Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Depresyon: öğrenilmiş çaresizlik
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 22309" data-attributes="member: 1208"><p style="text-align: center"><strong><span style="color: red">DEPRESYON: ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK </span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><img src="https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon1.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Depresyon, yaşadığımız ve engelleyemediğimiz olumsuz deneyimler sonrasında, yaşamdan aldığımız zevkin azalarak geleceğe dair umutlarımızın tükendiği ve yaşamdan beklentilerimizin kalmadığı bir nokta. </strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Öğrenilmiş Çaresizlik Kuramı 1970'lerde yaptığı öğrenme deneyleri sonucunda Martin Seligman tarafından ortaya atıldıktan sonra bugün de halen depresyon modellerinde büyük rol alıyor. İlk önce, davranış laboratuarının kapısını aralayarak deneyin orijinaline bir göz atalım isterseniz. Seligman, deneyinin ilk yarısında denek olarak kullandığı köpekleri sürekli ama kısa aralıklarla şiddetli elektrik şoklarına maruz bırakıyor. Laboratuardaki köpekler, maruz kaldıkları ve daha da önemlisi engelleyemedikleri bu ceza karşısında çaresizlik geliştiriyorlar. Daha sonraysa, deneyin ikinci ayağına oluşturan klasik kaçınma eğitimine geçiliyor. Normal şartlar altında, bu eğitim sırasında kutucuklardan birinin zeminine uygulanan elektrik şoku zil, ya da bir ışık kaynağıyla beraber koşullandırılarak hayvanın diğer kutucuğa zıplaması ve elektrik şokundan kaçınması öğretiliyor. Ancak Seligman'ın köpekleri, ilk etapta şoku engelleyemeyeceklerini öğrenerek çaresizlik geliştirdiğinden, ikinci aşamada düzenek zıplayarak karşı tarafa geçebilmelerine ve şoktan kurtulabilmelerine el vermesine rağmen kontrol grubundan farklı olarak bu davranışı geliştirmeyi öğrenemiyorlar. Diğer bir deyişle, çaresizlik, kaçınma davranışını inhibe ediyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><img src="https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon3.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Şekilde gördüğümüz bu sevimli köpek, henüz çaresizlik geliştirmemiş olacak, zili gördüğünde kutunun diğer tarafına zıplayarak A tarafındaki zeminden gelecek elektrik şokunu engelliyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Şimdi isterseniz, bu çalışmanın depresyon modellerine yansıyan karşılıklarını irdeleyelim. Sürekli ve şiddetli elektrik şoklarını hayatımızdaki stres unsurları olarak düşünebiliriz. Okul ya da iş ortamındaki olaylar, sosyal çevreyle yaşadığımız çeşitli sorunlar bizleri sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor. Tüm bunlar birikim yaparak depresyon belirtilerini tetikliyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><img src="https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon5.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok sorun bizleri sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor. </strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Başlarda sıkıntılara karşı koymaya çalışsak da, birikim yapmaya devam ettikçe çaresiz olduğumuza ve onları engelleyemeyeceğimize inanmaya başlıyoruz. Kontrolsüzlük hissi hayattaki hemen hemen tüm aktivitelere karşı ilgimizi kaybetmemize ve onlardan aldığımız zevki azaltmaya başlıyor. Öğrenilmiş çaresizlik çalışmalarında hayvanlar travmatik durumlarda hayatlarını bile yitirebiliyorlar. Araştırmacılar, depresyon sırasındaki ölüm ve intihar düşünceleriyle laboratuarlardan çıkan bu sonuçlar arasında da ilgileşim kuruyorlar. Diğer bir deyişle depresyon, öğrenilmiş bir çaresizlik olarak da tanımlanabiliyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="color: red">DEPRESİF SIKINTILAR KÜLTÜRLE ŞEKİLLENİYOR</span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Gözlerimiz kapalı, parmaklarımızı bir dünya haritasının üzerinde gezindirip rasgele duraksatalım. Seçtiğimiz o bölgeye ait yerli halk, depresyonu bir hastalık