Erzurum Kaleleri

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Erzurum Kaleleri - Erzurum Yöresi Kaleleri

Erzurum Kalesi

Erzurum Kalesi Çifte Minareli Medrese’nin karşısında, Saat Kulesi’nin de yanındadır. Bu kalenin bazı kalıntıları ile dış kalenin duvarları Erzurum’un etrafında görülmektedir.

Erzurum Kalesi’nin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklarda burada Urartular döneminden kalma bir kale olduğu belirtilmiştir. Bununla beraber kalenin M.S. V. yüzyılın ilk yarısında, İmparator Theodosius şehre hakim bir tepe üzerinde yaptırmıştır.

Erzurum Kalesi, bulunduğu tepenin üzerinde bir iç kale ve bunu çevreleyen dış kaleden meydana gelmiştir. Günümüzde dış kalenin surları büyük ölçüde yıkılmış, yalnızca dört yöne açılan kapılarının isimleri bilinmektedir. Bunlar Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gürcü Kapısı ve sonradan açılan İstanbul Kapısı ile Yeni Kapı’dır. İç kalenin sur duvarları üzerinde ise sekiz burç bulunmaktadır. Kale duvarları üzerinde çeşitli dönemlerde, Emevi, Abbasi, Saltuklu, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde yapılan onarımların izleri görülmektedir. Ancak bu onarımlarla ilgili herhangi bir yazıt bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen sur duvarları XII.yüzyılda Saltuklular zamanından kalmıştır.

Kale iki katlı ve üç sıra halinde sur duvarlarıyla çevrili olup 110 burcu olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Kuzey, doğu ve güney doğu köşelerindeki burçlarla desteklenmiştir. İç Kalenin yapımında kalker taşları kullanılmıştır.Günüm üze İç Kale’den çok az bir bölüm gelebilmiştir. İç Kalenin girişinin pek az bir bölümü günümüze gelebilmiştir. İç Kale'nin bu günkü girişi ikinci bir kapıdan sağlanmaktadır. Kale kapısının açıldığı avlu kısmen harap olmuştur. Bu bölümde eskiden hamam,arabalar, savunma odaları bulunmaktaydı.

Kanuni Sultan Süleyman 1555’de kaleyi onarmıştır. Sultan II. Mahmut ana girişe bazı ekler yaptırmıştır. Bu kapıdan avluya girilmektedir. Avluda tuğladan bin hamam ve çeşitli oda halinde mekanlar vardı.Ayrıca İç kalenin kuzey duvarı bitişiğine İç Kale Camisi yapılmıştır. Kırklar Türbesi, Ebu İshak’ı Kazıruni Türbesi ve l669 tarihli Ali Ağa Çeşmesi de bu yapılara eklenmiştir. Osmanlı döneminde kale içerisine l700 evin yapıldığı da Evliya Çelebi’den öğrenilmektedir.

Erzurum Kalesi, Bizans, Roma ve Sasani egemenliğinden sonra XVI.yüzyılda Osmanlıların egemenliğine girmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Erzurum ile birlikte bu kaleden söz etmiştir.

Kale askeri yönden önemini kaybedince depo olarak kullanılmıştır. XIX. yüzyılın ortalarında kalenin bazı bölümleri yıktırılmış ve taşlarından başta Mecidiye Tabyası olmak üzere tabyalarda kullanılmıştır.

İspir Kalesi

Erzurum İspir ilçesinde bulunan kalenin İlhanlılar döneminde, XII.-XIII. Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kalede günümüze gelebilen bir kitabe bulunmadığından kesin yapımı ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır. Kale XVI.yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından da onarılmıştır.

Kalenin yapımında temellerde yanından geçen nehirden toplanan taşlardan, üst duvarlarda da blok kesme taşlardan yararlanılmıştır. Kale içerisinde bulunan mescidin minaresi aynı zamanda kalenin gözetleme kulesi görevini üstlenmiştir.

Oltu Kalesi

Erzurum Oltu ilçesinde, Oltu Çayı kıyısındaki tepe üzerinde bulunan kale M.Ö IV. Yüzyılda yapılmıştır. Kale Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde onarılmıştır. Ancak bu onarımları belirten bur kitabe günümüze gelememiştir. Osmanlı döneminde bir süre kervansaray olarak da kullanılmıştır.

