Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Harbin Başlaması.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13585" data-attributes="member: 3"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Düşman, hendek arkasında çarpışmanın bir hayli zor olacağını biliyordu. Buna rağmen bütün hazırlıklarını tamamlayarak, var kuvvetiyle hücuma geçti. Fakat hendek, işlerini tahmin ettiklerinin de üstünde güçleştiriyordu. Hendeği bir türlü geçme imkân ve fırsatını elde edemiyorlardı. Haliyle bu da ümitsizliğe düşmelerine sebep oluyordu.Sonunda, çarpışma uzaktan uzağa ok atışlarıyla devam etti. Fakat bu da, neticenin uzamasından başka bir işe yaramıyordu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Düşman ordusu, hücumlarından bir netice elde edemediğini görünce, Müslümanları muhasara altına almaya karar verdi. Zâten başka yapacak bir şeyleri de yoktu!</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Tek Tek Vuruşma</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir ara düşman süvarilerinden birkaçı atlarını sürüp hendeğin bahsedilen dar yerinden Müslümanlar tarafına geçmeye muvaffak oldular ve kendileriyle dövüşecek er dilediler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İçlerinde en meşhuru, Amr b. Abdi Vedd idi. Birçok hâdise görüp geçirmiş, yalnız başına birçok topluluğu dağıtmış, cesur ve silâhşörlükte mahir bir süvari idi. Arap kabileleri, onu bir bölük süvariye mukabil tutarlardı. Onunla dövüşmek için fevkalâde cesaretli ve yürekli olmak gerekirdi. Bu sebeple kimse ona karşı çıkmak istemezdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sefer Amr, döğüşecek er dileyince, Hz. Ali, "Yâ Resûlallah, ona karşı ben çıkarım, müsaade eder misiniz?" dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, "Sen, otur yâ Ali!.. Gelen, Amr'dır." buyurdu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, tekrar Müslümanlara meydan okudu: "İçinizde muharebe meydanına çıkacak er yok mudur? Hani sizin ölülerinize tâyin ettiğiniz Cennet nerede?"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, tekrar karşısına çıkmak istedi. Resûli Ekrem Efendimiz yine, "Yâ Ali, o Amr'dır." buyurarak izin vermedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Karşısına kimsenin çıkmadığını gören Amr, bütün bütün şımardı ve iğrenç küfürler savurarak, "Er meydanına çıkacak kimse yok mu?" diye üst perdeden bağırdı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, tekrar cesaretle yerinden fırladı. "Onunla ben dövüşürüm yâ Resûlallah!.." dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûli Kibriya Efendimiz yine, "Yâ Ali, o Amr'dır." buyurdu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, "Amr da olsa, çıkar, dövüşürüm yâ Resûlallah!.." dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bunun üzerine Fahri Âlem Efendimiz, Allah'ın Arslanma müsaade etti. Bizzat kendi eliyle zırhını ona giydirdi ve "Zûlfikâr" adlı kılıcını beline bağladı; sarığını da başına sardıktan sonra, "Yâ Rab!.. Amcam oğlu Ubeyde, Bedir'de ve amcam Hamza, Uhud'da şehid oldular. Yanımda bir amcazadem Ali kaldı. Sen, onu muhafaza eyle, ona yardımını ihsan eyle, beni de yalnız bırakma!" diye dua etti.359</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, yaya olarak, îmanından gelen heybetle, Amr'a doğru yürüdü.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İki taraf da bu büyük dövüşü hayranlıkla seyre hazır duruyordu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Zırha bürünen Hz. Ali'nin gözlerinden başka hiçbir tarafı görünmüyordu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, "Sen kimsin?" diye sordu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, "Ben, Ali'yim!" diye cevap verdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, bu bıyıkları yeni terlemiş genci karşısında bulunca, bir merhamet ve istihfaf tavrı aldı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Amcalarından, senden başka daha yaşlı kimse yok mudur? Ben, senin kanını dökmek istemiyorum! Çünkü, baban benim dostumdu." diye konuştu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali'nin ise cevabı şu oldu:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Vallahi, ben, senin kanını dökmek isterim!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, bu cevaba kahkahayla gülerek, "Bu ağızla bir kimsenin karşıma çıkacağı hatırıma bile gelmezdi!" dedi.Hz. Ali'nin sözleri Amr'ı çileden çıkarmıştı. Kılıcını sıyırıp atıyla onun üzerine yürüdü.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, "Ben, seninle nasıl çarpışabileyim? Ben yayayım, sen atlı. Atından in de benim gibi yaya ol!" diye teklifte bulundu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, derhâl atından indi ve hayvanı salıverdi; öfke dolu bakışlarla Hz. Ali'nin karşısına dikildi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali, "Ey Amr!.." dedi. "Ben, senin Kureyş'ten bir kimseyle karşılaştığında, onun iki isteğinden birisini kabul edip yerine getireceğin hakkında Allah'a vaatte bulunduğunu işittim. Doğru mudur?"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, "Evet..." dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O zaman Hz. Ali, "Öyle ise, ben seni Allah'a ve Resulüne îmana davet ediyor ve İslâmiyete kabule çağırıyorum!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, "Bu, bana lâzım değil; geç bunları!.." dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sefer Hz. Ali, "Öyle ise," dedi, "bizimle çarpışmaktan vazgeç! Yurduna dön, git!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, "Ben adayacağımı adamış ve intikam almadıkça başıma yağ ve koku sürmeyi kendime yasaklamışımdır." diye karşılık verdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O zaman Hz. Ali, "O hâlde vuruşmaya hazır ol!" diye kükredi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Amr, yine kahkahayla güldü. "Doğrusu ben, Araplar içinde benden korkmadan benimle çarpışmak isteyecek böylesine bir kahraman bulunabileceğini tahmin etmemiştim!" diye hayretini izhar etti. Sonra da ekledi: "Sen, henüz genç bir yiğitsin. Üstelik baban da benim dostumdu. Benimle çarpışmaktan vazgeçip dön, geri git. Seni öldürmek istemiyorum!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Cesaret kahramanı Hz. Ali, "Ama ben, seni öldürmek istiyorum!" diye karşılık verdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Ali'nin son cümlesi, Amr'ı son derece hiddetlendirmişti. Bir vuruşta Hz. Ali'nin kalkanını parçaladı. Kalkanı delen kılıç, Hz. Ali'nin alnını sıyırdı. Hz. Ali, şimşek gibi bir hızla yana sıçradı; bu sefer sıra oradaydı. Amr'ın boyun köküne Zûlfikâr'la şiddetli bir darbe indirdi. Amr'ın başı bir tarafa, gövdesi bir tarafa düştü.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir anda feryad ve çığlıklar koptu, ortalık birbirine karıştı. Hz. Ali ise, Cenâbı Hakk'ın bu muvaffakiyeti kendisine ihsan etmesinden dolayı "Allahü Ekber!" diyerek tekbir getirdi. Resûli Ekrem ve Müslümanlar da tekbir getirince bir anda her taraf tekbirlerle çınladı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Kılıç Değil, El Keser!