan Allaha hizmet ve öteki âleme gitme arzusu doğar. Haram lokmadan ise kin, hased, gaflet, bilgisizlik, hile ve cahillik doğar. [Hz. Pir Mevlana]
Ahir ömründe ömrünün iki gözü görmez olmuş. Kime dua ederse, duası tutuyormuş. Hastalar geldiği zaman, okuduğu zaman hasta iyi oluyor. Birisi dua istediği zaman, dua ediyor, istediği oluyor. Tanınmış, mübarek insan. Duası müstecâb, makbul, ne dua etse oluyor. Mücerreb, tecrübe edilmiş yâni, bu böyle. Birisi demiş ki:
-Yâ kendine dua etsene!.. Allah gözünün görme kabiliyetini aldı, görüyordun, görmez oldun. Dua edip de, gözünün açılmasını, görmesini Allahtan istesene
Demiş ki mübarek:
-Ben Allahın takdirini, gözümün nurundan daha çok severim!
Allah-u ekber!.. Söze bak: Ben Cenâb-ı Hakkın takdirini, gözümün nurundan daha fazla severim! demiş, O öyle takdir eylemiş.
Şu dünya gurbetinde, yuvasından ayrı düşmüş garip kuşlardan farkımız yok. Kendine giden yolu bulmamızı isteyerek bizi bu çölün ortasına bırakan sahibimizle irtibatımızı sağlayan tek iletişim vasıtası dualarımızdır. Böyle iken duası hiç reddedilmeyen Hazretin buyurduğu kelama bak:
Ben Allahın takdirini gözümün nurundan daha çok severim
İlahi bizlere de bu güzel sahabinin gönül ikliminden hisseler ikram eyle de bizleri senin takdir ve hükmüne razı olanlardan eyle! Senin belalarına sabretme gücü ver. Senin nimetlerine şükretmek nasib eyle! Senden, nimetlerinin tamamını, vereceğin afiyetin devamını ve senin aşkında sebatımızı isteriz.
Onun varislerinden Abdülkadir Geylani kuddise sirruh buyuruyor:
- Allahdan onun rızasından gayrı bir şey isteme. Onun rızası dahilinde, helal kazanç iste, helal yiyecek, giyecek ve içecek iste. Alın terinin ve helal kazancının haricinde şeylere talip olma. Allahın emirlerinden kaçma. Ona kendisinden dünyalık talebinde bulunmak gayesiyle ibadet etme. Yalnız onun rızası için ibadet et.
Hem düşün bakalım Acaba atamız Hz. Adem ve Havvaya niçin yemek eylemi yasaklandı da başka bir eylem yasaklanmadı?
Ey Âdem, sen ve eşin, cennete yerleşin, ikiniz de dilediğiniz şeyleri yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, çünkü zalimlerden olursunuz [Âraf, 19]
Haşa ancak insanı çözme çabasıdır. İnsanı ayakta tutan en önemli ihtiyaç yemektir. Diğer bütün eylemler buna bağlıdır. Kuran-ı Kerimde cennete girecek olan müminler için
Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için [Mürselat, 43]
buyrulmak suretiyle insanın yeme-içmeye düşkün yaratıldığını belirtmiştir.
Yasak bir meyve (biz buna Kuranî ıstılahla haram da diyebiliriz), insanlığın babasının nasıl cennetten çıkmasına sebep olmuşsa, onun evlatlarına da çıktığı yer olan cennete girmesine engel olur. Hz. Adem ilahi emre rağmen o ağaca yaklaşmasından dolayı nasıl dünyaya indirilmişse, dünyada bu yasağı çiğneyen de cehenneme indirilir.
Bir yasak meyve (diyelim ki bir elma) üstelik hepsi mideye inmemiş, birazı boğazda kalmış bir meyve Ademe cennetten çıkmaya malolmuşsa tonlarla yasak meyve yiyenlere neye malolur?
Aslında Hz.Ademe yasaklanan meyve ile müminlere yasaklanan bütün haram kazanç yolları arasında aynı Rab tarafından yasaklanma açısından hiçbir fark yoktur. Ve yine unutmayalım ki sarhoş sadece içilmesi haram olanı içen insan değil, bütün haram kazanç yollarından beslenenler de sarhoştur. Üstelik bu manevi sarhoşlar kendilerini ayık da sanmaktadırlar. Şimdi sual eylesek aramızda haram lokmayı seven çıkmaz ama kazancının tamamen helal olması için kazancı hakkında bir düşünme, eleme ve süzme gayret ve çabası içinde de değilizdir.
Kazancımızdaki fakirin hakkını teslim ettik mi? (Zekat) Memur isek çalışma saatlerimize ne kadar riayet ediyoruz? Bu saatler içinde ne kadar verimli çalışıp işveren için gerçek bir fayda sağlıyoruz?
Birazını gösterdim, birkaçını saydım. Geri kalanını sen bil, sen öğren. Kendi huyundan, Hakkın huyuna ulaş!
Sizler lokmanızın, kazancınızın, ananızın ak sütü gibi helal, temiz, alın teri, emek ve el emeği olmasına çok dikkat edin sevgili müslüman kardeşlerim! Evinize, çoluk çocuğunuza asla haram götürmeyin, onların ve kendinizin âhiretini mahvetmeyin!
Allah bizi, gerçekleri gören, hayatın mânâsını iyi anlayan, kendisinin asıl bu dünyadaki işinin, asıl vazifesinin, asıl temel görevinin Cenâb-ı Hakka güzel kulluk etmek olduğunu kavrayıp da, ömrünü Cenâb-ı Hakka güzel kulluk etmekle geçirenlerden eylesin
Yâ Rabbi seni güzel güzel zikretmekte, senin verdiğin nimetlere cân u gönülden, tatlı tatlı şükretmekte ve sana şöyle senin istediğin vech ile güzel ibadet etmekte bize yardım eyle, tevfîkini refîk eyle de, yapabilelim!.. Şeytana kanmadan, nefse aldanmadan, fânî hayatın aldatıcı lezzetlerine takılıp kalmadan, ahireti unutmadan, sana güzel kulluk etmeyi bizlere nasîb eyle yâ Rabbi!.