Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Hamraül Esed Seferi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13574" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Uhud'dan Medine'ye dönen Peygamber Efendimizin gönlü bir türlü rahat değildi. Kureyş müşriklerinin geri dönüp Medine'ye saldırmaları ihtimalini göz önünde bulunduruyordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ayrıca, Uhud mağlûbiyetinin Müslümanlar aleyhinde gerek içte ve gerekse dışta meydana getirdiği bir menfî hava vardı. Bu havanın da bir an evvel bertaraf edilmesi gerekiyordu. Müslümanların eski güç ve cesaretlerini korudukları, etrafa gösterilmeliydi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamber Efendimiz, Uhud'dan Medine'ye Cumartesi günü dönmüş idi. Pazar günü sabah namazını kıldırdıktan sonra Hz. Bilâl'i huzuruna çağırdı ve, "Resûlullah, düşmanınızı takib etmenizi size emrediyor! Dün, Uhud'da bizimle birlikte çarpışmada bulunmayanlar gelmeyeceklerdir. Sâdece, Uhud'a katılanlar geleceklerdir!" diye seslenmesini kendisine emretti.ıss</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Sahabîlerin çoğu Uhud'dan yaralı dönmüşlerdi. Buna rağmen Resûlullah'in İ'lâyı Kelimetullah uğrunda çarpışmak için yaptığı davete icabet etmede asla tereddüt göstermediler.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Yaralı İki Kardeşte Cihad Aşkı</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Abdû'lEşhel Oğullarından iki kardeş olan Abdullah ile Rafı b. Sehl, ağır yaralı idiler. Nebîyyi Ekrem Efendimizin bu davetini duyunca bir anda yaralarının ağrı sızısını sanki unutuverdiler ve "Ne yapıp da bu davete katılabiliriz?" diye düşünmeye başladılar. "Binecek bir bineğimiz bile yok! Yoksa Resûlullah'la gazaya çıkma fırsatını kaçıracak mıyız?" diyorlardı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Abdullah, Rafi'e, "Haydi, gidelim" deyince, Rafi, "Vallahi, benim yürümeğe takatim yok!" diye cevap verdi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Abdullah diretti:</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Haydi, gel! Olmazsa, bir hayvan kiralarız!"</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Sonunda yola çıktılar. Rafi takatten kesilince, Abdullah onu sırtlıyordu. Böylece mücâhidlere katıldılar.189</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ağır yaralılardan biri de, Üseyyid b. Hudayr adındaki sahabîydi. Yedi ağır yarası vardı. Onların tedavisiyle meşgul olmak istiyordu. Fakat, Resûli Ekrem'in emrini duyunca, yaralarının tedavisini bir tarafa bırakarak mücâhidlere katıldı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Medine 'den Ayrılış</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz de bizzat yaralı idi. Yüzünde iki halka yarası vardı; alnı yarılmıştı; azı dişi kırılmış, dudağı yarılmıştı; sağ omuzu yaralanmıştı. Bu haliyle sefere çıkıyordu. Mescide girip iki rekât namaz kıldı. Sonra da zırhlı gömleğini giydi ve miğferini başına geçirdi. Gözlerinden başka yeri görünmüyordu. Bu haliyle ordusunun başına geçti. Sancağı Hz. Ali'ye verdi, yerine de Abdullah b. Ümmî Mektum'u vekil bırakarak Medine'den ayrıldı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Keşif Kolu</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Peygamber Efendimiz önden üç kişilik bir keşif kolu gönderdi. Biri yorulup yolda kaldı. Kureyşliler, diğer iki gözcüyü fark ettiler ve fırsat kollayarak onları yakalayıp şehid ettiler.