Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz'(s.a.v)in dünyayı şereflendirdiği ay.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hacı anne" data-source="post: 28" data-attributes="member: 4"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Resûlullah Aleyhisselâtü Vesselâm'ın dünyayı şereflendirdiği Rebîülevvel ayına dâhil olduk çok şükür. İnsanlık şu gün Onun doğumu ile neler kazandığını enine boyuna tetkik etmeye, araştırmaya muhtaç. Bilhassa ümmetinin bu fikrî ameliyeye, Peygamberini tanımaya daha ziyâde ihtiyacı olduğu gün gibi âşikâr.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Doğduğunda, tüm hayatında ve daha sonra mahşerde Ümmetî Ümmetî diyen ve diyecek olan bir peygamber (A.s) ümmetinin en büyük felâketi, bu dünyada gafletle Nefsî Nefsî demesi ve Onun sünnetinden uzak kalması değil midir?</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Müslümanların diğer dinlerin mensuplarından farklı çok mühim bir özellikleri var: Müslümanlar iyiliğe, güzelliğe, hayra dâir ne varsa hepsini Resûlullahtan öğrenirler. Eğer bir Müslümanın Resûl-i Ekrem ile irtibatı kesilirse insanlıktan dahi çıkacak kadar manevî dünyası kararır. Çünkü Peygamberimiz hayatımızın her safhasını, sözgelimi evimizdeki mahrem bir hâlimizden bir ordunun veya devletin nasıl idare edileceğine kadar her şeyi sünnetiyle belirlemiş, gizli hiçbir şey bırakmamıştır.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Cenâb-ı Hak da Kur´ân da Onun sünnetine uymayı kendine olan sevginin ölçüsü olarak bildirmiştir. (3/31)</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Ümmetin helâki sünnetin terkiyle başladığı için, ümmetin fesâdı nebevî hayat tarzından uzaklaşmakla olduğu için değil midir , Şu ümmeti nasıl ümmetlikten çıkartabilirim? sorusunun acı meyveleridir hep nebevî hayat tarzına yapılan taarruzlar.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bu tehlike kendisine bildirildiği içindir ki Resûl-i Ekrem Efendimiz meâlen şöyle buyurmadılar mı? Ümmetimin fesâda uğradığı zaman, kim benim sünnetime sımsıkı yapışır, ve bir sünnetimi ihya ederse kendisine yüz şehîd diger bir rivayete göre ikiyüz sehit ecri ve mükâfâti verilir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Hudutsuz hamd olsun, öyle peygamber vârisleri ihsân etti ki, ümmet-i Muhammed mahvüperişan olmaktan kurtuldu. ve bizleri o varisi Rasül Rasülüllahin sünnetini ögretti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Onlara karanlık bir mâzî, bize parlak bir istikbâl nasîb oldu...</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">İşte şimdi tâze bir ümîd ve şevk ile Resûlullah (asm)?ı karşılamak zamânı...</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">SÜNNETE SARILAN ATEŞTEN KURTULUR</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Sünnet-i seniyyenin cehenneme nasıl kalkan olduğunu şu menkıbe çok güzel anlatır:</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Mâlik oğlu Enes (ra)den rivâyet edilmiştir: Bir kimse ona misafirliğe gitmişti. O misafir hikâye etmiştir ki: "Enes hazretleri yemekten sonra peşkirinin sararmış, solmuş, kirlenmiş olduğunu görür. Hizmetçi kıza: Şu kirli ve bulaşık peşkiri, bir an için olsun tandıra atıver! dedi. Anlayışlı kız hemen peşkiri ateşle dolu tandıra attı. Misâfirlerin hepsi de bu işe şaştılar, peşkirden dumanlar çıkacağını, yanıp kül olacağını bekliyorlardı. Bir müddet sonra hizmetçi kız, kirlerinden temizlenmiş, beyazlaşmış peşkiri tandırdan çıkardı. Orada bulunanlar: Ey aziz sahâbi! dediler. Bu peşkiri nasıl oldu da ateş yakmadı, üstelik bir de onu temizledi.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Enes dedi ki: Hz. Mustafa bu peşkire çok defa alnını, ağzını sildi de ondan. Sonra misafirler o hizmetçi kıza: O peşkiri efendinin emri ile götürüp ateşe attın, haydi diyelim ki efendin sırları biliyordu, ya sen ey hanım kız, böyle değerli bir peşkiri, 'Bu nasıl olur?' demeden hemen götürüp ateşe attın? Hizmetçi kız dedi ki: Kerem sâhibi kişilere güvenirim, ?