Çok güzel 12 Hadis

Rüya Tabircisi

Moderatör
Moderatör
Rüya Tabirleri
Katılım
17 Mart 2019
Mesajlar
825
Tepkime puanı
277
Konum
Türkiye
1. 7 Nitelik (özellik), kul olmanın yolu.

Allah-teala Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyuruyor:

"Ey Ahmed (Hz.Muhammedin isimlerinden birisidr)! Biliyorsunmu ki kulum ne vakit abid (cennetlik, dinine bağlı) hesap edilir?" Dedi: "Bilmiyorum" Buyurdu: "O vakit ki, onda 7 nitelik olsa. Günah işlemeye engel olan takvası (Takva - Günah işlemekten çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir) olsa, boş söz söylemeye engel olan sessizliği olsa, Allah korkusundan ağlamayı çoğaltan korkusu olsa, yalnız kaldılğında benden utandıran hayası olsa, (günah etmekten) gerekli yemeğe kanaatlense, dünya muhabbetini (yani, dünya aşkını, sevgisini) düşman bilse, çünkü ben onu düşman biliyorum. İyi adamlarla (insanlarla) dost olsa. Çünkü ben salihleri seviyorum."

--

2. Alçakça himmet (istek)

"Her kesin bütün himmeti yemek ve karnı (karnını doyurmak) için olursa, onun fiyatı karnından çıkan (şey) kadardır."

--

3. Arifin (akıllı adamın, insanın) sözü

Arif olan şahıs ömrünü (hayatını) gaflet ve çirkinlikle geçirmiş bir kişiden sordu:

"Sen mi büyüksün, sakalın mı...?"

Dedi:

"Ben sakalımdan önce dünyaya geldim. (yani ben daha büyüğüm)"

Arif dedi:

"Senin sakalın siyahlıktan beyazlığa doğru yöneldi (yani beyazladı). Ama sen halâ da çirkin ahlâkından dönmemişsin. Vay olsun sana (lânet olsun sana)! Kalbin günahtan karardı. Sakalın ise senden sonra vücuduna geldiği halde kemal kazanmakta seni geçti, sen ise değişmemişsin."

İmam Kâzım (aleyhisselâm) buyuruyor:

"Her kimsenin 2 günü aynı olsa, o aldanmıştır. Her kimsenin sonraki günü önceki gününde kötü olsa, o melundur (Allahın rahmetinden uzaklaşmıştır). Her kes maneviyat bakımından kendisinde kusur hissetse, o şahısa ölüm yaşamaktan daha iyidir."

--



4. Takva (Günahtan çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir)

Allah Kuranda buyuruyor:

"Ahiret için azık (azık yolculuğa çıkarken götürülen yemektir, burada "azık" mecazi anlamdadır) alın. En iyi azık takvadır. Ey akıl sahipleri, benden korkun."

Başka bir ayette buyurmuştur:

"Çekinin o günden ki, o gün hiç kimse başkasının yerine cezalandırılmayacak (kıyamet günü)."

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Ümmetim esas olarak 2 şey hatrına cennete girer. Biri takva, diğeri ise iyi ahlâktır."

İmam Rza (aleyhisselam) buyuruyor:

"Her kimse takva ve vera (vera, kendisini ilgilendirmeyen ve şüpheli olan herşeyi terketmesidir. Yani dünya hayatını bırakıp, kendini dinine doğru yöneltmesidir) sahibi olmasa, dine de sahip değildir."



İmam Bakır (aleyhisselam) buyurmuştur:

"Hakikaten, Allah-teala buyuruyor ki, izzetime, celâlime, azametime ve yüce makamıma yemin olsun, eğer bir kul benim isteğimi kendi isteğinden üstün tutsa, onun bütün ihtiyaçlarını üzerime alırım (şahsen bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenirim). Yer ve gök onun rızkına (nimetine) kefildirler. Ben muhtelif (farklı) yollarla onun rızkını veririm."

