- Katılım
- 17 Mart 2011
- Mesajlar
- 152
- Tepkime puanı
- 1
Çocuklara namaz alışkanlığı kazandırmak, Çocuklara Namazı Sevdirmek, Çocuklara Namaz İbadetini Nasıl Öğretelim
Duâ, insanı ALLAH’a yaklaştıran, ALLAH’ın rahmet ve yardımına vesile olan, nesiller için ilâhi müdahaleyi devreye sokan ve onlar için ilâhi bereketi artıran bir hareket noktasıdır.
Eğitimin öyle bir alanı vardır ki beşeri iradenin eğitici olarak orada faaliyet göstermesi çok güç, hatta imkânsızdır. Buna Kur’an’î anlamda “hidayet” denir.
“Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak ALLAH, dilediğini hidayete erdirir;
O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir..” (Kasas 56)
Beşerî eğitimin bu ölçüde sınırlı olması, devreye ilahî eğitimin girmesini zorunlu kılmaktadır. İlahî müdahalenin gerçekleşmesi için de anne-babanın dua etmesi gerekmektedir.
Bu metodu –‘eğitimde dua’yı-
ilk peygamberlerden itibaren birçok peygamberde görmekteyiz.
“SEN NE KADAR ÇOK İSTESEN DE, İNSANLARIN ÇOĞU İMAN EDECEK DEĞİLDİR...” (Yusuf 103)
Hz. İbrahim ve İsmail, “Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.” (Bakara 128)
Bu tür ayetler; eğitimci Peygamber, eğittiği kişiler kendi çocukları bile olsa, bir noktadan sonra kendilerini yetersiz hissettiklerini, eğitim işine ne kadar önem verdiklerini ve güçsüz kaldıkları yerde başvurdukları tek merciin ALLAH olduğunu göstermektedir.
Bu ayetten anlaşılıyor ki, bir anne-baba çocuklarına zorla namaz kıldırma yerine, onların ibadete karşı içlerinde itici bir gücün-isteğin meydana gelmesi için, çaba göstermelidir. Bunu da ancak ALLAH’ın yardımı ile yapabileceğinin şuurunda olmalıdır.
“Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur…” (İbrahim 40)
Ayetler bize bir taraftan, beşeri eğiticilerin eğitim alanında sonsuz bir kudrete, her istediğini yapabilecek bir yetkiye sahip olmadıklarını gösterdiği gibi, diğer taraftan da hidayetin ilahi iradeye bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda bu ayetler beşeri terbiyenin ilahi terbiye ile ahenkli bir şekilde yürümesiyle büyük bir başarıya ulaşılabileceğine işaret etmektedir.
Rasûlullah(s.a.v) (a.s) buyuruyor:
“ALLAH duada ısrar edenleri sever.” (Camiu's-Sağîr)
Eğitimin dua boyutu hem doğumdan önce hem de doğumdan sonra (ömür boyu) işlevini sürdürmelidir.
Peygamber (a.s) buyuruyor:
“Kabul olmasında hiç şüphe duyulmayacak üç duâ vardır. Bunlar: mazlumun duâsı, misafirin duâsı, babanın çocuğuna yaptığı duâ.” (Tirmizî, Ebû Dâvûd, )
[DUÂ,
aynı zamanda kişinin o konuda şuurlanmasıdır. Hareketlerini, gayretlerini o doğrultuda yönlendirmesidir.
Eşlerinin ve nesillerinin takva sahiplerine önder ve salihlerden olmasını isteyen kişiler elbette o yönde (eşlerini seçerken, çocuklarını yetiştirirken) bir gayret
sarf edeceklerdir.
İnsan bazen, isteklerinde hayrı gözetmeksizin ısrarcı olur. Veya eksik ve hatalı dualar yapar. Farkında olmadan kendine zarar verir. (Oğlan olsun da isterse ölsün. Namaz kılsın da başka bir şey istemem gibi…) Oysa ALLAH’ın hazinesi geniştir. O’nun için zor olan yoktur.
Duâ; şartlarına uyularak, acele etmeden, düşünülerek edilmelidir.
“İnsan hayra duâ ettiği gibi şerre de duâ eder. İnsan pek acelecidir.” (İsra 11)
Rabbimizin rahmeti gereği, Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber (a.s)’ın hadislerinde hayatın her alanına dair en güzel duâlar öğretilmiştir.
ALLAH’a “bu en güzel duâlarla yönelmek” kişileri yanılgıya düşmekten kurtarır.
