Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Efendimizin Hz. Zeyneb ve Hz. Cüveyriye'yle Evlenmesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13581" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>PEYGAMBERİMİZİN, HZ. ZEYNEB BİNT-İ CAHŞ'LA EVLENMESİ</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> (Hicret 'in 5. senesi Zilkade ayı)</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyneb bint-i Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme bint-i Abdûlmuttâlib'in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evlâdlık edindiği Hz. Zeyd b. Harise'yle evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz yapmıştı265</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyneb ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri hâlde, sırf Peygamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.266</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyd 'in, Hz. Zeyneb'den Boşaması</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeyneb'i kendisine manen kü-füv [denk] bulmuyordu. Bu durum, manevî imtizaçsızlığa sebep oluyordu. Nitekim, evliliklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gelerek, "Yâ Resûl-allah!.. Ben, ailemden ayrılmak istiyorum." dedi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Ekrem Efendimiz, cevaben, "Zevceni tut, boşama! </strong><strong>Allah'tan kork!" buyurdu267</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Fakat Hz. Zeyd, Hz. Zeyneb'in başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış olduğunu ve bir peygambere hanım olacak fıtratta bulunduğunu ferasetiyle hissetmişti. Kendisini de ona zevç olarak fıtratta manen küfüv bulmadığ için boşadı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamberimizin, </strong><strong>Allah 'in Emriyle Hz. Zeyneb 'i Alması</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimiz, "manevî geçimsizlik" sebebiyle Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb arasındaki evliliğin dolayı son bulmasından son derece üzüldü. Çünkü, bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, mahzun Zeyneb (r.a.) ile hâdiseden dolayı üzülen akrabalarının gönlünün alınması gerekiyordu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyneb'in iddeti [boşandıktan sonra beklemesi gereken müddet] dolmuştu. Bu sırada 35 yaşında bulunuyordu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün, Hz. Âişe Validemizle o-turmuş, sohbet ediyordu. Bu esnada kendisine vahiy geldi. İnen âyetlerde Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Vakta ki Zeyd, o kadından alâkasını kesti, onu boşadı— kadın da iddetini tamamladı—; Biz de, onu sana zevce yaptık. Tâ ki, evlâdlikların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "</strong> <strong>Allah'ın emri yerine getirilmiştir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "</strong> <strong>Allah'ın, üzerine farz ve takdir ettiği herhangi bir şeyi îfa etmesinde Peygamber'e hiçbir vebal olmaz.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Nitekim, daha önceki peygamberlerde de, bu, </strong><strong>Allah'ın (tatbik ettiği) âdetidir. Allah'ın emri, behemehal yerini bulan bir kaderdir."268</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Vahiy hâli sona erince, Peygamber Efendimiz gülümsedi ve, "</strong> <strong>Allah'ın, onu bana gökte nikahladığını, Zeyneb'e kim gidip müjdeler?" buyurdu.Âyet-i kerîmelerden açıkça anlaşılacağı gibi, Cenâb-ı Hakk, Zeyneb'i zevceliğe alması için Peygamberimize emir vermiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de, bu emre uyarak, Hz. Zeyneb'i zevceliğe almıştır. Âyet-i kerîmedeki "Biz onu sana zevce yaptık." beyanı, bu nikâhın bir akd-i semavî olduğuna açıkça delâlet ediyor. Demek ki, bu nikâh, harikulade, örf ve zahirî muamelelerin üstünde ve sırf kaderin hükmüyledir ki, Resûl-i Kibriya Efendimiz de, kaderin o hükmüne boyun eğmiştir. Nefsî arzularla hiçbir ilgisi yoktur.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> BU EVLİLİĞİN MÜHİM BİR HİKMETİ</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Cenâb-ı Hakk'ın emriyle Peygamber Efendimizle Hz. Zeyneb arasında kurulan bu evliliğin ehemmiyetli bir şer'î hükmü olduğu gibi, bütün mü'minleri ilgilendiren bir hikmeti ve fayda tarafı da vardı. Bu konuyla ilgili gelen vahyin, "Tâ ki, evlâdlıkların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın" mealindeki kısmında beyan buyurulmuştur. Çünkü, Câhiliyye devrinde, bir kimse birisini evlâd edindiği zaman, halk, evlâdhğı, onun adıyla anar ve evlâdlık, öz evlâd gibi o kimsenin mirasından faydalanırdı. Haliyle, bu inanca göre, evlâdlığın boşadığı kadını, onu evlâd edinen kimse alamazdı, bu haramdı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> İşte, Peygamber Efendimizin, </strong><strong>Allah Teâlâ'nın emrine uyarak, Hz. Zeyneb'i zevceliğe almasıyla, Câhiliyye devrinin bu inanç ve âdetinin bâtıl olduğu ortaya kondu. Böyle bir durumda mü'minler için de vebal ve günahın söz konusu olamayacağı belirtildi.*</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Câhiliyye devrinin bu evlâd edinme âdeti, Kur'ân-ı Kerîm'in şu mealdeki âyet-i kerîmeleriyle ortadan kaldırılmıştır:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "</strong> <strong>Allah, evlâdlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu, mücerred, sizin ağzınızdan çıkan bir sözdür. Hâlbuki, Allah hak söyler ve kullarını doğru yola şevkle hidâyete kılar.