--

5. Takva ile dış alemi kendine itaat ettirmek

İmam Sadık (aleyhisselam) seferlerinin birisinde Kufeye girdi (Kufe şehirdir). Sonra oradan Medineye (Medine şehrine) yolculuğa çıktı. Kufenin alim ve büyük şahsiyyetleri Hazreti gönderiyordular (Medineye). Onların arasında Süfyan (Sufyan) Suri (Türkler, Süfyan Suriyi pek tanımaz genellikle Arapların tanıdığı, 12 İmam zamanında yaşamış bir şahsiyettir. Bu yüzden hakkında pek bir bilgiye sahip değilim) ve İbrahim ibn Ednem (Edhem) (kendisi Zahid, yani takvalı ünlü Müslümanlardandı, ayrıca Sufilik tarikatına mensuptu ve muhaddis, yani hadis yazarı (ravi)ydi) de var idi. İmama kısaca eşlik edenlerden bir grup Hazretten önde haraket ediyordular.

Birden bire çölden bir aslanın onlara doğru geldiğini görüp durdular. İbrahim ibn Ednem onlara dedi:

"İmam Sadık (aleyhisselam) gelene kadar olduğunuz yerde durun. (aslanın kendilerine zarar vermemesi için duruyordular)."

Hadiseyi (olayı) İmama haber verdiler. Hazret korkmadan aslana doğru yürüdü. Aslan da adapla İmama doğru yakınlaştı. İmam onun kulaklarından tuttu, işaret ile onu oradan uzaklaştırdı. Hayvan utanarak gitti. Bu vakit İmam oradakilere dedi:

"Eğer insanlar takvalı olsalar ve Allaha itaat etseler, Allah aslanı onlara itaat ettirir ki, hatta eşyalarını onunla taşısınlar.

--

6. İmam Hasanın (aleyhisselam) nasihatı

Bir kişi imam Hasanın (aleyhisselam) yanına gelip dedi:

"Ben öyle bir günahkâr insanım ki, kendi günahlarıma dayanamıyorum. Bana nasihat et."

İmam buyurdu:

"5 işi (şeyi) yerine getir (yap). Sonra istediğin kadar günah et (işle). Allahın rızkından (nimetinden, yiyeceklerinden) yeme. Sonra istediğin kadar günah et. Öyle bir yere git ki, Allah seni görmesin. Bu vakit (zaman) istediğin kadar günah et. Allahın vilâyetinden (arazilerinden) çık, sonra istediğin kadar günah et. Azrail canını almak istediğinde onu kendinden uzaklaştır. Sonra istediğin kadar günah et. Cehennem ateşinin sahibi (yani Allah) seni cehenneme atmak istediğinde oraya girme. Sonra istediğin kadar günaha alet ol (günaha gir) (yani bunların hiçbirisini yapmak imkânsızdır, burdada demek istenen şudur ki, kim olursan ol, nerede olursan ol, Allah hep seni görüyor, günah işlediğinde şüphesiz ki, bunun karşılığını alacaksın)."

--

7. Allahın huzurunda günah etme (işleme)!

Rivayete göre bir şehire ettikleri günahlar yüzünden dayanılamaz bir kıtlık olmuş (açlık, fakirlik vs.). Bunun için ahali (halk) açlıktan ölüyormuş. Bu şehirde dul (evlenip boşanmış ve ya kocası ölmüş vs.) mümin (Allaha bağlı) bir seyyide (Hz.Muhammedin soyundan olan kadınlara seyyide erkeklereyse seyyid denir) hanım (kadın) yaşıyordu.


Onun bir kaç tane evlâdı (çocuğu) vardı. O, bir gece çocuklarının açlıktan öldüklerini gördü (burada kastedilen, bazılarının ölmesi ve ya neredeyse ölmeleri, ölmüş gibi olmalarıdır), başkalarından (akrabası filân olmayan ve ya farklı bir şehirden olan) zengin olan demirçi bir adamın yanına gitti ve ondan yardım istedi.