Rasûlullah(s.a.v) (a.s) buyuruyor:
“ALLAH’a kabul edileceğini bilerek duâ edin! Çünkü ALLAH gafletli kalple yapılan duâları kabul etmez.” (Tirmizî)
Duâ, insanı ALLAH’a yaklaştıran, ALLAH’ın rahmet ve yardımına vesile olan, nesiller için ilâhi müdahaleyi devreye sokan ve onlar için ilâhi bereketi artıran bir hareket noktasıdır.
Eğitimin öyle bir alanı vardır ki beşeri iradenin eğitici olarak orada faaliyet göstermesi çok güç, hatta imkânsızdır. Buna Kur’an’î anlamda “hidayet” denir.
“Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak ALLAH, dilediğini hidayete erdirir;
O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir..” (Kasas 56)
Beşerî eğitimin bu ölçüde sınırlı olması, devreye ilahî eğitimin girmesini zorunlu kılmaktadır. İlahî müdahalenin gerçekleşmesi için de anne-babanın dua etmesi gerekmektedir.
Bu metodu –‘eğitimde dua’yı-
ilk peygamberlerden itibaren birçok peygamberde görmekteyiz.
“SEN NE KADAR ÇOK İSTESEN DE, İNSANLARIN ÇOĞU İMAN EDECEK DEĞİLDİR...” (Yusuf 103)
Hz. İbrahim ve İsmail, “Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.” (Bakara 128)
Bu tür ayetler; eğitimci Peygamber, eğittiği kişiler kendi çocukları bile olsa, bir noktadan sonra kendilerini yetersiz hissettiklerini, eğitim işine ne kadar önem verdiklerini ve güçsüz kaldıkları yerde başvurdukları tek merciin ALLAH olduğunu göstermektedir.
Bu ayetten anlaşılıyor ki, bir anne-baba çocuklarına zorla namaz kıldırma yerine, onların ibadete karşı içlerinde itici bir gücün-isteğin meydana gelmesi için, çaba göstermelidir. Bunu da ancak ALLAH’ın yardımı ile yapabileceğinin şuurunda olmalıdır.
“Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur…” (İbrahim 40)
Ayetler bize bir taraftan, beşeri eğiticilerin eğitim alanında sonsuz bir kudrete, her istediğini yapabilecek bir yetkiye sahip olmadıklarını gösterdiği gibi, diğer taraftan da hidayetin ilahi iradeye bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda bu ayetler beşeri terbiyenin ilahi terbiye ile ahenkli bir şekilde yürümesiyle büyük bir başarıya ulaşılabileceğine işaret etmektedir.
Rasûlullah(s.a.v) (a.s) buyuruyor:
“ALLAH duada ısrar edenleri sever.” (Camiu's-Sağîr)
Eğitimin dua boyutu hem doğumdan önce hem de doğumdan sonra (ömür boyu) işlevini sürdürmelidir.
Peygamber (a.s) buyuruyor:
“Kabul olmasında hiç şüphe duyulmayacak üç duâ vardır. Bunlar: mazlumun duâsı, misafirin duâsı, babanın çocuğuna yaptığı duâ.” (Tirmizî, Ebû Dâvûd, )
[DUÂ,
aynı zamanda kişinin o konuda şuurlanmasıdır. Hareketlerini, gayretlerini o doğrultuda yönlendirmesidir.
Eşlerinin ve nesillerinin takva sahiplerine önder ve salihlerden olmasını isteyen kişiler elbette o yönde (eşlerini seçerken, çocuklarını yetiştirirken) bir gayret
sarf edeceklerdir.
İnsan bazen, isteklerinde hayrı gözetmeksizin ısrarcı olur. Veya eksik ve hatalı dualar yapar. Farkında olmadan kendine zarar verir. (Oğlan olsun da isterse ölsün. Namaz kılsın da başka bir şey istemem gibi…) Oysa ALLAH’ın hazinesi geniştir. O’nun için zor olan yoktur.
Duâ; şartlarına uyularak, acele etmeden, düşünülerek edilmelidir.
“İnsan hayra duâ ettiği gibi şerre de duâ eder. İnsan pek acelecidir.” (İsra 11)
Rabbimizin rahmeti gereği, Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber (a.s)’ın hadislerinde hayatın her alanına dair en güzel duâlar öğretilmiştir.
ALLAH’a “bu en güzel duâlarla yönelmek” kişileri yanılgıya düşmekten kurtarır.
Rasûlullah(s.a.v) (a.s) buyuruyor:
“ALLAH’a kabul edileceğini bilerek duâ edin! Çünkü ALLAH gafletli kalple yapılan duâları kabul etmez.” (Tirmizî)