Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
(Dayanaksız) Görüşleri Kabul Etmenin Mekruhluğu...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 39713" data-attributes="member: 3"><p>Açıklama</p><p></p><p></p><p>Belirli kelime veya cümleleri tek veya toplu olarak okumaya, tek*rar etmeye "zikr" denilmektedir. Yukarıdaki haberde böyle bir zikr söz konusudur. Dünya ve ahiret mutluluğunu isteme (dua), Kur'an okuma, ilimle meşgul olma, nafile namaz kılma gibi amellere de zikr dendiği vakidir. Zikr dil, kalb veya vücut organlarıyla olabilmektedir. Allah'ı tesbihle, ona hamdetmeyle, onu ululamayla, yüceltmeyle alâkalı kelime veya cümleleri söylemek dilin zikridir. Cenab-ı Hakk'ın zat ve sıfatlarının delillerini, ahkâmına muttali olmak için ilâhi emirlerin hikmet ve delillerini, mahlûkatın sırlarını düşünmek kalbin zikridir. Allah'a ve Resulüne itaat etmeye garkohnak da vücud organlarının zikridir.[528] Zikre teşvik eden bir çok âyet ve hadis vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Öyle ise beni anın (zikredin) ki ben de sizi anayım."[529] "Ey insanlar, Allah'ı çok anın ve onu sabah-akşam tesbih edin."[530] Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-de; "Dilin daima Allah'ı zikirle ıslak olsun" buyurmuştur.[531] Hz. Peygamber'in, bazı kelime ve cümlelerin tekrar edilerek okunmasını tavsiye eden, zikir meclislerini öven hadisleri de vardır. Örnek ola*rak şunları kaydedebiliriz: "Allah'ı -azze ve celle- zikretmek üzere oturan her topluluğu melekler çepeçevre kuşatır, onları rahmet kap*lar, üzerlerine sekinet (huzur) iner ve Allah onları, katındakilerin içinde zikreder. "[532] "Allah'ın, zikredenleri araştırmak üzere yollar*da dolaşan bir kısım melekleri vardır. Bunlar, Allah'ı zikreden bir topluluk bulunca:</p><p></p><p>"Muhtaç olduğunuz şeye gelin!" diye birbirlerine seslenirler..."[533]</p><p></p><p>"Kim günde yüz defa "Sübhanellahi ve bi-hamdihi" derse, hataları, deniz köpüğü gibi (çok) da olsalar, ondan atılır. "[534] "Allah'ın en sevdiği sözler dört (tanedir): Sübhanallah, el-Hamdulillah, Lâ İlahe İllallah, Allahu Ekber. Bunların hangisiyle b'aşlasan sana zarar vermez.[535] Bu bilgiler ışığında yukarıdaki habere bak*tığımızda Abdullah b. Mes'ûd'un (radıyallahu anh), mescidde zikir yapanlara i'tiraz etmesinin, zikrin kendisinden kaynaklanmadığını anlarız. İtirazın sebebi zikrin yeri ve şeklidir. Mescidde yapılan böyle bir zikir, zamanla bütün müslümanlarca dinin gereği olarak anlaşı*lıp yapılacak bir ibadet halini alabilirdi. Bu ise, kınanan bidatlardan biri olurdu. Bir kişinin başkanlığında, onun komutlarıyla yapılan şekli bir "zikr"de tenkid konusu yapılmış olabilir. Zikredilen merfû hadiste ve, söz konusu "zikir meclisi"ne katılmış olanların ilerde, şekli mutaassıb dindarlıklarıyla bilinen haricilerin saflarında görül*müş olmalarında da bu son hususa işaret vardır.