Demirçi kadından onunla zina etmesini (cinsel anlamda birlikte olmasını) istedi. Kadın bu sözü duyunca üzüldü ve evine gitti ne kadar düşündüse, bir çare bulamadı (çünkü kabul etmedi). Yine de demirçinin yanına gitti ve ondan o cevabı duydu (yine kabul etmedi). Kadın çocuklarını ölüm vaziyyetinde gördü 3-cü defa (kez) demirçinin yanına döndü (gitti).

O yine kadından günaha batmasını (zina etmesini/yapmasını) istedi. Kadın kabul etti ve bir şartı vardı dedi:

"Bu işi (bunu) öyle bir yerde yap ki, benden ve senden başka orada hiç kimse olmasın."

Demirçi onu halvet (kimsenin bulunmadığı sadece 2-sinin olacağı kapalı bir yere) götürdü. O, kadının titrediğini görüp sordu:

"Peki, neden titriyorsun? (çünkü kadın utancından titriyordu diye adam bunu sordu)"

Dedi:

"Sen neden şartına vefa etmedin? (yani dediğini yapmadın)"

Demirçi dedi:

"Meğer burada senden ve benden başka bir kimse var mı?"

Kadın dedi:

"Allah bizim amellerimizi (yaptıklarımızı) görüyor ve meleklerde yazıyor (günah ve sevaplarımızı yazıyorlar). Meğer, Kuranda değilmiyor mu ki: "Dediği her sözü (yazmak için) onun yanında hazır durup bekleyen (2 melek) vardır!"

O, bu sözleri duyduktan sonra kötü amelini bıraktı. Hatta, servetinin çoğu hissesini o kadına verdi. Kadın onun için dua etti:

"Ya Rabbi, bu erkeğin (adamın) bedenini hiç bir ateşte yakma."

Onun duası kabul oldu. Bu hadiseden (olaydan) sonra demirçi demir küresinden yakılmış (sıcaklaşmış) demiri eline alır ve amma (ama) eli yanmazdı.

İmam Hasan (aleyhisselam) buyuruyor:

"Her kimse Allahın kulu olsa, Allah-teala herşeyi ona kul ve muti (boyun eğen kimse) eder." (burda kastedilen Kul olmak dilde kelime-i şehadet getirip Müslüman olmakla alâkalı olan kulluk değildir, gerçek, samimi kalple edilen kulluktur).

--


8. Hakiki kul

İbrahim Ednem (kim olduğunu söylemiştim) bir köle aldı, evine getirdi ve ona dedi:

"Ey köle, ne yiyorsun?"

Dedi:

"Siz ne verirseniz."

Dedi:

"Ne giyiyorsun?"

Dedi:

"Siz ne giydirirseniz."

Dedi:

"Benden ne isteğin var?"

Dedi:

"Benim istekle ne işim var. Ben senin kölen ve hizmetçinim."

İbrahim ağlayarak kendi-kendine dedi (yani bunları düşündü):

"Ey miskin! (yani zayıf kimse) Hayatın boyunca böyle mi kulluk etmişsin?" (İbrahim Ednem, onun itaatinin, kulluğunun, imanının karşısında şaşa kalmış ve kendi-kendine böyle demiştir..)

--

9. Takvalı çoban

Takvalı bir çobandan sordular:

"Ne için canavarlar (senin) sürünün içine giriyorlar, ama koyunları yemiyorlar? Onlar koyunlarla ne zamandan beri dost oldular?"

Çoban cevap verdi:

"Benim günahı bıraktığım zamandan beri."

--

10. 4 şey günahları siler

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Her kimsede 4 nitelik (özellik) olsa, büsbütün günah içerisinde bile olsa, ALlah onun bütün günahlarını iyi amele ve sevaba çevirir (yapar, dönüştürür). O 4 nitelik bunlardan ibarettir (oluşur): Doğruyu söylemek, haya (Haya - edep, utanma duygusu, namus, nefse yenilmemek, çirkin şeylerden uzak olmak/durmak, aile terbiyesi görmüş, ahlâklı, kibirsiz (egoist olmayan) kimseye denir), güzel tavır (davranış) ve nimetlerin şükrünü etmek."

