Evlilik Kader midir?

eMeKLi uYuSS

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Haziran 2011
Mesajlar
420
Tepkime puanı
5
Yaş
38
Dinimizde nasip kısmet

Her şey tamamen nasip, kader, kısmet işidir. Fakat bu, cüz’î irademizi inkâr etmemiz ve yok saymamız mânâsına da gelmiyor. Bir şeyde her ikisini birden algılayabilmeliyiz. Nasip ve kısmet işi olan bir şey, genelde bizim cüz’î irademiz tarafından da tercih edilmiş olabiliyor. Ya da bizim cüz’î irademizle tercih ettiğimiz bir şey, genelde ve aynı zamanda nasip ve kısmetimiz de olabiliyor!

Bununla beraber, cüz’î irademizle seçmediğimiz bir şey bazen kısmetimizde çıkmıyor değil. Ya da kimi zaman cüz’î irademiz başka bir hususta tercih bildirirken, bazen ummadığımız ve beklemediğimiz bir kapı başka bir cihetten açılmıyor değil!

Ne var ki bu tecelli yalnız evlilik tercihinde değil, her konuda ve her zaman söz konusu olmaktadır. Rabb-i Zülcelâl’imiz bunun için, “Belki sevmediğiniz şey, hakkınızda hayırlıdır. Bazen de sevdiğiniz bir şey sizin için şer olur. Allah her şeyi bilir, siz bilmezsiniz”1 buyurmakta ve dikkat nazarlarımızı kendi yüksek ve sonsuz ilmine ve iradesine çevirmektedir. Fakat hemen belirtelim: Büyü ile kader asla değişmez.

Yönelişlerimizde Allah’ın ilim ve iradesi hâkim olmasaydı, sayısız hatalardan kendimizi elbet koruyamayacaktık. Hep doğruyu ve hayırlı olanı mı seçtiğimizi sanıyoruz? Hiç, iyi diye seçtiğimiz, fakat başımıza belâ getiren birçok tercihimizi hatırlamıyor muyuz? Şer riskinden korunmak için, Allah’tan hep hayırlısını istemiyor muyuz?

Emin olmalıyız ki, bizim için nasip ve kısmet olan şey, hayırlı olan şeydir. Öbür seçenekler bize hayırlı değildir ki, nasip ve kısmet olmamıştır. Başkasına hayırlı olması, bize de hayırlı olacağı mânâsına gelmez. Biz bize özgü bir tecelli bekleriz ve buna liyakatimiz vardır. Cenâb-ı Hak da bize, bize özel davranıyor. Başkasına verdiği şeyi bazen bizden bunun için esirgiyor. Çünkü bizim hayrımıza olan şey, o anda Allah’ın esirgemesindedir.

Nasip, Cenâb-ı Hakkın bir şeyi bizim için tensip buyurması, uygun görmesi ve onu takdir etmesidir. Kısmet de, Cenâb-ı Hakkın herkese kendi özel şartlarında, kendine lâzım olacak şeyleri, diğer sayısız seçeneklerden seçip ayırıp vermesidir. Her ikisi de Allah’ın tensip ve takdiri demektir.

Bizim cüz’î irademiz ise bir duâ mekanizmasıdır. Bir şeyi dilimizle duâ edip istediğimiz gibi, kalben de istediğimiz şeye yöneliriz. Cüz’î irade kalbin yönelişinden ibarettir ki, bir nev'î fiilî duâdır. Veya fiilî duâ başlangıcıdır. Fakat bu bir duâ olduğundan, yöneldiğimiz şeyin hayırlı olmasını ve hayırlı olması halinde ihsan edilmesini de isteriz. Aynı zamanda o yöne doğru adımlarımızı atarız, harekete geçeriz. Allah’tan hayır umarak doğru bildiğimiz yolda yürürüz. Eğer istediğimiz şey gerçekleşirse, bunun bizim için hayırlı olan bir takdir, nasip ve kısmet olduğuna hükmederiz.

Evleneceğimiz adayı tesbit ederken, izlememiz gereken yol da budur. Önce Allah’tan hep hayırlısını isteriz. Sonra bizim için hayırlı olabileceğini umduğumuz şahıslara ilgi duyarız. Ardından, ilgi duyduğumuz şahıslara haberci gönderip, “Allah’ın emriyle, Peygamber’in (asm) kavliyle” evlenmek niyetimizi açıklarız. Bu aşamaların hepsinde, bu teşebbüsümüzün bizim için hayırlı olmasını, bizi hayra yönlendirmesini Cenâb-ı Hak’tan hep isteriz. Hem isteriz, hem de teşebbüslerimize devam ederiz. Bir yerlerde bir olumsuzluk çıktığında, akl-ı selimle hareket edip çözmeye çalışırız. Olumsuzluklar artarsa, akl-ı selimi yine elden bırakmayız. Bu esnada etrafımıza ve çevremize de akıl danışırız, istişâre ederiz. Olumsuzlukları aşamaz ve fakat bu tercihimizin bizim için hayırlı olacağını hâlâ umarsak; Allah’a dayanarak ve Allah’tan hayır bekleyerek çözüm üretmeye devam ederiz. Pes etmeyiz. Ümitsiz olmayız.

