Çocuk eğitimi için 7 temel basamak!

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,320
Tepkime puanı
117


Çocuk eğitimi için 7 temel basamak!

İnsanoğlu henüz dünyaya gelmeden başlar eğitim yolculuğu. Aslında dünyanın tarihi kadar eskidir her bir bireyin geçmişi de... Genlerinde taşıdığı kodlar, yaşadığı coğrafya, ailesindeki ayırıcı özellikler...

Tüm bunlar kişinin kapasitesini belirleyici etmenlerdir. Bir de hangi ebeveynlere sahip olacağı söz konusudur ki, bu da sıra dışı bir insan değilse eğer, tüm yaşamının çerçevesini belirler kişinin... Annesi mesela, henüz hamileyken ona kitaplar okumuş, onunla uzun uzun konuşmuş, yediklerine dikkat etmiş, gergin olmamaya özen göstermişse doğacak çocuk bundan etkilenecektir. Öyle ki yapılan araştırmalar, anne karnındayken sürekli aynı hikâyeyi dinleyen bir çocuğun, büyüdüğünde hikâyenin devamını anlatabildiğini ortaya koymuştur. Böylesine önemlidir varoluşun her aşaması.
Ve bebeğimiz doğar. Kulağına ismini fısıldarız. Bakımıyla öylesine meşgul oluruz ki, hangi zaman diliminde bu kadar büyüdü fark etmeyiz. Sonra kendimize geliriz ve ancak son nefesimizle son bulacak olan eğitim yolculuğumuza devam ederiz. Evet, eğitim hiç bitmez.

1) İlk dersimiz; Dünyayı tanıyorum!

Bebek duymaya, görmeye, gülmeye ve tepki vermeye başlamıştır. Karşısına geçer 'agu agu' yaparız. Aslında bu ona verdiğimiz ilk derstir. Ona iletişim kurmayı öğretiriz. Bu dönemde ne kadar çok uyarana maruz kalırsa o kadar çok gelişir zihni. Her an yeni bir nesne ile tanışır. Yeni bir renkle, bir kokuyla. Öğrenir. Tüm bunlar hafızasına büyük bir titizlikle işlenir. Bu dönemde yapılabilecek en iyi şey, onu tv ekranı karşısına veya oyuncaklarla süslenmiş bir ana kucağına bırakmak değil, mümkün mertebe yanımızda tutmaktır. Konuşmak ve dünyayı anlatmaktır. O an yapılan eylemin ne olduğunu düzgün cümlelerle ifade etmektir. Bu o kadar önemlidir ki, minik bebeğimiz konuşma dönemine geldiğinde dağarcığında biriktirdiği kelimeler bunu kanıtlar nitelikte olacaktır.

2) İkinci dersimiz; Büyüyorum!

Birinci yılı geride bıraktığımızda bebeğimiz materyallerle ilgilenmeye başlamıştır bile. Bizim ona sunduğumuz imkânlar nispetinde, kişisel yetenekleri de gelişmeye başlayacaktır. Kaslarını kullanmaya başlar, minik parmaklarını da... Resimlere bakar, yürür belki de. Bazı çocuklar kalem bile tutabilirler. Artık parklarda koşmanın, suyla, kumla tanışmanın, resimli kitaplar okumanın, insanlarla kaynaşmanın zamanı gelmiştir. Tüm bunlar ileride şekillenecek binanın temel taşlarıdır.

3) Bitmeyen derslerin başlangıcı; Konuşuyorum!

Ve soru sorma zamanı! Konuşmaya başlayan çocuğumuz sorularla tanışmıştır. Öğrendiği her şeyin arkasından bir "neden" gelir onunla. Adeta kelimelerin kuyruğu olmuştur bu 'neden.' "Anne, bu ne? Neden?" İşte o çok iyi düşünen, bilimin ışığında aydınlansın istenen nesillerin yetişme çağıdır bu çağ. Soru sorma güdüsünün bastırılmaması gerekmektedir. Akıl etmek, olaylar arasındaki bağlantıları keşfetmek ve yorumlamak... Sürekli çocuğuyla beraber olan bir anne için zor ve sabır gerektiren bir süreç başlamıştır. Hem sorulara cevap verebilecek bir donanım, hem de bu büyük enerjiyle başa çıkabilecek güç gerekmektedir anneye. Bilmediği sorulara bilemiyorum diyebilecek kadar da dürüst olmalıdır...
Ve sevgi...
Atlanmaması gereken en önemli başlık budur zannımca. Anne çocuğuna sevmeyi öğretir. Karşılıksız sevgiyi ve güveni... Ne olursa olsun değerli olmayı anneden öğrenir çocuk. Sıcacık ve huzur dolu bir limandır annesi insana. İşte bunu verebilen bir anne, çocuğu için hayatta yapılabilecek en büyük yatırımı yapmıştır. Diğerleri ise;

4) Bilimsel temeller;