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Evlâd edindiğiniz kimseleri babalarına nisbet edin. Zîra, </strong><strong>Allah katında insanları babalarına nisbet etmek sevab ve adalettir. Eğer, onların babalarının kim</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Münafıkların Dedikoduları</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimiz, Hz. Zeyneb'Ie evlenince, her meselede fırsat kollayıp Müslümanlar arasında fitne ve fesad çıkarmaya can atan münafıklar, bu meselede de ileri geri konuşmaya başladılar. Câhiliyye devri inancına göre, evlâdlığın boşadı-ğı karısını almayı haram sayıp, bunu Resûl-i Ekrem Efendimiz aleyhinde dedikodu vesilesi yapıp, "Muhammed, evlâdın karısıyla evlenmeyi haram kıldı, kendisi ise oğlu Zeyd'in boşadı-ğı karısıyla evlendi." yaygaraya başladılar.269 Gelen vahiy bu hususa da cevap veriyordu: "Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin öz babası değildir (Tabiî ki, Zeyd'in de öz babası değildir). Fakat o, </strong><strong>Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."270</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamberlerin, ümmetlerine bir baba gibi nazar ve hitabları risâlet vazifesi itibarıyladır, beşerî şahsiyetleri itibarıyla değildir. Bu bakımdan, elbette onlardan zevce almanın uygun olmayacağından bahsedilemez. Kur'ân-ı Kerîm, zihinlerde bu hususta uyanacak herhangi bir istifhamı bertaraf etmek maksadıyla, mealini aldığımız son âyet-i kerîmeyle manen şöyle demektetir:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Peygamber rahmet-i İlâhîye hesabıyla size şefkat eder, pe-derâne muamele eder ve risâlet nâmına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsîyet-i insaniye itibarıyla pederiniz değildir ki sizden zevce alması münasip düşmesin! Ve sizlere 'Oğlum.' dese, ahkâm-ı şeriat itibarıyla siz onun evlâdı olamazsınız!"271</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Böyle birçok cihetten hikmetleri bulunan ve hayırlara vesile olan bu pâk ve nezih evliliğe toz kondurmak ve bununla da— olduğunu bilmiyorsanız, o hâlde onlar dinde sizin kardeşleriniz olmakla beraber, dostlarınızdır da... Hata etliklerinizde ise, size bir vebal yoktur. </strong><strong>Allah Teâlâ, kullarının geçmiş günahlarını mağrifet ve gelecekte merhamet eder." (Ahzab, 4-5). hâşâ— Resûl-i Kibriya Efendimizin yüce şahsiyetine gölge düşürmek niyetiyle çırpınıp duranların, hüsn-i niyetten ne kadar uzak ve maksatlı hareket ettikleri, elbette ki bu izahlarımız neticesinde, basiret ve feraset sahibi mü'minlerin gözünden kaçmaz.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Düğün Ziyafeti ve Bir Mucize</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Evliliklerinde ashabına düğün ziyafeti tertiplemek, Resûl-i Ekrem Efendimizin bir âdeti idi. Bu âdet, Müslümanlar arasında da günümüze kadar sünnet olarak devam edip gelmiştir.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz. Zeyneb'le evlendiği gün, Enes b. Mâlik'in annesi Ümmü Süleym, kendilerine yağda kavrulmuş biraz Medine hurması gönderdi. Gönderilen hurma küçük bir kap içinde ancak Peygamber Efendimiz ve Hz. Zeyneb'e kâfi gelebilecek kadardı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hâdiseyi, bu bir avuç hurmayı getiren "Hadim-i Nebevi" unvanıyla şöhret bulan Hz. Enes b. Mâlik şöyle anlatır:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Nebî (s.a.v.), götürdüğümü kabul etti ve, 'Bana, Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi (r.a.) çağır.' diye emretti; bu arada daha birçok kimsenin ismini zikretti. Resûlullah'ın azıcık bir yiyecek için birçok kimseyi çağırmayı bana emretmesine şaştım. Ama emrine aykırı hareket edemezdim. Onların hepsini çağırdım.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Bu sefer bana, 'Bak, mescidde kim varsa, onları da çağır.' dedi. Öyle yaptım. Mescide gidip, orada namaz kılan kimi buldumsa onlara, 'Resûlullah'ın düğün ziyafetine buyurunuz!' dedim. Geldiler.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Nihayet sofa doldu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Bana, 'Mescidde kimse kalmadı mı?' diye sordu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "'Hayır.' dedim.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Bu sefer, 'Bak, yolda kim varsa, onları da çağır." dedi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Çağırdım. Odalar da doldu. </strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "'Gelmeyen kimse kaldı mı?' diye sordular. '"Hayır, yâ Resûlallah!..' dedim. '"Haydi, çanağı getir.' buyurdu. "Getirip önüne koydum.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Elini çanağın üzerine koyup bereket duasında bulundu. Bundan sonra, 'Onar onar halkalansınlar ve herkes kendi ö-nünden yesin.' buyurdu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Davetliler, emredilen şekil üzere oturarak doyuncaya kadar yediler. Böylece bütün davetliler bölük bölük gelip yiyip gittiler.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Ben çanaktaki hurmaya ve yağa bakıyordum. Sofada ve o-dalarda bulunanların hepsi ondan doyuncaya kadar yediler. Çanakta kalan ise getirdiğim kadardı!</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Resûlullah bana, 'Ey Enes, kaldır!' diye emretti.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Ben de çanağı kaldırdım. Sonra da annemin yanına vardım. Hâdiseyi olduğu gibi anlattım.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Annem de bana, 'Hiç hayret etmene gerek yok! Eğer </strong><strong>Allah, ondan bütün Medinelilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de yer ve doyarlardı.' dedi."272</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dini, daveti ve risâleti umumî olduğu için, hemen hemen kâinatın her nevinden mucizelere mazhar olmuştur. Duasıyla yemeklerin bereketlenmesi hususunda da birçok mucize göstermişlerdir. Mevzuyla ilgisi bakımından bu mucizeyi burada naklettik. Ve, dua ediyoruz:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Yâ Rab!.. Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan eyle!"</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> HİCAB ÂYETİNİN NAZİL OLMASI</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyneb'in düğün yemeğine davet edilenler, dağılmış, sâdece üç kişi kalmıştı. Bunlar oturup konuşmaya dalmışlardı. Peygamber Efendimiz bu durumdan hoşlanmadı. Kalkıp Hz. Aişe'nin odasına kadar gitti. Sonra birbiri ardınca diğer Ezvac-ı Tâhirat'ın da odalarına uğradı. Oturup konuşanlar gitmişlerdir zannıyla döndü. Fakat, onlar hâlâ konuşmalarına devam ediyorlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, onlara bir şey diyemedi. Tekrar, Hz. Aişe Validemizin odasına doğru gider gibi davrandı. Bu sırada onlar da kalkıp gittiler. Peygamber Efendimize haber verilince hemen geri döndü. Hücre-i Saadet'e girdi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Daha önceleri de Hz. Ömer, "Yâ Resûlallah!.. Hanımlarınızı perde arkasına alsanız... Zîra, huzurunuza her çeşit insan gelir, gider." derdi. Fakat, Cenâb-ı Hakk tarafından herhangi bir emir gelmediğinden, Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz. Ömer'in bu sözüne karşı sükût ederdi. Hattâ, bir gün Ezvac-ı Tâhirat'tan Hz. Sevde'yi dışarıda görmüş ve "Ey Şevde!.. Biz seni tanıdık!" demişti.273 Bu sözü, hicab hakkında İlâhî emrin gelmesini şiddetle arzu ettiği için sarfetmişti.