Cevabı zor sorular

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
35
Tepkime puanı
3
Başka bir forumdaki bir kişinin orada "Asla cevap verilemeyecek sorular" şeklinde açtığı bir konudaki (konu 17.07.2024 tarihinde açılmış ve kapatılmış, kimse cevap vermemiş) sorulardan ilgimi çekti, sizlerin de görüşünü almak için buraya aktarıyorum. Ben sadece 3. soru için kısmî bir cevap düşünebildim fakat bunda da bir delilim yok, sadece tarihi gözlem ve sonuç olarak düşündüm.


"1-Doğada düzen yok.
Eğer adalet ve düzen kavramı olsa ister insan, ister hayvan olsun kavgalarda hayat mücadelerinde hem zafer hem de yenilgi yaşardı. Ancak burada da maddi nedenler öne çıkıyor güçlü olan hep kazanır, olmayan kaybeder.

2-Herkese rızkını veririz diye bir şey de yok.
Mesela İsrailoğullarına tohum yağdıran Allah neden Afrika'ya yağdırmıyor? Orayı unuttu mu?
Allah'ın arzı geniştir. Kendine rızık bulamayan hicret (göç) etsin der.
Parası olmayan nasıl göç etsin? Uçak bileti, pasaport ücretleri zaten ülkelerdeki 1 aylık taban maaşa denk geliyor. Bundan bahsetmemiş ki demek ki geleceği bilmiyor.

3-Üzülerek söylüyorum ki 1. Dünya savaşında esir düşen Osmanlı askerleri İngilizler tarafından vahşi hayvanlara parçalatılıyor. Ebrehe'nin ordusundaki fillere dur diyen Allah o vahşi hayvanlara neden dur dememiş? Hani peygamber ve şehitlerin naaşına zarar vermek ve yemek hayvanlara haram kılınmıştı?

Bunlara cevap verecek babayiğit var mı?"

Bu sorulardan 3. soru için aklıma gelen kısmî cevap şu şekildedir: Peygamberler ve Kutsal Kitaplar devri bizim Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.V.) ile kapandıktan sonra Allah (C.C.), insanların yaptığı toplu kötülüklerin cezasını daha eski devirlerde meselâ Ebrehe'nin ordusuna yaptığı gibi veya Hz. Nuh (A.S.) veya Hz. Lût (A.S.) kavimlerine yaptığı gibi bu dünya hayatında vermeyi durdurmuştur. Hz. Muhammet'ten (S.A.V.) sonraki bütün toplu kötülüklerin cezası Âhiret'e ertelenmiştir.

Başka açıklamaları olan üyeler varsa bizler de o açıklamaları öğrenelim, şayet izin verirlerse.
 

omer_ömer

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
74
Tepkime puanı
3
Bu konuyu başka bir forumdan alıp, buraya taşımanın mantıklı bir cevabı var mı bilmiyorum.

Hz. Allah 'ı küçük görmek, göstermek anlamında yapılmış bu edepsizliği, temcit pilavı gibi ısıtıp ortaya koymanın sebebi ne voyager.? Hz. Allah 'ın hayrı ve şerri var. Kader ve kazası var.. Tertip ve tanzimi var. İlim ve iradesi var. Her bir zerre için taktir ettiği var.

Senin, Hz. Allah 'a, dolayısı ile edep dışı bu paylaşıma ortak olmana karşılık soruyorum;

Amentüye imanın var mı.? Var ise cevap olarak yetmez mi.?

Kuran ahkamı, ''Ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahu teala'' buyruğu cevap olarak yetmez mi.?

Kader ve kaza, hayır ve şer ancak Allah 'tan dır..! Yetmiyor mu voyager.?
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
35
Tepkime puanı
3
Bu konuyu başka bir forumdan alıp, buraya taşımanın mantıklı bir cevabı var mı bilmiyorum.

Hz. Allah 'ı küçük görmek, göstermek anlamında yapılmış bu edepsizliği, temcit pilavı gibi ısıtıp ortaya koymanın sebebi ne voyager.? Hz. Allah 'ın hayrı ve şerri var. Kader ve kazası var.. Tertip ve tanzimi var. İlim ve iradesi var. Her bir zerre için taktir ettiği var.

Senin, Hz. Allah 'a, dolayısı ile edep dışı bu paylaşıma ortak olmana karşılık soruyorum;

Amentüye imanın var mı.? Var ise cevap olarak yetmez mi.?

Kuran ahkamı, ''Ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahu teala'' buyruğu cevap olarak yetmez mi.?

