Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
İslami Soru ve Cevaplar
Doğru iman ve imanı korumak
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ömr-ü diyar" data-source="post: 6835" data-attributes="member: 376"><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: Ahirette kurtulmak neye bağlıdır?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Bazıları Allah’a inanan herkesin Cennete gideceğini sanıyor. Bu çok yanlıştır. Amentü’deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az da olsa, hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine Cennete girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari, Müslim]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya binip gidiyor. Bir vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allahü teâlâ, doğruyu azıcık merak edene, doğruyu arayana doğru yolu yani hakiki İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şûra 13], Allah sözünden dönmez. (Al-i imran 9)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Demek ki bâtıl yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar. Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri arttırmak, insanın gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır. Ancak, doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Mutezile ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar. Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar. Ehl-i sünnete göre, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba kavuşur. Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000 = bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı, diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.) [Deylemi]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: İmanın doğru olması için gerekli şartlar nelerdir?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İman doğru olmadıkça, ibadetlere sevab verilmez. Onun için, doğru imanı öğrenip ona göre iman etmek şarttır. İmanın doğru olması için gerekli şartlardan bazıları:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>1- İmanda sabit olmak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Üç yıl sonra İslamiyet’i bırakıp Hıristiyan olacağım diyen, o anda dinden çıkıp kâfir olur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>2- Havf ve reca arasında olmak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allah’ın azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek gerekir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>3- Can boğaza gelmeden iman etmek:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Ölürken, ahiret hallerini gördükten sonra kâfirin imanı geçerli olmaz; fakat o anda da, müslümanın günahlardan tevbesi kabul olur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>5- Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allah’ın bildirdiğini peygamberin veya evliyanın da bilebileceğine inanmak gerekir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>6- Kâfirliğe sebep olan bir şeyi kullanmamak ve söylememek:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Mesela haç takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>7- Dini bir hükümde şüphe etmemek:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Mesela namaz ve tesettür farz mı, şarap haram mı diye tereddüt etmemek gerekir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>8- İtikadını İslam dininden almak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Tarihçilerin, felsefecilerin değil, Resulullahın bildirdiği ve Ehl-i sünnet âlimlerinin açıkladığı şekilde iman etmek.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>9- Amentü’deki altı esasa inanmak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak gerekir. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür. İmanın şartını beşe indiren ve yediye çıkaran sapıklar varsa da, imanın şartlarından herhangi birini inkâr eden veya yeni şart ilave eden kâfir olur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>10- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sevgi ve nefreti yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları dost edinmek, Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir. Mesela Sokrat’ı sevmek, imam-ı Gazali’ye düşman olmak gibi.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>11- Ehl-i kitabın da cehennemlik olduğuna inanmak:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Onların cennete gireceğine inanan kâfir olur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>12- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad etmek:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Bu itikattan bazıları şunlardır:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>1- Allahü teâlâ zamandan, mekândan münezzehtir. (Allah Arş’a oturdu) demek küfürdür.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>2- Allahü teala hiçbir şeye benzemez. Mesela eli var, ayağı var, yürür iner, çıkar gibi insanlara benzetmek küfür olur.