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O esnada, Kureyş süvari ve şâirlerinden olan Hübeyre b. Ebî Vehb, Hz. Ali'yle çarpışmaya yeltendi; fakat bir kılıç darbesi yiyince, çâreyi kaçmakta buldu! Bu sefer onu Hz. Zübeyr b. Avvam takib etti. Kılıçla vurup atının eğerini kesti. Daha sonra Hz. Zübeyr, Nevfel b. Abdullah'ın peşine düştü. Şiddetli bir darbeyle onu yukarıdan aşağı doğru ikiye biçti.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonraları Hz. Zübeyre, "Senin kılıcın gibi kılıç görmedik!" denilince şu cevabı verdi:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Onu yapan kılıç değildir, bilektir!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kureyş'in diğer süvarileri dehşete kapılarak doludizgin kaçmaya başladılar. Hattâ, Ebû Cehil'in oğlu İkrime, can havliyle kaçıp giderken mızrağını düşürmüş, geri dönüp onu almaya bile cesaret edememişti.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir bölüğe bedel kabul ettikleri Amr b. Abdi Vedd'in mübâreze meydanında düşüp kalması, Müslümanları son derece sevindirirken, müşrikleri ise fazlasıyla korkutup dehşete düşürdü; hattâ Kureyş Ordusu kumandanı Ebû Süfyan, "Bugün bizim için hayırlı bir iş yok." diyerek ye's içinde hendeğin başından çekilip karargâha gitti.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Her Taraftan Hücuma Kalkış</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir gün sonra, müşriklerin tamamı, Kurayza Oğulları Yahudîleriyle birlikte her taraftan Müslümanları çepeçevre sardılar ve akşama kadar durmadan onları ok yağmuruna tuttular.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kıtlık yüzünden pek zaîf ve güçsüz düşmüş olan Müslümanlar, düşman sürüsünün böyle bir kara bulut gibi her taraftan sıkıştırması üzerine, bütün bütün mecalsiz kaldılar; akşam olup düşman çekilince, bir miktar nefes aldılar. Fakat, "Düşman, yarın yine böyle bir taraftan şiddetli hücuma girişirse, hâlimiz ne olur?" diyerek herkeste bir endişe ve telâş vardı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Münafıklar Yine Sahnede</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Münafıklar zümresi, Müslümanların mâruz kaldıkları bu sıkıntı ve kıtlığı fırsat bilerek, onların maneviyatlarını bozucu telkinlerde bulunmaya başladılar: "Muhammed, size, Kayserin ve Kisrâ'nın hazinelerini va'dediyor! Hâlbuki, şu anda hendek içinde hapsolmuşuz. Korkudan abdest bozmaya bile gidemiyoruz! Va'dettiği nerede, biz nerede? Allah ve Resulü, bize aldatıştan başka bir şey va'detmiyor!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kur'ânı Kerîm, bu hususa da işaret eder.360</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ne var ki, münafıkların bu haince ve dessasça telkinlerinden hiçbiri gerçek mü'minleri Hz. Resûlullah'ın yanından ayıramıyordu. Çünkü onlar, Yüce Allah'ın kendilerine yardım edeceği hususundaki va'dine bütün samimiyetleriyle inanmışlardı; Allah'ın takdirine teslimiyetleri sonsuzdu; Allah ve Resulü uğrunda her türlü musibet ve sıkıntıya seve seve katlanıyorlardı. Münafıklar ise, tam tersine, Medine'yi çepeçevre saran düşman ordusunun, Kâinatın Efendisi Peygamberimizle Ashabı Kiram'm vücutlarını ortadan kaldıracağını sanıyorlardı, hattâ bunu istiyorlardı! Böylece, bu ağır imtihanda gerçek mü'minlerle münafıklar birbirlerinden ayrılıyorlardı! Kur'ânı Azîmüşşan'in konuyla ilgili şu âyeti ne kadar ibret vericidir:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Ey mü'minler!.. Yoksa siz, sizden evvel gelenlerin hâli başınıza gelmeden Cennet'e girivereceğinizi mi sandınız? Onlara, öyle yoksulluklar ve sıkıntılar gelip çattı ve çeşitli belâlarla sarsıldılar ki, hattâ peygamberleri, maiyetindeki mü'minlerle birlikte, 'Allah'ın yardımı ne zaman yetişecek?' diyordu. Gözünüzü açın: Allah'ın yardımı yakındır muhakkak!.."361</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">DÜŞMANDA YILGINLIK</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Muhasara uzadıkça uzuyordu. Müşriklerin baskın ve hücumları her defasında Müslümanlar tarafından püskürtülüyordu. Muhasaranın uzaması, her iki tarafı da büyük sıkıntı, açlık ve soğuk ile karşı karşıya bırakmıştı. Mahsûl, harbin başlamasından bir ay kadar önce tarlalardan toplanmış olduğu için, düşman ordusunun at ve develerinin yiyecekleri de tükenmiş, hayvanlar açlıkla karşı karşıya gelmişlerdi. Bütün bunlar, düşman safında gevşekliğe, ümitsizliğe ve yılgınlığa sebep oldu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamberimizin Gatafanlara Teklifi</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûli Kibriya Efendimiz, muhasaranın uzayıp gittiğini, soğuk, kıtlık ve açlığın her gün biraz daha arttığını ve Müslümanları bütün bütün sarstığını görünce, Gatafanların kumandanı Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf a, "Müslümanları muhasaradan vazgeçip yurdunuza dönüp giderseniz, Medine'nin yıllık meyve mahsûlünün üçte birini veririm!" diye haber gönderdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Onlar ise, "Bize, Medine'nin yıllık hurma mahsûlünün yarısı verilmelidir." dediler.Fakat, Resûli Ekrem Efendimiz buna yanaşmadı. Bunun üzerine üçte bire razı oldular ve bir heyet hâlinde Resûli Ekrem Efendimizin huzuruna çıkıp geldiler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, bu arada, önce Ensâr'ın reislerinden Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubade'nin görüşlerini öğrenmek istedi. Onlar önce, "Yâ Resûlallah!.. Bu sizin arzu ettiğiniz bir şey midir, yoksa Allah'ın size emrettiği ve bizim de muhakkak yerine getirmemiz gereken bir şey midir?" diye sordular.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Nebîyyi Ekrem Efendimiz, "Eğer, bunu yapmaya Allah tarafından emir olunsaydım, sizinle istişare etmez, gereğini hemen yerine getirirdim! Bu, kabul edip etmemekte serbest bulunduğunuz bir görüşten ibarettir!" buyurdu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bunun üzerine Sa'd b. Muaz Hazretleri, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Biz ve şu kavim, bir zamanlar Allah'a şerik koşar, putlara tapar, Allah'a ibâdet etmez ve O'nu tanımazken bile, bunlar misafirlik veya satın almak gibi durumlar dışında Medine'den tek bir hurma yemeyi ummamışlardır! Şimdi, Allah, bizi İslâm'la şereflendirdiği, onunla doğru yolu buldurduğu, seninle ve onunla bize kuvvet bahşettiği bir sırada mı mallarımızı bunlara haraç olarak vereceğiz? Vallahi, bizim için böyle bir anlaşmaya hiç ihtiyaç yoktur. Allah, onlarla aramızdaki hükmünü verinceye kadar onlara sunacağımız tek şey kılıçtır!"362</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûli Kibriya Efendimiz, bu konuşmadan memnun oldu. Gatafan heyetine de, "Kalkıp gidiniz! Artık aramızı ancak kılıç halleder!" dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bunun üzerine Gatafan heyeti, Resûlullah'ın huzurundan ayrıldı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yolda, Haris b. Avf, Uyeyne b. Hısn'a şunları söyledi:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Biz, Kureyşlilere yardım maksadıyla Muhammed'e saldırmakla bir şey elde edemeyeceğiz! Vallahi, ben Muhammed'in işinin açık ve üstün bir iş olduğunu görüyor ve tahmin ediyorum! Vallahi, Hayber Yahudilerinin bilginleri, Harem halkından Muhammed'in sıfatında bir peygamberin kitaplarında yazılı bulduklarını söyler dururlardı."