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Zeyneb'in düğün yemeğinde de yukarıda bahsettiğimiz hâdise meydana gelince, hicab âyeti nazil oldu:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Ey îman edenler!.. Bundan sonra Peygamber'in evlerine— yemeğe davet edilmeden, vakitli vakitsiz—girmeyin. Fakat, davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yediğiniz zaman da-ğılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, Peygamber'e eza vermekte. O, 'Girmeyiniz veya kalkıp gidiniz.' demekten sıkılıyordun </strong><strong>Allah ise, hakkı açıklamaktan çekinmez. Bir de, onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit, perde ardından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allah'ın Resulüne eza vermeniz (doğru) olmadığı gibi, kendinden sonra zevcelerini nikâhla almanız da ebedî caiz değildir. Bu, Allah katında çok büyük günahtır."274</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Nazil olan bu âyet-i kerîmeyi, Peygamber Efendimiz, dışarı çıkıp halka okudu. Bunun üzerine Ezvac-i Tâhirat da perde arkasına çekildiler.275</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bundan sonra, neseb ve süt emme yönünden akraba olanlar ile hizmetçi ve hürriyetlerine kavuşmak için anlaşma yapmış bulunanlar dışmdakilerle Ezvac-ı Tâhirat gerektiği zaman, ancak perde arkasında konuşur, görüşürlerdi.276</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bir gün, Peygamber Efendimizin yanında Hz. Ümmü Seleme ile Hz. Meymûne bulunuyordu. Bu esnada âmâ olan Abdullah İbn-i Ümmî Mektum (r.a.) içeri girdi. Peygamber Efendimiz, hanımlarına, "Perde arkasına çekiliniz." diye emretti.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Onlar, "Yâ Resûlallah!.. O âmâ değil midir? Gözleri görmez ve bizi tanımaz." dediler.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimiz, "Siz de âmâ mısınız? Onu görmüyor musunuz?" diye buyurdu.277</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> MÜSLÜMAN KADINLARA TESETTÜRÜN EMREDİLMESİ</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bir kısım edebsiz münafıklar, köle kadınlara sataşırlardı. Zaman zaman şâir kadınları da, köle zannıyla rahatsız ederlerdi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bunların, mü'minlerin hanımlarını da rahatsız ettikleri olurdu. Neden böyle yaptıkları sorulduğunda ise, "Biz onları köle sanmıştık!" diyerek mazeret uydururlardı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bu hâdiseler üzerine, Müslüman kadınların örtünmelerini emreden şu âyet-i kerîme nazil oldu:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Ey Peygamber!.. Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, iç elbiselerinin üzerlerine cilbablarını [örtülerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp eza edilmemelerine daha uygundur."278</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> PEYGAMBERİMİZİN, HZ. CÜVEYRİYE'YLE EVLENMESİ</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye, Benî Müstalık Kabilesi Reisi Haris b. Ebî Dırar'ın kızı idi. Müreysi Gazasında alınan esirlerden biri de oydu. Kocası Müsafı b. Safvan, Peygamberimizin amansız düşmanlarından biriydi. Harbte öldürülünce, Hz. Cüveyriye dul kalmıştı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Esirler, mücâhidler arasında bölüştürüldüğü zaman, Hz. Cüveyriye, Sabit b. Kays ile amcası oğlunun hissesine düşmüştü.305</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye, Sabit b. Kays'la anlaşmış, kesişme yapmıştı. Tâyin edilen fidyeyi ödediği takdirde hürriyetine kavuşacaktı. Fakat, fidye ödeyecek imkânı yoktu. Bu sebeple Peygamber Efendimize müracaat etti ve fidye-i necatının ödenmesi hususunda yardım talebinde bulundu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Ekrem Efendimiz, ona, "Sana, bundan daha hayırlı olan yok mudur?" diye sordu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Beklenmedik bir soruya muhatab olan Hz. Cüveyriye, birden şaşırdı. Hürriyetine kavuşmaktan, tekrar anne ve babasına, yurduna varmaktan daha hayırlı ne olabilirdi?</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bir anlık bir tereddütten sonra, "Yâ Resûiallah!.." dedi, "Hakkımda yapacağınız bundan daha hayırlı şey nedir?"</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimiz, "Senin fidye-i necatını ödemem ve seni zevceliğe kabul etmenidir." buyurdu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye bütün bütün şaşırdı. Esaretten kurtulduğu gibi, böylesine büyük bir şerefe de nail olacaktı. Bir an kendi âlemine daldı. Peygaımber Efendimizin yurtlarına varmadan birkaç gün önceki rüyasını hatırladı: Ay, Medine'den sanki yürüyüp gömleğine girmişti.306 Bir anlık şaşkınlıktan sonra, yüzünde sevinç alâmetleri belirdi. Peygamberimizin teklifine cevabı şu oldu:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Yâ Resûlallah!.. Eğer beni bu şerefe nail ederseniz, şüphesiz benim için bundan daha hayırlı bir devlet ve saadet olamaz!"307</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Haris b. Ebî Dırar'ın Müslüman Olması</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye'nin babası Haris b. Ebî Dırar da, o sırada, kızını kurtarmak için yanına develer alarak Medine'ye doğru yola çıkmış idi. Akik Vadisine varınca develerine baktı. Kıyamadığı ikisini, vadide iki dağ arasında kuytu bir yere sakladı. Sonra, Peygamber Efendimizin huzuruna geldi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Yâ Muhammedi.. Kızımı esir almışsınız. Şunlar, onun fidye-i necatıdır." diye konuştu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Kibriya Efendimiz, "Akik'te, filân dağlar arasında filân kuytuya saklamış olduğun iki deveyi neden getirmedin?" diye sordu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Haris, birden şaşırdı. Hiç kimse, develeri oraya saklamış olduğunu bilmiyordu. Artık beklemek manasızdı. Derhâl, "Ben şehâdet ederim ki, </strong><strong>Allah'tan başka ilâh yoktur; muhakkak sen de Allah'ın Resulüsün! Vallahi, yaptığımı Allah'tan başka kimse bilmiyordu!" diyerek Müslüman oldu. Onunla birlikte,iki oğlu ve kavminden yanında bulunanlar da orada Müslüman oldular.'08</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamberimizin, Hz. Cüveyriye 'nin Fidye-i Necatını Ödemesi</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Ekrem Efendimiz, Sabit b. Kays'a (r.a.) haber gönderip, durumu kendisine arzetti. Hz. Cüveyriye'yi kendisinden istedi. Sabit b. Kays tereddüt göstermeden, "Babam anam sana feda olsun yâ Resûlallah!.. Sana onu bağışladım!" dedi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Resûl-i Ekrem Efendimiz, fıdye-i necatını ödeyerek Hz. Cüveyriye'yi babasına teslim etti.