1. 7 Nitelik (özellik), kul olmanın yolu.
Allah-teala Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyuruyor:
"Ey Ahmed (Hz.Muhammedin isimlerinden birisidr)! Biliyorsunmu ki kulum ne vakit abid (cennetlik, dinine bağlı) hesap edilir?" Dedi: "Bilmiyorum" Buyurdu: "O vakit ki, onda 7 nitelik olsa. Günah işlemeye engel olan takvası (Takva - Günah işlemekten çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir) olsa, boş söz söylemeye engel olan sessizliği olsa, Allah korkusundan ağlamayı çoğaltan korkusu olsa, yalnız kaldılğında benden utandıran hayası olsa, (günah etmekten) gerekli yemeğe kanaatlense, dünya muhabbetini (yani, dünya aşkını, sevgisini) düşman bilse, çünkü ben onu düşman biliyorum. İyi adamlarla (insanlarla) dost olsa. Çünkü ben salihleri seviyorum."
--
2. Alçakça himmet (istek)
"Her kesin bütün himmeti yemek ve karnı (karnını doyurmak) için olursa, onun fiyatı karnından çıkan (şey) kadardır."
--
3. Arifin (akıllı adamın, insanın) sözü
Arif olan şahıs ömrünü (hayatını) gaflet ve çirkinlikle geçirmiş bir kişiden sordu:
"Sen mi büyüksün, sakalın mı...?"
Dedi:
"Ben sakalımdan önce dünyaya geldim. (yani ben daha büyüğüm)"
Arif dedi:
"Senin sakalın siyahlıktan beyazlığa doğru yöneldi (yani beyazladı). Ama sen halâ da çirkin ahlâkından dönmemişsin. Vay olsun sana (lânet olsun sana)! Kalbin günahtan karardı. Sakalın ise senden sonra vücuduna geldiği halde kemal kazanmakta seni geçti, sen ise değişmemişsin."
İmam Kâzım (aleyhisselâm) buyuruyor:
"Her kimsenin 2 günü aynı olsa, o aldanmıştır. Her kimsenin sonraki günü önceki gününde kötü olsa, o melundur (Allahın rahmetinden uzaklaşmıştır). Her kes maneviyat bakımından kendisinde kusur hissetse, o şahısa ölüm yaşamaktan daha iyidir."
--
4. Takva (Günahtan çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir)
Allah Kuranda buyuruyor:
"Ahiret için azık (azık yolculuğa çıkarken götürülen yemektir, burada "azık" mecazi anlamdadır) alın. En iyi azık takvadır. Ey akıl sahipleri, benden korkun."
Başka bir ayette buyurmuştur:
"Çekinin o günden ki, o gün hiç kimse başkasının yerine cezalandırılmayacak (kıyamet günü)."
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:
"Ümmetim esas olarak 2 şey hatrına cennete girer. Biri takva, diğeri ise iyi ahlâktır."
İmam Rza (aleyhisselam) buyuruyor:
"Her kimse takva ve vera (vera, kendisini ilgilendirmeyen ve şüpheli olan herşeyi terketmesidir. Yani dünya hayatını bırakıp, kendini dinine doğru yöneltmesidir) sahibi olmasa, dine de sahip değildir."
İmam Bakır (aleyhisselam) buyurmuştur:
"Hakikaten, Allah-teala buyuruyor ki, izzetime, celâlime, azametime ve yüce makamıma yemin olsun, eğer bir kul benim isteğimi kendi isteğinden üstün tutsa, onun bütün ihtiyaçlarını üzerime alırım (şahsen bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenirim). Yer ve gök onun rızkına (nimetine) kefildirler. Ben muhtelif (farklı) yollarla onun rızkını veririm."