olarak tanımıyor bile olsa, o halk içinde depresif belirtiler gösteren bireylere rastlama olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü depresyon ya da benzer türevleri her kültürde gözlemleniyor. Kültürden kültüre farklılık gösteren ise yalnızca bu sıkıntının kişi tarafından nasıl görülüp deneyimlendiği. Örneğin, Nijeryalılar içinde bulundukları durumu "beynimde karıncalar yürüyor" gibi deyimlerle tanımlarken, Çinliler sinir yorgunluğu yaşadıklarını ve kalplerinin sıkışıp ağırlaştığını dile getiriyorlar. Bu farklılığa genel hatlarıyla bakacak olursak, Batı kültürleri depresyonun kendi içlerinde çekirdeklendiğini düşünme eğilimindeyken geleneksel Asya toplumları, üzüntü gibi sıkıntı uyandırıcı duygusal durumların dış dünya kaynaklı olduğuna inanıyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Peki, tüm bu örneklerden varacağımız çıkarım depresyona dair öznel deneyimlerin kültürler arası bir fark mı gösterdiği acaba. Yanıtımız, evet gibi görünüyor. Çünkü bireyselciliğin yaygınlaştığı toplumlarda depresyondan şikâyetçi olan kişiler içlerindeki çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk ve kendine güvensizlik hislerine vurgu yaparken, daha az bireyselci toplumlar yorgunluk, iştah kapanması, hareketlerin yavaşlaması gibi davranışa yönelik belirtilere odaklanıyorlar. </strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><img src="https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresif2.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Depresyonda yoğun olarak deneyimlenen "suçluluk" hissi ise 16. ve 17. yüzyıllara değin bu hastalığa ait bir belirti olarak ortaya konmuyor. Araştırmacılar, Endüstri Devrimi ile beraber adı depresyonla beraber anılmaya başlayan suçluluğun fark edilişindeki bu gecikmenin doğal olduğunu söylüyorlar. Teknolojideki gelişim, beraberinde sosyal yapıda da farklılaşma getirerek bireyselleşme sürecine salık veriyor ve bireysel sorumluluk ön plana çıkıyor. Bireysel sorumluluktaki bu öne çıkış, olumsuz sonuçlar karşısında bireysel suçluluk duygularını da tetikliyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p> <p style="text-align: center"><strong>Sonuç olarak, tüm bu örneklerde de gördüğümüz gibi, kültür bir hastalıktan duyduğumuz sıkıntıyı hangi kelimelerle, nasıl ifade edeceğimizi etkilemekle kalmayıp, fiziksel deneyimlerimizin niteliğine bile yansıyabiliyor.</strong></p> <p style="text-align: center"><strong></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 22309, member: 1208"] [CENTER][B][COLOR=red]DEPRESYON: ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK [/COLOR] [IMG]https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon1.jpg[/IMG] Depresyon, yaşadığımız ve engelleyemediğimiz olumsuz deneyimler sonrasında, yaşamdan aldığımız zevkin azalarak geleceğe dair umutlarımızın tükendiği ve yaşamdan beklentilerimizin kalmadığı bir nokta. Öğrenilmiş Çaresizlik Kuramı 1970'lerde yaptığı öğrenme deneyleri sonucunda Martin Seligman tarafından ortaya atıldıktan sonra bugün de halen depresyon modellerinde büyük rol alıyor. İlk önce, davranış laboratuarının kapısını aralayarak deneyin orijinaline bir göz atalım isterseniz. Seligman, deneyinin ilk yarısında denek olarak kullandığı köpekleri sürekli ama kısa aralıklarla şiddetli elektrik şoklarına maruz bırakıyor. Laboratuardaki köpekler, maruz kaldıkları ve daha da önemlisi engelleyemedikleri bu ceza karşısında çaresizlik geliştiriyorlar. Daha sonraysa, deneyin ikinci ayağına oluşturan klasik kaçınma eğitimine geçiliyor. Normal şartlar altında, bu eğitim sırasında kutucuklardan birinin zeminine uygulanan elektrik şoku zil, ya da bir ışık kaynağıyla beraber koşullandırılarak hayvanın diğer kutucuğa zıplaması ve elektrik şokundan kaçınması öğretiliyor. Ancak Seligman'ın köpekleri, ilk etapta şoku engelleyemeyeceklerini öğrenerek çaresizlik geliştirdiğinden, ikinci aşamada düzenek zıplayarak karşı tarafa geçebilmelerine ve şoktan kurtulabilmelerine el vermesine rağmen kontrol grubundan farklı olarak bu davranışı geliştirmeyi