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye 'nin, Peygamberimizle Evlenmesi</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Müslüman olan Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe kabul etmek ü-zere, Peygamber Efendimiz, onu, babası Haris b. Ebî Dırar'dan istedi. Baba Haris buna muvafakat gösterdi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimiz, 400 dirhem mehir vererek Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldı.309</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimizin Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldığını gören Ashab-ı Kiram, "Resûlullah'ın zevcesinin akraba ve taallûkatı artık esir kalmamalıdır." diyerek ellerindeki bütün esirleri serbest bıraktılar. Bu esirler arasında sâdece 100 tane kadın vardı.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bunun için Hz. Âişe der ki:</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> "Ben, kavmi için Cüveyriye'den daha hayırlı, daha mübarek bir kadın bilmiyorum!"310</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Gerçekten de, Hz. Cüveyriye bahtiyar bir kadındı. Bir günde, esir iken hem Resûl-i Ekrem Efendimize zevce olma şerefi ve saadetine erdi, hem de kavminin esaretten kurtulmasına sebep oldu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimizin Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldığını duyan Müstalık Oğullarından birçok kimse de, bu mürüvvet ve âlicenablığa hayran kalıp, Medine'ye gelerek Müslüman oldular.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Peygamber Efendimizin bütün evliliklerinde ayrı ayrı hikmet ve maslahatlar vardır. Bu evliliğinde de içtimaî bir hikmet ve maslahatı göz önünde bulundurmuştur. O da, kalbleri kendisine ve İslâm'a ısındırmak, kabileleri akrabalık bağı kurarak etrafında toplamak, kendisine ve İslâm'a yardımcı kılmaktı. Malûmdur ki, insan bir kabileden veya bir aşiretten evlendiği zaman, onun ile o kabîle veya aşiret arasında bir yakınlık meydana gelir; bu da, tabiî olarak, onları o insanın yardımına koşturur.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> İşte, Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz. Cüveyriye'yle evlenmesinde bu maksat ve gayeyi gütmüştür. Ve bunda, görüldüğü gibi, muvaffak da olmuştur.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye 'nin Asıl Adı</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye'nin asıl adı "Berre" idi. Bu ismi beğenmeyen Resûl-i Ekrem Efendimiz, evlendikten sonra, ona cariyenin musağğarı olan ve "kadıncık" veya "kızcağız" mânâsına gelen Cüveyriye ismini taktı."1</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye, son derece ittika sahibi idi. Yoksullara, fakirlere karşı son derece şefkatli, merhametli davranırdı. Yemez, başkasına yedirir; içmez, başkasına içirirdi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Bir gün Resûl-i Ekrem, odasına girerek, "Yiyecek bir şey var mı?" diye sormuştu.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye, "Hayır yâ Resûlallah!.. Yanımda yiyecek bir şey yok. Sâdece bir davar kemiği vardı ki, onu da kadın âzadhmıza sadaka olarak verdim!"312 cevabını vermişti.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hz. Cüveyriye, Hicret'in 57. yılında vefat etti. Bakî Mezarlığına defnedildi.</strong> </span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> <span style="color: Blue">--------------------------------------------------------------------------------</span></strong><span style="color: Blue"> </span></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 265 İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 101.</strong> </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 266 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; ibn-i Kesir,Tefsir, c. 3, s. 491.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 267 İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; İbn-i Kesir,Tefsir, c. 3, s. 491.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 268 Ahzab, 37-38.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 269Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 352. 270 Ahzab, 40.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 271Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 28-29.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 270 Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 273 Müslim, Sahih, c. 4. s. 151.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 274 Ahzab, 53.Müslim, Sahih, c. 4, s. 151.</strong> </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 276 Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 177.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 277 İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 178.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 278 Ahzab, 59.</strong> </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 306 İbn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 303.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 307 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 307; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 117.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 308 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 309 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 310 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 177.</strong></span></span></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 311 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 118.