--
5. Takva ile dış alemi kendine itaat ettirmek
İmam Sadık (aleyhisselam) seferlerinin birisinde Kufeye girdi (Kufe şehirdir). Sonra oradan Medineye (Medine şehrine) yolculuğa çıktı. Kufenin alim ve büyük şahsiyyetleri Hazreti gönderiyordular (Medineye). Onların arasında Süfyan (Sufyan) Suri (Türkler, Süfyan Suriyi pek tanımaz genellikle Arapların tanıdığı, 12 İmam zamanında yaşamış bir şahsiyettir. Bu yüzden hakkında pek bir bilgiye sahip değilim) ve İbrahim ibn Ednem (Edhem) (kendisi Zahid, yani takvalı ünlü Müslümanlardandı, ayrıca Sufilik tarikatına mensuptu ve muhaddis, yani hadis yazarı (ravi)ydi) de var idi. İmama kısaca eşlik edenlerden bir grup Hazretten önde haraket ediyordular.
Birden bire çölden bir aslanın onlara doğru geldiğini görüp durdular. İbrahim ibn Ednem onlara dedi:
"İmam Sadık (aleyhisselam) gelene kadar olduğunuz yerde durun. (aslanın kendilerine zarar vermemesi için duruyordular)."
Hadiseyi (olayı) İmama haber verdiler. Hazret korkmadan aslana doğru yürüdü. Aslan da adapla İmama doğru yakınlaştı. İmam onun kulaklarından tuttu, işaret ile onu oradan uzaklaştırdı. Hayvan utanarak gitti. Bu vakit İmam oradakilere dedi:
"Eğer insanlar takvalı olsalar ve Allaha itaat etseler, Allah aslanı onlara itaat ettirir ki, hatta eşyalarını onunla taşısınlar.
--
6. İmam Hasanın (aleyhisselam) nasihatı
Bir kişi imam Hasanın (aleyhisselam) yanına gelip dedi:
"Ben öyle bir günahkâr insanım ki, kendi günahlarıma dayanamıyorum. Bana nasihat et."
İmam buyurdu:
"5 işi (şeyi) yerine getir (yap). Sonra istediğin kadar günah et (işle). Allahın rızkından (nimetinden, yiyeceklerinden) yeme. Sonra istediğin kadar günah et. Öyle bir yere git ki, Allah seni görmesin. Bu vakit (zaman) istediğin kadar günah et. Allahın vilâyetinden (arazilerinden) çık, sonra istediğin kadar günah et. Azrail canını almak istediğinde onu kendinden uzaklaştır. Sonra istediğin kadar günah et. Cehennem ateşinin sahibi (yani Allah) seni cehenneme atmak istediğinde oraya girme. Sonra istediğin kadar günaha alet ol (günaha gir) (yani bunların hiçbirisini yapmak imkânsızdır, burdada demek istenen şudur ki, kim olursan ol, nerede olursan ol, Allah hep seni görüyor, günah işlediğinde şüphesiz ki, bunun karşılığını alacaksın)."
--
7. Allahın huzurunda günah etme (işleme)!
Rivayete göre bir şehire ettikleri günahlar yüzünden dayanılamaz bir kıtlık olmuş (açlık, fakirlik vs.). Bunun için ahali (halk) açlıktan ölüyormuş. Bu şehirde dul (evlenip boşanmış ve ya kocası ölmüş vs.) mümin (Allaha bağlı) bir seyyide (Hz.Muhammedin soyundan olan kadınlara seyyide erkeklereyse seyyid denir) hanım (kadın) yaşıyordu.
Onun bir kaç tane evlâdı (çocuğu) vardı. O, bir gece çocuklarının açlıktan öldüklerini gördü (burada kastedilen, bazılarının ölmesi ve ya neredeyse ölmeleri, ölmüş gibi olmalarıdır), başkalarından (akrabası filân olmayan ve ya farklı bir şehirden olan) zengin olan demirçi bir adamın yanına gitti ve ondan yardım istedi.
Demirçi kadından onunla zina etmesini (cinsel anlamda birlikte olmasını) istedi. Kadın bu sözü duyunca üzüldü ve evine gitti ne kadar düşündüse, bir çare bulamadı (çünkü kabul etmedi). Yine de demirçinin yanına gitti ve ondan o cevabı duydu (yine kabul etmedi). Kadın çocuklarını ölüm vaziyyetinde gördü 3-cü defa (kez) demirçinin yanına döndü (gitti).
