- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Beyin, hiç durmayan, bozulmayan, yakıt olarak da; glikoz, su ve oksijen kullanan muhteşem bir makinedir...
Ve her insana doğuştan hediye edilen mükemmel bir organdır. Beynimizin suyun içinde yüzdüğünü biliyor muydunuz?
Yetişkin bir insanın beyni, yaklaşık 1,4 kg ağırlığına sahiptir. Beyin sıvının içinde olmasaydı ve direkt kafatasına temas etseydi, kendi ağırlığının altında ezilirdi. Bu da kişinin ölmesine neden olurdu.
Her insanın beyin yapısı aynıdır
Yapılan araştırmalar, dâhinin düşünüldüğü gibi özel bir beyin yapısına sahip olmadığını ortaya çıkarmıştır...
Eğer her insanın beyin yapısı aynıysa, ne oluyor da kimi insanlar beyin gücünü etkili kullanırken, diğerleri kullanamayabiliyor?
Herkesin beyin yapısı aynı olabilir ama herkes onu tanıyıp ona göre bu gücü kullanamaz.
Beyniniz uyuyan bir dev
Herşeye yatırım yapıyoruz. Ya beynimize? Midemize yaptığımız yatırımın çok azını beynimize yapmış olsak, sizce ne olurdu?
ALVA
Annesi Alva'yı okul dönüşü karşısında ağlar görünce şaşırmıştı. Alva, annesine ağlayarak anlatıyordu.
-"Ben bir daha okula gitmek istemiyorum."
-"Ne oldu Alva?" diye sordu annesi.
-"Kimse sevmiyor beni, aptal diyorlar bana." diye karşılık verdi Alva.
-"Kim diyor bunu?"
-"Okuldaki herkes" dedi Alva ağlamasını sürdürerek, "Öğretmenlerim, arkadaşlarım..."
Annesi ertesi gün okula gitti, öğretmenlerle konuştıu. Hepsi de aynı şeyi söylüyorlardı:
-"Bu çocuğun zekâ seviyesi düşük..."
-"Bu çocuğa özel eğitim verilmeli."
-"Dersleri takip etmiyor, dikkatini toplayamıyor."
-"Sadece kendini değil, diğer öğrencileri de olumsuz etkiliyor."
Ve bir tanesi "Bu çocuk okuldan alınmalı." demişti...
İşte anneyi yıkan söz bu olmuştu. Alva'nın durumu hakkında söylenenleri dinleyen anne, birden ayağa kalktı ve öfke dolu sözlerle;
-"Evet" diye devam etti, "çocuğumu okuldan alacağım, fakat onu zekâsı düşük olduğu ya da sizi anlayamadığı için değil, sizler onu anlayamadığınız ve eğitemediğiniz için alacağım" diyerek okuldan ayrıldı...
Annesi Alva'yı okuldan aldı. Kendisi de bir öğretmen olan Alva'nın annesi, diğer öğretmen arkadaşlarının da yardımıyla çocuğunun eğitimini okul dışında devam ettirdi...
O, oğlunun önemli işler başaracağına inanıyordu. Onunla çoğu zaman uzun uzun konuşuyor ve onu sürekli yüreklendiriyordu...
Alva okula dışardan devam etmesine rağmen sınavlardan çok başarılı sonuçlar almaya başlamıştı.
Alva, okulunu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını zamanla unuttu...
Çevresinden duyduğu aşağılayıcı sözlerin yerini annesinin güven verici konuşmaları aldı. Birlikte geçirdikleri saatlerde hep büyük işler yapabilmenin hayallerini kurdular...
Alva, hayal gücü geliştikçe herşeyi çok hızlı öğrenmeye başladı.
Annesi onu istediği herşeyi yapabileceğine inandırdı.
Ona diğerlerinden daha zeki, daha güçlü olduğunu, bu yüzden de daha başarılı olacağını söylüyordu.
Giderek gelişiyor ve başarmanın inanılmaz güzel olduğunu hissediyordu.
Büyüdükçe annesinin sözlerinin ardındaki gerçeği ve hayal gücünün önemini daha iyi anladı. Ve Alva, otuz yaşına geldiğinde, dünyanın en büyük buluşlarından birini yaptı. Şimdi onu bütün dünya tanıyor. Annesinin onun için tüm düşündükleri ve söyledikleri gerçek oldu. Alva ampülü buldu. Bu çocuk, Alva Thomas Edison'du...
Hiçkimse başardığınız şeylerden söz etmez. Hep başaramadığınız şeylere dikkat ederler.
Sanki başardığınız hiçbirşey yokmuş gibi. Ve bunu genelleyerek zekânız hakkında olumsuz yorum yapmaya çalışırlar.
Bazen çocukların bilgisayar konusunda tam bir dahi olduğunu ama çevreleri tarafından işe yaramaz ve başarısız biri olduğunun lanse edildiğini görürüz...
Bunun ana nedeni de, bu çocukların derslerinin zayıf olmasıdır. Oysa ortada ilginç bir durum vardır.
O da, dersleri bu kadar kötü olan bir öğrenci, nasıl oluyor da bilgisayar söz konusu olduğunda dâhilik düzeyinde başarılı olabiliyor? İşte anlaşılamayan taraf burası...
Aslında bu durumla pek çok öğrenci karşı karşıya... Yani bu öğrenciler, futbol, basketbol, bilgisayar oyunları, sinema gibi konularda çok başarılı oluyorlar da neden derslerde düşük performans sergiliyorlar?
Peki derslerde bu kadar düşük not alan, "tembel, aptal" damgası yiyen bu çocuklar, yüksek zekâ gücü isteyen bilgisayar oyunlarını nasıl dâhice başarabiliyorlar?
Bir düşünün, bu oyunlar hem üstün bir zekâ, hem güçlü bir hafıza, hem de bağlantı kurma yeteneği ve problem çözme kabiliyeti gibi birçok beceriyi gerektiriyor.
Aynı zamanda bunların hepsini aynı anda çok güçlü bir konsantrasyon ile kullanmak gerekir...
Öyleyse neden öğrenciler, çok daha basit olan derslerde böylesine başarısız oluyorlar? Buradaki sorun hafıza ile ilgili değil, ders çalışma yöntemi ile ilgilidir.
Alinti...
<!-- </div> -->