</strong> </span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong> 312 Ahmed İbn-i Hanbel, Müsrıed, c. 6, s. 430.</strong></span></span> </p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13581, member: 3"] [INDENT][FONT=Arial][SIZE=3][B]PEYGAMBERİMİZİN, HZ. ZEYNEB BİNT-İ CAHŞ'LA EVLENMESİ[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] (Hicret 'in 5. senesi Zilkade ayı)[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyneb bint-i Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme bint-i Abdûlmuttâlib'in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evlâdlık edindiği Hz. Zeyd b. Harise'yle evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz yapmıştı265[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyneb ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri hâlde, sırf Peygamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.266[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyd 'in, Hz. Zeyneb'den Boşaması[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeyneb'i kendisine manen kü-füv [denk] bulmuyordu. Bu durum, manevî imtizaçsızlığa sebep oluyordu. Nitekim, evliliklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gelerek, "Yâ Resûl-allah!.. Ben, ailemden ayrılmak istiyorum." dedi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, cevaben, "Zevceni tut, boşama! [/B][B]Allah'tan kork!" buyurdu267[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Fakat Hz. Zeyd, Hz. Zeyneb'in başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış olduğunu ve bir peygambere hanım olacak fıtratta bulunduğunu ferasetiyle hissetmişti. Kendisini de ona zevç olarak fıtratta manen küfüv bulmadığ için boşadı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamberimizin, [/B][B]Allah 'in Emriyle Hz. Zeyneb 'i Alması[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimiz, "manevî geçimsizlik" sebebiyle Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb arasındaki evliliğin dolayı son bulmasından son derece üzüldü. Çünkü, bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, mahzun Zeyneb (r.a.) ile hâdiseden dolayı üzülen akrabalarının gönlünün alınması gerekiyordu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyneb'in iddeti [boşandıktan sonra beklemesi gereken müddet] dolmuştu. Bu sırada 35 yaşında bulunuyordu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün, Hz. Âişe Validemizle o-turmuş, sohbet ediyordu. Bu esnada kendisine vahiy geldi. İnen âyetlerde Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Vakta ki Zeyd, o kadından alâkasını kesti, onu boşadı— kadın da iddetini tamamladı—; Biz de, onu sana zevce yaptık. Tâ ki, evlâdlikların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "[/B] [B]Allah'ın emri yerine getirilmiştir.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "[/B] [B]Allah'ın, üzerine farz ve takdir ettiği herhangi bir şeyi îfa etmesinde Peygamber'e hiçbir vebal olmaz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Nitekim, daha önceki peygamberlerde de, bu, [/B][B]Allah'ın (tatbik ettiği) âdetidir. Allah'ın emri, behemehal yerini bulan bir kaderdir."268[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Vahiy hâli sona erince, Peygamber Efendimiz gülümsedi ve, "[/B] [B]Allah'ın, onu bana gökte nikahladığını, Zeyneb'e kim gidip müjdeler?" buyurdu.Âyet-i kerîmelerden açıkça anlaşılacağı gibi, Cenâb-ı Hakk, Zeyneb'i zevceliğe alması için Peygamberimize emir vermiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de, bu emre uyarak, Hz. Zeyneb'i zevceliğe almıştır. Âyet-i kerîmedeki "Biz onu sana zevce yaptık." beyanı, bu nikâhın bir akd-i semavî olduğuna açıkça delâlet ediyor. Demek ki, bu nikâh, harikulade, örf ve zahirî muamelelerin üstünde ve sırf kaderin hükmüyledir ki, Resûl-i Kibriya Efendimiz de, kaderin o hükmüne boyun eğmiştir. Nefsî arzularla hiçbir ilgisi yoktur.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] BU EVLİLİĞİN MÜHİM BİR HİKMETİ[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Cenâb-ı Hakk'ın emriyle Peygamber Efendimizle Hz. Zeyneb arasında kurulan bu evliliğin ehemmiyetli bir şer'î hükmü olduğu gibi, bütün mü'minleri ilgilendiren bir hikmeti ve fayda tarafı da vardı. Bu konuyla ilgili gelen vahyin, "Tâ ki, evlâdlıkların, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın" mealindeki kısmında beyan buyurulmuştur. Çünkü, Câhiliyye devrinde, bir kimse birisini evlâd edindiği zaman, halk, evlâdhğı, onun adıyla anar ve evlâdlık, öz evlâd gibi o kimsenin mirasından faydalanırdı. Haliyle, bu inanca göre, evlâdlığın boşadığı kadını, onu evlâd edinen kimse alamazdı, bu haramdı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] İşte, Peygamber Efendimizin, [/B][B]Allah Teâlâ'nın emrine uyarak, Hz. Zeyneb'i zevceliğe almasıyla, Câhiliyye devrinin bu inanç ve âdetinin bâtıl olduğu ortaya kondu. Böyle bir durumda mü'minler için de vebal ve günahın söz konusu olamayacağı belirtildi.*[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Câhiliyye devrinin bu evlâd edinme âdeti, Kur'ân-ı Kerîm'in şu mealdeki âyet-i kerîmeleriyle ortadan kaldırılmıştır:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "[/B] [B]Allah, evlâdlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu, mücerred, sizin ağzınızdan çıkan bir sözdür. Hâlbuki, Allah hak söyler ve kullarını doğru yola şevkle hidâyete kılar.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Evlâd edindiğiniz kimseleri babalarına nisbet edin. Zîra, [/B][B]Allah katında insanları babalarına nisbet etmek sevab ve adalettir. Eğer, onların babalarının kim[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Münafıkların Dedikoduları[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimiz, Hz. Zeyneb'Ie evlenince, her meselede fırsat kollayıp Müslümanlar arasında fitne ve fesad çıkarmaya can atan münafıklar, bu meselede de ileri geri konuşmaya başladılar. Câhiliyye devri inancına göre, evlâdlığın boşadı-ğı karısını almayı haram sayıp, bunu Resûl-i Ekrem Efendimiz aleyhinde dedikodu vesilesi yapıp, "Muhammed, evlâdın karısıyla evlenmeyi haram kıldı, kendisi ise oğlu Zeyd'in boşadı-ğı karısıyla evlendi." yaygaraya başladılar.269 Gelen vahiy bu hususa da cevap veriyordu: "Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin öz babası değildir (Tabiî ki, Zeyd'in de öz babası