Din-Bilim Işığında İnsan ve yıldızname

ferit

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Şubat 2011
Mesajlar
365
Tepkime puanı
21
"Din-Bilim Işığında İnsan ve Sırları" (Yazar Ahmet Hulusi) Adlı Kitapta Yıldızname İçin "sözde delil" Olarak Sunulan Ayetlerin İncelenmesi:

Şimdi gelelim ismi geçen, yazarı Ahmet Hulusi olan, "Din-Bilim Işığında İnsan ve Sırları" adlı kitaba. Bu kitapta yer alan ve batıl inanış olan "yıldızname" için Kuran'da sözde delil olarak gösterilen listelenmiş Ayetlere. Bu Ayetleri tek tek inceleyelim, bakalım gerçekten bu Ayetlerde ne anlatılmakta ve acaba gerçekten kitabın yazarı olan Ahmet Hulusi'nin iddia ettiği gibi "yıldıznameye" işaret eden ALLAH'ın bir sözü var mı bunların içinde?

Bu incelememiz için, hem İngilizce çevirmesine, hemde bunları Türkçemize çevireceğiz. Ayrıca her Ayet'in İngilizce çevirisini tek bir kaynaktan değil, dünyaca ünlü ve en yagın kullanılan dört farklı çevirmesini kullanacağız, bunlar Muhsin Khan, Yusuf Ali, Pickthal ve Sahih İnternational, bu şekilde çevirmeden kaynaklanabilecek olabilir "mana değişiklikleri" farklılıklarını da sıfıra indirgemiş olacağız.


Yazar Ahmet Hulusi'nin "yıldıznameye" sözde delil olarak listelediği Ayetlere tek tek bakalım:


Sure 10 Yunus, Ayet 101
Bu Ayetin takribi açıklamasını anlamak için Yunus Suresi'nin bir önceki 100cü Ayetine bakmak lazım, 100cü Ayette ALLAH dilediğine iman verdiğini, anlamak istemeyenleri (imanı reddedenleri) cezalandırdığını belirtir. 101ci Ayette ise ALLAH Muhammed'e (sas) şöyle demesini emreder: " Söyle: 'Gök ve yerdeki delillere bakın, zaten görmek istemeyenlere görünecek bir delil veya bir uyarı olmayacaktır, çünkü onlar zaten görmek istemez' ". Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: Say: "Behold all that is in the heavens and the earth," but neither Ayat (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.) nor warners benefit those who believe not.
Yusuf Ali: Say: "Behold all that is in the heavens and on earth"; but neither Signs nor Warners profit those who believe not.
Pickthal: Say: Behold what is in the heavens and the earth! But revelations and warnings avail not folk who will not believe.
Sahih International: Say, "Observe what is in the heavens and earth." But of no avail will be signs or warners to a people who do not believe.)


Sure 13 Ra'd, Ayet 41
Bu Ayetin takribi açıklaması: Ra'd Suresi 41 Ayette, ALLAH der ki "Görmezmisiniz biz nasıl yerküreyi uclarından nasıl azaltırız, ALLAH dilediğini yapar ve kimse mani olamaz, ALLAHın yargısı/adaleti kesin ve tezdir." Bu Ayet yeryuzunde oluşan kutup buzulların erimesine işaret eder. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: See they not that We gradually reduce the land (of disbelievers, by giving it to the believers, in war victories) from its outlying borders. And ALLAH judges, there is none to put back His Judgement and He is Swift at reckoning.
Yusuf Ali: See they not that We gradually reduce the land (in their control) from its outlying borders? (Where) ALLAH commands, there is none to put back His Command: and He is swift in calling to account.
Pickthal: See they not how we aim to the land, reducing it of its outlying parts? (When) ALLAH doometh there is none that can postpone His doom, and He is swift at reckoning.
Sahih International: Have they not seen that We set upon the land, reducing it from its borders? And ALLAH decides; there is no adjuster of His decision. And He is swift in account.)


Sure 16 Nahl, Ayet 79
Bu Ayetin açıklaması takribi olarak: "Göklerde uçan kuşları görmezler mi? Bunları havada tutan ALLAH'tan başkası değildir. İman etmek için bu bile size bir delildir". Bu surede ALLAH "havacılık bilimini" delil olarak gösterir ve insanlığı imana çağırır. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: Do they not see the birds held (flying) in the midst of the sky? None holds them but ALLAH [none gave them the ability to fly but ALLAH]. Verily, in this are clear proofs and signs for people who believe (in the Oneness of ALLAH).
Yusuf Ali: Do they not look at the birds, held poised in the midst of (the air and) the sky? Nothing holds them up but (the power of) ALLAH. Verily in this are signs for those who believe.
Pickthal: Have they not seen the birds obedient in mid-air? None holdeth them save ALLAH. Lo! herein, verily, are portents for a people who believe.
Sahih International: Do they not see the birds controlled in the atmosphere of the sky? None holds them up except ALLAH . Indeed in that are signs for a people who believe.
)


Sure 21 Enbiya, Ayet 30
Bu Ayetin açıklaması takribi olarak: "İman etmeyenler görmezler mi Biz yeri ve göğü bir iken onları ayırdık ve tüm yaşamı su'dan çıkardık? Bunu söylememize rağmen hala inanmazlar mı?". Bu Surede ALLAH, bildiğimiz evrenin yaratılışının başlangıcında oluşan "Big Bang-Büyük Patlamayı" delil olarak gösterir, ve bildiğimiz bu evrenin başlangıç noktasını delil olarak sunduktan sonra, gezegenimizde hayatın su'dan başladığını ikinci delil olarak gösterir, bu gerçekler daha yakın zamanlarda bilim adamları tarafından bulunmuş ve ıspatlanmıştır. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: Have not those who disbelieve known that the heavens and the earth were joined together as one united piece, then We parted them? And We have made from water every living thing. Will they not then believe?
Yusuf Ali: Do not the Unbelievers see that the heavens and the earth were joined together (as one unit of creation), before we clove them asunder? We made from water every living thing. Will they not then believe?
Pickthal: Have not those who disbelieve known that the heavens and the earth were of one piece, then We parted them, and we made every living thing of water? Will they not then believe?
Sahih International: Have those who disbelieved not considered that the heavens and the earth were a joined entity, and We separated them and made from water every living thing? Then will they not believe?)


Sure 27 Neml, Ayet 93
Bu Surenin 93cü Ayetini anlamak için önce 91&92ci Ayetlere bakmak lazım, bu Ayetlerde, ALLAH Muhammed'e (sas) insanlara elçi olduğunu söylemesini ve Kuran okuyup doğru yolu bulmaları/iman etmeleri için çabalamalarını ve iman edenlerin kendilerini kurtarmış olacağını söylemesini emreder, 92ci Ayette iman etmeyenlere de kendisinin sadece elçi/uyarıcı olduğunu söylemesini emreder ALLAH. 93cü Ayette ise ALLAH iman etmeyenlere şöyle söylemesini emreder: "Ve onlara söyle ki: "ALLAH'a hamd olsun, O size kendini tanıtacaktır (cezasıyla) ve siz O'nu o zaman (geç) anlayacaksınız. Hükümdarınız (ALLAH) ne yaptığınızı (imansız olmanızı) bilmez değil". Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: And say [(O Muhammad SAW) to these polytheists and pagans etc.]: "All the praises and thanks be to ALLAH. He will show you His Ayat (signs, in yourselves, and in the universe or punishments, etc.), and you shall recognise them. And your Lord is not unaware of what you do."
Yusuf Ali: And say: "Praise be to ALLAH, Who will soon show you His Signs, so that ye shall know them"; and thy Lord is not unmindful of all that ye do.
Pickthal: And say: Praise be to ALLAH Who will show you His portents so that ye shall know them. And thy Lord is not unaware of what ye (mortals) do. Sahih International: And say, "[All] praise is [due] to ALLAH . He will show you His signs, and you will recognize them. And your Lord is not unaware of what you do.")


Sure 31 Lokman, Ayet 20
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Görmezmisiniz ki ALLAH size gökte ve yerdekileri faydanıza kılmıştır, ve sizleri kendi iyiliğinden (Rahmetinden) lutuflandırmıştır, hem ruhsal iyilikler vermiştir (din, vicdan, bilgi, ilim) hem materyal iyilik vermiştir (yiyecek, içecek, sağlık, dünya güzellikleri)? Bilgi sahibi olmak istemeyen, Kitap'ın nur'unun yol göstericiliğini anlamak istemeyenler cahilce ALLAH'a iman etmezler". Anlaşılacağı gibi bu Ayette, ALLAH tüm yaratılışı insanın iman etmesi ve huzur bulması için yarattığını belirtir, ama yine de bazı insanların bunu anlamadığını ve Kitap'tan (Kurani Kerim) nurlanmadığını belirtir. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: See you not (O men) that ALLAH has subjected for you whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth, and has completed and perfected His Graces upon you, (both) apparent (i.e Islamic Monotheism, and the lawful pleasures of this world, including health, good looks, etc.) and hidden [i.e. One's Faith in ALLAH (of Islamic Monotheism) knowledge, wisdom, guidance for doing righteous deeds, and also the pleasures and delights of the Hereafter in Paradise, etc.]? Yet of mankind is he who disputes about ALLAH without knowledge or guidance or a Book giving light! Yusuf Ali: Do ye not see that ALLAH has subjected to your (use) all things in the heavens and on earth, and has made his bounties flow to you in exceeding measure, (both) seen and unseen? Yet there are among men those who dispute about ALLAH, without knowledge and without guidance, and without a Book to enlighten them!
Pickthal: See ye not how ALLAH hath made serviceable unto you whatsoever is in the skies and whatsoever is in the earth and hath loaded you with His favours both without and within? Yet of mankind is he who disputeth concerning ALLAH, without knowledge or guidance or a scripture giving light.
Sahih International: Do you not see that ALLAH has made subject to you whatever is in the heavens and whatever is in the earth and amply bestowed upon you His favors, [both] apparent and unapparent? But of the people is he who disputes about ALLAH without knowledge or guidance or an enlightening Book [from Him].)