ın has kullarından çok şey ümit ederim. Peşkir de ne oluyor? Bana böyle; 'Atıl ateşe!' diyeydi, hiç düşünmeden kendimi atardım."</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Mevlânâ Hazretleri Mesnevî?de menkıbeye şu nasîhati ilâve eder:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Ey ateşten ve azaptan korkan gönül, öyle bir el, öyle bir dudak sahibine yaklaş ki: O el ve ağız, peşkir gibi cansız bir şeye böyle bir yücelik, böyle bir şeref verirse, bir âşıkın rûhuna neler verir, ne feyizlerde bulunur? Kâbe?nin taşını, toprağını kıble yaptı. Ey can, sen de çalış, çabala, iyi işler yap da mana erlerinin ayağının toprağı ol!</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Enes Bin Mâlik?in peşkirinden alacağımız daha çok dersler var...</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bizim Resûlullah (asm)?ın mübârek eline dokunma imkânımız yok bu dünyada. Ama O?nun manevî eli her asırda insanlığın beşte birine maddî manevî şifâ, kalplere sevgili, akıllara muallim, nefislere terbiye edici oldu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Rebiülevveli mîlad yapıp O?nun o pâk ve muallâ eline yeniden uzanabilir, salâvat-ı şerifelere ağırlık vererek, Onun sünnetine daha ciddî yapışarak ın Habîbi?ne mahbûb bir fert olabiliriz.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Hem şimdi en çok O?na ve nûruna muhtâcız.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">İhtiyâcımızı, ilâcımızı doğru tesbît edelim...</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Rebiül-evvel ve veladet</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Birilerinin peygamberin hayatı diye ortaya koyduğu modele baktığımız zaman, şöyle bir tablo ortaya çıkar; hiç gülmeyen, hep somurtan, insanlarla hiç şakalaşmayan bir peygamber.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">İlk bakışta böyle bir kanaatin oluşması da normaldir. Zira öyle büyük bir şahsiyetin gülmesi, eğlenmesi, insanlarla şakalaşması, espri yapması mümkün mü diye düşünebilir kişi. Fakat O yüce peygamberin (as) hayatında latifeye bolca yer olduğunu rahatlıkla söylememiz mümkün.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Hz. Mevlana’ya ait bu konuda çok veciz bir sözden bahsedilir: “Bir insanın urucu/miracı ne kadar yüce ise, inişi de o nispette büyük olur.”</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Yani bir insan manen ne kadar yüce ise madden yani insanlar arasına karışması o ölçüde yüce ve kuşatıcı olur. Sahip olduğu manevi makam ona rol yapma ihtiyacını hissettirmez. Rol yapma gereğini duymaz. İnsanlar bana gereğince hürmet ve saygı göstermezlerse ben ne yaparım diye bir derdi olmaz onun. Her anında rabbiyle olan, kulların ne düşüneceğiyle meşgul olur mu hiç?</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bu tip ucuz “şahsiyetler” ancak bulunduğu makamı ehli olmadığı için “rol keserek” işgal eden kimselerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Aslında dostları da aynı peygamber gibi, yerinde ve zamanında bolca latife yaparlar.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bilen bilir, yaşayan unutmaz. Ama onların latifesinde de “hikmet” vardır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bir çoklarımız gibi ben de merak ederdim acaba Hz. Peygamber şakalaşır mıydı diye?</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Şunu öncelikle ifade edelim ki, Cenab-ı peygamber (as)’ın hayatında şakaya/latifeye bolca yer vardır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bu düşünceyi teyit babından Hz. Enes (ra) şöyle buyurur: “Resulüllah, çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanı idi.”