Gerçek sevenler; hak katından, sevilmeye layık olanlardır

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
yanlizlikzor.jpg


AŞK YAŞANIR,TARİF EDİLEMEZ DİYENLERE;

AŞK’IN TARİFİ;

AŞK' MECBURİ HAYRANLIKTIR


Kişi güzeli sevmez, Sevdiğini güzel görür, Peki bu sevme duygusunu biz; niye, neden ve niçin hissederiz;
(Nasıl hissedildiği malumunuz)
Şöyle izah edelim, çok sevdiğiniz ve seyretmeğe doyamadığınız birini kaybetseniz ve onu çok özleseniz.
Ve bir gün onu hatırlatan ve sizi, bir an onun gibi sarsan birine rastlasanız ona hayran hayran bakmaz mısınız? Evet bakarsınız.
İşte, biz dünyaya gelmeden önce böyle bir güzeller güzeline Aşık’tık. Maşuk olan Yaratan, bizi kendisine Aşık olarak yarattı. Ruhlarımızın yaratıldığı ‘Bezm -i Eles’ dediğimiz ruhlar aleminden bizleri sırasıyla ana rahmine oradan da Dünya dediğimiz bu Aleme gönderdi.
İşte; O Eles’te Aşık olduğumuz Güzeller güzelinin, yaşadığımız bu dünyada da; En şerefli mahlukat olarak yarattığı kul yüzünden bir nebze yansımasına da hayran oluyoruz. Aşık oluyoruz.
Burada şuna çok dikkat etmemiz gerekir.Yaratanımızı kulca tahayyül ettiğimiz her türlü şekilden tenzih(ap ayrı tutmak) ederiz, çünkü 'O' yarattığı hiç bir şeye benzemez.Güneş ışığını yansıtan ayna parçasına 'Güneş' diyebilirmiyiz, Haşa!

AŞK, YARATILANDA, YARATANIN İZİNİ GÖRME VE HİSSETME SAN'ATIDIR..

mavigul.jpg


Bu nedenle, Yaratıcıya inanmayanlarda bu duyguya yer yoktur. Onlarda görülen ‘Aşk’ değil, Açlıktır.
Allâh bir kulunu severse, önce ona sevmeyi lütfeder.
Bir kulunu sevmesinin dünyada göstergesi ise; O kulun yaratılanı sevmesiyle doğru orantılıdır.
Kısaca; Kul yaratılanı sevebiliyorsa, Hz.Allah’da o kulu seviyor demektir.

GERÇEK SEVENLER; HAK KATINDAN, SEVİLMEYE LAYIK OLANLARDIR.

Kulun, bir kulu sevmesi Hz.Allah’ın iradesi ve dilemesidir.Çünkü gerçek seven Hz.Allah’dır.
Hiçbir kul hiçbir kulu Hz.Allah’ın o kulu sevdiği kadar sevemez.
Yani; Mecnun’un Leyla’yı sevmesi,Hz.Allah’ın Leyla’yı sevmesi yanında çok cüzzi kalır.
Sevilmeyi murat eden Hak, Sevdiği kuluna; Ancak sevebilmeyi murat eder, lütfeder. Kul’da Yaratanını sevmeye yaratılanı sevmekle başlar.

Sonuç olarak Hz.Allah’ın sevmediği insan bir başka insanı istese de sevemez…
YARATILIŞIN SIRRI AŞK’TIR

AŞK’ YARATILANDA YARATANIN İZİNİ GÖRME VE HİSSETME SAN’ATI DIR
BU NEDENLE;
.ALLÂH’A İNANMAYANLARDA BU DUYGUYA YER YOKTUR.
AŞK’A İLK İTİRAZ, ADEMDE YARATANIN İZİNİ GÖREMEYEN VE ADEME SECDE ETMEYEN ŞEYTANDAN GELMİŞTİR
.
AŞK, AKIL SAHİPLERİNEDİR.
Aşk, akıl sahiplerinedir. Akılsız insan, aşk’ı ne bilsin. Çünkü: Yaşadığı hayatı bilmiyor. Kendini bilmiyor, Etrafını tanımıyor ve nerde ne yapacağını bilemiyor.Böyle birinin aşkından söz etmek mümkün mü. Hayır! Bu tip insanlara bazen Mecnun da derler. Bu da hatadır
Aşk’ın, akıllı bir insanı bu hale yani mecnun haline getirdiğine çok şahit olunmuştur.Ancak akılsısın bu haline mecnunluk değil meczupluk denir. Meczup tan Aşık olmaz. Kısaca; Aşk’ta, Din gibi akıl sahiplerinedir.
Aşk caddesi akıla tıkalıdır derler, Aşk yolunun büyükleri. El Hak doğrudur. Ancak bu, şu şekilde izah edilir. Akıl,Aşk yolunda her şeyi çözemez. Manasınadır. Yoksa bu yola akıllılar giremez. Demek değildir. Yukarıda izaha çalıştığım gibi Aşk,Akılsızların giremeyeceği bir caddedir.
Evet! Akıl, Aşk yolunda her şeyi çözemez diyoruz amma çözemediği yere geldik mi acaba hiç? Sadece şu kadarından bahsedelim. Gözün gördüğüne inanırız da, Gönlün gördüğüne pek inanamayız. İşte burada başlar akıl tıkanmaya.
Şöyle izah etmeye çalışalım. Niye Sevgiliden daha güzel olduğu söylenen ve tescillenen güzeller arasından o yüzü seçeriz. Nedir o yüzde gördüğümüz? Nedir bizi o yüze hayran hayran baktıran.
İşte Aşk’ın ana konusu. Nedir o yüzde gördüğümüz.

NEDİR? O YÜZDE, GÖRDÜĞÜMÜZ.
Akıl sahiplerine soralım. İnsan, hiç görmediği bir şeyi hatırlayabilir mi?
Bakın bu çok iddialı bir sözdür.’’Kişi görmediğini hayal bile edemez.’’ Diyorum. Çünkü; Hayal de olsa o bir görüntüdür. Görüntü yaratma yetkimiz yoktur. Bazı kişiler, iki veya üç görüntüyü birleştirir veya birini diğerinin içine oturtur, oluşturur birleştirir ve buna da yeni bir görüntü yarattım der. Utanmadan!
Bir şeyi yoktan var etmek, Ancak Allah’a Mahsustur.
Evet, Nedir sevgili yüzünde gördüğümüz ve hayran kaldığımız bu iz, bu his, bu güzellik. Tabii ki önceden çok sevdiğimiz biri veya Aşık olduğumuz o birini andıran, onu hatırlatan bir güzelliktir ki, aynı hislerle daha önce de sarsılmıştık. Yine sarsılıyoruz.
Kişideki güzellik anlayışı tektir. Yani birdir.Pekalâ Bu anlayış ruhumuza ne zaman nakşedilmiştir.
Tabi ki, Ruhlarımızın hep birlikte yaratıldığı o Elez Bezmi dediğimiz Ruhlar Aleminde, Hz Allah’ın Halifemi Yaratacağım hitabıyla bütün ruhlar,Ademle Havadan, kıyametin kopacağı son gün yaşayacak kulların ruhları dahil hepsi ol emriyle oluverir. Ve hepside Hz Allah’ın karşısındadır ve Hz Allah’la karşı karşıyadır.Yani ruhlarımız Hz Allah’ı görmüş ve ne olduysa orada olmuştur.

NE ETTİYSE EZELDE ETMİŞ, VALLAHİ GÜZEL ETMİŞ, BİLLAHİ GÜZEL ETMİŞ.
(II.Şeyh Sadi Şirazi)

Aşk İçin

Neyi arar bu dünyada insan, bildim ne için
Neyi kaybettiyse arar insan onu, Aşk için
Ezel yitirdiğin bilmezmi, aramasın niçin
Bulmuşsa izin, bulduğuyla yanar. Bugün için

Kul cemâli zerre, Cemâlullâh'ı idrak için
Yakar Mecnunu zerreside, Bil hep onun için
Güzeli, Güzellerde aramak suçmu? Ne için
Yanmaya alışa cismim, Taa Cemâlullah için

AŞK’TIR

Ezelde atılır, aşkın temeli,
Kaç aşık kul bilir acep o demi?
Görünce Cemal, bu ezel demeli
Gör ki Aşk'tır, insan yapan ademi

Nasıl görsün bu dünyada güzeli?
Görmemişse ezelde O Güzel'i
Hatırlar mı o; Âmâydı ezeli?
Bil ki Aşk'tır, insan yapan ademi