O yine kadından günaha batmasını (zina etmesini/yapmasını) istedi. Kadın kabul etti ve bir şartı vardı dedi:
"Bu işi (bunu) öyle bir yerde yap ki, benden ve senden başka orada hiç kimse olmasın."
Demirçi onu halvet (kimsenin bulunmadığı sadece 2-sinin olacağı kapalı bir yere) götürdü. O, kadının titrediğini görüp sordu:
"Peki, neden titriyorsun? (çünkü kadın utancından titriyordu diye adam bunu sordu)"
Dedi:
"Sen neden şartına vefa etmedin? (yani dediğini yapmadın)"
Demirçi dedi:
"Meğer burada senden ve benden başka bir kimse var mı?"
Kadın dedi:
"Allah bizim amellerimizi (yaptıklarımızı) görüyor ve meleklerde yazıyor (günah ve sevaplarımızı yazıyorlar). Meğer, Kuranda değilmiyor mu ki: "Dediği her sözü (yazmak için) onun yanında hazır durup bekleyen (2 melek) vardır!"
O, bu sözleri duyduktan sonra kötü amelini bıraktı. Hatta, servetinin çoğu hissesini o kadına verdi. Kadın onun için dua etti:
"Ya Rabbi, bu erkeğin (adamın) bedenini hiç bir ateşte yakma."
Onun duası kabul oldu. Bu hadiseden (olaydan) sonra demirçi demir küresinden yakılmış (sıcaklaşmış) demiri eline alır ve amma (ama) eli yanmazdı.
İmam Hasan (aleyhisselam) buyuruyor:
"Her kimse Allahın kulu olsa, Allah-teala herşeyi ona kul ve muti (boyun eğen kimse) eder." (burda kastedilen Kul olmak dilde kelime-i şehadet getirip Müslüman olmakla alâkalı olan kulluk değildir, gerçek, samimi kalple edilen kulluktur).
--
8. Hakiki kul
İbrahim Ednem (kim olduğunu söylemiştim) bir köle aldı, evine getirdi ve ona dedi:
"Ey köle, ne yiyorsun?"
Dedi:
"Siz ne verirseniz."
Dedi:
"Ne giyiyorsun?"
Dedi:
"Siz ne giydirirseniz."
Dedi:
"Benden ne isteğin var?"
Dedi:
"Benim istekle ne işim var. Ben senin kölen ve hizmetçinim."
İbrahim ağlayarak kendi-kendine dedi (yani bunları düşündü):
"Ey miskin! (yani zayıf kimse) Hayatın boyunca böyle mi kulluk etmişsin?" (İbrahim Ednem, onun itaatinin, kulluğunun, imanının karşısında şaşa kalmış ve kendi-kendine böyle demiştir..)
--
9. Takvalı çoban
Takvalı bir çobandan sordular:
"Ne için canavarlar (senin) sürünün içine giriyorlar, ama koyunları yemiyorlar? Onlar koyunlarla ne zamandan beri dost oldular?"
Çoban cevap verdi:
"Benim günahı bıraktığım zamandan beri."
--
10. 4 şey günahları siler
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:
"Her kimsede 4 nitelik (özellik) olsa, büsbütün günah içerisinde bile olsa, ALlah onun bütün günahlarını iyi amele ve sevaba çevirir (yapar, dönüştürür). O 4 nitelik bunlardan ibarettir (oluşur): Doğruyu söylemek, haya (Haya - edep, utanma duygusu, namus, nefse yenilmemek, çirkin şeylerden uzak olmak/durmak, aile terbiyesi görmüş, ahlâklı, kibirsiz (egoist olmayan) kimseye denir), güzel tavır (davranış) ve nimetlerin şükrünü etmek."
--
11. Sizin dostunuz hoşahlâklı idi!
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) devrinde bir şahıs vefat etti. Müslümanlar onu mezarlığa götürdüler. Kabir kazan kişiler kabir kazmaya başladılar. Ama yer çok katıydı (sertti) bu yüzden onlar yeri kazamadılar ve Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) şikâyet ederek dediler:
"Ey Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem), külünkmüz (kazmamız) yere işlemiyor (yer sert olduğu için kazamıyor). Sanki, onu taşa vuruyoruz."