</p><p></p><p>Nehrevân, Bağdâd ile Vâsıt arasında bir yerin adıdır. Burası, Hz. Ali ile Hariciler arasında h. 37 (veya 38) yılında vukubulan ve Hz. Ali'nin zaferi ile sonuçlanan savaş dolayısıyla meşhur olmuştur.[536]</p><p></p><p>211. “Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki) bize el-A'meş, Habîb'den, (o da) Ebû Abdirrakman'dan (naklen) rivayet etti (ki Ebû Abdirrahman) şöyle dedi: Abdullah dedi ki;”</p><p></p><p>"(Sünnete) uyunuz, bid'at işlemeyiniz. Zira (uyulması gereken şeylerin tesbiti si*zin yerinize yapılmıştır."[537]</p><p></p><p>212. “Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebû Halef haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Süleym rivayet edip (dedi ki) bana Ca'fer b. Muhammed, babasından, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivayet etti (ki Câbir) şöyle dedi:” “(Bir gün) Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize bir hutbe irad etti de Al*lah'a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu:</p><p></p><p>"En üstün yol Muhammed'in -sallallahu aleyhi ve sellem- yoludur. İşlerin en kötüleri, son*radan ortaya çıkarılanlardır. Her bid'at da delâlettir. "[538]</p><p></p><p>213. “Bize Muhammed b. Uyeyne, Ebû İshak el-Fezâri'den, (o) Eşlem el-Minkari'den, (o da) Bilâz b. İsmet'den (naklen) haber verdi (ki Bilâz) şöyle dedi:”</p><p></p><p>“Abdullah b. Mesudun, cuma gecesinin akşamı olduğu zaman kalkmış konuşurken, şöyle dediğini işitmiştim:” "Şüphe yok ki en doğru söz Allah'ın sözü ve (yine) şüphe yok ki en güzel yol, Muhammed'in yoludur. Bedbaht, annesinin kar*nında bedbaht olan kimsedir. Râvîlerin en kötüleri, yalan (söz ve ha*berler) rivayet edenlerdir. İşlerin en kötüleri, sonradan ortaya çıkarı*lanlardır. Gelecek olan herşey ise yakındır."[539]</p><p></p><p>214. “Bana Muhammed b. Uyeyne, Ebu İshak el-Farazi’den, (o) Leys’den, (o) Eyyub’dan, (o da) İbn Sirin’den (naklen) haber verdi(ki İbn Sirin) şöyle dedi:”</p><p></p><p>“Hiçbir kimse bir bid’ata tutunup da ondan sonra(tekrar) sünnete dönmüş, müracaat etmiş değildir.”[540]</p><p></p><p>215. “Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) biz Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (o) Ebû Kılâbe'den, (o) Ebû Esmâ'dan, (o) Sevbân'dan, (o da) Hz. Peygamber'den -sallalla*hu aleyhi ve sellem- (naklen) rivayet etti ki,” o (yani Hz. Pey*gamber) şöyle buyurdu:</p><p></p><p>“Ben ümmetim hakkında sadece saptırıcı önderleden endişe ediyorum."[541]</p><p></p><p>216. “Bize Ahmed b. Abdillah Ebu'l-Velîd el-Here vî haber ve*rip (dedi ki) bize Mu'âz b. Muâz, İbn Avn'dan, (o) Amr b. Sa'îd'den, (o) Ebû Zur'a b. Amr b. Cerir'den, (o da) Hayye bint Ebî Hayye’den (naklen) rivayet etti (ki Hayye) şöyle dedi:”</p><p></p><p>“Öğ*lenin tam sıcağında bir adam yanımıza girdi. Ben de, "Allah'ın kulu! Nereden geldin?" dedim. Şöyle karşılık verdi:</p><p></p><p>"Ben ve bir arkadaşım, aradığımız bir şey için geldik. Arkadaşım, aradığımız şeyin peşine gitti. Ben de gölgelenmek ve içecek bir şey içmek için (buraya) gir*dim. Bunun üzerine ben kalkdım, biraz ekşi süt aldım, -Belki, "Bu*nun üzerine ben kalktım, ekşi ayran aldım" demişti.