Gizli Davetin Hız Kazanması ve Hz.Bilal'a Yapılan İşkenceler-1

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Gizli Davetin Hız Kazanması ve Hz.Bilal'a Yapılan İşkenceler.
Bölüm-1
GİZLİ DAVETİN HIZ KAZANMASI

Hz. Ebû Bekir'in de Müslüman olmasıyla îman ve İslâm'a gizli davet daha da hız kazandı. İslâm'a girme bahtiyarlığına erenler, yakınları ve akrabalarıyla da bu bahtiyarlığı paylaşmak istiyorlardı. Onları şirkin ızdırabından, Câhiliyyetin çirkin ahlâkından kurtarmak için çırpınıyorlardı.

Bu konuda da Hz. Ebû Bekir'in önde olduğunu görüyoruz. Onun vasıtasıyla gizli davet devresinde İslâm'la şereflenenlerden birkaçı şunlardır:

Osman b. Affan,
Zübeyr b. Avvam,
Abdurrahmân b. Avf,
Sa'd b. Ebî Vakkas,
Talha b. Ubeydullah (R. Anhüm)207

Bu beş sahabî de, sonraları Cennet'le müjdelenen 10 sahabî arasında yer alacaklardır.

Müslüman erkekler listesine yeni yeni isimler eklenirken, kadınlar arasında da İslâm'ın nuru günden güne yayılıyordu. İlk Müslüman kadın Hz. Hatice'den sonra, henüz o sırada İslâm dairesine girmemiş bulunan Resûlullah'ın amcası Hz. Abbas'ın hanımı Ümmü Fazl'ın, Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ'nın ve yine o sırada hidâyete kavuşmamış bulunan Hz. Ömer'in kız kardeşi Fâtıma'nın, ilk Müslüman kadınlar arasında yer aldıklarını görüyoruz.

Artık, İslâm'a davet, iki kanaldan yürütülmektedir. Erkekler erkekler arasında, kadınlar ise hemcinsleri içinde îman ve İslâm nurunu yaymaya aşk ve şevk içinde devam etmektedirler. Ancak şunu da belirtelim ki, kadınların îman cazibesine kendilerini daha çabuk kaptırdıkları, dikkatleri çekiyordu. Bunu, onların çabuk duygulanan ve derhâl tesir altında kalan yaratılışları icabı saymak mümkündür!

Bu arada müşrikler de boş durmuyorlardı. Hidâyet güneşiyle gönüllerini aydınlatanlara hor bakmaya, onlara iftira ve sözlü hakaretlerde bulunmaya başlamışlardı. Ama bunların hiçbiri, kâinatta en büyük kuvvet olan Allah'a îman hakikatini kalblerine nakşetmiş bulunan bu Saadet Asrının mes'ud insanlarını korkutamıyor, dâvasından geri çeviremiyor, hattâ en ufak bir tereddüde düşüremiyordu. İnsanların tehdit ve korkutmaları, Allah'a olan îman ve O'ndan korkmanın yanında, rüzgârın önünde bir toz, sel önünde bir çöp gibi zaîf ve dayanıksız kalıyordu!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt