- Katılım
- 28 Mart 2011
- Mesajlar
- 2,123
- Tepkime puanı
- 26
Bugün derste aniden gelen bir telefonla imam nikahına katıldım.
Daha önce nikah tazelemeleri yapmıştık ama bu sefer biraz farklı,
arkadaşımızın nikahı kıyılacaktı, hem tanıdık olması, hem şahid
oluyor olmak farklı geldi açıkçası.
Hocamız gelin hanıma sordu mehir olarak ne istiyorsun diye?
Arkadaşta düşünmemişti herhalde hocam uygun olan nedir diye sordu?
Hocamız da fiyat biçmeden, itidal olan miktarda bir şey
söylemesini isteyip, kaç cumhuriyet altını diye sordu?
......
Çok merak ediyorum, mehir önemli bir mevzu, evlenenler bu konuda neden tam bilgiye sahip değiller?
Neden nikah esnasında hep bocalarlar? Ya da ben mi rastlıyorum buna?
Ve de merak ediyorum, evlenen beyler mehir konusunu biraz hafife mi alıyorlar?
Daha önce nikah tazelemeleri yapmıştık ama bu sefer biraz farklı,
arkadaşımızın nikahı kıyılacaktı, hem tanıdık olması, hem şahid
oluyor olmak farklı geldi açıkçası.
Hocamız gelin hanıma sordu mehir olarak ne istiyorsun diye?
Arkadaşta düşünmemişti herhalde hocam uygun olan nedir diye sordu?
Hocamız da fiyat biçmeden, itidal olan miktarda bir şey
söylemesini isteyip, kaç cumhuriyet altını diye sordu?
......
Çok merak ediyorum, mehir önemli bir mevzu, evlenenler bu konuda neden tam bilgiye sahip değiller?
Neden nikah esnasında hep bocalarlar? Ya da ben mi rastlıyorum buna?
Ve de merak ediyorum, evlenen beyler mehir konusunu biraz hafife mi alıyorlar?
Evliliğin ilerleyen seneleri içinde ortaya çıkan meselelerden birisi, kız için mehir konuşulurken erkek tarafının tedarik etmekte güçlük çekeceği külliyetli bir paranın talep edilmesidir. Veya hediye ve ev eşyası alınırken kız veya erkek tarafın bütçesini zorlayan nispet ve kalitede eşya istenmesidir. Bu durum karşısında taraflar imkân ve mâlî kaynaklarını zorlayarak, gerektiğinde borç altına girerek istenileni yapmakta ve tedarik etmektedir. Her ne kadar ilk başta mesele hallolmuş, talepler yerine getirilmiş olsa da, ya anne-babanın üzerine veya eşlerin payına büyük bir külfet ve ağır bir yük gibi miras kalmış olacaktır. Bazen bu borç ödeme müddeti seneleri bile aşmaktadır. Böylece genç evlilerin gamsız tasasız geçmesi gereken ilk yılları taksit veya borç ödeme sıkıntısıyla geçmiş olacaktır.
Her meselede olduğu gibi, bu hususta da bize en salim ve mâkul yolu gösteren Peygamberimiz "Nikâhın en hayırlısı en kolay olanıdır"(1) buyurarak, nikâhta herkesin kaldırabileceği ve kolayına gelen kadar bir masrafa girmesini tavsiye etmişlerdir.
Kadının bir hakkı olarak erkek tarafından verilmesi gereken mehrin miktar ve ölçüsü de yine sünnette mevcuttur. Bu husus gerek Peygamberimizin kendi şahsî tatbikatında, gerekse mümtaz Sahabîlerine gösterdiği örneklerde açıkça görülmektedir.