Fakat olmayacak duâya da “âmin!” demeyiz. “Hayırsızsa da bu olsun, hayırlıysa da bu olsun!” tarzında bir ısrar ile hayır duâmızı bulandırmayız. “Hayır” istemekten vazgeçmeyiz. İşimiz yolunda gitmediğinde her şeyin bittiği evhamına kapılmamıza gerek yoktur. Allah’ın bizim için bir hayır tercihi yaptığını düşünmeliyiz. Tevhid inancı bunu gerektirdiği gibi, huzur ve saadet de bundadır!

Evlilik meselesinde erkeğin daha özgür olduğunu, kızların özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünmek yanlıştır. Erkekler kadar kızlar da hayat arkadaşlarını seçmekte özgürdürler ve seçicidirler. Kızın veya kız tarafının da bir erkeğe talip olması söz konusu olabilir. Kız ailesi uygun gördüğü erkek tarafına yakın durabilir, haber gönderebilir. Bu ne ayıptır, ne de günahtır! Yeter ki, âdâb, erkân, ahlâk ve haya yok sayılmasın!

Sehl bin Sa’d (ra) bildirmiştir: Bir kadın geldi ve bir toplulukta kendisini Resûlullah’a arz etti. Dedi ki:

“Yâ Resûlallah! Ben evlilik için kendimi size arz ediyorum. Nasıl isterseniz öyle yapın! İster kendiniz alın, ister başkasıyla evlendirin!”

Bunun üzerine topluluktan birisi kalkarak:

“Yâ Resûlallah! Beni onunla evlendirin!” dedi.

Resûlullah da (asm):

“Öyleyse haydi git, araştır. Demir de olsa bir yüzük bul, getir!” buyurdu.

Adam gitti, fakat demir bir halka bile bulamadı. Bunun üzerine Resûlullah (asm):

“Kur’ân sûrelerinden ezberinde bir şey var mı?” buyurdu. Adam:

“Evet!” deyince, Resul-i Ekrem (asm), ezberinde olan Kur’ân sûreleriyle adamı o kadınla evlendirdi.2

Dipnotlar:

1. Bakara Sûresi: 216

2. Nesâî, Nikâh, 1, 69 yeniasya/Süleyman Kösmene
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Evlenmek ve kader

İslam'da Kader-Kaza-Nasip-Kısmet

Kader, insanların yapacakları işlerin, önceden bilinmesi demektir. Kaderle bizim seçimimiz, ayrı değildir. Seçince, o kaderimiz oluyor, ne işlemişsek, kiminle evlenmişsek o kaderimiz oluyor. Allahü teâlâ, olacak her şeyi bildiği için, bizim ne yapacağımızı da bilir. İşte kader, Allahü teâlânın ezeli ilmiyle, kendi irademizle yapacağımız işleri bilmesi demektir, zorla yaptırması demek değildir.

Her şey takdir iledir. Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, (Ya Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle!) der. Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere yapışmak gerekir. Mesela kötü birisi ile evlenip de suçu kadere yüklemek doğru değildir.

İnsan, irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükâfatını görür. Yani Allahü teâlâ hiç kimseye zorla günah işletmez. İnsan, irade-i cüziyye ile yaptığı işleri kendi yaratmıyor. Bu işlerin, hayrın ve şerrin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır.

(Benim Cehenneme gideceğim alnıma yazılmışsa, yani kaderimde varsa, günah işler, Cehenneme giderim. Benim bunda ne suçum var. Suç kaderimdedir) diyenler çıkıyor. Hâlbuki Allahü teâlâ, kimseye zor ile günah işletmez. Kader Allah’tandır. Ancak, cenab-ı Hakkın, kaderi kaza haline getirmesi, yani yaratması, insanın iradesini kullandıktan sonra oluyor. Mesela, (Filan kimse, kendi isteği ile şu günahları işleyecektir) şeklindedir.

Kaza ve Kader inancı, insanda ümitsizliğin ve kederin en büyük ilâcıdır. İnsan, başına gelen felâket ve musîbetlere, kadere olan inancı sebebiyle, Allah`ın takdîri gözüyle bakıp kendini teselli eder. Onun takdîrine rıza gösterir. Kudreti sonsuz bir Rabbın murâkabesi altında olduğunu hisseder. O belâ ve musibetin Allah`tan geldiğini bildiğinden, kurtulmak için yalnızca O`na iltica eder, O`na yalvarır. Gelen musibetin kendisi için keffâret ve afv sebebi olduğunu düşünür, sabır ve metanet gösterir.

Bu sırdandır ki, مَنْ امَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ "Kadere îman eden, kederden emîn olur" denilmiştir. Kadere îman, insan rûhunu dünya kadar ağır yüklerden de kurtarır. Çünkü insan, bütün kâinatla alâkadardır. Maksadları ve arzuları, ideal ve hedefleri sonsuzdur. Kudret, irâde ve hürriyeti ise, sınırlı ve mahduddur. Arzu ve maksadlarının, düşünce ve fikirlerinin bâzan binde birini bile gerçekleştirmeye gücü yetmez.