- ve bundan ona ikram ettim. O da içti, ben de içtim. (Hayye) dedi ki;</p><p></p><p>"Onu kuvvetli bir tahminle tanıdım. Bunun için;</p><p></p><p>"Allah'ın kulu, sen kimsin?" de*dim. O da;</p><p></p><p>"Ben Ebû Bekr'im" dedi.</p><p></p><p>"Sen, Resûlullah'ın -sallallahu aleyhi ve sellem-, (namım) duymuş olduğum sahâbisi Ebû Bekr mi*sin?" dedim "Evet" dedi. (Hayye) dedi ki;</p><p></p><p>“O zaman ben, Has'am'la yaptığımız savaşı, cahiliye döneminde birbirimizle yaptığımız savaşı, Allah'ın getirdiği dostluk ve anlaşmayı, çadırların iplerini (bağlama*sını, yani cemiyette birliği sağlamasını) zikrettim, -(Ahmed dedi ki; rivayetin bu yerinde) İbn Avn parmaklarını birbirine kenetlemişti, Muâz da onu bize tavsif etmişti. (Dârimi dedi ki) Ahmed de (par*maklarını) kenetlemişti.-, sonra şöyle dedim:</p><p></p><p>"Allah'ın kulu! İnsan*ların bu durumunun ne zamana kadar (devam edeceğini) sanıyorsun?".</p><p></p><p>"Önderler dosdoğru yolda oldukları sürece!" dedi.</p><p></p><p>"Önderler ne (demek?)" dedim. Şöyle cevap verdi:</p><p></p><p>"Seyyid görmedin mi? Hani oba*da olur da, (oba halkı) ona uyup itaat ederler. İşte bunlar dosdoğru yolda oldukları sürece."[542]</p><p></p><p>217. “Bize Muhammed İbnu's-Salt haber verip (dedi ki) bize İbrahim b. Sa'd, babasından, (o) Adiyy b. Ertât'ın bir karde*şinden, (o da) Ebu'd-Derdâ'dan (naklen) haber verdi (ki Ebu'd-Derdâ') şöyle dedi:” Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurdu:</p><p></p><p>"Şüphe yok ki sizin için korktuğum şeylerin en korku*tucusu saptırıcı önderlerdir. "[543]</p><p></p><p>218. “Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Beyân Ebû Bişr'den, (o da) Kays b. Ebû Hâzim'den (naklen) rivayet etti (ki Kays) şöyle dedi: Ebû Bekr (radıyallahu anh), Ahmes (kabilesin)den Zeyneb isimli bir kadının yanına girdi. (Kays) dedi ki;” (Ebû Bekr), onun konuşmadığını gördü. Bunun üzeri*ne;</p><p></p><p>"Nesi var, konuşmuyor?" diye sordu.</p><p></p><p>"Susarak hac yapmaya niyet etmiş" dediler. O zaman ona;</p><p></p><p>"Konuş, dedi, çünkü bu helâl değildir. Bu, câhiliyye işi bir harekettir." (Kays) dedi ki, o da konuştu ve:</p><p></p><p>"Sen kimsin?" dedi. (Hz. Ebû Bekr);</p><p></p><p>"Muhacirlerden bir kişiyim" dedi.</p><p></p><p>"Muhacirlerin hangisinden?" dedi.</p><p></p><p>"Kureyş'den" diye cevap verdi. "Kureyş'in hangisinden?" dedi. (Hz. Ebû Bekr);</p><p></p><p>"Doğrusu sen çok so*ran birisin. Ben Ebû Bekr'im" dedi. (Bunun üzerine Zeyneb);</p><p></p><p>"Al*lah'ın, câhiliyye (döneminden) sonra getirdiği bu iyi halde ne kadar kalacağız?" diye sordu. Ebû Bekr (radıyallahu anh) buna şöyle cevap verdi:</p><p></p><p>"Önderleriniz sizinle dosdoğru oldukları (veya size karşı dos*doğru hareket ettikleri) sürece bu (hal) üzere kalacaksınız." (Zeyneb);</p><p></p><p>"Önderler de ne?" dedi. (Hz. Ebû Bekr);</p><p></p><p>"Kavminin başkanları ve ileri gelenleri yok mu, (hani) onlara emrediyorlar, onlarda onlara itaat ediyorlar?" dedi. "Evet" diye karşılık verdi. (Hz. Ebû Bekr de);</p><p></p><p>"İşte onlar halkınız karşısındaki bunlar gibidir" dedi.