Kader ve kaza, hayır ve şer ancak Allah 'tan dır..! Yetmiyor mu voyager.?

Fikirler topla tüfekle yâni silahla değil yine fikirle susturulur. Haklı olsanız bile fikirleriniz zayıf ve temelsiz ise karşı tarafı nasıl ikna edeceksiniz ve yanlışı terk etmesine nasıl vesile olacaksınız? (Geçenlerde içlerinden birinin agnostik olduğu belirtilen iki fenomenin canlı yayınlanan söz düellosunda, haklı olması beklenen tarafın etkili olamadığını duydunuz mu acaba?)

Başka bir forum sitesi moderatörünün "🔏" ifadesi koymuş olduğu yâni konuya cevap verme işleminin iptal edildiği, (kilitlendiği) bir konunun içeriğinin, maalesef yeni nesil okuyucuları olumsuz etkileyebileceği ve rastlanıldığı takdirde buna mümkün olduğunca sağlam fikirlerle nasıl karşı çıkılılabilir noktasında o konunun buradaki üyelerin dikkatine sunulması mantıksız sanılmamalıdır ve sayılmamalıdır. Belki buradaki doğru ve sağlam açıklamalarla, tek kişi bile olsa yine de bir kişinin Âhiretini kurtarmaya vesile olunabilir.

Soruların sahibinin özellikle 2. sorudaki üslubunu ben de çok rahatsız edici buldum ama sanki o soruları soran benmişim gibi, soru sahibini muhatap almanız gerekirken onu bırakıp da beni muhatap almanız aynı şekilde rahatsız edicidir. Halbuki cevabınızdaki gereksiz kelimeler çıkartılınca elde edilen net bakiye cevabınız olan aşağıdaki ifade sizce de yeterli olmaz mıydı?


"Hz. Allah 'ın hayrı ve şerri var. Kader ve kazası var.. Tertip ve tanzimi var. İlim ve iradesi var. Her bir zerre için taktir ettiği var. Amentüye inanmak gereklidir. Kuran ahkamı, ''Ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahu teala'' buyruğu cevap olarak yeterlidir. Kader ve kaza, hayır ve şer ancak Allah'tandır."

Fakat siz soruların sahibinin câhilane paylaşımına ortak olmakla beni suçladınız ve "yetmez mi, Yetmiyor mu" şeklindeki ifadelerinizle yine soruların sahibini değil de beni muhatap aldınız. Bir paylaşımı alıntılamak ona daima ortak olmak anlamına gelir mi? Ayrıca "yetmez mi, Yetmiyor mu" şeklindeki açıklamalarınızın benim için değil ama soruların sahibi olan kişi için yeterince açıklayıcı olmayabileceğini hiç aklınıza getirdiniz mi? Kısacası cevap vermeniz beklenen soruların sahibi olan kişiyi, benimle karıştırdığınızın farkında mısınız acaba? Ayrıca verdiğiniz cevabın akaid hocaları tarafından bile yetersiz ve sorularla doğrudan ilgisi kurulmamış olması sebebiyle size "otur, sıfır" denilebileceğinin acaba farkında mısınız?

O kişiye, onu uzaklaştıracak şekilde değil onu İslam'a yakınlaştıracak şekilde usulüne uygun ve sağlam cevap vermek gerekiyor ki, o kişinin hidayetine vesile olmak mümkün olabilsin. Aşağıdaki ayetlerden ilki, bunu anlamak için belki düşünülebilir. Sonraki ayetlerde bahsedilen âmâ kişi Abdullah İbn Ümmü Mektûm'un durumu, bahsettiğimiz soruların sahibi olan kişiden elbette farklı olsa da buradan da belki konumuzla ilgili bir hisse çıkarılabilir.

1-"O vakit, Allah'ın lutfettiği rahmet peygamberliği icabı onlara yumuşak davrandın. Eğer kötü huylu, sert mizaçlı, katı yürekli olsaydın, akılsızca davransaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onlara af ile muamele yap. Bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dile (...)" (Âl-i İmrân Suresi 159. Ayet)


2-"Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek." (Abese Suresi 1-3. Ayet)

Son söz: burada ne kimse allame-i cihandır ne de kimse diğer kimselere kendince had bildirme veya son yılların meşhur tabiri ile parmak sallama yetkisindedir. Bizler sözün doğrusunu alırız, eğrisini bırakırız. Hürmetler.
 

omer_ömer

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
74
Tepkime puanı
3
Başka bir forumdaki bir kişinin orada "Asla cevap verilemeyecek sorular" şeklinde açtığı bir konudaki (konu 17.07.2024 tarihinde açılmış ve kapatılmış, kimse cevap vermemiş) sorulardan ilgimi çekti, sizlerin de görüşünü almak için buraya aktarıyorum.
Voyager

Başka bir forumdan buraya taşıdığını kendin ifade etmişsin. Haklısın, kimse alleme'i cihan değil ve yine haklısın, kimse kimseye parmak sallayamaz.. Sen de dahil.. Maksatlı yazılmış bir yazı, cahilane ila alakası yok ve sen buna çanak tutuyorsun.

