"Cezbe-i aşk olmayınca neylesin şeyhim beni, Hak'tan ilham gelmeyince neylesin şeyhim
Her şeyden evvel cezbe bir kabiliyet ve bir ilk mevhibedir.
Allah'ın bu ilk cebrî atâsı olmadığı takdirde, hak yolcusu, mücerred riyâzet, ibadet ve tasfiye ile ne o cezbeyi elde edebilir, ne incizaba erebilir ne de "ism-i Vedûd"dan süzülüp gelen ışıkla, kâinat çehresindeki cezb ü incizap dalgalanmalarını görüp anlayabilir..
Ve böyle birisine, "hiçbir şey değil" denmesi doğru olmasa bile, ciddi bir şey olduğunu söylemek de oldukça zordur.
"Cezbe-i aşk olmayınca neylesin şeyhim beni,
Hak'tan ilham gelmeyince neylesin şeyhim beni..!" (Yunus)
Cezbe insanı, bazen, kendini feyz-i ilâhî muhitinde müstağrak görerek, dünyayı da, ukbâyı da, dünya ve ukbâ ile münasebetlerini de öyle bir nisyana gömer ki, artık O'nun tecellilerinden başka bir şey göremez.
Muallim Naci:
"Bir cezbe verdi tab'ıma bahrin hurûşu kim,
Sandım muhît-i feyz-i ilâhî hayâlimi..." der ve kendini, kendi gibi diğer şeyleri de o Cazibedâr-ı Mukaddes'in cezbiyle mest ü mahmur görür.
Evet, "Muhabbet-i ilâhînin cezbesinden ve şarab-ı muhabbetten herkes ve her şey mesttir...
Felek mest, melek mest, nücûm mest, semâvât mest, şems mest, kamer mest, zemin mest, anâsır mest, nebat mest, şecer mest, beşer mest ve baştan başa bütün canlılar mesttir."
Her şeyden evvel cezbe bir kabiliyet ve bir ilk mevhibedir.
Allah'ın bu ilk cebrî atâsı olmadığı takdirde, hak yolcusu, mücerred riyâzet, ibadet ve tasfiye ile ne o cezbeyi elde edebilir, ne incizaba erebilir ne de "ism-i Vedûd"dan süzülüp gelen ışıkla, kâinat çehresindeki cezb ü incizap dalgalanmalarını görüp anlayabilir..
Ve böyle birisine, "hiçbir şey değil" denmesi doğru olmasa bile, ciddi bir şey olduğunu söylemek de oldukça zordur.
"Cezbe-i aşk olmayınca neylesin şeyhim beni,
Hak'tan ilham gelmeyince neylesin şeyhim beni..!" (Yunus)
Cezbe insanı, bazen, kendini feyz-i ilâhî muhitinde müstağrak görerek, dünyayı da, ukbâyı da, dünya ve ukbâ ile münasebetlerini de öyle bir nisyana gömer ki, artık O'nun tecellilerinden başka bir şey göremez.
Muallim Naci:
"Bir cezbe verdi tab'ıma bahrin hurûşu kim,
Sandım muhît-i feyz-i ilâhî hayâlimi..." der ve kendini, kendi gibi diğer şeyleri de o Cazibedâr-ı Mukaddes'in cezbiyle mest ü mahmur görür.
Evet, "Muhabbet-i ilâhînin cezbesinden ve şarab-ı muhabbetten herkes ve her şey mesttir...
Felek mest, melek mest, nücûm mest, semâvât mest, şems mest, kamer mest, zemin mest, anâsır mest, nebat mest, şecer mest, beşer mest ve baştan başa bütün canlılar mesttir."