</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Hz. Peygamber (as) şaka/latife yaparken belli ölçülere riayet ederdi:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">a– Şaka bile olsa sadece doğruyu söylerdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">b– Şaka da olsa gereksiz yerde münakaşa etmezdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">c– İnsanları korkutmazdı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">d– Alay ederek şakalaşmazdı.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Hz. Peygamber gibi O’nun engin müsamahasından olsa gerek, sahabe de şaka yapardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bunun bir çok misalinden en dikkat çekenlerden bir de Hz. Nuayman (ra)’dır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bu sahabe Resulüllah ile bile şakalaşmıştı: Medine’ye iyi veya yeni bir şey geldiği zaman onu veresiye satın alır ve Resulüllah (as)’a hediye ederdi. Borcunu ödeme zamanı gelince ödeyemezdi. Alacaklıyı alıp Hz. Peygambere götürür ve “Ya Resulullah ben bir vakit sana bir şey hediye etmiştim ya, onun parasını bu adama öde” derdi. Resulullah da: “Sen onu bana hediye etmiştin ama” deyince şöyle derdi: “Bu güzel şeyi sana laik görmüştüm, ama param yok ne yapayım.”</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Resulullah alacaklının parasını öderdi ama Nuayman’a hiç kızmazdı. Hatta bu sahabeyi ne zaman görse kendisini gülmekten alamazdı. Bu sahabenin bir sefer esnasında kendisini kızdıran sahabe “Süveybit”i kölem diye satması da onun meşhur şakalarındandır. (Bu hareket şaka da olsa yalan söylememek ölçüsüne ters düşse de bu sahabenin yapısı çok farklıdır.)</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">* Hz. Enes (ra)’dan: Bir adam Resulullah’a: “Ey ’ın resulü beni bir deveye bindir” deyince, Resulullah da ona: “Seni bir devenin yavrusuna bindireceğim” dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Adam: ”Ey ’ın resulü ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki) deyince.”</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Resulüllah (bütün develerin bir başka devenin yavrusu olduğunu kastederek): “Yoksa deveyi bir başka şey mi doğurdu?” buyurdu.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">* Hz. Enes (ra)’dan gelen bir rivayette: Resulüllah (as) kendisine “Ya Zü’l Üzüneyn” yani “ey iki kulaklı” diye hitap ederek, kedisiyle şakalaşırdı.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">*Ensar’dan mizahçı bir zat vardı. (Bir gün yanındakilerle şakalaşırken) Resulüllah elindeki çubuğu şaka yollu böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam: “Ya Resulellah canımı acıttın, kısas istiyorum” dedi. Resulüllah bunun üzerine: “Haydi kısasını yap” buyurdu. Adam: “Sizin üzerinizde gömlek var, oysa benim üzerimde gömlek yoktu. Gömleğinizi çıkarın” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber gömleğini çıkarıp böğrünü açtı. Adam Resulüllah (as)’ı kucaklayıp böğrünü öpmeye başladı ve: “Ben bunu arzu etmiştim ey ’ın resulü” dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Bu misalleri çoğalmak mümkün. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir insanın, beşer nevinin en yücesi bir zatın latife/şakasında da rahmet olduğu muhakkaktır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Veladet/doğum kandili dolayısıyla, O yüce peygamberin dünya hayatımızda; “alemlere rahmet” vasfından, ahirette de “şefaat–i uzma/en kapsamlı şefaat” vasfından doya doya yararlanmamızı dua ve niyaz ederek bütün Müslümanlarin Rabiül-evvel ayini dolayisi ile idrak edecegimiz veladet kandilini tebrik ederiz. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: green">Allah Ümmeti Muhammedin kurtulusuna vesile kılsın.