Oltu Kalesi kesme taştan yapılmış ve 3000 m2’lik bir alana yayılmıştır. Günümüze dış kale ile surları gelememiştir. Bugün yalnızca iç kale görülebilmektedir. Kalenin kuzeyindeki iki burçtan biri türbe olarak kullanılmıştır. Ayrıca kale içerisinde bulunan hamam da diğer bölümlere göre çok daha iyi durumda günümüze gelebilmiştir.

Avnik (Güzelhisar) Kalesi

Köprüköy'de Güzelhisar Köyü’nde, Çobandede Köprüsü’nün güney doğusunda olan Avnik (Soğuksu) Kalesi Akkoyunlu’lar zamanında XII. Yüzyılda yapılmıştır. Kalenin eteklerinden geçen akarsular nedeniyle İranlılar bu kaleye soğuk su anlamında Ab-İnik ismini yakıştırmışlardır. Sonraki dönemde İlhanlılar da bu kaleyi kullanmış, bu nedenle de İlhanlı hükümdarı Olcayto ile Tunur tarafından onarılmıştır.

Kayalık bir tepe üzerinde bulunan kale iç içe geçmiş üç sur duvarlarının içerisindedir ve kayalığın en üst noktasında iç kale yer almıştır. Surların iki kapısı güneye açılmaktadır. İç kalede bir de cami yapılmış olup, bunun ancak kalıntıları günümüze gelebilmiştir.

Kale 1922 yılındaki depremden büyük hasar görmüş duvarları bütünüyle çatlamıştır.

Hasan Kale

Erzurum Hasankale ilçesinde bulunan Hasan Kale’yi İlhanlıların son döneminde, İlhanlı Emiri Hacı Toğay’ın oğlu Hasan Bey l339’da yaptırmıştır. XVI.yüzyılda Kanunu Sultan Süleyman kalenin onarımını yaptırmıştır.

Kale kuzeyde sarp kayalıklara dayanmaktadır. Kale iç ve dış olmak üzere iki bölümden yapılmıştır. Kesme taş ile moloz taşın kullanıldığı kalenin İç Kale kapısı ile duvarları günümüze gelebilmiştir. Evliya Çelebi kalenin çevresinin bin adım olduğundan ve etrafında hendek bulunmadığından söz etmektedir. Kalenin güney yönündeki duvarları arazi konumundan ötürü diğerlerinden çok daha yüksek yapılmıştır. Kalenin Erzurum Kapısı batı yönünde olup Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre burada demir kanatlı büyük bir kapısı varmış.

İç Kale’nin içerisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırmış oluğu bir mescit ile Sultan IV.Murat dönemine ait bir kasrın kalıntıları bulunmaktadır. Ancak bu yapılar ile ilgili yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır.

Tortum Kalesi

Erzurum Tortum ilçe merkezinden 14 km. uzaklıktaki Tortum Kale Köyü’nde bulunan Tortum kalesi’nin yapıldığı tarih ile ilgili bilgiler kesin değildir. Bununla beraber yörede Nihah, Kaledibi, Ağca, Azort ve Üngüzel kalelerinin kalıntıları günümüze ulaşmıştır.

Tortum Kalesi iç ve dış kaleden meydana gelmiştir ve bir de sur ile çevrilidir. Kalenin kuzeyindeki duvarları oldukça iyi durumdadır. Evliya Çelebi bu kalede Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı bir cami olduğundan söz etmektedir.

Hınıs Kalesi

Erzurum'un kuzeyinde, Hınıs ilçesinin Bahçe Mahallesi’nde kayalık bir tepe üzerinde bulunan kale günümüze harap bir durumda gelebilmiştir. Diğer tarihi kalelerin birçoğu gibi, taş ocağı olarak kullanılmıştır.

Bardız Kalesi

Erzurum Şenkaya ilçesinde Bardız bucağı yakınındaki sarp bir kayalık üzerinde bulunmaktadır. Kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

Kaynaklarda da bu kale ile ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Kalenin ulaşımı da oldukça güç olduğundan yeterince inceleme ve araştırma yapılamamıştır. Bununla beraber, burçlar ve burçlar arasındaki kesme taştan yapılmış sur duvarları görülmektedir. Moloz ve kesme taşın kullanıldığı sur ve burçlarda iki ayrı renkte taş alternatif olarak kullanılmıştır.

Zuvans Kalesi

Erzurum, İspir ilçesi yolu üzerindeki Serçeme Deresi’ne hakim, dar bir boğazda ve küçük bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Kale günümüze çok harap bir durumda gelebilmiştir. Kitabesi de günümüze gelemeyen bu kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Moloz ve kesme taştan yapılan bu kale Erzurum yöresindeki kalelerinden en küçüklerinden biri olup, bir karakol niteliğindedir.