Sure 34 Sebe, Ayet 9
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Bakmazlar mı önlerinde ve arkalarında gökte ve yeryüzünde ne var? İstesek, onları yeryüzüne yutturur, veya İstesek gökten onların üzerine cisimler düşürürüz. ALLAHına kendini teslim etmek için bunlarda birer delil vardır". Burada ALLAH iki açıdan insana delil sunar, bir taraftan yeryüzü üstünde ki jeolojik olaylara, tektonik tabakalara ve gökyüzünden yeryüzüne düşen meteorlara işaret eder, diğer taraftan yaratılışta ki muazzam dengeyi işaret eder, yeryüzü üstündeki oluşum biraz daha farklı olsa insanın üzerinde yürüyebileceği/yaşayabileceği bir gezegen olamayacağına, diğer tarafta aynı denge gök cisimlerde olmasa oluşabilecek gökcisim çarpışmaları sonucu yeryüzünün yine aynı şekilde insan yaşamı için uygun olmayacağını delil olarak gösterir, ALLAH kendi muazzam dengeli yaratılış kudretinden örnek verir inanmamız için delil olarak. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: See they not what is before them and what is behind them, of the heaven and the earth? If We will, We shall sink the earth with them, or cause a piece of the heaven to fall upon them. Verily, in this is a sign for every faithful believer that [believes in the Oneness of ALLAH], and turns to ALLAH (in all affairs with humility and in repentance).
(Yusuf Ali: See they not what is before them and behind them, of the sky and the earth? If We wished, We could cause the earth to swallow them up, or cause a piece of the sky to fall upon them. Verily in this is a Sign for every devotee that turns to ALLAH (in repentance).
Pickthal: Have they not observed what is before them and what is behind them of the sky and the earth? If We will, We can make the earth swallow them, or cause obliteration from the sky to fall on them. Lo! herein surely is a portent for every slave who turneth (to ALLAH) repentant.
Sahih International: Then, do they not look at what is before them and what is behind them of the heaven and earth? If We should will, We could cause the earth to swallow them or [could] let fall upon them fragments from the sky. Indeed in that is a sign for every servant turning back [to ALLAH ].)


Sure 41 Fussilet, Ayet 53
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Biz, onlara (inanmayanlara) delillerimizi gökte ve kendilerinde göstereceğiz ve Kuran'ın doğru olduğunu anlayacaklar, fakat onlara (inanmayanlara) herşeyin delilini sunan Şahit'in Hükümdarları olduğunu, O olduğunu inandırmaya neden yetmiyor?". Bu Ayeti anlamak için önce 52ci Ayete dönmek gerek sonra 54cü Ayete bakmak lazım. 52ci Ayette ALLAH Muhammed (sas) inanmayanlara söylemesi için emreder ki: " Söyle 'Bakın bakalım Kuran'da yazılanlar ALLAH'tan mıdır değilmidir inceleyin, eğer Allahtansa ve hala iman etmezseniz inkarınız nankörlükten başka ne olabilir?'", 53cü Ayeti takip eden 54cü Ayette ise takriben şöyle der "Şüphesiz onlar (inanmayanlar) Hükümdarlarına döndürüleceklerinden emin değiller, Şüphesiz O (Hükümdar/ALLAH) herşeyi kapsayandır (kalpleri/akılarıda bile/gören)". Anlaşılacağı gibi 53cü Ayette ALLAH inanmayanlara vakti geldiğinde son günde gökte ve kendilerinde kopacak Kıyametten haberdar etmektedir ve o gün onlarında (inanmayanların) Kuran'ın doğru olduğunu anlayacağını belirtir ama geç olacağını. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: We will show them Our Signs in the universe, and in their ownselves, until it becomes manifest to them that this (the Quran) is the truth. Is it not sufficient in regard to your Lord that He is a Witness over all things?
Yusuf Ali: Soon will We show them our Signs in the (furthest) regions (of the earth), and in their own souls, until it becomes manifest to them that this is the Truth. Is it not enough that thy Lord doth witness all things?
Pickthal: We shall show them Our portents on the horizons and within themselves until it will be manifest unto them that it is the Truth. Doth not thy Lord suffice, since He is Witness over all things?
Sahih International: We will show them Our signs in the horizons and within themselves until it becomes clear to them that it is the truth. But is it not sufficient concerning your Lord that He is, over all things, a Witness?)


