Insanlar neden yine de büyücünün pesine düserler?
Söylentilere, bir çözüm olabilir ümidiyle bakarlar da ondan...
Halbuki, bu gibi konularda esas olan, en önce büyücüye gitmeye sebep olan rahatsizliga dogru teshis koymak!..
Olabilir ki, büyü sanilan SIKINTININ mahiyetinde ne büyü ne de sihir vardir.
Olay ya bir sinirsel rahatsizliktir. Yani doktor isidir. Yahut da taraflarin kendi anlayissiz tutumlariyla meydana getirdikleri sinir zayiflatici gerginlikleri, kirici, incitici davranislaridir!..
Büyü sandiklari rahatsizliklarini kendi davranislari meydana getirmistir. Öyle ise bunu çözecek olan da yine kendi davranislaridir...
Tutumlarini ,kendilerini, düzeltmeleri, rahatsizlik sebebi anlayissizliklarindan vazgeçmeleri... Yani önce saygi, hemen arkasindan da sevgi ihtiyacinin karsilanmasi...
Ne var ki, kimse kendi kusuruna, hatasina bakmamakta, ille de yakinlarindan birinin büyü yaptigini düsünüp suçu onlarin üzerine yikmayi kolay bir çikis yolu olarak görmekteler.
Inceleseniz ya beyin hanima karsi ya da hanimin beye karsi rahatsizlik meydana getirecek ihmal ve tepkisellikleri.. gibi davranislari söz konusudur olayin kökünde.
Ama kimse böyle bir davranis düzeltmesine taraftar degil, suçu büyücülere yükleme kolayligi varken...
Bununla beraber, böyle ihtimallerde manevi çare büsbütün de yok sayilmaz. Kur'an-i Kerim'in son iki (Felak ve Nas) sûreleri ile birlikte bilinen tüm dualari rahatsizligi duyan da, yakinlari da okuyabilirler.
Bunlari ille de baskalari degil, kendileri okurlarsa daha gönülden dua etmis, sifa dilemis olurlar. Çünkü üzüntüyü kendileri yasiyorlar, duayi da kendileri yapmalilar.
Göreceklerdir ki, büyüyü de kendileri yapmakta, büyüyü bozan ilaç da kendilerinde bulunmaktadir.
İnsan kendini değiştirmedikçe,icinde bulunduklari ortam da değişmiyecektir...
"Bir topluluk kendisinde olanı değiştirmedikçe Allah, o toplulukta olanı değiştirmez.” (Rad Sûresi-11)
İşte size 1434 yıl öncesinden bir kurtuluş mesajı ve son dakika gelişmesi gibi büyük bir haber…
“Kendini değiştirmedikçe, içinde bulunduğun durum değişmeyecek…” Yoksa Dünya hayatının imtihan değeri olur mu ?
Sen kaderim diyorsun, kader diye hiçbir gayret serf etmiyorsun ama Yüce Rabb (cc) “OKU” diyor, müspet olarak “DEĞİŞ” diyor,
bu durumda senin kader algın galiba Mevlânın (cc) kader telkininden farklı.
Bu İlâhi önerileri sen tesis edersen istemesen de fiziki koşulların ya da diğerleri uymasa da kurtuluşun bir parçası olarak bulacaksın kendini.
O’nun (cc), “Kün” yani “Ol” demesi yeterli, yeter ki sen iste ve gösterdiği istikamete doğru yönelt kendini.