</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">MÜCAHİDLERİN ÇEKTİKLERİ SrKINTI</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kuşatma esnasında mücâhidler büyük sıkıntı ve meşakkatlere mâruz kalıyorlardı. Harbten önce durmadan dinlenmeden hendeği kazmışlardı, o biter bitmez de harbe girmişlerdi. Bu bakımdan oldukça bitkin ve yorgun idiler. Ayrıca, açlık sıkıntısı da çekiyorlardı. Hava da oldukça soğuktu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Huzeyfe (r.a.), muharebenin sâdece bir gecesini şöyle anlatır:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Biz bir tarafta saf bağlamış, oturuyorduk. Ebû Süfyan ve ordusu üst tarafımızda, Kurayza Yahudileri de alt tarafımızda idiler. Bunların Medine'deki çoluk çocuğumuza baskın yapmalarından korkuyorduk. Hiç böylesine karanlık, böylesine fırtınalı bir gece geçilmemiştik. Rüzgâr sanki ıslık çalıyor, karanlıkta hiçbirimiz uzattığı parmağını bile göremiyordu! Münafıklar, 'Evlerimiz emniyette değildir.' diyerek Resûlullah'tan izin istediler; hâlbuki, evleri tehlikede değildi! İzin isteyenlerin hepsine izin verildi. İzin alanlar beklemeden sıvışıp gidiyorlardı. Biz 300 küsur civarında idik. Tek tek Allah Resulünün yanında nöbet tuttuk. Sıra bana gelmişti. Üzerimde ne düşmana karşı koyacak bir kalkanım, ne de soğuktan korunmak için bir elbisem vardı; sâdece zevcemin verdiği dizlerimi geçmeyen yün bir örtü vardı."363</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Düşmanın Şiddetli Hücumu ve Kazaya Kalan Namazlar</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Muhasaranın devamı sırasında bir ara düşman birlikleri Resûlullah'ın çadırını şiddetli ok yağmuruna tutmuşlardı. Peygamber Efendimiz, üzerinde zırh, başında miğfer, çadırının önünde duruyordu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Cabir der ki:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Müşrikler, o gün, bizimle durmadan çarpıştılar. Askerlerini takım takım ayırdılar. Hâlid b. Velid kumandasındaki büyük ve ağır bir fırkalarını Resûlullah'ın (s.a.v.) bulunduğu yere yönelttiler. O gün, gecenin geç saatlerine kadar çarpıştılar. Ne Resûlullah ve ne de Müslümanlar, yerlerinden ayrılma imkân ve fırsatını bulamadılar."364</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Çarpışma öylesine şiddetli devam ediyordu ki, Resûli Kibriya Efendimiz, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını bile vaktinde kılma imkân ve fırsatını bulamadı. Zâtına eziyet ve hakaret edenlere bile beddua etmeyen Kâinatın Efendisi, namazlarını kazaya bıraktırdıklarından dolayı, onlara, "Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun!" diyerek beddua etti; daha sonra, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını ashabıyla birlikte kaza etti.365</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">NUAYM B. MES'UD'UN BÜYÜK HİZMETİ</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Her iki taraf da, açlık, yorgunluk, soğuk ve netice alamamaktan gelen sıkıntıdan bunalmıştı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sırada, henüz yeni Müslüman olmuş, fakat Müslüman olduğundan ne müşriklerin ve ne de kavmi olan Gatafanların haberi bulunmayan Nuaym b. Mes'ud, Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. İslâm'a kavuşmuş olmanın şükrünü, Müslümanlara bir hizmette bulunmakla îfa etmek istiyordu. Şu teklifte bulundu: "Yâ Resûlallah!.. Ben Müslüman oldum. Kavmim olan Gatafanların bundan haberleri yok. Emret, istediğini yapayım!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, "Sen tek bir kişisin. Cesaretinle ne yapabilirsin ki?.. Mamafih, yalnız başına da bir iş görebilirsin: Elinden gelirse, bizi muhasara altına almış bulunan kavimlerin arasına gir de, onları birbirinden ayırmaya çalış! Çünkü harb, hilelerden ibarettir!"366 buyurdu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, kendisinden istenen hizmeti kavramıştı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Evet, yâ Resûlallah!.. Bu işi yapabilirim! Fakat, gerektiğinde gerçeğe aykırı bir şeyler söylememe izin vermelisin!" dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz, "İstediğini söyle! Sana helâldir!"367 diyerek ona ruhsat verdi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, Kurayza Oğulları Yurdunda</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, derhâl yola koyuldu. Önce, Kurayza Oğullarının yanına vardı. Şüphelerini davet edici en ufak bir harekette bulunmadan şöyle konuştu:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Şu adamın (Hz. Peygamber'in) işi, şüphesiz, bir belâdır. Kaynuka ve Nadir Oğullarına yaptığını da gördünüz. Kureyşliler ve Gatafanlar, Muhammed ve ashabıyla savaşmak için buraya gelmiş bulunuyorlar. Siz de onlara yardımcı oldunuz. Hâlbuki, onların yurtlan, malları, mülkleri, çoluk çocukları sizin gibi burada değildir. Onlar, fırsat ve imkân bulurlarsa, onları mağlûb eder, ganimetleri toplarlar; mağlûb olurlarsa, buradan savuşur, giderler. Sizi ise, bu adamla baş başa bırakırlar. Sizde ise, ona karşı koyacak güç ve kuvvet yoktur. Siz Kureyşlilerden bazılarını rehin almadıkça, asla onların yanında Muhammed'e karşı savaşmayın. Rehineler yanınızda bulunursa, kolay kolay sizi terk edip gidemezler."368</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Benî Kurayza Yahudileri, bu tavsiyeyi pek uygun buldular; üstelik, kendilerini îkaz ettiği için Hz. Nuaym'a teşekkür bile ettiler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yanlarından ayrılırken Hz. Nuaym, "Sakın anlattıklarımı kimseye söylemeyin; gizli tutun!" demeyi de ihmâl etmedi. Onlar da gizli tutacaklarına dair söz verdiler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, Kureyşliler Arasında</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Benî Kurayza'nın yanından ayrılan Hz. Nuaym, doğruca Kureyş müşriklerinin yanına vardı ve, "Sizi ne kadar çok sevdiğimi bilirsiniz! Muhammed'den ayrı olduğum da malûmunuz. Öğrendiğim bir şeyi size söylemek zorundayım. Ama sır olarak saklayacağınıza yemin edin!" dedi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Yemin ederiz!" dediler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, "Haberiniz olsun ki," dedi, "Kurayza Oğulları, Muhammed'le ittifaklarını bozduklarına pişman olmuşlardır. Aralarının tekrar düzelmesi için, ileri gelenlerinizden birçok kimseyi sizden rehin isteyeceklermiş ve Muhammed'le tekrar barışmak için onların boyunlarını vuracaklarmış. Bununla birlikte Nadir Oğullarının da tekrar yurtlarına dönmelerine müsaade alacaklarmış! Şayet, Kurayza Oğullan, ileri gelen adamlarınızı rehin almak için size bir haber gönderirlerse, sakın ha eşrafınızdan bir tek kimseyi dahi göndermeyiniz!"369</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, Gatafanlar Arasında</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, bundan sonra kendi kabilesi olan Gatafanların yanına vardı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Ey Gatafan topluluğu!.. Sizler, benim kabîlemsiniz, bana en sevgili olan kimselersiniz." diye söze başladıktan sonra şöyle konuştu:"Yahudilerin, sizlerle yapmış oldukları anlaşmayı bozduklarını ve Muhammed'le anlaşmak üzere olduklarını öğrendim. Benî Nadir'i Medine'ye kabul etme karşılığında, Benî Kurayzalar, onunla sulh edeceklermiş!"