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>3- Muhammed aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez. (Nebi gelmez; ama resul gelir) gibi şeyler söylemek küfürdür.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>4- Ehl-i kıbleye [namaz kılan Müslümana], işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları affedebilir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>5- Cennetteki Müslümanların Allahü teâlâyı göreceğine inanmak. Mutezile buna inanmaz.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>6- İman ya vardır, ya yoktur, artıp eksilmez. Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>7- Kur’an-ı kerim mahlûk [yaratık] değildir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>8- Mest üzerine mesh etmek caizdir. Caiz değil diyen Ehl-i sünnet olamaz.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>9- Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>10- Mucize ve keramet haktır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>11- Sahabenin hepsini sevip, hiçbirini kötülememek; çünkü hepsi cennetliktir. (Hadid 10)</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>12- Ebu Bekr-i Sıddık, Eshab-ı kiramın en üstünüdür.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>13- Ruh ölmez. Kâfir ve müslüman ölülerin ruhları işitir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>14- Kabir ziyareti caizdir. Kabirdeki peygamber, şehit ve evliya zatlardan yardım istemek caizdir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>15- Kabir suali ve kabir azabı haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>16- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>17- Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere bağışlamanın caiz olduğuna, bu sevabların ve duaların ölülere ulaşarak, azaplarının azalmasına veya kalkmasına sebep olacağına inanmak.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>18- Öldürülen, intihar eden eceliyle ölmüştür.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>19- Peygamberler küçük büyük, hiçbir günah işlemez.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>20- Cennet ve cehennem ebedi yani sonsuzdur. Cennet ve cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>21- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak. Birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. (Dürr-ül-Muhtar haşiyesi)</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>22- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve diğer bildirilenlere inanmak.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>23- Sultana, halifeye isyan caiz değildir. (Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alındı.)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İmanından şüphe etmek</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: Kitaplarda, (Şimdi imanım var mı veya imanım devam edecek mi diye şüphe etmek küfür olur) denirken, (Son nefeste imansız gitmekten korkmak gerekir, korkmayan imansız gider) de deniyor. Bunların ikisi aynı değil mi?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Hayır, aynı değildir. İbadetleri yapan kimse, imanının bozulmasında şüphe eder ve günahım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz diye düşünürse, imanının kuvvetli olduğu anlaşılır. İmanının devam edeceğinden şüphe eden kâfir olur. Şüphe etmeyi beğenmezse, mümin olduğu anlaşılır. (Bezzaziyye)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İmanı olduğundan veya imanının hep devam edeceğinden şüphe etmek caiz değildir, küfür olur. Mümin şimdiki ve gelecekteki imanı hakkında hiç şüphe etmemeli, ölünceye kadar imanlıyım demelidir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Son nefes için ise, korku ve ümit arasında olmalı. Son nefeste imansız gitmekten korkmak, şüphe değil iman alametidir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Son nefeste imansız gitmekten korkmayan, imansız ölür) buyurmuştur; çünkü son nefese kadar bu imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli değildir. Bunun için, daima korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak, dinimizin bütün emirlerini yapmak ve Allah’ın rahmetinden de ümit kesmemek gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Havf ve reca [korku ve ümit] arasında bulunan mümin umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İmanı korumak için</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: En kıymetli nimet iman olduğuna göre, bunu korumak için ne yapmak gerekir?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İmanı korumak için şunlara uymak gerekir:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>1- Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler, gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayri müslimlerin hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler; ama kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>2- Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin gaybı bilmez. Ancak Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi, kerameti inkâr etmek caiz değildir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>3- Haramı haram, helalı helal bilmek yani kabul etmek. Kasten, harama helal, helale haram diyen dinden çıkar.