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem, Hamraû'1Esed mevkiine vardı, karargâhını orada kurdu, şehid edilen gözcülerden ikisini de orada bir kabre defnetti. Sonra geceleyin yakmak üzere mücâhidlere odun toplamalarını emir buyurdu. Gece olunca bütün ateşler yakıldı. Yakılan 500'e yakın ateş, etrafa bir korku ve dehşet saldı. Müşrik ordusu ortalıkta görünmüyordu. Sâdece uyuyup kalan biri yakalandı. Bu adam, Bedir'de Müslümanların eline düşen, fakat bundan sonra Peygamberimize ve Müslümanlara şiirleriyle eziyet ve hakaret etmeyeceğine dair söz verince fıdyesiz salıverilen Şâir Ebû Azze idi. Verdiği sözünde durmamış ve tekrar Uhud'a gelerek müşrikleri şiirleriyle Müslümanların aleyhinde tahrik edip durmuştu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ebû Azme, yine, Peygamber Efendimizden, serbest bırakılması için dilekte bulundu. Ancak bu sefer aldığı cevap sert ve kesin oldu: "Mü'min, bir yılanın deliğinden iki kere sokulmaz. Vallahi, bundan sonra seni serbest bırakarak Mekke'de ellerini yanaklarına sürüp 'İki kere Muhammed'i aldattım, onunla gönül eğlendirdim!' dedirtmem!" Emir üzerine, boynu vuruldu.100</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Huzaalı Mabed'in Peygamberimizle Konuşması</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz henüz Hamraû'1Esed mevkiinden ayrılmış değildi. Bu sırada Tihame bölgesinde oturan Huzaalılardan Mabed b. Ebî Mabed huzuruna geldi. Huzaalıların Müslümanları kadar müşrik olanları da Peygamber Efendimize son derece bağlı idiler; olup bitenlerden hiçbir şeyi ondan gizlemezlerdi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed, henüz Müslümanlığı kabul etmemişti, ama Resûli Ekrem Efendimize sâdık biri idi</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yâ Muhammed!.. Uhud musibeti bizim de gücümüze gitti. </strong><strong>Allah'ın onlara karşı sana sıhhat ve afiyet vermesini dileriz!" diyerek Peygamber Efendimize bir nevi teselli vermeye çalıştı. Mabed, Peygamber Efendimizle bu konuşmasından sonra yoluna devam etti. Revha denilen mevkide müşriklerin toplantı hâlinde olduklarını gördü. Onlar, Müslümanların üzerine yürümek maksadıyla bu toplantıyı tertiplemişlerdi. Şöyle diyorlardı:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Muhammed'in sahabîlerini, en şerefli ve en cesur adamlarını öldürdük, fakat onların köklerini tamamıyla kazımadık. Bu durumda Mekke'ye nasıl gideceğiz? Onlardan geri kalanlarının da üzerine yürüyüp işlerini bitirmeliyiz!"</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Görüldüğü gibi, gelişmeler, Peygamber Efendimizin kanaatini doğruluyordu. Müşrikler dönüp Medine üzerine yürümeyi düşünüyorlardı.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed"le Ebû Süfyan Arasında Geçen Konuşma</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kureyş'in reisi Ebû Süfyan, Mabed'le karşılaşınca, "Ey Mabed!.. Geldiğin yerden ne haber?" diye sordu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed, "Muhammed ve sahabîleri, şimdiye kadar bir benzeri daha görülmemiş sayıda askerle takibinize çıktılar!" diye cevap verdi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ebû Süfyan hayretle, "Eyvah!.. Neler söylüyorsun sen?.." dedi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed gayet sakin bir eda ile, "Vallahi, sen buradan ayrılmadan, atların alınlarını görürsün." diye konuştu.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ebû Süfyan, hiddetli hiddetli, "Vallahi, biz de onlara saldırmak için bir araya gelmişiz. Geri kalanlarının da köklerini kazıyacağız!" dedi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed, Ebû Süfyan'ın hiddetine aldırmadan, "Ben," dedi, "sana, böyle tehlikeli bir işe girişmemeni tavsiye ederim! Vallahi, ben o kalabalığı görünce, haklarında bazı beyitler söylemekten kendimi alamadım."