[544]</p><p></p><p>**********<img src="https://i.imgur.com/YYHPZ.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />**********</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 39713, member: 3"] Açıklama Belirli kelime veya cümleleri tek veya toplu olarak okumaya, tek*rar etmeye "zikr" denilmektedir. Yukarıdaki haberde böyle bir zikr söz konusudur. Dünya ve ahiret mutluluğunu isteme (dua), Kur'an okuma, ilimle meşgul olma, nafile namaz kılma gibi amellere de zikr dendiği vakidir. Zikr dil, kalb veya vücut organlarıyla olabilmektedir. Allah'ı tesbihle, ona hamdetmeyle, onu ululamayla, yüceltmeyle alâkalı kelime veya cümleleri söylemek dilin zikridir. Cenab-ı Hakk'ın zat ve sıfatlarının delillerini, ahkâmına muttali olmak için ilâhi emirlerin hikmet ve delillerini, mahlûkatın sırlarını düşünmek kalbin zikridir. Allah'a ve Resulüne itaat etmeye garkohnak da vücud organlarının zikridir.[528] Zikre teşvik eden bir çok âyet ve hadis vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Öyle ise beni anın (zikredin) ki ben de sizi anayım."[529] "Ey insanlar, Allah'ı çok anın ve onu sabah-akşam tesbih edin."[530] Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-de; "Dilin daima Allah'ı zikirle ıslak olsun" buyurmuştur.[531] Hz. Peygamber'in, bazı kelime ve cümlelerin tekrar edilerek okunmasını tavsiye eden, zikir meclislerini öven hadisleri de vardır. Örnek ola*rak şunları kaydedebiliriz: "Allah'ı -azze ve celle- zikretmek üzere oturan her topluluğu melekler çepeçevre kuşatır, onları rahmet kap*lar, üzerlerine sekinet (huzur) iner ve Allah onları, katındakilerin içinde zikreder. "[532] "Allah'ın, zikredenleri araştırmak üzere yollar*da dolaşan bir kısım melekleri vardır. Bunlar, Allah'ı zikreden bir topluluk bulunca: "Muhtaç olduğunuz şeye gelin!" diye birbirlerine seslenirler..."[533] "Kim günde yüz defa "Sübhanellahi ve bi-hamdihi" derse, hataları, deniz köpüğü gibi (çok) da olsalar, ondan atılır. "[534] "Allah'ın en sevdiği sözler dört (tanedir): Sübhanallah, el-Hamdulillah, Lâ İlahe İllallah, Allahu Ekber. Bunların hangisiyle b'aşlasan sana zarar vermez.[535] Bu bilgiler ışığında yukarıdaki habere bak*tığımızda Abdullah b. Mes'ûd'un (radıyallahu anh), mescidde zikir yapanlara i'tiraz etmesinin, zikrin kendisinden kaynaklanmadığını anlarız. İtirazın sebebi zikrin yeri ve şeklidir. Mescidde yapılan böyle bir zikir, zamanla bütün müslümanlarca dinin gereği olarak anlaşı*lıp yapılacak bir ibadet halini alabilirdi. Bu ise, kınanan bidatlardan biri olurdu. Bir kişinin başkanlığında, onun komutlarıyla yapılan şekli bir "zikr"de tenkid konusu yapılmış olabilir. Zikredilen merfû hadiste ve, söz konusu "zikir meclisi"ne katılmış olanların ilerde, şekli mutaassıb dindarlıklarıyla bilinen haricilerin saflarında görül*müş olmalarında da bu son hususa işaret vardır. Nehrevân, Bağdâd ile Vâsıt arasında bir yerin adıdır. Burası, Hz. Ali ile Hariciler arasında h. 37 (veya 38) yılında vukubulan ve Hz. Ali'nin zaferi ile sonuçlanan savaş dolayısıyla meşhur olmuştur.