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurdu:
"Neden!? Sizin dostunuz, hoşahlâklı idi."
Sonra Hazret bir kap su istedi ve elini kabın içine sokup, suyu yere sıçrattı. Sonra buyurdu:
"Kazın."
Yer kum gibi yumuşak olmuştu.
Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) "sizin dostunuz ki, hoşahlaklı idi" ----sözlerinden anlaşılıyor ki, hoş ahlaklı olmak dünya ve ahirette rahatlık, kötü ahlak ise felaket nişanıdır.
İmam Sadık (aleyhisselam) buyuruyor:
"Güneşin sıcağı buzu erittiği gibi, hoşahlakta günahları yok ediyor."
(Hoş Ahlak (Hoşahlak) - Güzel Ahlak demektir.)
--
12. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) vefatı
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) insanları hidayet etmek (doğru yola getirmek) için katlanılamaz zorluklarla karşılaştı ve nihayet, ümmetinden büyük cefa (büyük sıkıntı) gördü. Risalete göre onu taşladılar, dişini kıranları lanetlemek yerine, böyle dua etti:
"Ya Rabbi! Onlar cahildirler ve Kendin onları hidayet et."
Çatılardan kafasına çöp döktüler, hatta hayatının son anlarında kalem ve mürekkeb istedi ki, ümmetinin hidayeti için vasiyyet etsin. Onlar ise Hazretin isteğine amel etmeyip dediler:
"O, ölüyor ve sayıklıyor. Kuran bize yeter!"
Hazret Resulullah buyurmuştur:
"Hiç bir peygamber benim kadar ümmetinden eziyyet görmedi."
Ama biz ise Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) diyoruz ki, senin Ehli-beytinin (aleyhisselam) başına gelen musibetler, özellikle, İmam Hüseynin (aleyhisselam) musibeti sizin musibetinizden az olmadı...
(Bu yazı, Azerbaycan Online Hadis Kitaplarından, Türkçeye çevirilerek yazılmıştır)
Allah-teala Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyuruyor:
"Ey Ahmed (Hz.Muhammedin isimlerinden birisidr)! Biliyorsunmu ki kulum ne vakit abid (cennetlik, dinine bağlı) hesap edilir?" Dedi: "Bilmiyorum" Buyurdu: "O vakit ki, onda 7 nitelik olsa. Günah işlemeye engel olan takvası (Takva - Günah işlemekten çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir) olsa, boş söz söylemeye engel olan sessizliği olsa, Allah korkusundan ağlamayı çoğaltan korkusu olsa, yalnız kaldılğında benden utandıran hayası olsa, (günah etmekten) gerekli yemeğe kanaatlense, dünya muhabbetini (yani, dünya aşkını, sevgisini) düşman bilse, çünkü ben onu düşman biliyorum. İyi adamlarla (insanlarla) dost olsa. Çünkü ben salihleri seviyorum."
--
2. Alçakça himmet (istek)
"Her kesin bütün himmeti yemek ve karnı (karnını doyurmak) için olursa, onun fiyatı karnından çıkan (şey) kadardır."
--
3. Arifin (akıllı adamın, insanın) sözü
Arif olan şahıs ömrünü (hayatını) gaflet ve çirkinlikle geçirmiş bir kişiden sordu:
"Sen mi büyüksün, sakalın mı...?"
Dedi:
"Ben sakalımdan önce dünyaya geldim. (yani ben daha büyüğüm)"
Arif dedi:
"Senin sakalın siyahlıktan beyazlığa doğru yöneldi (yani beyazladı). Ama sen halâ da çirkin ahlâkından dönmemişsin. Vay olsun sana (lânet olsun sana)! Kalbin günahtan karardı. Sakalın ise senden sonra vücuduna geldiği halde kemal kazanmakta seni geçti, sen ise değişmemişsin."
İmam Kâzım (aleyhisselâm) buyuruyor:
"Her kimsenin 2 günü aynı olsa, o aldanmıştır. Her kimsenin sonraki günü önceki gününde kötü olsa, o melundur (Allahın rahmetinden uzaklaşmıştır). Her kes maneviyat bakımından kendisinde kusur hissetse, o şahısa ölüm yaşamaktan daha iyidir."