Ne ettiyse güzel etmiş ezeli
Sevdirmiş bu dünyada da güzeli
Aşk'mış meğer ezelde de emeli
Sev ki Aşk'tır Sultan yapan ademi​


İşte ruhlarımıza; Aşk,İlim,Sadakat vb. kısaca her şey orada verilmiş.
Burayı konunun iyi anlaşılabilmesi için mecburen biraz açmamız gerekiyor.
Ezel Meclisi dediğimiz bu Alemde bütün ruhlar, dünyaya geliş sırasına göre dizilmiş ve Hazreti Allah(CC) bütün ruhlara hitaben buyurmuş ki,
‘’Ben sizin Rabbiniz değilmiyim’’
Bütün ruhlar hepsi demişlerki
- Evet, Ya Rabbi, demiş ve secde etmişler.
(Bu ruhların içinde dünyaya gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhları var. memrutların, firevunların kafirlerin,ataistlerin, satanistlerin ruhları da var)
Yani ilk soruda Evet demeyip Hz Allah’a secde (1.Secde) etmeyen kimse yoktur.
İşte bu secdenin hatırına Hz Allah, yaşadığımız şu dünyada kendisini inkar edenleri, inananlardan farklı tutmuyor ve bazen de daha rahat bir yaşam veriyor. Belki aklı başına gelir, ölüm’ün mutlak olduğunu görür, gideceği başka yerin olmadığını anlarda, inkarından vazgeçer diye. Rahmeti gereği yaşatıyor.
Hz Allah meleklerine diyor ki, Bu; imtihan, olmadı, Kullarımın hepsi bu imtihandan geçti. Ve Hz Allah! Karşısında dizilen ruhlarımıza tekrar sesleniyor,
‘’_ Ey Kullarım, Sizi ete ve kemiğe bürüyeceğim, her birinizin içine ‘karşımda varlık gösterebilecek’ birer nefis, birer şeytan verip sizi sırasıyla dünyaya göndereceğim. Beni orada da bulabilecek ve secde edebilecekmisiniz. ‘’
Buyuruyor, Ve ruhlarımız yine secde ediyorlar (2.Secde) . Bu arada secde edemeyen, tereddütte olan ruhlar görülüyor. Ve Hz Allah buyuruyor ki, şimdi imtihan oldu, Kazanan ve kazanamayanlar var. Fakat yine de yüce rahmeti gereği o secde edemeyen ruhları da sırasıyla dünyaya gönderiyor belki dünyada yarattıklarımı, bedeniylede müşahede eder de, iman eder diye,
Bunlar hikaye değil, Kur’anı Azimüşşanda Eles ti bi Rabbiküm hitabına Bel_i (Bel’a-kabul veya evet manasına) diyen kullar,diye geçer. - Ayet ve Hadislerden kısaca özetlenen bilgilerdir.
Bunlara İnanmayan kimselerin Aşk’ı anlaması mümkün değildir.

AŞK, YARATILANDAKİ YARATANIN İZİNİ GÖRME VE HİSSETME SAN’ATI DIR.
Dolaysı ile,
ALLAH'(C.C.)A İNANMAYANLARDA, BU DUYGUYA YER YOKTUR.
AŞK’A İLK İTİRAZ, ADEMDE YARATANIN İZİNİ GÖREMEYEN VE ADEME SECDE ETMEYEN ŞEYTANDAN GELMİŞTİR
Onun için,
AŞK’A İNANMAYANLARIN ADINI, ŞEYTAN OKURUZ.

AŞK, YARATANINI BİLME, BULMA VE BİR NEBZE HİSSETME’DİR.
AŞK YARATANADIR! YARATILANA DA, YARATANIN İZİNİ TAŞIDIĞI İÇİN; AŞK DUYARIZ.
Evet, yaratılmışların en mükemmeli (Eşrefi Mahlukat) olarak yaratılan insanı sevemeyenlerin; çiçeği, böceği, tabiatı sevdiğini iddia etmeleri ne kadar gülünçtür.

BU NEDENLE, SEVGİLİYE (İNSANA) DUYULAN AŞK,
ALLAH'(C.C.)A DUYULAN AŞK’IN, BİR İZDÜŞÜMÜDÜR.