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>4- Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak gerekir. Kur’an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından emin olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini garanti Cehennemlik bilmemeli. Bir hadis-i kudsi meali:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Bir âyet meali:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O sonsuz af ve merhamet sahibidir.) [Zümer 53]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>6- Allah’ın azabından emin olmamalı, rahmetinden de ümit kesmemeli! Bir hadis-i şerif meali:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>7- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Bu, imanın temelidir. Bir hadis-i şerif meali:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(İmanın temeli Müslümanları sevmek ve Allah düşmanlarını sevmemektir.) [İ. Ahmed]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Yer ve göklerdeki bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>8- İmanın makbul olması ve korunması için gerekli şartlardan bazıları da şunlardır:</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Tevekkül farzdır. </strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Zaruri olarak ve icma ile bilinen, inanılacak şeylerde, kıyas olmaz. Bunlarda ictihad veya kıyas edip yanılan kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile bildirilmemiş olan iman bilgilerinde ictihad edip de yanılan, kâfir olmaz ise de, bid'at sahibi olur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İman artıp eksilmez. Yani iman edilmesi gereken şeyler yönünden artıp eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İtikadını İslam dininden almak. Resulullah efendimizin bildirdiği şekilde iman etmek.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimseyi Allah dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Melekler, kâfirlerin dediği gibi, Allahü teâlânın ortakları veya kızları değildir. Günah işlemezler. Meleklerde erkeklik dişilik yoktur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Kur’an-ı kerimdeki veya diğer din kitaplarımızdaki dini bir hükümden şüphe etmemek: Mesela tesettür acaba farz mı diye şüphe etmemek.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Helal da haram da rızktır. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Elfaz-ı küfürden bir sözü, anlamını kabul etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani şaka olarak veya güldürmek için söylese yine küfür olur. Mesela şakadan ben peygamberim dese küfür olur.]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü söyleyene kâfir dememelidir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Bu kâinat sonradan yaratılmıştır. [Felsefeciler, bunu kabul etmiyor, kâinat böyle gelmiş, böyle gider diyerek kâfir oluyorlar.]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra sırası ile diğer üç halifedir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid suresi 10)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allahü teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i kerimelere inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Çünkü insanların işlerini Allahü teâlâ yaratır, fakat insana da irade-i cüziye vermiş, yaptığından sorumlu tutmuştur.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Hiç kimse, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.) [Araf 34]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İntihar eden müslümanın namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Öldükten sonra herkes dirilecektir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için kabir azabı vardır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Müminlerin, Cennete girmesi Allah’ın fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti hak edemez.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller mizanda tartılacaktır.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir. Dağlar kadar büyük günahı olanlar da, az veya çok şefaate kavuşacaktır. Affa ve şefaate kavuşanlardan başka bütün günahkârlar, günahlarının cezalarını çekeceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime inanmayan, ona kavuşamaz) buyuruldu. (Şir’a)</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Kıyamet alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa gökten iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş çıkar.) [Müslim]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da, Ehl-i sünnet itikadındandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi, İ. Asakir]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>[Bu bilgilerin hepsi, Fıkh-ı ekber, Emali, R. Nasıhin, Mektubat-ı Rabbani, Feraidül fevaid kitaplarından alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise kaynağı sonunda bildirildi.]