- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Ebû Cendel Hadisesi

HUDEYBIYE denilen yerde, Mekkeliler'in temsilcisi Süheyl ile, on yıllık bir anlaşma imzalandı.
Bu anlaşmaya göre; o yıl Müslümanlar Mekke'ye girmeyeceklerdi.
Kabe'yi ertesi yıl ziyaret edeceklerdi.
Bir de Mekkeliler Müslüman olursa ve Medine'ye gelirse, geri teslim edilecekti.
Bu sonuncu şart Müslümanlar'ı çok üzdü.
Tam bu sırada yürek paralayan bir olay meydana geldi.
Mekkeliler'in sözcüsü Süheyl'in Ebu Cendel adlı bir oğlu vardı.Ebu Cendel Müslüman olmuştu. Bu yüzden babası ona çok işkence yapmış ayaklarına zincir vurmuştu.
İslâm şerefiyle şereflenmesine, müşrikler, ayaklarını zincire vurmakla karşılık vermiş ve onu hapsetmişlerdi.
Hz. Peygamber'in Mekke'ye geldiği duyulunca, Ebu Cendel bir yolunu bulup kaçmış, zincirleri sürükleye sürükleye kimsenin göremeyeceği yollardan binbir zorlukla Müslümanlar'ın ve Hz. Resûlullahın huzuruna çıka gelmişti.
O sırada babası Süheyl henüz Müslümanların karargâhında bulunuyordu..
Ebû Cendel, bizzat babasın kendisine revâ gördüğü dayanılmaz işkence ve eziyetlerden kurtulmak için kendisini Hz. Fahr-i Âlemin ayakları dibine atmış, ona iltica etmişti, ellerine kapandı:
- Kurtar beni ya Resûlûllah, diye inledi.
Kanayan yaralarını gösterdi. Zincirler ayaklarını parçalamış, kamçı darbeleri sırtını yırtmıştı. Ne var ki, az evvel yapılan anlaşma buna imkân vermiyordu. Nitekim, oğlunun geldiğini gören Süheyl, onu Peygamberimizden geri istedi:
"İşte! Barış şartları gereğince bana geri vereceğin kişilerden ilki budur Oğlumu bana vermezseniz, anlaşmayı bozarım, dedi.
Peygamber Efendimiz, "Biz, barış anlaşmasını henüz imzalamış değiliz" buyurdu.
Süheyl diretti:
"Vallahi" dedi, "ben de sizinle hiç bir madde üzerinde sulh olmam!"Süheyl'in bunu kabule asla niyeti yoktu, "Ben, bunu asla anlaşma dışında tutamam ve sana bırakamam" dedi.
Peygamber Efendimiz tekrar, "Hayır! Bunu benim hatırım için yapacaksın" buyurdu. Buna rağmen Süheyl inadından vazgeçmedi:
"Ben bunu asla yapamam."
Resûl-i Ekrem Efendimiz, iki müşkil durumla karşı karşıya kalmıştı. Hz Peygamber'in ricasını kabul etmedi. Ebû Cendel'i geri vermek demek, onu bile bile eziyet ve işkence çemberi içine atmak demekti. Vermediği takdirde, Kureyş heyeti anlaşmayı feshedecekti. Halbuki o birçok sebeplerden dolayı bunu istemiyordu. Ama herşeyden önce söz vermiş, anlaşma yapmıştı.
Müslümanlar ağlaştılar.
- Ebu Cendel'i geri verme ya Rasûlüllah, diye yalvardılar.
Elinde başka çaresi kalmayan Peygamber Efendimiz, teessür içinde Ebû Cendel'i babasına teslim etmek zorunda kaldı.
Ebû Cendel'in feryadı Müslümanların gönlünü dağlıyordu: "Yâ Resûlallah! Ey Müslümanlar! Siz, beni bana eziyet etsinler, işkencelere uğratsınlar diye mi, bunlara teslim ediyorsunuz? Siz benim eziyet çekmeme rıza mı gösteriyorsunuz?"
Hz. Peygamber çaresizdi. Sözünde durmak, Ebu Cendel'i vermek zorunda idi. Müslümanlar'ın içinde en çok Hz. Ömer üzgündü.
- Kâfirlere baş eğmeyelim, Ebu Cendel'i vermeyelim, diye sızlandıysa da, Hz. Peygamber onları teselli etti.
Bu anlaşmanın iyi sonuçlar vereceğini söyledi.Fakat, ne çare Ebû Cendel artık babasının merhametsiz pençesinde bulunuyordu. Acıklı feryadı, imdad dilemesi, Müslümanların gözlerini yaşlarla doldurdu. Ama, Hz. Resûlullah teslim etti diye seslerini çıkaramıyorlar, yapılan zulmü sinelerine çekiyorlardı. Hz. Resûlullah, teslim etmemiş olsaydı, Ebû Cendel'in bu feryad ve figânını imkânı yok cevapsız bırakmazlardı. Canları pahasına da olsa onu insafsız ellerden kurtarırlardı.
Peygamber Efendimiz, babası tarafından alınan Ebû Cendel'e şöyle buyurdu: - "Biraz daha sabret! Biraz daha maruz kaldıklarına göğüs ger! Bunların ecrini mükâfatını Allah'tan dile! Muhakkak Allah, senin ve yanında bulunan kimsesiz Müslümanlar için bir ferahlık, bir çıkar yol yaratır. Onlara vermiş olduğumuz söze vefasızlık edemeyiz" buyurdu.
Peygamber Efendigmizin dedigi gibi bu anlasma iyi sonuclar verdi. Çok geçmeden binlerce insan bu barışı fırsat bildi; kafileler halinde gelip, Müslüman oldu. Müslümanlar'ın sayısı kısa zamanda iki misline çıkmıştı. Allah elçisinin yaptığı her işte binlerce hikmet, sayısız incelik vardı. Hudeybiye anlaşmasını yenilgi sananlar, bunu daha iyi anladılar. Peygamber Efendimiz'e daha çok bağlandılar..
(Alıntı)