O NEDENLE, KULA DUYULAN AŞK’TA, İLÂHİ BİR İZÂFİLİK VARDIR.
AŞK’IN TÜMÜ İLAHİDİR. MECAZİ AŞK, AŞK DEĞİL, AÇLIK’ TIR.
PEKİ, HZ. ALLAH ‘(CC) NEDEN AŞK DUYGUSUNU İNSANDAN BAHŞETMİŞTİR?
EVET, ÇÜNKÜ,
KUL; ANCAK! KULDAN, ANLAR.

HZ ALLAH(C.C.), KULUN, KENDİ KATINDAKİ ZATINA OLAN AŞK’ININ ÖLÇÜSÜNÜN VE DEĞERİNİN KARŞILIĞINI DA, KULDAN VERİR. (daha iyi anlasın, mutmain olsun kulum diye.)
İŞTE, PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN KUL OLARAK GÖNDERİLMESİNİN GERÇEK ANLAMI!

Peygamber Efendilerimiz zamanında yaşayan kulları bu yönlü çok şanslı da, Hz Allah(cc) bugün yaşayanlardan bu lutfunu esirgemiş mi? Hayır.
Evet derseniz şu anlaşılır, Hz. Allah’ bir zaman yaşayan kullarına rahmetini lutfetmiş, bir zaman yaşayan kullarından da rahmetini esirgemiş. Olur.
Bunu; Hz Allah’a nasıl söylersiniz, Haşa! O’nu, Adaletsizlikle suçlamış olursunuz.

BUGÜN, Hz.ALLAH(CC) BU RAHMETİNİ KULLARINA NASIL LUTFEDİYOR.
HİÇ MERAK ETMİYORMUSUNUZ?
Hatem’ül Enbiya olarak gönderilen son Peygamber; Peygamberimiz Efendimizden sonra Peygamber gelmeyeceği için, Kıyamet gününe kadar insanların ihtiyacına cevap verebilecek olan Kur’anı Azimüşşanın anlaşılmasını; 1400 sene önce kullarının direk anlayışına bırakmadığı (Peygamberim gibi anlarsanız, benim dilediğim gibi anlamış olursunuz, buyurduğu) Kelâmını, bugün nasıl anlarsanız anlayın mı buyuruyor.

HAZRETİ ALLAH’IN ZAMAN ZAMAN DÜNYAYA GÖNDERDİĞİ KELAMLARINDA KULLARINA NE DEMEK İSTEDİĞİNİ,
O ZAMANI YAŞAYAN PEYGAMBER EFENDİLERİMİZDEN DAHA İYİ ANLAYAN OLABİLİRMİ?
- HAYIR!
ALLAH'(C.C.)IN KELÂMI, RESULÜ DE OLSA, PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN O KONU HAKKINDA O GÜN ASHABINA ANLATTIKLARI İLE SINIRLANDIRILAMAZ. SINIRLANABİLİRMİ? Tabiiki sınırlanamaz!
Sınırlanır dersek, Ayet i Kerimeleri, Hadis yapmış oluruz
HAK KELÂMI OLMAKTAN ÇIKAR. HAŞA! KUL KELÂMI OLUR (Bu konuda çok dikkat etmemiz gerekiyor)
Biz bügün, Kur’an dan başka bir şeyi kabul etmeyiz diyen Gafillere, bir büyük insan, şöyle buyuruyor,
-Allah Resülleri ‘ Bu hak kelâmıdır! demeseydi, sen o kelâmın hak kelâmı olduğunu nereden bilecektin.
NE KADAR DOĞRU BİR TEŞHİSTİR BU! (Hz Allah’kendilerinden razi olsun.)