</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym, böylece, kendi kabilesini de söylediklerine inandırmayı başardı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Taktik, Müsbet Netice Veriyor</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Hz. Nuaym'ın taktiği müsbet neticesini vermeye başladı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Plân gereği, Benî Kurayza Yahudileri, müşriklerin ileri gelenlerinden rehin almak üzere 70 kişi istediler; onlar ise, bunu yine Hz. Nuaym'ın tâlimi üzere reddettiler. Haliyle, bu durum aralarını açtı. Her iki taraf da, "Demek, Nuaym'ın söyledikleri doğruymuş!" diyerek aralarındaki münâsebetleri kestiler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Benî Kurayzalar, aynı şekilde Gatafanlardan da rehine istediler. Onlar da reddedince, plân başarıyla neticelenmiş oldu.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">SON ÇARPIŞMA VE ALLAH'IN NUSRETİ!</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Müşrik ordusu son defa, var gücü ve bütün şiddeti ile hendeğin her tarafından hücuma geçti. Çarpışmalar çok şiddetli oluyordu. Karşılıklı ok ve taş atışlarıyla taraflar birbirlerini yıldırmak ve püskürtmek istiyorlardı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Harbin bütün şiddetiyle devam ettiği bu nâzik anda, Resûli Kibriya Efendimiz, ridâsını üzerinden yere atıp, ellerini Kadîri Mutlak'a açarak şöyle dua ediyordu:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Ey Kitab'ı (Kur'ân'ı) indiren, hesabı en çabuk gören, kavim ve kabileleri bozgunlara uğratan Allah'ım!.. Şu kabileleri de hezimete uğrat; sars onları Allah'ım!.. Onlara karşı bize yardım et! Allah'ım!.. Sen, bu bir avuç Müslümanın helakini dilersen, artık sana ibâdet edecek kim kalır?"370</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O gün çarpışma bütün şiddetiyle devam etti. Artık hava kararmış, taraflar karargâhlarına çekilmişlerdi. Gecenin karanlığında Hz. Cebrail (a.s.), Peygamber Efendimize geldi ve düşman ordusunun estirilen bir rüzgârla perişan edileceğini müjdeledi. Müjdeyi alan Resüli Ekrem, iki dizi üzerine çöktü, ellerini kaldırarak nusretini ulaştıran Cenâbı Hakk'a, "Bana ve ashabıma merhametinden dolayı, Sana hadsiz şükür ve hamd olsun Allah'ım!.." diyerek şükrünü takdim etti.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Müşrikler Perişan Oluyor!</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Cumartesi gecesi idi.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Geceyle birlikte, müşrik ordusunun bulunduğu sahada dondurucu bir rüzgâr gürlemeye başladı. Bu, en soğuk kış gecelerinde esen bir dondurucu rüzgârdı. Müşriklerin gözleri toz ve toprakla doldu. Kab kaçaklar uçuşuyor, çadırlar sökülüyor, atlar develer birbirine karışıyor, gözler birbirini göremiyordu.371</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Düşmanı artık müthiş bir korku ve panik havası sarmıştı. Şaşırmışlardı. Bozgun evvelâ Kureyş müşrikleri cephesinde başladı. Askerlerden önce, Komutan Ebû Süfyan devesine atladı ve, "Hemen göç ediniz; işte, ben gidiyorum!" diyerek Mekke'ye doğru yola koyuldu. Kureyş ileri gelenleri kendisini kınamasalardı, belki de tek başına doludizgin orduyu terk edip gidecekti. Kavminin ileri gelenlerinin ayıplamasına uğrayan Ebû Süfyan, tek başına gitmekten vazgeçti ve geri döndü. Ne var ki, artık orduda bozgun havası başlamıştı ve durdurulacak gibi değildi. Askeri toparlamak için gösterilen gayretler neticesiz kaldı. Sür'atle toparlanıp Mekke yolunu tutmaktan başka yapabilecekleri hiçbir şey kalmamıştı; öyle yaptılar.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sâdece takib edilmekten korktuklarından, henüz o sırada müşrikler safında Müslümanlara karşı savaşan Amr b. Âs ve Hâlid b. Velid, 200 kişilik bir süvari birliğiyle geride kaldılar.372</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Kureyş müşrikleri gerisin geri kaçınca, kendileriyle irtifak etmiş bulunan diğer kabileler de ordugâhtan ayrılıp yurtlarına döndüler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Peygamber Efendimiz ve Müslümanlara yapılan bu İlâhî yardımdan Kur'ânı Kerîm'de şöyle bahsedilir:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Ey îman edenler!.. Allah'ın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayın: O zamanda—ki, size düşman orduları saldırmıştı—da size onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular (melekler) göndermiştik. Allah, ne işlerseniz hepsini hakkıyla görendir."373</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûli Ekrem 'in Cenâbı Hakh 'a Şükrü</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Düşmanın büyük bir hezimete uğrayıp çekilmekte olduğunu gören Fahri Âlem Efendimiz, tebessümler arasında, yardımı gönderen Cenâbı Hakk'a hamd ve şükrettikten sonra şöyle dedi:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Allah'tan başka ilâh yoktur; yalnız bir O vardır. Allah, ordusunu azîz kıldı; kuluna da yardım etti. Tek başına da Ahzab'a (Arap kabilelerine) galebe etti!"374</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Müşrik ordusunun hiçbir müsbet netice alamadan eli boş döndüklerini, Kur'ânı Kerîm bize şöyle haber verir:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Allah (Hendek Savaşındaki) o kâfirleri, hiçbir zafere erdirmeden öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü mü'minlerden kaldırdı. Allah, Kâvî'dir [her şeye gücü yeter], Azîz'dir [her şeye galibtir]."375</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><img src="https://i.imgur.com/EdIZo.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Fetih Mescidi</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">ZAFER, MÜSLÜMANLARIN!