Sure 43 Zuhruf, Ayet 48
Bu Ayete bakmadan önce aynı Surenin 47ci Ayetine bakmak lazım, orada ALLAH iman etmeleri için kendilerine delil gönderilen insanlardan bahseder ve nasıl sırt çevirip güldüklerini anlatır. 48ci Ayette ise ALLAH takriben şöyle der: "Ve Biz onlara öyle deliller gösterdik ki her yeni delil bir öncekinden daha sağlam/büyük/inandırıcı ve imansızlıktan sakınırlar imana gelirler diye "nefislerini" korkuttuk". 49cu Ayette ALLAHın merhametine rağmen bu insanların iman etmediklerini anlatmaya devam eder. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
(Muhsin Khan: And not an Ayah (sign, etc.) We showed them but it was greater than its fellow, and We seized them with torment, in order that they might turn [from their polytheism to ALLAH's Religion (Islamic Monotheism)].
Yusuf Ali: We showed them Sign after Sign, each greater than its fellow, and We seized them with Punishment, in order that they might turn (to Us).
Pickthal: And every token that We showed them was greater than its sister (token), and We grasped them with the torment, that haply they might turn again.
Sahih International: And We showed them not a sign except that it was greater than its sister, and We seized them with affliction that perhaps they might return [to faith].)


Sure 46 Ahkaf, Ayet 33
Bu Ayetin takribi anlamı: "Görmezler mi ALLAH, gök ve yeryüzünü Yaratandır, ve bunları yaratırken yorulmamıştır, ölüye can verebilendir? Evet, O dilediğini yapabilir". Bu Ayeti anlayabilmek için Ehli-Kitap sayılan Hz İsa'ın (as) ümmetinden yoldan sapıp hıristiyanlaşmış insanları ve hıristiyanlık içindeki inancı bilmek gerekiyor, hıristiyanlar kutsal saydığı "Bible" kitaplarında tanrı'nın yaratılışı yarattıktan sonra ki 6cı gününde yorğun düştüğünü ve istirahate çekildiğini yazar ve böyle inanırlar, Hak Kitabı, Kurani Kerimde ALLAH bu sapkın inanca istinaden Evreni Yaratırken yorulmadığını, ölüye bile can verebildiğini, yoktan var edebildiğini, dilediğini herşeyi yapabilecek olduğunu belirtiyor, mükemmel olan O'dur çünkü, Subhan'ALLAH. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: Do they not see that ALLAH, Who created the heavens and the earth, and was not wearied by their creation, is Able to give life to the dead? Yes, He surely is Able to do all things.
Yusuf Ali: See they not that ALLAH, Who created the heavens and the earth, and never wearied with their creation, is able to give life to the dead? Yea, verily He has power over all things.
Pickthal: Have they not seen that ALLAH, Who created the heavens and the earth and was not wearied by their creation, is Able to give life to the dead? Aye, He verily is Able to do all things.
Sahih International: Do they not see that ALLAH , who created the heavens and earth and did not fail in their creation, is able to give life to the dead? Yes. Indeed, He is over all things competent.


Sure 50 Kaf, Ayet 6
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Göklere bakmazlar mı, görmüyorlar mı nasıl süslemişiz, içinde bir kopukluk/yırtık görürler mi?" Evren/uzay bilimin yeni keşfettiği gibi, bir biriyle kopuk parçaları taşıyan bir boşluk değildir, "kara madde" denilen ve uzay boşluğunun yongasını oluşturan yeni keşfedilmiş bir madde ile doludur, yani evrende ki her gök cisimi, yıldızlar, güneşler, gezegenler vs vs hepsi bir biri ile ilişkindirler. Bu gerçek bilim tarafından günümüzde keşfedilmiştir, ama ALLAH, herşeyi Yaratan ve Bilen ALLAH bunu da delil olarak Kuranda insana aktarmıştır, iman etmemiz için. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: Have they not looked at the heaven above them, how We have made it and adorned it, and there are no rifts in it?
Yusuf Ali: Do they not look at the sky above them?- How We have made it and adorned it, and there are no flaws in it?
Pickthal: Have they not then observed the sky above them, how We have constructed it and beautified it, and how there are no rifts therein?
Sahih International: Have they not looked at the heaven above them - how We structured it and adorned it and [how] it has no rifts?


Sure 88 Gasiye, Ayet 18
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Ve Gök, nasıl yüsekte tutulduğunu?". Bu Ayeti anlamak için bir önceki Ayete, 17ci Ayete bakmak lazım, orada ALLAH der ki: "Bakmazlar mı develere nasıl yaratılmışlar diye?" Yani özetle, ALLAH Kuran'ı indirdiği insanlara yakın olan bir yaratılan olan deve'den örnek vermiş ve takibinde bir başka yarattığı olan göğü örnek vermiş, ve 19 Ayettede yeryüzünden örnek vererek dağlardan bahsetmiş, ALLAH yarattıklarından bahsederek insanı imana çağırmakta. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: And at the heaven, how it is raised?
Yusuf Ali: And at the Sky, how it is raised high?
Pickthal: And the heaven, how it is raised?
Sahih International: And at the sky - how it is raised?


Ve Son Olarak:

"Astronomi ilimlerini bilmeyen milletlerin vay haline..." demiş yazar kitabında Al-i İmran 190 ve 191 Ayetlerine işaret ederek, acaba bu Ayetler gerçekten böyle mi diyor, şimdi onlara bakalım:


Sure 3 Al-i İmran, Ayet 190
Bu Ayetin takribi açıklaması: "Şüphesiz! Evrenin ve yeryüzünün yaratılışında, gecenin ve gündüzün oluşunda anlayan insanlar için O'nun delilleri vardır". Yani ALLAH, insanın gördüğü herşeyin kendisinin yarattığı ve kurduğu düzene işaret ettiğini belirtmekte, insanı imana davet etmekte. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: Verily! In the creation of the heavens and the earth, and in the alternation of night and day, there are indeed signs for men of understanding.
Yusuf Ali: Behold! in the creation of the heavens and the earth, and the alternation of night and day,- there are indeed Signs for men of understanding,-
Pickthal: Lo! In the creation of the heavens and the earth and (in) the difference of night and day are tokens (of His Sovereignty) for men of understanding,
Sahih International: Indeed, in the creation of the heavens and the earth and the alternation of the night and the day are signs for those of understanding.


Sure 3 Al-i İmran, Ayet 191
Bu Ayetin takribi açıklaması: "ALLAH'ı ayakta, oturarak veya yatarak zikreden/tefekkür eden, ve yeryüzünde ki ve evrendeki, yaratılışın hepsini düşünen görecektir ki Hükümdarınız (ALLAH) bunları sebepsiz yaratmamıştır, (size delil olarak her birini yaratmıştır), bu düşünce ile ALLAH'ı herşey'den üstün görüp tafekkür eden ve ateşten (cehennemden) korunmak isteyeneler şöyle desin: 'Ey Hükümdarımız (ALLAH), hiçbirşeyi sebepsiz yaratmadın, herşeyden üstün Sensin, bizi cehennem'den koru". Eğer 191 Ayetten devam edip 194cü Ayete kadar okursak bu dua devam eder, ve özetle okuyanı, ALLAH'a eş koşmayanlardan nasip etmesini, zalimlerden nasip etmemesini, Peygamberlerine inananlardan, ALLAH'ın Yüceliğine inananlardan nasip etmesini dileyenlerden ve Dinine uyanlardan ve Ahirette haşr edilmeyenlerden nasip etmesini dilemekle geçer. Ve bu Ayetlerin takibinde ki 195ci Ayette'de ALLAH bu dualara ve amellere cevap vereceğini, böyle iman edenleri bağışlayacağını bahseder. Bu Surenin bu Ayetinde (burclara işaret eden) astronomi veya astroloji ile ilgili bir söz yoktur.
Muhsin Khan: Those who remember ALLAH (always, and in prayers) standing, sitting, and lying down on their sides, and think deeply about the creation of the heavens and the earth, (saying): "Our Lord! You have not created (all) this without purpose, glory to You! (Exalted be You above all that they associate with You as partners). Give us salvation from the torment of the Fire.
Yusuf Ali: Men who celebrate the praises of ALLAH, standing, sitting, and lying down on their sides, and contemplate the (wonders of) creation in the heavens and the earth, (With the thought): "Our Lord! not for naught Hast Thou created (all) this! Glory to Thee! Give us salvation from the penalty of the Fire.
Pickthal: Such as remember ALLAH, standing, sitting, and reclining, and consider the creation of the heavens andthe earth, (and say): Our Lord! Thou createdst not this in vain. Glory be to Thee! Preserve us from the doom of Fire.
Sahih International: Who remember ALLAH while standing or sitting or [lying] on their sides and give thought to the creation of the heavens and the earth, [saying], "Our Lord, You did not create this aimlessly; exalted are You [above such a thing]; then protect us from the punishment of the Fire.