değildir). Fakat o, [/B][B]Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."270[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamberlerin, ümmetlerine bir baba gibi nazar ve hitabları risâlet vazifesi itibarıyladır, beşerî şahsiyetleri itibarıyla değildir. Bu bakımdan, elbette onlardan zevce almanın uygun olmayacağından bahsedilemez. Kur'ân-ı Kerîm, zihinlerde bu hususta uyanacak herhangi bir istifhamı bertaraf etmek maksadıyla, mealini aldığımız son âyet-i kerîmeyle manen şöyle demektetir:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Peygamber rahmet-i İlâhîye hesabıyla size şefkat eder, pe-derâne muamele eder ve risâlet nâmına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsîyet-i insaniye itibarıyla pederiniz değildir ki sizden zevce alması münasip düşmesin! Ve sizlere 'Oğlum.' dese, ahkâm-ı şeriat itibarıyla siz onun evlâdı olamazsınız!"271[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Böyle birçok cihetten hikmetleri bulunan ve hayırlara vesile olan bu pâk ve nezih evliliğe toz kondurmak ve bununla da— olduğunu bilmiyorsanız, o hâlde onlar dinde sizin kardeşleriniz olmakla beraber, dostlarınızdır da... Hata etliklerinizde ise, size bir vebal yoktur. [/B][B]Allah Teâlâ, kullarının geçmiş günahlarını mağrifet ve gelecekte merhamet eder." (Ahzab, 4-5). hâşâ— Resûl-i Kibriya Efendimizin yüce şahsiyetine gölge düşürmek niyetiyle çırpınıp duranların, hüsn-i niyetten ne kadar uzak ve maksatlı hareket ettikleri, elbette ki bu izahlarımız neticesinde, basiret ve feraset sahibi mü'minlerin gözünden kaçmaz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Düğün Ziyafeti ve Bir Mucize[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Evliliklerinde ashabına düğün ziyafeti tertiplemek, Resûl-i Ekrem Efendimizin bir âdeti idi. Bu âdet, Müslümanlar arasında da günümüze kadar sünnet olarak devam edip gelmiştir.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz. Zeyneb'le evlendiği gün, Enes b. Mâlik'in annesi Ümmü Süleym, kendilerine yağda kavrulmuş biraz Medine hurması gönderdi. Gönderilen hurma küçük bir kap içinde ancak Peygamber Efendimiz ve Hz. Zeyneb'e kâfi gelebilecek kadardı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hâdiseyi, bu bir avuç hurmayı getiren "Hadim-i Nebevi" unvanıyla şöhret bulan Hz. Enes b. Mâlik şöyle anlatır:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Nebî (s.a.v.), götürdüğümü kabul etti ve, 'Bana, Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi (r.a.) çağır.' diye emretti; bu arada daha birçok kimsenin ismini zikretti. Resûlullah'ın azıcık bir yiyecek için birçok kimseyi çağırmayı bana emretmesine şaştım. Ama emrine aykırı hareket edemezdim. Onların hepsini çağırdım.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Bu sefer bana, 'Bak, mescidde kim varsa, onları da çağır.' dedi. Öyle yaptım. Mescide gidip, orada namaz kılan kimi buldumsa onlara, 'Resûlullah'ın düğün ziyafetine buyurunuz!' dedim. Geldiler.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Nihayet sofa doldu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Bana, 'Mescidde kimse kalmadı mı?' diye sordu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "'Hayır.' dedim.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Bu sefer, 'Bak, yolda kim varsa, onları da çağır." dedi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Çağırdım. Odalar da doldu. [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "'Gelmeyen kimse kaldı mı?' diye sordular. '"Hayır, yâ Resûlallah!..' dedim. '"Haydi, çanağı getir.' buyurdu. "Getirip önüne koydum.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Elini çanağın üzerine koyup bereket duasında bulundu. Bundan sonra, 'Onar onar halkalansınlar ve herkes kendi ö-nünden yesin.' buyurdu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Davetliler, emredilen şekil üzere oturarak doyuncaya kadar yediler. Böylece bütün davetliler bölük bölük gelip yiyip gittiler.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Ben çanaktaki hurmaya ve yağa bakıyordum. Sofada ve o-dalarda bulunanların hepsi ondan doyuncaya kadar yediler. Çanakta kalan ise getirdiğim kadardı![/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Resûlullah bana, 'Ey Enes, kaldır!' diye emretti.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Ben de çanağı kaldırdım. Sonra da annemin yanına vardım. Hâdiseyi olduğu gibi anlattım.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Annem de bana, 'Hiç hayret etmene gerek yok! Eğer [/B][B]Allah, ondan bütün Medinelilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de yer ve doyarlardı.' dedi."272[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dini, daveti ve risâleti umumî olduğu için, hemen hemen kâinatın her nevinden mucizelere mazhar olmuştur. Duasıyla yemeklerin bereketlenmesi hususunda da birçok mucize göstermişlerdir. Mevzuyla ilgisi bakımından bu mucizeyi burada naklettik. Ve, dua ediyoruz:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Yâ Rab!.. Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan eyle!"[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] HİCAB ÂYETİNİN NAZİL OLMASI[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyneb'in düğün yemeğine davet edilenler, dağılmış, sâdece üç kişi kalmıştı. Bunlar oturup konuşmaya dalmışlardı. Peygamber Efendimiz bu durumdan hoşlanmadı. Kalkıp Hz. Aişe'nin odasına kadar gitti. Sonra birbiri ardınca diğer Ezvac-ı Tâhirat'ın da odalarına uğradı. Oturup konuşanlar gitmişlerdir zannıyla döndü. Fakat, onlar hâlâ konuşmalarına devam ediyorlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, onlara bir şey diyemedi. Tekrar, Hz. Aişe Validemizin odasına doğru gider gibi davrandı. Bu sırada onlar da kalkıp gittiler. Peygamber Efendimize haber verilince hemen geri döndü. Hücre-i Saadet'e girdi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Daha önceleri de Hz. Ömer, "Yâ Resûlallah!.. Hanımlarınızı perde arkasına alsanız... Zîra, huzurunuza her çeşit insan gelir, gider." derdi. Fakat, Cenâb-ı Hakk tarafından herhangi bir emir gelmediğinden, Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz. Ömer'in bu sözüne karşı sükût ederdi. Hattâ, bir gün Ezvac-ı Tâhirat'tan Hz. Sevde'yi dışarıda görmüş ve "Ey Şevde!.. Biz seni tanıdık!" demişti.273 Bu sözü, hicab hakkında İlâhî emrin gelmesini şiddetle arzu ettiği için sarfetmişti.