</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir ay kadar süren çetin bir çarpışma ve muhasara, böylece, Allah'ın yardımıyla sona ermişti. Düşmanlar perişan edilirken, Müslümanlara da rahat bir nefes alma imkânı doğmuştu. Küffâr ordusunun bu dönüşü, artık bütün dönüşlerin başlangıcı sayılacaktı. Bundan böyle Müslümanlar üzerine yürüme cesaretini kendilerinde bulamayacaklardı. Zîra, Bedir, Uhud ve işte Hendek gibi üç büyük savaşta mü'minlerin ne derece kuvvetli olduklarını ve onları bundan böyle mağlûb etmenin kolay olmayacağını anlamış oluyorlardı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Gerisin geri dönen müşrik ordusunda hâkim hava, ye's, keder ve üzüntü iken mü'minler arasında ise tam bir bayram havası vardı. Herkes memnun ve mesrurdu. Bunca yorucu çalışma, sebat ve cesaret ile çarpışmanın neticesini böylesine güzel bir surette elde etmekle, gönül huzuru içinde Rablerine, hamd ve şükrediyorlardı. Hz. Resûlullah'ın şu müjdesi ise, sevinçlerini kat kat artırıyordu:</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">"Bundan sonra biz gidip onlarla çarpışacağız; artık onlar, gelip bizimle çalışamayacaklardır!"376</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Resûli Ekrem'le birlikte mücâhidler bayram havası içinde, hendekten şehre döndüler.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Şehid ve Ölü Sayısı</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu muharebede mücâhidler yedi şehid vermişlerdi; kâfirlerden ise dört ölü vardı. Şehid olan sahabîlerin hepsi de Ensâr'dandı.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">--------------------------------------------------------------------------------</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">357 Vakidî, Megazi, c. 2, s. 463. 358Ahzab, 13.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">359 ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 68; Ibni Seyyid, Uyûnû'lEser, c. 2, s. 61; Halebî, İnsanû'lUyûn, c. 2, s. 642.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">360Ahzab, 13.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">361 Bakara, 214.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">362İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 234. </span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">363 İbni Kesir, Sîre, c. 3, s. 220.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">364 Vakidî, Megazi, c. 2, s. 473.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">365 ibni Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 68; Tirmizî, Sünen, c. 1, s. 337. </span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">366 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 240; Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 278.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">367 İbni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 278.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">368 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 240241; İbni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 278.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">369 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 241; ibni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 278.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">370 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 7'4; ibni Kesir, A.g.e., c. 3, s. 214.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">371 İbni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 71.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">372 İbni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 69.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">373 Ahzab, 9.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">374 Buharî, Sahih, c. 3, s. 33.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">375 Ahzab, 25.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">376 Ahmed İbni Hanbel, Müsrıed, c. 4, s. 262.</span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13585, member: 3"] [CENTER][B][FONT=Arial][SIZE=3] Düşman, hendek arkasında çarpışmanın bir hayli zor olacağını biliyordu. Buna rağmen bütün hazırlıklarını tamamlayarak, var kuvvetiyle hücuma geçti. Fakat hendek, işlerini tahmin ettiklerinin de üstünde güçleştiriyordu. Hendeği bir türlü geçme imkân ve fırsatını elde edemiyorlardı. Haliyle bu da ümitsizliğe düşmelerine sebep oluyordu.Sonunda, çarpışma uzaktan uzağa ok atışlarıyla devam etti. Fakat bu da, neticenin uzamasından başka bir işe yaramıyordu. Düşman ordusu, hücumlarından bir netice elde edemediğini görünce, Müslümanları muhasara altına almaya karar verdi. Zâten başka yapacak bir şeyleri de yoktu! Tek Tek Vuruşma Bir ara düşman süvarilerinden birkaçı atlarını sürüp hendeğin bahsedilen dar yerinden Müslümanlar tarafına geçmeye muvaffak oldular ve kendileriyle dövüşecek er dilediler. İçlerinde en meşhuru, Amr b. Abdi Vedd idi. Birçok hâdise görüp geçirmiş, yalnız başına birçok topluluğu dağıtmış, cesur ve silâhşörlükte mahir bir süvari idi. Arap kabileleri, onu bir bölük süvariye mukabil tutarlardı. Onunla dövüşmek için fevkalâde cesaretli ve yürekli olmak gerekirdi. Bu sebeple kimse ona karşı çıkmak istemezdi. Bu sefer Amr, döğüşecek er dileyince, Hz. Ali, "Yâ Resûlallah, ona karşı ben çıkarım, müsaade eder misiniz?" dedi. Peygamber Efendimiz, "Sen, otur yâ Ali!.. Gelen, Amr'dır." buyurdu. Amr, tekrar Müslümanlara meydan okudu: "İçinizde muharebe meydanına çıkacak er yok mudur? Hani sizin ölülerinize tâyin ettiğiniz Cennet nerede?" Hz. Ali, tekrar karşısına çıkmak istedi. Resûli Ekrem Efendimiz yine, "Yâ Ali, o Amr'dır." buyurarak izin vermedi. Karşısına kimsenin çıkmadığını gören Amr, bütün bütün şımardı ve iğrenç küfürler savurarak, "Er meydanına çıkacak kimse yok mu?" diye üst perdeden bağırdı. Hz. Ali, tekrar cesaretle yerinden fırladı. "Onunla ben dövüşürüm yâ Resûlallah!.." dedi. Resûli Kibriya Efendimiz yine, "Yâ Ali, o Amr'dır." buyurdu. Hz. Ali, "Amr da olsa, çıkar, dövüşürüm yâ Resûlallah!.." dedi. Bunun üzerine Fahri Âlem Efendimiz, Allah'ın Arslanma müsaade etti. Bizzat kendi eliyle zırhını ona giydirdi ve "Zûlfikâr" adlı kılıcını beline bağladı; sarığını da başına sardıktan sonra, "Yâ Rab!.. Amcam oğlu Ubeyde, Bedir'de ve amcam Hamza, Uhud'da şehid oldular. Yanımda bir amcazadem Ali kaldı. Sen, onu muhafaza eyle, ona yardımını ihsan eyle, beni de yalnız bırakma!" diye dua etti.359 Hz. Ali, yaya olarak, îmanından gelen heybetle, Amr'a doğru yürüdü. İki taraf da bu büyük dövüşü hayranlıkla seyre hazır duruyordu. Zırha bürünen Hz. Ali'nin gözlerinden başka hiçbir tarafı görünmüyordu. Amr, "Sen kimsin?" diye sordu. Hz. Ali, "Ben, Ali'yim!" diye cevap verdi. Amr, bu bıyıkları yeni terlemiş genci karşısında bulunca, bir merhamet ve istihfaf tavrı aldı. "Amcalarından, senden başka daha yaşlı kimse yok mudur? Ben, senin kanını dökmek istemiyorum! Çünkü, baban benim dostumdu." diye konuştu. Hz. Ali'nin ise cevabı şu oldu: "Vallahi, ben, senin kanını dökmek isterim!" Amr, bu cevaba kahkahayla gülerek, "Bu ağızla bir kimsenin karşıma çıkacağı hatırıma bile gelmezdi!" dedi.Hz. Ali'nin sözleri Amr'ı çileden çıkarmıştı. Kılıcını sıyırıp atıyla onun üzerine yürüdü. Hz. Ali, "Ben, seninle nasıl çarpışabileyim? Ben