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Doğru itikadın önemi</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: İtikad üzerinde çok durmanızın sebebi nedir?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Çünkü, itikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, [riya ile] yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. Ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. İşte bu kadar önemli olduğu için Ubeydullah-i Ahrar hazretleri (Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmeyiz) buyuruyor.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İtikadı düzgün olan</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: İtikadı düzgün Müslümanlar Cehenneme girmez deniyor. Günahları ne olacaktır?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Haramlardan kaçan ve ibadetlerini yapan Müslüman Allah’ın dostudur. Allah dostunu Cehenneme koymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>(Vallahi, Allah dostunu ateşe atmaz.) [Cami-us-sagir]</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Eğer Müslümana küfre düşmemişse, dünyada çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret olur, şefaate de kavuşur ve Cehenneme hiç girmez.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Ehl-i sünnet yolunun iki esası</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: Ehl-i sünnet bilgilerinin bozulmadan günümüze kadar gelmesinin sebebi nedir?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Ehl-i sünnet âlimlerinin gayretleri sayesinde bozulmaktan korunarak gelmiştir. Ehl-i sünnet âlimleri şu iki şeye titizlikle riayet etmişlerdir:</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Birincisi: Olduğu gibi muhafaza edip, ondan hiçbir şey çıkarmadılar.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İkincisi: Ona bir şey ilave etmediler. Yani sünnete uyup, bidate karşı çıktılar.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sünnete uymak demek, İslam’a uymak demektir; ama bildirildiği şekilde, hiç değiştirmeden uymak gerekir. Onun için Ehl-i sünnet âlimleri, Resulullah’tan gelene, hiçbir şey ilave etmemişler, bir şey de çıkarmamışlardır. Metni aynen almışlar, ona şerhler yapmışlar yani açıklamışlardır. İşte bu sebeple, Ehl-i sünnet bilgileri günümüze kadar bozulmadan gelmiştir.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İmanı muhafaza</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Sual: İmanı muhafaza etmek için nelere dikkat etmeli?</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>CEVAP</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>İman, beş katlı bir kaleye benzer. Bunlar, bakır, demir, tunç, gümüş ve altın katıdır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>1- Bakır katı, edeblerdir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>2- Demir katı, sünnetlerdir.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>3- Tunç katı, farzlardır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>4- Gümüş katı, ihlâstır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>5- Altın katı, Allahü teâlâya yakınlıktır.</strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Edebleri gözetmeyen, sünnete yol bulamaz. Sünnete uymayan, farza yol bulamaz. Farzı tutmayan, ihlâsa yol bulamaz. İhlâsı olmayan da, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmaya yol bulamaz.</strong></strong></span></p><p> <span style="color: SlateGray"><strong><strong></strong></strong></span></p><p><span style="color: SlateGray"><strong><strong>Demek ki, son yani beşinci kata çıkabilmek için, sırayla, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü katlardan geçerek çıkmak gerekir. Bunlara uğramadan, bir anda beşinci kata çıkılmaz</strong></strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ömr-ü diyar, post: 6835, member: 376"] [COLOR=SlateGray][B][B]Sual: Ahirette kurtulmak neye bağlıdır? CEVAP Bazıları Allah’a inanan herkesin Cennete gideceğini sanıyor. Bu çok yanlıştır. Amentü’deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Bunun için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az da olsa, hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine Cennete girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari, Müslim] Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya binip gidiyor. Bir vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir. Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Kâbe’ye gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis olsa da Kâbe’ye varamaz. Allahü teâlâ, doğruyu azıcık merak edene, doğruyu arayana doğru yolu yani hakiki İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut 69, Şûra 13], Allah sözünden dönmez. (Al-i imran 9) Demek ki bâtıl yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar. Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri arttırmak, insanın gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır. Ancak, doğru itikadı, yani ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. Mutezile ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan bir parçadır. Onlara göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur, yani iman X amel diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice de sıfır olur diyorlar. Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul değil diyorlar. Ehl-i sünnete göre, amelsiz iman makbul, imansız amel makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel X ihlas denebilir. Ancak amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden dolayı sevaba kavuşur. Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile çarpılınca netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer ekmek versek, 1x1000 = bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli olduğu için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek verse bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari] Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hazret-i Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı, diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Benden sonra, Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana “Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.) [Deylemi] Sual: İmanın doğru olması için gerekli şartlar nelerdir? CEVAP İman doğru olmadıkça, ibadetlere sevab verilmez. Onun için, doğru imanı öğrenip ona göre iman etmek şarttır. İmanın doğru olması için gerekli şartlardan bazıları: 1- İmanda sabit olmak: Üç yıl sonra İslamiyet’i bırakıp Hıristiyan olacağım diyen, o anda dinden çıkıp kâfir olur. 2- Havf ve reca arasında olmak: Allah’ın azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek gerekir. 3- Can boğaza gelmeden iman etmek: Ölürken, ahiret hallerini gördükten sonra kâfirin imanı geçerli olmaz; fakat o anda da, müslümanın günahlardan tevbesi kabul olur. 4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek: Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır. 5- Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir: Allah’ın bildirdiğini peygamberin veya evliyanın da bilebileceğine inanmak gerekir. 6- Kâfirliğe sebep olan bir şeyi kullanmamak ve söylememek: Mesela haç takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir. 7- Dini bir hükümde şüphe etmemek: Mesela namaz ve tesettür farz mı, şarap haram mı diye tereddüt etmemek gerekir. 8- İtikadını İslam dininden almak: Tarihçilerin, felsefecilerin değil, Resulullahın bildirdiği ve Ehl-i sünnet âlimlerinin açıkladığı şekilde iman etmek. 9- Amentü’deki altı esasa inanmak: Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak gerekir. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür. İmanın şartını beşe indiren ve yediye çıkaran sapıklar varsa da, imanın şartlarından herhangi birini inkâr eden veya yeni şart ilave eden kâfir olur. 10- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak: Sevgi ve nefreti yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları dost edinmek, Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir. Mesela Sokrat’ı sevmek, imam-ı Gazali’ye düşman olmak gibi. 11- Ehl-i kitabın da cehennemlik olduğuna inanmak: Onların cennete gireceğine inanan kâfir olur. 12- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikad etmek: Bu itikattan bazıları şunlardır: 1- Allahü teâlâ zamandan, mekândan münezzehtir. (Allah Arş’a oturdu) demek küfürdür. 2- Allahü teala hiçbir şeye benzemez. Mesela eli var, ayağı var, yürür iner, çıkar gibi insanlara benzetmek küfür olur. 3- Muhammed aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez. (Nebi gelmez; ama resul gelir) gibi şeyler söylemek küfürdür. 4- Ehl-i kıbleye [namaz kılan Müslümana], işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları affedebilir. 5- Cennetteki Müslümanların Allahü teâlâyı göreceğine inanmak. Mutezile buna inanmaz. 6- İman ya vardır, ya yoktur, artıp eksilmez. Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. 7- Kur’an-ı kerim mahlûk [yaratık] değildir. 8- Mest üzerine mesh etmek caizdir. Caiz değil diyen Ehl-i sünnet olamaz. 9- Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak. 10- Mucize ve keramet haktır. 11- Sahabenin hepsini sevip, hiçbirini kötülememek; çünkü hepsi cennetliktir. (Hadid 10) 12- Ebu Bekr-i Sıddık, Eshab-ı kiramın en üstünüdür. 13- Ruh ölmez. Kâfir ve müslüman ölülerin ruhları işitir. 14- Kabir ziyareti caizdir. Kabirdeki peygamber, şehit ve evliya zatlardan yardım istemek caizdir. 15- Kabir suali ve kabir azabı haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. 16- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak. 17- Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere bağışlamanın caiz olduğuna, bu sevabların ve duaların ölülere ulaşarak, azaplarının azalmasına veya kalkmasına sebep olacağına inanmak. 