Dilin Namlusundan Çıkan Söz Kurşunları

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,320
Tepkime puanı
117
lale_01.jpg

Dilin Namlusundan Çıkan Söz Kurşunları

Söz ateşe döndüğünde yürek yangınlarının bacayı sarması işten bile değildir. Yürek ki en saklı ve en hayatî mahremimizdir. Yürek yangınının ne demek olduğunu o ateşin içinde çaresizce “imdat” çığlıkları atanlar bilir. Bazen de yandıkça büyüyenler…

Sükûtun ses içerisinde boğulduğu anlar, rüyalarda soluklanmayı ne çok isteriz. Rüyalar ki enginlere yelken açtığımız düş sahillerinin kutlu basamağıdırlar. Sonsuzluğun yüreğe sığdığı hayal iklimleri, rüyaların atmosferinde soluklanır.

Sürgün sevgilerin hüzünle sarmaş dolaş olduğu zamanlarda söz ya bir kurşun ya da bir gonca gül olur sevgiliye sunulan. Dilin namlusundan çıkan söz kurşunları gerçek bir tabancadan çıkan kurşun elementinin parçacıklarından daha tesirlidir kanaatimce. Silâhın namlusundan çıkan kurşunlar öldürür çoğu kere. Lâkin söz kurşunları öldürmez, öldürmekten beter eder, süründürür her doğan günün şafağında. “Dil yarası derin olur” demiş eskilerimiz. Ne kadar da doğru ve isabetli bir darb-ı mesel…

Söz bütün tılsımları kucağında emzirir. Büyür, serpilir, dile gelir kelimeler. Sonra söz olup dökülmek için emir beklerler dilin sahibinden. Yeterli olgunluğa ulaşmamış sözler çiğ bir meyve misali bozar muhatabın ruh dengesini. Kalbe saplanır zehirli bir ok misali. Gözyaşlarında büyüyen sevgiler, fırtına yemiş başaklara döner gün ağarırken. Yürek kapıları sürmelenir aşka ve sevgiye bir daha açılmamak üzere. Dudaklar pembeleşir, soluklaşır, renk atar.

Aşka kapanan kapıların ardında sükûtu öğütür dil değirmeni. Öğüttükçe ufalanır sevgiye dair heceler; öyle ki unufak olur harfler. Fakat yine de yenilir yutulur cinsten değil hasret yüklü heceler. Ateşîn bir nefes gibi kavurur hayallerimizi salındıkça. Delişmen sevdalar bile dayanamaz yakıcı soluğa. Yürek yangınlarından hayallerimizi kaçırmak için zamanla yarışmak gerek. Çoğu kere biz de yanarız hayallerimizin o dehşetli yangınında. Düşlerin ve umutların yandığı bir âlemde yaşamak ateşin sırtında barut taşımaktan farksızdır düşüncemce.

Acılar denizinde kulaç atmak her bünyenin harcı değil elbette. Öyle ki her kulaç atışınızda ateşi daha bir yakın hissedersizin kendinize. Suların yangınında yüreğinizdeki ateşi söndürecek bir şey bulamamanın getirdiği çaresizlik içten içe bitirir sizi. Öyle ya, suyun yangınını sudan başka ne söndürebilir ki? Tuzun kokması misali!...

Sonbahar aşka pusu kurunca eylüller abanır sevdalı yüreklere. Eylüller ki düşünceye, aşka ve özgürlüğe kurşun sıkan bir mantığın acı meyveleridir. Düşünceleri ve uzak hayalleri dinamitleyen isyan günlerine kırgınım o günlerden bugünlere. Özgürlüğün kucağında büyüyen esaretin gün gelip de fitne tohumları ekeceğini ve duygu erlerini zincire vuracağını kim bilebilirdi? Hayaller, güzelliklere ve özgürlüklere kapı açınca bu kapıların gizli bir el tarafından üstüne kapanacağını ve yolumuza taş koyulacağını yaşamadan anlayamazdık. Hayat tecrübedir acı olsa da.

Sebepsiz aşk sürgünleri şakağıma sıkılan bir kurşundur her gece yarısında. Geceler ki sevda nöbetlerinin yangına dönüştüğü zor vakitlerdir. Karanlığın koynunda sıtma nöbetleri geçirir düne dair anılar. Dışarıdaki karanlık yürekteki karanlıkla birleşince göz gözü görmez olur. Edison’un icadı da aydınlatmaz karanlık dünyamızı. ıçi karanlık olanın dışı aydınlık olsa neye yarar? Gerçek ışık iç dünyamızda saklıdır. Ruhun aydınlığı dünyamızı ışığa boğar.

Söz ağızdan kolayca çıkmamalı hiçbir zaman… Çünkü dönüşü yoktur sözün… Bir ok misali yaydan çıkmaya görsün. Dilin namlusundan çıkan söz kurşunu, kulağa isabet ettiği zaman öncelikle kalbi yaralar. Dil namlusunun kurşunu, silahın çelik mermisinden daha tesirlidir kanımca. Hele de bu söz sevdiğimiz bir kişi tarafından sarf edilmişse acımız katlanır, kalbimiz sara nöbetlerine tutulmuşçasına dengesini kaybeder. Kalp ki hayatın merkezidir. Yaralı bir kalp, yaralı duygular içimizi köstebek misali kemirir; huzur uğramaz olur semtimize.

Bardaktan boşalırcasına üzerimize hüzün yağınca, biriken sularda boğulur sevdalı yürekler. Aşka yelken açmayan ne bilsin sevgi denizlerini? Sevda denizlerinde boğulmak nefret çukurlarında debelenmekten iyidir. Dünyada vuslat yüzü göremeyenler ötelerde yaşarlar yarım kalan aşklarını. Bu bile tesellidir yüreği sevgiyle atanlar için.

şehla gözlerden süzülen bakışlar bir servi kadar düzgün olabilir. Bütün sır gözün yapısında değildir elbet. Yüreğin göze gönderdiği sevgi kıvılcımlarında aranmalı aşk. Yeter ki dil güzeli söylesin. Dilin tetiğine basarken namludan kurşunlar değil, güller atılsın. Kurşunlar nereye isabet ederse orayı söndürür, güller yüreğe isabet edince nefreti aşka döndürür.


M. Nihat Malkoç
 
Üst Alt