[536] 211. “Bize Ya'lâ haber verip (dedi ki) bize el-A'meş, Habîb'den, (o da) Ebû Abdirrakman'dan (naklen) rivayet etti (ki Ebû Abdirrahman) şöyle dedi: Abdullah dedi ki;” "(Sünnete) uyunuz, bid'at işlemeyiniz. Zira (uyulması gereken şeylerin tesbiti si*zin yerinize yapılmıştır."[537] 212. “Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebû Halef haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Süleym rivayet edip (dedi ki) bana Ca'fer b. Muhammed, babasından, (o da) Câbir b. Abdillah'dan (naklen) rivayet etti (ki Câbir) şöyle dedi:” “(Bir gün) Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize bir hutbe irad etti de Al*lah'a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu: "En üstün yol Muhammed'in -sallallahu aleyhi ve sellem- yoludur. İşlerin en kötüleri, son*radan ortaya çıkarılanlardır. Her bid'at da delâlettir. "[538] 213. “Bize Muhammed b. Uyeyne, Ebû İshak el-Fezâri'den, (o) Eşlem el-Minkari'den, (o da) Bilâz b. İsmet'den (naklen) haber verdi (ki Bilâz) şöyle dedi:” “Abdullah b. Mesudun, cuma gecesinin akşamı olduğu zaman kalkmış konuşurken, şöyle dediğini işitmiştim:” "Şüphe yok ki en doğru söz Allah'ın sözü ve (yine) şüphe yok ki en güzel yol, Muhammed'in yoludur. Bedbaht, annesinin kar*nında bedbaht olan kimsedir. Râvîlerin en kötüleri, yalan (söz ve ha*berler) rivayet edenlerdir. İşlerin en kötüleri, sonradan ortaya çıkarı*lanlardır. Gelecek olan herşey ise yakındır."[539] 214. “Bana Muhammed b. Uyeyne, Ebu İshak el-Farazi’den, (o) Leys’den, (o) Eyyub’dan, (o da) İbn Sirin’den (naklen) haber verdi(ki İbn Sirin) şöyle dedi:” “Hiçbir kimse bir bid’ata tutunup da ondan sonra(tekrar) sünnete dönmüş, müracaat etmiş değildir.”[540] 215. “Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) biz Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (o) Ebû Kılâbe'den, (o) Ebû Esmâ'dan, (o) Sevbân'dan, (o da) Hz. Peygamber'den -sallalla*hu aleyhi ve sellem- (naklen) rivayet etti ki,” o (yani Hz. Pey*gamber) şöyle buyurdu: “Ben ümmetim hakkında sadece saptırıcı önderleden endişe ediyorum."[541] 216. “Bize Ahmed b. Abdillah Ebu'l-Velîd el-Here vî haber ve*rip (dedi ki) bize Mu'âz b. Muâz, İbn Avn'dan, (o) Amr b. Sa'îd'den, (o) Ebû Zur'a b. Amr b. Cerir'den, (o da) Hayye bint Ebî Hayye’den (naklen) rivayet etti (ki Hayye) şöyle dedi:” “Öğ*lenin tam sıcağında bir adam yanımıza girdi. Ben de, "Allah'ın kulu! Nereden geldin?" dedim. Şöyle karşılık verdi: "Ben ve bir arkadaşım, aradığımız bir şey için geldik. Arkadaşım, aradığımız şeyin peşine gitti. Ben de gölgelenmek ve içecek bir şey içmek için (buraya) gir*dim. Bunun üzerine ben kalkdım, biraz ekşi süt aldım, -Belki, "Bu*nun üzerine ben kalktım, ekşi ayran aldım" demişti.