Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Cennet kuşları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hazra" data-source="post: 33130" data-attributes="member: 1310"><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Öğle vaktiydi, güneş hafiften kırpmıştı gözünü. Derken, cıvıl cıvıl bir ses tırmandı gökyüzüne: "Beni de yaz abi, beni de yaz bu seferkinde n'olur n'olur!.."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Fatih'ti bu, yeni öyküsünde kendisine de yer vermesini istiyordu abisinden.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Tamam, yazacağız seni de bir gün. Öyle hemen olmaz ki, ilham bu kardeşim..." İlham'ı da yaz, beni de </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Gülümsedi abisi...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Cennet'in ipekten bir şalı olsaydı, yüreğine dolandığına inanacaktı Fatih'in. Öyle duruydu, öyle katıksız...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Hayatın, en sevilesi yanı duruyordu şimdi karşısında. Bütün masumiyetiyle cevap bekleyen iki zeytin karası göz...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Gel buraya..." dedi abisi, kucağına aldı kardeşini, sarıldılar sıkı sıkı...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Hadi annemin yanına git sen, kim bilir ne güzel yemekler yapmıştır yine, karnını doyur, sonra babam gelince de camiye gideriz beraber, tamam mı?"</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Tamam abi. Kur'an da okuyacak değil mi babam bize?"</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Hı hı..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Koşarak gitti Fatih. Birkaç dakika içinde yemeğini yemiş; sokakta oyuna dalmıştı bile...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Gazzeli bir ailenin küçük oğluydu Fatih. Beş yaşına girmemişti daha; ama rakamları sollayıp geçecek kadar zeki ve olgun bir çocuktu. Sürekli merakla bakan iri siyah gözleri, kulaklarının üzerine düşen saçları, geceyi bile uykusundan kaldıran cıvıl cıvıl sesiyle yalnız ailesinin değil; mahallesinin de göz bebeği olmuştu kısa zamanda... Annesinin sesiyle irkildi:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Fatih! Gel oğlum hadi, baban geldi, camiye götürecekmiş seni..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Koşarak gitti annesinin yanına. "Bak yine toza toprağa bulanmış ellerin. Hadi yıka da öyle gidin, hadi oğlum..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Yıkamazsam n'olur anne?.."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Yine soruyordu. Susmuyordu o heyecanlı gözler. Geleceğin büyük adamlarından biri olacağının müjdeleyicisiydi belki de bu parlayan kandiller...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Yıkamazsan, Allah, 'Fatih kulum benim karşıma elleri çamurlu çıkıyor.' der..." "Üzülür mü?"</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Hı hı, üzülür tabii oğlum..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Tamam hemen yıkıyorum anne, üzülmesin, ben O'nu çok seviyorum..."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Koşa koşa gitti. Baktı annesi arkasından. Bu çocuk bir armağan olmalıydı kendisine. Şükretti oracıkta, 'onu armağan eden'e...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Üç ay geçti aradan...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Bir sabah, kanı çekildi güzel kentin. Hastalandı bir anda. Değişti... Artık öykü yazmıyordu Fatih'in abisi. Babası, gizli gizli okuyordu Kur'an'ını. Annesinin güzel yemekleri tek çeşitte sabitlenmişti uzun süredir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Fatih aynıydı, sorular soruyordu yine. En başta, bu kocaman tabancalı ve değişik konuşan adamlar neden gelmişti buraya?</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Neden biz korkuyorduk onlardan, neden sürekli insanlar ölüyordu? Biz ne yapmıştık onlara, Fatih ne yapmıştı? Gökyüzünü mü kıskanmışlardı ondan, yoksa nefes alışını mı? Soruyordu ama, bu kez cevap veren yoktu ona...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Bir öğle vakti, endişeler içinde camiye gidiyordu üç beden... Babası, abisi ve Fatih... Fatih, evden çıkmadan, gıcır gıcır yıkamıştı ellerini.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">"Artık sokakta hiç oynamıyorum, ellerimi çamura bulamıyorum; ama yine de yıkayayım, üzülmesin Allah'ım." diyordu kendi kendine.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Evden çıkmadan, istemsiz sarıldı, bağrına bastı annesi onu...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Annesi, hep ağlıyordu artık...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Öğle namazı...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Her gün biraz daha boşalıyordu saflar. Fatih de fark etmişti; ama soramıyordu. Cevaplar yoktu artık. Kim bilir, belki de o çirkin adamlar öldürmüştü cevapları da... Babasıyla abisinin arasında duruyordu. Eğildi, rükua vardı, sonra doğruldu, derken secdeye...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Sonra, sonra başını kaldıramadan bir gürültü koptu, yer yarıldı içine düşüyorum zanneti. Sonra karanlık, sonra bir ateş topu...