</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ebû Süfyan'ın hiddeti meraka döndü. "Neler söyledin bakayım!" dedi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed şiirine başladı:</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Çokluklarından ve dehşetli gürültülerinden, az kalsın hayvanım korkusundan yere düşecekti!</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Sanki, yeryüzünde insan ve at seli akıyordu. Yanlarında mızrak ve kalkanları bulunmayan, silâhsız, bodur ve şanlı arslanlar koşuşuyorlardı sanki!..</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ağırlıklarından yeryüzü çökecek sandım! "Acele yanlarından uzaklaştım.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onlar, yalnız olmayan ve yardımsız kalmayan reisleriyle yükselmişler!</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onlar, sizinle karşılaşınca, Betha Vadisi, sakinleriyle beraber sallanacak!</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"'Yazık oldu!' dedim, 'Ebû Süfyan b. Harb'a!..'</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ben, güneşin altında kavrulan Mekkeliler ve onlardan her düşünen kimse için, neticenin dehşetli olacağını haber veren îkazcıyım!</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Anlatmaya çalıştığını ordu Ahmed'in ordusudur ki, o ordu bayağı insanlardan teşekkül etmemiştir!</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Tavsiflerim ve ikazlarım da boş lâflardan ibaret değildir."191</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Mabed'in şiirini beğenip öven Ebû Süfyan'la arkadaşlarının kalblerine korku düştü. Müslümanlar üzerine yürüme kararından vazgeçip Mekke'nin yolunu tuttular.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Müslümanlar lehine büyük bir hizmet îfa etmiş olan Mabed ise, kabilesinden biriyle durumu Peygamber Efendimize bildirdi.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, Hamraû'lEsed'de üç gece kaldı; düşmandan herhangi bir hareket görmeyince Medine'ye döndü.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu sefer, mevkiin adına nisbetle Hamraû'lEsed Seferi olarak da anılır.</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu sefer münâsebetiyle inen âyeti kerîmelerin birkaçında meâlen şöyle buyuruldu:</strong> <strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yaralandıktan sonra yine </strong><strong>Allah'ın ve Resulünün dâvetine icabet edenler ve hele onlardan iyilik edip fenalıktan sakınanlar için çok büyük mükâfat vardır.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Onlar öyle kimselerdir ki, halk, kendilerine 'Düşmanlarınız, size karşı ordu hazırladılar; o hâlde onlardan korkun.' dedi de, bu söz onların îmanlarını artırdı ve üstelik '</strong> <strong>Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir!' dediler."192</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13574, member: 3"] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Uhud'dan Medine'ye dönen Peygamber Efendimizin gönlü bir türlü rahat değildi. Kureyş müşriklerinin geri dönüp Medine'ye saldırmaları ihtimalini göz önünde bulunduruyordu. Ayrıca, Uhud mağlûbiyetinin Müslümanlar aleyhinde gerek içte ve gerekse dışta meydana getirdiği bir menfî hava vardı. Bu havanın da bir an evvel bertaraf edilmesi gerekiyordu. Müslümanların eski güç ve cesaretlerini korudukları, etrafa gösterilmeliydi.[/B] [B] Peygamber Efendimiz, Uhud'dan Medine'ye Cumartesi günü dönmüş idi. Pazar günü sabah namazını kıldırdıktan sonra Hz. Bilâl'i huzuruna çağırdı ve, "Resûlullah, düşmanınızı takib etmenizi size emrediyor! Dün, Uhud'da bizimle birlikte çarpışmada bulunmayanlar gelmeyeceklerdir. Sâdece, Uhud'a katılanlar geleceklerdir!" diye seslenmesini kendisine emretti.