- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Öğrenmek insanın sahip olabileceği en büyük teknolojidir.Öğrenmek öyle bir teklonojidir ki sizin bilgilerinizi arttıran,kapasitenizi genişleten, beyninizi geliştiren,zekanızı parlatan ve değerinizi ifade edebilmenizi sağlayan bir oluşumdur.
Unutulmaması gereken en önemli unsurlardan biride gelişimin limiti olmadığı aynen sonsuz bir döngü gibi devamlı artmasıdır.Sokratesin de dediği gibi “bir tek şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğim” Sokrates de bu sözünde gelişmenin hiç bitmeyeceğini ve devamlı artan bir olgu olduğunu vurgulamaktadır.
O zaman madem öğrenmek bir teknoloji, madem gelişimin limiti yok,o halde bu teknolojinin araçlarını en iyi şekilde kullanmalıyız.Peki siz bu teknolojinin araçlarını etkin bir şekilde kullanıyor musunuz? Bu teknolojinin en önemli araçları dan bir tanesi de hiç kuşkusuz hafıza gücüdür.
Hafıza öğrenmenin bir uzantısıdır ve bir konuyu öğrendiğinizde artık hafızanızıda kullanmaya başlarsınız.
O zaman bir konuyu hızlı,kolay,zevkli ve kalıcı öğrenmek istiyorsanız hafızamızı eğitmeliyiz.
Peki hafızamızı nasıl eğitebiliriz ?
Hafıza eğtiminde yapılacak ilk iş hafızanın nasıl bir mantıkta çalıştığını anlamak olacaktır.
Esasen hafızanın bu çalışma mantığı yeni keşfedilmiş bir şey de değildir.
Zira hafızayı etkili kullanmak adına bu teknikler çok eski dönemlerde retorik ilminin ustatları tarafindan kullanıyordu.Bir çok çin atasözü hafızanın çalışma mantığına dair açıklamalarla doludur.
Gelin bu çin atasözlerinden birini hep birlikte irdeleyelim.
Bu sözü irdelemek hem hafıza hem öğrenmek adına bize yeni yaklaşımlar kazandıracaktır.
Duyduklarımı unuturum
Gördüklerimi hatirlarım
Uyguladıklarımı anlarım
Yaklaşık 2400 yıl önce söylenmiş olan bu söz buğün modern öğrenme tekniklerinin temelini oluşturmaktadır.
Burda gördüklerimi hatırlıyorum ifadesi ile görme duyusunun içsel ve dışsal hafıza üzerindeki etkisi bahsedilmektedir.
Gördüklerimizi duyduklarımıza oranla neden daha iyi hatırlarız?
İsterseniz bunu bir örnek ile açıklayalım. Bilinen bir gerçek var ki insanlar yüzleri isimlere oranla daha iyi hatırlamaktadır.
Bunun nedeni ise ismi duyarken yüzü ise görmemizdir.
Çünkü gözün oksipital lop ile olan optik lifleri gözün temporal lop ile bağlantılardan daha yoğun bir ağ potansiyeli vardır.
Bilgiyi anladığınızın en mükemmel ispatı ise o bilgiyi uygulamaktır.
Uygulama bir ders için ise soru çözerek yada anlatarak olabilir.
Fakat uygulama bir felsefe ya da psikoloji gibi gelişim kitapları için ise daha farklı bir yaklaşımla okumanız gerekir. Bir kişi bir kitabı okudukdan sonra kitabı kapatıp ben şimdi ne öğrendim bu öğrendiklerimi hayatımın hangi alanın da ne şekilde ve nasıl uygularım diye sormuyorsa bigiyi kullanması gereken yerde anımsaması zor olacaktır çünkü bu soru bir bakıma uygulama yeri ile bilgi arasında bir bağlantı kuruyor öyle ki bilgiye ihtiyacınız olan yerde hatırlıyorsunuz.
Aynen ,okuduğunuz bir öyküyü arkadaşıma anlatayım deyip de arkadaşınızın yanın da hatırladınız gibi.
Sonuçta bilgin olmak için okumalıyız ama bilge olmak için ise uygulamalız bunun için de uygulama alanları ile ilgili sorular sormalıyız ve yeri geldiğinde uygulamalıyız.
Bu anlamlı atasözünü öğrenme hayatımız da kullanmak için maddeleştirecek olursak;
1-Bilgiyi sanki 5 dakkika sonra sınava tabi tutulacakmış düşüncesiyle okuyacağız.
2-Bilginin önemli husularını işitsel olarak tekrarlayacağız,çizgisel olarak işaretlemeler yapacağız.
3-Anlayamadığınız bir nokta da bu neden böyle sorusunu sorarak eski bilgilerimize entegre etmeye çalışacağız.
4-Bilginin içereklerini anımsatan semboller çizeceğiz.
5-Çizdiğimiz sembollerin zihmizdeki temsillerini düşüneceğiz ve konu ile ilgili tutamak noktaları oluşturacağız.
6-Bilgiyi uygulmak adına seminerini veriyormuş gibi anlatacağız.Teorik değil pratik edilecek bir bilgi ise hemen uygulayacağız.
Sonuç olarak bu ifadeden yola çıkarak sistemleştirdiğimiz bu çalışma metodu görsel, işitsel ve kinestetik biçemlerinizi kullanarak daha verimli öğrenmenizi sağlayacaktır.