--

11. Sizin dostunuz hoşahlâklı idi!

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) devrinde bir şahıs vefat etti. Müslümanlar onu mezarlığa götürdüler. Kabir kazan kişiler kabir kazmaya başladılar. Ama yer çok katıydı (sertti) bu yüzden onlar yeri kazamadılar ve Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) şikâyet ederek dediler:

"Ey Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem), külünkmüz (kazmamız) yere işlemiyor (yer sert olduğu için kazamıyor). Sanki, onu taşa vuruyoruz."

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurdu:

"Neden!? Sizin dostunuz, hoşahlâklı idi."

Sonra Hazret bir kap su istedi ve elini kabın içine sokup, suyu yere sıçrattı. Sonra buyurdu:

"Kazın."

Yer kum gibi yumuşak olmuştu.

Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) "sizin dostunuz ki, hoşahlaklı idi" ----sözlerinden anlaşılıyor ki, hoş ahlaklı olmak dünya ve ahirette rahatlık, kötü ahlak ise felaket nişanıdır.

İmam Sadık (aleyhisselam) buyuruyor:

"Güneşin sıcağı buzu erittiği gibi, hoşahlakta günahları yok ediyor."

(Hoş Ahlak (Hoşahlak) - Güzel Ahlak demektir.)

--

12. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) vefatı

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) insanları hidayet etmek (doğru yola getirmek) için katlanılamaz zorluklarla karşılaştı ve nihayet, ümmetinden büyük cefa (büyük sıkıntı) gördü. Risalete göre onu taşladılar, dişini kıranları lanetlemek yerine, böyle dua etti:

"Ya Rabbi! Onlar cahildirler ve Kendin onları hidayet et."

Çatılardan kafasına çöp döktüler, hatta hayatının son anlarında kalem ve mürekkeb istedi ki, ümmetinin hidayeti için vasiyyet etsin. Onlar ise Hazretin isteğine amel etmeyip dediler:

"O, ölüyor ve sayıklıyor. Kuran bize yeter!"

Hazret Resulullah buyurmuştur:

"Hiç bir peygamber benim kadar ümmetinden eziyyet görmedi."

Ama biz ise Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) diyoruz ki, senin Ehli-beytinin (aleyhisselam) başına gelen musibetler, özellikle, İmam Hüseynin (aleyhisselam) musibeti sizin musibetinizden az olmadı...

(Bu yazı, Azerbaycan Online Hadis Kitaplarından, Türkçeye çevirilerek yazılmıştır)
 

Rüya Tabircisi

Moderatör
Moderatör
Rüya Tabirleri
Katılım
17 Mart 2019
Mesajlar
825
Tepkime puanı
277
Konum
Türkiye
1. 1000 cihattan üstün (Cihat - Peygamberlerimizden bazıları cihat etmişlerdir, cihat - din uğruna yapılan savaş anlamına gelir. Cihat etmek çok büyük sevaptır, ve eski dönemlerde bir ara Müslümanlara farz (şart, vacip) kılınmıştı.)

Peygamberi-ekrem (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) Ebuzere (Ebuzer - Lakabı Ebuzerdir (Ebuzer el-Gıfari) gerçek adı Cündeb bin Cünade bin Süfyandır. İslamı ilk kabul eden sahabelerdendir, Hz.Muhammed kendisine Abdullah adını vermiştir. Ne zaman doğduğu hakkında kesin bir bilgi olmasa bile, 652-de, yani Peygamberimizin ölümünden 20 yıl sonra Suudi Arabistan, Medine çölü yakınlarındaki "El-Rabaza" kentinde vefat etmiştir. Arabistan, Hicazdaysa dünyaya gelmiştir) böyle buyurmuştur:

"----Ey Ebuzer! 1 saat ilim (burada kastedilen ilim, matematik ve ya diğer derslerle ilgili olmasıyla birlikte, ağırlıklı olarak kastedilen İslâmi İlimdir) tartışması ile meşgul olmak, (1 saat ilim tartışmak ya'ni) 1000 gecenin sevabından ki, her gece 1000 rekât namaz kılıp ve 1000 müharebe (savaş, burada kastedilen cihattır) ve Kuran tilâvetinden üstündür."