**********************

Kurani Kerim ve Hadisler Bu Uyduruk Batıl Olan "Yıldızname" İçin Ne Der?:

Bir önceki iki bölümde, Yıldızname/Astroloji'nin oluşum süresini öğrendik, nasıl ve nerden böyle bir batıl inanışın günümüze geldiğine baktık. Ayrıca bahsi geçen kitabın sözde delil olarak Kuran'ı alet etmesinin ne kadar yersiz ve gerçeğe dayanmadığına şahit olduk. Şimdi, Kuran'i Kerimin ve ALLAH'ın son Peygamberi Muhammed Mustafa'nın (sas) bu konu ve benzeri konular üzerine ne dediğini inceleyelim:

"Gaybı ALLAH'tan başka kimse bilemez." (Neml Sûresi, Ayet: 65)

"Ey iman edenler! şarap, kumar, putlar, fal (yıldızname/astroloji dahil) ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha erişesiniz" (Maide Suresi, Ayet: 90).

"Peygamber size ne emretti ise onu alın (O un dediği ile amel edin). Size neyi yasak etti ise ondan sakının." (Haşr Sûresi, Âyet: 7)

“Rabbinizden size indirilene uyun. O’nu bırakıp başka dostlara (batıla, yıldızname gibi bidat'a) uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz." (Araf Suresi, Ayet: 3)

“Bilinsin ki; insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.(hayırlı niyet & amel edene ALLAH'tan hayır vesile olur, şer ve bidat eden yıldızlar dahil hiçbirşey fayda sağlamaz)” (Necm Suresi, Ayet: 39)

“Bir toplum, kendilerinde olanı değiştirmedikçe ALLAH, o topluma verdiğini değiştirmez.” (Ra’d Suresi, Ayet 11)

"Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) şöyle söylemiştir: Kuşun ötmesinden, uçmasından uğursuzluk kabul etmek, ufak taşlar (nohut, bakla, fasulye, iskanbil kağıdı, kahve telvesi vs.) ile fal açmak, kum üzerine hatlar çizmek, bunlardan (ve yıldızlardan) geleceğe dair hükümler çıkarmak SÎHİR ve KEHANET nevindendir" (Riyazüs-Salihin, c. 3, Hadis No: 1702.)

“Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki: “Kim, ALLAH'ın zikrettiğinin gayrisi için yıldızlar ilminden bir bab iktibas ederse sihirden bir şube iktibas etmiş olur. Müneccim kâhindir; kâhinde sihirbazdır, sihirbaz da kâfirdir.” (İbn Abbas)

“ Muhammed (sas) der ki: Kim yıldızlarla ilgili bir ilim iktibas etmişse sihirden bir şube iktibas etmiş demektir. (Yıldız ilmi) arttıkça (sihir ilmi de) artar.” (Ebu Davud)

"Peygamber Muhammed (sas): Göklerde ve yerde gaybı ALLAH'dan başka bilen yoktur, kahin ve falcıya (yani gaipten haber veren kişiye) inanan kimsenin 40 gün namazı kabul olmaz", ona inanan kişi, bana indirileni (kitap ve vahyi, İslam'ı) inkar etmiş olur" buyurmuştur. Bu itibarla yıldızname ve benzeri fal kitaplarına itibar edilmesi ve bu tür şeylere inanılması caiz değildir." (Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı 27 Ocak 1987, K6214-9/93)

Kütübüs-sitte cilt 1,syf.181 deki hadisin mealinde İbraz ibn Sariye (r.a) dediki:

"Bir gün Rasulullah(s.a.v.)bize namaz kıldırdı,sonra yüzünü cemaate çevirerek çok beliğ çok manidar bir vaazda bulundu öyleki; dinleyenlerin gözleri yaşla kalpleri heyecanla doldu,cematten biri: Ey ALLAH’ın rasulü sanki bu bir veda konuşmasıdır,bize ne tavsiye ediyorsunuz dedi? Buyurdularki: ”Size,ALLAH’a karşı takvada bulunmanızı, başınızda bir Habeşli köle olsa bile emrini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar (bidatlar) görecekler. Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hulefai Raşidinin sünnetini hatırlatırım, bunlara uyun ve Kuran'a dört elle sımsıkı sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere (bidata) karşıda son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira(sünnette bulunana zıt olarak) her yeni çıkarılan şey bid’attir, her bid’atte dalalettir(sapıklıktır)” (Tirmizi ve Ebu Davut)