Erzurum Tabyaları

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu siyasi ve askeri alanda büyük güçlükler ile karşılaşmıştır. Osmanlıların bu durumundan yararlanmak isteyen Ruslar Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmışlardır.Bu nedenle de Osmanlılar savunma amaçlı olarak Erzurum’un doğusunda ve çevresinde savunma amaçlı tabyalar yapmışlardır. Bu tabyaların büyük bir kısmı Erzurum, Kars, Ardahan’da bulunuyordu. Bu dönemlerde topun tahrip gücünün artması ve menzilinin uzunluğundan ötürü kale ve surlar önemini yitirmiş, yerini tabyalar almıştı. Bu nedenle de Erzurum şehrinin çevresi “ToprakTabya” denilen bir nevi surlarla çevrilmiştir. Öncelikle Erzurum çevresinde bu Toprak Tabyalar yapılmış ardından da bunu diğerleri izlemiştir. Bunlar Erzurum’a kuzeyden ve güneyden gelecek Rus saldırılarını önlemek amacıyla yapılmışlardır.

1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Erzurum’un etrafındaki toprak tabyaların yetersiz kalmasından ötürü yeni tabyaların yapılmasına lüzum görülmüştür. Öncelikle şehre doğudan ve kuzeyden gelen yolları kontrol altında tutabilmek için Sultan Abdülmecit zamanında Zarif Mustafa Paşa’nın kontrolünde l852’de Topdağı’nda Mustafa Paşa’nın ismini taşıyan bir tabya yapılmıştır. Ancak topların daha da gelişmesinden ötürü Toprak Tabya’nın yanı sıra Topdağı’na I, II, III numaralı Aziziye Tabyaları ile onların güneybatısına Kiremitlik Tepelerine 1867-l872 yıllarında Büyük ve Küçük Kiremitlik Tabyaları yapılmıştır. Bu tabyalar Fosfor Mustafa Paşa’nın düzenlediği bir plan içerisinde yapılmış olup şehre uzaklığı da 4-5 km idi. Bu tabyaların yapımı sırasında da Kars yolu üzerinde yeni bir tabya daha onlara eklenmiştir. Erzurumluların da maddi ve işgücü katılımlarıyla yapılan bu tabyalara da “Ahali Tabyası” ismi verilmiştir.

Osmanlı Tarihine 93 Harbi olarak geçen l877-l878 Osmanlı-Rus savaşında bu tabyaların büyük faydası olmuştur. Osmanlılar bu tabyaların yardımıyla Rusların ilerlemesini durdurabilmişlerdir. Sultan II.Abdülhamit zamanında da olası bir Rus hücumuna karşılık şehri daha uzak noktalardan koruyabilmek için yeni tabyaların da bunlara eklenmesine karar verilmiştir. Bunun için de Erzurum’a 8-25 km uzaklıklarda Oltu-Tortum yolunu kontrol eden Tafta ve Karagöbek; doğuda Çobandede, Dolangez, İlave, Uzunahmet, Küçük Höyük, Büyük Höyük tabyaları birinci savunma hattı olarak yapılmıştır. Bunların ardından ikinci hat olarak Sivisli, Ağzı Açık, Toparlak, Gez tabyaları yapılmıştır. Güney yönünde de Küçük Palandöken ve Büyük Palandöken tabyaları yapılmıştır. Bu tabyalar on dört adet olup, 30x40 ve 225x90 m. gibi ölçülerde değişen savunma tesisleridir.

Doğudaki Mecidiye ve Aziziye Tabyaları 93 Harbinin (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) cereyan ettiği alandır. 21 adet tabyanın hepsi kesme taşla inşa edilmişlerdir. Süslemeleri yoktur. Büyük boyutlu yapılardır. Bunlardan Büyük ve Küçük Palandöken Tabyaları, yaklaşık 3000 m. rakımda inşa edilmiştir.

Bu tabyalar mimari yönden estetik ve yapı üslubu olarak üzerlerinde özenle durulmamıştır. Burada daha çok sağlamlık ve kullanım esasları ön plana alınmıştır. Palanlarında ve araziye yerleşiminde daha çok bulundukları yerlerin konumu, genişliği kontrol altında tutacakları yerler ön planda tutulmuştur. Bu yönden ikisi dışında tabyalar birbirlerine benzemezler. Bu konuda bir araştırma yapan Prof.Dr.Haşim Karpuz tabyaları “Hilal Tabya” ve “Yay Tabya” olarak iki ayrı guruba ayırmıştır.