Bu durumda insanın gerçekleşmeyen arzu, ideal ve düşünceleri, onu mânen baskı altında tutar, ruhunu ezer, kalb ve vicdanını sızlatır. Ümidsizliğe düşürür. İşte kadere îman, bu durumdaki bir insanın en büyük teselli kaynağı, şevk ve gayret menba`ı, ümid ışığı, üzerindeki ağırlıkları yükleyebileceği metin bir istinad noktasıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kader, insanı gurur ve kibirden kurtarır. Nefsin ve benliğin insanı havalandırarak yoldan çıkarmasına, bir nevi fir`avunlaştırmasına mâni olur. Tevazu` ve mahviyet sâhibi kılar.
Mehmet Dikmen

Kadere iman, insan için, en büyük huzur kaynağıdır. Mümin olan insan, gerek kendi nefsinde gerek dış âlemde gördüğü bütün tanzim ve takdirlerin nice hikmetlerle dolup taştığını ve hepsinin de rahmeti netice verdiğini düşünür. “Kaderin her şeyi güzeldir.” diyerek, başına gelen her türlü hâdisenin altında rahmet ve hikmeti arar.

Dünya ve âhiret saadeti için gerekli her teşebbüsü yapar ve sonunda Allahın rahmet ve keremine itimat eder, huzur bulur!.kaybettiğine gam çekmez. Geçmişte kaçırdığı fırsatlara ah! etmez. şöyle olsaydı böyle olmazdı! yahut, böyle olmasaydı şöyle olurdu! gibi lâfların ruha sıkıntı vermekten öte bir fayda sağlamadığını bilir. Mazinin yükünü sırtından atar. Allaha güvenerek istikbale doğru yol almaya koyulur, huzur bulur!...

Allahın kendisine lütfettiği nimetlerle, servetlerle, kabiliyetlerle övünmez, gururlanmaz. Her hayrı ondan bilir, huzur bulur!.kadere inanmayanlar insanlığa neyi takdim ediyorlar?

Çalışmayıple karşılamayıp üzülmeyi, dövünmeyi mi?.. Bunda insanlığı ıstıraba sürüklemenin ötesinde ne fayda umuyorlar?!.Hassas ruhu ve tahammülsüz bedeni ile, şu aciz insanı nasıl bu ağır yükün altına sokuyorlar!?.yoksa huzursuz, asabi ve isyankâr ruhlardan, kendi yıkıcı emelleri hesabına bekledikleri bir şeyler mi var?
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
kader birdir değişmez ama ALLAH insana cüz-i irade vermiştir..
eşinide seçerken ahlaki ve Kur!an'i hükümlere uyularak seçilmelidir...
bu da insanın iradesiyle olur...
Evlilik Güzel ince ve çok hassas bir konu...
Evlilik mutlak kader sınıfındadır çocuklar dünya ya gelmeden önce belirlenmiştir...
Bazı evlilikler sanki evlenen şahısların hiç etkisi olmaksızın tamamen nasip işi olarak görülse de aslında altında yine insanın iradesi yatmaktadır.
Çünkü insanın geçmişinde yapmış olduğu hata ya da güzel davranışları ve ağzından çıkan sözleri, geleceğine bir zemin hazırlamaktadır.
acaba ne sözler sarf ettim diye oturup düşünmeye başladım şimdi,hii hatirladim Rah. anneme cook bagli oldugum icin asla! mahallemden uzaga evlenmem derken bana bakin!Okyonuslar otesine geldim...
Almanya evlenip gidenleri KINARKEN!! kendimi nerde buldum..
kader çok incelerden ince bir konu..
Kader konusunda konusmak.. tartismak bence akillica degil ki Peygamber efendimiz sav. Kader konusunda tartismaktan Sahabeleri men etmistir...

 

Hümeyra

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
9 Mayıs 2014
Mesajlar
1,176
Tepkime puanı
4
Çünkü insanın geçmişinde yapmış olduğu hata ya da güzel davranışları ve ağzından çıkan sözleri, geleceğine bir zemin hazırlamaktadır.
Acaba ne sözler sarf ettim diye oturup düşünmeye başladım. EVET AYNI BENİM GİBİ OBSESİFLERİ (AMA BİLMEDEN HASTALIK OLDUĞUNU) KIZGINLIKLA KINARKEN EŞİMDE KARŞIMA GELDİ. KİMBİLİR DAHA NELER VARDIR HATIRLAMADIĞIMIZ BÖYLE KINAMALARIMIZ VE TEVAFFUKA BAKIN Kİ BEN KINADIĞIM ŞEYİN BAŞIMA GELMEDEN ÖLMEYECEĞİM HADİSİ ŞERİFİNİDE EŞİMDEN ÖĞRENDİM.
 
Üst Alt