ıss[/B] [B] Sahabîlerin çoğu Uhud'dan yaralı dönmüşlerdi. Buna rağmen Resûlullah'in İ'lâyı Kelimetullah uğrunda çarpışmak için yaptığı davete icabet etmede asla tereddüt göstermediler.[/B] [B] Yaralı İki Kardeşte Cihad Aşkı[/B] [B] Abdû'lEşhel Oğullarından iki kardeş olan Abdullah ile Rafı b. Sehl, ağır yaralı idiler. Nebîyyi Ekrem Efendimizin bu davetini duyunca bir anda yaralarının ağrı sızısını sanki unutuverdiler ve "Ne yapıp da bu davete katılabiliriz?" diye düşünmeye başladılar. "Binecek bir bineğimiz bile yok! Yoksa Resûlullah'la gazaya çıkma fırsatını kaçıracak mıyız?" diyorlardı.[/B] [B] Abdullah, Rafi'e, "Haydi, gidelim" deyince, Rafi, "Vallahi, benim yürümeğe takatim yok!" diye cevap verdi.[/B] [B] Abdullah diretti:[/B] [B] "Haydi, gel! Olmazsa, bir hayvan kiralarız!"[/B] [B] Sonunda yola çıktılar. Rafi takatten kesilince, Abdullah onu sırtlıyordu. Böylece mücâhidlere katıldılar.189[/B] [B] Ağır yaralılardan biri de, Üseyyid b. Hudayr adındaki sahabîydi. Yedi ağır yarası vardı. Onların tedavisiyle meşgul olmak istiyordu. Fakat, Resûli Ekrem'in emrini duyunca, yaralarının tedavisini bir tarafa bırakarak mücâhidlere katıldı.[/B] [B] Medine 'den Ayrılış[/B] [B] Resûli Ekrem Efendimiz de bizzat yaralı idi. Yüzünde iki halka yarası vardı; alnı yarılmıştı; azı dişi kırılmış, dudağı yarılmıştı; sağ omuzu yaralanmıştı. Bu haliyle sefere çıkıyordu. Mescide girip iki rekât namaz kıldı. Sonra da zırhlı gömleğini giydi ve miğferini başına geçirdi. Gözlerinden başka yeri görünmüyordu. Bu haliyle ordusunun başına geçti. Sancağı Hz. Ali'ye verdi, yerine de Abdullah b. Ümmî Mektum'u vekil bırakarak Medine'den ayrıldı.[/B] [B] Keşif Kolu[/B] [B] Peygamber Efendimiz önden üç kişilik bir keşif kolu gönderdi. Biri yorulup yolda kaldı. Kureyşliler, diğer iki gözcüyü fark ettiler ve fırsat kollayarak onları yakalayıp şehid ettiler.[/B] [B] Resûli Ekrem, Hamraû'1Esed mevkiine vardı, karargâhını orada kurdu, şehid edilen gözcülerden ikisini de orada bir kabre defnetti. Sonra geceleyin yakmak üzere mücâhidlere odun toplamalarını emir buyurdu. Gece olunca bütün ateşler yakıldı. Yakılan 500'e yakın ateş, etrafa bir korku ve dehşet saldı. Müşrik ordusu ortalıkta görünmüyordu. Sâdece uyuyup kalan biri yakalandı. Bu adam, Bedir'de Müslümanların eline düşen, fakat bundan sonra Peygamberimize ve Müslümanlara şiirleriyle eziyet ve hakaret etmeyeceğine dair söz verince fıdyesiz salıverilen Şâir Ebû Azze idi. Verdiği sözünde durmamış ve tekrar Uhud'a gelerek müşrikleri şiirleriyle Müslümanların aleyhinde tahrik edip durmuştu.[/B] [B] Ebû Azme, yine, Peygamber Efendimizden, serbest bırakılması için dilekte bulundu. Ancak bu sefer aldığı cevap sert ve kesin oldu: "Mü'min, bir yılanın deliğinden iki kere sokulmaz. Vallahi, bundan sonra seni serbest bırakarak Mekke'de ellerini yanaklarına sürüp 'İki kere Muhammed'i aldattım, onunla gönül eğlendirdim!' dedirtmem!" Emir üzerine, boynu vuruldu.100[/B] [B] Huzaalı Mabed'in Peygamberimizle Konuşması[/B] [B] Resûli Ekrem Efendimiz henüz Hamraû'1Esed mevkiinden ayrılmış değildi. Bu sırada Tihame bölgesinde oturan Huzaalılardan Mabed b. Ebî Mabed huzuruna geldi. Huzaalıların Müslümanları kadar müşrik olanları da Peygamber Efendimize son derece bağlı idiler; olup bitenlerden hiçbir şeyi ondan gizlemezlerdi.