--
4. Takva (Günahtan çekinmeye, Allaha karşı gelmekten sakınmaya denir)
Allah Kuranda buyuruyor:
"Ahiret için azık (azık yolculuğa çıkarken götürülen yemektir, burada "azık" mecazi anlamdadır) alın. En iyi azık takvadır. Ey akıl sahipleri, benden korkun."
Başka bir ayette buyurmuştur:
"Çekinin o günden ki, o gün hiç kimse başkasının yerine cezalandırılmayacak (kıyamet günü)."
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:
"Ümmetim esas olarak 2 şey hatrına cennete girer. Biri takva, diğeri ise iyi ahlâktır."
İmam Rza (aleyhisselam) buyuruyor:
"Her kimse takva ve vera (vera, kendisini ilgilendirmeyen ve şüpheli olan herşeyi terketmesidir. Yani dünya hayatını bırakıp, kendini dinine doğru yöneltmesidir) sahibi olmasa, dine de sahip değildir."
İmam Bakır (aleyhisselam) buyurmuştur:
"Hakikaten, Allah-teala buyuruyor ki, izzetime, celâlime, azametime ve yüce makamıma yemin olsun, eğer bir kul benim isteğimi kendi isteğinden üstün tutsa, onun bütün ihtiyaçlarını üzerime alırım (şahsen bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenirim). Yer ve gök onun rızkına (nimetine) kefildirler. Ben muhtelif (farklı) yollarla onun rızkını veririm."
--
5. Takva ile dış alemi kendine itaat ettirmek
İmam Sadık (aleyhisselam) seferlerinin birisinde Kufeye girdi (Kufe şehirdir). Sonra oradan Medineye (Medine şehrine) yolculuğa çıktı. Kufenin alim ve büyük şahsiyyetleri Hazreti gönderiyordular (Medineye). Onların arasında Süfyan (Sufyan) Suri (Türkler, Süfyan Suriyi pek tanımaz genellikle Arapların tanıdığı, 12 İmam zamanında yaşamış bir şahsiyettir. Bu yüzden hakkında pek bir bilgiye sahip değilim) ve İbrahim ibn Ednem (Edhem) (kendisi Zahid, yani takvalı ünlü Müslümanlardandı, ayrıca Sufilik tarikatına mensuptu ve muhaddis, yani hadis yazarı (ravi)ydi) de var idi. İmama kısaca eşlik edenlerden bir grup Hazretten önde haraket ediyordular.
Birden bire çölden bir aslanın onlara doğru geldiğini görüp durdular. İbrahim ibn Ednem onlara dedi:
"İmam Sadık (aleyhisselam) gelene kadar olduğunuz yerde durun. (aslanın kendilerine zarar vermemesi için duruyordular)."
Hadiseyi (olayı) İmama haber verdiler. Hazret korkmadan aslana doğru yürüdü. Aslan da adapla İmama doğru yakınlaştı. İmam onun kulaklarından tuttu, işaret ile onu oradan uzaklaştırdı. Hayvan utanarak gitti. Bu vakit İmam oradakilere dedi:
"Eğer insanlar takvalı olsalar ve Allaha itaat etseler, Allah aslanı onlara itaat ettirir ki, hatta eşyalarını onunla taşısınlar.
--
6. İmam Hasanın (aleyhisselam) nasihatı
Bir kişi imam Hasanın (aleyhisselam) yanına gelip dedi:
"Ben öyle bir günahkâr insanım ki, kendi günahlarıma dayanamıyorum. Bana nasihat et."