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Zeyneb'in düğün yemeğinde de yukarıda bahsettiğimiz hâdise meydana gelince, hicab âyeti nazil oldu:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Ey îman edenler!.. Bundan sonra Peygamber'in evlerine— yemeğe davet edilmeden, vakitli vakitsiz—girmeyin. Fakat, davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yediğiniz zaman da-ğılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, Peygamber'e eza vermekte. O, 'Girmeyiniz veya kalkıp gidiniz.' demekten sıkılıyordun [/B][B]Allah ise, hakkı açıklamaktan çekinmez. Bir de, onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit, perde ardından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allah'ın Resulüne eza vermeniz (doğru) olmadığı gibi, kendinden sonra zevcelerini nikâhla almanız da ebedî caiz değildir. Bu, Allah katında çok büyük günahtır."274[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Nazil olan bu âyet-i kerîmeyi, Peygamber Efendimiz, dışarı çıkıp halka okudu. Bunun üzerine Ezvac-i Tâhirat da perde arkasına çekildiler.275[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bundan sonra, neseb ve süt emme yönünden akraba olanlar ile hizmetçi ve hürriyetlerine kavuşmak için anlaşma yapmış bulunanlar dışmdakilerle Ezvac-ı Tâhirat gerektiği zaman, ancak perde arkasında konuşur, görüşürlerdi.276[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bir gün, Peygamber Efendimizin yanında Hz. Ümmü Seleme ile Hz. Meymûne bulunuyordu. Bu esnada âmâ olan Abdullah İbn-i Ümmî Mektum (r.a.) içeri girdi. Peygamber Efendimiz, hanımlarına, "Perde arkasına çekiliniz." diye emretti.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Onlar, "Yâ Resûlallah!.. O âmâ değil midir? Gözleri görmez ve bizi tanımaz." dediler.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimiz, "Siz de âmâ mısınız? Onu görmüyor musunuz?" diye buyurdu.277[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] MÜSLÜMAN KADINLARA TESETTÜRÜN EMREDİLMESİ[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bir kısım edebsiz münafıklar, köle kadınlara sataşırlardı. Zaman zaman şâir kadınları da, köle zannıyla rahatsız ederlerdi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bunların, mü'minlerin hanımlarını da rahatsız ettikleri olurdu. Neden böyle yaptıkları sorulduğunda ise, "Biz onları köle sanmıştık!" diyerek mazeret uydururlardı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bu hâdiseler üzerine, Müslüman kadınların örtünmelerini emreden şu âyet-i kerîme nazil oldu:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Ey Peygamber!.. Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, iç elbiselerinin üzerlerine cilbablarını [örtülerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp eza edilmemelerine daha uygundur."278[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] PEYGAMBERİMİZİN, HZ. CÜVEYRİYE'YLE EVLENMESİ[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye, Benî Müstalık Kabilesi Reisi Haris b. Ebî Dırar'ın kızı idi. Müreysi Gazasında alınan esirlerden biri de oydu. Kocası Müsafı b. Safvan, Peygamberimizin amansız düşmanlarından biriydi. Harbte öldürülünce, Hz. Cüveyriye dul kalmıştı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Esirler, mücâhidler arasında bölüştürüldüğü zaman, Hz. Cüveyriye, Sabit b. Kays ile amcası oğlunun hissesine düşmüştü.305[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye, Sabit b. Kays'la anlaşmış, kesişme yapmıştı. Tâyin edilen fidyeyi ödediği takdirde hürriyetine kavuşacaktı. Fakat, fidye ödeyecek imkânı yoktu. Bu sebeple Peygamber Efendimize müracaat etti ve fidye-i necatının ödenmesi hususunda yardım talebinde bulundu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, ona, "Sana, bundan daha hayırlı olan yok mudur?" diye sordu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Beklenmedik bir soruya muhatab olan Hz. Cüveyriye, birden şaşırdı. Hürriyetine kavuşmaktan, tekrar anne ve babasına, yurduna varmaktan daha hayırlı ne olabilirdi?[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bir anlık bir tereddütten sonra, "Yâ Resûiallah!.." dedi, "Hakkımda yapacağınız bundan daha hayırlı şey nedir?"[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimiz, "Senin fidye-i necatını ödemem ve seni zevceliğe kabul etmenidir." buyurdu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye bütün bütün şaşırdı. Esaretten kurtulduğu gibi, böylesine büyük bir şerefe de nail olacaktı. Bir an kendi âlemine daldı. Peygaımber Efendimizin yurtlarına varmadan birkaç gün önceki rüyasını hatırladı: Ay, Medine'den sanki yürüyüp gömleğine girmişti.306 Bir anlık şaşkınlıktan sonra, yüzünde sevinç alâmetleri belirdi. Peygamberimizin teklifine cevabı şu oldu:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Yâ Resûlallah!.. Eğer beni bu şerefe nail ederseniz, şüphesiz benim için bundan daha hayırlı bir devlet ve saadet olamaz!"307[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Haris b. Ebî Dırar'ın Müslüman Olması[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye'nin babası Haris b. Ebî Dırar da, o sırada, kızını kurtarmak için yanına develer alarak Medine'ye doğru yola çıkmış idi. Akik Vadisine varınca develerine baktı. Kıyamadığı ikisini, vadide iki dağ arasında kuytu bir yere sakladı. Sonra, Peygamber Efendimizin huzuruna geldi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Yâ Muhammedi.. Kızımı esir almışsınız. Şunlar, onun fidye-i necatıdır." diye konuştu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Kibriya Efendimiz, "Akik'te, filân dağlar arasında filân kuytuya saklamış olduğun iki deveyi neden getirmedin?" diye sordu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Haris, birden şaşırdı. Hiç kimse, develeri oraya saklamış olduğunu bilmiyordu. Artık beklemek manasızdı. Derhâl, "Ben şehâdet ederim ki, [/B][B]Allah'tan başka ilâh yoktur; muhakkak sen de Allah'ın Resulüsün! Vallahi, yaptığımı Allah'tan başka kimse bilmiyordu!" diyerek Müslüman oldu. Onunla birlikte,iki oğlu ve kavminden yanında bulunanlar da orada Müslüman oldular.'08[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamberimizin, Hz. Cüveyriye 'nin Fidye-i Necatını Ödemesi[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, Sabit b. Kays'a (r.a.) haber gönderip, durumu kendisine arzetti. Hz. Cüveyriye'yi kendisinden istedi. Sabit b. Kays tereddüt göstermeden, "Babam anam sana feda olsun yâ Resûlallah!.. Sana onu bağışladım!" dedi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Resûl-i Ekrem Efendimiz, fıdye-i necatını ödeyerek Hz. Cüveyriye'yi babasına teslim etti.