yayayım, sen atlı. Atından in de benim gibi yaya ol!" diye teklifte bulundu. Amr, derhâl atından indi ve hayvanı salıverdi; öfke dolu bakışlarla Hz. Ali'nin karşısına dikildi. Hz. Ali, "Ey Amr!.." dedi. "Ben, senin Kureyş'ten bir kimseyle karşılaştığında, onun iki isteğinden birisini kabul edip yerine getireceğin hakkında Allah'a vaatte bulunduğunu işittim. Doğru mudur?" Amr, "Evet..." dedi. O zaman Hz. Ali, "Öyle ise, ben seni Allah'a ve Resulüne îmana davet ediyor ve İslâmiyete kabule çağırıyorum!" Amr, "Bu, bana lâzım değil; geç bunları!.." dedi. Bu sefer Hz. Ali, "Öyle ise," dedi, "bizimle çarpışmaktan vazgeç! Yurduna dön, git!" Amr, "Ben adayacağımı adamış ve intikam almadıkça başıma yağ ve koku sürmeyi kendime yasaklamışımdır." diye karşılık verdi. O zaman Hz. Ali, "O hâlde vuruşmaya hazır ol!" diye kükredi. Amr, yine kahkahayla güldü. "Doğrusu ben, Araplar içinde benden korkmadan benimle çarpışmak isteyecek böylesine bir kahraman bulunabileceğini tahmin etmemiştim!" diye hayretini izhar etti. Sonra da ekledi: "Sen, henüz genç bir yiğitsin. Üstelik baban da benim dostumdu. Benimle çarpışmaktan vazgeçip dön, geri git. Seni öldürmek istemiyorum!" Cesaret kahramanı Hz. Ali, "Ama ben, seni öldürmek istiyorum!" diye karşılık verdi. Hz. Ali'nin son cümlesi, Amr'ı son derece hiddetlendirmişti. Bir vuruşta Hz. Ali'nin kalkanını parçaladı. Kalkanı delen kılıç, Hz. Ali'nin alnını sıyırdı. Hz. Ali, şimşek gibi bir hızla yana sıçradı; bu sefer sıra oradaydı. Amr'ın boyun köküne Zûlfikâr'la şiddetli bir darbe indirdi. Amr'ın başı bir tarafa, gövdesi bir tarafa düştü. Bir anda feryad ve çığlıklar koptu, ortalık birbirine karıştı. Hz. Ali ise, Cenâbı Hakk'ın bu muvaffakiyeti kendisine ihsan etmesinden dolayı "Allahü Ekber!" diyerek tekbir getirdi. Resûli Ekrem ve Müslümanlar da tekbir getirince bir anda her taraf tekbirlerle çınladı. "Kılıç Değil, El Keser!" O esnada, Kureyş süvari ve şâirlerinden olan Hübeyre b. Ebî Vehb, Hz. Ali'yle çarpışmaya yeltendi; fakat bir kılıç darbesi yiyince, çâreyi kaçmakta buldu! Bu sefer onu Hz. Zübeyr b. Avvam takib etti. Kılıçla vurup atının eğerini kesti. Daha sonra Hz. Zübeyr, Nevfel b. Abdullah'ın peşine düştü. Şiddetli bir darbeyle onu yukarıdan aşağı doğru ikiye biçti. Sonraları Hz. Zübeyre, "Senin kılıcın gibi kılıç görmedik!" denilince şu cevabı verdi: "Onu yapan kılıç değildir, bilektir!" Kureyş'in diğer süvarileri dehşete kapılarak doludizgin kaçmaya başladılar. Hattâ, Ebû Cehil'in oğlu İkrime, can havliyle kaçıp giderken mızrağını düşürmüş, geri dönüp onu almaya bile cesaret edememişti. Bir bölüğe bedel kabul ettikleri Amr b. Abdi Vedd'in mübâreze meydanında düşüp kalması, Müslümanları son derece sevindirirken, müşrikleri ise fazlasıyla korkutup dehşete düşürdü; hattâ Kureyş Ordusu kumandanı Ebû Süfyan, "Bugün bizim için hayırlı bir iş yok." diyerek ye's içinde hendeğin başından çekilip karargâha gitti. Her Taraftan Hücuma Kalkış Bir gün sonra, müşriklerin tamamı, Kurayza Oğulları Yahudîleriyle birlikte her taraftan Müslümanları çepeçevre sardılar ve akşama kadar durmadan onları ok yağmuruna tuttular. Kıtlık yüzünden pek zaîf ve güçsüz düşmüş olan Müslümanlar, düşman sürüsünün böyle bir kara bulut gibi her taraftan sıkıştırması üzerine, bütün bütün mecalsiz kaldılar; akşam olup düşman çekilince, bir miktar nefes aldılar. Fakat, "Düşman, yarın yine böyle bir taraftan şiddetli hücuma girişirse, hâlimiz ne olur?" diyerek herkeste bir endişe ve telâş vardı. Münafıklar Yine Sahnede Münafıklar zümresi, Müslümanların mâruz kaldıkları bu sıkıntı ve kıtlığı fırsat bilerek, onların maneviyatlarını bozucu telkinlerde bulunmaya başladılar: "Muhammed, size, Kayserin ve Kisrâ'nın hazinelerini va'dediyor! Hâlbuki, şu anda hendek içinde hapsolmuşuz. Korkudan abdest bozmaya bile gidemiyoruz! Va'dettiği nerede, biz nerede? Allah ve Resulü, bize aldatıştan başka bir şey va'detmiyor!" Kur'ânı Kerîm, bu hususa da işaret eder.360 Ne var ki, münafıkların bu haince ve dessasça telkinlerinden hiçbiri gerçek mü'minleri Hz. Resûlullah'ın yanından ayıramıyordu. Çünkü onlar, Yüce Allah'ın kendilerine yardım edeceği hususundaki va'dine bütün samimiyetleriyle inanmışlardı; Allah'ın takdirine teslimiyetleri sonsuzdu; Allah ve Resulü uğrunda her türlü musibet ve sıkıntıya seve seve katlanıyorlardı. Münafıklar ise, tam tersine, Medine'yi çepeçevre saran düşman ordusunun, Kâinatın Efendisi Peygamberimizle Ashabı Kiram'm vücutlarını ortadan kaldıracağını sanıyorlardı, hattâ bunu istiyorlardı! Böylece, bu ağır imtihanda gerçek mü'minlerle münafıklar birbirlerinden ayrılıyorlardı! Kur'ânı Azîmüşşan'in konuyla ilgili şu âyeti ne kadar ibret vericidir: "Ey mü'minler!.. Yoksa siz, sizden evvel gelenlerin hâli başınıza gelmeden Cennet'e girivereceğinizi mi sandınız? Onlara, öyle yoksulluklar ve sıkıntılar gelip çattı ve çeşitli belâlarla sarsıldılar ki, hattâ peygamberleri, maiyetindeki mü'minlerle birlikte, 'Allah'ın yardımı ne zaman yetişecek?' diyordu. Gözünüzü açın: Allah'ın yardımı yakındır muhakkak!.."361 DÜŞMANDA YILGINLIK Muhasara uzadıkça uzuyordu. Müşriklerin baskın ve hücumları her defasında Müslümanlar tarafından püskürtülüyordu. Muhasaranın uzaması, her iki tarafı da büyük sıkıntı, açlık ve soğuk ile karşı karşıya bırakmıştı. Mahsûl, harbin başlamasından bir ay kadar önce tarlalardan toplanmış olduğu için, düşman ordusunun at ve develerinin yiyecekleri de tükenmiş, hayvanlar açlıkla karşı karşıya gelmişlerdi. Bütün bunlar, düşman safında gevşekliğe, ümitsizliğe ve yılgınlığa sebep oldu. Peygamberimizin Gatafanlara Teklifi Resûli Kibriya Efendimiz, muhasaranın uzayıp gittiğini, soğuk, kıtlık ve açlığın her gün biraz daha arttığını ve Müslümanları bütün bütün sarstığını görünce, Gatafanların kumandanı Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf a, "Müslümanları muhasaradan vazgeçip yurdunuza dönüp giderseniz, Medine'nin yıllık meyve mahsûlünün üçte birini veririm!" diye haber gönderdi. Onlar ise, "Bize, Medine'nin yıllık hurma mahsûlünün yarısı verilmelidir." dediler.Fakat, Resûli Ekrem Efendimiz buna yanaşmadı. Bunun üzerine üçte bire razı oldular ve bir heyet hâlinde Resûli Ekrem Efendimizin huzuruna çıkıp geldiler. Peygamber Efendimiz, bu arada, önce Ensâr'ın reislerinden Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubade'nin görüşlerini öğrenmek istedi. Onlar önce, "Yâ Resûlallah!.. Bu sizin arzu ettiğiniz bir şey midir, yoksa Allah'ın size emrettiği ve bizim de muhakkak yerine getirmemiz gereken bir şey midir?" diye sordular. Nebîyyi Ekrem Efendimiz, "Eğer, bunu yapmaya Allah tarafından emir olunsaydım, sizinle istişare etmez, gereğini hemen yerine getirirdim! Bu, kabul edip etmemekte serbest bulunduğunuz bir görüşten ibarettir!" buyurdu. Bunun üzerine Sa'd b. Muaz Hazretleri, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Biz ve şu kavim, bir zamanlar Allah'a şerik koşar, putlara tapar, Allah'a ibâdet etmez ve O'nu tanımazken