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Sıcak... Acı... Tanımlayamıyordu Fatih. Hareket edemiyordu, neler oluyordu, bilmiyordu...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Bir daha hiç öykü yazmadı abisi. Fatih'i de yazamadı, İlham'ı da...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Hiç Kur'an okumadı babası sonrasında.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Annesi hiçbir zaman yapamadı o güzel yemeklerinden tekrar...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Solukların kesildiği yerde, alev alev yanan ateşin çığlıkları arasında, inceden bir ses yükseliyordu gökyüzüne...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Fatih... Minicik ellerini birbirine kenetlemiş, bir şeyler söylemeye çalışıyordu:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: DarkSlateBlue">Anne Anneciğim Ben yıkadım ama Ellerim Kan oldu Allah Üzülür mü anne?..</span></span>UzgunnnUzgunnn</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hazra, post: 33130, member: 1310"] [SIZE=3][COLOR=DarkSlateBlue]Öğle vaktiydi, güneş hafiften kırpmıştı gözünü. Derken, cıvıl cıvıl bir ses tırmandı gökyüzüne: "Beni de yaz abi, beni de yaz bu seferkinde n'olur n'olur!.." Fatih'ti bu, yeni öyküsünde kendisine de yer vermesini istiyordu abisinden. "Tamam, yazacağız seni de bir gün. Öyle hemen olmaz ki, ilham bu kardeşim..." İlham'ı da yaz, beni de Gülümsedi abisi... Cennet'in ipekten bir şalı olsaydı, yüreğine dolandığına inanacaktı Fatih'in. Öyle duruydu, öyle katıksız... Hayatın, en sevilesi yanı duruyordu şimdi karşısında. Bütün masumiyetiyle cevap bekleyen iki zeytin karası göz... "Gel buraya..." dedi abisi, kucağına aldı kardeşini, sarıldılar sıkı sıkı... "Hadi annemin yanına git sen, kim bilir ne güzel yemekler yapmıştır yine, karnını doyur, sonra babam gelince de camiye gideriz beraber, tamam mı?" "Tamam abi. Kur'an da okuyacak değil mi babam bize?" "Hı hı..." Koşarak gitti Fatih. Birkaç dakika içinde yemeğini yemiş; sokakta oyuna dalmıştı bile... Gazzeli bir ailenin küçük oğluydu Fatih. Beş yaşına girmemişti daha; ama rakamları sollayıp geçecek kadar zeki ve olgun bir çocuktu. Sürekli merakla bakan iri siyah gözleri, kulaklarının üzerine düşen saçları, geceyi bile uykusundan kaldıran cıvıl cıvıl sesiyle yalnız ailesinin değil; mahallesinin de göz bebeği olmuştu kısa zamanda... Annesinin sesiyle irkildi: "Fatih! Gel oğlum hadi, baban geldi, camiye götürecekmiş seni..." Koşarak gitti annesinin yanına. "Bak yine toza toprağa bulanmış ellerin. Hadi yıka da öyle gidin, hadi oğlum..." "Yıkamazsam n'olur anne?.." Yine soruyordu. Susmuyordu o heyecanlı gözler. Geleceğin büyük adamlarından biri olacağının müjdeleyicisiydi belki de bu parlayan kandiller... "Yıkamazsan, Allah, 'Fatih kulum benim karşıma elleri çamurlu çıkıyor.' der..." "Üzülür mü?" "Hı hı, üzülür tabii oğlum..." "Tamam hemen yıkıyorum anne, üzülmesin, ben O'nu çok seviyorum..." Koşa koşa gitti. Baktı annesi arkasından. Bu çocuk bir armağan olmalıydı kendisine. Şükretti oracıkta, 'onu armağan eden'e... Üç ay geçti aradan... Bir sabah, kanı çekildi güzel kentin. Hastalandı bir anda. Değişti... Artık öykü yazmıyordu Fatih'in abisi. Babası, gizli gizli okuyordu Kur'an'ını. Annesinin güzel yemekleri tek çeşitte sabitlenmişti uzun süredir. Fatih aynıydı, sorular soruyordu yine. En başta, bu kocaman tabancalı ve değişik konuşan adamlar neden gelmişti buraya? Neden biz korkuyorduk onlardan, neden sürekli insanlar ölüyordu? Biz ne yapmıştık onlara, Fatih ne yapmıştı? Gökyüzünü mü kıskanmışlardı ondan, yoksa nefes alışını mı? Soruyordu ama, bu kez cevap veren yoktu ona... Bir öğle vakti, endişeler içinde camiye gidiyordu üç beden... Babası, abisi ve Fatih... Fatih, evden çıkmadan, gıcır gıcır yıkamıştı ellerini. "Artık sokakta hiç oynamıyorum, ellerimi çamura bulamıyorum; ama yine de yıkayayım, üzülmesin Allah'ım." diyordu kendi kendine. Evden çıkmadan, istemsiz sarıldı, bağrına bastı annesi onu... Annesi, hep ağlıyordu artık... Öğle namazı... Her gün biraz daha boşalıyordu saflar. Fatih de fark etmişti; ama soramıyordu. Cevaplar yoktu artık. Kim bilir, belki de o çirkin adamlar öldürmüştü cevapları da... Babasıyla abisinin arasında duruyordu. Eğildi, rükua vardı, sonra doğruldu, derken secdeye... Sonra, sonra başını kaldıramadan bir gürültü koptu, yer yarıldı içine düşüyorum zanneti. Sonra karanlık, sonra bir ateş topu... Sıcak... Acı... Tanımlayamıyordu Fatih. Hareket edemiyordu, neler oluyordu, bilmiyordu... Bir daha hiç öykü yazmadı abisi. Fatih'i de yazamadı, İlham'ı da... Hiç Kur'an okumadı babası sonrasında. Annesi hiçbir zaman yapamadı o güzel yemeklerinden tekrar... Solukların kesildiği yerde, alev alev yanan ateşin çığlıkları arasında, inceden bir ses yükseliyordu gökyüzüne... Fatih... Minicik ellerini birbirine kenetlemiş, bir şeyler söylemeye çalışıyordu: Anne Anneciğim Ben yıkadım ama Ellerim Kan oldu Allah Üzülür mü anne?..[/COLOR][/SIZE]UzgunnnUzgunnn [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Cennet kuşları
Üst
Alt