Yıldızname ve her türlü fal haramdır, Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

“Falcının, büyücünün söylediklerine inanan, Kur’an-ı kerime inanmamış olur.” (Taberani)

"Fal baktıran, falcıya inanmasa bile, kırk gün namazı kabul olmaz.” (Müslim)

"Büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir buyuruldu". (Bezzar)

"Cin ile tanışan falcılar, (Yıldızname)ye bakıp, sorulan her şeye cevap verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, ALLAH’tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfürdür." (Hadika)

"Uğursuzluğa inanan, kâhinlik yapan, kâhine giden (yıldızname dahil), büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir, Kur'an-ı kerime inanmamış olur". (Buhari & Muslim)

"Cinci tarikatçıya inanmak, insanı cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek caiz değildir. Büyü çözene de para vermek caiz değildir." (İbni Ebi Zeyd)

"Bir kimse, ben çalınanları, kaybolanları bilirim dese, diyen de, buna inanan da kâfir olur. “Bana cin haber veriyor, onun için biliyorum” derse, yine kâfir olur. Çünkü cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız ALLAH bilir" (Birgivi Vasiyetnamesi)

"Büyü; ilme, fenne uymayan (yıldızname dahil), gizli sebepler kullanarak, garip işler yapmayı sağlayan ilimdir. Büyü öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için öğrenmek de haramdır." (İbni Âbidin)

"Büyü yapmak, küfre en yakın olan, en kötü haramdır." (İmam-ı Rabbani)

"Müslüman büyü yapmaz. ALLAH saklasın, imanı gittikten sonra büyü tesir eder." (Hadis-i Şerif, c.3, m.41)

"Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek caiz değildir." (Hadika)

"Büyü yapmak (gayba ait yıldıznameye inanmak) büyük günahtır." (İmam-ı Nevevi)

"Gaibden haber vermek maksadı ile yıldız ilmi ile uğraşan kimse, büyücü gibi günaha girer." (İbni Mace)

"Fal bakmak, yazı ve çizgi (yıldızname) ile haber vermek, puta tapmak gibidir." (Ebu Davud)

"Bir şeyin, bir günün veya bir yerin uğursuz sanılması, Yahudilikte vardır. Hıristiyanlıkta da, 13 rakamının uğursuzluk getirdiğine inanılır. Dinimizde ise, bir şeyi uğursuzluğa yormak yoktur. Fakat, (Şu iş veya şu ev bana uğursuz geldi) gibi sözleri söylemekte mahzur yoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Müslümanlıkta uğursuzluk yoktur. (Yıldızların uğur/uğursuzluk getirmesi ve yıldızname yoktur)" (Mektubat-ı Rabbani 3/41)

"Dinimizde uğursuz gün olmadığı gibi, uğursuzluk diye bir şey yoktur (bunlara inanmak şeytandandır". (İmam-ı Gazali)

"Resulullah (sas), gördüğü şeyleri hayra yorar, hiçbir şeyi uğursuz saymazdı". (İ. Ahmed)

"Uğursuzluk düşüncesinin (yıldızlar dahil), kendisini, ihtiyacı olan bir işi yapmaktan alıkoyan kimse, ALLAH’a şirk koşmuş sayılır." (İ. Ahmed)

"Bir şeyi (yıldızlar dahil) uğursuz sayan, ona itibar etmesin ve işinden geri kalmasın!" (Taberani)

"Helake sürükleyen yedi şeyden biri büyüdür (yıldızname dahil)." (Buhari)

"Büyücüye (yıldızname dahil) inanan kimse, Cennete giremez." (İ.Hibban)

"Falcıya fal (yıldızname dahil) baktıran, onun sözüne inanmasa bile, kırk gün kıldığı namaz kabul olmaz." (Müslim)


Her âlim, Cennetlik demek değildir. Onlardan da Cehenneme giden olacaktır. Kur’anda, bunlar bahsedilmiştir. Bakınız 62ci Sure Cuma, Ayet 5'e, bakınız 7ci Sure Araf, Ayet 176'ya.

