Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
Gül İçin Katlanılan Dikenler ve Hak ile İhlâs Münasebeti.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 65257" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen">Gül İçin Katlanılan Dikenler ve Hak ile İhlâs Münasebeti...</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">Çay Faslından Hakikat Damlaları: </span><span style="color: darkolivegreen"><em>Bağban bir gül için bin hâre temennâ eyler!</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Merak ilmin hocasıdır, dolayısıyla da marifetin, muhabbetin ve iştiyakın da vesilesidir. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Sizler -inşaAllah- dünyayı imar etmeye namzet görünüyorsunuz. Âidiyet mülahazasına bağlı abartılı sözler söylemekten sakınırım. Mübalağa zımnî bir yalandır. Siz osunuz diyemem ama O işe namzet değilsiniz demek suretiyle de hakkınızda hakâret-âmiz ifadede bulunamam. Her şey Allahın (kudret) elindedir; ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Odur. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Siz asırlardan beri her yanıyla rahnedâr olmuş -bütün surlarında gedikler açılmış ve burçları yıkılmış- bir kaleyi tamir vazifesiyle muvazzafsınız. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Şair der ki: <em><span style="color: darkolivegreen">Bir bağ ki görmezse terbiye, tımar / Çalı çırpı sarar, haristan olur.</span></em>Gülistan, baharistan, bostan olması mümkün bir kalb/bir irade/bir toplum, terbiye görmezse, diken tarlasına döner. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Şeytan, kin ve gayzını şu cümlelerle ifade etmiştir: </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><span style="color: darkgreen">Öyleyse beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra mutlaka onlara önlerinden-arkalarından, sağlarından-sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.</span></em> (Arâf, 7/16-17) Peki, şeytanın sağdan, soldan, önden ve arkadan gelmesi ne demektir?.. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz sabah akşam şu duayı tekrar etmiş ve ümmetine de tavsiye buyurmuştur:</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: darkgreen">اَللَّهُمَّ احْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِي وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي وَمِنْ فَوْقِي وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي</span></span></span></strong></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><span style="color: darkgreen">Allahım, önümden ve arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelecek tehlikelerden) beni koru ve ayağımın altından derdest edilmekten de Senin azametine sığınırım.</span> </em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Şeytanın avanesi sürekli tuzaklar kurduğu gibi, sizinle aynı yüksek duyguları paylaşan insanlar da bazen hasedin çelmesine gelerek, bazen rekabetin elensesine gelerek, bazen de bilemeyerek bir dalaletin kündesine gelerek -hafizanallah- size karşı hasmâne bir tavır alabilirler. (Bize düşen, Bütün bunları görmezlikten gelerek hiçbir şey yokmuş gibi yola devam etmek.. bir tebessümle geçiştirmek.. Kuranın Furkan sure-i celilesinde buyurduğu gibi Selam.. esenlik olsun size!.. deyip geçmek.. mukabele-yi bilmisil kaide-i zâlimânesinde bulunmamak.. kendi mevzumuzun dışındaki konulara asıl mevzuymuş gibi bakmamak, onların üzerine eğilmemek).. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><span style="color: darkolivegreen">-<em>Yâr için ağyâre minnet ettiğim aybeyleme / Bağbân bir gül için bin hâre hizmetkâr olur.</em></span> (Fuzûlî) </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><span style="color: darkolivegreen">-</span><em><span style="color: darkolivegreen">Yansam da ocak gibi gayra eylemem izhar / Yakma beni ateşlere ey çarh-ı cefakâr!</span> (Ketencizâde) </em>Evet, Ağyâr ateşine yakmadıktan sonra ne yaparsan yap, gam izhar etmem. demeli. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Bir şeye konsantre olursanız, başarılı olursunuz; Allahın lütfu sizinle beraber olur. Dağılırsanız, efkârınız dağılır, her şeye yetmeyecek hale gelirsiniz. Başka bir münasebetle dendiği gibi; iki elimiz var; dört tane, hatta sekiz tane olsaydı, yine de talip olduğumuz meselenin hakkından gelemezdik. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Şart-ı adi planında, irademizi, o koskocaman meşiet-i sübhaniye, irade-i sübhaniye, kudret-i sübhaniye deryasına maya gibi çalalım. Nasreddin Hoca ifadesiyle, Ya tutarsa!.. mülahazasıyla Şimdiye kadar Onun kapısına samimi bir yürekle teveccüh edenlerden hiç boş dönen olmamıştır. Onun kapısının dışında, başka kapılar karşısında yorulanlardan da hiç muvaffak olan görülmemiştir. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><span style="color: darkolivegreen">-</span><em><span style="color: darkolivegreen">Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Hudadan maada bir ilticamız var.</span> </em>(Nefî) </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><span style="color: darkolivegreen">-</span><em><span style="color: darkolivegreen">Keşke sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihan / Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân olsa..!</span> </em>(Taşlıcalı Yahya).</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Efendiler Efendisi <em><span style="color: darkgreen">Kul, Rabbiyle dünya arasında muhayyer bırakıldı. O, Rabbini seçti</span></em> diye ferman buyurmuş ve Refîk-i Alâ iştiyakıyla ruhunun ufkuna yürümüştü. Hazreti Mevlana da, ölümü düğün gecesi, sevgiliye kavuşma günü olarak tarif ediyor ve şeb-i arûs diyor. Bu açıdan, Necip Fazılın ifadesiyle; <span style="color: darkolivegreen"><em>Ölüm güzel </em><em></em><em>şey; budur perde ardı</em><em></em><em>ndan haber / Hiç güzel olmasaydı</em><em></em><em> ölür müydü Peygamber?</em> </span></span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Ne güzel bir söz:</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: darkgreen"><strong>لَوْ</strong><strong> كَانَتِ الدُّنْيَا تَدُومُ لِوَاحِدٍ</strong> - <strong>لَكَانَ رَسُولُ اللهِ</strong><strong>فِيهَا</strong><strong> مُخَلَّدَا</strong></span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><span style="color: darkgreen">Şayet bu dünya tek bir kişi için hiç bitmeden sürüp gidecek olsaydı, Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) onda ebedi kalırdı.</span> </em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">Soru: Yirmi Birinci Lemada, ihlâsın esasları sayılırken üçüncü olarak <em><span style="color: darkolivegreen">Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır.</span></em>deniliyor. Bu düsturda hakkın zikredilmesinin hikmetini ve hak ile ihlâs münasebetini lütfeder misiniz?</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Lâfz-ı Celâle, lafza-yı Celal ve İsm-i Âzam da denen Allah kelime-i mübarekesi, kendini bize Esmâ-i Hüsnâsıyla bildiren ve sıfât-ı sübhâniyesiyle zihin, mantık ve muhâkemelerimize bir çerçeve vazeden, bütün esmânın Müsemmâ-yı Akdesi ve bütün evsâf-ı kemaliyenin Mevsûf-u Münezzehi, ulûhiyet tahtının biricik mâliki ve rubûbiyet arşının sahib-i bîmisali Zât-ı Ecell ü Alânın adıdır. Seyyid Şerifin de ifade ettiği gibi, Allah lâfz-ı mübareği min haysü hüve Zât-ı İlâhiyenin ism-i hâssıdır ve usûlüddin ulemâsınca o bir ism-i Zâttır. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Hak kelimesi, hem mastar, hem sıfat hem de Esmâ-i Hüsnâdan bir isim. Sabit, muhakkakul-vücûd bir gerçek, bir nesne ne ise (mahiyet-i nefsül-emriye) ona uygunluk, bâtılın zıddı olmak, kendi olarak bulunmak... gibi mânâlar onun gölgesinde ilk hatıra gelenler.. pay, hisse, nasip, vazife bu kelimeye yüklenen diğer mânâlar. Aslında o, hakikî, nisbî, izafî ve itibarî bütün hakların biricik kaynağı ve kâinatları kuşatan hak gerçeğinin de aslı, esası ve temelidir. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Vücûd birliği sözcüğüyle ifade edeceğimiz vahdet-i vücûd, daha ziyade tasavvufçular arasında bahis mevzuu olan bir meseledir. Vahdet-i vücûd, çoklarına göre bir zevk ve hâl meselesi olmasına rağmen, bir kısım kimseler, felsefî bir kisve giydirerek onu farklı anlamak istemişlerdir. Diğer bir kısmı ise, onunla, vahdet-i mevcûd, monizm arasında fark görmemişlerdir. Müslümanların düşünce tarihinde oldukça mühim bir yer işgal eden vahdet-i vücûd anlayışı, ifrat ve tefrit düşüncelere maruz kalmıştır. Aslında tamamen, Allahın zâtıyla alâkalı bu düşünce sistemi, yerinde, ifade ve kelime yetersizliğinden; yerinde, onu şu görülen âleme tatbikten doğan eksikliklerden; yerinde de, felsefî bir hüviyeti olan panteizmle arasındaki benzerlikten, hem şimdiye kadar çok farklı anlaşılmış, hem de değişik telâkkilere sebebiyet vermiştir. Sünnet yolunun yolcuları ise, ne vahde-i vüdûda ne de vahdet-i şühuda yönelmişlerdir; onlar her zaman kesret içinde vahdeti müşahede etmiş, Hazreti Zâtı, kendi sıfât ve esmâ-i hüsnâsı zaviyesinden, mâsivâyı da kendi keyfiyet ve hususiyetleriyle ele almış; Hazreti Hakkın müteâl bir varlık olduğunu, izâfî hakikatlerin de Onun var etmesiyle var olduklarını, kayyûmiyetiyle de devam ettiklerini düşünmüş; her türlü tasavvurda, taakkulde, inançta iltibaslardan uzak durdukları gibi ifadelerinde de ulûhiyet hakikatıyla telifi imkânsız beyanlarda bulunmamışlardır. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Cenâb-ı Hakkın, zat, şuûn, sıfât, esmâ, âsâr ve efâliyle alâkalı tecellilerinin yanında sofîler bir de, cemâlî ve celâlî tecelli üzerinde durmuşlardır: <em>Tecelli-i Cemâl:</em> Allahın, lütuf, ihsan, şefkat, merhamet.. gibi isim ve sıfatlarının inkişafında müşahede edilen ehadî tecellidir. <em>Tecelli-i Celâl: </em>Hazreti Vâcibül-Vücudun, azamet, ceberût ve ululuğunu aksettiren ve ism-i zatın cilve-i âzamı sayılan vâhidî tecellilerdir. Bunlardan birincisinin bilhassa Rahîm ism-i şerifiyle münasebettar, ikincisinin de Rahmân ism-i azimiyle alâkalı olduğunda kibâr-ı muhakkikînin ittifakı söz konusudur. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Merhum Mehmet Akif, Hak ism-i şerifini esmânın en önünde sayıyor ve şöyle diyor:</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Hâlıkın nâmütenâhî adı var, en başı Hak,</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak;</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken,</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Mutlaka Sure-i vel-Asrı okurmuş, bu neden?</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh,</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh,</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık,</em></span></span></span></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkolivegreen"><em>Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.</em> </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Allah Teâlânın Hak ism-i şerifinin tecellisi, bir yönüyle yeryüzünde ihkak-ı hak şeklinde kendisini gösterir ve adaletin blokajı gibidir; adalet, hak üzerinde cereyan eder. En küçük mahluktan en büyüğüne kadar her şeyin hakkını gözetme çok önemlidir; buna ihkâk-ı hak denir ki, bu tabir, haklıya hakkını vermek ve her hakkı usulü dairesinde yerine getirmek manasına gelir. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-İslam, kuvvetin hakkın emrine tâbi olması lazım geldiğini ve hiçbir zaman hakkın kuvvete feda edilemeyeceğini kemal-i ciddiyetle hatırlatmış, herkesi hakka saygılı olmaya çağırmış, her zaman hakkın hâmîsi olduğunu göstermiştir. Bugüne kadar, içtimaî, iktisadî, idarî ve siyasî hayatta kuvvet çok defa hakkın hasmı gibi davranmıştır. Kuvveti esas alan kaba kuvvet temsilcileri her zaman menfaat yörüngeli hareket etmiş, hayatı bir mücadele ve bir boğuşma şeklinde yorumlamış; bu itibarla da güçleri yettiği ve imkânları elverdiği ölçüde başkalarının hukukunu hiç mi hiç önemsememiş, hatta yer yer pek çok insanî hakları çiğnemiş ve bir çılgın gibi kılıcını göklere doğru dikmiş Kuvvet bende! diye haykırmıştır. Buna karşılık hakkı esas kabul edip her şeyi ona bağlayanlar, ellerinden geldiğince, şahsî menfaati ve grup çıkarı yerine Hak rızası ve fazilet demiş yürümüş; Hak isminin değişik tecellileri sayarak bütün haklara karşı saygılı davranmış; bütün insanları kardeşleri gibi kucaklamış ve her zaman onların yardımına koşmuşlardır. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Seyyidina Hazreti Ömer, evlilik akdi esnasında tesbit edilen mehir miktarı hakkında üst sınır belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. (Bu, Ömerce bir zühul sayılabilir, bize göre bir zühul da değildir. Çünkü evlenmeyi kolaylaştırmak adına çok önemli bir husus olduğundan bunu hemen her aklı başında insan düşünmüştür.) O, bunu mehir miktarının evliliğe engel olmaması için yapıyordu. Bir hutbe esnasında mescidde irad edilen bu beyan karşısında, bugün adını sanını dahi bilmediğimiz bir kadın şöyle demişti: Ya Ömer! Bu konuda Efendimizden duyduğun bir söz, senin bilip de bizim haberdâr olmadığımız bir ifade mi var? Çünkü, Cenâb-ı Allah, Kuranda, <span style="color: darkgreen">Ve âteytüm ihdâhünne kıntâran... </span>(Nisâ Sûresi, 4/20) buyuruyor. Demek ki, kantar kantar mehir verilebilir. Hazreti Ömer, o kadının itirazını yerinde bulmuş; kendi kendine<span style="color: darkolivegreen"> Yaşlı bir kadın kadar da dinini bilmiyorsun</span> diyerek sözünü geri almış ve hak karşısında hemen boyun eğmişti. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-(Hazreti Ömerin daha önce beyan ettiği görüşe uygun şekilde nazil olan on kadar Kuran ayeti bulunduğu nakledilir. Bu sayı, İbn-i Hacere göre on beş; İmam Suyutiye göre ise, yirmi birdir. Bunlara Muvafakat-ı Ömer denilir.) Hazreti Ömerin pek çok tevafuku olduğu halde o, bunların sadece üç tanesini hatırlar. Zaten yapılan iyilikler ilm-i ilâhîde ve meleklerin defterlerinde kaydedildiğine göre, insan iyiliklerinin kâtibi olmamalı; onları hafızasında tutup yer yer ima ve işaretlerde bulunmaya çalışmamalıdır. İnsan faziletlerini, meziyetlerini ve elde ettiği başarılarını unutuyorsa, bu çok makbul ve şâyân-ı takdir bir nisyandır. Bir insan, dünyayı ihya etse, can olup her tarafa hayat üflese ve insanlığı ayağa kaldırsa bile, kendi sayine terettüp eden bu meseleleri bir daha aklına hiç getirmeyecek şekilde unutmalıdır. Hataları, yanlışları ve günahları unutmak ise, büyük bir beladır. Yetmiş yaşında ve ölüm döşeğindeyken, altmış sene evvel ve daha mükellef olmadığı dönemde yaptığı bir hatayı bile unutmayıp onun hicabını da duyma.. işte burada da unutmama çok önemlidir.</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-İhlas Risalesinde şöyle buyuruluyor: <em><span style="color: darkolivegreen">Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır.</span></em> </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Hazreti Pir diyor ki: <em><span style="color: darkolivegreen">Medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı İlâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlâhiyeye karışmamalı.</span></em> </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">-Mağara hadisi olarak da bilinen bir hadis-i şerifte şu hadise anlatılmaktadır: Gecelemek için bir mağaraya sığınan üç kişi, dağdan kopan büyük bir kaya parçası yuvarlanıp çıkışı kapayınca bir türlü oradan çıkamazlar. Bunun üzerine, sırayla Hak katında makbul olduğuna inandıkları bir ameli vesile kılarak Cenâb-ı Haktan kayanın yuvarlanıp gitmesini dilerler. Birinci şahıs şöyle der: <span style="color: darkolivegreen">Benim yaşlı ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirine yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hâlâ uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını bekliyordum. Derken şafak söktü. Allahım! Şayet bunu Senin rızan için yapmışsam, yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!</span> Taş bir miktar açılır ama çıkacakları kadar değildir. İkinci şahıs ise, <span style="color: darkolivegreen">Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim ama bana hiç yüz vermedi. Fakat, bir kıtlık senesinde elime düştü. Ona kendini teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim, mecburen kabul etti. Ne var ki arzuma nail olacağım sırada, Allahtan kork da iffetime dokunma! dedi. Ben de, o söz üzerine, insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim parayı da geri almadım. Allahım eğer bunu Senin rızan için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar!</span> diyerek iffetini muhafaza edişini makbul bir amel olarak Allaha arz eder. Üçüncü şahıs ise, şöyle dua eder: <span style="color: darkolivegreen">Rabbim, yanımda bir işçi çalıştırdım. Diğer işçilerin ücretini verdiğim gibi, onun ücretini de ödemek istedim. Halbuki o, teklif ettiğim ücreti azımsadı ve Ben bunu almam deyip gitti. Onunla bir koyuna anlaşmıştık. O gidince ben de koyunun ayrı üremesine zemin hazırladım. Seneler geçti ve bu bir tek koyun büyük bir sürü hâline geldi. Derken, bir gün bu adam kapımı çaldı ve benden hakkını istedi. Ben de o sürüyü göstererek, İşte bunlar senin hakkındır dedim. Ben fakir bir insanım, benimle alay etme! deyince; Vallâhi, alay etmiyorum, alıp da götürmediğin o koyun işte bu hale geldi. Şimdi al götür. dedim. Sevine sevine bütün sürüyü alıp götürdü. Rabbim, bunu ben Senin için yaptım. Eğer bu amelimden razıysan mağaranın ağzını aç!</span><span style="color: darkolivegreen"></span> Bu duadan sonra, taş sonuna kadar kayar, mağaranın ağzı açılır ve hep beraber dışarıya çıkarlar. </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em>-</em>İhlas ve samimiyet mümin sıfatlarıdır. Hazreti Üstad, ihlasın ehemmiyetini vurgularken mümin sıfatlarının ne kadar önemli olduğuna ve Cenab-ı Hakkın sıfatlara göre muamelede bulunduğuna da dikkat çekiyor ve diyor ki:</span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><span style="color: darkolivegreen">Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar. Evet, kuvvet hakta ve ihlâsta olduğuna bir delil, şu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlâs, bu dâvâyı ispat eder ve kendi kendine delil olur.