Hem soru sorma üslubu, hem de Hz. Allah 'ı (haşa) hakir ve kendisince sorumsuz görerek bu soruları sorduğu bariz belli değil mi.?

Başka bir forumdan buraya taşımak yerine, neden o forumda cevap vermeyi tercih etmedin.?

Yetmez mi.? İfadesi, başka cevap aramaya gerek yok anlamında, senin bilgini, anlayışını hakir görmek, küçümsemek maksadıyla ve sana karşı kullanılmış bir kelime değil. Kişi bildiğinin alimi, bilmediğinin cahilidir..
Saygılar.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
35
Tepkime puanı
3
Maksatlı yazılmış bir yazı, cahilane ila alakası yok ve sen buna çanak tutuyorsun.

1-Sözlüklerde "Çanak tutmak" deyimi için, "Söz ve davranışlar ile bir kavgaya ya da kargaşaya yol açmak şeklinde ifade edilmektedir. Örneğin iki taraf kavga ediyorsa bu kavgayı daha fazla ateşlemek ve kavganın büyümesine sebep olmak anlamında kullanılır." denilmektedir. Neye çanak tuttuğum iddianızı gayret göstermeme rağmen inanın ne anlayabildim ne de hangi ihtilaflı-husumetli iki taraf için bilerek veya bilmeyerek böyle bir amel işlediğimi bilmekteyim. Ehl-i iman için rahatsız edici olan bir alıntıyı üyelerin dikkatine sunmak istememin sebebi, her vakit karşılaşılabilecek bunun gibi İslam aleyhine itirazlara sağlam cevaplar bulmaya çalışarak hem itiraz sahiplerininin hatalı fikirleri terketmelerine vesile olabilmeleri için hem de bundan olumsuz etkilenebilecek yeni nesli ikaz etmeye vesile olabilmeleri için üyeleri düşünmeye teşvik etmekti.

2-Soruların sahibi maalesef iman noktasında sıfır seviyesinde olduğu için çok rahatsız edici ifadeler kullanmıştır. (Tahminimce öncesinde taklidî bir imanı vardı ama bazı şüphelerle ve karşı fikirlerle onu kaybetti, ama bu kişinin bu büyük hatadan dönmesine vesile olmak insanî olarak çok değerli bir amel olmalıdır.) Kendisi "Yaratan ve özellikleri" hakkında bizler gibi bir tahkikî imana sahip olmadığı için cahil kabul edilebilir. Tahkikî iman sahiplerine göre içinde bulunduğumuz Kâinatta, Yaratıcı olan Allah'ın izni ve bilgisi dışında bir tane bile iş veya oluş meydana gelemez, Allah'ın yaratma fiili ise olmuş ve bitmiş değil, devamlılık arz eden bir ilahî fiildir. Yaratanın noksan sıfatlar taşıması veya bazı iş ve oluşları noksan yaratması mümkün değildir, ama bu anlayış ve iman seviyesinde olmayanlar -hâşâ- kendi zanlarınca Kâinatta meydana gelen bazı iş ve oluşlarda kendilerince bazı noksanlar olduğunu zannederek böyle bir Yaratıcının olamayacağı sonucu gibi çok sakat bazı akıl ve mantık hatalarına düşebilirler. (Allah hepimizi bundan muhafaza etsin, âmin.)


Hem soru sorma üslubu, hem de Hz. Allah 'ı (haşa) hakir ve kendisince sorumsuz görerek bu soruları sorduğu bariz belli değil mi.?