bile, bunlar misafirlik veya satın almak gibi durumlar dışında Medine'den tek bir hurma yemeyi ummamışlardır! Şimdi, Allah, bizi İslâm'la şereflendirdiği, onunla doğru yolu buldurduğu, seninle ve onunla bize kuvvet bahşettiği bir sırada mı mallarımızı bunlara haraç olarak vereceğiz? Vallahi, bizim için böyle bir anlaşmaya hiç ihtiyaç yoktur. Allah, onlarla aramızdaki hükmünü verinceye kadar onlara sunacağımız tek şey kılıçtır!"362 Resûli Kibriya Efendimiz, bu konuşmadan memnun oldu. Gatafan heyetine de, "Kalkıp gidiniz! Artık aramızı ancak kılıç halleder!" dedi. Bunun üzerine Gatafan heyeti, Resûlullah'ın huzurundan ayrıldı. Yolda, Haris b. Avf, Uyeyne b. Hısn'a şunları söyledi: "Biz, Kureyşlilere yardım maksadıyla Muhammed'e saldırmakla bir şey elde edemeyeceğiz! Vallahi, ben Muhammed'in işinin açık ve üstün bir iş olduğunu görüyor ve tahmin ediyorum! Vallahi, Hayber Yahudilerinin bilginleri, Harem halkından Muhammed'in sıfatında bir peygamberin kitaplarında yazılı bulduklarını söyler dururlardı." MÜCAHİDLERİN ÇEKTİKLERİ SrKINTI Kuşatma esnasında mücâhidler büyük sıkıntı ve meşakkatlere mâruz kalıyorlardı. Harbten önce durmadan dinlenmeden hendeği kazmışlardı, o biter bitmez de harbe girmişlerdi. Bu bakımdan oldukça bitkin ve yorgun idiler. Ayrıca, açlık sıkıntısı da çekiyorlardı. Hava da oldukça soğuktu. Huzeyfe (r.a.), muharebenin sâdece bir gecesini şöyle anlatır: "Biz bir tarafta saf bağlamış, oturuyorduk. Ebû Süfyan ve ordusu üst tarafımızda, Kurayza Yahudileri de alt tarafımızda idiler. Bunların Medine'deki çoluk çocuğumuza baskın yapmalarından korkuyorduk. Hiç böylesine karanlık, böylesine fırtınalı bir gece geçilmemiştik. Rüzgâr sanki ıslık çalıyor, karanlıkta hiçbirimiz uzattığı parmağını bile göremiyordu! Münafıklar, 'Evlerimiz emniyette değildir.' diyerek Resûlullah'tan izin istediler; hâlbuki, evleri tehlikede değildi! İzin isteyenlerin hepsine izin verildi. İzin alanlar beklemeden sıvışıp gidiyorlardı. Biz 300 küsur civarında idik. Tek tek Allah Resulünün yanında nöbet tuttuk. Sıra bana gelmişti. Üzerimde ne düşmana karşı koyacak bir kalkanım, ne de soğuktan korunmak için bir elbisem vardı; sâdece zevcemin verdiği dizlerimi geçmeyen yün bir örtü vardı."363 Düşmanın Şiddetli Hücumu ve Kazaya Kalan Namazlar Muhasaranın devamı sırasında bir ara düşman birlikleri Resûlullah'ın çadırını şiddetli ok yağmuruna tutmuşlardı. Peygamber Efendimiz, üzerinde zırh, başında miğfer, çadırının önünde duruyordu. Hz. Cabir der ki: "Müşrikler, o gün, bizimle durmadan çarpıştılar. Askerlerini takım takım ayırdılar. Hâlid b. Velid kumandasındaki büyük ve ağır bir fırkalarını Resûlullah'ın (s.a.v.) bulunduğu yere yönelttiler. O gün, gecenin geç saatlerine kadar çarpıştılar. Ne Resûlullah ve ne de Müslümanlar, yerlerinden ayrılma imkân ve fırsatını bulamadılar."364 Çarpışma öylesine şiddetli devam ediyordu ki, Resûli Kibriya Efendimiz, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını bile vaktinde kılma imkân ve fırsatını bulamadı. Zâtına eziyet ve hakaret edenlere bile beddua etmeyen Kâinatın Efendisi, namazlarını kazaya bıraktırdıklarından dolayı, onlara, "Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun!" diyerek beddua etti; daha sonra, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını ashabıyla birlikte kaza etti.365 NUAYM B. MES'UD'UN BÜYÜK HİZMETİ Her iki taraf da, açlık, yorgunluk, soğuk ve netice alamamaktan gelen sıkıntıdan bunalmıştı. Bu sırada, henüz yeni Müslüman olmuş, fakat Müslüman olduğundan ne müşriklerin ve ne de kavmi olan Gatafanların haberi bulunmayan Nuaym b. Mes'ud, Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. İslâm'a kavuşmuş olmanın şükrünü, Müslümanlara bir hizmette bulunmakla îfa etmek istiyordu. Şu teklifte bulundu: "Yâ Resûlallah!.. Ben Müslüman oldum. Kavmim olan Gatafanların bundan haberleri yok. Emret, istediğini yapayım!" Peygamber Efendimiz, "Sen tek bir kişisin. Cesaretinle ne yapabilirsin ki?.. Mamafih, yalnız başına da bir iş görebilirsin: Elinden gelirse, bizi muhasara altına almış bulunan kavimlerin arasına gir de, onları birbirinden ayırmaya çalış! Çünkü harb, hilelerden ibarettir!"366 buyurdu. Hz. Nuaym, kendisinden istenen hizmeti kavramıştı. "Evet, yâ Resûlallah!.. Bu işi yapabilirim! Fakat, gerektiğinde gerçeğe aykırı bir şeyler söylememe izin vermelisin!" dedi. Peygamber Efendimiz, "İstediğini söyle! Sana helâldir!"367 diyerek ona ruhsat verdi. Hz. Nuaym, Kurayza Oğulları Yurdunda Hz. Nuaym, derhâl yola koyuldu. Önce, Kurayza Oğullarının yanına vardı. Şüphelerini davet edici en ufak bir harekette bulunmadan şöyle konuştu: "Şu adamın (Hz. Peygamber'in) işi, şüphesiz, bir belâdır. Kaynuka ve Nadir Oğullarına yaptığını da gördünüz. Kureyşliler ve Gatafanlar, Muhammed ve ashabıyla savaşmak için buraya gelmiş bulunuyorlar. Siz de onlara yardımcı oldunuz. Hâlbuki, onların yurtlan, malları, mülkleri, çoluk çocukları sizin gibi burada değildir. Onlar, fırsat ve imkân bulurlarsa, onları mağlûb eder, ganimetleri toplarlar; mağlûb olurlarsa, buradan savuşur, giderler. Sizi ise, bu adamla baş başa bırakırlar. Sizde ise, ona karşı koyacak güç ve kuvvet yoktur. Siz Kureyşlilerden bazılarını rehin almadıkça, asla onların yanında Muhammed'e karşı savaşmayın. Rehineler yanınızda bulunursa, kolay kolay sizi terk edip gidemezler."368 Benî Kurayza Yahudileri, bu tavsiyeyi pek uygun buldular; üstelik, kendilerini îkaz ettiği için Hz. Nuaym'a teşekkür bile ettiler. Yanlarından ayrılırken Hz. Nuaym, "Sakın anlattıklarımı kimseye söylemeyin; gizli tutun!" demeyi de ihmâl etmedi. Onlar da gizli tutacaklarına dair söz verdiler. Hz. Nuaym, Kureyşliler Arasında Benî Kurayza'nın yanından ayrılan Hz. Nuaym, doğruca Kureyş müşriklerinin yanına vardı ve, "Sizi ne kadar çok sevdiğimi bilirsiniz! Muhammed'den ayrı olduğum da malûmunuz. Öğrendiğim bir şeyi size söylemek zorundayım. Ama sır olarak saklayacağınıza yemin edin!" dedi. "Yemin ederiz!" dediler. Hz. Nuaym, "Haberiniz olsun ki," dedi, "Kurayza Oğulları, Muhammed'le ittifaklarını bozduklarına pişman olmuşlardır. Aralarının tekrar düzelmesi için, ileri gelenlerinizden birçok kimseyi sizden rehin isteyeceklermiş ve Muhammed'le tekrar barışmak için onların boyunlarını vuracaklarmış. Bununla birlikte Nadir Oğullarının da tekrar yurtlarına dönmelerine müsaade alacaklarmış! Şayet, Kurayza Oğullan, ileri gelen adamlarınızı rehin almak için size bir haber gönderirlerse, sakın ha eşrafınızdan bir tek kimseyi dahi göndermeyiniz!"369 Hz. Nuaym, Gatafanlar Arasında Hz. Nuaym, bundan sonra kendi kabilesi olan Gatafanların yanına vardı. "Ey Gatafan topluluğu!.. Sizler, benim kabîlemsiniz, bana en sevgili olan kimselersiniz." diye söze başladıktan sonra şöyle konuştu:"Yahudilerin, sizlerle yapmış oldukları anlaşmayı bozduklarını ve Muhammed'le anlaşmak üzere olduklarını öğrendim. Benî Nadir'i Medine'ye kabul etme karşılığında, Benî Kurayzalar, onunla sulh edeceklermiş!" Hz. Nuaym, böylece, kendi