Yine de buyurdu:

"----Ey Ebuzer! 1 saat ilmin tartışıldığı yerde oturmak 1 yılın ibadetinden----gündüzleri oruç tutup ve geceleri namaz kılmaktan üstündür. Alimin (burada kastedilen, sahte alimler filân değildir, insanları kötü şeylerden uzaklaştırmaya çalışan gerçek, dinine gerçekten bağlı olan İslâm Alimleridir) yüzüne bakmak köle azat etmekten (köleyi serbest bırakmaktan) üstündür. (zira köleyi serbest bırakmakta çok sevaptır)

--


2. 2 Hadis öğrenmek ve 60 yıl ibadet

Hazret Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Her kim 2 hadis öğrenirse, onlardan kemale (olgunluğa) yetişmek için istifade ederse (kullanırsa) ve ya başkalarına öğretirse, onlar da o hadislerden kullanırlarsa, böyle bir şahısın ameli 60 yılın ibadetinden üstündür."

Hazret Ali (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"Hikmet (bilgelik) ve ilim müminin yitirdiği (kaybettiği) şeydir. O yüzdende münafıktan (Münafık - dilde iman edip, kalpte Allaha iman etmemiş kimse, cehennem azabının en ağırını tadarlar, ve İslâma göre yaratılmışların en kötüsüdürler) olsa bile onu öğrenin."


Hazret Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Ey Ali, 3 şey İmanın sırrındandır, fakir iken ihsan etmek (burda kastedilen ihsan, fakirken başka bir fakire yemek ve ya para vermek ve ya yardım etmektir), cemaatle (ve ya halkla) insafla (adaletle) iletişim kurmak (yani halkla, insanlarla kibar, iyi konuşmak), başkalarına ilim öğretmek."

--


3. Alimlerde olan 5 nitelik (özellik)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Yalnız sizi 5 şeyden uzaklaştıran ve 5 şeye davet eden alimle oturun: Şüpheden anlaşılana, riyadan (kötü, ün, şan, şöhret, maddi çıkarlardan) ihlâsa (riyanın tam tersi, aksidir. anlamı, temizlik, sevgi, yürekten bağlılıktır), rakvetten (rakvet-rekabet demektir) zühde (dünya aşkını bırakıp kendini ibadete vermeye), tekebbürden (egodan, kibirden) tevazukârlığa (yani alçakgönüllülüğe), ihanet ve hileden iyilikseverliğe (hiçbir karşılık beklemeksizin iyilik eden kimse) davet etsin."

--


4. 1 saat mütalaa (kastedilen ilim öğrenmedir) ve 70 yıl ibadet

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Alimin 1 saat ilime sarf ettiği zamanı abidin (dünya aşkını bırakıp kendini dine adayan kimseye abid denir) 70 yıl ibadetinden üstündür."

--


5. Alimin abidden üstünlüğü

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Şeytan insanları bidata (dine sonradan gelen kondarma, sahte şeylere, burda kastedilen kötü şeylerdir) doğru çekmektedir. Böyle olan surette alimler insanları agâh edip (aydınlatıp) çekindiriyor (bu işlerden yani kötü işlerden), abid ise ancak ibadete kapılarak etrafına aldırış etmiyor ve bunu anlamıyor. (burada abid kötülenmemiştir, sadece Alimin abidden üstün olduğuna değinilmiştir, ne mutlu abid olana elbette)

--


6.Alimlerin ahirette şefaati

İmam Rıza (aleyhisselam) buyurmuştur:

"Kıyamet günü abide denilir ki: Sen iyi insandın (burada geçen "insandın" çok manidardır, bakınız "insandın" diyor, kişi artık ölmüş bulunduğu için "insansın" dememektedir), ibadet ve kemale (olgunluğa) varmak için çalıştın. Ama, fakıh (fıkıh bilginlerine fakıh denir, fıkıh ilime yakın bir sözdür, fıkıhta bir ilimdir, içerisinde İslâm kanunlarını ve İslâm hukukunu ve diğer bazı bilinen ünlü ve önemli şeyleri barındırır) ve alime denilir ki: Ey ali Muhammedin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) yetimlerinin velisi! (dostu yani) Sen onları hidayet ettin (doğru yola getirdin), zayıflara muhabbet (sevgi) gösterdin. Şimdi öğrettiğin şahıslara şefaat et. O, onlara şefaat eder ve bazı talebelerini (öğrencilerini) ise cennete götürür (buda çok manidardır, burda "bazı" deniyor, demekki hepsi değil belkide bazıları sonradan kafir olmuştur ve ya münafık oldukları için cehenneme gidiyorlardır belkide araftadırlar ve ya sonradan cennete gireceklerdirler). Bu yüzdende alimle abid arasında fark var."

İmam Ali (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"1 saat alimle oturmak Allah yanında 1000 ibadetten daha sevimlidir. Alimle cuma mescidinde namaz kılmak 100.000 rekata beraberdir. Gayri-Cuma mescidinde (yani cuma mescidi olmayan bir mescidde) namaz kılmanın ise 1000 rekat sevabı var."

--


7. En kötü ve en iyi insan

İmam Seccad (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"Allah Danyal peygambere vahyetti: Benim yanımda en kötü ve düşman insan alimlere zillet gözüyle bakan ve ona itaat etmeyen cahhildir. En iyi insan hep alimlerle olan ve onları ülkü (yüce) karar veren adamdır (insandır)."

Alimlere ihtiram (saygı) hakkında hadislerde denilen çoğu buyrukların yanında bir o kadarda amelsiz alimlerin (çakma olan alimlerin, çakma olan islam alimlerinin) cezalandırılması hakkında sözlerde (ve ya hadislerde) vardır. Elbette, burda denilenler yalnız dini tahsili (resmi olarak dini eğitim almış) olan ruhanilere (din ve mezhep işlerine bakan kimse) ait değildir, bütünlükle, şeriat vazifesi olan ve sözlerden (ve ya böyle hadislerden) haberi olan her bir müslümana aittir.

--


8. Amelsiz alimin (çakma, günahkâr alimin) cezalandırılması

İmam Ali (aleyhisselam) buyurmuştur:

"Tevratın son hissesinde 5 buyuruk vardır ki, ben her sabah onu okumayı seviorum: Amelsiz alim şeytan gibi, zalim sultan Firavun gibi, tamahkâr (paragöz, açgözlü kişi) fakir zenginin karşısında baş eğen köpek gibi, kullanılmayan servet tuğla gibi ve zorunlu ve ihtiyaç olunmayan hallerde evden çıkan kadın hizmetçi gibidir."

Üstadlardan birine dediler:

"Siz neden ahlâk dersi öğretmiyorsunuz?"

Dedi:

"Kuranın 2 ayeti beni bu işten (ahlâk dersi öğretmekten) uzaklaştırdı: Siz nasıl insanları iyi işlere emrediyorsunuz ki, kendinizi unutuyorsunuz? Halbuki siz Allahın kitabını okuyorsunuz. Peki, neden düşünmüyorsunuz? Başka bir ayette buyuruyor: Amel etmediğiniz sözü demekten korkun. Bu Allahı ağır kızdırıyor."