Biraz önce belirttiğim gibi bu kişi ne çok büyük bir hataya düştüğünün ne de hatanın akıl ve mantık bakımından çok sakat olduğunun farkındadır. Kendince başkalarını ikaz etmek için, ulaştığı sakat sonucu empoze etmeye çalışıyor ve maalesef akıl ve mantık bakımından Yaratanın olması gereken özelliklerini tahkikî olarak idrak edemediği için -hâşâ- Onu küçümsemek anlamına gelen ve bu yüzden ehl-i iman kimselerin hayret edeceği ve kızacağı çok rahatsız edici ifadeleri fütursuzca kullanabiliyor. Fakat bu zararlı kişiyi zararsız hale dönüştürmek vereceği tahribatı azaltıp önler. Elbette onu tekrar iman dairesine dahil etmek çok zor ve sabır gerektiren bir iş olsa da Allah'tan böyleleri için ümidi tamamen kesmek doğru olmaz. Böyle itici bir üslup taşıyan fütursuz bazı kişilerin Yüce Allah'ın izni ve hidayeti ile sonradan akılları başlarına gelebilir. Böyle kişiler için önce "Allah ıslah etsin" demek doğru bir hareket değil midir?

Başka bir forumdan buraya taşımak yerine, neden o forumda cevap vermeyi tercih etmedin.?

Daha önce bunun sebebini kısmen açıklamıştım. Alıntı yazıyı (tesadüfen) fark ettiğimde zaten konu kilitliydi. Yani zaten bir cevap da verilemezdi, üstelik üye de değilim. Zaten ben hepsine o an cevap bulamadığım için ve sadece birisine kısmî bir cevap bulabildiğim için, belki bu forumda daha sağlam cevaplar verilebilir düşüncesiyle buradaki üyelerin dikkatine arz ettim. (Aynı konunun yerli veya yabancı sosyal medyalarda farklı forumlarda tartışılması hiç görülmemiş olağandışı bir durum sayılmamalıdır.)


Yetmez mi.? İfadesi, başka cevap aramaya gerek yok anlamında, (...)

Tahkikî iman sahipleri için belki başka cevap aramaya gerek olmayabilir ama en azından taklidî iman sahipleri için daha açıklayıcı, sağlam ve anlaşılır, neden-sonuç ilgisi doğru ve yeterli kurulmuş cevaplar bulmak ve vermek gerekir. Aksi halde o cevap faydalı olmayabilir.

Son söz: Ameller niyetlere göre değerlendirilir. Başkalarının niyetlerini doğru tahmin etmek her zaman mümkün olmayabilir, kişilerin hüsnüniyet mi suiniyet mi taşıdığını her zaman için sadece Hz. Allah bilebilir.

 

Rhodium

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2023
Mesajlar
31
Tepkime puanı
10
Neden asla cevap veremiyormuşuz bal gibi veririz. Doğrusunu Allah bilir...

Soru1:

Doğada düzen yok.
Eğer adalet ve düzen kavramı olsa ister insan, ister hayvan olsun kavgalarda hayat mücadelerinde hem zafer hem de yenilgi yaşardı. Ancak burada da maddi nedenler öne çıkıyor güçlü olan hep kazanır, olmayan kaybeder.

Cevap:

Doğada düzen vardır. Ve düzenden düzensizliğe doğru evren ilerlemek tedbir. Bu termodinamiğin 3. Yasası olup bilimsel olarak ifade edilir.
Doğada güçlü olan değil organize olan güçlüdür. Örneğin E5 de ben ters şeritten giderim diyemezsin istersen TIR kullan organize insanların kurallarına uymak zorundasındır.

Soru2
-Herkese rızkını veririz diye bir şey de yok.
Mesela İsrailoğullarına tohum yağdıran Allah neden Afrika'ya yağdırmıyor? Orayı unuttu mu?
Allah'ın arzı geniştir. Kendine rızık bulamayan hicret (göç) etsin der.
Parası olmayan nasıl göç etsin? Uçak bileti, pasaport ücretleri zaten ülkelerdeki 1 aylık taban maaşa denk geliyor. Bundan bahsetmemiş ki demek ki geleceği bilmiyor.

Cevap
Bu aslında temel felsefedeki meşhur kötülük sorusunun sokak ağzına argo formuna sokulmuş hali...

Yaratılan yani insan: bir neden sonuç ilişkisine bağlıdır. Yani bilmediğinde bilgisiz, kötülük yaptığında kötü, yetmediğinde yetersizdir. Ancak Yaratan, Sanatçı olan, veya bir oyun sümilasyonunu hazırlayan boyuttaki: Yaratıcı neden sonuç ilişkisine bağlı değildir. Yani kötü, bilgisiz veya yetersiz Allah diye bir sıfatlama yapamazsınız mantıksızdır.