</span></em> </span></span></span></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="font-size: 9px"><span style="color: black">BAMTELİ</span></span></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 65257, member: 3"] [INDENT][LEFT][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=darkolivegreen]Gül İçin Katlanılan Dikenler ve Hak ile İhlâs Münasebeti...[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]Çay Faslından Hakikat Damlaları: [/COLOR][COLOR=darkolivegreen][I]Bağban bir gül için bin hâre temennâ eyler![/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Merak ilmin hocasıdır, dolayısıyla da marifetin, muhabbetin ve iştiyakın da vesilesidir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Sizler -inşaAllah- dünyayı imar etmeye namzet görünüyorsunuz. Âidiyet mülahazasına bağlı abartılı sözler söylemekten sakınırım. Mübalağa zımnî bir yalandır. Siz osunuz diyemem ama O işe namzet değilsiniz demek suretiyle de hakkınızda hakâret-âmiz ifadede bulunamam. Her şey Allahın (kudret) elindedir; ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Odur. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Siz asırlardan beri her yanıyla rahnedâr olmuş -bütün surlarında gedikler açılmış ve burçları yıkılmış- bir kaleyi tamir vazifesiyle muvazzafsınız. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Şair der ki: [I][COLOR=darkolivegreen]Bir bağ ki görmezse terbiye, tımar / Çalı çırpı sarar, haristan olur.[/COLOR][/I]Gülistan, baharistan, bostan olması mümkün bir kalb/bir irade/bir toplum, terbiye görmezse, diken tarlasına döner. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Şeytan, kin ve gayzını şu cümlelerle ifade etmiştir: [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][COLOR=darkgreen]Öyleyse beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra mutlaka onlara önlerinden-arkalarından, sağlarından-sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.[/COLOR][/I] (Arâf, 7/16-17) Peki, şeytanın sağdan, soldan, önden ve arkadan gelmesi ne demektir?.. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz sabah akşam şu duayı tekrar etmiş ve ümmetine de tavsiye buyurmuştur:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=5][COLOR=darkgreen]اَللَّهُمَّ احْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِي وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي وَمِنْ فَوْقِي وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][COLOR=darkgreen]Allahım, önümden ve arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelecek tehlikelerden) beni koru ve ayağımın altından derdest edilmekten de Senin azametine sığınırım.[/COLOR] [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Şeytanın avanesi sürekli tuzaklar kurduğu gibi, sizinle aynı yüksek duyguları paylaşan insanlar da bazen hasedin çelmesine gelerek, bazen rekabetin elensesine gelerek, bazen de bilemeyerek bir dalaletin kündesine gelerek -hafizanallah- size karşı hasmâne bir tavır alabilirler. (Bize düşen, Bütün bunları görmezlikten gelerek hiçbir şey yokmuş gibi yola devam etmek.. bir tebessümle geçiştirmek.. Kuranın Furkan sure-i celilesinde buyurduğu gibi Selam.. esenlik olsun size!.. deyip geçmek.. mukabele-yi bilmisil kaide-i zâlimânesinde bulunmamak.. kendi mevzumuzun dışındaki konulara asıl mevzuymuş gibi bakmamak, onların üzerine eğilmemek).. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][COLOR=darkolivegreen]-[I]Yâr için ağyâre minnet ettiğim aybeyleme / Bağbân bir gül için bin hâre hizmetkâr olur.[/I][/COLOR] (Fuzûlî) [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][COLOR=darkolivegreen]-[/COLOR][I][COLOR=darkolivegreen]Yansam da ocak gibi gayra eylemem izhar / Yakma beni ateşlere ey çarh-ı cefakâr![/COLOR] (Ketencizâde) [/I]Evet, Ağyâr ateşine yakmadıktan sonra ne yaparsan yap, gam izhar etmem. demeli. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Bir şeye konsantre olursanız, başarılı olursunuz; Allahın lütfu sizinle beraber olur. Dağılırsanız, efkârınız dağılır, her şeye yetmeyecek hale gelirsiniz. Başka bir münasebetle dendiği gibi; iki elimiz var; dört tane, hatta sekiz tane olsaydı, yine de talip olduğumuz meselenin hakkından gelemezdik. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Şart-ı adi planında, irademizi, o koskocaman meşiet-i sübhaniye, irade-i sübhaniye, kudret-i sübhaniye deryasına maya gibi çalalım. Nasreddin Hoca ifadesiyle, Ya tutarsa!.. mülahazasıyla Şimdiye kadar Onun kapısına samimi bir yürekle teveccüh edenlerden hiç boş dönen olmamıştır. Onun kapısının dışında, başka kapılar karşısında yorulanlardan da hiç muvaffak olan görülmemiştir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][COLOR=darkolivegreen]-[/COLOR][I][COLOR=darkolivegreen]Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Hudadan maada bir ilticamız var.[/COLOR] [/I](Nefî) [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][COLOR=darkolivegreen]-[/COLOR][I][COLOR=darkolivegreen]Keşke sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihan / Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân olsa..![/COLOR] [/I](Taşlıcalı Yahya).[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Efendiler Efendisi [I][COLOR=darkgreen]Kul, Rabbiyle dünya arasında muhayyer bırakıldı. O, Rabbini seçti[/COLOR][/I] diye ferman buyurmuş ve Refîk-i Alâ iştiyakıyla ruhunun ufkuna yürümüştü. Hazreti Mevlana da, ölümü düğün gecesi, sevgiliye kavuşma günü olarak tarif ediyor ve şeb-i arûs diyor. Bu açıdan, Necip Fazılın ifadesiyle; [COLOR=darkolivegreen][I]Ölüm güzel [/I][I][/I][I]şey; budur perde ardı[/I][I][/I][I]ndan haber / Hiç güzel olmasaydı[/I][I][/I][I] ölür müydü Peygamber?[/I] [/COLOR][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Ne güzel bir söz:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=5][COLOR=darkgreen][B]لَوْ[/B][B] كَانَتِ الدُّنْيَا تَدُومُ لِوَاحِدٍ[/B] - [B]لَكَانَ رَسُولُ اللهِ[/B][B]فِيهَا[/B][B] مُخَلَّدَا[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][COLOR=darkgreen]Şayet bu dünya tek bir kişi için hiç bitmeden sürüp gidecek olsaydı, Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) onda ebedi kalırdı.[/COLOR] [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]Soru: Yirmi Birinci Lemada, ihlâsın esasları sayılırken üçüncü olarak [I][COLOR=darkolivegreen]Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır.[/COLOR][/I]deniliyor. Bu düsturda hakkın zikredilmesinin hikmetini ve hak ile ihlâs münasebetini lütfeder misiniz?[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Lâfz-ı Celâle, lafza-yı Celal ve İsm-i Âzam da denen Allah kelime-i mübarekesi, kendini bize Esmâ-i Hüsnâsıyla bildiren ve sıfât-ı sübhâniyesiyle zihin, mantık ve muhâkemelerimize bir çerçeve vazeden, bütün esmânın Müsemmâ-yı Akdesi ve bütün evsâf-ı kemaliyenin Mevsûf-u Münezzehi, ulûhiyet tahtının biricik mâliki ve rubûbiyet arşının sahib-i bîmisali Zât-ı Ecell ü Alânın adıdır. Seyyid Şerifin de ifade ettiği gibi, Allah lâfz-ı mübareği min haysü hüve Zât-ı İlâhiyenin ism-i hâssıdır ve usûlüddin ulemâsınca o bir ism-i Zâttır. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Hak kelimesi, hem mastar, hem sıfat hem de Esmâ-i Hüsnâdan bir isim. Sabit, muhakkakul-vücûd bir gerçek, bir nesne ne ise (mahiyet-i nefsül-emriye) ona uygunluk, bâtılın zıddı olmak, kendi olarak bulunmak... gibi mânâlar onun gölgesinde ilk hatıra gelenler.. pay, hisse, nasip, vazife bu kelimeye yüklenen diğer mânâlar. Aslında o, hakikî, nisbî, izafî ve itibarî bütün hakların biricik kaynağı ve kâinatları kuşatan hak gerçeğinin de aslı, esası ve temelidir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Vücûd birliği sözcüğüyle ifade edeceğimiz vahdet-i vücûd, daha ziyade tasavvufçular arasında bahis mevzuu olan bir meseledir. Vahdet-i vücûd, çoklarına göre bir zevk ve hâl meselesi olmasına rağmen, bir kısım kimseler, felsefî bir kisve giydirerek onu farklı anlamak istemişlerdir. Diğer bir kısmı ise, onunla, vahdet-i mevcûd, monizm arasında fark görmemişlerdir. Müslümanların düşünce tarihinde oldukça mühim bir yer işgal eden vahdet-i vücûd anlayışı, ifrat ve tefrit düşüncelere maruz kalmıştır. Aslında tamamen, Allahın zâtıyla alâkalı bu düşünce sistemi, yerinde, ifade ve kelime yetersizliğinden; yerinde, onu şu görülen âleme tatbikten doğan eksikliklerden; yerinde de, felsefî bir hüviyeti olan panteizmle arasındaki benzerlikten, hem şimdiye kadar çok farklı anlaşılmış, hem de değişik telâkkilere sebebiyet vermiştir. Sünnet yolunun yolcuları ise, ne vahde-i vüdûda ne de vahdet-i şühuda yönelmişlerdir; onlar her zaman kesret içinde vahdeti müşahede etmiş, Hazreti Zâtı, kendi sıfât ve esmâ-i hüsnâsı zaviyesinden, mâsivâyı da kendi keyfiyet ve hususiyetleriyle ele almış; Hazreti Hakkın müteâl bir varlık olduğunu, izâfî hakikatlerin de Onun var etmesiyle var olduklarını, kayyûmiyetiyle de devam ettiklerini düşünmüş; her türlü tasavvurda, taakkulde, inançta iltibaslardan uzak durdukları gibi ifadelerinde de ulûhiyet hakikatıyla telifi imkânsız beyanlarda bulunmamışlardır. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Cenâb-ı Hakkın, zat, şuûn, sıfât, esmâ, âsâr ve efâliyle alâkalı tecellilerinin yanında sofîler bir de, cemâlî ve celâlî tecelli üzerinde durmuşlardır: [I]Tecelli-i Cemâl:[/I] Allahın, lütuf, ihsan, şefkat, merhamet.. gibi isim ve sıfatlarının inkişafında müşahede edilen ehadî tecellidir. [I]Tecelli-i Celâl: [/I]Hazreti Vâcibül-Vücudun, azamet, ceberût ve ululuğunu aksettiren ve ism-i zatın cilve-i âzamı sayılan vâhidî tecellilerdir. Bunlardan birincisinin bilhassa Rahîm ism-i şerifiyle münasebettar, ikincisinin de Rahmân ism-i azimiyle alâkalı olduğunda kibâr-ı muhakkikînin ittifakı söz konusudur. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Merhum Mehmet Akif, Hak ism-i şerifini esmânın en önünde sayıyor ve şöyle diyor:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=darkolivegreen][I]Hâlıkın nâmütenâhî adı var, en başı Hak, Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak; Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım derlerken, Mutlaka Sure-i vel-Asrı okurmuş, bu neden? Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh, Başta iman-ı hakikî geliyor, sonra salâh, Sonra hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık, Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.[/I] [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Allah Teâlânın Hak ism-i şerifinin tecellisi, bir yönüyle yeryüzünde ihkak-ı hak şeklinde kendisini gösterir ve adaletin blokajı gibidir; adalet, hak üzerinde cereyan eder. En küçük mahluktan en büyüğüne kadar her şeyin hakkını gözetme çok önemlidir; buna ihkâk-ı hak denir ki, bu tabir, haklıya hakkını vermek ve her hakkı usulü dairesinde yerine getirmek manasına gelir. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-İslam, kuvvetin hakkın emrine tâbi olması lazım geldiğini ve hiçbir zaman hakkın kuvvete feda edilemeyeceğini kemal-i ciddiyetle hatırlatmış, herkesi hakka saygılı olmaya çağırmış, her zaman hakkın hâmîsi olduğunu göstermiştir. Bugüne kadar, içtimaî, iktisadî, idarî ve siyasî hayatta kuvvet çok defa hakkın hasmı gibi davranmıştır. Kuvveti esas alan kaba kuvvet temsilcileri her zaman menfaat yörüngeli hareket etmiş, hayatı bir mücadele ve bir boğuşma şeklinde yorumlamış; bu itibarla da güçleri yettiği ve imkânları elverdiği ölçüde başkalarının hukukunu hiç mi hiç önemsememiş, hatta yer yer pek çok insanî hakları çiğnemiş ve bir çılgın gibi kılıcını göklere doğru dikmiş Kuvvet bende! diye haykırmıştır. Buna karşılık hakkı esas kabul edip her şeyi ona bağlayanlar, ellerinden geldiğince, şahsî menfaati ve grup çıkarı yerine Hak rızası ve fazilet demiş yürümüş; Hak isminin değişik tecellileri sayarak bütün haklara karşı saygılı davranmış; bütün insanları kardeşleri gibi kucaklamış ve her zaman onların yardımına koşmuşlardır. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Seyyidina Hazreti Ömer, evlilik akdi esnasında tesbit edilen mehir miktarı hakkında üst sınır belirlenmesi gerektiğini söylüyordu. (Bu, Ömerce bir zühul sayılabilir, bize göre bir zühul da değildir. Çünkü evlenmeyi kolaylaştırmak adına çok önemli bir husus olduğundan bunu hemen her aklı başında insan düşünmüştür.) O, bunu mehir miktarının evliliğe engel olmaması için yapıyordu. Bir hutbe esnasında mescidde irad edilen bu beyan karşısında, bugün adını sanını dahi bilmediğimiz bir kadın şöyle demişti: Ya Ömer! Bu konuda Efendimizden duyduğun bir söz, senin bilip de bizim haberdâr olmadığımız bir ifade mi var? Çünkü, Cenâb-ı Allah, Kuranda, [COLOR=darkgreen]Ve âteytüm ihdâhünne kıntâran... [/COLOR](Nisâ Sûresi, 4/20) buyuruyor. Demek ki, kantar kantar mehir verilebilir. Hazreti Ömer, o kadının itirazını yerinde bulmuş; kendi kendine[COLOR=darkolivegreen] Yaşlı bir kadın kadar da dinini bilmiyorsun[/COLOR] diyerek sözünü geri almış ve hak karşısında hemen boyun eğmişti. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-(Hazreti Ömerin daha önce beyan ettiği görüşe uygun şekilde nazil olan on kadar Kuran ayeti bulunduğu nakledilir. Bu sayı, İbn-i Hacere göre on beş; İmam Suyutiye göre ise, yirmi birdir. Bunlara Muvafakat-ı Ömer denilir.) Hazreti Ömerin pek çok tevafuku olduğu halde o, bunların sadece üç tanesini hatırlar. Zaten yapılan iyilikler ilm-i ilâhîde ve meleklerin defterlerinde kaydedildiğine göre, insan iyiliklerinin kâtibi olmamalı; onları hafızasında tutup yer yer ima ve işaretlerde bulunmaya çalışmamalıdır. İnsan faziletlerini, meziyetlerini ve elde ettiği başarılarını unutuyorsa, bu çok makbul ve şâyân-ı takdir bir nisyandır. Bir insan, dünyayı ihya etse, can olup her tarafa hayat üflese ve insanlığı ayağa kaldırsa bile, kendi sayine terettüp eden bu meseleleri bir daha aklına hiç getirmeyecek şekilde unutmalıdır. Hataları, yanlışları ve günahları unutmak ise, büyük bir beladır. Yetmiş yaşında ve ölüm döşeğindeyken, altmış sene evvel ve daha mükellef olmadığı dönemde yaptığı bir hatayı bile unutmayıp onun hicabını da duyma.. işte burada da unutmama çok önemlidir.[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-İhlas Risalesinde şöyle buyuruluyor: [I][COLOR=darkolivegreen]Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır.[/COLOR][/I] [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Hazreti Pir diyor ki: [I][COLOR=darkolivegreen]Medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı İlâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlâhiyeye karışmamalı.[/COLOR][/I] [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red]-Mağara hadisi olarak da bilinen bir hadis-i şerifte şu hadise anlatılmaktadır: Gecelemek için bir mağaraya sığınan üç kişi, dağdan kopan büyük bir kaya parçası yuvarlanıp çıkışı kapayınca bir türlü oradan çıkamazlar. Bunun üzerine, sırayla Hak katında makbul olduğuna inandıkları bir ameli vesile kılarak Cenâb-ı Haktan kayanın yuvarlanıp gitmesini dilerler. Birinci şahıs şöyle der: [COLOR=darkolivegreen]Benim yaşlı ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirine yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hâlâ uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını bekliyordum. Derken şafak söktü. Allahım! Şayet bunu Senin rızan için yapmışsam, yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar![/COLOR] Taş bir miktar açılır ama çıkacakları kadar değildir. İkinci şahıs ise, [COLOR=darkolivegreen]Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim ama bana hiç yüz vermedi. Fakat, bir kıtlık senesinde elime düştü. Ona kendini teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim, mecburen kabul etti. Ne var ki arzuma nail olacağım sırada, Allahtan kork da iffetime dokunma! dedi. Ben de, o söz üzerine, insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim parayı da geri almadım. Allahım eğer bunu Senin rızan için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar![/COLOR] diyerek iffetini muhafaza edişini makbul bir amel olarak Allaha arz eder. Üçüncü şahıs ise, şöyle dua eder: [COLOR=darkolivegreen]Rabbim, yanımda bir işçi çalıştırdım. Diğer işçilerin ücretini verdiğim gibi, onun ücretini de ödemek istedim. Halbuki o, teklif ettiğim ücreti azımsadı ve Ben bunu almam deyip gitti. Onunla bir koyuna anlaşmıştık. O gidince ben de koyunun ayrı üremesine zemin hazırladım. Seneler geçti ve bu bir tek koyun büyük bir sürü hâline geldi. Derken, bir gün bu adam kapımı çaldı ve benden hakkını istedi. Ben de o sürüyü göstererek, İşte bunlar senin hakkındır dedim. Ben fakir bir insanım, benimle alay etme! deyince; Vallâhi, alay etmiyorum, alıp da götürmediğin o koyun işte bu hale geldi. Şimdi al götür. dedim. Sevine sevine bütün sürüyü alıp götürdü. Rabbim, bunu ben Senin için yaptım. Eğer bu amelimden razıysan mağaranın ağzını aç![/COLOR][COLOR=darkolivegreen][/COLOR] Bu duadan sonra, taş sonuna kadar kayar, mağaranın ağzı açılır ve hep beraber dışarıya çıkarlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I]-[/I]İhlas ve samimiyet mümin sıfatlarıdır. Hazreti Üstad, ihlasın ehemmiyetini vurgularken mümin sıfatlarının ne kadar önemli olduğuna ve Cenab-ı Hakkın sıfatlara göre muamelede bulunduğuna da dikkat çekiyor ve diyor ki:[/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR=red][I][COLOR=darkolivegreen]Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar. Evet, kuvvet hakta ve ihlâsta olduğuna bir delil, şu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlâs, bu dâvâyı ispat eder ve kendi kendine delil olur.[/COLOR][/I] [/COLOR][/SIZE][/FONT][/LEFT] [LEFT] [/LEFT] [LEFT][SIZE=1][COLOR=black]BAMTELİ[/COLOR][/SIZE][/LEFT] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
Gül İçin Katlanılan Dikenler ve Hak ile İhlâs Münasebeti.
Üst
Alt