</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hacı anne, post: 28, member: 4"] [SIZE=4][COLOR=green]Resûlullah Aleyhisselâtü Vesselâm'ın dünyayı şereflendirdiği Rebîülevvel ayına dâhil olduk çok şükür. İnsanlık şu gün Onun doğumu ile neler kazandığını enine boyuna tetkik etmeye, araştırmaya muhtaç. Bilhassa ümmetinin bu fikrî ameliyeye, Peygamberini tanımaya daha ziyâde ihtiyacı olduğu gün gibi âşikâr.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Doğduğunda, tüm hayatında ve daha sonra mahşerde Ümmetî Ümmetî diyen ve diyecek olan bir peygamber (A.s) ümmetinin en büyük felâketi, bu dünyada gafletle Nefsî Nefsî demesi ve Onun sünnetinden uzak kalması değil midir?[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Müslümanların diğer dinlerin mensuplarından farklı çok mühim bir özellikleri var: Müslümanlar iyiliğe, güzelliğe, hayra dâir ne varsa hepsini Resûlullahtan öğrenirler. Eğer bir Müslümanın Resûl-i Ekrem ile irtibatı kesilirse insanlıktan dahi çıkacak kadar manevî dünyası kararır. Çünkü Peygamberimiz hayatımızın her safhasını, sözgelimi evimizdeki mahrem bir hâlimizden bir ordunun veya devletin nasıl idare edileceğine kadar her şeyi sünnetiyle belirlemiş, gizli hiçbir şey bırakmamıştır.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Cenâb-ı Hak da Kur´ân da Onun sünnetine uymayı kendine olan sevginin ölçüsü olarak bildirmiştir. (3/31)[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Ümmetin helâki sünnetin terkiyle başladığı için, ümmetin fesâdı nebevî hayat tarzından uzaklaşmakla olduğu için değil midir , Şu ümmeti nasıl ümmetlikten çıkartabilirim? sorusunun acı meyveleridir hep nebevî hayat tarzına yapılan taarruzlar.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bu tehlike kendisine bildirildiği içindir ki Resûl-i Ekrem Efendimiz meâlen şöyle buyurmadılar mı? Ümmetimin fesâda uğradığı zaman, kim benim sünnetime sımsıkı yapışır, ve bir sünnetimi ihya ederse kendisine yüz şehîd diger bir rivayete göre ikiyüz sehit ecri ve mükâfâti verilir.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Hudutsuz hamd olsun, öyle peygamber vârisleri ihsân etti ki, ümmet-i Muhammed mahvüperişan olmaktan kurtuldu. ve bizleri o varisi Rasül Rasülüllahin sünnetini ögretti.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Onlara karanlık bir mâzî, bize parlak bir istikbâl nasîb oldu...[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]İşte şimdi tâze bir ümîd ve şevk ile Resûlullah (asm)?ı karşılamak zamânı...[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]SÜNNETE SARILAN ATEŞTEN KURTULUR[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Sünnet-i seniyyenin cehenneme nasıl kalkan olduğunu şu menkıbe çok güzel anlatır:[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Mâlik oğlu Enes (ra)den rivâyet edilmiştir: Bir kimse ona misafirliğe gitmişti. O misafir hikâye etmiştir ki: "Enes hazretleri yemekten sonra peşkirinin sararmış, solmuş, kirlenmiş olduğunu görür. Hizmetçi kıza: Şu kirli ve bulaşık peşkiri, bir an için olsun tandıra atıver! dedi. Anlayışlı kız hemen peşkiri ateşle dolu tandıra attı. Misâfirlerin hepsi de bu işe şaştılar, peşkirden dumanlar çıkacağını, yanıp kül olacağını bekliyorlardı. Bir müddet sonra hizmetçi kız, kirlerinden temizlenmiş, beyazlaşmış peşkiri tandırdan çıkardı. Orada bulunanlar: Ey aziz sahâbi! dediler. Bu peşkiri nasıl oldu da ateş yakmadı, üstelik bir de onu temizledi.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Enes dedi ki: Hz. Mustafa bu peşkire çok defa alnını, ağzını sildi de ondan. Sonra misafirler o hizmetçi kıza: O peşkiri efendinin emri ile götürüp ateşe attın, haydi diyelim ki efendin sırları biliyordu, ya sen ey hanım kız, böyle değerli bir peşkiri, 'Bu nasıl olur?' demeden hemen götürüp ateşe attın? Hizmetçi kız dedi ki: Kerem sâhibi kişilere güvenirim, ?