Gözlerim Gözlerine Bakmak İçindir Efendim...

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,320
Tepkime puanı
117
Bir geldin. Hasretini bıraktın zindanıma.
Karanlık karanlığa düştü. Gece gecenin üstüne indi.
Parmaklıklar dağıldı; yüzün esir aldı beni.
Taşlar toz oldu; özlemin taş kesildi. Gözlerine zincirlediler gözlerimi.

Gidişin hüzünlü bir sonbahardı unutmadım.
Yıldırımlar düşürdün bakışından göğsüme… Saçlarım beyaz alev aldı. Yandım.
Taş üstünde taş oldum. Suskunluğum utançtan duvarlar ördü.
Sağnak sağnak
yağmur oldum yağdım küskünlüğümün çölüne. Çığ olup kendi yalnızlığıma
katlandım. Uzaklığını yorgan yaptım çıplak ruhuma. Sözün güneşin yüzünü
güldürürdü unutmadım.
Sessizliğin yeniden yeniye yanmış bir kül gibi. Rüzgâr aldı nefesimi. Buzdan
sütunlara çarpıldı sesim. İçimin içinde bir gurbet oldun. Sen gittin gideli
dağlar yollardan saklanır oldu. Öyle derinleşti ki vadiler; gölgeler içine
girmeye nazlandı. Bütün çöllerin tozlarını yutmuş gibi dudaklarım ah
etmekten bile usandı. Susuşun ibret dolu bir kitaptı unutmadım.
İçimde hep su sesi arıyorum. Denizler kurumuş… Lâl dudaklar susmuş..
Kıyılardan çekilmiş hayat; kemikler un ufak olmuş. Çöllerinden geçiyorum
sensizliğin. Sessizliğin çığlığını büyütüyorum yüreğimde. Gelişin bir taze
bahardı unutmadım. Kalbine girdiğim yollara pusular kurulmuş. İnsan insana
kavuşmuyor artık. Anka kuşları dirilmiyor yeniden. Küller bile yanmış
yakılmış; ateş yeniden kendine gebe kalmıyor artık. Hıçkırıklar yalanın
harmanına karışmış; gelmiyor gelemiyor yittiği yerden. Bakışın canlara can
katardı unutmadım.
Bütün bağlardan kurtuldum. Geceleri gecelerin koynuna sürdüm. Bütün ışıkları
gözlerinin karasına çaldım. Yanağının kıyısına geldim. Ellerinin ateşinden
serinlik umdum. Gözlerim seni gördüğü için güzel. Işık senin yüzüne vurduğu
için aydınlık. Yağmur senin göğsüne dokunduğu için serin. Rüzgâr senin
tenine vurduğu için nefeslenir. Dualar senin dudağına dokundu diye göklerin
kapısına dayanır. Duruşun dağların başını dik tutardı unutmadım.
Günahlarımı biliyorum utanıyorum. İsyanlarım çok oldu; yüzüme bakamıyorum.
O kadar unuttum ki unuttuğumu hatırlamıyorum. Bana nasıl bakacağını merak
ediyorum. Ürperiyorum. Ürperiyorum. Ya tanımazsan beni… “O beni sevmedi!”
dercesine görmezden gelirsen ağlayan gözlerimi? Hayır hayır böyle
olmayacak emin olmak istiyorum. Senin müşfik bakışında toprağın yağmura
doyması gibi sonsuz bir serinliğe kavuşacağım. Senin bakışında sonsuz bir
hülyânın eteğine varacağım. Özlemin cennetin kokusu bana sana susadım.
Ne hüznü eksilir ne sana doyar bu gönül. Sen gittin çiçekler ezildi
dünyada. Sen gittin rüyaları boğuldu bebelerin. Sen gittin sesi duyulmaz
oldu derelerin. Sen gittin yüreklerden kan çekildi. Sen gittin can tenden
usandı. Sen gittin dağ dağa küstü. Sen gittin alev üşüdü. Sen gittin aşk
kalplerden çekildi. Kıyılara vurdu aşıkların cesedi. Vuslatın cennet çiçeği
bana. Baharlardan hep seni sordum.
Senin serinlettiğin suları içiyor ceylanlar. Martılar senin yürüdüğün
göklerde geziniyor. Kelebekler senin yüzünün değdiği bahçelere yayıyor
kanatlarını. Bebelerin senin tebessümünü içiyor ana sütünden evvel. Şu dar
göğsümün kozasından çıkmaya çalışıyorum. Sonsuz genişliklerin sırrı iki
dudağının arasında saklı. Bir kelâm söyle n’olur! Her hecenin arefesinde
seni duymak istiyorum. Hitabın denizleri taşırıyor kıyılarıma nereye baksam
sana dokunuyorum.
Sev beni cananın olayım. İçimden aksın bütün ırmaklar. Senin kıyılarını
kucaklayan kocaman bir derya olayım. Rüzgârlar savursun beni yağmurların
hepsi alnıma düşsün taşların hepsi göğsüme düşsün. Senin ayaklarını öpen
kocaman bir dağ olayım. Çöller savrulsun dağlar aradan çekilsin yokuşlar
ve inişler bitsin ki yürüdüğün yollara toz olayım. Senin hasretinle yanar
her yanım bütün ufuklardan seni umarım.
Çöldeyim susuzum. Dudağın bana Leylâ. Kuyularda Yusuf’um. Sözlerin bana
Züleyhâ. Ateşlerde İbrahim’im. Gözlerin bana deryâ. Sancılar içinde
Meryem’im. Bakışın bana İsâ. Yaralar içinde Eyyub’um. Hasretin bana şifâ.
Ölüler içinde bir ölüyüm. Ellerin bana musallâ.
Senai Demirci
 
Üst Alt