Hz Allah’ kullarının beyin yapılarını, dolaysıyla anlayış kabiliyetlerini farklı farklı yarattığı için, Kelâmının anlaşılmasını direk olarak kullarına bırakmamıştır.
(farklı farklı din anlayışı çıkmasın diye. Peygamberimin anladığı gibi anlarsanız, benim dilediğim gibi anlamış olursunuz.)
Dolaysıyla, Marifet, Kelamını; Peygamber Efendilerimizin anladığı gibi anlamaktır. Biz hiç mi anlamayız, anlarız da! bizim anladığımız bize yetermi acaba? Eğer bizim anladığımız, Hz Allah Katında bize yeterli görülseydi, Haşa! Peygamber Efendilerimizin hiç birisine gerek yoktu. Kitapları yeterliydi.
Biz onu apaçık indirdik kullarımız anlasın diye. Buyurur
Fakat Bu; Akıl sahibi insanlara, Kelâmına itiraz hakkı vermediği içindir.
Kısaca şöyle diyebiliriz.
Hz Allah’(CC) Zamandan Münezzeh olduğu için; Kelâmı’ da; Zamandan Münezzehdir.
Zaman bizim için vardır. Dünyanın kendi etrafında dönmesine gün, Güneş etrafında dönmesine yıl demişiz, bunun gibi kavramlardan Rabbimi tenzih ederiz.
‘O’ bunları yaratan ve bir düzene bağlayandır.
Resülullah Efendimiz Kur’anı Azimi ashabına açıklarken Hz Allah böyle buyuruyor, der.Tabii ki Allah’ın Kelâmında bizlere ne demek istediğini ondan daha iyi bilen olabilir mi. O Ayeti Kerimeden o gün yaşayan ümmeti ne kadarını anlayabilecekse o kadarını lutfeder ve ümmetinin istifadesine ikram eder. İşte bu noktada diyoruz ki!
Kur’anı Azimüşşanı; Allah Resülünün o gün yaşayan ümmetinin anlayacağı kadarını anlatmasıyla, veya Peygamberliği süresince anlattıklarıyla sınırlandırılamaz
Bunları söylerken haddi aşmıyoruz, aksine Peygamber Efendilerimizdeki ilmin çok daha fazla olduğunu, zamana ve ümmetinin o gün ki anlayış kapasitesine göre anlattığını ve bugün halen anlatmaya devam ettiklerini, Peygamber Efendilerimizin son halkası olan Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizinde görevinin bitmediğini ve bu görevlerinin Kıyamet’e kadar devam edeceğini,Ancak kul oldukları için belirli bir dünya ömrüne sahip oldukları kısaca ölümlü oldukları için, Hz Allah Peygamberlerinin bu görevlerini;
Kıyamet’e kadar sürdürebilecek yine kullardan ezelde Kendi tertip ve tanzim ettiği, zamana göre sıralı dünyaya gönderdiği Varesül Enbiya dediğimiz Evliyâlarıyla devam ettirmektedir. Neden!
Kullarım, Rahmetimden yaşadıkları zamana göre daha iyi istifade etsinler, artan rahmetimden daha çok yararlansınlar ve daha rahat yaşasınlar diye
NİYE BU GÖZARDI EDİLİR Kİ?
Niye bu gün bu gözardı edilir ki, Kur’anı Azimüşşanda Hazreti Allah kırk küsur yerde Evliyam Evliyam diye bahsederken, niye Tefsir yazan alimlerimiz;
Haşa! İnsanların hayvanlara dahi takmaktan çekinmedikleri dost kelimesini Kur’andaki Evliya yerine yerleştirdiler ki
İleriye gitmiyoruz. Allah(CC) hesabını sormasın! Veremezler!
Senin yazdığın Yüce Kitabımızın mealinde veya tefsirinde, Hazreti Allah’ın Evliyam buyurduğu, Peygamberinin vazifesini zamana göre Veraseten yürüten bu veli kulu tanımadığın veya ona dost dediğin için bu mübarek kullar yok mu oldu. Yok olamayacağını aklen sende biliyorsun. Neden! Bir Geylani Hazretlerini, bir Ahmedel Kebir Rufai Hazretlerini, bir Nakşibendi Muhammed Bahaeddin Hazretlerini, bir Mevlana Hazretleri ve bunun gibi birlerce bu topraklarda yatan Evliyasını inkar edebilir misin!
Kim Bunlar? El Cevap! Allah dostları canım,
-Yapma hocam; Allah’ın dostu veya düşmanı olabilir mi.İlmin bu kadar mı.Siz Hazreti Allah’ı nasıl tanıyor ve nasıl biliyorsunuz.Zati sıfatları, Zatına Mahsustur. (He! Bazen Kulunu yüceltmek için,Halilim, Habibim, buyurmuştur.)
Senin dediğin gibi, Onlar dostu olunca, diğer insanlar Düşmanı mı oluyor.
Niye Hz Allah Evliyam diyor da, sen Evliyasıdır diyemiyorsun? Yoksa bunu Hz Allah’dan daha mı iyi biliyorsun.
Bindörtyüz sene önce; Peygamber Efendimize Nübüvveti verilince, Mekke’nin zengin müşrikleri toplanıp şöyle dediler!
- Ya! Aramızdan birine gelseydi bu Peygamberlik biz kabul etmezmiydik.
Hz Allah Peygamber Efendilerimizi ve onların Şeriatıyla yükümlü olan zamana göre görevlendirdiği Evliyasını, Ezelde Tertip ve Tanzim ederken, bir de sana danışsaydı fena olmazdı herhalde! (afedersiniz)

