- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Ey...gönül, sen hiç kuyuya düşmemişsen, sana “Yusuf” nasıl diyeyim?
Ey gönül, sen hiç secdede miraca vasıl olmamışsan, sana Ahmed’in kokusu nasıl ulaşsın?
Ey gönül, sana sıra sıra çarmıhlar dizilmemişse, İsa nefesinin diriltici kokusunu doya doya içine çekebilir misin?
Ey gönül, başın yere düşmemişse, Hüseyni zaferler seni nasıl selamlasın?
Ey gönül, senden önceki kırık gönüllerin şifresini çözememişsen, cennet kokularını nasıl duyarsın?
Ey gönül, sana deli desinler, divane, mecnun desinler...
sana mağlup desinler..
Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler.
Sana, “kalbini kıramadı” demesinler.
Ey gönül, haydi yenilgini mübarek kıl. Kır kalbini ve “gönül” ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden.
Ey gönül, “GÖNÜL” ol!…