[/B] [B] Mabed, henüz Müslümanlığı kabul etmemişti, ama Resûli Ekrem Efendimize sâdık biri idi[/B] [B] "Yâ Muhammed!.. Uhud musibeti bizim de gücümüze gitti. [/B][B]Allah'ın onlara karşı sana sıhhat ve afiyet vermesini dileriz!" diyerek Peygamber Efendimize bir nevi teselli vermeye çalıştı. Mabed, Peygamber Efendimizle bu konuşmasından sonra yoluna devam etti. Revha denilen mevkide müşriklerin toplantı hâlinde olduklarını gördü. Onlar, Müslümanların üzerine yürümek maksadıyla bu toplantıyı tertiplemişlerdi. Şöyle diyorlardı: "Muhammed'in sahabîlerini, en şerefli ve en cesur adamlarını öldürdük, fakat onların köklerini tamamıyla kazımadık. Bu durumda Mekke'ye nasıl gideceğiz? Onlardan geri kalanlarının da üzerine yürüyüp işlerini bitirmeliyiz!"[/B] [B] Görüldüğü gibi, gelişmeler, Peygamber Efendimizin kanaatini doğruluyordu. Müşrikler dönüp Medine üzerine yürümeyi düşünüyorlardı.[/B] [B] Mabed"le Ebû Süfyan Arasında Geçen Konuşma[/B] [B] Kureyş'in reisi Ebû Süfyan, Mabed'le karşılaşınca, "Ey Mabed!.. Geldiğin yerden ne haber?" diye sordu.[/B] [B] Mabed, "Muhammed ve sahabîleri, şimdiye kadar bir benzeri daha görülmemiş sayıda askerle takibinize çıktılar!" diye cevap verdi.[/B] [B] Ebû Süfyan hayretle, "Eyvah!.. Neler söylüyorsun sen?.." dedi.[/B] [B] Mabed gayet sakin bir eda ile, "Vallahi, sen buradan ayrılmadan, atların alınlarını görürsün." diye konuştu.[/B] [B] Ebû Süfyan, hiddetli hiddetli, "Vallahi, biz de onlara saldırmak için bir araya gelmişiz. Geri kalanlarının da köklerini kazıyacağız!" dedi.[/B] [B] Mabed, Ebû Süfyan'ın hiddetine aldırmadan, "Ben," dedi, "sana, böyle tehlikeli bir işe girişmemeni tavsiye ederim! Vallahi, ben o kalabalığı görünce, haklarında bazı beyitler söylemekten kendimi alamadım."[/B] [B] Ebû Süfyan'ın hiddeti meraka döndü. "Neler söyledin bakayım!" dedi.[/B] [B] Mabed şiirine başladı:[/B] [B] "Çokluklarından ve dehşetli gürültülerinden, az kalsın hayvanım korkusundan yere düşecekti![/B] [B] "Sanki, yeryüzünde insan ve at seli akıyordu. Yanlarında mızrak ve kalkanları bulunmayan, silâhsız, bodur ve şanlı arslanlar koşuşuyorlardı sanki!..[/B] [B] "Ağırlıklarından yeryüzü çökecek sandım! "Acele yanlarından uzaklaştım.[/B] [B] "Onlar, yalnız olmayan ve yardımsız kalmayan reisleriyle yükselmişler![/B] [B] "Onlar, sizinle karşılaşınca, Betha Vadisi, sakinleriyle beraber sallanacak![/B] [B] "'Yazık oldu!' dedim, 'Ebû Süfyan b. Harb'a!..'[/B] [B] "Ben, güneşin altında kavrulan Mekkeliler ve onlardan her düşünen kimse için, neticenin dehşetli olacağını haber veren îkazcıyım![/B] [B] "Anlatmaya çalıştığını ordu Ahmed'in ordusudur ki, o ordu bayağı insanlardan teşekkül etmemiştir![/B] [B] "Tavsiflerim ve ikazlarım da boş lâflardan ibaret değildir."191[/B] [B] Mabed'in şiirini beğenip öven Ebû Süfyan'la arkadaşlarının kalblerine korku düştü. Müslümanlar üzerine yürüme kararından vazgeçip Mekke'nin yolunu tuttular.[/B] [B] Müslümanlar lehine büyük bir hizmet îfa etmiş olan Mabed ise, kabilesinden biriyle durumu Peygamber Efendimize bildirdi.[/B] [B] Resûli Ekrem Efendimiz, Hamraû'lEsed'de üç gece kaldı; düşmandan herhangi bir hareket görmeyince Medine'ye döndü.[/B] [B] Bu sefer, mevkiin adına nisbetle Hamraû'lEsed Seferi olarak da anılır.[/B] [B] Bu sefer münâsebetiyle inen âyeti kerîmelerin birkaçında meâlen şöyle buyuruldu:[/B] [B] "Yaralandıktan sonra yine [/B][B]Allah'ın ve Resulünün dâvetine icabet edenler ve hele onlardan iyilik edip fenalıktan sakınanlar için çok büyük mükâfat vardır. "Onlar öyle kimselerdir ki, halk, kendilerine 'Düşmanlarınız, size karşı ordu hazırladılar; o hâlde onlardan korkun.' dedi de, bu söz onların îmanlarını artırdı ve üstelik '[/B] [B]Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir!' dediler."192[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Hamraül Esed Seferi
Üst
Alt