Hz. Fâtıma'nın çeyizi ve ev eşyası, zarurî olarak evde bulunması gereken birkaç parça eşyadan ibaretti. Nikâh muamelesini kolaylaştırıp gençlerin meşru olmayan yollara düşmelerine set çekilmesini isteyen Peygamberimiz, hiç parası olmayan, mâlî durumu pek zayıf bulunan Sahabîleri de yuva sahibi yapmıştır. Nitekim bir seferinde evlenmek isteyen bir Sahabîye "Demirden bir yüzük bile olsa kadına mehir olarak ver" buyurur. Sonra o zat Peygamberimize, "Demirden bir yüzüğüm de yoktur" deyince, Resul-i Ekrem Efendimiz, "Kur'ân'dan ezberindeki sûreleri kadına öğretmen şartıyla seni onunla evlendirdim" buyururlar.(2)
Adalet güneşi Hz. Ömer de insanların aşırı derecede mehir istemeleri üzerine şu hitabede bulunur: "Ey mü'minler, kadınların mehrini çoğaltmak hususunda aşın gitmeyiniz. Çünkü bunda aşırı gitmek, eğer dünya hayatında övünülecek bir şey veya ALLAH katında bir takva olmuş olsaydı, buna en çok hakkı ve liyakati olanınız Muhammed (a.s.m.) olacaktı.Halbuki o, hanımlarından hiçbir kadının mehrini on iki ukiyyeden [500 dirhem> fazla yapmamış ve onun kızlarından hiçbirinin mehrİ de on iki ukiyyeden fazla yapılmamıştır." (3)
îslâm hukukunda "başlık parası" değil, mehir vardır. Bazıları mehirle başlık parasını karıştırır. Mehir doğrudan kıza, erkeğin bir hediyesi olarak verilirken, başlıkta kızın babasının, kızına mukabil kendi hesabına istediği bir para bahis mevzuudur. Damat adayından istenen bu para evliliği maddî bir pazarlık mevzuu haline getirmektedir.
Mehrin Kısımları:
İslâm hukukuna göre, bir Müslüman erkekle evlenen kadın, mehir adı altında bir mal alma hakkına sahip olur.Nikâh kıyılırken mehrin zikredilmesi tavsiye edilmektedir. Ancak nikâh esnasında mehir zikredilsin edilmesin, hattâ yok sayılıp inkâr edilse bile, kadın mehir almaya hak kazanır. Yâni, mehir kadının en tabiî hakkıdır.
Bu aynı zamanda İlâhî bir haktır, ancak evlilikten sonra, kadın, mehri kocasına bağışlayabilir. Kadın gönül rızâsı ile hibe etmediği takdirde bu hak devam eder.
Nisa Sûresinin 4. âyet-i kerimesinde bu husus meâlen şöyle ifâde buyurulur: "Kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer kendi istekleriyle bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin."
Mehir daha çok iki tarafın karşılıklı rızâlarıyla tespit edilip edilmemesi itibariyle mehr-i müsemma ve mehr-i misil olarak iki kısma ayrılır. Konuşulup kararlaştırılan mehir (mehr-i müsemma) muaccel (peşin olarak) ve müeccel olmak üzere iki şekilde mütâlâa edilir. Nikâh akdi yapılırken veya birkaç gün içinde verilen mehre muaccel (peşin) adı verilir. Daha sonra vermek üzere söz verilen mehre de müeccel (veresiye) mehir denir. Her iki çeşit mehrin bir kısmı peşin verilerek bir kısmı da sonraya bırakılabilir.
Müeccel mehir için bir tarih verilmişse, vaktin girmesinden sonra kadın mehri hak eder, verilmesi icap eder.
Verilen süre bitmeden erkek ölse bile, kadına vaad edilen, mehir borç para gibi erkeğin geriye kalan mal lığından ayrılarak verilmesi gerekir.
Müeccel olan mehirde bir müddet tayin edilmemiş, kararlaştırılmamışsa; boşanma veya vefat haline kadar tecil edilmiş sayılır. Boşanma yahut vefat vuku bulursa ödenmesi gerekir. Kocanın veya vârislerinin söz verilen meblağı ödemesi vaciptir, bunu ödemekle mükelleftirler.
Bir de mehr-i misil vardır ki, bu da başta mehir tayin edilmese, tabiî olarak kadın yaş, ahlâk, güzellik, mal gibi evsaflarda mümasili olan, benzeri diğer kadınlar göz önüne alınarak tespit edilen bir mehir esas alınır. Kararlaştırılan miktar peşin veya daha sonra ödenir.
Mehrin miktarı meselesine gelince, bunun azamî sınırı için belli bir miktar yoktur. Ancak en azı, Hanefî mezhebine göre on dirhem gümüştür. Bu da yaklaşık 40 gram eder. Ancak mehir hususunda itidali muhafaza etmeli, aşırıya varmamak, erkeğin de kadının da hukukî menfaatlerine riâyet edilmelidir.(4)
1. Ebu Dâvud, Nikâh: 31.
2. Müslim, Nikâh: 76.
3. İbniMâce, Nikâh: 17.
4. Reddü'l-Mubtar, 2: 329; Hukuk-u islâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 2: 115-124.
Mehmet Paksu