Selamun Aleykum kardesim Muhabette baslamadan sizin ile sevdigim bir YAZIYI paylasmak istiyorum musaadeniz ile...
Her insan “Bu dünya nedir..? Niçin yaratıldım..? Saadet yolu hangisidir…? Nasıl yaşamalıyım..?Ve nasıl bu fani aleme veda etme hazırlığı içinde olmalıyım..? “ Gibi soruların cevabını aramalıdır.
Çünkü ona bu düşünme ve idrak etme cihazlarını Allah cc vermiştir. Peki insan tüm bu soruların cevaplarını nerede arayacak ve bulacaktır?
Yüce Rabbimiz ,kullarına olan sevgisi sebebiyle,onlara sonsuz bir hayat hazırlamış, Cenneti yaratmış ,ve bu güzellik ülkesini sayısız nimetlerle donatmıştır ..
Bu nimetlerin benzerini tatmaları ve Rablerini tanıyıp ibadet etmeleri için de onları dünyaya göndermiştir.
Ayrıca kendilerini sonsuzluk diyarına götürecek Rehberler göndermiş,
Ve Kur’an-i Kerim gibi bir yol haritası,bir kılavuz kitap vermiştir.
Evet,Kur’an,insanoğlunun son ilahi kılavuzu..
Hazreti Muhammed izinden gidilecek son ilahi Rehberdir..
Kur’an bir Rahmet sağanağı ..Her yönüyle Allah’ın geniş Rahmetini anlatan ve Tüm insanlığın üzerine yağan bir Rahmetdir..
Fakat Kur’an sadece ,Onu okuyan ve yaşayan için Rahmettir..
Yoksa evinde,arabasinda onu koruyucu, bir sus bir sembol gibi tutanlar icin degil...
Kur’an’daki Ayetler doğrudan insana hitap eder..
İnsan bu hitabın önünden sağa-sola kaçarsa kendine yazık etmiş olur..Yüzüne karşı okunan ayetlere yüzünü çeviren, ayetleri hafıfe alan insan helak olmuştur..
Ey Rabbim! İlk emri oku olan bu yüce kitabı emrin üzerine yıllarca okudum durdum.
Ancak neden yaratıldığımı, bu dünyaya niçin gönderildiğimi ve ölüm sonrasında nereye gideceğimi, nelerle karşılaşacağımı pek düşünemedim. Taa ki bir gün sana olan aşkıyla yanıp tutuşmuş o güzel kulunu tanıyana dek!..
Birlikte yolculuk yapacaktık . Senin nimetlerine hamd ederek oturdu yanıma.
Yüzü nasıl da ışıl ışıldı. Ama gözlerinde ki kızarıklık, bakışlarında ki hüzün, o düşünceli duruşu bir şeyler anlatıyordu.
Mutlaka bir derdi var bu amcanın diye düşündüm. Acaba sorsam konuşsan anlatır mı ki derdini , diye düşünmeye kalmadan baktım gözlerinin yaşı çoktan akmış yanaklarını ıslatmıştı. Buruk bir gülümsemeyle
-Afedersin oğlum! Dedi. Rahatsız etmiyorum ya seni?
-Yok amcacım rahatsız olmadım ancak merak ettim galiba bir sıkıntınız var sizin dedim.
-Yok evladım iyiyim ben. Sağol dedi.
-İyi de amca niye ağlıyorsun o zaman dedim.
- Okuduğum bazı ayetler aklıma geldi de birden onları düşündüm ve ağlayıverdim, kusuruma bakma yavrum dedi.
Cebinden mendilini çıkardı , Gözyaşlarını sildi.
Şaşırmıştım.
Ben de yıllardır Kur-an okurum ama hiç böyle ağlamaklı olmamış, düşüncelere dalmamıştım.
Adam durup dururken okuduğu ayetleri düşünüyor ve ağlıyordu.
Alah Allah deli mi ne ?
-iyi de amcacım nolmuş ki o ayetlere ağlıyorsun. Bak biz de okuyoruz o ayetleri ne güzel!..
Ama biz senin gibi dertlenmiyoruz. Aksine hayatın tadına varıyoruz. Hem okuyor hem eski yaşantımıza devam ediyoruz dedim.