Sivri bir tepe üzerinde yapılmış olan tabyalar daha toplu ve daire şeklindedirler. Bunun yanı sıra daha yayvan ve daha az sarp olan tepe ve sırtlarda yapılanlar yay şeklinde yapılmışlardır. Bu tabyalar yan yana odalardan meydana gelmiş, üzerleri kalın bir toprak tabakasıyla örtülmüştür. Düşmanın geleceği yönün aksi tarafında da askerlerin toplantı avluları vardı ve ayrıca depo, revir gibi yapılara da burada yer verilmiştir.

Tabyaların en geniş bölümünde Kışla odaları bulunmaktadır. Bunlar birbirleriyle bağlantılı dikdörtgen odalardan oluşmaktadır. Odaların genişlikleri 3.00-4.00 m. olup derinlikleri 6.00-l4.50 m.dir. Çoğunlukla tek katlı olan kışla odalarının bazıları yer kazanmak amacıyla ahşap kalaslarla ikiye bölünmüş ve iki katlı duruma getirilmişlerdir. Bunlardan Büyük Kiremitlik Tabyası iyi bir durumda günümüze gelerek iki katlı kışlalara bir örnektir. Bu tabyalar saldıran güçlere yönelik taraflarda 5.00-10.00 m. kalınlığında bir toprak yığını ile takviye edilmiştir. Alttan ve üstten kalın toprak tabakaları ile örtülü olan bu tabyaların karşı taraftan seçilmeleri de hemen hemen imkansızdır. Aynı zamanda da topçu ateşinin etkisinden uzak kalmaktadır.

Bu tabyaların biraz dışında karargah olarak kullanılan korunaklı binalar da bulunmaktadır. Bu karargah binaları da yan yana odalar ile fırın, mutfak ve hamamdan meydana geliyordu. Tabyaların yan taraflarında daha yüksek olarak top mevzileri ele onların yanında topçu odaları da bulunuyordu. Bunlara tabyaların yanlarındaki merdivenlerle çıkılıyordu. Bu topçu odaları gizli bir merdivenle koğuşlara bağlanmıştı. l877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra yapılan tabyalara bir de pusu odaları yerleştirilmiştir. Bunlar “L”, “U”, ”T” şeklinde yapılmış çokgen veya dikdörtgen mekanlardır. Bunların hendeğe yönelik kısımlarına mazgallar yerleştirilmiştir. Bu odalar hendeği kontrol altında tuttuğu gibi hücuma geçen karşı tarafı pusu kurarak hafif silahlarla gelenleri topçu bataryalarından uzak tutuyorlardı. Bunların yapılışında fark edilmemek esas olmuştur.


Erzurum’un 10 km. kuzeydoğusunda,Top Dağındaki Aziziye Tabyası önüne l877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı anısına l952 yılında Aziziye Şehitleri anıtı dikilmiştir. 1877-1878 Savaşında Müşir Katırcıoğlu Ahmet Mutar Paşa Doğu Beyazıt’dan Batum’a kadar uzanan cepheyi tutmuştu. Erzurum’u ele geçirmeyi hedefleyen Ruslar tabyaları baskınla ele geçirmeyi planlar ve bunun içinde Türk dilini konuşan Ermenilerin yardımıyla 9 Kasım l877’de Aziziye Tabyasını aldırıp nöbetçileri şehit ederler. Bu haber Erzurum’da duyulunca Erzurumlular kadın erkek ellerine ne geçirdilerse Aziziye Tabyasına koşarlar. O sırada henüz yirmi yaşında olan Nene Hatun’da kundaktaki kızı ve ondan biraz büyük oğlunu bırakarak et satırı ile cepheye koşmuştur. O sırada cepheden ağır yaralı gelen kardeşi şehit olmuş, eşi ise cephede savaşmaktadır. Nene Hatun’u gören diğer Erzurumlular da onun peşinden gitmiş ve Aziziye Tabyası kurtarılmıştır. Böylece Nene Hatun’da Erzurumlular için bir sembol olmuştur. Bu anıtın arkasında da bu savaşta savaşan, l857’de Erzurum’da doğan ve 22 Mayıs l955’de ölen Nene Hatun Aziziye Anıtının arkasına gömülmüştür.
 
Üst Alt