SEN, (Ashab gibi) PEYGAMBER’E İMAN’LA İMTİHAN OLMAYACAĞINI MI SANDIN!
EVET, O GÜN, YAŞAYAN HAZRETİ ALLAH’IN PEYGAMBERİNİ KABUL ETMEK DE, BU GÜNÜ BİZLERLE BERABER YAŞAYAN EVLİYÂSINI DA KABUL ETMEK DE; O KADAR ZOR.... SENİN İÇİN!
Bunun terside aynen geçerli.
Yani Hz Allah’! Kendi Tertibi Tanzimi İlâhisi olan ve bugünü bizlerle yaşayan Evliyasını kabul eden ve ona tabi olan kullarını; Peygamberi zamanında yarattığı ve ona tabi olan ashabıyla aynı tutuyor.(‘Siz asrı tan etmeyiniz’ Asr Süresi)
Bu ne güzel bir ölçü, bundan başka ölçüsü olabilirmi? Ya Rabbim!
Sana Hamdolsun, Hamdüsenalar olsun

Peki. Sen Peygamber Efendimiz zamanında yaşasaydın. O’na Ashab olurmuydun?
Buna; hayır diyecek bir Müslüman, düşünemiyorum. Bütün Müslümanlar maddi durumunun müsait olduğu en kısa zamanda onu görmeyi ve ondan din dinlemeyi isterdi.
Çünkü Hz Allah’ın varlığını kabul eden, has bel beşer anadan babadan Müslüman olma şerefine nail olan bu güzel insanlar ona koşarlardı, buna inanmak istiyorum.
Ama bugün bu güzel insanlar,
Din hakkında o kadar birbirinden farklı şeyler dinliyorlar ki, insanlar hangi din adamı doğru söylüyor, hangi Profesör ne diyor, birinin söylediğini bir diğeri inkar ediyor. Tasavvuf ve tarikatları dinin dışında gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı din hakkında milletimizi bilgilendirmekte yetersiz kalıyor.Bir yanda medya da yayınlanmaya çalışılan Evliya menkıbeleri ve bunlara ister istemez gönül bağlayan çaresiz insanların bu türbeleri ziyaretleri ve buralarda bilerek veya bilmeyerek yaptıkları davranışlar ve bunun gibi bir sürü şeyi saymak mümkün.
Nereye gidiyoruz biliyor musunuz. 2000 li bu bilimin ve teknolojinin üst seviyede yaşandığı bu yıllarda çocuklarımız bu tartışmaları ve bizlerin dini yaşantılarını izlerken,
- Böyle din mi olur diyorlar,
- Ateistler, Hazreti Allah’ın Rahmet ve Merhametini anlatamayan ve Kur’anı Azimüşşânı bu yönlü meal ve tefsir eden alimlerimizin bu eserlerinden dahi Haşa! Hz Allah’ı Haşa! Adaletsiz gösterme yarışındalar.
- Bir yandan Millet olarak bir türlü düzeltemediğimiz gelir dağılımının adaletsizliğinden oluşan fakirliğimizden istifade etmeye çalışan Misyonerler.
Bu gibi durumlar, çocuklarımızı nereye götürüyor biliyor musunuz.Allah’ korkusu olmayan nesiller yetiştirmeye, bu tip nesillerden oluşan bir milletin neler yapabileceğini? Tahmin etmeğe çalışmak düşüncesi bile gönüllere darlık veriyor. Rabbim Korusun.
Hazreti Allah’(CC) ! İnsanlara örnek olsun diye, en güzel huylu,en mükemmel insanlar olarak Peygamber Efendilerimizi ve Varislerini göndermiş.
Mevlâna Hazretleri bugün yaşıyor olsaydı acaba Onu, gidip görürmüydün? Onu dinler miydin.Mesnevi Şerifte anlattığı Allah’ın Rahmetini onun ağzından dinlemek ister miydin?
Evet ne kadar iyi olurdu dediğinizi duyar gibiyim.

NİYE, BU GÜNÜN MEVLÂNASINI ARAMIYORSUNUZ?
 
Üst Alt