18- Öldürülen, intihar eden eceliyle ölmüştür. 19- Peygamberler küçük büyük, hiçbir günah işlemez. 20- Cennet ve cehennem ebedi yani sonsuzdur. Cennet ve cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır. 21- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak. Birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. (Dürr-ül-Muhtar haşiyesi) 22- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve diğer bildirilenlere inanmak. 23- Sultana, halifeye isyan caiz değildir. (Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alındı.) İmanından şüphe etmek Sual: Kitaplarda, (Şimdi imanım var mı veya imanım devam edecek mi diye şüphe etmek küfür olur) denirken, (Son nefeste imansız gitmekten korkmak gerekir, korkmayan imansız gider) de deniyor. Bunların ikisi aynı değil mi? CEVAP Hayır, aynı değildir. İbadetleri yapan kimse, imanının bozulmasında şüphe eder ve günahım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz diye düşünürse, imanının kuvvetli olduğu anlaşılır. İmanının devam edeceğinden şüphe eden kâfir olur. Şüphe etmeyi beğenmezse, mümin olduğu anlaşılır. (Bezzaziyye) İmanı olduğundan veya imanının hep devam edeceğinden şüphe etmek caiz değildir, küfür olur. Mümin şimdiki ve gelecekteki imanı hakkında hiç şüphe etmemeli, ölünceye kadar imanlıyım demelidir. Son nefes için ise, korku ve ümit arasında olmalı. Son nefeste imansız gitmekten korkmak, şüphe değil iman alametidir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Son nefeste imansız gitmekten korkmayan, imansız ölür) buyurmuştur; çünkü son nefese kadar bu imanı muhafaza edip etmeyeceğimiz belli değildir. Bunun için, daima korku içinde yaşamak, haramlardan kaçmak, dinimizin bütün emirlerini yapmak ve Allah’ın rahmetinden de ümit kesmemek gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Havf ve reca [korku ve ümit] arasında bulunan mümin umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi] İmanı korumak için Sual: En kıymetli nimet iman olduğuna göre, bunu korumak için ne yapmak gerekir? CEVAP İmanı korumak için şunlara uymak gerekir: 1- Gayba iman etmiş olmalı. Melekleri, Cenneti, Cehennemi gösterseler, gözümüzle gördüğümüz için, "Cennet, Cehennem vardır" demek iman olmaz. Gayri müslimlerin hepsi, ölürken Cenneti Cehennemi görüp, "İman ettik" diyecekler; ama kabul olmayacaktır. Müminler övülürken, (Onlar gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3) 2- Gaybı yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmaktır. Peygamber, melek, cin gaybı bilmez. Ancak Allahü teâlâ dilerse, bildirebilir. Bu bakımdan mucizeyi, kerameti inkâr etmek caiz değildir. 3- Haramı haram, helalı helal bilmek yani kabul etmek. Kasten, harama helal, helale haram diyen dinden çıkar. 4- Allahü teâlânın azabından emin olmamak ve gazabından çok korkmak gerekir. Kur’an-ı kerimde, Rabbin azabından korkanların, Onun azabından emin olmadığı bildiriliyor. (Mearic 27-28) 5- Bir insan ne kadar çok günah işlerse işlesin, kendini garanti Cehennemlik bilmemeli. Bir hadis-i kudsi meali: (Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden mağfiret dilerse, affederim.) [Tirmizi] Bir âyet meali: (Ey günahı çok olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah günahların hepsini affeder. O sonsuz af ve merhamet sahibidir.) [Zümer 53] 6- Allah’ın azabından emin olmamalı, rahmetinden de ümit kesmemeli! Bir hadis-i şerif meali: (Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi] 7- Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir. Bu, imanın temelidir. Bir hadis-i şerif meali: (İmanın temeli Müslümanları sevmek ve Allah düşmanlarını sevmemektir.) [İ. Ahmed] Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki: (Yer ve göklerdeki bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet] 8- İmanın makbul olması ve korunması için gerekli şartlardan bazıları da şunlardır: Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır. Tevekkül farzdır. Zaruri olarak ve icma ile bilinen, inanılacak şeylerde, kıyas olmaz. Bunlarda ictihad veya kıyas edip yanılan kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile bildirilmemiş olan iman bilgilerinde ictihad edip de yanılan, kâfir olmaz ise de, bid'at sahibi olur. İman artıp eksilmez. Yani iman edilmesi gereken şeyler yönünden artıp eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır. İtikadını İslam dininden almak. Resulullah efendimizin bildirdiği şekilde iman etmek. Günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimseyi Allah dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz. Melekler, kâfirlerin dediği gibi, Allahü teâlânın ortakları veya kızları değildir. Günah işlemezler. Meleklerde erkeklik dişilik yoktur. Kur’an-ı kerimdeki veya diğer din kitaplarımızdaki dini bir hükümden şüphe etmemek: Mesela tesettür acaba farz mı diye şüphe etmemek. Helal da haram da rızktır. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Elfaz-ı küfürden bir sözü, anlamını kabul etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani şaka olarak veya güldürmek için söylese yine küfür olur. Mesela şakadan ben peygamberim dese küfür olur.] Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü söyleyene kâfir dememelidir. Bu kâinat sonradan yaratılmıştır. [Felsefeciler, bunu kabul etmiyor, kâinat böyle gelmiş, böyle gider diyerek kâfir oluyorlar.] Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.] Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif) Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra sırası ile diğer üç halifedir. Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid suresi 10) Allahü teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i kerimelere inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan) İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir. Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir. Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Çünkü insanların işlerini Allahü teâlâ yaratır, fakat insana da irade-i cüziye vermiş, yaptığından sorumlu tutmuştur. Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Hiç kimse, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.) [Araf 34] İntihar eden müslümanın namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar) Öldükten sonra herkes dirilecektir. Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için kabir azabı vardır. Müminlerin, Cennete girmesi Allah’ın fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti hak edemez. İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller mizanda tartılacaktır. Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir. Dağlar kadar büyük günahı olanlar da, az veya çok şefaate kavuşacaktır. Affa ve şefaate kavuşanlardan başka bütün günahkârlar, günahlarının cezalarını çekeceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari] Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime inanmayan, ona kavuşamaz) buyuruldu. (Şir’a) Kıyamet alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa gökten iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş çıkar.) [Müslim] Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da, Ehl-i sünnet itikadındandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi, İ. Asakir] [Bu bilgilerin hepsi, Fıkh-ı ekber, Emali, R. Nasıhin, Mektubat-ı Rabbani, Feraidül fevaid kitaplarından alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise kaynağı sonunda bildirildi.] Doğru itikadın önemi Sual: İtikad üzerinde çok durmanızın sebebi nedir? CEVAP Çünkü, itikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, [riya ile] yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. Ehl-i sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. İşte bu kadar önemli olduğu için Ubeydullah-i Ahrar hazretleri (Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmeyiz) buyuruyor. İtikadı düzgün olan Sual: İtikadı düzgün Müslümanlar Cehenneme girmez deniyor. Günahları ne olacaktır? CEVAP Haramlardan kaçan ve ibadetlerini yapan Müslüman Allah’ın dostudur. Allah dostunu Cehenneme koymaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Vallahi, Allah dostunu ateşe atmaz.) [Cami-us-sagir] Eğer Müslümana küfre düşmemişse, dünyada çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret olur, şefaate de kavuşur ve Cehenneme hiç girmez. Ehl-i sünnet yolunun iki esası Sual: Ehl-i sünnet bilgilerinin bozulmadan günümüze kadar gelmesinin sebebi nedir? CEVAP Ehl-i sünnet âlimlerinin gayretleri sayesinde bozulmaktan korunarak gelmiştir. Ehl-i sünnet âlimleri şu iki şeye titizlikle riayet etmişlerdir: Birincisi: Olduğu gibi muhafaza edip, ondan hiçbir şey çıkarmadılar. İkincisi: Ona bir şey ilave etmediler. Yani sünnete uyup, bidate karşı çıktılar. Sünnete uymak demek, İslam’a uymak demektir; ama bildirildiği şekilde, hiç değiştirmeden uymak gerekir. Onun için Ehl-i sünnet âlimleri, Resulullah’tan gelene, hiçbir şey ilave etmemişler, bir şey de çıkarmamışlardır. Metni aynen almışlar, ona şerhler yapmışlar yani açıklamışlardır. İşte bu sebeple, Ehl-i sünnet bilgileri günümüze kadar bozulmadan gelmiştir. İmanı muhafaza Sual: İmanı muhafaza etmek için nelere dikkat etmeli? CEVAP İman, beş katlı bir kaleye benzer. Bunlar, bakır, demir, tunç, gümüş ve altın katıdır. 1- Bakır katı, edeblerdir. 2- Demir katı, sünnetlerdir. 3- Tunç katı, farzlardır. 4- Gümüş katı, ihlâstır. 5- Altın katı, Allahü teâlâya yakınlıktır. Edebleri gözetmeyen, sünnete yol bulamaz. Sünnete uymayan, farza yol bulamaz. Farzı tutmayan, ihlâsa yol bulamaz. İhlâsı olmayan da, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmaya yol bulamaz. Demek ki, son yani beşinci kata çıkabilmek için, sırayla, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü katlardan geçerek çıkmak gerekir. Bunlara uğramadan, bir anda beşinci kata çıkılmaz[/B][/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
İslami Soru ve Cevaplar
Doğru iman ve imanı korumak
Üst
Alt