-Allah kabul etsin evladım dedi. Demek ki siz de okuyorsunuz Rahmanın ayetlerini. Ne güzel. Okuyun yavrum okuyun dedi. Bakın Rabbimiz nasıl da bizlere yolun en doğrusunu bildirmiş, günahlara dalmaktan, sapıtmaktan, küfre, şirke düşmekten korunalım diye o kitabı bize rehber kılmış.
O kitap ki her derde, her müşküle deva, musibet, hastalık, her ne varsa şifadır.
Onu okuyan, anlayan yaşayan dünya dertlerinden kurtulmuş, ahireti içinde büyük yatırım yapmıştır dedi.
-Pek anlayamadım amcacım dedim. Nasıl yani her derde deva, şifa oluyor.
Hiç dünya derdi biter mi amcacım dedim. Benim bildiğim tanıdığım çok kimseler var ki bu Kur-an ı okurlar okurlar okurlar ama onların ne dertleri bitiyor, ne de sıkıntıları…
Bak ben de okuyorum, her gün olmasa da ara sıra…
Ya da nerde bir ölü mevlidi var, yedisi, kırkı, elliikisi, senesi … hiç kaçırmam valla. Hep dinlerim. Ama hepsi bu! Kur-an okunupta bitikten sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz. Değişen bişey olmaz hiç!..
Bir sıkıntımız olduğunda ya falcıya gideriz, ya da ağzı laf yapana.. Onlar anlatııııır biz dinleriz, biz anlatırıııız onlar dinler!
-Ah yavrum dedi amca. Belli ki siz de Kur-an meali, tefsiri hiç okumamış ve dinlememişsiniz.
Bu Kur-an manası anlaşılmadan da okunsa mutlaka şifalıdır.
Nasıl ki suyu meydana getiren oksijen ve hidrojeni bilmiyor olsakta içtiğimizde ondan mutlaka faydalanırız.
Kur-an da öyle. Ancaaaaak bir hidayet kitabı olan Kur-an, manası da açıklanarak okunursa tüm dertlere deva olur ve ancak manası öğrenilerek okunan Kur-an yaşanılabilir.
Her sözüyle Allah kelamı olan bu Kur-an ancak yaşandığı sürece de bizi kurtuluşa götürür.
Kur'an'ı anlayarak okuyanlar, yaşayanlar yükselmişler. Ona aykırı hareket edenler geri kalmışlardır.
Kur'an-ı Kerim anlaşılmak için indirilmiştir; Kur'an anlamayanları kınar; bak şu ayet mealleri ne diyor:
"Kendilerine indirilen şeyi insanlara açıklayasın diye, sana zikri, Kur'an'ı indirdik. Umulur ki bunu düşünürler."
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı, yoksa kalbleri üzerinde kilitler mi var?"
"Biz Kur'an'ı anlaşılmak için, zikir için kolay kıldık, anlayan yok mu?"
-Görüyoruz ki Rabbimiz kur-anı okuduktan sonra düşünmemizi , onu anlamamızı ve yaşamımızın tamamını Allah’a has kılmamızı emrediyor.
Kur-an’ı anlamadan, düşünmeden okuya okuya hakla batılı karıştırır hale gelmişiz. Bu ise sapkınlıktır.
Bu durumda olanları Kuran dünya ve ahiretini kaybedenler olarak zikreder.
- Haklısın amcacım. dedim “Elhamdulillah bizde müslümanız ama Kur-an ı nasıl bir hayat tarzı yapacağız? bindörtyüz kusur sene önce gelen bir kitapla yaşamımızı nasıl belirleyeceğiz dedim. Baksanıza bir çevrenize insanların çoğu dünyanın modern! yaşantısına ayak uydurmuşken!..
amca sözümü kesti!..Ve:
-İyi ama hamdın tamamına layık gördüğümüz Allah ‘mı yanlış biliyor? Bizim ileriyi gördüğünüz kadar, (haşa) ileriyi bu günleri Allah göremedi iddiasında mıyız yoksa ?
“Sizin dininizi kemale erdirdim.Yaşam tarzı olarak ta İslam’ı beğendim,uygun buldum” ilahi buyruğundan ne anlamamız gerekiyor? Dedi.
-Bizler Kuran’ı anlamadan, hayatımıza yansıtmadan okuyup okuyup kapattığımız için,
ne yazık ki gerçek İslamdan uzaklaşmış şunun bunun yasalarına, fikirlerine düşüncelerine göre evlenir, ticaret yapar, yaşam tarzımızı belirler olmuşuz.