- ve bundan ona ikram ettim. O da içti, ben de içtim. (Hayye) dedi ki; "Onu kuvvetli bir tahminle tanıdım. Bunun için; "Allah'ın kulu, sen kimsin?" de*dim. O da; "Ben Ebû Bekr'im" dedi. "Sen, Resûlullah'ın -sallallahu aleyhi ve sellem-, (namım) duymuş olduğum sahâbisi Ebû Bekr mi*sin?" dedim "Evet" dedi. (Hayye) dedi ki; “O zaman ben, Has'am'la yaptığımız savaşı, cahiliye döneminde birbirimizle yaptığımız savaşı, Allah'ın getirdiği dostluk ve anlaşmayı, çadırların iplerini (bağlama*sını, yani cemiyette birliği sağlamasını) zikrettim, -(Ahmed dedi ki; rivayetin bu yerinde) İbn Avn parmaklarını birbirine kenetlemişti, Muâz da onu bize tavsif etmişti. (Dârimi dedi ki) Ahmed de (par*maklarını) kenetlemişti.-, sonra şöyle dedim: "Allah'ın kulu! İnsan*ların bu durumunun ne zamana kadar (devam edeceğini) sanıyorsun?". "Önderler dosdoğru yolda oldukları sürece!" dedi. "Önderler ne (demek?)" dedim. Şöyle cevap verdi: "Seyyid görmedin mi? Hani oba*da olur da, (oba halkı) ona uyup itaat ederler. İşte bunlar dosdoğru yolda oldukları sürece."[542] 217. “Bize Muhammed İbnu's-Salt haber verip (dedi ki) bize İbrahim b. Sa'd, babasından, (o) Adiyy b. Ertât'ın bir karde*şinden, (o da) Ebu'd-Derdâ'dan (naklen) haber verdi (ki Ebu'd-Derdâ') şöyle dedi:” Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki sizin için korktuğum şeylerin en korku*tucusu saptırıcı önderlerdir. "[543] 218. “Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Ebû Avâne, Beyân Ebû Bişr'den, (o da) Kays b. Ebû Hâzim'den (naklen) rivayet etti (ki Kays) şöyle dedi: Ebû Bekr (radıyallahu anh), Ahmes (kabilesin)den Zeyneb isimli bir kadının yanına girdi. (Kays) dedi ki;” (Ebû Bekr), onun konuşmadığını gördü. Bunun üzeri*ne; "Nesi var, konuşmuyor?" diye sordu. "Susarak hac yapmaya niyet etmiş" dediler. O zaman ona; "Konuş, dedi, çünkü bu helâl değildir. Bu, câhiliyye işi bir harekettir." (Kays) dedi ki, o da konuştu ve: "Sen kimsin?" dedi. (Hz. Ebû Bekr); "Muhacirlerden bir kişiyim" dedi. "Muhacirlerin hangisinden?" dedi. "Kureyş'den" diye cevap verdi. "Kureyş'in hangisinden?" dedi. (Hz. Ebû Bekr); "Doğrusu sen çok so*ran birisin. Ben Ebû Bekr'im" dedi. (Bunun üzerine Zeyneb); "Al*lah'ın, câhiliyye (döneminden) sonra getirdiği bu iyi halde ne kadar kalacağız?" diye sordu. Ebû Bekr (radıyallahu anh) buna şöyle cevap verdi: "Önderleriniz sizinle dosdoğru oldukları (veya size karşı dos*doğru hareket ettikleri) sürece bu (hal) üzere kalacaksınız." (Zeyneb); "Önderler de ne?" dedi. (Hz. Ebû Bekr); "Kavminin başkanları ve ileri gelenleri yok mu, (hani) onlara emrediyorlar, onlarda onlara itaat ediyorlar?" dedi. "Evet" diye karşılık verdi. (Hz. Ebû Bekr de); "İşte onlar halkınız karşısındaki bunlar gibidir" dedi.[544] **********[IMG]https://i.imgur.com/YYHPZ.gif[/IMG]********** [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
(Dayanaksız) Görüşleri Kabul Etmenin Mekruhluğu...
Üst
Alt