öğrenemiyorlar. Diğer bir deyişle, çaresizlik, kaçınma davranışını inhibe ediyor. [IMG]https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon3.jpg[/IMG] Şekilde gördüğümüz bu sevimli köpek, henüz çaresizlik geliştirmemiş olacak, zili gördüğünde kutunun diğer tarafına zıplayarak A tarafındaki zeminden gelecek elektrik şokunu engelliyor. Şimdi isterseniz, bu çalışmanın depresyon modellerine yansıyan karşılıklarını irdeleyelim. Sürekli ve şiddetli elektrik şoklarını hayatımızdaki stres unsurları olarak düşünebiliriz. Okul ya da iş ortamındaki olaylar, sosyal çevreyle yaşadığımız çeşitli sorunlar bizleri sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor. Tüm bunlar birikim yaparak depresyon belirtilerini tetikliyor. [IMG]https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresyon5.jpg[/IMG] Günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok sorun bizleri sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor. Başlarda sıkıntılara karşı koymaya çalışsak da, birikim yapmaya devam ettikçe çaresiz olduğumuza ve onları engelleyemeyeceğimize inanmaya başlıyoruz. Kontrolsüzlük hissi hayattaki hemen hemen tüm aktivitelere karşı ilgimizi kaybetmemize ve onlardan aldığımız zevki azaltmaya başlıyor. Öğrenilmiş çaresizlik çalışmalarında hayvanlar travmatik durumlarda hayatlarını bile yitirebiliyorlar. Araştırmacılar, depresyon sırasındaki ölüm ve intihar düşünceleriyle laboratuarlardan çıkan bu sonuçlar arasında da ilgileşim kuruyorlar. Diğer bir deyişle depresyon, öğrenilmiş bir çaresizlik olarak da tanımlanabiliyor. [COLOR=red]DEPRESİF SIKINTILAR KÜLTÜRLE ŞEKİLLENİYOR[/COLOR] Gözlerimiz kapalı, parmaklarımızı bir dünya haritasının üzerinde gezindirip rasgele duraksatalım. Seçtiğimiz o bölgeye ait yerli halk, depresyonu bir hastalık olarak tanımıyor bile olsa, o halk içinde depresif belirtiler gösteren bireylere rastlama olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü depresyon ya da benzer türevleri her kültürde gözlemleniyor. Kültürden kültüre farklılık gösteren ise yalnızca bu sıkıntının kişi tarafından nasıl görülüp deneyimlendiği. Örneğin, Nijeryalılar içinde bulundukları durumu "beynimde karıncalar yürüyor" gibi deyimlerle tanımlarken, Çinliler sinir yorgunluğu yaşadıklarını ve kalplerinin sıkışıp ağırlaştığını dile getiriyorlar. Bu farklılığa genel hatlarıyla bakacak olursak, Batı kültürleri depresyonun kendi içlerinde çekirdeklendiğini düşünme eğilimindeyken geleneksel Asya toplumları, üzüntü gibi sıkıntı uyandırıcı duygusal durumların dış dünya kaynaklı olduğuna inanıyor. Peki, tüm bu örneklerden varacağımız çıkarım depresyona dair öznel deneyimlerin kültürler arası bir fark mı gösterdiği acaba. Yanıtımız, evet gibi görünüyor. Çünkü bireyselciliğin yaygınlaştığı toplumlarda depresyondan şikâyetçi olan kişiler içlerindeki çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk ve kendine güvensizlik hislerine vurgu yaparken, daha az bireyselci toplumlar yorgunluk, iştah kapanması, hareketlerin yavaşlaması gibi davranışa yönelik belirtilere odaklanıyorlar. [IMG]https://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/images/depresif2.jpg[/IMG] Depresyonda yoğun olarak deneyimlenen "suçluluk" hissi ise 16. ve 17. yüzyıllara değin bu hastalığa ait bir belirti olarak ortaya konmuyor. Araştırmacılar, Endüstri Devrimi ile beraber adı depresyonla beraber anılmaya başlayan suçluluğun fark edilişindeki bu gecikmenin doğal olduğunu söylüyorlar. Teknolojideki gelişim, beraberinde sosyal yapıda da farklılaşma getirerek bireyselleşme sürecine salık veriyor ve bireysel sorumluluk ön plana çıkıyor. Bireysel sorumluluktaki bu öne çıkış, olumsuz sonuçlar karşısında bireysel suçluluk duygularını da tetikliyor. Sonuç olarak, tüm bu örneklerde de gördüğümüz gibi, kültür bir hastalıktan duyduğumuz sıkıntıyı hangi kelimelerle, nasıl ifade edeceğimizi etkilemekle kalmayıp, fiziksel deneyimlerimizin niteliğine bile yansıyabiliyor. [/B][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Depresyon: öğrenilmiş çaresizlik
Üst
Alt