Kötü âlimler hakkında hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:

"Âlimlerin iyisi, insanların en iyisi, kötüsü de, insanların en kötüsüdür." (Bezzar)

"Yazıklar olsun kötü âlimlere ki, ilmi ticarete alet ederler." (Hakim)

"Amelsiz âlim, mum gibidir, kendini yakar, insanları aydınlatır." (Bezzar)

"Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur." (Darimi)

"Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen âlime olur." (Beyheki)

"İlmini, insanlara öğretmeyen âlime, kıyamette ateşten yular bağlanır." (Tirmizi)

"Kıyamette bir din adamı Cehenneme atılır. Tanıdıkları ona, "Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?" derler. O da, "İnsanlara, günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der." (Buhari)

"Öyle bir zaman gelir ki, âlimler fitne (bidatlar icat eder örneğin yıldızname) unsuru olur." (Ebu Nuaym)

Demek ki âlimlerin iyisi de, kötüsü de oluyor.

"İnsanların kötüsü, kötü âlimlerdir. Bunlar, din, iman hırsızlarıdır. Kur’an-ı kerimde mealen, (Onlar kendilerini Müslüman sanıyor. Onlar son derece yalancıdır, şeytan onlara musallat olmuştur. ALLAHü teâlâyı hatırlamaz ve ismini ağızlarına almazlar, şeytana uymuşlar, şeytan olmuşlardır. Biliniz ki, şeytana uyanlar ziyan etti, ebedi saadeti bırakıp, sonsuz azaba atıldı) buyuruluyor." (İmam-ı Rabbani)

"Tâbi’inden olan büyük âlimleri, onların yolunu, kurdukları mezhepleri beğenmeyip, dört mezhepten farklı kitap yazıp, (Biz bir mezhebe göre değil, İslam’a göre yazıyoruz) diyen cahiller, kendilerinin büyük âlim olduklarını söylüyorlar. Halbuki hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Âlimim diyen cahildir.)" (Taberani)

"Bid’at ehli bu sapıklar, kâfirlerden daha zararlı olur. En büyük kâfirlerden biri Deccal olduğu halde, hadis-i şerifte, (Sizin için Deccal’den daha çok, sapık önderlerden korkuyorum) buyuruldu." (İ.Ahmed)

Anlaşıldığı gibi Yıldızname/Astroloji/Burçlar/Zodyak hurafedir.. Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar burç sayısı kadar yani 12 karakterli olurlar. Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez. Halk arasında, Yıldızname/Astroloji/Zodyak (burçlar kuşağı) üzerinde yer alan 12 takımyıldıza “burçlar” adı veriliyor. Yıldızname, gökyüzünde güneş ve başlıca gezegenlerin yolu üzerinde bulunduğu tasarlanan hayali bir kuşaktan ibarettir. Burçlar kuşağı olarak da söylenir.
Güneşin burçlara karşı olan durumunun değişmesi yüzünden, bugün burçlardan hiçbiri kendi adıyla anılan bölgede bulunmamaktadır ve zamanla değişmektedir. Bu yüzden 20. yüzyılda Güneş, 1 Ocak’ta Oğlak burcunda olmayıp Yay burcundadır. Ayrıca biri Türkiye'de ve diğer örneğin Japon'ya da aynı tarihte doğan iki insan aynı tarihte doğmasına rağmen farklı kuşaklara denk gelir, ama buna rağmen yıldızname mantığına (mantıksızlığına) göre aynı kuşaktan adlandırılır, ve tamamen saçmalıktır, batıldır. Bu nedenle de burçlarda doğanların belli bir karakter sahibi olduğu söylenemez, bilime de sığmaz, akıl dışıdır, İslam açısından da kullanılması haram'dır yasaklanmıştır, günahtır.

Cehalet, örf-adet ,gelenek-görenek, menfi propaganda, çıkar hesapları, kişisel zaaflar, inanç zayıflığı, insanların saf (temiz) inançlarını istismar, dini yanlış anlatma-anlama veya yanlış yorumlama gibi bir çok sebebler hurafe ve batıl anlayışların ortaya çıkmasına ve yayılmasına neden olan faktörlerdir, yıldızname de bunun bir örneğidir.

"Ey iman edenler! şarap, kumar, putlar, fal (yıldızname/astroloji dahil) ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha erişesiniz" (Maide Suresi, Ayet: 90).

“Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki: “Kim, ALLAH'ın zikrettiğinin gayrisi için yıldızlar ilminden bir bab iktibas ederse sihirden bir şube iktibas etmiş olur. Müneccim kâhindir; kâhinde sihirbazdır, sihirbaz da kâfirdir.” (İbn Abbas)

"Peygamber size ne emretti ise onu alın (O un dediği ile amel edin). Size neyi yasak etti ise ondan sakının." (Haşr Sûresi,Âyet: 7)

"Gaybı ALLAH'tan başka kimse bilemez." (Neml Sûresi, Ayet: 65)


Düzenlenmiş Alıntıdır
 
Üst Alt