En-nûr

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Kendisi zâhir (görünen) olduğu gibi, başka varlıkları da izhar eden (gösteren).”
( İmam Gazâlî)

“Âlemleri nurlandıran, aydınlatan.”

“Allah, göklerin ve yerin nurudur.” (Nûr Sûresi, 24/35)​
Allah’ın bir ismi Nûr olduğu gibi, bütün isimleri de nurânîdir. Vücut (varlık) için ‘hayır ve nur’; adem (yokluk) için ise ‘şer ve zulmet’ tabirleri kullanılır. Buna göre yoklukta kalmayıp varlığa kavuşan her şey, Nûr isminin bir tecellisine mazhar olmuş demektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de, ‘Allah, göklerin ve yerin nurudur’ (Nur Sûresi, 24/35) buyrulur.

Gökleri ve yeri varlık nuruna kavuşturan Allah, yıldızlara ışık vermekle onları varlık nurundan daha fazla hissedar kılmıştır.

Yeryüzünde ise semadaki ışığı çok gerilerde bırakan, hayat nurunu parlatmıştır.

Canlılar içerisinde, insana iman ve ilim nurları bağışlayarak, onu semalardan daha aydın ve daha yüksek kılmıştır.

Varlık nur, yokluk da karanlık olduğu gibi ilim nurdur, cehalet ise karanlıktır.

Nur Külliyatı'nda, “İman hem nurdur, hem kuvvettir” buyrulur. Işık eşyanın görülmesini sağladığı gibi, iman nuru da mü’minin nice hakikatleri bilmesine ve bulmasına vesile olur.

İnsan bu nur ile eşyanın yaratıcısını, O’nun kutsî isimlerini ve sıfatlarını bilir. Meleklerden, kabir âleminden, mahşer meydanından, Cennet ve Cehennemden haberdar olur.

Nur isminin insanlık âlemindeki tecellisi şu âyet-i kerîme ile nazara verilir:

“Allah, mü’minlerin dostudur, onları zulmetlerden nura çıkarır.” (Bakara Sûresi, 2/257)

Zulmetin çoğul olarak zikredilmesiyle, iman edenlerin küfür karanlığı yanında, cehalet, zulüm, ahlâksızlık gibi daha birçok karanlıktan kurtuldukları ve nura kavuştukları haber verilir.

Allah Resûlü (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde, günahı ‘kara lekeye’ benzetir. “Günah işleyen bir mü’minin kalbinde bir kara leke hasıl olduğunu haber verir.” Günahlar kara leke olunca, onların zıddı olan sevapların da nur olduğu anlaşılıyor. Keza, günahları silip yok eden tövbe de bir nur olmuş oluyor. Buna göre, mü’mine düşen vazife, iman nurunu taklitten tahkike çıkarma hususunda gayret göstermek, o nuru söndüren küfür ve şirkten büyük bir hassasiyetle kaçınmak, ona leke konduran bütün günahlardan uzak durmak ve sevaplarını artırarak kalbinin daha feyizli ve daha nurlu olmasına çalışmaktır

Yazar: Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
 
Üst Alt