İmam buyurdu:
"5 işi (şeyi) yerine getir (yap). Sonra istediğin kadar günah et (işle). Allahın rızkından (nimetinden, yiyeceklerinden) yeme. Sonra istediğin kadar günah et. Öyle bir yere git ki, Allah seni görmesin. Bu vakit (zaman) istediğin kadar günah et. Allahın vilâyetinden (arazilerinden) çık, sonra istediğin kadar günah et. Azrail canını almak istediğinde onu kendinden uzaklaştır. Sonra istediğin kadar günah et. Cehennem ateşinin sahibi (yani Allah) seni cehenneme atmak istediğinde oraya girme. Sonra istediğin kadar günaha alet ol (günaha gir) (yani bunların hiçbirisini yapmak imkânsızdır, burdada demek istenen şudur ki, kim olursan ol, nerede olursan ol, Allah hep seni görüyor, günah işlediğinde şüphesiz ki, bunun karşılığını alacaksın)."
--
7. Allahın huzurunda günah etme (işleme)!
Rivayete göre bir şehire ettikleri günahlar yüzünden dayanılamaz bir kıtlık olmuş (açlık, fakirlik vs.). Bunun için ahali (halk) açlıktan ölüyormuş. Bu şehirde dul (evlenip boşanmış ve ya kocası ölmüş vs.) mümin (Allaha bağlı) bir seyyide (Hz.Muhammedin soyundan olan kadınlara seyyide erkeklereyse seyyid denir) hanım (kadın) yaşıyordu.
Onun bir kaç tane evlâdı (çocuğu) vardı. O, bir gece çocuklarının açlıktan öldüklerini gördü (burada kastedilen, bazılarının ölmesi ve ya neredeyse ölmeleri, ölmüş gibi olmalarıdır), başkalarından (akrabası filân olmayan ve ya farklı bir şehirden olan) zengin olan demirçi bir adamın yanına gitti ve ondan yardım istedi.
Demirçi kadından onunla zina etmesini (cinsel anlamda birlikte olmasını) istedi. Kadın bu sözü duyunca üzüldü ve evine gitti ne kadar düşündüse, bir çare bulamadı (çünkü kabul etmedi). Yine de demirçinin yanına gitti ve ondan o cevabı duydu (yine kabul etmedi). Kadın çocuklarını ölüm vaziyyetinde gördü 3-cü defa (kez) demirçinin yanına döndü (gitti).
O yine kadından günaha batmasını (zina etmesini/yapmasını) istedi. Kadın kabul etti ve bir şartı vardı dedi:
"Bu işi (bunu) öyle bir yerde yap ki, benden ve senden başka orada hiç kimse olmasın."
Demirçi onu halvet (kimsenin bulunmadığı sadece 2-sinin olacağı kapalı bir yere) götürdü. O, kadının titrediğini görüp sordu:
"Peki, neden titriyorsun? (çünkü kadın utancından titriyordu diye adam bunu sordu)"
Dedi:
"Sen neden şartına vefa etmedin? (yani dediğini yapmadın)"
Demirçi dedi:
"Meğer burada senden ve benden başka bir kimse var mı?"
Kadın dedi:
"Allah bizim amellerimizi (yaptıklarımızı) görüyor ve meleklerde yazıyor (günah ve sevaplarımızı yazıyorlar). Meğer, Kuranda değilmiyor mu ki: "Dediği her sözü (yazmak için) onun yanında hazır durup bekleyen (2 melek) vardır!"
O, bu sözleri duyduktan sonra kötü amelini bıraktı. Hatta, servetinin çoğu hissesini o kadına verdi. Kadın onun için dua etti:
"Ya Rabbi, bu erkeğin (adamın) bedenini hiç bir ateşte yakma."
Onun duası kabul oldu. Bu hadiseden (olaydan) sonra demirçi demir küresinden yakılmış (sıcaklaşmış) demiri eline alır ve amma (ama) eli yanmazdı.
İmam Hasan (aleyhisselam) buyuruyor:
"Her kimse Allahın kulu olsa, Allah-teala herşeyi ona kul ve muti (boyun eğen kimse) eder." (burda kastedilen Kul olmak dilde kelime-i şehadet getirip Müslüman olmakla alâkalı olan kulluk değildir, gerçek, samimi kalple edilen kulluktur).
--
8. Hakiki kul
İbrahim Ednem (kim olduğunu söylemiştim) bir köle aldı, evine getirdi ve ona dedi:
"Ey köle, ne yiyorsun?"
Dedi:
"Siz ne verirseniz."