Yukarıda satırlarda da belirttiğimiz gibi henüz okul öncesi dönemde başlar gözlem ve deneyler. Eğer ebeveynler bunu destekler ise çocuk hangi mesleği seçerse seçsin soran, sorgulayan bir zihin yapısına sahip olabilir. Gözlem yeteneğini geliştirmek için laboratuarlara ihtiyaç yoktur. Zaten minik bir çocuk için abartılı harcamalara hiç mi hiç gerek yoktur. Bir büyüteç, onun dünyasında inanılmaz mucizelere sebep olacaktır zaten. Ya da bir kavanoza ekilmiş bir tohumun büyümesini izlemek, onun için çok ufuk açıcı olabilecektir. Güneşin doğuşu, uçakların uçuşu, denizlerin dalgalanışı... Her biri bir fen bilgisi dersidir onlar için. Hiç sıkılmadan, üşenmeden dinleyebilecektir.

5) Sanatsal temeller;

Hayatımızda karşılaştığımız her detayda saklıdır sanat. Aslolan bunu görebilecek incelikte bir göze sahip olabilmektir. Bir çiçeği elimize alıp, onun renklerinin nasıl uyum içerisinde olduğunu fark etmemiz ve çocuğumuzla paylaşmamız onda estetik bir duyarlık geliştirecektir. Ev dekorasyonundan tutun da, kendi giyimimize kadar her detay onun için bir zevk zemini hazırlayacaktır. Sanata zaten doğuştan getirdiği ilgisini güçlendirmek için ona çok erken yaşlarda boya malzemeleri, oyun hamurları almamız, kullanabileceği enstrümanları kullandırmamız, bir mızıka, bir flütle bile dünyasına kapılar aralamamız mümkün olabilecektir. Çocuk oyunlarına, konserlere, sergilere, tarihten günümüze gelen mimari eserleri ziyarete götürmek, çocuk için yapılabilecek en iyi şeylerdendir.

6) Sportif faaliyetler için temeller;

Bebeklik döneminde bedenini keşfetmeye ve kullanmaya başlayan çocuk, zamanla daha da hareketlenir. Zıplar, koşar, düşer kalkar. Aslında yürümeye başladığı ilk zamanlarda sürekli düşen çocuğa yardım edilmemeli, kendi kendine kalkmayı öğrenmesi sağlanmalıdır. Hatta düşmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Düşerken ellerini öne alan çocuk, yüzünü darbelerden de bir nebze korumuş olur. Ama düşmeyi de, kalkmayı da bilmeyen bir çocuk daima destek bekleyecek, kolay yaralanabilecektir. Belirli önlemler alındıktan sonra çocuk mümkün olduğunca serbest bırakılmalı, kendisini ve kaslarını keşfetmesinin yolu açılmalıdır. Yüzmeye, ata binmeye, futbola, basketbola götürülmeli, enerjisini atabileceği, kendisini geliştirebileceği en önemlisi de sağlıklı ve zinde olabileceği bir hayatın yolu açılmalıdır...

7) Ahlaki temeller;

Birçok alanda gelişim ve değişim aileden alınmadığında, zamanla tamamlanabilir. Ama ahlaki eksiklikler ailede tamamlanmamışsa, bireyin büyüdüğünde bunu tamamlaması çok zor olacaktır, belki de imkânsız. Bu nedenle dünyanın gidişatından rahatsız olan annelerin yapabilecekleri en iyi şey; daha iyi bir dünyayı şekillendirecek olan bireyleri yetiştirdiklerinin farkında olmalarıdır. Sorumluluklarına sadık, adaletli olmayı öncelik sayan, onurlu ve şahsiyeti sağlam insanlar yetiştirmek, insanlığa yapılacak en büyük katkıdır. Bugün, sadece yardım kampanyalarında akla gelen mazlum ve mağdur insanların hallerinden rahatsızsak, çocuklarımıza 'diğerlerini' de düşünmeyi öğretmemiz gereklidir. Fedakârlık, yardımseverlik, misafirperverlik gibi kitaplarımızda okuduğumuz ama şimdilerde hayatımızdan çıkıveren birçok değerimizi yaşar ve yaşatırsak ve çocuklarımıza da aktarabilirsek daha "arınmış ve aydınlık" bir yere dönüşebilir dünya...
Özet olarak denilebilir ki çocukların gerek profesyonel meslekleri olsun, gerek hobileri, gerek insan ilişkileri... Her alanda nasıl bireyler olacakları bebekliklerinden itibaren şekillenmeye başlar. Anne ve babalar ve akabinde eğitimciler bunun bilincinde olurlar ve yönlendirmelerini buna göre yaparlarsa, kendi istek ve beklentilerini değil, çocukların ideallerini önemserlerse, daha sağlıklı ve mutlu bireyler yetişecektir. Aslında ebeveynler, çocuk sahibi olmakla birlikte, kendileri de bir eğitim sürecine daha girerler. Bu hiç bitmeyecek olan bir anne baba eğitimidir.


Milli Gazete
 
Üst Alt