--


9. Dünyaperest (günahkâr, ölümden korkan, dünya aşkı içini sarmış kişiye dünyaperest denir) alim ve dinsiz ölüm


Hazret Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Her kimse (kendisiyle) gurur duymak için ilim öğrenirse, cahil gibi dünyadan gider (vefat eder). Her kimse onu ancak demek (söylemek) için öğrenirse, münafık gibi ölür. Her kimse onu tartışma ve mübahese için öğrenirse, fasık (doğru yoldan çıkmış, Allaha isyan etmiş kişi ve günahkâr kişi) gibi ölür. Her kim onu zengin olmak için öğrenirse, dinsiz ölür. Her kim onu amel etmek için öğrenirse, arif (akıllı) ve dindar (dinine bağlı) ölür. (burda Alim nerede? diyiceksiniz, yani Alim bile zengin olmak için öğrenirse, o bile dinsiz ölür anlamındadır)"

--


10. Yolkesici

İmam Sadık (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"Allah-teala Davuda (aleyhisselam) böyle vahyetti: Dünyaperest alimi benimle kendi aranda vasıta karar verme. Çünkü o seni benim muhabbetimden uzaklaştırır. Dünyaperest alimler kulların yolunu kesendir. Ben en az onlardan kendi duamın ("duamın" diye tercüme edilen söz arapça kökenli "minacat" sözüdürki, bu söz "dua" ve ya "haber" anlamı taşır, yani "duamın" yerine "haberimin"de ola bilir) şirinliğini alacağım."

İmam Sadık (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"Alimin 1 günahı affedilmemiş cahilin 70 günahı affedilir." (çünkü İslâm Alime değer verir, yani Alimin 1 hatası 1000-lerce insanın yanılmasına, hata etmesine sebep ola bilir, bu yüzden Alim birşeyi yapmadan önce 2 kere düşünmeli, dikkatli olmalıdır)

--


11. Alimin hatası ve davul sesi

Hazret Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"Alimin hatası davul sesi gibidir ki, çabuk olarak cemaate (ve ya halka, insanlara) yetişir (varır). Amma (ama) cahilin hatasını onun nadanlığını (cahilliği) örter (kapar)."

Hazret Ali (aleyhisselâm) buyurmuştur:

"Alimin hatası büyük cinayettir."

"Alimin hatası alemdekileri fesata (bozukluğa, yanlışa) sürükler."

"Alimin hatası kırık gemiye benzer ki, kendisini ve başkalarını gark eder (suda batırır)."


--

12. Çocuğun uyarısı (ve ya haberi)

Bir gün Ebu Hanife (Sünnilikteki en ünlü mezhep olan "Hanefilik"in kurucusu, Peygamberimizin vefatından 67 yıl sonra, yani 699-da dünyaya gelmiş, 767 de vefat etmiştir. İslâm İlâhiyatçısı ve Alimdir. Iraklıdır, Kufede dünyaya gelmiş, ve Bağdadda vefat etmiştir) bir yerden geçiyordu. Bir çocuğun uçurum gibi bir yerden geçmek istediğini gördü. Çocuğa dedi:

"Kendini koru ki, düşmeyesin."

Çocuk Ebu Hanifeye dedi:

"Ey Şeyh! Bana düşmekle hiç bir şey olmaz. Eğer sen düşersen, senin bütün taraftarların düşer."

Ebu Hanife, çocuğun zekâsı karşısında şaşa kaldı.

--


13. Musanın (aleyhisselâm) ağlaması

Allah Musaya (aleyhisselâm) buyurdu:

"Şimdiye kadar halis bir amel ettin mi?"

Dedi:

"Evet, namaz kıldım, oruç tuttum ve (seni) zikrettim."

Allah-teala buyurdu:

"Namazın Sırat köprüsünden geçmene bir vasıtadır. Orucun cehennem ateşi için kalkandır. Zikrin ise cennette dereceni (rütbeni, makamını ve mevkini) artırır.

Hazret Musa (aleyhisselam) ağladı ve dedi:

"Ya Rabbi! Bana öyle bir iş öğret ki, yalnız senin için olsun."

Buyurdu:

"Mazluma yardım ettin mi, kıyafeti olmayanı giydirdin mi? Susuza su verdin mi? Alime saygı gösterdin mi? Bunlar halis amellerdir."

Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:

"5 şey ahiretin musibetlerindendir: 1.Namaz kılmamak. 2.Alimin ölümü. 3.Dilençiyi ümitsiz (ve ya umutsuz) etmek. 4.Babaya-anneye itaatsizlik. 5.Zekât vermemek."

Yine Peygamber (sallallahu âleyhi ve âlihi vessellem) buyurdu:

"Alimlerle oturmak ibadettir."

Ali (âleyhisselâm) buyurmuştur:

Yalakalık ve kıskançlık müminden uzaktır, yalnız (olumlu manâdadır bu) ilim yolunda.

--


14.Hazret Zehranın (radıyallahu anha) ölümü


İbn Abbas (İslâm Alimi ve Fakıhı, Hz.Muhammedin baya ünlü sahabesi, Hz.Muhammedin amcasının oğlu, 619 yılında dünyaya gelmiş, Hz.Muhammedin vefatından 55 yıl sonra yani 687 yılında vefat etmiştir) demiştir:

"Hazret Zehra (radıyallahu anha) vefat ettiğinde Ali (aleyhisselam) mesciddeydi ve Hasan ve Hüseyin (aleyhisselam) da evde yoktu. Evde yalnız Esma bint Ümeys (Esma bint Ümeys Hz.Alinin diğer bir karısıdır) vardı. Esma bu ölümün ağırlığından nale ederek (inleyerek) ağlar halde evden çıktı. Kapının karşısında Hasan ve Hüseyinle karşılaştı. Onlar dediler: Annemizin vaziyyeti nasıldır? Esma sustuğunda, onlar heyecanla eve girdiler ve Hazret Zehranı uyumuş (ebedi bir uykuya dalmış) halde gördüler. Hüseyin (aleyhisselam) annesinin elini kıpırdatarak onun ölümünden haberdar oldukta, böyle seslendi: Kardeşim, sana baş sağlığı veriyorum (geçmiş olsun diyorum)! Sonra feryat ederek dedi: Ya Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem)! Bu gün senin vefat musibetin bir daha tekrar oldu! Annemiz vefat etti! Hasan ve Hüseyin (aleyhisselam) mescide doğru koşarak hadiseyi (olayı) Aliye (aleyhisselam) haber verdiler (anlattılar). Bu haber İmamı o kadar sarsıttı ki, takatsiz (yorgun) bir halde yere düştü. Orda olanlar Hazreti uyattılar (bayılmıştı çünkü) ve İmam oğulları ile birlikte eve döndü. Onlar Esmayı ağlar bir halde Zehranın cenazesinin yanında gördüler. Ali (aleyhisselam) Zehranın (radıyallahu anha) yüzünden parçayı (şu ölünün üstüne serilen beyaz bir kefende ola bilir kasıt ve ya bir tülde ola bilir) kaldırdı. İmam onun vasiyetnamesini (vasiyetini) yastığın altından alıp okudu. Orda böyle yazılmıştı:

"Amcaoğlu (Hz.Ali, Hz.Muhammedin amcasının oğludur, yani kuzendirler, Hz.Fatıma Zehra ise, Hz.Muhammedin kızıdır, yani Hz.Alinin kuzeninin kızıdır, bu yüzden Hz.Aliye "Amcaoğlu" diye hitap etmiş ola bilir), benim gusülümü geceye ertele ve gecede kefenleyip, namaz kılıp toprağa göm (göm anlamında). Bunu hiç kimseye söyleme. Seni Allaha emanet ediyorum ve evlatlarıma selam söyle..."

Ali (aleyhisselam) onun vasiyetine amel ederek (uyarak) vasfolunmayan bir üzüntü ile, ağlar gözlerle ona gece gusül verib, kefenleyib toprağa gömdü (yani gömdü)."


--

Bu hadisler, İran kaynaklarından alınmış, tercüme edilmiş ve öyle yazılmıştır. Anlaşılmayacak sözler ola bileceği için parantez içinde bazı sözlerin manâları yazılmıştır.
 
Üst Alt