Bu beş adımı öğrenmek istediğiniz her alan için uygulayabilirsiniz.
(Alıntı)
Unutulmaması gereken en önemli unsurlardan biride gelişimin limiti olmadığı aynen sonsuz bir döngü gibi devamlı artmasıdır.Sokratesin de dediği gibi “bir tek şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğim” Sokrates de bu sözünde gelişmenin hiç bitmeyeceğini ve devamlı artan bir olgu olduğunu vurgulamaktadır.
O zaman madem öğrenmek bir teknoloji, madem gelişimin limiti yok,o halde bu teknolojinin araçlarını en iyi şekilde kullanmalıyız.Peki siz bu teknolojinin araçlarını etkin bir şekilde kullanıyor musunuz? Bu teknolojinin en önemli araçları dan bir tanesi de hiç kuşkusuz hafıza gücüdür.
Hafıza öğrenmenin bir uzantısıdır ve bir konuyu öğrendiğinizde artık hafızanızıda kullanmaya başlarsınız.
O zaman bir konuyu hızlı,kolay,zevkli ve kalıcı öğrenmek istiyorsanız hafızamızı eğitmeliyiz.
Peki hafızamızı nasıl eğitebiliriz ?
Hafıza eğtiminde yapılacak ilk iş hafızanın nasıl bir mantıkta çalıştığını anlamak olacaktır.
Esasen hafızanın bu çalışma mantığı yeni keşfedilmiş bir şey de değildir.
Zira hafızayı etkili kullanmak adına bu teknikler çok eski dönemlerde retorik ilminin ustatları tarafindan kullanıyordu.Bir çok çin atasözü hafızanın çalışma mantığına dair açıklamalarla doludur.
Gelin bu çin atasözlerinden birini hep birlikte irdeleyelim.
Bu sözü irdelemek hem hafıza hem öğrenmek adına bize yeni yaklaşımlar kazandıracaktır.
Duyduklarımı unuturum
Gördüklerimi hatirlarım
Uyguladıklarımı anlarım
Yaklaşık 2400 yıl önce söylenmiş olan bu söz buğün modern öğrenme tekniklerinin temelini oluşturmaktadır.
Burda gördüklerimi hatırlıyorum ifadesi ile görme duyusunun içsel ve dışsal hafıza üzerindeki etkisi bahsedilmektedir.
Gördüklerimizi duyduklarımıza oranla neden daha iyi hatırlarız?
İsterseniz bunu bir örnek ile açıklayalım. Bilinen bir gerçek var ki insanlar yüzleri isimlere oranla daha iyi hatırlamaktadır.
Bunun nedeni ise ismi duyarken yüzü ise görmemizdir.
Çünkü gözün oksipital lop ile olan optik lifleri gözün temporal lop ile bağlantılardan daha yoğun bir ağ potansiyeli vardır.
Bilgiyi anladığınızın en mükemmel ispatı ise o bilgiyi uygulamaktır.
Uygulama bir ders için ise soru çözerek yada anlatarak olabilir.
Fakat uygulama bir felsefe ya da psikoloji gibi gelişim kitapları için ise daha farklı bir yaklaşımla okumanız gerekir. Bir kişi bir kitabı okudukdan sonra kitabı kapatıp ben şimdi ne öğrendim bu öğrendiklerimi hayatımın hangi alanın da ne şekilde ve nasıl uygularım diye sormuyorsa bigiyi kullanması gereken yerde anımsaması zor olacaktır çünkü bu soru bir bakıma uygulama yeri ile bilgi arasında bir bağlantı kuruyor öyle ki bilgiye ihtiyacınız olan yerde hatırlıyorsunuz.
Aynen ,okuduğunuz bir öyküyü arkadaşıma anlatayım deyip de arkadaşınızın yanın da hatırladınız gibi.
Sonuçta bilgin olmak için okumalıyız ama bilge olmak için ise uygulamalız bunun için de uygulama alanları ile ilgili sorular sormalıyız ve yeri geldiğinde uygulamalıyız.
Bu anlamlı atasözünü öğrenme hayatımız da kullanmak için maddeleştirecek olursak;
1-Bilgiyi sanki 5 dakkika sonra sınava tabi tutulacakmış düşüncesiyle okuyacağız.
2-Bilginin önemli husularını işitsel olarak tekrarlayacağız,çizgisel olarak işaretlemeler yapacağız.
3-Anlayamadığınız bir nokta da bu neden böyle sorusunu sorarak eski bilgilerimize entegre etmeye çalışacağız.
4-Bilginin içereklerini anımsatan semboller çizeceğiz.
5-Çizdiğimiz sembollerin zihmizdeki temsillerini düşüneceğiz ve konu ile ilgili tutamak noktaları oluşturacağız.
6-Bilgiyi uygulmak adına seminerini veriyormuş gibi anlatacağız.Teorik değil pratik edilecek bir bilgi ise hemen uygulayacağız.
Sonuç olarak bu ifadeden yola çıkarak sistemleştirdiğimiz bu çalışma metodu görsel, işitsel ve kinestetik biçemlerinizi kullanarak daha verimli öğrenmenizi sağlayacaktır.
Bu beş adımı öğrenmek istediğiniz her alan için uygulayabilirsiniz.
(Alıntı)