kabilesini de söylediklerine inandırmayı başardı. Taktik, Müsbet Netice Veriyor Hz. Nuaym'ın taktiği müsbet neticesini vermeye başladı. Plân gereği, Benî Kurayza Yahudileri, müşriklerin ileri gelenlerinden rehin almak üzere 70 kişi istediler; onlar ise, bunu yine Hz. Nuaym'ın tâlimi üzere reddettiler. Haliyle, bu durum aralarını açtı. Her iki taraf da, "Demek, Nuaym'ın söyledikleri doğruymuş!" diyerek aralarındaki münâsebetleri kestiler. Benî Kurayzalar, aynı şekilde Gatafanlardan da rehine istediler. Onlar da reddedince, plân başarıyla neticelenmiş oldu. SON ÇARPIŞMA VE ALLAH'IN NUSRETİ! Müşrik ordusu son defa, var gücü ve bütün şiddeti ile hendeğin her tarafından hücuma geçti. Çarpışmalar çok şiddetli oluyordu. Karşılıklı ok ve taş atışlarıyla taraflar birbirlerini yıldırmak ve püskürtmek istiyorlardı. Harbin bütün şiddetiyle devam ettiği bu nâzik anda, Resûli Kibriya Efendimiz, ridâsını üzerinden yere atıp, ellerini Kadîri Mutlak'a açarak şöyle dua ediyordu: "Ey Kitab'ı (Kur'ân'ı) indiren, hesabı en çabuk gören, kavim ve kabileleri bozgunlara uğratan Allah'ım!.. Şu kabileleri de hezimete uğrat; sars onları Allah'ım!.. Onlara karşı bize yardım et! Allah'ım!.. Sen, bu bir avuç Müslümanın helakini dilersen, artık sana ibâdet edecek kim kalır?"370 O gün çarpışma bütün şiddetiyle devam etti. Artık hava kararmış, taraflar karargâhlarına çekilmişlerdi. Gecenin karanlığında Hz. Cebrail (a.s.), Peygamber Efendimize geldi ve düşman ordusunun estirilen bir rüzgârla perişan edileceğini müjdeledi. Müjdeyi alan Resüli Ekrem, iki dizi üzerine çöktü, ellerini kaldırarak nusretini ulaştıran Cenâbı Hakk'a, "Bana ve ashabıma merhametinden dolayı, Sana hadsiz şükür ve hamd olsun Allah'ım!.." diyerek şükrünü takdim etti. Müşrikler Perişan Oluyor! Cumartesi gecesi idi. Geceyle birlikte, müşrik ordusunun bulunduğu sahada dondurucu bir rüzgâr gürlemeye başladı. Bu, en soğuk kış gecelerinde esen bir dondurucu rüzgârdı. Müşriklerin gözleri toz ve toprakla doldu. Kab kaçaklar uçuşuyor, çadırlar sökülüyor, atlar develer birbirine karışıyor, gözler birbirini göremiyordu.371 Düşmanı artık müthiş bir korku ve panik havası sarmıştı. Şaşırmışlardı. Bozgun evvelâ Kureyş müşrikleri cephesinde başladı. Askerlerden önce, Komutan Ebû Süfyan devesine atladı ve, "Hemen göç ediniz; işte, ben gidiyorum!" diyerek Mekke'ye doğru yola koyuldu. Kureyş ileri gelenleri kendisini kınamasalardı, belki de tek başına doludizgin orduyu terk edip gidecekti. Kavminin ileri gelenlerinin ayıplamasına uğrayan Ebû Süfyan, tek başına gitmekten vazgeçti ve geri döndü. Ne var ki, artık orduda bozgun havası başlamıştı ve durdurulacak gibi değildi. Askeri toparlamak için gösterilen gayretler neticesiz kaldı. Sür'atle toparlanıp Mekke yolunu tutmaktan başka yapabilecekleri hiçbir şey kalmamıştı; öyle yaptılar. Sâdece takib edilmekten korktuklarından, henüz o sırada müşrikler safında Müslümanlara karşı savaşan Amr b. Âs ve Hâlid b. Velid, 200 kişilik bir süvari birliğiyle geride kaldılar.372 Kureyş müşrikleri gerisin geri kaçınca, kendileriyle irtifak etmiş bulunan diğer kabileler de ordugâhtan ayrılıp yurtlarına döndüler. Peygamber Efendimiz ve Müslümanlara yapılan bu İlâhî yardımdan Kur'ânı Kerîm'de şöyle bahsedilir: "Ey îman edenler!.. Allah'ın üzerinizdeki nîmetlerini hatırlayın: O zamanda—ki, size düşman orduları saldırmıştı—da size onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular (melekler) göndermiştik. Allah, ne işlerseniz hepsini hakkıyla görendir."373 Resûli Ekrem 'in Cenâbı Hakh 'a Şükrü Düşmanın büyük bir hezimete uğrayıp çekilmekte olduğunu gören Fahri Âlem Efendimiz, tebessümler arasında, yardımı gönderen Cenâbı Hakk'a hamd ve şükrettikten sonra şöyle dedi: "Allah'tan başka ilâh yoktur; yalnız bir O vardır. Allah, ordusunu azîz kıldı; kuluna da yardım etti. Tek başına da Ahzab'a (Arap kabilelerine) galebe etti!"374 Müşrik ordusunun hiçbir müsbet netice alamadan eli boş döndüklerini, Kur'ânı Kerîm bize şöyle haber verir: "Allah (Hendek Savaşındaki) o kâfirleri, hiçbir zafere erdirmeden öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü mü'minlerden kaldırdı. Allah, Kâvî'dir [her şeye gücü yeter], Azîz'dir [her şeye galibtir]."375 [IMG]https://i.imgur.com/EdIZo.jpg[/IMG] Fetih Mescidi ZAFER, MÜSLÜMANLARIN! Bir ay kadar süren çetin bir çarpışma ve muhasara, böylece, Allah'ın yardımıyla sona ermişti. Düşmanlar perişan edilirken, Müslümanlara da rahat bir nefes alma imkânı doğmuştu. Küffâr ordusunun bu dönüşü, artık bütün dönüşlerin başlangıcı sayılacaktı. Bundan böyle Müslümanlar üzerine yürüme cesaretini kendilerinde bulamayacaklardı. Zîra, Bedir, Uhud ve işte Hendek gibi üç büyük savaşta mü'minlerin ne derece kuvvetli olduklarını ve onları bundan böyle mağlûb etmenin kolay olmayacağını anlamış oluyorlardı. Gerisin geri dönen müşrik ordusunda hâkim hava, ye's, keder ve üzüntü iken mü'minler arasında ise tam bir bayram havası vardı. Herkes memnun ve mesrurdu. Bunca yorucu çalışma, sebat ve cesaret ile çarpışmanın neticesini böylesine güzel bir surette elde etmekle, gönül huzuru içinde Rablerine, hamd ve şükrediyorlardı. Hz. Resûlullah'ın şu müjdesi ise, sevinçlerini kat kat artırıyordu: "Bundan sonra biz gidip onlarla çarpışacağız; artık onlar, gelip bizimle çalışamayacaklardır!"376 Resûli Ekrem'le birlikte mücâhidler bayram havası içinde, hendekten şehre döndüler. Şehid ve Ölü Sayısı Bu muharebede mücâhidler yedi şehid vermişlerdi; kâfirlerden ise dört ölü vardı. Şehid olan sahabîlerin hepsi de Ensâr'dandı. -------------------------------------------------------------------------------- 357 Vakidî, Megazi, c. 2, s. 463. 358Ahzab, 13. 359 ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 68; Ibni Seyyid, Uyûnû'lEser, c. 2, s. 61; Halebî, İnsanû'lUyûn, c. 2, s. 642. 360Ahzab, 13. 361 Bakara, 214. 362İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 234. 363 İbni Kesir, Sîre, c. 3, s. 220. 364 Vakidî, Megazi, c. 2, s. 473. 365 ibni Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 68; Tirmizî, Sünen, c. 1, s. 337. 366 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 240; Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 278. 367 İbni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 278. 368 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 240241; İbni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 278. 369 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 241; ibni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 278. 370 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 7'4; ibni Kesir, A.g.e., c. 3, s. 214. 371 İbni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 71. 372 İbni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 69. 373 Ahzab, 9. 374 Buharî, Sahih, c. 3, s. 33. 375 Ahzab, 25. 376 Ahmed İbni Hanbel, Müsrıed, c. 4, s. 262. [/SIZE][/FONT][/B][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Harbin Başlaması.
Üst
Alt