Çoban Hasan

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,320
Tepkime puanı
117
Vaktiyle, uzak diyarların birinde, buz gibi soğuk pınarların aktığı, yemyeşil çayırlarında binbir çeşit çiçeklerin açtığı bir köy varmış.

Bahar geldiği zaman rengarenk kelebekler uçup binbir renkli çiçeklere konarmış.
Hele bir de koskocaman ağaçlar varmış ki, boyları neredeyse göğe değecekmiş.
Görenler hayran olur ibretle bakarmış.

Soğuk pınarların aktığı bu uzak diyarda bir de Hasan adında küçük bir çoban varmış.
Çoban Hasan, baba mesleği olan çobanlığı pek bir severmiş.

Nasıl sevmesin ki, bir sürü koyunları, kuzuları ve de keçileri varmış. Çoban Hasan koyun sürüsünü önüne katar yemyeşil bozkırlara otarmaya götürürmüş.

Derken günlerden yine güneşli bir bahar günüymüş. Çoban Hasan, koyunlarından kıvırcık olanının yavrulayacağını öğrenmiş. O kadar mutlu olmuş, o kadar mutlu olmuş ki sevinçten koskocaman çayırlarda bir o yana bir bu yana koşup duruyormuş.

Günler günleri aylar ayları kovalamış ve Çoban Hasanın kıvırcık koyunu sonunda yavrulamış.
Mini minnacık küçücük bir kuzu dünyaya gelmiş, görenleri kendine hayran ediyormuş.

Bir de annesinden iştahla süt içmesi yok muu, seyretmeye doyum olmuyormuş.

Çoban Hasan kuzusuna çok iyi bakıyormuş fakat diğer büyük koyunların keçilerin de çayırlarda otlaması gerekliymiş.
Kararını vermiş, küçük kuzusunu da bozkırlarda otarmaya götürecekmiş.

Bir sürü koyunlar keçiler çayırlardan geçip bozkırlara doğru yol almaya başlamışlar.

Küçük kuzu ve Çoban Hasan koyun sürüsünün arkasından geliyormuş. Çoban köpeği Çomar da sürüye kurtlar saldırmasın diye önden gidiyormuş.

Çoban Hasan bakmış ki arkadaşı Recep bozkırdan aşağıya doğru geliyor hemen arkadaşına seslenmiş:
-Receep sabah sabah bozkırda ne yapıyorsun? Eğer bugün işin yoksa benimle koyunları otarmaya gelir misin?

-Gelemem çünkü bu gün kasabaya inmem gerekiyor. Öylesine dolaşıyordum, birazdan minibüs gelecek yetişmeliyim.

Recep Çoban Hasana iyice yaklaşınca küçük kuzucuğu fark etmiş ve hemen yanına koşmuş:
-Aman Yarabbi bu ne kadar şirin bir kuzu.
Bak Hasan, bilirsin buralarda kurtlar çakallar çok olur, sakın kuzuyu kurda kaptırmayasın.

-Yok canım ne kaptırması.
-Ama zavallı kuzucuk sürünün gerisinde kalıyor, onca yolu giderken ayakları yorulmaz mı?

-Bir şey olmaz sen merak etme benim kuzum arslan gibidir.
-Peki öyleyse, ben gidiyorum, haydi hoşça kal.

-Güle güle Recep, yolun açık olsun. Recep gidince Çoban Hasanın içine bir kurt düşmüş ki sormayın gitsin ?
Hoş sahiden de kurt değil, lafın gelişi işte korku gibi bir şey. Çoban Hasanı bir düşüncedir almış!

-Hay Allah, ne yapsam acaba minik kuzumu gerçekten de kurtlar kapar mı? Ne yaparım ben sonra En iyisi kuzuyu kucağımda taşıyayım, hem sürünün de gerisinde kalmaz, demiş ve gerçekten de kuzusunu kucakladığı gibi bozkırın tepesine çıkarmış.

Artık o günden sonra her bozkıra gidişinde kuzuyu kucağında taşımış.

Nihayet kuzucuk büyümüş ve annesi gibi kıvırcık başlı bir koyun olup sürüye katılmış. Çoban Hasan da kuzuyu taşımaktan kurtulmuş.
 
Üst Alt