ın has kullarından çok şey ümit ederim. Peşkir de ne oluyor? Bana böyle; 'Atıl ateşe!' diyeydi, hiç düşünmeden kendimi atardım."[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Mevlânâ Hazretleri Mesnevî?de menkıbeye şu nasîhati ilâve eder:[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Ey ateşten ve azaptan korkan gönül, öyle bir el, öyle bir dudak sahibine yaklaş ki: O el ve ağız, peşkir gibi cansız bir şeye böyle bir yücelik, böyle bir şeref verirse, bir âşıkın rûhuna neler verir, ne feyizlerde bulunur? Kâbe?nin taşını, toprağını kıble yaptı. Ey can, sen de çalış, çabala, iyi işler yap da mana erlerinin ayağının toprağı ol![/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Enes Bin Mâlik?in peşkirinden alacağımız daha çok dersler var...[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bizim Resûlullah (asm)?ın mübârek eline dokunma imkânımız yok bu dünyada. Ama O?nun manevî eli her asırda insanlığın beşte birine maddî manevî şifâ, kalplere sevgili, akıllara muallim, nefislere terbiye edici oldu.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Rebiülevveli mîlad yapıp O?nun o pâk ve muallâ eline yeniden uzanabilir, salâvat-ı şerifelere ağırlık vererek, Onun sünnetine daha ciddî yapışarak ın Habîbi?ne mahbûb bir fert olabiliriz.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Hem şimdi en çok O?na ve nûruna muhtâcız.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]İhtiyâcımızı, ilâcımızı doğru tesbît edelim...[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Rebiül-evvel ve veladet[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Birilerinin peygamberin hayatı diye ortaya koyduğu modele baktığımız zaman, şöyle bir tablo ortaya çıkar; hiç gülmeyen, hep somurtan, insanlarla hiç şakalaşmayan bir peygamber.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]İlk bakışta böyle bir kanaatin oluşması da normaldir. Zira öyle büyük bir şahsiyetin gülmesi, eğlenmesi, insanlarla şakalaşması, espri yapması mümkün mü diye düşünebilir kişi. Fakat O yüce peygamberin (as) hayatında latifeye bolca yer olduğunu rahatlıkla söylememiz mümkün.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Hz. Mevlana’ya ait bu konuda çok veciz bir sözden bahsedilir: “Bir insanın urucu/miracı ne kadar yüce ise, inişi de o nispette büyük olur.”[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Yani bir insan manen ne kadar yüce ise madden yani insanlar arasına karışması o ölçüde yüce ve kuşatıcı olur. Sahip olduğu manevi makam ona rol yapma ihtiyacını hissettirmez. Rol yapma gereğini duymaz. İnsanlar bana gereğince hürmet ve saygı göstermezlerse ben ne yaparım diye bir derdi olmaz onun. Her anında rabbiyle olan, kulların ne düşüneceğiyle meşgul olur mu hiç?[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bu tip ucuz “şahsiyetler” ancak bulunduğu makamı ehli olmadığı için “rol keserek” işgal eden kimselerdir.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Aslında dostları da aynı peygamber gibi, yerinde ve zamanında bolca latife yaparlar.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bilen bilir, yaşayan unutmaz. Ama onların latifesinde de “hikmet” vardır.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bir çoklarımız gibi ben de merak ederdim acaba Hz. Peygamber şakalaşır mıydı diye?[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Şunu öncelikle ifade edelim ki, Cenab-ı peygamber (as)’ın hayatında şakaya/latifeye bolca yer vardır.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bu düşünceyi teyit babından Hz. Enes (ra) şöyle buyurur: “Resulüllah, çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanı idi.”