Kimi için bir nefes rızıktır kimi içinde çok çok yaşlanmak eziyettir. Bizim acıma bolluk ve bereket hislerimiz duygularımız veya adalet duygumuz yaratılan olarak vardır. Oysaki Yaratıcı bizim boyutta değil ki.

Bu duygu hissini şöyle anlatayım:
Siz bir savaş oyunu oynasanız oynu oynarken her kurşun yediğimizde gerçekte ki gibi bir kurşun acısı kanaması hissediyormusunuz. aynı boyutta olmadığınızdan hissetmiyorsunuz...

Şimdi "rızık bulamayan" diye bir şey "rızık vermediği hiçbir canlı yok" ile çelişir öyle değil mi? Hiç bir canlı yok ise göç edemezsinde... Bütün canlılar sadece insanlar değil. Arılar bal yapmak için çiçeklere konar, kuşlar denizde balık avlamak için dalarlar, yani hayatınızda acaba bir tek yaşamdan bir şey almayan 1 tek canlı gösteremezsiniz.

Soru3
3-Üzülerek söylüyorum ki 1. Dünya savaşında esir düşen Osmanlı askerleri İngilizler tarafından vahşi hayvanlara parçalatılıyor. Ebrehe'nin ordusundaki fillere dur diyen Allah o vahşi hayvanlara neden dur dememiş? Hani peygamber ve şehitlerin naaşına zarar vermek ve yemek hayvanlara haram kılınmıştı?

Cevap:
İslam dininin vahşi hayvanların bir araya getirilmesi ve hayvan-hayvana hakları gibi mevzuları olan ince mevzuları vardır.
İnsan öldüğünde naaşı İslama göre bir şey ifade etmez. Önemli olan ruh dur. Ve insanın naaşı ne olduğu değil ölmeden önceki halinde ne yaptığı önemlidir.

İslam dininde hayvanların insanlara ne yaptığı değil insanların hayvanlara ne yaptığı önemlidir. Çünkü sorumluluk ve kul olmak akıl ile olur.

Bir aslan 10 insanı parçalayarak yediğinde hiç bir sorumluluğu yoktur. Ama o Aslanı bir tas su vermeyen insan büyük günahkar bir zalim dir. Çünkü aklı vardır. İşte İslam böyle güzel bir ahlak üzerinedir.
 

VOYAGER

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
8 Şubat 2024
Mesajlar
35
Tepkime puanı
3
Muhterem üye @Rhodium, öncelikle vakit ayırıp cevap yazdığınız için teşekkkürler. Nâçizane, cümleleri tamamlayarak (1. cevabınızın 2. cümlesindeki "tedbir") , kelimelerin yazılışlarında imlâ kurallarına dikkat ederek (2. cevabınızdaki "sümilasyon"), ayrı yazılması gereken "da/de" bağlaçlarını ayrı yazmanızı temenni ederim ( 2. cevabınızdaki "edemezsinde").

1. cevabınızda faydalandığınız termodinamik yasaları konusu, aslında fizik biliminde yâni maddelerin yapıları ve hâlleri üzerinde ortam sıcaklığının etkileri ile ilgili olup canlıların bütün davranışlarının incelenmesi ve yorumlanmasında kullanılması zannımca beklenmez. Çünkü canlılarda inorganik maddelerden farklı olarak onların hareket ve davranışlarını kararlaştıran ruh veya bilinç denilen madde ötesi yâni metafizik bir unsur vardır. İlgili soruda konu edilmiş olan yüksek yapılı canlılar yâni hayvanlar ve insanlar, vücutlarındaki duyu organları aracılığı ile algıladıkları gerçekliğe göre yâni ortama göre tutum ve davranış belirleyip hareket ederler. Bunu yaparken zaten bedenleri organik maddelerden meydana geldiği ve dolayısıyla fiziksel olduğu için, elbette Evrende geçerli olan fizik yasalarına bağlı hâl ve hareket sınırlamalarına uymak durumundadırlar. Fakat canlıların ruhları fiziksel değil metafizik varlıklar olduğu için ruhun yâni bilincin karar mekanizmalarını bütünüyle fizik yasalarına göre analiz etmek ve yorumlamak mümkün olmadığı için başka türlü açıklamalar aramak gereklidir düşüncesindeyim. Yavrusunu emziren bir anne kedinin bu davranışı hiçbir fizik yasası ile açıklanabilir mi? Soruda konu edilmiş olan vahşi doğa hayatının yorumlanması da benzer şekilde, fiziksel bir açıklama bakımından güçlükler taşımaktadır.

Hayırlı günler dilerim.
 
Üst Alt