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye 'nin, Peygamberimizle Evlenmesi[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Müslüman olan Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe kabul etmek ü-zere, Peygamber Efendimiz, onu, babası Haris b. Ebî Dırar'dan istedi. Baba Haris buna muvafakat gösterdi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimiz, 400 dirhem mehir vererek Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldı.309[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimizin Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldığını gören Ashab-ı Kiram, "Resûlullah'ın zevcesinin akraba ve taallûkatı artık esir kalmamalıdır." diyerek ellerindeki bütün esirleri serbest bıraktılar. Bu esirler arasında sâdece 100 tane kadın vardı.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bunun için Hz. Âişe der ki:[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] "Ben, kavmi için Cüveyriye'den daha hayırlı, daha mübarek bir kadın bilmiyorum!"310[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Gerçekten de, Hz. Cüveyriye bahtiyar bir kadındı. Bir günde, esir iken hem Resûl-i Ekrem Efendimize zevce olma şerefi ve saadetine erdi, hem de kavminin esaretten kurtulmasına sebep oldu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimizin Hz. Cüveyriye'yi zevceliğe aldığını duyan Müstalık Oğullarından birçok kimse de, bu mürüvvet ve âlicenablığa hayran kalıp, Medine'ye gelerek Müslüman oldular.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Peygamber Efendimizin bütün evliliklerinde ayrı ayrı hikmet ve maslahatlar vardır. Bu evliliğinde de içtimaî bir hikmet ve maslahatı göz önünde bulundurmuştur. O da, kalbleri kendisine ve İslâm'a ısındırmak, kabileleri akrabalık bağı kurarak etrafında toplamak, kendisine ve İslâm'a yardımcı kılmaktı. Malûmdur ki, insan bir kabileden veya bir aşiretten evlendiği zaman, onun ile o kabîle veya aşiret arasında bir yakınlık meydana gelir; bu da, tabiî olarak, onları o insanın yardımına koşturur.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] İşte, Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz. Cüveyriye'yle evlenmesinde bu maksat ve gayeyi gütmüştür. Ve bunda, görüldüğü gibi, muvaffak da olmuştur.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye 'nin Asıl Adı[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye'nin asıl adı "Berre" idi. Bu ismi beğenmeyen Resûl-i Ekrem Efendimiz, evlendikten sonra, ona cariyenin musağğarı olan ve "kadıncık" veya "kızcağız" mânâsına gelen Cüveyriye ismini taktı."1[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye, son derece ittika sahibi idi. Yoksullara, fakirlere karşı son derece şefkatli, merhametli davranırdı. Yemez, başkasına yedirir; içmez, başkasına içirirdi.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Bir gün Resûl-i Ekrem, odasına girerek, "Yiyecek bir şey var mı?" diye sormuştu.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye, "Hayır yâ Resûlallah!.. Yanımda yiyecek bir şey yok. Sâdece bir davar kemiği vardı ki, onu da kadın âzadhmıza sadaka olarak verdim!"312 cevabını vermişti.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] Hz. Cüveyriye, Hicret'in 57. yılında vefat etti. Bakî Mezarlığına defnedildi.[/B] [/SIZE][/FONT] [CENTER][FONT=Arial][SIZE=3][B] [COLOR=Blue]--------------------------------------------------------------------------------[/COLOR][/B][COLOR=Blue] [/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 265 İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 101.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 266 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; ibn-i Kesir,Tefsir, c. 3, s. 491.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 267 İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 101; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 354; İbn-i Kesir,Tefsir, c. 3, s. 491.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 268 Ahzab, 37-38.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 269Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 352. 270 Ahzab, 40.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 271Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 28-29.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 270 Müslim, Sahih, c. 2, s. 1051.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 273 Müslim, Sahih, c. 4. s. 151.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 274 Ahzab, 53.Müslim, Sahih, c. 4, s. 151.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 276 Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 177.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 277 İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 178.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 278 Ahzab, 59.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 306 İbn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 303.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 307 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 307; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 117.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 308 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 309 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 310 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 3, s. 308; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 177.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 311 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 118.[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][SIZE=3][B] 312 Ahmed İbn-i Hanbel, Müsrıed, c. 6, s. 430.[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][/CENTER] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Efendimizin Hz. Zeyneb ve Hz. Cüveyriye'yle Evlenmesi
Üst
Alt