Ve tüm bunlara rağmen, ölünce İslam yasalarına göre defnedilmeyi ve salih Müslümanlarla aynı ödülü , muameleyi umar olmuşuz. Bak kitabımız bu kimseleri nasıl uyarıyor:
“…Yoksa Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkarmı ediyorsunuz? İçinizden öyle yapanların görüp göreceği dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir.Kıyamet günü ise en şiddetli azap onları bekliyor.Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Dikkatlice dinliyordum amcayı. Kuran ı yıllardır okumuş ve dinlemişltim ama tek bir ayetin bile manasını bilmediğimi yeni fark etmiştim.
-Amca dedim. Haklısın. İnsan ne okuduğunu merak etmeli, öğrenmeli. Bak ben bu anlattıklarını ilk defa duyuyor ve şimdi düşünüyorum.
-Evet yavrum dedi amca. Ve devam etti:
-Bak, Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi. Yıkık, perişansınız.
Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz.
Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.
Herkes sizden uzak, herkes size kırgın düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz.
Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:
‘Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı’
(Duha-3)
Kim kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin.
Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya, ne gam!
Bu ne büyük ferahlık değil mi?
-haklısın amcacım dedim. Ne güzel anlatıyorsun. Bak ben bu ayeti de hiç duymamıştım.
Amca devam etti:
- Farzet ki başınızda ağır bir dert var.
Sanki hiç bitmeyecek gibi geliyor.
Sanki bu sorun hayatınızın sonunu hazırlıyor gibi.
İşte o an ayeti kerime yetişiyor imdada:
‘Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var! Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var! ‘
(İnşirah-5/6)
Garantiyi veren! Allah cc Hem de ne garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği
‘mutlaka’ ifadesi ile pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor.
Ayet; kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu,
çözümün sorunda gizli olduğunu da fısıldıyor.
-Ah be amca dedim . Bunlar ne güzel ayetler böyle!
-Elbette yavrum dedi. Rabbine iman etmiş, teslim olmuş müminler o nun ayetleriyle şifa bulurlar. İyi günde de dar günde de rahmanın ayetleri ferahlatır kalpleri.
Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize.
Bir tutamak arıyorsunuz. Ayeti kerime el veriyor size:
‘Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız;
oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi
seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır.O bilir, siz bilmezsiniz.
(Bakara-216)
Amca bir ara durdu. Konuşmadı. Yorulmuştur heralde dedim. Ben de sustum. Sonra onun titreyen ellerini gördüm. Baktım iki damla gözyaşı yine yanaklarına dokuluyordu..
Derin düşüncelere daldığım bir sırada amcanın sesiyle kendime geldim. Sanki içimden geçenleri okumuşçasına şöyle dedi:
- Bilmiyor musun “Allah tevbe edenleri sever.” (Bakara: 222)
- O (cc) tövbe edeni, iman edip salih amel işleyerek doğru yola gireni bağışlayacağını vaadetmiştir.
-Bak evlat! her kim bütün dünyevi dertleri bırakıp sadece Allah’ı razı etme meselesini kendine dert yaparsa;
Allah-u Teâlâ onun, bütün sıkıntılarını feraha çevirir.
Ne mutlu, derdi sadece Allah olanlara! Ne mutlu, sadece Allah’ın rızasını tahsil için yaşayanlara! Ne mutlu onlara...
Söylemek istediğim çok şey vardı ama konuşamadım. Boğazımda bir düğüm, öylece kalakaldım. Yıllardır okuduğum Kur-an’dan ne kadar da uzakmışım! Ey Rabbim! Ben! Ben nasıl bir müslümandım?
Kur'an'a sahip çıkmak demek, onu kadifelere sarıp, cinlere, şeytanlara mani olsun diye yataklarımızın başına asmak, çeyiz sandıklarında ihtimamla korumak değilmiş.
Mutlaka bir yerlere asılacaksa o, mânevî hayatımızı mahveden ifritleri kovmak için kalblerimizin en mûtena köşesine asılmalıymış.
Affet Ya Rabbi! Sen' in biz diriler için indirdiğin o mübarek emaneti ölü kitabı yaptığımız için affet!..
Affet Ya Rabbi!...