- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
EMRED:
Bâliğ olmamış (ergenlik çağına gelmemiş), sakalı çıkmamış parlak genç.
Emred'in imâm olması, âlim olsa bile mekrûhtur (dînen uygun değildir).
Çünkü fitneye sebeb olur.
Parlak olmayan köse (sakalsız) arkasında kılmak mekrûh değildir. (Alâüddîn Haskefî)
EMVÂL-İBÂTINA:
Gizlenmesi mümkün olan altın, gümüş ve ticâret eşyâsı cinsinden olan zekât malları.
Emvâl-i bâtınanın miktârını sâhibine sormak câiz değildir.
Bunların zekâtını mal sâhibi, yedi sınıftan dilediğine, kendi verir.
Böyle verilmiş olan zekâtları, hükûmet ayrıca isteyemez.
Bir şehirdeki zenginlerin hiç zekât vermedikleri anlaşılırsa, emv âl-i bâtınalarının zekâtını da hükûmet toplayabilir. (İbn-i Âbidîn)
Hazret-i Osman'ın hilâfeti zamânına kadar, emvâl-i bâtınanın zekâtını da devlet topluyordu.
Hazret-i Osman halîfe olunca, emvâl-i bâtınanın zekâtını vermek herkesin kendisine bırakıldı. (Serahsî)
EMVÂL-İ ZÂHİRE:
Zekât hayvanları ve topraktan elde edilen mahsûl gibi gizlenmesi mümkün olmayan mallar. (Bkz. Zekât)
Emvâl-i zâhirenin zekâtını fakîrlere dağıtmak, bunların sâhiblerine bırakılmamıştır.
Bu işleri müslümanların devlet başkanı tarafından görevlendirilen ve âmil denilen zekat me'mûru yapar. (Muhammed Esâd)
EMVÂT:
Ölüler. Meyyitin çoğulu. (Bkz. Ölüm)
Bâliğ olmamış (ergenlik çağına gelmemiş), sakalı çıkmamış parlak genç.
Emred'in imâm olması, âlim olsa bile mekrûhtur (dînen uygun değildir).
Çünkü fitneye sebeb olur.
Parlak olmayan köse (sakalsız) arkasında kılmak mekrûh değildir. (Alâüddîn Haskefî)
EMVÂL-İBÂTINA:
Gizlenmesi mümkün olan altın, gümüş ve ticâret eşyâsı cinsinden olan zekât malları.
Emvâl-i bâtınanın miktârını sâhibine sormak câiz değildir.
Bunların zekâtını mal sâhibi, yedi sınıftan dilediğine, kendi verir.
Böyle verilmiş olan zekâtları, hükûmet ayrıca isteyemez.
Bir şehirdeki zenginlerin hiç zekât vermedikleri anlaşılırsa, emv âl-i bâtınalarının zekâtını da hükûmet toplayabilir. (İbn-i Âbidîn)
Hazret-i Osman'ın hilâfeti zamânına kadar, emvâl-i bâtınanın zekâtını da devlet topluyordu.
Hazret-i Osman halîfe olunca, emvâl-i bâtınanın zekâtını vermek herkesin kendisine bırakıldı. (Serahsî)
EMVÂL-İ ZÂHİRE:
Zekât hayvanları ve topraktan elde edilen mahsûl gibi gizlenmesi mümkün olmayan mallar. (Bkz. Zekât)
Emvâl-i zâhirenin zekâtını fakîrlere dağıtmak, bunların sâhiblerine bırakılmamıştır.
Bu işleri müslümanların devlet başkanı tarafından görevlendirilen ve âmil denilen zekat me'mûru yapar. (Muhammed Esâd)
EMVÂT:
Ölüler. Meyyitin çoğulu. (Bkz. Ölüm)