Bir Risalede; Dünya Harbinde hangi tarafta olduğu farketmeden,

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Bir Risalede; Dünya Harbinde hangi tarafta olduğu farketmeden, mazlumsa şehit olduğundan, yani ehli necat olacağından bahsediliyor.
Burayı nasıl anlamamız lazımdır?
“Âhir zamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (asm) bir lakaytlık perdesi gelmiş ve madem âhir zamanda Hazret-i İsa'nın din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya mensup Hıristiyanların mazlumlarının çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir.” (1)
Üstad'ın bu fikrinin temeli şu ayete dayanıyor:
“Kim doğru giderse sırf kendi lehine gider, kim de sapıklık ederse ancak aleyhine eder. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. Ve biz resul gönderinceye kadar azaplandırmayız.” (İsra, 17/15)
Yani İslam nurunu bir şekilde görüp tanıyamayan kimseler mesul değildir. Üstad Hazretleri kendi dönemindeki olayları ve savaşları İslam nurunun önünde bir engel, bir perde olarak görüyor ve o zamandaki mazlum ve çaresiz insanları bu kapsamda değerlendiriyor. Bu bir içtihad meselesidir. Üstad Hazretleri içtihadını bu doğrultuda değerlendiriyor.
1918'de Bolşevik devriminin gerçekleşmesi ile dünyada ideolojik bir kamplaşma ve bloklaşma meydana gelmiştir. Komünist devriminin sahibi Rusya ve yandaşları, kendi halklarına müthiş bir mezalim ve izolasyon uygulamıştır. Bu da kendi halklarının dünya ile iletişiminin kopmasına sebep olmuştur. Böyle olunca, masum ve mazlum halk üzerindeki bu izole ve soyutlama ister istemez fetret hükümlerini akla getiriyor. Acaba komünizm baskısı altındaki masum ve mazlum halkların İslam açısından hükümleri nedir. İşte Üstad Hazretleri Ehl-i Sünnetin ittifak ile kabul ettiği fetret hükümlerini bu masum ve mazlum halka tatbik ediyor.
Bu tatbik ve içtihadın İslam ile çelişen hiçbir yönü yoktur. Bazı insanlar tecrit ve izolenin kalktığı ve iletişimin en üst seviyeye ulaştığı bu zamanın şartları ve gözlüğü ile meseleyi değerlendiriyorlar. Halbuki bu hüküm değişkendir, bazen şartlar onu gerektirirken, bazen aksini gerektirebilir. Yani burada önemli olan şartların oluşmasıdır. Bu şartların en önemlisi, insanların İslam nuruna muttali olup olmaması meselesidir. Şayet bir insan İslam nuruna muttali değilse, mesul de değildir. Bu hüküm değişmez ama bazen şartlar bu hükmü askıya alır, bazen de gerekli kılar.
İmam Gazali bu konuda şöyle der:
“Peygamberin gönderildiğini bilmeyenler; bunlar ehl-i necattır. Bilip de inkâr edenler; bunlar ehl-i cehennemdir. Duyan fakat tahkik etmeyen, yanlış işitenler; bunların da necat ehli olması ümit edilir.”
İmam Gazali’nin bu hükmü Ehl-i Sünnet alimlerinin fikirlerinin özeti gibidir. Üstad Hazretleri bu fikrinde şaz değil, yani kendi başına değil İslam uleması ile ittifak içindedir. Nitekim Üstad Hazretleri Ehl-i Sünnetin görüşlerini başka bir eserinde şu şekilde beyan ediyor:
“…Ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bil’ittifak, teferruattaki hatiatlarından muahazeleri yoktur. İmam-ı Şâfiî ve İmam-ı Eş’arîce; küfre de girse, usûl-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i İlâhî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla’ ile teklif takarrur eder. Madem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i salifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz.” (2)
Şu ayetler de bir yönüyle ehl-i fetretle ilgilidir:
“Allah hiçbir nefse kaldıramıyacağı yükü yüklemez.” (Bakara, 2/286)
“Uyarıcılar olmadan biz hiçbir beldeyi helak etmedik.” (Şuara, 26/208)
“Rabbin (beldelerin) merkezinde ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe, beldeleri helâk edici değildir.” (Kasas, 28/59)
Yoksa, fetret şartlarına haiz olmayanlar, usulüne uygun bir şekilde iman etmedikçe, ehl-i necat olamazlar. Linkte vermiş olduğunuz cevap, normal şartlar içinde imanın nasıl olması gerektiğini tarif ediyor. Burada ise fetret özelinde yapılan bir değerlendirmedir.
Dipnotlar:

(1) bk. Kastamonu Lâhikası, (76. Mektup)
(2) bk. Mektûbat, Yirmi Sekizinci Mektup, Sekizinci Risale

İlave bilgi için tıklayınız:
Bediüzzaman Hristiyanlara veya Anzaklara şehit demiş midir? Fetret devri hakkında Bediüzzaman'ın görüşleri nelerdir?

Yazar: Sorularla Risale,
 
Üst Alt