Dedi:
"Ne giyiyorsun?"
Dedi:
"Siz ne giydirirseniz."
Dedi:
"Benden ne isteğin var?"
Dedi:
"Benim istekle ne işim var. Ben senin kölen ve hizmetçinim."
İbrahim ağlayarak kendi-kendine dedi (yani bunları düşündü):
"Ey miskin! (yani zayıf kimse) Hayatın boyunca böyle mi kulluk etmişsin?" (İbrahim Ednem, onun itaatinin, kulluğunun, imanının karşısında şaşa kalmış ve kendi-kendine böyle demiştir..)
--
9. Takvalı çoban
Takvalı bir çobandan sordular:
"Ne için canavarlar (senin) sürünün içine giriyorlar, ama koyunları yemiyorlar? Onlar koyunlarla ne zamandan beri dost oldular?"
Çoban cevap verdi:
"Benim günahı bıraktığım zamandan beri."
--
10. 4 şey günahları siler
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurmuştur:
"Her kimsede 4 nitelik (özellik) olsa, büsbütün günah içerisinde bile olsa, ALlah onun bütün günahlarını iyi amele ve sevaba çevirir (yapar, dönüştürür). O 4 nitelik bunlardan ibarettir (oluşur): Doğruyu söylemek, haya (Haya - edep, utanma duygusu, namus, nefse yenilmemek, çirkin şeylerden uzak olmak/durmak, aile terbiyesi görmüş, ahlâklı, kibirsiz (egoist olmayan) kimseye denir), güzel tavır (davranış) ve nimetlerin şükrünü etmek."
--
11. Sizin dostunuz hoşahlâklı idi!
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) devrinde bir şahıs vefat etti. Müslümanlar onu mezarlığa götürdüler. Kabir kazan kişiler kabir kazmaya başladılar. Ama yer çok katıydı (sertti) bu yüzden onlar yeri kazamadılar ve Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) şikâyet ederek dediler:
"Ey Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem), külünkmüz (kazmamız) yere işlemiyor (yer sert olduğu için kazamıyor). Sanki, onu taşa vuruyoruz."
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) buyurdu:
"Neden!? Sizin dostunuz, hoşahlâklı idi."
Sonra Hazret bir kap su istedi ve elini kabın içine sokup, suyu yere sıçrattı. Sonra buyurdu:
"Kazın."
Yer kum gibi yumuşak olmuştu.
Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) "sizin dostunuz ki, hoşahlaklı idi" ----sözlerinden anlaşılıyor ki, hoş ahlaklı olmak dünya ve ahirette rahatlık, kötü ahlak ise felaket nişanıdır.
İmam Sadık (aleyhisselam) buyuruyor:
"Güneşin sıcağı buzu erittiği gibi, hoşahlakta günahları yok ediyor."
(Hoş Ahlak (Hoşahlak) - Güzel Ahlak demektir.)
--
12. Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) vefatı
Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) insanları hidayet etmek (doğru yola getirmek) için katlanılamaz zorluklarla karşılaştı ve nihayet, ümmetinden büyük cefa (büyük sıkıntı) gördü. Risalete göre onu taşladılar, dişini kıranları lanetlemek yerine, böyle dua etti:
"Ya Rabbi! Onlar cahildirler ve Kendin onları hidayet et."
Çatılardan kafasına çöp döktüler, hatta hayatının son anlarında kalem ve mürekkeb istedi ki, ümmetinin hidayeti için vasiyyet etsin. Onlar ise Hazretin isteğine amel etmeyip dediler:
"O, ölüyor ve sayıklıyor. Kuran bize yeter!"
Hazret Resulullah buyurmuştur:
"Hiç bir peygamber benim kadar ümmetinden eziyyet görmedi."
Ama biz ise Peygambere (sallallahu aleyhi ve alihi vessellem) diyoruz ki, senin Ehli-beytinin (aleyhisselam) başına gelen musibetler, özellikle, İmam Hüseynin (aleyhisselam) musibeti sizin musibetinizden az olmadı...
(Bu yazı, Azerbaycan Online Hadis Kitaplarından, Türkçeye çevirilerek yazılmıştır)