[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Hz. Peygamber (as) şaka/latife yaparken belli ölçülere riayet ederdi:[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]a– Şaka bile olsa sadece doğruyu söylerdi.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]b– Şaka da olsa gereksiz yerde münakaşa etmezdi.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]c– İnsanları korkutmazdı.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]d– Alay ederek şakalaşmazdı.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Hz. Peygamber gibi O’nun engin müsamahasından olsa gerek, sahabe de şaka yapardı.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bunun bir çok misalinden en dikkat çekenlerden bir de Hz. Nuayman (ra)’dır.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bu sahabe Resulüllah ile bile şakalaşmıştı: Medine’ye iyi veya yeni bir şey geldiği zaman onu veresiye satın alır ve Resulüllah (as)’a hediye ederdi. Borcunu ödeme zamanı gelince ödeyemezdi. Alacaklıyı alıp Hz. Peygambere götürür ve “Ya Resulullah ben bir vakit sana bir şey hediye etmiştim ya, onun parasını bu adama öde” derdi. Resulullah da: “Sen onu bana hediye etmiştin ama” deyince şöyle derdi: “Bu güzel şeyi sana laik görmüştüm, ama param yok ne yapayım.”[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Resulullah alacaklının parasını öderdi ama Nuayman’a hiç kızmazdı. Hatta bu sahabeyi ne zaman görse kendisini gülmekten alamazdı. Bu sahabenin bir sefer esnasında kendisini kızdıran sahabe “Süveybit”i kölem diye satması da onun meşhur şakalarındandır. (Bu hareket şaka da olsa yalan söylememek ölçüsüne ters düşse de bu sahabenin yapısı çok farklıdır.)[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]* Hz. Enes (ra)’dan: Bir adam Resulullah’a: “Ey ’ın resulü beni bir deveye bindir” deyince, Resulullah da ona: “Seni bir devenin yavrusuna bindireceğim” dedi.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Adam: ”Ey ’ın resulü ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki) deyince.”[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Resulüllah (bütün develerin bir başka devenin yavrusu olduğunu kastederek): “Yoksa deveyi bir başka şey mi doğurdu?” buyurdu.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]* Hz. Enes (ra)’dan gelen bir rivayette: Resulüllah (as) kendisine “Ya Zü’l Üzüneyn” yani “ey iki kulaklı” diye hitap ederek, kedisiyle şakalaşırdı.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]*Ensar’dan mizahçı bir zat vardı. (Bir gün yanındakilerle şakalaşırken) Resulüllah elindeki çubuğu şaka yollu böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam: “Ya Resulellah canımı acıttın, kısas istiyorum” dedi. Resulüllah bunun üzerine: “Haydi kısasını yap” buyurdu. Adam: “Sizin üzerinizde gömlek var, oysa benim üzerimde gömlek yoktu. Gömleğinizi çıkarın” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber gömleğini çıkarıp böğrünü açtı. Adam Resulüllah (as)’ı kucaklayıp böğrünü öpmeye başladı ve: “Ben bunu arzu etmiştim ey ’ın resulü” dedi.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Bu misalleri çoğalmak mümkün. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir insanın, beşer nevinin en yücesi bir zatın latife/şakasında da rahmet olduğu muhakkaktır.[/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Veladet/doğum kandili dolayısıyla, O yüce peygamberin dünya hayatımızda; “alemlere rahmet” vasfından, ahirette de “şefaat–i uzma/en kapsamlı şefaat” vasfından doya doya yararlanmamızı dua ve niyaz ederek bütün Müslümanlarin Rabiül-evvel ayini dolayisi ile idrak edecegimiz veladet kandilini tebrik ederiz. [/COLOR][/SIZE] [SIZE=4][COLOR=green]Allah Ümmeti Muhammedin kurtulusuna vesile kılsın.[/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günde beş vakit kıldığımız nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz'(s.a.v)in dünyayı şereflendirdiği ay.
Üst
Alt